19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER sarısı'nın ancak mevcut personeli, silah sistemlerini ve tesislerini "idame ve ikmal" edecek nitelik ve nicelikte olduğu değerlendirilebilir. Bu durumda Savunma Sanayi Destekleme Fonu ve savunmaya özgülenmiş sınırlı dış kredilerin planlı ve etkin kullanımı ile TSK'leri modernizasyon programlarının dengeli gerçekleştirilmesi, sürdürülmesi hususu önem kazanmaktadır. ğıda belirtilen görüşlerin dikkate alınmasında yarar görülmektedir. a Sistemin adı, Bölgesel Savunma Sistemi olabilir. b Sistem, ulusun bağımsızlığına kasteden dış saldırıya karşı seferberlikten sıcak çatışmaya girerken aktive edilip kullanılmalıdır. c Sisteme kesinlikle iç politika görüş ve meseleleri yansıtılmamalı, eğitimin niteliği ağırlıklı olarak görev tekniklerine dönük, birleştirici, sevgi, saygı dayanışmayı arttırıcı özde olmalıdır. ç Sistem banşta planların hazırlanması, eşgüdüm sağlanması, eğitim ve lojistik hazırlıkları kapsama, iıdır. d Sistemin stratejik savunma komuta birliği açısından Genelkurmay Başkanlığı yolu ile siyasi otoriteye (başbakana) bağlılaştınlması uygun oiur. e Sistem objektif gereksinim ölçütlerine yapılandırılmıs mükelleflerden oluşturulmalıdır. f Sistem, yaşamsalhk bulur, dinamik, güncel tutulur ve sürekli geliştirilirse, kritik durumlarda süratli seferberliği mümkün kıldığı gibi, caydırıcı bir gücü de ifade eder. Bu noktadan gidilerek gelecekte Silahlı Kuvvetler insan gücünden tasarruf sağlanabilir. g Yerel (ya da bölgesel) bir savunma sisteminin etkin kullanımında; ülkede çoğulcu demokrasinin kurallara uygun sürdürülmesi, sosyal adaletin olanaklar içinde tesisi, kutuplaşma yerine hoşgörünün, uzlaşmanın, ulus, vatan, birlik, bağımsızlık, onur ve biiincinin varlığı ve yerleştirilmesi önemli hususlardandır. Savunınaımı Gttncel Sornnları PENCERE 7 ARALIK 1988 Yerel Savunma Sistemi, geri bölgelerin savunması ve topyekun savunma kavramı içinde süregelen bir çahşmamn bir aşamasıdır. Savunma sistemi içinde çağdaş bir gereksinmedir. Konu üzerinde bütün yönleri ile enine boyuna araştırılıp tartışılmalı, sistemin iç güvenlik ve iç politika sorunlarına dolaylı dahi olsa karıştırümaması, Yerel savunma sistemi Bir süre önce Milli Güvenlik Kurulu gündeminalınacak yasal önlemlerle açıklıkla ve kesinlikle sağlanmalıdır. TANJU ERDEM Emekli Amiral Türkiyemiz özgürlük, ulusal toplum yapısına geçiş, ulusal egemenlik ve demokrasi süreçlerini tarihsel evrim ve devrimleri ile yaşarken, giderek bu kavramlarda etkitepkilerin taktik sapmalarınm ortamında bir bilinçlenrae çağını da yaşamaktadır. Bi çağın dinamik olarak gelişiminde özeleştiri, hoşgörü, uzJaşma, bireyin çağdaş vatandaş konumu, kurumların ulusa hizmet yükümliilüğü gibi öğeler önem taşımaktadırlar. Bu gidişin ışığında ulusal savunma ile ilgili gizli olmayan nitelikteki konu ve bilgilerin kamuoyuna sunumu, bunların müzakeresi, görüş ve önerilerin saptanması giderek olağanlaşmaktadır. Bu gelişimi çağdaş, demokratik bir toplum yapısı için uygun ve zorunlu gördüğümüzden katkıda bulunmak amacı ile savunmanın güncel sorunlarını ele almak gereğini duyuyoruz: Bugün için makro düzeyde iki temel konunun gündemde yer aldığı görülmektedir. Bunlar: a 1989 Mali Yılı Milli Savunma Bütçesi, b Yerel Savunma Sistemi'dir. trilyon TL. olarak TBMM'ne takdim olunmuştur. 1989 yılında fiyat artışlarımn yüzde 49, toptan eşya fiyat endeksinin yüzde 38, büyüme hızının yüzde 5 düzeyinde olacağı varsayımı ile hazırlanan konsolide devlet bütçesinin enflasyonla müçadelede anlamlı bir daralmaya çekilememesinin temel nedenlerinden biri, bu bütçenin tahminen yüzde 25'ini aşan miktarının iç ve dış borçların faiz ödemelerine özgülenmesi (tahsisi) zoruniuluğudur. İşte bu zorunluluğun etkisinde son yıllarda bazı bakanlık ve kuruluş bütçelerinde tasamıfa yönelik oransal azalmalar görülmektedir. Milli Savunma Bakanlığı Bütçesi bu açıdan örnek gösterilecek niteliktedir. Nitekim 19821987 dönemi ortalamasında Milli Savunma Bütçesi GSMH'mn yüzde 3.4'ünü, genel bütçenin yüzde 17.2'sini teşkil ederken; bu oranlar 1988 yılında GSMH'mn yüzde 2.8'i, genel bütçenin ise yüzde 11.6'sma düşmüştür. 1989 yılı bütçe teklifinde de bu rakamlar GSMH'mn yüzde 2.4'ü, genel bütçenin ise yüzde 11.8'i düzeyindedir. DoğuBatı ilişkilerinde belirli bir yumuşama sürecine girilmesi, çevresel komşulanmızla ilişkilerimizde görece yumuşama belirtilerine karşın, bulunduğumuz jeopolitik ve jeostratejik konumun askeri önemi, sürekli yaşanan bunalımlar yüzünden istikrarlı bir banş ortamında bulunamayışı, içinde bulunduğumuz uluslararası savunma ittifakınm veîkiii ilişkilerin gereği yüklenilen taahhütler, Güneydoğu sınırlarımızda güçlü ve caydırıcı bir savunma sistemi varlığına olan gereksinim, büyük bir silahlı kuvvetin yaşatılmasını zorunlu kılarken ve mevcut silah sistemlerinin büyük kısmı ile modernize edilme gereksinimi varken 1989 Mali Yılı Milli Savunma Bütçe Ta 1989 Mali Yılı Milli Savunma Bütçesi Yaşanılan yüksek enflasyonu dizginlemek ve yumuşak bir şekilde inişe zorlamak ereğiyle alınması zorunlu önlemlerden biri de kamu harcamalarının verimli ve etkin kullanımının denetim altına alınması, tasarrufa uyma ve tahsisli ödeneklerinfaaliyetlerin bilinçli, planlı sınırlandınlmasıdır. Bu önlemi uygulayabilecek uygun araç, "1989 Mali Yılı Biitçesi'nin düzenlenmesidir. T.B.M. Meclisi Bütçe Komisyonujnda görüşülüp kabul edilen bu bütçe, 1988 yılına göre yüzde 63.2 arttınlmak suretiyle 32.9 de yer alarak kamuoyuna açıklanan ve basın ve kamuoyunda ilgi çeken, çeşitli açılardan ve yönlerden irdelenen, değeriendirilen, üzerinde hassasiyetle durulan konulardan biri de bölgesel savunma sistemi ve birlikleri kurulmasına ilişkin çalışma ulmuştur. Konunun adından, kuruluş amacı görevinin nitelig"i ve kapsamı, örgütlenme esasları, avantajları ve uygulamadan doğabilecek olası sakıncah durumlara kadar üzerinde durulduğu görülmektedir. Yakın geçmişte yaşanan siyasal kutuplaşmanın giderek silahlı eylemlere dönüşmesi sürecinde bir kısım örgütlerin kendilerini devlete yardımcı güçler olarak nitelendirip; güvenlik güçleri ve hukukun varlığına karşın davranış biçimleri, konu açıklanınca, toplum katlarında çağrışımlara neden olduğu anlaşılmaktadır. Türkiye, anayasal ve yasal düzenleri içinde değişik eğiiimdeki sosyal, ekonomik ve siyasi görüşlerin savunulduğu, örgütlenebildiği, çoğulcu demokratik sistemde yaşayan bir ülke durumundadır. Bu ülkenin yaşamında vatandaşları açısmdan ne görüşte olurlarsa olsunlar "asgari müşterek" noktaları vardır. Anayasasında da lafzı ve ruhunu bulan bu asgari müştereklerden biri de kuşkusuz ulusa, vatana yönelik sıcak bir dış saldırıya karşı ulusal savunma gereksinimi ve mükellefiyetidir. Bu savunma gereksinimini barıştan, sefer ve sıcak çatışma dönemine kadar sürdürülen planlı hazırlıklarla yerine getirmek mümkündür. Bölgesel savunma sistemi, anladığımıza göre, Silahlı Kuvvetler cepheleri, önemli askeri ve stratejik tesisleri savunurken, vatandaşların örgütlenmesi sonucu yurt düzeyinin tümü ile sistematik planJı savunulmasım ve bu açıdan savunma eylem ve hizmetlerinin barış döneminden itibaren planlanıp, eşgüdüm sağlanıp, eğitilmesini öngörmektedir. Bu sistem teşkil edilirken aşa Sonuçlar a 1989 Milli Savunma Bütçesi bir idame ve ikmal bütçesi niteliğindedir. Dış askeri yardımlann durağan ortamında Savunma Sanayii Destekleme Fonu modernizasyon programları için önemli bir kaynaktır. b Yerel savunma sistemi, geri bölgelerin savunması ve topyekun savunma kavramı içinde süregelen bir çalışmanın bir aşamasıdır. Savunma sistemi içinde çağdaş bir gereksinmedir. Konu üzerinde bütün yönleri ile enine boyuna araştırılıp tartışılmalı; sistemin iç güvenlik ve iç politika sorunlarına dolaylı dahi olsa karıştırılmaması, alınacak yasal önlemlerle açıklıkla ve kesinlikle sağlanmalıdır. OKT4YAKBAL EVET/HAYIR OKURLAKDAN Bizler 12 Eylül kazazedeleriyiz. İdare mahkemeleri ve Danıştay'ın istisari kararları ile hak sahibiyiz. Ancak 12 Eylül'den bu yana kamuoyunu yıllardır meşgul kamuoyunda sürekli eden bu konuyu basınımızın taraşılmasma. idare değerli yazarlarımn da mahkemelerine ve Danıştay'da köşelerinde islemeleri, kanayan açılan tütn davalarda yaraya merhem olacaktır. 14021ikler lehine kararlar Aslında 12 Eylül sonrast verilmesine, Danıştay basmda sürekli ilgi görmüs tarafmdan hukumete olayın 1042'liklerle ilgili sorunlar hukuki çözümü için yol hükümetin konuya karşı gösterici istişari karar belirsiz yaklasımı nedeniyle bir bildirilmesine karşılık hâlâ bir türlü çözütne ulaşamamıştır. türlü çözümlenemeyen Sayın Adalet Bakanı'nm son 1402'likler sorunu bu kere demeci, hükümetin olaya Sayırt Adalet Bakanı'nm çözüm bulma karanna geçüğimiz günlerde yasa vardığına işaret tdiyor. tasarısı hazırlandığı yolundaki Yine geçen günlerde Ankara'da demeciyle yeniden güncel hale 1402'likler tarafmdan yapılan geldi. Tasarmm 1402'likler sorununa bir toplanıı TRT televizyonu tarafmdan haber konusu adil ve köklü bir çözüm yapılmış, Sayın Adalet getirecek içerikle hazırlanması Bakanı'nm demeci de bu için öncelikle konunun tüm aynntıl'anyla kamuoyu önünde haberle ilişkili olarak an arda yayımlanmıştır. Bu da lartısılması, bu tartışmalar sonunda soruna kesin çözüm gösteriyor ki hükümet ve kamu getirecek bir kanun tasarısı kuruluşlarmın bugüne kadar hazırlanabilmesi zemininin takındığı tutum, yerini olaya oluşması gerekir kantsındayız. çözüm bulma girişimlerine Bunun için Türk basınına da bırakıyor. Bu girişimlerde önemli göreıler düşmektedir. basın, TRT, hükümet ve Levent'teki evinin üst katında bir odada konuşuyoruz. Yıl 1970. Yeni bir kitabı çıkacak Tütengil hocanın. Adı: "Az Gelışmenin Sosyolojisi". Kitabın arkasına bir fotoğrafı konacak. Kitaplığının önünde duruyor. Sırtında koyu bir yün gömlek. Kara gözlüklerınin ardından gözlerinin parıltısmı görüyorum. Resmini çekiyorum. Bir dahaçekiyorum. Sonra alıyor bu resmi kitabının arka kapagına koyuyor. Kitap üç baskı yapıyor, üçünde de hep bu resim var. Adım da yazılı: Oktay Akbal diye... 1980'de üçüncü kez basıldı "Az Gelışmenin Sosyolojisi". İki yüz sayfalık ilginç bir inceleme... Tütengil az sözcükle çok şey anlatan bir yazardı. Konuşmalarında da öyleydi. öyle çok konuşmazdı, birkaç sözcükle görüşünü ortaya sererdi. Tartışmayı da çok sevmezdi sanırım. Düşüncesine ters düşen bir konuda yalnızca kendi görüşünü belirtir. Karşısındaki direnince gülümser geçerdi. Olgunluk budur, Aydın olgunluğu, karşısındakini küçümsemeden, doğruluğuna inandığı görüşü söylemekten kaçınmamaktır, karşı düşünceyi de horlamadan... Bugün Cavit Orhan Tütengil'in öldürülmesinin dokuzuncu yılı. Bellekten çıkması zor bir anı: Sabah otobüs durağına giderken yokuşun başında hain bir elin ateşiyle yerlere serilen bir bilim adamı. Haberi duyunca koşup gidiyoruz. Düştüğü yer kan izleriyle kaplı. Bir resmini çekmişter, saklıyorum! Küçük çantasını sımsıkı tutmuş, gözlüğü üstune yere yıkılmış. O çanta her zaman doluydu. Dergiler, kitaplar, notlar. Bir toplumbilimciydi, ama yazardı, sanata, yazına düşkün bir aydındı. Bir cinayetin ardından dokuz yıl geçer de olay aydınlatılamazsa işin içinde saklı bir şeyler var demektir. Kimdi Tütengil'i öldüren? Bir örgüt işi mi? Yoksa bireysel bir davranış mı? Ne oldu Tütengil dosyası? Hangi ipuçları elde edildi? Soruşturma hangi aşamaya geldi? Sonuç neden alınamadı? Dokuz yıldır niye inandırıcı bir açıklama yapılamadı? Sorular, sorular, sorular! Ama hiçbirinin yanıtı yok! Tütengil dosyası başka cinayet dosyaları gibi rafa mı kaldınldı? Neden? 12 Eylül'den sonra olsun yetkililer neden birtakım karanlık olayları aydınlatmak çabasına girişmediler? Yoksa bütün bu karanlık işler, tutum/ar, kanlı olaylar ülkeyi bir çıkmaza götürmek için miydi? "Az Gelişmenin Sosyolojisi" önemini yitirmeyen bir kitaptır. Politikaya her atılanın ABC gibi alıp okuması gereken bir inceleme... Türk toplumunun gerçeklerini bir ayna gibi yansıtan bir uyan... Kitabın son bölümünde Prof. Tütengil en önemli konuya şöyle değinmiş: "...Yapılacak şey, toplumun bütün sosyal kurumlarında ve işleyişinde uyumlu bir bütüne götürecek ortak amaçlarda birieşilmesidir. Bunu sağlayacak yöntemlerin seçilmesi ve uygulanması, 'ratio'nun kullanılmasını gerektirir. Gelişme yolunu açıp temizlemeden, uygulamanın nimetlerine ve külfetlerine herkesin eşitçe katılmasını sağlamadan çıkış yolu bulunamaz. Yurt yöneticileri, aydınlar, işadamları ve emekçıler mevcut düzeni kendi çıkartarı doğrultusunda sürdürmek yerine çağdaş uygarlık düzeyine götürecek doğrultuda değiştirmek zorundadırlar. Başka türlüsü havanda su dövmek olur." On yıl önce yazılmış bu satırlar, dediğim gibi, güncelliğini koruyor. sanırım daha uzun zaman koruyacağa benzer. Uygulamaya herkesin eşitçe katılmasını sağlamak günümüzün de sorunudur Yurt yönetimi bilindiği gibi belirli çevrelerin gözetiminde ve elinde!.. Bir oy verme işlemi var demokratikleşme adına! O oy verme de bir sürü engelle, yasayla, baskıyla yanlış yollara itilmekte, egemen çevreler her zaman üst yönetim yerlerini ellerinde tutabilmektedirler. Tütengil kesin konuşuyor: "Bize kalırsa az gelişmiş ülkeler iktisadi bağımsızlığı kazanma ve devam ettirme yolunun kendi güçlerine ve kaynaklarına dayanma yolu olduğunu gözden uzak tutmamalıdır. Gerçi bu yol meşakkatlidir, kaynakların seferber edilmesini zorunlu kılar, fakat en güvenilir yoldur, hem de milli menfaate en uygun olanı budur." Cavit Orhan Tütengil genç sayılacak bir yaşta aramızdan ayrıldı. Aramızdan ve bilim dünyasından.. Türker Acaroğlu'nun yazdığı gibi 'ardında 70'i aşkın yapıt ve 500'ü aşkın makale' bıraktı. "Tütengil'in değeri yapıtlarının değeriyle ölçülecektir, ama bunu şimdilik biz yapamadık. İleride, toplumbilim öğrencileri ya da adamları bu konuyu bitirme ya da doktora tezleri olarak ele alıp işlemelidirler, işleyeceklerdirde. Bir başka dileğimiz de kitaplarına girmemiş öykü ve yazılarının ciltler biçiminde yayımlanmasıdır" diyen Acaroğlu'na katılmamak olanaksız... Tütengil'in anısı önünde saygıyla eğilmek, her ölüm yılında bu korkunç cinayetin hesabını sormak demokrasiye inanan yurttaşların görevidir. Tütengil'i Anmak... 1402'likler için açıkoturum muhalefet partilerine de görev düşmektedir. Basın konuyu işler, TRT'de bu konuda bir açıkoturum düzenlerse, bu açıkoturumlarda çözüm yolları daha netleşerek, bizler üzerindeki şekillendirme bir nokta da olsa ortadan kalkar. Bu durumda; 1402'likler ile ilgili basın ve TRT bir açık oturum düzenlemelidir. Bu açıkoturuma basın, Danıştay, Içişleri Bakanlığı hdan ve 1402'liklerden birer temsilci olmalıdır. Bu oturumda 1402 ve değişik uygulama ve pozisyondaki mağdur duruma bırakılmış kişilerin mağduriyetinin giderilmesi için ayrıntılı çözüm yolları aranması ve tartışılmasının sağlanması lazımdır. Burada görev baunın değerli yazarlarımn ve TRT'de buna ilgi duyan insanlara düşmektedir. Böyle bir açıkoturum düzenlendîği takdirde kamuoyunu yıllardır işgal eden bu konu hakktnda hem kamuoyu aydınlanabilecek hem de kanun tasarısı öncesi çözüm yolları için önemli Daşoakan ın halka nıüjdesi zam nu? ipuçları ortaya çıkabilecektir. SEDAT ÖZCAN n L 1 » tstanbul 1 Aralık 1988 Perşembe günü TRTlin saat 20.00'deki haber kuşağında Sayın Başbakan Turgut Özal, basın mensupları ile yaptığı söyleşide AT'ye yapılan başvuru için "Jnce uzun bir yol deyimini > başvurunun ilk günlerinde kullanmıştım" dedi. Doğru. Ben bu lafı ettiğini teyit ederim. Sayın Başbakan bunun yanında geçenlerde Fransa'ya giderken havaalamnda uçaga binmeden önce "Dönüşümde belki sizlere bir müjdem olacak " dedi. Doğrusu bayağı meraklanmışttm, başbakanımızın bizlere ne tür müjdesi olabüir diye, Sayın Başbakan Fransa'dan döndüğüne göre bize müjdeyi verecek mi? Yoksa 1 Aralık 1988 günü yapılan zamları mı müjde olarak ima etti? AHMET METE Yalovatstanbul Yazımın başlığındaki deyimi, Atatürkçülüğü özünden yalıtarak biçimselliğe dönüştüren kişiyi vurgulamak için 1960'larda ben ortaya atmıştım. Deyim tuttu. Deyim tuttu; ama, "Gardrop Atatürkçülüğü" de arkasına Vaşington'u alarak 1980'de 12 Eylül darbesiyle bir "zafer" kazandı. Maşallah, artık Aiatürkçülüğün lâfından geçilmiyor da özünden bir haber yok. Başörtüsü dedin mi, hazretler hemen Atatürkçü kesiliyorlar; bu anlamda "Papatyalar" da Atatürkçü... Çünkü iş gardroba dayanıyor Gardropta ne var? Frak, silindir şapka, kravat, Atatürk'ün Trakya manevralannda giydiği biçimiyle kasket, pantolon, yelek, frenk gömleği, arasıra papyon... Matruş surat, kafasına şapkayı geçirip de çarşafa, başöıtüsüne, takkeye karşıttığını vurguladı mı Atatürkçülük yapmış oJuyor; daha da Atatürkçü ise çember sakala, düşük bıyıklara, uzun saça da öfkeleniyor Berber aynasında Atatürkçülük, polıtikada iyi ustura biler; ama, faşist kafanın karanhğı çarşafın karanlığından daha az koyu değıldir. • Atatürkçülüğün özü ne? Bir dünya görüşü ya da felsefe boyutunda "Aydınlanmat'nm Doğuya yansıması; bilimdin hesaplaşmasında Islam Ortaçağı'nın yırtılması... Medreseyi yıkmış Atatürk. Sen kalk 12 Eylül'den sonra milli eğitimi zorla medreselestır... Sonra "Atatürkçüyüm" diye ortalıkta salına salına dolaş dur. Kemalizmin "Öğretim Birliği Devrimi"n\ yıkan kafalar, nasıl Atatürkçü olabilir? Gazi Mustafa Kemal, milli eğitimde din dersferini kaldırmış, sen din derslerini 12 Eylül faşizminde metazori laik eğitime yerleştiriyorsun, sonra da Atatürkçüyüm diyorsun. Ne hakla? Otuz beşe bakla!.. • Sen düpedüz gardrop Atatürkçüsüsün.. Atatürk "tam bağımsızlık" diyordu. Sen "karşılıklı bağımlılık" diyorsun, yabancı egemenin karşısında iki büklümsün; kafana şapkayı geçirdin mi Atatürkçü mü olacaksın? Kemalizm gardroba sığar TW? Atatürk milliyetçiydi. Sen Amerikancısın!.. Sen koskoca Türkiye'nin ekonomisini 20 holdinge ve 20 holdingi de Amerika'ya bağ/arken nasıl milliyetçi olabilirsin? Gayri milli siyasetle milliyetçi olunur mu? Atatürk devletçiydi... Sen sözde liberal's'tn. Sen "modası geçmiş" dediğin "1930'lann devletçiliği"ne kurban ol!.. O yıllarda bütün dünya "1929 Buhranı"y\a kasıp kavrulurken, sermayesiz, desteksiz, olanaksız, kadrosuz Türkiye'de özgün ve yaratıcı ekonomik düşüncenin bağımsız ürünüdür 1930'lann devletçiliği... Aradan yarım yüzyıl geçmiş, sen güdük ve kısır kafanda fikir üretemediğin için 1880'lerin fesli liberalizmine şapka giydirmeye çabalıyor, IMF'den şablon olarak ithal ediyorsun. Ekonomide "tam bağımlılık" diyen sen, nasıl oluyor da Atatürkçülük taslıyorsun? Gardropçusun sen!.. Batıdaki metropollerde "şalvar pantolon" modası başladı diye Türkiye'de şalvar giyen ilerici mi olacak? * Atatürk devrimciydi; sen hem tutucu (muhafazakâr) ve gerici ol; hem de Atatürkçüyüm diye övün... Sen hamam böceği.jsen gardrop Atatürkçüsü; Atatürkçülüğü demokrasiyi engellemek için kullanıyor, sonra da Atatürkçülük taslıyorsun... Ne hakla? Otuz beşe bakla!.. Gardrop Atatürkçülüğü... KAMUOYUNA DUYURU İZMİR'DE YAŞANAN GÖZALTILARI, İŞKENCELERİ KINAYALIM! Sokak ortası ınfazlann doğal sayıldığı bir ortamda "idamlar kalksın" deniyor; Ülkemızde dernekleşme izni bile yokken Avrupa topraklarında "Komünist partisi kurulabilir" deniyor; Töplumsal muhaletet anarşi ve terör adına bastınlmaya çalışılıp işkenceter sıradanlaştınlırken "insan Hakları Sözleşmesine ilk biz imza artık" deniyor; Avrupa'da atılan Imzaların ülkemızde tozlu raftarda kalmasına, insanlık onurunun ayaklar altında yitip gitmesine, insan haklarmın yalan ve demagojı malzemesı olmasma; ARTIK YETER DEMEÜSİN!... Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyernezsin. Bin senede ölmeyen yılan 1001. senede zehrini sana da akıtabilir... Eğer ülkemızde hâlâ ışkenceler gündemden eksik olmuyorsa kendini de sorgulama)' ve sormalısın, Ben işkenceye karşı ne yapıyorum?.. Bugün izmir'de bir vahset yaşanıyor. İzmir'deki gözaltılann sayısı 100'ü aşarken, muhabirlerimizden Recep Güler, ilker Alcan ve Leyla Buyükdağ gördükleri işkenceden dolayı izmir DevleJ Hastanesı'ne "teyıtsız girişleri" yapılarak yoğun bakıma alınmıştır. Gözaltına alman ınsanlann iki günde yoğun bakıma alınmaiarı izmir 1 deki ışkencelenn boyutunu da göstermektedir. Bugün işkenceler bu denli pervasfz/asabdiyofsa, bunun nedeni işkenceye karşı tavırsızlıktır. Kendisine ilericiyim, demokratım, devrimciyim diyen herkesi işkenceteri ve izmir'de yaşanan vahşeti kınamaya, sesimize seslerini katmaya çağırıyoruz. Bu konuda düzenleyeceğimiz BASIN TOPLANTISI 8 ARALIK 1988 PERŞEMBE günü saat 11D0'de BİLSAK (Sıraselviler Cad. Soğancı Sok. No. 7)'ta yapılacaktır. işkenceye karşı olan herkeş çağnlımızdır.. Biz aşağıda imzası olanlar, Türkiye cezaevlerinde açlık grevi yapan politik tutuklu ve hükümlülerle dayanışıyor ve: 1) 1 Ağustos Genelgesi'nin kaldırılması, 2) Her türlü işkence ve keyfi uygulamaya son verilmesi, 3) Sevk zincirinin kaldırılması, 4) Kitap, dergi, gazete, teyp ve daktilo alımındaki her türlü yasak ve sınırlamaların kaldırılması, sağlık konusundaki taleplerin karşılanması taleplerini destekliyoruz. T.C. hükümetini, uluslararası geçerli insan hakları sözleşmelerine ve özellikle BM'nin işkenceye karşı olan sözleşmesine uymaya çağırıyoruz. ESSEN AÇLIK GREVİ KOMİTESİ Jörg Stüdeman, Axsel Nagler, Gabriella Gesecke, Kemal Kibir, Atıf Beyazıt. Mehmet Soytekir. AÇLIK GREVİNE KATILANLAR Mehmet Dok, Musa Erdal, Aynur Sunar, Faruk Öğrtik, Hıdır Dilli, Deniz Aydın, Erol Güzey, Hasan Hayri Biçici, Cemal Bilgiç, Ali Hacıbeyoğlu, Ozer Saraç, Osman Can, Ali Çam, Şinasi Akça, Ozdemir Çimen, Kemal Ozer, Zeki Ceylan, Şahin Karakulak, Ozcan Odabaş. Ayhan Taşdemir, laşathak Aslan, Ata Esen, Melih Cemal Taymaz, M.Süreyya Karakurt, Güler Kibar, Turan Türkmen, Hayati Yıldız. AÇLIK GREVİNİ DESTEKLEYENLER Essen "Veşiller Federal Parlamento Fraksiyonu. Yeşiller Parlamento Yönetim Kurulu, Essen Yeşiller Ruhr Bölgesi Temsilciliği, Essen Yeşiller Alternatif Liste. YEŞİLLER FEDERAL PARLAMENTO MİLLETVEKİLLERİ Karitas Hensel, Regula Bott, Helmut Lippett, Ellen Olms. Essen Yeşil Alternatif Liste, Joachim Direll, Norbert Knapben, Alman Sosyal Demokrat Partisi, Federal Parlamento Fraksiyonu, Essen Belediye Başkanı Peter Rauschenbach, Kuzey Ren Westfalia İçişleri Bakanı (SPD) Herbert Schnoor. SPD FEDERAL PARLAMENTO MİLLETVEKİLLERİ Ingride BeckerInglau, Rudolf Bindig. Prof. Dr. Klaus Dieter Osswald, Günter Schluhebier, Renate Schmidt, Ottmar Sehreiner, Heidemarie WieckroreçZeul, DKP Alman Komünist Partisi Federal Yönetim Kurulu, Yabancı Öğrenciler DerneğiASTA EssenBochum, Marksist Öğrenciler Birliği MTBSpartaküs, Essen İlticacılar Meclisi, Kuzey Ren Westfalia Avukatlar Birliği: Engels, Nagler, Rethgal, FlaberkernEssen. PAPAZLAR Wildried Molis, Willi Overbeck EssenBochum Protestan Öğrenciler Birliği, Evangelischer, Schülerarbeit Haagen. KAMUOYUNA YENİ ÇÖZÜM DERGİSİ YEDI DILDEN SARKILARLA Prof.Dr. CAVİT ORHAN TÜTENGİL Yaşamı boyunca topluma yararlı olmak için çalıştı. Düşünceleri nedeniyle 9 yıl önce bugün öldürüldü. Hiçbir şeyin gölge düşüremeyeceği anısı önünde saygı ve minnetle eğiliyoruz. Dostları adına Prof.Dr. NURİ KARACAN Arkadaşlanmız Bügesu Eremıs VAPIM YEM DUNYA PLAK ve YAY1NURI Başmusahp Sok Tan Apı 13/6 Cajalojiulsl Tel 5223756 ÛAGıriM ADAMUZIK(lst 5130064 • ANK "32*272, ÇIKTIL ŞÖLEN KARAMAN ile evlendiler. Mutluluklar dileriz. 6.12.1988 CUMHURİYET ÇAUŞANLARl TANER KUTLAY
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle