17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/10 HAVA DURUMU Meteoroloji Genel MüdCıtiüğü'nden alınan bilgıye göre, yurdun kuzey ve doQu kesimleri parçalı çok buluthı, Marmara'mn doOusu Dofiu AUeriz Iç Anadokı'nun kuzey ve doOusu Kndeniz i c Doğu ve Guneydoju Aıudokı NMgeleri yafjıslı geçecek. Yafebr yajmur yer yer safianak te gökgürürtulu sâfenak şekSnöe olacak. HAft SJCAKUGl: Azalmaya devam edecek. RİIZGAR: Kuzey ve batı yönlerden hafif ara sıra orta kuvvette esecek. Denızterde. Ooju Karadeniz ve Doflu Akdeniz'de gunbatsı ve iodos. ötekı denizlerimizde yıldız ve karayefclen 35 zaman zaman Karadene ve Ege'de 6 kuvvetinde saatte 1021 deniz miHhızla esecek Deniz mutedü dalgaJı HABERLERİN DEVAMI TÜRKIYE'DE BUGÜN Adana Y 30° 10° Oiyartokjr Mapaarı Y 19° 1T° cdime Adıyaman Y 25° 13° Erancan B 22° 10° Eraıruın Afyon Y 14° «°Es«ş«hir KP Y 19° FGazönMp Antan Y 28° 15° Giıraun Antakya o o 8 26 13 GumuşhaneV Antaya Y 14° 7°Ha*ttri Anvin A 27» 13° Ispjrü B 23° 12° IsönOul B 20° 9°lzn»r BHacik Y 20° 9°Kars Brtfs Y 20° 9°Kastamonu Y Y W 1 0 ° Kayari Y Bokı Bursa Y 20° 11° KırtdareM B Çarattate B 21° 12° Konya B Çorum Y 18° 6°Kütahya B B 28* 15° Matetya Y Oerö A ac« B buiu* K ö r t S sıs»« A Y Y A Y Y Y Y 15° 5°Samsun Y 24°WSün Y 15°10°Snop Y 26°13°Snas Y 11° 2°THwdaC B 17° 7°Tratai(i Y 18° e°1iıncs« Y 17° 11° U ş * B 22° 10° V4n Y 22° 8°YtH8»t Y 21° W° Zonguktak Y 26°10°Manisa 18° 12° K Mar»? 18° 6°M«sn 13° 3°Mugb 20° 8°Mu$ 2<° 12° MQde «°10°0rdu 28°i«° 25° 14° 28°ie° 28° 12° W° 5° 20° 8° 16° 10" WM1° 15° 11° 23° 10" 17» »0° 15° 5° 16° 10° 17° 12° 20° 9° 23° 10° 15° 8° 15° 8° 18° 12° 8 MA YIS 1988 DÜNYADA BUGUN Afnstontaın B 19° Lenıngrad B 14= Anvnsn Y 20° A 29° Londra A6ra B 26° Hadrid Y V A 30° B 23° BvcBkms Y 22» Monlnal Y •©* Y 23° Mostaa Y O» • Bad B 29° U u ı * B 21° Bdgrad B 17° Berfn A 20° B 14° Bonn B 19° Osk) Brtteel Y 21° B W Paris A 27° Sudapesto A 19° Cenem Y 22° Rjyaü A 35° Cezayir Y 23° Roro B 26° A 39° Sotya B 24° Cütk A 40° Şam A 21° Duba A 28° Ffankfurt B 20° lUAviv B 27» Hmus B 23° öme Hehınkj B 15° Varşora A 19° B 23° A 32° Venedik KMre B 16° B 15° Viyjra Kfln B 20° WBl«ıglonY 15° B 27° Zürtı Y 22° Lflftosa ısro MUSTAFA EKMEKÇİ ANKARA NOTLARI DGM Önünde Analar Günü.••• ! olacak. Tahmini dalga yüksetdığı 115. Karadeniz. Marmara ve Ege'de 25 m. dolayında bulunacak. Van Göto'nde hava çok buluthı ve yafimurlu geçecek Rüzgâr kuzey ve bab yonlerden hafif ara sıra orta kuvvette esecek. Göl kuçuk dalgak gfiruş uzaklığı 10 km. yağış anında 25 km dolayında bulunacak.' Basına siyusi baskı tartışudı tstanbul Haber Servisi Hürriyet Gazetesi ile Uluslararası Basın Enstitüsü'nün (IPI) ortaklaşa düzenledikleri paneller dizisinde konuşan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Müdürü Hasan Cemal, siyasal iktidann Türkiye'de basına karşı ekonomik baskı yaptığını söyledi, son yapüan kâğıt zammı için "Bu zamlar, siyasal nilelik taşımaktadır" dedi. "Basın Ozgürlüğü, Basının Kendi Kendini Konlrolü ve Sorumlu Basın" konulu paneli Hürriyet Gazetesi Genel Müdürü Özcan Ertuna yönetti. Panele konuşmaa olarak Hasan CemaJ'in dışında Hürriyet Gazetesi Basyazan ve Basın Konse>i tkinci Baskanı Oklay Ekşi, yazar Dr. Hıfzı Topuz, lngiltere Reklam Standartları Kurumu Baskanı Prof. Lord McGregor of Durries ve Hindistan'da yayımlanan "The Statesman" Gazetesi'nin Genel Müdürü Cushrow Irani katıldı. Konuşmasına halkın haber aJtna özgürlüğüyle basın özgürlüğünün kısıtlandtğını vurguJayarak baslayan Hasan Cemal, "Cendere altına alınmış basın kavramından kurtulmamız gerekiyor" dedi. 1983 yılında, askeri yönetimin son günlerinde Basın Yasasf nda kapsamlı değişjkliklere gidildiğini hatırlatan Cemal, bu yasayla hükümetin eline basına güç günler yaşatabilecek hükümlerin teslim edildiğini anlattı. Türk Ceza Kanunu'nda da, Batılı anlamda basın özgürlüğünü kısıtlayıcı pek çok hüküm bulunduğunu vurgulayan Hasan Cemal, "Istendiginde basın özgürlüğüne büyiik kısıtlamalar getirilebilir'* dedi. Düşüncenin suç olmaktan çikanlması halinde Türkiye'de basın özgürlüğünün sınırlarının genişletilebileceğini söyleyen Hasan Cemal, "Dnşüncenin suç olmaktan çıkanlma^ı, çoğulcu demokrasinin geregidir. Türkiye'de bu konuda anlması gereken çok adım var" diye konuştu. Panelde hükümetle basın arasındaki sürtüşmeye de değinen Hasan Cemal bu konuda şunları söyledi: "Türkiye'de son dönemde siyasi iktidann basına karşı işletmekte oldugu ekonomik baskılar vardır. Son 16 ayda gazete kâgıdının fiyatı yüzde 226 oranında arttınlmıştır. Bu zam, son 5.5 ayda yüzde 141 olarak gerçekleşmiştir. Yalnızca nisan ayindaki kâgıt zammı oranı ise yüzde 35'tir. Siyasi iktidardan kimse kalkıp da bu zamlann ekonomik nedenlere dayandığını savunamaz. Bu zamlar siyasel nitelik tasımaktadır." Hükümetin geçen hafta içinde basına kısıtlama getiren bazı yasa maddelenni geri çekmesini "olumlu bir gdişme" olarak nitelendiren Cemal, hükümetten TCK ve Basın Kanunu'ndaki olumsuz hükümleri kaldırma yolunda adımlar atmasını beklediklerini söyledi. "Basının sorumluluğu"ndan söz edebilmek için "basın özgiirIügü"nün bulunması gerektiğini söyleyen Cemal, " N aman siyasal iktidarlar ellerini basmdan çekerier, o zaman biz de kendi 'etikimizi çok daha iyi geliştirebiliriz" dedi. Aynı panele konuşmacı olarak katılan Basın Konseyi tkinci Başkanı ve Hürriyet Gazetesi Başyazarı Oktay Ekşi de halkın gerçekleri öğrenme hakkı olduğunu söyledi, "Halka, bu hakkın, seçme ve seçilme hakkı gibi kutsal bir hak olduğunu ve bunun da özgiir bir basınla mümkun olabilecegini anlatmalıyız" dedi. Panelde Dr. Hıfzı Topuz, uluslararası planda gazetecilere ve basın özgürlüğüne yönelik saldırılan ve gazetecilerin sorumluluklannı anlattı. İngiltere Reklam Standartları Kurumu Baskanı Lord McGregor of Durries de konuşmasında basın özgürlüğünün düşünce özgürlüğünden aynlamayacağını vurguladı. Hindistan'da yayımlanan The Statesman Gazetesi'nin Genel Müdürü Cushrow Irani ise tüm dünyada basının bazı tehlikelerle karşı karşıya olduğunu vurguladı, "Öncelikle basın, vatandaşlar arasında saygınlıgını yitirme tehlikesiyle karşı karşıyadır" dedi. (Ba^tarafı 1. Sayfada) CEBRİAN Parlamentoda darbe girişimi saat 18.00 dolayında olmuştu. Biz, o akşam 20.3021.00 için ek baskı yaptık. "El Pais anayasanın yanında" diye manşet attık. Darbe girişimi başanlı olsaydı sizin durumunuz ne olurdu? CEBRİAN El Pais'in basılmasına asla izin vermeyeceklerini biliyorduk. Bu nedenle, askerler gelmeden baskıya girmek istedik. Darbeyi bu şekilde karşılamaya hazırlandık. 1982 seçimleri sırasında sosyalist aday Felipe Gonzalez'i desteklediniz mi? CEBRİAN Buna hem evet hem de hayır diye yanıt verebilirim. Demokratik ilkelerden >ana olmayı sürdürdük. Okuyucularımızın büyük bölümü zaten sosyalist partiye oy veriyordu. Zaten biz de gazete olarak yayın hayatına başladığımızda, sol göriise ağırlık verdik. Ama seçimlerden önce Gonzalez'e doğrudan destek verdik denemez. Ama demokrasiye destek verdik. Türkiye'nin şu an içinde bulundugu ortam, sanınm Ispanya ile benzeıiikler taşıyor. Siz bu konuda nasıl bir değerlendirme yapardımz? CEBRİAN Şimdi ben sizin ülkenizde ne olup bittiğini sadece okuduklanmdan biliyorum. Üstelik de Türkiye*ye ilk kez geliyorum. Bu nedenle bu konuda çok fazla bir şey söylemem doğru olmaz. Ancak gerçekten de Türkiye ile îspanya arasında bir çok benzerlik var. Şu kadarını söyleyebilirim, şu anda elbette Türkiye'de tam anlamda demokrasi var denemez. Demokrasiye geçiş sürecinde, ülkedeki siyasi güçlere çok büyük görev düşüyor. Peki Türk basınına, bu dönemde sizce nasıl bir görev düşüyor? Basına ne gibi önerileriniz var? CEBRİAN Basının iki tür baskıyla karşı karşıya olduğunu biliyorum. Birincisi gazeteciler, herşe>i basmak istiyor. Bu meslek onuruyla bagdasan bir olgu ve sağlik.li olanı da bence basmak. İkinci baskı ise demokrasiye geçiş sürecine zarar vermemek sorunu. Demokrasiye geçiş sürecinde politikacılara da büyük rol düşer. Şayet, ülkedeki politikacılar, demokrasiye geçiş sürecini tamamlamaktan kaçımrlarsa basın aldırmamalı ve demokrasiyi savunmaya devam etmeli. Gazetecttik anlayışınız nedir? CEBRİAN Bence gazeteci, gördüklerini aynen aktaran kişi olmalıdır. Tüm dünyada ve Türkiye'de bulvar basını çok y^ygın. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? CEBRİAN Bu tür gazeteler dünyanın her tarafında var. Haberleri çarpıtmamak, gazetecilik mesleğinin onurudur. Ama bu nedenle basına özel yasalaria sınırlama getirilmesine karşıyım. tstanbul'da yapılacak IPI Genel Kurul toplantısı, Türk basınının şu anda içinde bulunduğu duruma olumlu anlamda yardımcı olacak mı sizce? CEBRİAN Ben mucizelere inanmam. IPI'run da mucizeolduğuna inanmıyonım. İPI'nın Genel Kurul toplantısında elbette Türk basınına destek verilecek. Uluslararası aianda verilen bu tür desteklerin yararına inanıyorum. 1982'de IPl Genel Kurulu İspanya'da yapıldığında, biz İspanyol basını olarak bunun yararını görmüştük. Biz destek vereceğiz, ama bundan sonrası size bağlı. Demokrasi (Baftarafı 1. Sayfada) Teşekkür ederiz men yaşıt olan Cumhuriyet Gazelesi'nin kurulusunun 64. vıldönümünü en iyi dileklerimle kutluyorum. Basta siz olmak üzere bütün Cumhuriyet calışanlanna Tiirkiye1 de demokrasiyi tam anlamıyla ycrleştirmek ve Atatürk'ün deyimiyle kültürümüzü çagdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarmak yolundaki hizraetlerinizde sürekli başanlar diliyor, sevgi ve selamlanmı iletiyonım." DYP Genel Baskanı Süleyman Demirel, telgrafında şöyle dedi: •'Cumhuriyet Gazetesi'nin kurulusunun yıldönümü dolayısı ile lebriklerimi sunar, başanlannızın devamını dilerim." Bu arada siyasi partilerin yöneticileri, milletvekilleri, kamu ve özel sektör kuruluşlan, Gazeteciler Cemiyeti, gazete sahip ve yöneticileri, sendika yöneticileri de çiçek ve telgraflarla yıldönümümüzü kutladılar. Binlerce okurumuz da bu mutlu günümüze ortak oldular. ANAP'tan (Baftarafı 1. Sayfada) pılmasını istiyordu. Kamu işverenleri de, iki yılın yıpranma payı dahil 1988 yılı için toplam yüzde 56.5'lik bir artış öneriyordu. Kamu işverenleri, geçmiş iki yılın yıpranma payının da altışar aylık ücret zamlanna yedirilmesinden yanaydı. Sonuç olarak kamu işverenleri, Türklş'in önüne, 1988'de ilk alü ay için yüzde 38, ikinci altı ay için yüzde 27, 1989'da ilk altı ay için yüzde 21 (kalkınmadan işçinin alacağı yüzde 5'lik pay dahil), ikinci altı ay için yüzde 16 ücret zammını içeren bir öneri sürdüler. Sonuçta kamu işverenlerinin hafta başında önerdikleri yüzde 38, yüzde 27'lik 1988 ücret zam önerisi, yüzde 38, yüzde 29 oldu. Yani Türklş " 2 " puan kazandı. Ne uğruna? Kamu işverenlerinin daha önce 1989 yılının ilk altı ayı için önerdikleri yüzde 21'lik zam oranının yüzde 20"ye inmesi uğruna. Yani Başbakan Özal, 1989 yılı zammından 1 puan inip, 1988 yılı zammına 2 puan eklemişti. TürkIş'in geçmiş iki yılın yıpranmasımn yüzde 22.9 olduğu savunusu da yüzde 8'lere inmişti. Çünkü hükümet 1988 enflasyon oranını yüzde 50 kabul ediyordu. Verilen ücret zammı ise yüzde 58'di. Aradaki farkı yüzde 8'di. Mitterrand (Baftarafı 1. Sayfada) de Gaulle'ün gınşimiyle hazırlanan 5. Cumhuriyet Anayasası, Fransa'da cumhurbaşkanına geniş yetkiler veriyor. Bu nedenle devlet başkanlığı seçimi Fransa'da yapılan tüm seçimlerin en önemlisi sayılıyor ve yeni cumhurbaskanı yedi yılda bir seçiliyor. Bugünkü seçimlerle, Mitterrand 4. kez ikinci turda yansma olanağı bulan aday oluyor. Mitterrand seçimi kazanırsa ilk kez, doğrudan oyla iki defa arka arkaya seçim kazanan politik lider olacak, Mitterrand gerçekten de bu seçimin favorisi gözüküyor. Birkaç gün öncesine kadar yapılan tüm sondajlar, 71 yaşındaki cumhurbaşkanına yüzde 5557 arası şans taruyordu.' "Cumhuriyet Gazetesi'nin 64. yıldönümünde size ve tüm çalışanlara başanlar dilerim. Cumhuriyelimizle birlikle demokratik hayatımızın gelişmesine katkılarda bulunan Cumhuriyet Gazetesi'nin başanlannın de>amını diler, size ve tüm calışanlara en iyi dileklerimi sunanm." Başbakan Özal da telgrafında, "Cumhuriyel Gazetesi'nin 64. kunıluş vıldönümünü en içlen duygulanmla kutluyorum. Cumhuriyetin seçkin başanlannın deramını diliyor, şahsınızda çalısanlan sevgi ve saygıyla selamlıyorum" dedi. Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz, Genel Yayın Müdürumüz Hasan Cemal'e gönderdiği telgrafta şunları söyledi: "Türk basın âleminin güzide temsikisi olan Cumhuriyel Gazetesi'nin kuruluş yıldönümü vesilesiyie şahsınızda tüm Cumhuriyet ailesini kutlar, başarılannın devamını dilerim." Müli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı Hasan Celal Güzel'in telgrafı da şöyle: "Basınımızın en seçkin gazetelerinden Cumhuriyet'in 64. kuruluş vıldönümünü şahsınızda en iyi dileklerimle kutlanm. Gazeteniz Cumhuriyet, Milli Mücadele'nin en zor günlerinde yayın hayatına atılarak merhum Yunus Nadi ve arkadaslannın kalem gücü ve zafere ve cumhuriyete ulaşılmasındaki unutulmaz kalkılanyla basın tarihindeki yerini almıştır. Aynca gazeteniz 64 yıldır günümüze kadar her gün biraz daha gelişen bir fikir gazetesi olarak ciddi haberciliğiyle de kamuoyuna mal olmuştur. Gazetenizin yayını, baskı ve dagıtımında emegi geçen herkesi, bu güzel esere katkılanndan ötürü kutlar, kurulusunun 64. yılında Cumhuriyet camiasına muüuluk ve esenlikler dilerim." Sanayi ve Ticaret Bakanı Şükrii Yfiriir, telgrafında "Fikir gazetesi olarak inandıgı ve çizdiği yolda 64. yılı geride bırakan Cumhuriyet Gazetesi'ni ve bütün mensuplannı şahsınızda tebrik eder, yayın hayalında millet ve memleket yaranna olacak rüce yıllar temenni ederim" dedi. SHP Genel Baskanı Erdal fnönü'nün telgrafı şöyle: "Cumhuriyetimizle hemen he İııöııü: Köylü (Baftarafı 1. Sayfada) nü, hasat mevsinıi olmamasına rağmen, çiftçinin kapısının çalındığını, icra senetlerinin işleme konduğunu söyledi. Türkiye Ziraatçiler Derneği'nin Genel Kurulu'nda bir konuşma yapan Inönü, sendikalara ekonomik konularda açıklama yetkisinin verildiğini ifade ederek, "Bunu önlemeye imkân yoktu. Yasallaştırmakla büyük marifet yaptıklannı sanıyorlar" dedi. Hükümetin meslek odalarının görüşlerini dinlemek zorunda olduğunu bildiren SHP lideri Inönü, meslek kuruluşlannın önemini anlattı. 26 milyon yurttaşın geçimini tanmla sağladığını, tanmın ekonominin ve kalkınmanın temeli olduğunu söyleyen lnönü, "Bu gerçeğe ragmen ANAP iktidan döneminde tanmda çalışanlar ikinci sınıf vatandas yerine konrauş, tanm gözden çıkanlmış. tanmsal gelişme ve yatınmlar durmuştur. Özetle köy ve köylü unutulmuştur" dedi. Genel kurulda dernek başkanlığına tbrahim Yetkin yeniden seçildi. Yönetim kurulu üyeliklerine de Ramazan Talaş, Hikmet Kocak, Ali Polat, AIi Güney, Yaşar Ozel ve Sadettin Kırcalı getırildiler. Göz boyama Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı İmren Aykut'un Sendikalar ile Toplu lş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Yasalan'nda. hazırladığı taslağın bazı hükümleri, 4 mayıs çarşamba günü yapılan Bakanlar Kurulu'nda kabul edilmiyor ve TBMM'ye gönderilen hükümet tasansında yer almıyordu. Hükümet üyelerine göre, Türklş'in istekleri "zaman sıkışıklığı" gerekçesiyle tasarıya konulmamıştı. Başbakan, hafta içinde iki kez görüştüğü Türklş Genel Baskanı Şevket Yılmaz'a, "Türkİş'in isteklerini tasan Mecliste goruşulurken önergelerle yasa degişikligine yerleştiririz" vaadinde bulunuyordu. Ama kazın ayağı öyle değildi. ANAP, Türklş'in istekleri için değil, İmren Aykut'un taslağmdan çıkan maddeler için önerge hazırlığına girişmişıi. Önergelerin hazırlanmasında, eski sosyal demokrat Havatş Sendikası Genel Baskanı ve Çalışma Bakanlığı bütçesinde yaptığı konuşmada, "Bu yasalar iyidir" diyen ANAP Adana milletvekili tbrahim Öztürk aracı olacaktı. ANAP'ın, "Türkİş'in isteklerini yerine getiriyonız" gerekçesiyle hazırlayacağı, ancak tümüy1e Bakan İmren Aykut'un taslağında yer alan değişiklik önergeleri, büyük olasılıkla şu hükümleri içerecek: " Sendika yöneticilerine üsl üste en çok 4 dönem yönelime seçilebilme maddesinin kaldınlması, Kömür ve şehiriçi ya da belediye hizmetlerindeki grev yasaklannın kaldınlması (Bakanlığın ilk taslağındaki banka işkolundaki grev yasağımn kaldırılmasına işverenler sert tepki gösterdiğinden, bu hüküm komisyona verilecek önergelerde yer aJmayacak), Yüksek Hakem Kurulu'ndaki Bakanlar Kurulu tarafından atanacak üyenin kuruldan çıkanlması. Hükümetin tasarısı ile grev yeri önünde çadır, baraka kurulamayacağım öngören, ancak zorunlu gereksinimleri karşılamak üzere kurulacak barınma mekânlarının niteliklerini yönetmeliğe bırakan hüküm yerine, grev yeri önünde bannma mekânı kurulabileceğine itişkin bir madde getirilmesi, Sendika ve konfederasyonlann gelirlerini "amaçlan dışında kullanamayacaklan" yolundaki yasa maddesinin yumuşatılmasını öngören bir değaşikliğin yapılması:' UĞUR MLMCU (Baftarafı 1. Sayfada) GOZLEM EVET/HAYIR OKTAY AKBAL (Baftarafı 2. Sayfada) de 27 Mayıs'ı yerin dibine batıranları gördukçe insan bütün bu gerçekleri belirtmeden duramıyor. 12 Eylül öncesinde evet terör vardı. Ama bu terörü kimler yapıyordu? Birtakım gizli örgütler!.. 197780 arasında iktidarda Ecevlt ve Demirel hükümetleri vardı. Bu hukümetlerteröıie ellerirtden geldikleri kadar savaştılar. Ecevit, çaresiz kalınca ülkenin hemen her yerinde sıkıyönetim ilan ettirdi. Demirel de bu uygulamayı surdürdü. Genelkurmay Başkam'na, kuvvet komutanlarına, sıkıyönetim yetkililerine terörü durdurmak görevi verildi. Ama terör durdurulmadı. Daha da hızlandırıldı. Sanki birileri, ülkemizde demokratik uygulamaya son vermek istiyoıiardı. Son unda tepeden inme bir 12 Eylül 'harekâtı' yaşandı. Bugün bile bu 12 Eylul'ün etkisinden bütünüyle kurtulmuş sayılamayız... 27 Mayıs 1960 öncesindeki durum ise büsbutün başka. O günlerde adam öldurme eylemleri yoktu, terör odakları yoktu, ama iktidarı elinde tutan Menderes yönetimi ulusumuzu ikiye bölen çirkin bir girişime kalkışmıştı. Vatan Cephesi kuruyordu... Demokrat Partilileri ve partili olmayanları zorla ya da özel çıkarlar saglayarak Vatan Cephesi'nde topluyordu. Sabah akşam radyolar Vatan Cephesi'ne katılanların adlarıyla dolup taşıyordu. Ölüler bile Vatan Cephesi'ne uye olmuş gibi gösteriliyordu. CHP muhaJefeti ise demokrasinin bütün koşullarıyla uygulanmasını istiyor, ama Menderes'in liderliğindeki DR daha sonra da Vatan Cephesi, devletin tüm güçlerini kullanarak dikta yönetimini sürdürmeye çalışıyordu. Dogrusu, 12 Eylül öncesinde ne Ecevit ne de Demirel bölücü 'cephe'ler kurmayı akıllarından geçirmediler. Tek yanılgılan birbirleriyle dostça ilişkiler kuramamaları, bir Cumhurbaşkanını aylar boyunca seçememeleri olmuştur. Maksa terör olayiarının öntenmesi için Silahlı Kuvvetler'e her türlü kolaylığı, her türlü olanağı sağladıkları yadsınamaz. 27 Mayıs'a neden gelindi, o günlerdeki iktidann işi zorbahğa dökmesi yüzünden... 12 Eylül'e neden gelindi? Terör olaylarının önlenememesinden! Ama silah kimdeydi, komuta kimdeydi, yetki kimdeydi? 12 Eylül'de yönetime el koyan yüksek komutanlarda... Bu ulus belleksiz değildir. Geçmişin olaylarını, bu olaylann nedenlerini anlamakian aciz de değildir. Toplumun belleği kitaplardır, gazetelerdir. Açın 27 Mayıs 1960 öncesi gazeteleri... Sansürden geçmemiş yazıların beyaz lekeleriyle doludur sayfalar! 2829 Nisan 60'ta, devlet gücü halkın karşısına olanca acımasızlığıyla dikilmiştir. Gizli terör örgütleri yoktur, ama daha beteri, iktidann emrindeki kolluk güçlerinin baskısı vardır. Bu baskılara karşı direnen basın, aydın gücü, öğrenciler, bilinçli halk kesimi vardır. ANAP'lılar 12 Eylül'ü benimsiyorlar. Başbakanından şaşkın milletvekillerine kadar!.. Birde onlara 27 Mayıs'ı sorun, hemen karşı çıkacaklardır. Akıl, sağduyu bu ikili davranışı kabul edebilir mi? TBMM'de asılı duran Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' sözü, 12 Eylül'ü savunan ANAP'lıların gözünden nasıl kaçıyor? Sayın inönü'nün "Türkiye'de askeri müdahaleler artık bitmiştir, tarihe kanşmıştır. TBMM'yi bundan sonra hiçbir güç kapatamaz" sözünü iktidar milletvekiilerinin de alkışlamaları gerekmez miydi? Oysa hepsi susmuşlardır. Bundan çıkarılacak anlam, ANAP'ın demokrasiye inanmadığı değilse nedir? Sabancı: Demokrasi tartışma ile yerleşir Ekonomi Servisi Sabancı Holding Yönetim Kurulu Baskanı Sakıp Sabancı, işçiişveren, siyasi iktidarbasın ve üniversitelerde öğrenciyönetim gerginliği olabilecegini belirterek, "Biz sanayici, işadamı olarak işimize bakalım" dedi. Sabancı Topluluğuna bağlı kuruluşlann üst düzey yöneticilerinin katıldığı Sabancı Holding Üst Yönetim Toplantısı tstanbul'da yapıldı. Sabancı, demokrasinin yerleşmesi için bazı tartışmaların yapılması gerektiğini söyledi. Sabancı, "Bugün işçiişveren, siyasi iktidarbasın, üniversitelerde ögrenciyönetim arasında gerginlikler oiabilir. 8İ/; iju tartışmalardan dolayı köşemize büzülmüş değiliz. Bunları konuşaıak da degiliz. Biz asıl işimizi yapacağız " dedi. Oğlumuz HÜSAMETTÎN DENİZ'in dogumunu dostlarımıza müjdeleriz. 29 Nisan 1988 LONDRA VIVIENMÜŞTAK GÜNER tanı ve jandarma genel komutanı ile birlikte, cumhurbaşkanına "uyan mektubu" vermisti. Evren ve arkadaşları o gün suç işlemişlerdi. Ceza Yasası ile Askeri Ceza Yasası'na göre suç işleyen genelkurmay baskanı ve kuvvet komutanları haklarında soruşturma açtırtacak makam başbakanlıktı. Bıraktık soruşturma açmayı, Demirel, başbakan olarak "uyan mektubu" veren genelkurmay baskanı ve kuvvet komutaniannı o gün emekliye ayırabilirdi. • 12 Eylül öncesinde yapılması gerekeni yapmayıp, bugün kürsülerden demokrasi dersleri vermek ne kadar inandırıcı oluyor, bilmiyorum. "Askerin menzili dışına" çıktıktan sonra yapılan kahramanlıklar, biraz da hamamda şarkı söylemeye benziyor! • •* Demirel gün geçtikçe bilinçleniyor. Bilinçlendikçe sol a kayıyor. Bu gidişle sosyal demokratların alanını daraltacak. Ne demiş ünlü yazar Aziz Nesin: "Demirel bir ihtilal daha geçirirse komünist olacak." Ha gayret! • * • SHP Genel Baskanı Sayın lnönü, Cumhurbaskanı Sayın Evrenin Trabzon konuşmasını yanıtlarken ilk Meclisten söz etti. Çok anlamlı ve güzel bir konuşmaydı İnönü'nünki... Kimseden çrt çıkmıyordu.. Derken ANAP sıralarından bir ses yükseldi: İlk Mecliste kırmızı karanfilli milletvekilleri yoktu.. Bu ANAP milletvekili /* Meclis tutanaklarını okusa, korkudan dudaklan çatlar. İlk Meclisteki solcu milletvekilleri, SHP'nin sol kanadından da kilometrelerce soldaydılar. İlk Mecliste kırmızı karanfilli milletvekilleri vardı. Peki kimler yoktu ilk Mecliste? Papatyaiı milletvekilleri! • •• Mecliste Demirel ve İnönü Cumhurbaskanı Evren'in Trabzon konuşmasını yanıtlarlarken ANAP, muhalefet partilerini bölmek amacıyla 1 Mayıs konusunu gündeme getirdi. Kürsüde, bas bas bağırarak konuşan Ali Tanrıyar, ortaya "azgelişmiş komünistiik" kavramını attı. Tannyar'm bu sözleri, ANAP milletvekillerince çıkjınca alkışlandı. Ne demek "azgelişmiş komünist?" Vallahi bilemiyorum. Benim bildiğim "çokgelişmiş homünistler"... Kimler onlar? DevGençli Cavit Kavak.. Barış Demeği sanığı Nurettin Wmaz, Ecevit'in Danışmanı Işın Çelebi... Azgelişmiş komünistler SHP'de, çok gelişmiş komünistler de ANAP'ta! *•• Devlet Bakanı Yusuf Özal, enflasyonun düşüşünü yağmurun yağmasına bağladı; böylece ekonomi bilimi bir yeni teori daha kazandı. Enflasyon ile savaşmak için bundan sonra "Yağdır mevlam su" şarkısı eşliğinde yağmur duasına mı çıksak, ne yapsak? • •• Papatya örgütü gün geçtikçe büyüyormuş... İster misiniz Bayan Özal, bu örgüt desteği ile cumhurbaşkanlığına seçilsin? Niçin olmasın? Sayın Semra Özal ilk kadın cumhurbaskanı, Turgut Özal başbakan, Yusuf Özal başbakan yardımcısı, Ahmet Özal maiiye bakanı, Korkut Özal içişleri bakanı.. Efe Özal gençlik ve spor bakanı.. Zeynep Özal kültür bakanı... Asım Ekren, cumhurbaşkanlığı genel sekreteri, bacanak Ali Tannyar dışişleri bakanı, Halaoğlu Hüsnü Ooğan Meclis baskanı.. Siz şimdiden "Papatya gibisin beyaz ve ince" tangosunu ezberlemeye çalışın; ANAP grubu özal'ın bir dediğini iki mi edecek? *•* Peki ne yapmalı? "Papatya örgutu"ne karşı "gelindk örgütü" kurmalı... "Ankara Notlan"nda, bir yandan Avrupa'yı anlatırken bir yandan da ülkede olup bitenleri gözlemlediğimce sergilemeye çalışacağımı belirtmistim. Almanya'da dinlemiştim bir öyküyü; Türk işçilerinden birini polis, karakola götürür. Karakolda komiser sorar: İfade verecek misin? Türk işçi bu soruya şaşırır: Eh, buraya getirdiğinize göre ifade vermemek olur mu? Vereceğiz elbet! Bak, der komiser, istersen ifade vermeyebilirsin. "Avukatımı bekleyeceğim" diyebilirsin... Allah Allah, der içinden bizim işçi, adamlar yakalayıp getiriyortar, sonra da "rfade verecek misin" diye soruyorlar. Burada böyie, dedi arkadaşım, istersen polise ifade vermeyebilirsin... Ankara'da DGM önünde, analar, babalar bekleşiyortardı. On gün kadar önce, yirmiyi aşkın üniversite öğrencisi, gece evlerinden alınıp emniyete götürülmüşlerdi. Gözaltındaydılar. Hakan'ı götürürlerken saat 02.30 muydu neydi? Onu götüren sivil polis görevlisi, ağlayıp duran anaya: Uzülmeyin, iki saat sonra çıkar gelir! demişti. DTCF'den Fatma Kurukafa ile Hukuk Fakültesi'nden Binnur Yılmaz bir gece gözaltına alındılar. Onlar gözaltına alınır alınmaz, kaldıkları yurtta yatakları toplandı. Yurtla ilişkileri kesildi. Analar, babalar çocuklarının sorgularımn bitirilip DGM'ye getirilecekleri günü, saati bekliyodar. Ana Gulizar Aslan, kelepçeli getirilen oğlunu, öbürlerinin arasında tanıdı. Polislere: Benim oğlumun bir suçu yok ki neden gözaltına alıyorsunuz, diye inledi. Görevli polis: Tabii suçu yok canım, camide namaz kılarken getirdik! yann tını verdi. Görevli polis, bu yanıtıyla, anaya, "senin oğlun bal gibi suçlu" mu demek istiyordu? Polis görevlisinin öyle yanıt vermeye ne hakkı vardı? Benim oğlum suçsuz, hiçbir şeyle ilgisi yoktur! diyordu, dövunüyordu. Adı Gülizar Aslan'dı: Aaaah, ah diyordu, Erzincanlı diye benim oğlunu tutuyorlar. Erzincan'dan alacağım kaydını Ankara'ya naklettireceğim. Hakan'ın annesi Menşure Hanım'ın gözleri ağlamaktan şiş şişti. Baba Kâzım Bey'in saçları, bıyıklan birkaç gün içinde ağarmıştı. Üzgündüler. Gözaltındaki Levent Aslan, Erzincanlı olanı, Gazi Üniversitesi'mn müzik bölümündeydi. Hakan Karadeniz, Sıvaslıydı, Ankara Üniversitesi Tip Fakültesi dördüncü sınıftaydı. Neden öğrenciler, özellikle üniversite öğrencileri boylesine tedirgin olmuşlar, tedirgin edilmişlerdi. Halk deyimiyle ocutulmuşlardı. 12 Eylül gelir gelmez, önce üniversiteler suçlanmıştı. öğretim üyeleri suçlanmıştı. Tüm üniversitelerden 4 bin 970 öğretim üyesiyle yardımcısı, asistanlar ya görevlerinden alınmışlar yada baskılar karşısında görevlerinden ayrılmak zorunda bırakılmışlardı. En nitelikli kadrolar ayıklanmıstı. Üniversitelerde artık bilim yapma olanağı da kalmamıştı. istanbul'da çıkan "Üniversiteli" adlı 15 gürilük gençlik gazetesinin üçüncü sayısında, Mehmet önal adında bir öğrenci, şöyle yazmıştı: "...Ben bikjilenmeyi, doğa, toplum ve insan gerçeği üzerine yeni bir şeyler öğrenmeyi, dolayısıyla bilimi çok seviyorum... Bilim adamı değilim. Olacağım da yok. Bir köy çocugu olarak köyden çıkıp üniversiteye kadar gelebilmek bile; aynca YOK'ten sonra üniversiteler in bilimsel açıdan düştüğü fukaralık düzeyi ortadayken, 'bilim adamı' olmak, 'bilimin üretilmesi sürecine katılabılmek' gibi düşler hiç de gerçekçi değil. Bu nedenle daha gerçekçi düşler ve hedeflerle yetiniyorum. örneğin, hiç olmazsa üretilmiş bilgiye ulaşabilmek, kendi çapımda okuyup izlemek gibi. Aslında bunu yapabilmek bile beni fazlasıyla hoşnut ediyor. Mutlu oluyorum Doyum buluyorum. Sınırlarımı ve olanaklarımı zorladıkça insan olmanın ne anlama geldiğine yaklaşır gibi oluyorum..." Buralan okud jktan sonra, üniversitelerde nasıl bir öğrenimin yapıldığı anlaşılmtyor mu? DGM önüne, gözaltındaki gençlerin getirilişlerini görmek, olayı izlemek için Diyarbakır SHP Milletvekili Fuat Atalay ile birlikte gitmiştik. Analar bekieşiyorlardı. öğrencilerin bir bölümü, DGM'ye getırilmislerdi. Durumu öğrenmek için, DGM Savctsı Nusret Demiral'ın yanına çıkmak istedik. Aşağıdaki bayan polis, yukarıyla konuşarak, "Buyurun çıkın" dedi. Yanımızda bir polis memuruyla, asansöre binip yukarı çıktık. Beşinci kata vardık. Orada 810 öğrenci sorgularını bekliyorlardı. Kiminin saçı sakalına karışmıstı. İşkence görmüşler miydi? Bu konudaki soruya susarak karşılık veriyorlardı. Biri, "Hayır" dedi, biri, "manevi işkence gördüğünu" söyledi. Nusret Demiral'ın odasına yöneldiğimiz sırada saçları kıriaşmış, uzun boylu biri hışımla geldi, bağırmaya başladı: Burada bir milletvekiliyle bir gazeteci varmış! Kim aldı onları buraya? Derhal dışarı çıkarın bunları... Ben donup kalmıştım. Adını sonradan öğrendik, savcı yardımctlarından yargıç yüzbaşı Ülkü Coşkun'muş. Sol eli havadaydı, işaret parmağı da! Fuat Atalay, "Milletvekili benim" dedi, "Kiminle görüşüyorum" diye sordu: Ben savcıyım! yanıtını verdi Ülkü Coşkun... Önce elinizi indirin! dedi Fuat Atalay, öyle konuşun. Bağırmayın. Karşınızda halkın temsilcisi, milletvekili var! Milletvekili olursan ol! Ben de halkın kendisiyim... Sizin adınız ne? Savcı yardımcısı adını söylemedi, "Bunları derhal dışarı çıkann!" diye buyurarak odasına çıktı. Odadan da sesi geliyordu. Telefonda konuşuyor olmalıydı: Kim alıyor bunları bizim iznimiz olmadan? (herkesi azarlıyordu) Fransızların bir sözü var, "Kızıyorsunuz, öyleyse haksızsınız" diye. Ülkü Coşkun haksızdı. Hiçbir yasa, bir savcıya bir gazeteciyi, bir milletvekilini azarlama hakkı tanımaz. Avrupa'da böyle şey olmaz!.. DGM Savcısı Nusret Demiral'ın sekreterlerinin odasında bir süre oturduk. Sekreter Bayan, oraya geldiğimizi Nusret Demiral'a söyleyememişti. "Biz telefon edemeyiz" diyordu. Neden bir milletvekili, bir gazeteci, yazar DGM savcısıyla görüşemiyordu. Adlanmızı bırakıp, oradan ayrıldık... Bugün benim yaş günüm! dedi. 1952 doğumluydu. Günlerden 5 mayıs. Fuat Atalay'ın yaş gününü ayaküstü kutladım... DGM önünde analar bekieşiyorlardı. Sonradan anlartılar. Nihat Sargın'la Haydar Kutlu'nun gelişleri olayından sonra, DGM'de hava değişmişti. Ust katlara kuş uçurulmuyordu. Bizden sonra, olayları izlemeye gelen gazeteciler de, DGM önünden kovalanmışlardı... Bugün analar günü, kutlu olsun analara! Fuat Atalay, kulağıma eğildi: 6 Mektuplar fornıda tutuyor, derler. Göl neresi? S.D Göl millet. Bu sene milleîe, yani yerel scçimlere gidecekler mi? S.D Bence gidecekler. Çünkü gelecek sene daha beter oiacak vaziyet. Onun için bu yıl havalar iyi giderse tarımda küçük bir gelişme ortaya çıkarsa, fırsattır deyip seçim yapacaklar. Sonra? S.D Sonra derslerini alıp oturacaklardır. Yüzde kaç oy ders sajılır? "S.D Bunlar yüzde otuzun altına düşünce iktidar meşruiyetine gölge düşer. Ama bunlar yüzde 25'in de çok altına düşeceklerdir. Önümüzdeki günlerdeki programınız nedir? S.D Kongreden sonra memleketi gezmeye devam edeceğim. Köy köy, kasaba kasaba. Televizyonla ulaştırmıyorlar. Biz tek tek vatandaşın ayağına gideceğiz. TRT'nin yeni yöneliminden de umudu kesmiş gibi konuşuyorsunuz? S.D TRT'den umut yok. TRT rejimin önündeki bir engeldir. En büyük sorundur. Ama sizi daha uzun gösteriyorlar. Kalabalıkları veriyorlar. S.D Ama anlatılanların özünü kesiyorlar. Haberin esasını yansıtmıyorlar. Türkİş'in açıklaması Türkİş adına dün yazılı bir açıklama yapan Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Orhan Balaban Başbakan Turgut Özal'la yapılan toplantıda varılan sonuçların "uzlaşma" olarak değerlendirilemeyeceğini bildirdi. Balaban, "Hükümetle Türkİş'in temaslar sonrasında ulaştığı sonucun gerçek nileliginin dışında değerlendirilmesi hatalıdır" dedi. 1988 yılı için ortalama yüzde 58 olarak belirlenen zam oranının "özellikle grev yasagı olan işkolları için önemli olabilecegini" belirten Balaban bu oranın diğer işkollan için "altına inilmesi beklenmeyen asgariyi ifade ettiğini" vurguladı. Balaban doruk toplantısında ulaşılan sonucun Türkîş'in 2821 ve 2822 sayılı yasalarda yapılmasını beklediği değişikliklerin geleceği ile yakından ilgili olduğuna işaret ederek. "Hükümel tasarıdaki yetersizlikleri geniş ölçüde ortadan kaldırma taahhüdü altındadır" dedi. Orhan Balaban Türklş'in ekonomik ve demokratik talepleri doğrultusundaki mücadeleyi aralıksız sürdüreceğini belirterek, "Başta İstanbul olmak üzere tüm illerimizde planlanan çalışmalann durdurulması söz konusu değildir" diye konuştu. (Baftarafı 1. Sayfada) kilerde. DYP lideri 1617 saatlik açlığa rağmen zinde ve neşeli görünüyordu. Görünüşe aldanmamak için doğrulatmak gerekiyordu: Nasılsınız efendim? S.D Çok iyiyim, çok şükür. Üç kilo verdim. Yani Ramazanm başından beri. İki kilo daha vereceğim. Yani' önümüzdeki haftaya büyük kongreye formda gireceksiniz? S.D Evet 14 mayıs cuma günü kongre. Çok muhteşem olacak. Sağlıklı bir biçimde. Nasıl hazırlanıyorsunuz? S.D Form tutmak için mektup okuyorum. Vatandaşların yazdığı mektuplan. Dün ikiyüzelli kadar seçip okudum. Beni hakikaten forma bu mektuplar sokuyor. Memleketin kâğıtlara yansıyan manzarasını bu mektuplarda görüyorsunuz. Vatandas yanıyor. Kim söndürecek? S.D Köylünün biri eşeğine iki teneke dolusu gazyağı yüklemiş. Köyüne gidiyormuş. Yoİda sıcaktan mı, sürtünmeden mi, tenekeler ateş almış. Eşekle birlikte tabii. Eşek başlamış can acısmdan koşmaya.. Köylü arkasmdan bağırmaya başlamış. Karakaçan Karakaçan. Aklın varsa göle git.. Bunların (ANAP) akılları varsa göle gi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle