22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
w CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER rumunâ geldi. Bunlar üstüne kitaplar yaalıyor, filmler yapılıyor. Hatta, kurgubilim türünden sinema yapıtlarının, kamuoyunu, sıradaki tehlikeler konusuna hazırlama gjbi işlevlerinin bulunduğu, yazılıp, söyleniyor. En çok okunan ve ilgi çeken yapıtlardan biri, 16. yüzyılın garip bir Fransız tarihçisine ait. Bu kişi, lSOO'lu yıllarda yaşamış bir Fransız yazan. Tarihçi, modern deyimiyle bir astrolog ve çogu kişinin inanışma gore de tövbe estağfurallah, bir peygamber: Latince yazılışı ile, Bay "Nostradamus." Bu garip adam, yapıtını dörtlükler halinde, şiir olarak ele almış. 12 bölümde toplam 1772 dize (mısra) yazmış. Falları ya da kehanetlerini 1550 yılı ile başlatıyor, Tann hepimizi korusun, 2000 yılı ile bitiriyor. Burada yer darlığı dolayısı ile yazar hakkında ay1 nntıya girmeyi bırakıp, yapıü konusunda kısa ve çarpıcı bilgiler vermeyi daha yararlı buluyorum. Yapıtı başlıca ikiye ayırarak özetleyebiliriz: Bizim yaşadığımız yıllara göre geçmişte kalan dönemler 15501988 arası ve bizden sonra, yani 2000 yılına kadar geçecek 12 yıl. Bu ayınm, önemli. Çünkü, bu geçen 438 yıl için kehanetleri ne derece doğru çıkmışsa, bundan sonraki 12 yıl için söylediklerini de o kerte ciddiye alacağız demektir. Yazarımızın başlıca özelliği, kişi adlan ve kesin tarihler vermeyip, tanımlamalar ya da yollamalar yoluyla açıklamalara gitmesidir. Bunun da başlıca nedeni kuşku yok ki, peygamberlik çağnşımı yapacak kehanetler için 16. yüzyü Fransasının dini ortamının hiç elverişli olmayışıdır. Ama sonuçta, ortaya epeyce gölgeli ve sisli bir anlatım çıkıyor. O yüzden Nostradamus hakkında geçen yüzyıllarda çok denebilecek sayıda yaym yapıtmış olmakla beraber, bunların bir bölümü, kendiiini kuşkuyla değerlendirmiştir. Ancak, dikkatli tarihçilerin ve dil bilimcileri (özellikle eski Fransızca uzmanlarının) daha yeni tarihli araştırmalannda, Nostradamus'un yapıtında çok tutarlı bir iç örgünün bulunduğunu ortaya koymaktadır. Yazarımızın, bildirdiklerinin hiçbirini rastlantıya bırakmadığı, bu analizlerle gittikçe daha iyi anîaşılıyor. Benim okuduğum Paris 198Obaskısını hazırlayan De Fontbrune, böyle titiz bir araştırmacı. Nostradaraus ustune, önce ikinci savaştan önce, babasırun bir kitabı var. Kendisi de 20 yıl çalışmış. Onun açımlamalan ve yorumlamaları (analizleri ve şerhleri) sonucunda, falcımızın sayısız konuları çok önceden haber verdiği, inamlması güç, ama kesinlik kazanıyor. Nostradamus'ıııı Dedikleri En çok okunan ve ilgi çeken yapıtlardan biri, 16. yüzyüın garip bir Fransız tarihçisine ait. Bu kişi, 1500'lü yıllarda yaşamış bir Fransız yazarı. Tarihçi, modern deyimiyle bir astrolog ve çoğu kişinin inanışına göre de, tövbe estağfurullah', bir peygamber: Latince yazılışı ile Bay "Nostradamus". Bu garip adam, yapıîını dörtlükler halinde, şiir olarak ele almış. 12 bölümde toplam 1772 dize (mısra) yazmış. Falları ya da kehanetlerini 1550 yılı ile başlatıyor, Tanrı hepimizi korusun, 2000 yılı ile bitiriyor. ÇELİK GÜLERSOY Ne olduğunu tam bilemediğimiz bir boşlukta dönmekte olan şu yer yuvarlağımız, bu oynaklığı yetmiyormuş gibi, bir de depremleri, selleri ve havadan iniveren hortunüarıyla, üstunde yaşayan insanogluna hiçbir zaman güven verrnemiştir. O yüzden olsa gerek, tarihte, "dünyanın sonunun yaklaştığı konusu", hep gunderade kalmıştır. Özellilde Ortaçağ denilen o karanlık dönemde, ilgi odaklarından biri, bu "kıyamet" konusu idi. Yeryuzünde yaşamın bitmesi, böylece, sadece bir bağnazlık konusu ve ilgisi raiydi, yoksa gezegenimizin bir (ya da birkaç kez) geçirdiği böylesine bir aşamadan arta kalmış bilgilereraidayanıyordu, o da tam belli değil doğrusu. Uzun tarihe göre pek yeni bir geçraişe sahip olan bilim çağı, bu gibi "sp>ekülasyonlara" tepki olarak, sadece kıyamet izleğini (temasını) değil, fizik ötesinde kalan her konuyu, madde bilinüerinin ilgi alanı dışında tutmaya özen göstermiştir. 19. yüzyılın bütün bilginlerinde bu tuturn belirgindir. Biyolog Claude Bernard, o nedenle. "Bilinı sadece mikroskop alüna girebOen şe>lerle ilgilenir. Onun dışındaki alanlarda inançlar taşıyanların ortak bir özeUiklcri vardır: Her iki grup da, bilim değil, feiscfe yapmış olurtar" demişti. Bu bilim anlayışı, aradan geçen bir ylizyıl içinde, biraz değişti. tnsanoğlunun bilgiye karşı duyduğu susuzluk, artık bilimle felsefenin bu kadar kesin çizgilerle aynlmaması, daha doğrusu, bilimin sınırlanrua bu denli dar tutulmaması yolunda bir eğilimi geliştirdi. Felsefe konulannın bilim yöntemleriyle incelemesine geçilmesi, örneğin fizik ötesi laboratuvanmn kurulması, bu gelişimin birer üriinüdür. 20. yüzyılın sona ermekte olduğu şu sıralarda, insanhk hâlâ bilemedigi sayısız konuya aydınlıklar getirebilmek istiyor. Bu gelişmeleri yoğunlaştıran yeni bir olay, gezegenimizin karşı karşıya kaldığı, artık gittikçe daha fazla anlaşılan, büyük bozulmalar oldu. Tekniğin biiytimesinin insanogluna konforlar getirdiği kadar, doğal dengede çok önemli kayıplara da yol açtığı kesinleşti. Baş sorun olarak, ozon tabakasındaki incelme (hatta delinme), bir varhkyokluk sorununu gündeme getirdi. Sanayileşrne ve trafık artışı, yer yuvarlağını koruyan tabakayı delerek, genel bir ısmmaya ve kutuplann erimesiyle, denizlerin yükselmesine yol açacak doğrultuda. t PENCERE Aileye Mahsustur 7MAYIS 1988 Kehanetlerinden örnekler Şimdi, sayısız kehanetten, birkaç örnek vereyim: Napoleon ve Hitler'in maceraJarı, yılları ve süreleri ile belirlenmiş. Napoleon'un adıru vermiyor, ama "halya'ya bağlı bir adadan çıkacak bir çocuğun Avrupa'yı altüst edeceğini, en çok da Fransa'ya zarar vereceğini" söylüyor. Fontbrune, o bölümde, Frnasa'nın toprak kayıplannın bir dökümünü yaparak, bunlan kanıtlıyor. 20. yüzyılda îngiltere'nin, Amerika'nın desteğini sağlayacağı yazılı. Biz bu gelişmelerin, 2030 yıldır tanığıyız. Ama 1550'de Amerika, bir Kınlderili diyanndan ibaretti. Ingiltere gibi bir imparatorluğa destek sağlaması, bahis konusu değildi. Vatikan tahtına Polonyalı bir papanın oturacağı ve bunun da öldürüleceği haber veriliyor. Tarihte Latin olmayan bir papanın secileceği, akla bile gelmezdi. Günümüzde bir de Mehmet Ali Ağca olgusu (ve demek ki, devamı!), gene, açıklanması güç bir bilgi halindedir. Yapıtın bundan sonraki 12 yıl için yazdıklanna gelince, bunların da ancak dudak uçuklatacak bir içerikte olduğunu yazmam gerekiyor. Nostradamus'a kalırsa, 2000 yılına doğnı Avrupa birbirine girerken, İsviçre yağma edilecek. 16. yüzyılda lsviçre, yoksul bir dağ ülkesiydi. Yağmalanması akla bile gelmezdi. Nostradamus yine önümüzdeki 12 yıl için, büyük iküm değişikliklerinden ve sulann kaynamasından söz ediyor. Yazanmız, kitabında ancak ülkelerin ve büytik kentlerin adlannı veriyor. Küçük ve önemsiz yerlere hiç değinmemiş. Bir tek ayrıcası var: Samotraki Adası. Türkçesiyle, Semendirek. Ege'deki bu küçük noktanın, iki ülke arasında çıban başı olacağını ve büyük savaşın da burada kopacağmı yazıyor. Günümüzde Yunanistan'ın bu küçük adayı NATO planlannın da dışında, uçak alanı ve silahla donattığı düşünülünce, bu Nostradamus denen kişi, bana kalsa, iyice bir önem kazanır. Eserin, hiçbiri geleccğe ait somut bilgiler ve kesin tarihler içermeyen din kitapları karşısındaki durumu da, ayn bir konu olur. "Kıyamet" sözctiğti gtindemde! Böylece uzun çağlar boyunca hep gündemde durmuş olan kıyamet sözünün bu kadar zamandan sonra, bu kez bilim kanalıyla yine insanoğlunun önüne gelmesi, sosyal ortamlan iyice dalgalandırdı. Ortaya çıkan tehlikeli tekniğin, kapitahn ve ekonominin gerekleri düşünülürse, bir oranda da çaresiz olan durum, kimi çevreleri yeniden fizikötesine (metafizi|e) yönlendirmiş. Gezegenimizin, sonunun diyemesek bile, içine gireceği yeni büyük evrelerin, zamanı, koşullan, geçmişte bu gibi dönemlerden geçilmişse, onların ortamı ve insanlığın bu konulardaki bilgisinin kökeni ve türleri, günumüzde Batıda çok ilgi çeken konular du OKTAY AKBAL EVET/HAY1R FİKRİ SÖNMEZ 19381985 VEFAT ve TEŞEKKÜR Se%gili eşim, kıymetli babamız Çağın Tanığı Bir Hukukçu... Bahri Savcı, Halit Çelenk'ın "12 Eylul Hukuku" (Onur Yayınları) adlı kitabına yazdığı önsözde şöyle diyor: "Halit Çelenk'i, bir gün sağlığını da göğüsleyerek, bir mahkeme salonunun savunman yerinde gorürsünüz. Ertesi gün, bir başka kentte, hukuk ve araçlan üzerinde bilimsel saptamaları, çözüm yollarını arayan bir panelin konuşmacıları arasında bulursunuz. gazete, kitap, dergi sayfalarında düşün kompoze ettığine tanık olursunuz. Ama Halit Çelenk, her zaman düşün üretenler arasındadır: Savunman yerinde bir somut olay ile hukuk kurallan arasındaki intibakı ararken de panel masasında bir hukukun, bir demokratik düşünün mteliğini araştırırken de bir makale ya da kitapta olduğu gibi bir yapıt meydana getınrken de "retorik"i de yanına almış bir üretkendir o. Aydınlatıcı' ışlevi içinde bir üretken..." Halit Çelenk'i bu sözler en iyi biçimde anlatır Gerçekten de büyük bir hukuk adamı, yazar, avukat; ama her zaman halkının yanında, her zaman doğruların savunucusu, uygar bir toplumun.ancak çağdaş hukuk kurallarına dayanmasını isteyen bir hukuk öncüsü... 12 Eylül dönemi herkes için bir sınav oldu. Kimi başarılı, kimi başarısız çıktı bu sınavdan. Mihenk taşı derler ya 12 Eylül de bir çeşit mihenk taşıdır. Kim, nedir, necidır, nereye kadar demokratik ilkelerden yanadır, nereye kadar değildir, gerçek yüreklilik kımde vardır, kimdeyoktur, hepsi belli oldu. Nice ünlü hukukçu, ünlü politikaci 12 Eylül'On en çetin, en katı günlerinde susmuş sinerken, Çelenk gibi Kazan gibi ve onlar gibi gerçek hukuk adamları hem mahkemelerde, hem de toplum önünde uygarca yürekliliğin, gerçek bir hukuk adamı olmanın sınavını verdıler. Savcı'nın dediği gibi yazarak, konuşarak, savunarak... Canlarım, sağlıklarını tehlıkeye atarak... Halit Çelenk 12 Eylül sonrasında çeşitli yerlerde çıkan yazılarını, toplantılarda yaptığı konuşmalarını yeni bir kitapta bir araya getirdi: "12 Eylül ve Hukuk". Yan yana gelmesi oldukça güç ıkı 'kavram': 12 Eylül olayı ve Hukuk!.. Hukuksuz bir dönem midir 12 Eylül 1980'den 1983'e kadar geçen üç koca yıl? Özal hükümetinin kurulmasından sonra bile sürmedı mı. bugün de sürmüyor mu 12 Eylül? Kım 'hayır' derse bunu kanıtlaması gerekir, ama kamtlaya maz. 12 Eylül anlayışı etkisı epeyce a^alarak da olsa yine sürmektedir. Hem de demokratik bir düzen' içinde, daha doğrusu çoğulcu bir düzen görüntüsü altında... Çelenk kitabının başına Engels'in şu sözlerini almış: "Bütün tarih boyunca, başlangıçtan günümüze dek, şu ya da bu ölçüde, yürürlüğe konulmuş yasalar, yalnızca sınıf egemenliğine ve sınıf sömürüsüne dayalı toplumsal ilişkileri korumuşlardır" Bu demektir ki, egemen sınıflar, egemen çevreler kendilerine uygun, kendi işlerıne gelen bir 'hukuk düzeni' oluştururlar! Halit Çelenk, Engels'in sözünü şöyle yorumluyor: "Gerçekten sınıflı toplumlarda, hukuk, ekonomik gücü ve giderek siyasal iktidarı elinde bulunduran sınıfların iradelerinin bir yan' sıması olarak ortaya çıkmıştır. Bu toplumlarda hak, adalet, eşitlik ve özgürlük kavramları ne kadar idealıze edilirse edilsinler, sınıfsal bir nitelik taşırlar. Egemen sınıf bu kavramlara kendi damgasını vurur. Köleci bir düzenin adalet kavramı ile kapıtalist ve sosyalist bir düzenin kavramları başka başkadır." Peki, nedir "12 Eylül Hukuku". Çelenk'e göre şudur: "Egemenler, kendi sınıfsal çıkaıiarım tehUkede gördükleri zaman, çeşitli yöntemlere ve gerektığinde zora başvurarak kazanılmış olan bu hakları geri almaktan ve hakları kısıtlamaktan kaçınmamışlardır. Ülkemizde 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinin uygulamaları bunun son örnekleridir... 12 Eylül hukukunun temelinde de ekonomik ve siyasal nedenler bulunmaktadır. Başka bir deyişle bu hukuk 19601980 yılları arasında ülkemızde görülen ekonomik, toplumsal ve siyasal gelişmelerin bir ürünü olarak otaya çıkmıştır. Gerek 82 Anayasası'nın, gerek 12 Eylül dönemınde çıkarılan yasaların temelinde bu gelişmeler yatmaktadır." Hiç bir dönem 'hukuksuz' olamaz. Faşizmin de komünizmin de kapitalizmin de bir 'hukuk' anlayışı vardır Yasalar bu anlayışa göre düzenlenir. Hangi sınıf işbaşındaysa, onun çıkarlarına, istemlerine göre... Kaçınılmaz bir durumdur bu... İşte Halit Çelenk "12 Eylül ve Hukuk" kitabında bütün bunlan en açık, en yalın, en etkileyici bir dille bir hukukçunun sağlam kanıtlarıyla anlatıyor bize... Hukukçulanmızın, en başta hukuk öğrencilerinın önemle okuması gereken bir yapıt bu. Yargıçların, avukatların. 12 Eylül'den yana ya da karşı çıkanların... Savcı'nın şu sözüne içtenlikle katıhyorunr "İşte bu yapıt, bu yönü ile de çağımızın tanığı olmaktadır: Yenılmeyenlerın tanığı..." tutuyor. Sen herşeyi halkınla birlikte yaptın. Mücadelen belleklerimizde, yolumuza ışık Egi Nurten SÖNMEZ. Oğlu N a d SÖNMEZ, Avukatı Haluk TURKMEN, Dostları adına: Ferudun CEVAHİR. Mabit ENt, Senel ÖZTÜRK, Bahtiyar YEŞİLTAŞ, Mehmet ÖZTÜRK, Av. Vural SOYTEKİN, Basri ŞEN. Mazhar KURNAZ, Nuri ORHAN. Emel ÖZDEMİH, Hasan IŞIK. Emin YAŞAR, Hamdullah ARSLAN. ARİF HİKMET ÜNSAL'ın vefatı nedeniyle cenaze törenine iştirak eden, telelon ve lelgraf ile acımızı paylaşan tüm dosllarımıza, >akın ilgilerıni esırgemeyen TCG Gayreı K. personeline ve Polis Hasianesi mensuplanna teşekkur eder. merhuma AHah'tan rahmeı dilerız. EŞİ VE EVLATLARI "Beıı yaptığm herşeyi halkımla birlikte yaptiM." FİKRİ SÖNAAEZ GİMA T.A.Ş. GENEL MÜDÜRLÜĞÜ'NE SINAVLA MÜFETTİŞ YARDIMCISI ALINACAKTIR 19381985 A Sınava katılabilmek için, 1 Askerliğini yapmış, 30 yaşını geçmemiş olmak, 2 İktisat, Hukuk, Siyasal Bilgiler, idari Bilimter ve İşlefme Fakülteleriyle bunlara eşit okullardan birini bitirmiş olmak, B Yazılı sınavtar 2829 Mayıs 1988 tarihlerinde istanbul'da yapılaçaktır. C Açıklayıcı broşür istanbulda GİMA T.A.Ş. Teftiş Kurulu BaşkanlığıBankalar Cad. Nazlı Han 884 Karaköy adresinden; Ankara'da GİMA Kızılay Şubesi'nden, diğer il ve ilçelerde ise Gima Müdürluklerınden temin edilebilir. Şubemiz cjlmayan yerierden mektupla isteyenlerın adresine gönderilir. D isteklilerin 25 Mayıs 1988 tarihine kadar broşürde belirtilen belgelerle birlikte yukarıda belirtilen Teftiş Kurulumuz adresine başvurmaları duyurulur. Kebapçrya girdim. Kalabalık. Çatal bıçak sesleri. Garsonlann bağırmaları. Uğultu. Yer arıyorum. Asma kata çıkan merdivene doğruldum. Karşıma bir yazı çıktı: "Aileye mahsustur!.." Suç üstü yakalanmış gibi oldum. Çaktırmadan tersyüz edip bir masanın kıyıcığına iliştim. Az kalsın aile katına tek başıma çıkacaktım. Çıkartmazlardı ya, afili bir garson yan yolda göğüslerdi: Hop hop.. Abi, nereye? "Aileye mahsustur" çözümü, "haremselamlık" mantığına az buçuk uygun. Yalnız kadınlar ve yanında eşi bulunan erkekler için ayrılan bu bölüme bekârlar giremiyor. Neden? Sorulur mu nedeni? Biz aileye düşkün bir milletiz, öyle ipsiz sapsız erkeklere karşı ailemizi koruma altına almışız. Aile olsun da taştan olsun; çoluk çocuk, enişte, kayınbirader, amca, dayı sosyal güvenlik için gereklidir. Batıda aile çözülmüş, uialmış, küçülmüş, dağılmış; bizde koca karısından söz açarken bile "aiiem" diyor, çoğulmuş gibi vurguluyor. • Aileye düşkünuz, severiz aileyi; ama sövdüğümuz zaman da söveriz: Ulan ben senin izzetli ananı, avradını, bacını, teyzeni, yedi sülaleni... Kütüğü yazılmış aileyi nüfus memuru gibi sayıp dökmeye başlayınca, gönlümüz mahmuzlanmış at gibi dörtnala kalkar. Bu yöntem her alanda çok geçerlidir; ekonomik, sosyal, sosyoekonomik ve de siyasal... Şımdi zam üstüne zarn siyasal kavgaları kızıştırdı ya, herkes sövüp sayıyor Sövmek yüzde 100'e tırmanan enflasyonun hızını kesemez, ama kızgın yüreklerı yelpazeler. Sövmek sağlığa yararlıdır. Erdal Atabek'ın alanına el atmak istemem; ancak yurttaş, patlayan enflasyon karşısında strese gırer de susarsa, lafını yutarsa, gerilimi artar; vücutta "o biçım" salgılar "ossaat" kana karışır. Kolesterol, lipid, trıgliserid derken neler de neler olur? Vallahi kanı bozulur insanın, damar duvarları mapushane duvarına döner; koroner yetmezlik, Tanrı korusun enfarktüse kadar gider. Eh, herkesin Amerika'da baypas yaptıracak parası yok; bu yüzden de vatandaşın sövmekten gayri ilacı yok. Tıpta ayıp yoktur, bu nedenle söv sövebildiğın kadar: Ulan, bu enflasyonun anasını, enflasyonu icat edenin avradını... Aiie, Türkiye'de küfür sanatının şeceresidir. • Geçende bir arkadaşım, Türklerin aileye düşkünlüğünü ANAP'ın yonetim biçimiyle açıkladı: Bak, dedi, 2Tinci yuzytla girerken ülkemizde aile iktidan geçerli. Basbakan Turgut Özal, sayın eşi, biraderleri, dayıoğlu, yeğeni, amcaoğlu, oğlunun yakınlan, ailenin gözettikleri Turkiye'yi yönetiyor. Saymaya başlayınca şaştım. Peki, Turgut Bey bu işi nasıl başardı? Hepimiz gibi elbet Özal da ailesine düşkündür, elbet hepimizinkı gibi başbakanın ailesi de saygtndtr; ama devlet yönetiminde sülalenin yeri olur mu? Olur... Bizim kebapçılarda, lokantalarda, saz salonlarında, pastahanelerde bir levha var ya: "Aileye mahsustur" Bir tane de Türkiye Cumhuriyeti Devleti Hükümetinin kapısına asmalı: "Aileye mahsustur?' ANMA Ressam, Gazeteci, Yazar, Müzeci Arkadaşların Dostların ve halkın seni unutmayacak. HoUanda'dan Devrimci Dostları adına Mehmet Biter ELİF NACİ'nin vefatmın seneyi devriyesine rastlayan 8 Mayıs 1988 Pazar günü (yann) saat 11 .OO'de Zincirlikuyu Kabristanı'ndaki ebedi istirahatgâhı başmda anma toplantısı yapılaçaktır. Kendisini sevenlere duyurulur. TEŞEKKUR Çekmekte olduğum bağırsak hastalığımı teşhis ederek ve yaptığı ameliyatla beni sağlığıma kavuşturan kıymetli hoca Prof. Dr. AtLESİ BUGÜN YARIH VE HER ZftMftN ELELE KEMAL ALEMDAROĞLU'na Dr. İBRAHÎM OSKUt Dr. KENAN ULUALP GÜNER BÜYÜKYILDIZ ve Başhemjire NEŞE ŞEKERCİ'ye sonsuz teşekkurler ederim. ÖZGÜRLÜK İÇİN Abuzer Karıkop Ferhat Tunç Gulhan Haluk Ozkan Hasret Gultekin Şair Ziya Ozbay Sevinç Eratalay Zetıra Arslan Anestezi Doç. Dr. SAHİBİNDEN SATILIK 1988 Renautt9 GTC Metalik fırtına mavisi 7.000 km. 1986 Bordo Şahin 42.000 km. Kavgana gönül verdik selam sana FİLİSTİN... Tum Plak ve Kasetçılerde G A U MUSIC CENTEft tnnaııar V I 6 Blok «44 ISI Tel 52*69 59 SJBE Dı/ı «"k No 36 5 FfşıMas IST BAHATTİN ERDİNİ Tel: 143 09 30 149 62 56 Kodak SIOOEF katar! lyatınıza renk "baha neşeli, daha heyecanlı günler yaşamanız için... " ^Hayatınıza, canlı. pınl pırıl renkler katmanız için... Şimdi, yepyeni bir fotoğraf makinesi var: Kodak SIOOEF u k Kodak SIOOEF hareketli, kıpır kıpır bir makine. Enerji ' dolu!.* her an çekime hazır: Ne metre. ne poz ayarı ister. Elektronik flaşı sayesinde T l gece/gündüz, her ortamda fotoğraf çeker... Hem de birbirinden güzel. fotoğraflar! Hele içinde Kodacolor Gold Film varsa... Kodak SIOOEF ı alırken, şık kutusu ,tJ^' içinde bakın neler neler olacak: ^ Kodacolor Gold Film, Türkçe kullanma kılavuzu, flaşı için 2 adet Kodak alkalin pil ve ozel çantası! Ne dersinız... hemen bugünden hayatınızı renklendirmeye değmez mi? Kodak »IOOEF I vıl garantHi. Siyah ve diğer renklen arasından dilediginızi seçebılirsınız. GÖLPAZARI SULH CEZA MAHKEMESİ Esasno: 1986/51, 52, 5Î İlgi: a) Kurum Müdürlüğunun 27.1.1988 tarih ve 2041258, 2051259, 2061260 sayılı yaalarına K: b) T.C. Ziraat Bankası'nın 371450, 668, 536 nolu dekontlart ile "Basın llan Kurumu "nezdindeki Bahçekapı/lst. (42) nolu hesabına 120.0O0.TL ilan neşir ucretinın yatınldığı, ilgi (a) sayılı yazılarımz, Gölpazarı Sulh Ceza Mahkemesi'nin 1986/515253 Esas sayılı dosyalarma ilan ucretlerinin yatırılması istenmiş olup, ilgi (b) sayılı yazılarımız ile kurum mudurlüğu nezdindeki hesabına gonderildığı anlaşılmıştır. Kurumumuzca ilarun yayımlandığı gazetelerden, mahkememiz dosyalarma konulmak uzere gonderilmesi, ilan neşır edilmemişse yerine getirilerek anılan gazetelerin gönderilmesinin temini rica olunur 27.4.1988 Basın: 18912 T.C. KALORIFERLI KİRALIK DAİRE Öğrenciye de \erilebilir. Acıbadem 325 25 60 Kodak «68 Oyıraı ftesmıFlnnı Fotoöraf ürünleri a Kodak renktir BURLA Makına Tıcaretı ve Yatıntn Anonım Şırketı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle