27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 MART 1988 CVMHURİYET/il Püris'ten Louvre'ıın orta yerî piramit Mitterrand'ın Louvre Müzesi'nin avlusuna yaptırdığı cam piramit törenle açıldı. Çin asıllı Amerikalı mimar Ieoh Ming Pei'nin yapıtı ünlü müzeye yapılan bir tür gençlik aşısı ve büyük çaplı Louvre onarıın çulışmasının sadece bir parçası. SABETAY VAROL PARİS Cumhurbaşkanı Mittenand tarafından Louvre Müzesi'nin avlusuna yaptırılan "cam piramit" curna günii törenle açıldı. Sağ eğilimli Jacques Chirac hükumetinin Kültur Bakanı François Leotard dışında hiç bir bakanın Mitterrand'ın düzenlediğı açılış törenine katılmayışı, cumhurbaşkanlığı seçimine birbuçuk ay kala dikkati çekti. Çin asıllı Amerikalı mimar Ieoh Ming Pei'nin eseri olan piramidin yapımı Fransız kamuoyunda buyük guniltu koparmıştı. Kültür Bakanı Leotard'ın piramidın yapıltşına destek vermesine karşılık, özellikle ekonomıden sorumlu Devlet Bakanı Edouard Balladur'un açılan anıta karşı olduğu bilir.iyor. Başbakan Chirac ise Paris Belediye Başkanı olarak, cumhurbaşkamnın girişimi olan piramidi olumlu karşılamakla birlikte, bu ve benzer anıtların Fransız devletine pahalıya mal olduğunu duşunuyor. Anketler ise Fransa'da halkın yaklaşık üçte ikisinin gösterişli anıtların açı'masından yana olduğunu gösteriyor. Açılış töreni önceki gün yapılan, ancak haJka eylül ayında açılacak olan cam piramil, Louvre Müzesi'nde dört yıla yakın bir süredir devam eden buyük ınşaatm sadece bir bölumü. Gozlemcilerin deyişiyle aysbergin gözle görünen kısmı. Çünku gerçekte, yalnızca 2000 yılına doğru tamamlanacak olan "Biiyiik Louvre Projesi", halen Maliye Bakanlığı olarak kullanılan kanadm müzeye dahil editmesi için bakanhğın taşmması, piramidin yerleştirildigı Napoleon avlusunun yeraltı bölümünün kullanılır hale getirilmesi, arkeolojik kazılar sonucu ortaya çıkarılan mahzenlerin halka açılması gibi çahşmalan içeriyor. 7 yıllık Mitterrand dönemi dev inşaatlarının en pahahsı olan "Biıyiık Louvre Projesi", dunyanın en zengin koleksiyonlarına sahip, ancak yer darlığı ve hizmet eksikliği gibi nedenlerle ziyareti bir "kiılfet" olan ünlü müzeye gençlik aşısı yapmayı amaçlıyor. Dört hattan oluşan "basit" geometrik yapısına karşın, cam piramit çağdaş mimari sanatının önemli yapıtlanndan biri olmaya aday... Yapınm eşine az rastlanır saydamlığı, müzenin girişi olarak kullanılacak bölmeye çok değişik bir aydınlık getiriyor. Piramidin, 196974 yıllan arasında devlet başkanlığı yapan Georges Pompidou'nun yaptırdığı "Pompidou Kültur Merkezf'nden sonra, son yirmi beş yılın en çarpıcı anıtı olduğu şimdiden iddia ediliyor. Hatta "Uberation" gazetesine gore, "En muhafazakâr cumhurbaşkanlanndan olan G. Pompidou, avangard sanalın Aırupa'daki kâbesi kabul edilen kültur merkeziyle başkenle damgasını vurmak islerken, Mitlenand gibi kıtrak ve dolambaçlı yapıya sahip bir lider, aynı işi saydamlıgıyla lemayiız eden bir anıtla yapmak istedi." Çin asıllı Amerikalı mimar Pei'nin yapıtımn, Louvre Sarayı'nın avlusuna piramit oturtma projelerınin ilki olmadığı ifade edildi. "Le Monde" gazetesi Kral 1<, Louis'nin barok tarzda bir Babil Kulesi örneği inşa ettirmek istedigini yazıyor. Bunu Meksika'daki Aztek piramitleri benzeri dev bir "devrim" anıtı yaptırma projesi izlemiş. Birinci Dunya Savaşı'ndan sonra ise taştan yontma dev Fransız piyade erini lemsil eden bir heykeli taşıyan kocaman bir piramit tasarısı da aynı şekilde kâğıt üstünde kalmış. Piramidin yapımında üç tür malzeme kullanıldığı belirtiliyor. Cam, çelik ve beton. Her üç tip malzemenin kullanımında çağdaş teknolojinin son olanaklanndan yararlanıldı. Cam malzemenin sonsuz saydamlıkta olması için, Fransız Saint Gobain firması değişik çalışma gruplannın 4 yıllık çalışması gerekli olmuş. Artizanal bir duyarlılıkla tam 105 ton cam işlenmiş... Saint Gobain'in konuyla ilgili sorumlusu, "Cam yapı avlunun orlasına >erleştirildiklen sonra, Louvre Sarayı'nın bal renginin değişime ugramaması gerekiyordu" şeklinde açıkbyor önlerine çıkan guçlukleri. Zira bembeyaz cam imalatı teknik açıdan bilinmekle birlikte bu kadar buyuk miktarlarda yapımı çok onemlı engeller arzediyormuş.,. Bu güçlüğun önune geçmek için kum damarının seçimi büyük rol oynamış. Her şeye karşın önlenemeyen hafif rengi almak için de fiziksel ve kimyasal yöntemler kullanılmış. Saint Gobain firmasının bu yöntemleri gizli tuttuğu ifade ediliyor. Unlü Louvre müzesınin avlusuna ışte bu cam piramit konduruldu Içınde çağdaş bazı sanat yapıtlan sergılenecek Seul'den Başkanın iç çamaşırları Her toplumda kimi kör inançlar, saplantılar var. Bu Güney Kore'de biraz daha fazla. Bir örnek: Cumhurbaşkanı Sayın Roh Tae Woo 'nun başarısından sonra kimi sempatizan işadamlan, nasıl öğrendilerse, cumhurbaşkanımn giydiği markadan iç çamoşır giymeye başladılar. Şans getirsin diye. ALİ R1ZA BALAMAN SEUL YUlık ekonomik büyüme hızının çift rakamlı olduğu, kışi başına düşen milli gelirin 3 bin doları gectiği, yıllık dhşsatırrun 44 milyar dolan astığı, okuma yazma oranının hiçbır dönemde yüzde doksan dokuzdan aşağıya düşmediği, 42 milyon nüfuslu, ama I milyon üniversite öğrencili ve nüfusun onda dokuzunun kentli olduğu Güney Kore'de körinançlar, Korelinin günlük yaşamında hâlâ geçerli etkinlikte... Büyünün gerek taklit gerek zıtlık ve gerekse dokunma ilkelerinin tümünün Korelilerin günlük yaşamlannda uygulanır durumda olduğuna taruk olmak hiç de zor değil. Kalkınmış/modem toplumlar dediğuniz Batı toplumlannda da varlığjnı hâlâ sürdürdüğünü büdiğimiz örnegın, tngiltere sokaklannda 13 numara olması gereken evin numarası 11A'dır; bu numara, ll'den sonra 15'ten önce gelir. Amerikalı bir bayan yeşili takım olarak giymez. Bir Fransız, evin içinde şemsiye açmaz kör inanç uygulamaları bizde olduğu gibi burada da günlük yaşamın vazgeçilmez bir parçası: öyle ki Kore Cumhuriyeti'nin yeni Cumhurbaskanı Sayın Roh Tae Woo, cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi Seul Bankasrndaki çek numarasını şanslı numaralardan birine denk getirebilmek için tam iki dolu gün bekledi ve Sayın Roh'un başarısından sonra kimi sempatizan işadamlan nasü öğrenildiyse Sayın Roh'un giydiği markadan iç çamaşın giymeye başladılar. Genç Koreü Kore'de bir gence yol soracaksanız "kardeşim, arkadafiın, bakar mısnız" anlamlanndaki sozler yerine "hankseng" (öğrenci) demek yeterli. Zira burada öğrenci yaşında herkes öğrenci için üniversiteye gırmek yaşamm en önemli olayr Gençler bu sınava, kabuğundan yeni patlamış bakladan pişirilen çorbayı içmeden girmezler ve yanlannda da o gün için özel hazırlanmış şeker götürürler. Çoğunlukla aile üyelerinden birisi anne ya da abla üniversıtenin kapısı önünde dua ederek sınav sonuna kadar bekler. Bu bekleyenlerin oluşturduğu korıdordan sınava geç kalan öğrenci, özel motorsikletli taşıyıcılar arkasmda, sınav yerine ulastınlmak üzere geçerlerken, stadyuma giren ilk maratoncu gibi çığlıklarla alkışlanır ve başan dilenir. Everest dağının ulaşılabilecek en yüksek doruğuna tırmanrnayı bu yıl başaran Koreli dağcı Hob YoungHo'nun ailesi, dağcının tırmanışı bitirdiği haberini alıncaya degin Kore yemeklerinin yan yiyecek olarak baş konuğu olan kaygan yosun salatasına el sürmediler. Cezaevinden kurtulanlar da yeniden oraya duşmemek için şeytanı kovduğuna ınanılan daha çok beyazı kullanmayı yeglerler. Hatta yemeklerinde bile soya fasulyesi ezmesinden pişirilmiş beyaz "tofu"lu yemekleri seçeıler. Yeni evli gelin, hamile kaJmadan önce komşu ya da akrabalanndan üst Uste oğlan doğunnuş kadınla kullanılmış iç çamaşın değiş tokuşu yapar. Ay gün bilgisi (takvimi) Ue hesaplanan yeni yılın başladığı ilk iki hafta içinde Koreli, yeni yılın kendisine uğur getirip getirmeyeceğini sınamak için kabuklu (ceviz, fıstık, kestane vb.) yiyeceklerden özellikle bir tanesinı rastlantı tekniğiyle seçerek kınp içıne bakar: Çürük olmayanı, yeni yıl boyunca her günün iyiliklerle geçeceğinin kanıtıdır. öte yandan, yalnız Kore'nin değil tüm Uzakdoğu'nun nüfusbilimcileri, bu yıl dünya nüfusunun, Doğu ülkelerinde normalin üstünde artacağını söylüyorlar. 18 Şubat 1988'de baslayan yıl "Ejderha" (Dragon) yılıdır; "Tavsao" yılı gitıi Ejderha yıb geldi. Ejderha, "Zodiac" simgesindeki sıçanla başlayıp domuzla biten 12 hayvan adlı sistemin görülmeyen, cennetten geldiğine inanılan, yeryüzünde yaşamayan, mitolojik tek yaratıktır. Bu özelliğinden ötürudür ki ona doğaüstü anlamlar yükJenmiştir. Bu yılda doğan çocuklar, inanışa göre çok şanslı, çok başarıh, bedensel ve zihinsel olarak çok güçlü, tükenmez sabırb, başkalanna üstün gelme yetisi çok belirgin vb. yeteneklerle donatılmış olacaklardır... Yapılan ileriye dönük olasılık hesapları, doğum oranının bu yıl yüzde yüz anacağı yolundadır. 2.5 milyon nüfuslu Singapur'un yıllık doğum miktan 2 bin 500 iken bu yıl 5 bin doğum bekleniyor ve yetkililer, özel önlemler alıyorlar. Arüşın manüksal işaretleriyse, geçirdiğimiz sekiz aydan bu yana evlenme oranındaki artış ve çocuklu annelerden hamile olanlann sayısındaki yükseliş... Zürih süper zenginleri 1758 artışla 4836 kişiye ulaşmış. Başka bir deyişle her 47 Zürihliden biri mülti milyonerlik katmda, DOĞAN ABALİOCLU ZÜRİH Kent multi mılyonerleri 1758 artışla 4836 kişiye ulaşmış. Başka bir deyişle her 47 Zürihliden biri super zenginlik katmda. ••Y«mnbklar" 1976'ya göre 2138 fazla&ıyla 6048'e vamuş. 10 yıllık artış ücıe bir oranında. Bu sayılar özel kişilen kapsıyor, rınnalar listeye alınmamış. Fakat ontar da gecen sürede kazançlannı yüzde 13.1 arttumışlar. Ancak vergi daireleri hiç karşılaşmadıkları şekilde uyarma yaalan yollamak zorunda kalmışlar. Hani bir yandan zenginler çoğahrken diğer yandan kent kasasına girdilerde aksaklıklar saptanmış. Her sekiz kişiden birinin dikkati çekilmiş. Sayılar incelendiğinde ortaya ctkan şema şaşırtıcı. 10 yıkJa vergi artışı 1.9'a ulaşıyor. ama "yarua" ve "tüm" super zenginler katlanıyor. Bu kentte fakir grafiğjnin de yükseldiğini gösteriyor. Şimtii dengenin hangi bolumlerde bozulduğu arastınlıyor. Bunlar, bizim unuttuğumuz. enfUsyon dolu dizgin tiçla sayılara doğru koşarken çizelgdere geçen tek haneli rakamlar. Türkiye'ye her gklişimizde eşya ederlerini gördüğümüzde veya bir öneriyi incelediğinüzde sayüann çokluğu karşısında şaşırıyor, bocalıyoruz. 1,2, 5 frankın altmda, hatta AImanya'da halen geçerli olan 1, 2 feniklik para birimlerine aşina bizler, örneğin 5 haneli bir ayakkabıyı önce çok pahalı buluyor, sonra değerine varabiliyoruz. Aynı psikolojik olguyu Italya'da da yasıyoruz. Sayı kalabalığı, ucuzluğu ilk karşılaşmada itict etken oluyor. Çizmede yaşayanlar da bunun biüncine varmış olmalılar ki 3 sıfır silmeyi planlıyorlar. Başbakan Cr»xi zamanında konırol altına ahnan enflasyon bu adımın atılmasına olanak sağlamış. Hazine Bakanı sosyalist Gisluno Amoto böyle bir adımın. yaru "terl Ura'"run (italya dışında Hret lira diye adlandınlıyor) halkta pozitif etki yapacağı ve mali dengeye destek vereceği kanısında. BUirkişiler işin ekonomi açısından herhangi bir anlamı olmadığını vurguluyorlar. Para teoricisi Mario MoaU eksperlerle aynı görüşü paylaşmıyor. DefişikHği oiumlu buluyor. Ancak 3 konunun gündem dtşı bırakılmamasını öneriyor. Bunlar: Enflasyontı dizgiıriemeye devam Merkez Bankası para potitikasmın kısılması Lioerasyonun süreklHiti. Böylece bizlenn görmediği yaşlı iıaiyanlar'ın zamarunda kullandığı "ceat«İBÜ"yle de alışveris edilebilecekmış. Acaba bir gün bız de dünya gdzüyie (bırakın on, yirmi, yüz paralan) kuruşlanmızla karsılaşacak, onlarla çocuklanmızı taıuştırabilecek miyız? Yoksa hâlâ masal anlatır örneği eski günlerimizi aktarmakla mı yetineceğiz? . Zenginler kenti Zürih'ten Roma'dan Magliana sokağı cinayeti son yıllarda yaygınlaşan "crack" dahil her türlü uyuşturucuyu bulabılıyorlar. Ne ki, Magliana sokağını gazetelerin 1. sayfasına haber yapan tek başına bunlann hiçbirisi değil. Tüm İtalyan kamuoyunu dehşete düşüren olay, bundan böyle "Maglüuıı sokağı cinayeti" olarak hatırlanacak bir trajedi. Son yıllann en vahşi cinayeti olarak tammlanan olayın kurbanı, her istedigini yumruklarıyla elde etmeye alışmış 25 yaşındaki güçlü kuvvetli bir boksör bozması Giancarlo Rkci. Katil ise, herkesin "kanncayı bile ezemez" dediği 32 yaşındaki ufak tefek, kendi halindeki köpek berberi Piero de .Negri. Diğer Maglianalılar gibi yıllardır kendisini de yumruklarıyla haraca kesen Giancarlo Ricci'ye beslediği kin ve aldıgı maksi günü daha geride bırakmış olmaya şükrediyorlar. Tek bir sinemanın, bir polis karakolunun, bir yeşil alanın ya da çocuklann gidebileceği bir lisenin bulunmadıgı Magliana'da çete'.er, buyük ve küçük çaplı soygunlar ve uyuşturucu ticareti ile yaşıyor. Magliana'da 18 yaşından küçük çocuklann < « 33'ü, 21 ile 25 yaşındaki gençP lerin ise ^o 60'ı uyuşturucu kullanıyor. Gece bastırdı mı, Roma'mn yuksek mahallelerinden gelen luks arabalar burada eroin, kokain, hasis ve dozlardaki (bazılarına göre 50 gram) kokainin etkisiyle canavar kesilen De Negri, kurbanını köpeklerini tıraş etmek için kullandığı kafeslerden birinin içine kilitleyip 7 saatlik bir işkenceyle öldurdu. De Negri, yıllar boyunca kendisine hakaret eden, 7 yaşındaki tek kızı Sara dahil herkesin önunde kuçuk duşüren, her fırsatta döven Ricci'nin kulaklarım bir doberman köpeği gibi kesti. Polise verdiği ifadede işlediğı cinayeti hemen itiraf eden De Negri, stereonun sesinı ardına kadar açtıktan sonra kurbanının önce parmaklannı kestiğini, yaralannın üzerine benzin döküp yakarak kanamayı durdurduğunu anlattı. Bu arada dukkânından çıkıp sakin sakin kızını okuldan alıp, evine bırakan hayvan berberi, döndüğünde banyoda biraz daha kokain kokladıktan sonra kasaplığa devam etti. Ricci'nin kulaklarım ve buınunu sımetrik bir şekilde kesen De Negri, kurbanı bağırdıkça yaralannın üzerine benzin dökup yakiıguu söyluyordu. "Evef diye anlatıyordu ifadesiz bir yuzle De Negri, "Ricci bir türlü ölmüyordu. Kalbi sanki çeliktendi. Sonuna doğru sesini çtkaramaz bir hale geldi. Artık kimin daha güçlü olduğunu ^ilamıştı. En sonunda makası elime alJım, dilini ve cinsel organlannı da kesorek agzına soktum. Bogularak can vırdi." Televizyonda, sokakta, gazete bayilerinin önunde hâlâ tartışılan bu son 50 yılın en sadist cinayetini, ttalyanlar biraz da kolektif bir suç olarak görmek eğilimindeler. Magliana1 da çalışan genç psikolog Guglielmo Masci, "Bu mahallede" diyor, "sonu Ricci gibi bitebilecek en az 10 kişi daha tanıyorum. Burada bizmet yok, sadece şiddet var çünkü." Magliana yöresi, Roma'da otoritelerin ilgı alanı dışında kalan rastgele kentleşmenin ve 60"larla 70"lerin başında bu kentte başını alıp giden inşaat spekülasyonunun en somut örneği. Bu dönemde yerel yönetimi ellerinde bulunduran tutucu Hıristiyan demokratlar, Magliana'daki sosyal meskenlere yerleştirilen gecekonducular ve göçmen işçiler için sağlık ve güvenlik dahil hiçbir hizmet getirmemişler. "Bu terk edilmişlik, marjinasyon ve uyuşturucu kullanımı" diyor Masci, "Buradaki yaygın şiddet kullürunün tohumlannı yaratıyor." Sade Magliana'yı değil, Italya'nın tum büyuk kentlerini veba salgıru gjbi saran uyuşturucu kullanımı, bu ülkede artık gerçek bir endişe kaynağı yaratıyor. ABD'nin uyuşturucu trafiğine karşı almaya başladığı etkin önlemler ve doların krizi, bu trafiğı ekonomileri guçlu ttalya, lsviçre ve Almanya'ya saptırıyor. Tarunmış İtalyan antropoloğu Alfonso Di Nola, bu açıdan, zengin ülkeler için dehşet verici bir gelecek tablosu çiziyor: "Kitleleşen toplumlarda" diyor Di Nola, "Kokain gibi uyuşturuculann kullanımı, psişik dengesi zayıf insanlan kolaylıkla sadizme, ırza geçmeye, cinayete ilcbılir. Tum bunlara pornografinin, maf'a cinayetlerinin bilinen ritüellerini, şiddet filmlerinin etkisini de ekleyince karşımıza Magliana kasaphğı gibi koıkunc kokleyllerin çıkması işten bile değildir." Magliana sokağını gazetelerin birinci sayfasına haber yapan olay, son yılların en vahşisi olarak tammlanan bir cinayet. Olayın kurbanı, her istedigini yumruklarıyla elde etmeye alışmış bir boksör bozması. Katil ise kanncayı bile ezmeyen kendi halinde bir köpek berberi. NİLGÜN CERRAHOĞLU ROMA Adı "Magliana sokagT. Magliana, Roma'nın tarihi merkezinden 10 km. uzakhkta, havaalaruna giden yolun üzerinde bir mahalle aslında. 50.000 kişilik bir banliyö burası. Magliana'da oturanlar, gece karanlık basar basmaz korkuyla evlerine çekiliyorlar. Tıpkı New York'taki Harlem sakinleri gibi yorgun ve dehşet içinde kapılanna kilit uzerine kilit vtırarak, kazasız belasız bir New York'tan Stockholm'den Bu bitkiıılik neden YAVUZ BAYDAR STOCKHOLM "Kendimi yorguu hissediyorum. Bir isteksizlik, bir uyuşukluk.. Üstumden atamadım gitti.." Isveç başkentinde uzunca bir süre kalacak olursanız, sağdan soldan kulağınıza çalınan bu sözlere önceleri pek önem vermeyeceksiniz. Ama anlam giderek ağır basmaya, adına yorgunluk dediğimiz bu mekâna özgü kolektif ruh hali sizi de etkisi altına almaya başlayacak. Erken yatsanız bile sabahları kalkmak güçleşecek. Başka zaman ve mekânlarda başımzdan kolayca def ettiğiniz mahmurluk peşinizi bırakmayacak bir turlu. Tuhaf bir bitkinlik, bir uyuşukluk. Ve bir gün ağzınızdan dokulecek o önceleri üstünde durmadığınız sözcukler: "Nedir bu yorgunluğun sebebi y»hu?" Anımsayın: Ekvatordan bir hayli uzak bir diyardasmız. Bir gölge gibi sizi izleyen bu ruh hali, deneyimli kişilerin söylediğine göre kendisini en çok Stockholm'de ya da İsveç'te hissetüren, ama sadece bu bölgeyle sınırlı kalmayan, kutupla yakın temasa geçmenin yarattığı bir fenomen. Kışlann inatçı ve uzun ömurlü olduğu bu enlemde, eylül sonlanndan nisan sonlanna dek üstumüzden bulut, altımızdan kar ve buz pek eksik olmuyor. Soğuk buyük bir sorun değil, özellikle Isveç gibi bu konuda gerekli her önlemi almış bir ulke için. Ama ışıksızlık? O asalak bulut tabakası? Işte o aylar boyu Stockholmün üstüne çöken kurşuni fanus yok mu, bütun sorumlu o. Evet, suçlu güneşi saklayan bulutlar. Stockholm, yeni ışıksızlık rekorlarına sahip oldu bu yıl: Ocak ayında toplam 5 saat, geçen ay ise 12 saat guneş görmüşüz. Kaygı verici gelişmeler bunlar. Çünkü uyuşukluğa karşı topyekun bir kentin verdiği savaşım geriletilmiş oluyor, umutsuz CIA entel takıhyor ABD gizli istihbarat teşkilatı CIA 'nın son girişimi Amerîkan sanat dünyasında büyük bir tartışmaya neden oldu. Teşkilat, çalışanlann daha iyi bir ortama sahip olması için Potomec kıyısındaki binasını sanat eserleriyle süsleme kararı aldı. ŞEBNEM ATİYAS NEW YORK ABD gizli istihbarat teşkilatı CIA'nın son girişimi Amerikan sanat dünyasında buyük bir tartışmaya neden oldu. Başkent Washington'un kuzey batısında Potomac nehri kıyısında Langley Virgina'daki merkezını genişleten CIA, çalışanlann daha iyi bir ortama sahip olması için binayı sanat eserleri ile süsleme kararı aldı. "Estetik açıdan elverişli bir çalışma ortamı çalışanlann «ş verimini artıncı ooemli bir unsurdur" ılkesınden hareket ettiklerı bildirilen CIA yöneticileri, yeni mekânlann sanat eserleriyle donaalması isini binayı genişletme işini üstlenen GSA'ya (Genel Servisler tdaresi) verdi. GSA'nın genellikle bu tür işlerini yapan sanat danışmanı National Endowments for Arts'ın görüntu sanatları bölümü başkanı Rkhard Andrevrs'dan bir daruşma kurulu oluşturması istendi. National Galery 20. yüzyıl bölüm başkanı dahil olmak üzere iki müze sorumlusu ve iki yerel artist, eserleri seçecek kurulu oluşturdular. Kurul verdiği ilanda CIA'mn estetik hedeflerini şöyle özetledi: "Secfflecek eserlcr hayaü olumlu yönleriyle (adalet, gerçek, cesaret, özgürlük vs.) yanatmalıdır. İyi bir kişiliği, ümidi ortaya çıknrmahdır. Olumsuz yaklaşunlan, politik ifadeleri yada anlamsız duygulan yansıtmamalı ya da üretmemelidir. Sanat cinsellige. ırk, elnik ya da cinsel ayrunlara karsı hassasiyeıe saygı göstennelidir.. StUde ve tarzda giiçlu ounalıdır, güzdiigi nefes kesmelidir." Bu özelliklere uygun başvurulardan eleme yapan kurul secilen sanatçılara çok az Amerikalıya nasip olan bir ödül verdi ve CIA merkez binasında gezdirdi. Gezi sonrasında sanatçılar eserlerini ve görüşlerini bildiriyor. Finale kalanlar "iç dekorasyoD ineeleme komis>onu"ndan geçtiler. Olay basına yansıdığında sanat ile donialacak olan CIA binasımn kamuya açılıp açılmayacağı sorusuna verilen cevap "Sanann kamuoyu için degil, bina calışanlan için satın alındıgı" oldu. Binanın eskisi gibi sadece bebekliğinden beri sicili bilinip binada çalışmasında sakınca bulunmayanlar tarafından kullamlacağı belirtildi. CIA çalışanlanmn niteliklerine şöyle dikkat çekildi: "Bu gnıp sanat açısıodan degerlendirildiginde yüzde elliden fazlasının doktora sahibi olduğu son derece entelektüel bir grnptur. Çalışanlann yuzde 12'den faztas ejilimlerini sanalla bağlantıb dallarda yapmışlardır. üolayısıyla binadaki sanat eseıierinin baş izleykUeri onlar oiacak. Ama tabii bu arada dunyanın her tarafından gelen özel misafirlerde bu sanatı izleme olanagı bulacaldar." Eserlerini ClA'ya satmayı reddeden sanatçı Rudolf Baranik, ClA'ya verebileceği tek eserinin "24. yy Sözlügü" olduğunu söyledi ve sözlüğun CIA maddesinde şunları yazdı: "Merkezi haber alma örgütii = Fono = Siayey 20. y> tspanyolca = La CIA, Fransızca AIC = gayri resmi olarak 'askeri' (arkaik) adıyta bilinen en geri zekâlı kastla baglantüı ohıp kitle olumierinde uzmanlaşmış özel gnıp. Bu grup 20. yy'ın ikinci yansnda Kuzey Amerika imparatorlugnnda yaşadı. CIA her ne kadar (artık olmayan) liniformalılaria çauşıyor olarak bilindiyse de, Kuzey AmeriUa imparatortugunun başkentine yakın Potomac nehri kıyısında beş yuzlu bir binadan yonetilen CIA'nın başındakiler kendilerini silah kullaamayan si>il şahıslar olarak nitelendirdüer. Ancak, zamanın basını sık sık CIA tarafından (arkaik) otdüriilen şahıslar, devrilen hükumetler (o zamanki adıyla) ya da "istila" adıyla kitle olumleri iizerine haberler yayımladı. 20. yy'ın 8. on yılında CIA fazla ragbet görmeyen mekânını genişletip zamanın sanatı (arkaik) ile donatmaya kalkışU. Bazı sanatçılar sanatlannın CIA merkezinde sergilpnmesini reddettiler. Dunya tiımuyle silahlardan anndınldıgında CIA butun faaliyetini sona erdinnek zorunda kaldı." New Vork'tayayımlanan haftalık "Village Voice" dergisince sanatçılarla yapılan anketlerde pek çok sanatçı CIA'ya sanat eserlerini satmamaya niyetli olduklanm bildirdiler. Sanatçılann cevapları arasında şunlar vardı: "Kesinlikle hayır, fakat bu cevap daha çok içgudüsel bir tepki. Bir çok anlamda CIA sanatçı ve sanatcıdan hiç de farkh degil. CIA belki bir sembol ama diger kunımlar en az onun kadar kotu". "Hayır. onlara sanaümı satmayacagımı söyleyerek dikkatlerini iızerime cekmeye niyetim yok", "B6>le bir şe>den mümkün olduğunca uzak kalmayı yeglerim". "Eserlerunin insanlar yerine istihbaral ajanlannca goriilmesi kesinlikle kabul edemeyecegim bir şey." Olumsuz cevapların çoğunlukta olduğu ankette bir kaç olumlu cevaba da rastlamak mumkündu. Bunlardan bazıları şöyleydi: "Bir artistin ClA'ya eserlerini satmasında bir sorun yok. Insani ya da totaliter berkes sanatı hak eder", "Alırlarsa hak etmişler demektir", "Gercekle hayır, ama teorik olarak almalannı isterdim, onlann mekânına girmeye bayılabilirdim. Kısacası benim Ukel yöntemlerimle onlara meydan okumaktan boşlanabilirdim." luğa kapılanların sayısı artıyor gün geçtikçj. » . a En çok da bız yabancılar (bu mekânın «abancıları|etkileruyonız bu durumdan. Yalnız değiliz gerçi, doğma büyüme Stockholmlü olanlann pek çoğu bizle birlikte. Yavaşlayan yaşam ritmine ayak uydurmakta her ne kadar yakınmakta olsak da halimizderı, pek güçlük çekmiyoruz doğrusu. Yorgunluk ve uyuşukluğa karşı savasta Stockholm'ün en klasik yömemi kahve, ginseng ve vitamin. Sadece Stockholm değil, tüm Isveç, dunyanın en çok kahve tüketilen bölgeleri arasında yer alıyor. KBDK (kişi başına düşen kahve) açısından bakıldığında az çok kahveci bir ulus sayılan bizler, bu az nüfuslu ülkenin epey gerilerinde bulunuyoruz. Aşın boyutlara varan kahve alışkanlıgı yüzünden tsveç'te mide ve gırtlak kanseri vakalarının her yıl biraz daha arttığı öne sünılüyor. Bu sağlıksız yöntemi bir yana atarak müzmin yorgunluğa karşı bütün cephelerde savaş açmaya karar veren bir kişinın işi epey zor: Oncelıkle her gün alacağı vitamin oranını düzenli tutması gerekiyor. lş temposunu arttırmak içinse, ginseng ya da demirfosfor ve vitaminli ginseng kombinasyonlan, sağlık uzmanlannca hararetle tavsiye edılmekte. Ayrıca her gün mümkünse tabii aerobik, jimnastik, solarium ve sauna da lazım. Bir de butün bunlar için zaman ve para. Bütün bu sağlıklı savaşım yontemlerini bir yana bırakıp gündüzleri kahvenin yarattığı stressel uyanıklığı geceleri alkolle kombine edenler de var tabii. Öyle ya, alkolün etkisi belli: Ya enerji veriyor ya da uyku. Gerisi terrihe kalmış bir şey. Stockholmlü, bütün kış boyu, bu yorgunluk ve uyuşuklukla yumruklaşmak zorunda. Bitmeyen, kısa ömurlu yazlarla kesintiye uğrayan bir kavga. Ginseng mı kahve mi? VATANSIZLAR GETTOSU E5 kıziannın ardındaki gerçek... Adana'nın göbeğinde 35 yikJır vatansızlığa mahkum edilen Conoter aşiretinin inanılmaz öyküsü... • Aşiret reisi Şahmeran: "Tek gelirimiz hırsızlık. Kadınlar hırsızlık yapıp, bin beş yüz kişiye bakıyor..." • Bir E5 kızı: "Arabayı durdururuz. Adamı noşlaşhnp cebinden parayı alınz." • Conolardan biri: "Kendi vatanımızda oturmak için otuz beş yıldır parayla ikamet izni alıyoruz." • Oevlet hastanesi doktoru: "Fuhuş yüzünden getirilen kızlar bakire çıkıyor..."*Bir jandarma yefkilisi:"Edepsizdir bunlar... Kadınlar yakalandılar mı memelerini oçar, nezarethaneye pislerler..." • Prof. Hkri Fısek: "Türkiye'de vatansız doğmak mümkün değil. İçişleri'nin görevi, bu kişilerin nüfusa kaydını sağlamaktır." PENTAGON'UN KüRT SENARYOSU Necdet Üruğ'un MİT raporunda hedef alınmasının esasnedeni. ABD Savunma Bakan Yardımcısı VVilliam Taft'ın 7 Kasım 1986 da Ankara'ya, basından gizli "yıldırım ziyaret'i. Tatt'ın getirdiği Kerküke müdahale senaryosu. Türk Genelkurmay'ından soğuk karşılama. Org. Üruğ: "ABD filan önemli değil..." özafın müfettişi vuralhanı suçlu buldu • Tahkikat görevlisi ibrahim Düzyol:v"Raporu Başbakan'a verdim." • Vurolhan: "Gizliydi, nereden öğrendiniz?" • Bakanlık makamında Düzyol ile Vuralhan neler konuştu? 0 Sağlık denetiminde acı sonuç. istanbul'da 87 klinik mühürlendi. • Onbinlerce kişiye sınırlı af: Sıkıyönetim döneminde verilen cezalarda üçte bir indirim. • MİT raporunda adı geçen Cinayet MasaSı eski amiri Ahmet Ateşli: "Dillerini kopartırım..." % Feminizm depresyonda. Kadın hareketi, kimi önderlerinin deyimiyle "ağır bunalım" geçiriyor. • Türkçüler sahneye çıktı. ismet Tömtürk: "Türkçü, Turancı ve ırkçıyız..." Altan Deliorman: "Türkİslam Sentezi kavramı yanlıstır." NOKTA AÇIKUYOR: SHP SOLLARININ ÇAGRISI: "KOPAR ZİNCİRLERİNİ SHP" 2000'E DOĞRU MAHMUT ALINAK, CÜNEYT CANVER, ADNAN EKMEN, M. ALİ EREN, KENAN SÖNMEZ VE AHMET TÜRK İLE GÖRÜŞTÜ. KATERİNA WİTT EROTİZMİ İLE Mİ KAZANDI? DENİZ GÖKÇE KIŞ OLİMPİYATI CALGARY'İ ANLATTI • • • • Ündül'ün istifası gerçek, bekje montaj Tıbbın yüzkarası: Işkencecı doktorlar Ölümünün 35. yılında Stalin Medenı Kanun ne kadar medenı? l
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle