19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 KASIM 1988 KÜLTÜRYAŞAM HAYVANLAR ISMAIL GÜLGEÇ CUMHURİYET/5 MÜZİK John Cage'in 'Europera'sı Almanya'dan sonraABD'de 'Şans işi' bir opera KİM KİME DUM DUMA BEHIÇ AK SEMİH FIRINCIOĞLU sahnelendi Besteci mi, yoksa fîlozof mu sayılması gerektiği hâlâ tartışılan, ancak 1940'lardan bu yana müziğin gelişimini en çok etkilemiş kişi olduğu kabul edilen John Cage'in "Europera" adını verdiği dev yapıtı Frankfurt Operası tarafından ABD'de de sahnelendi. NEW YORK Sahnedeki on opera şarkıcısımn biiyük bir titizlik ve kararlılıkla icra ettiği aryalar şöyle "yaalmış": Her şarkıcıdan, söylemeyi sevdiği Avrupa opera aryalarının listesini çıkarması istenmiş. Tek şart, yapıtların telif siirelerinin bitmiş olması. Şarkıcılann seçtikleri aryaların notalan bulunmuş ve Çinlilerin yaatura ya da zar atmaya benzeyen I Ching fal bakma yöntemiyle bu notalar arasından, en uzunu 16 ölçülük bolümler saptaıımış. Yine aynı "şans" yontemiyle bu bolümler sıralanmış ve gruplanmış. Şarkıcının bu gruplan hangi sırayla ve aralarına ne uzunluklarda sessizlikler koyarak söyleyeceği de I Ching'le, her gösteri için ayrı ayn belirlenmiş. Yani, her şarkıcı ve her gösteri için ortalama 2 saat 40 dakika uzunlukta, birer arya "kolajı" derlenmiş. Şarkıcılardan notalannı birbirierine ve sahnede olup biten hiçbir şeye aldırmadan, harfıyen seslendirmeleri istenmiş. Notalarında bildirilen zamanlamaları yapabilmeleri için sahne üstiine buyük dıjıtal saatler asılmış. Gizllsi sakltsı yok John Cage'in "Europera"sında sahnede perde gerisi yok. İzleyiciden gızlenen hiçbir şey yok. Sahnede hıç kımse rol yapmıyor. Ûrneğin, izleyiciye bakmaktan kaçınan, inandıncı olmaya çalışan hiç kimse yok. Dev ışık düzeni ise bir bilgisayara bağlanmış. "Adamın bozulmoş olan parasal dunımunu düzeltmek için kadın ruhunu babasına satar. Kendisini çok seveı; akrabalan bile şaşkına dönmuşlerdir. Adamı kurtanrlar. Adam çekilir. Kadın kabul eder. Paramparça, utanç içinde, bülun suikastçılannı bağışlarlar. Adam kadınla evlenmeyi kabul eder. Kadın intihar eder. Adam galip ilan edilir." Bu özetier de I Ching yöntemiyle, yüzlerce opera öyküsunden seçilme cümle ya da cümleciklerden oluşturulmuş. Sonuç: Şöyle, konulu, kişili, hoş bir opera izlemeye gelenleri birkaç dakikada çileden çıkaracak bir iş; çünkü, bu açıdan bakılırsa, 2 saat 40 dakikalık yapıtın birinci dakikasıyla herhangi bir dakikası arasında hiçbir fark yok. Ama "mesele"yi, yani (olayın yaratıcısı John Cage de dahil) hiç kimsenin o gece neyin neyle rastlaşacağını bilemediğini kavrayan, tesadüflerin neler getireceğini yan dindar yan hınzırca merak edebilenler için ise doyum olmaz bir gösteri. Bu açıdan bakıldığında da yapıtın her dakikası ayrı bir olay. Sahnedeki akıl almaz keşmekeş öylesine disiplinli bir biçimde yaratıhyor ki yapıtı ne yalmzca "operayla pahalı bir alay" olarak tammlamak ne de yeni, ciddi bir opera anlayışı sanarak izlemek mümkün. Cage'in yarım yüzyıldır inatla izlediği "hem o, hera o" ya da "ne o, ne o" anlayışının, dahiyanelikle saçmalık arasında kurduğu hassas dengenin en mükemmel örneği sayılabilir bu iş. Besteci mi, yoksa fîlozof mu sayılması gerektiği hâlâ tartışılan, ancak 1940'lardan bu yana müziğin gelişimini en çok etkilemiş kişi olduğu kuşkusuz kabul edilen John Cage'in Europera adını verdiği bu dev yapıtı, Frankfurt Operası tarafından, kuzey New York1 taki Purchase Summerfare Festivali'nde sahnelendi. lar da öteki öğelerden bütünüyle neye girip çıkıyor. Sahnede perde gerisi yok. Sah bağımsız olarak, kendi kendine neden çıkması gerekenler arkada (dakikada ortalama iki kez) değiki çıplak duvann önüne gidip bek şiyor. Bazen en olmadık zamanhyorlar. İşi biten ya da henuz sı da en olmadık yer aydınlanabilirası gelmeyen eşyalar da burada yor sahnede. bekletiliyor. İzleyiciden gizlenen Tüm bunlara ilaveten I Ching'le hiçbir şey yok. Sahnede rol yapan, seçilmiş 101 opera pasajının üst örneğin izleyiciye bakmaktan ka üste kaydından oluşan "kamyon cınan, inandıncı olmaya çalışan sesi" gibi bir ses (Tmckera adı vehiç kimse yok. Kendi payına du rilmiş) salondaki hoparlörler araşeni gerektiği gibi ve vaktinde yap sında gidip geliyor. maya özen gosteren, hanl hanl çaOlup biteni kavrayabilmek, kolışan işçiler gibiler. nuyu izleyebilmek isteyen izleyiciDev ışık düzeni bir bilgisayara lere yardımcı olsun diye de progŞarkıcılann kostümleri de aynı bağlanmış. Bilgisayara, yine I ram broşürlerine operanın konufal bakma yöntemiyle, 14 ciltlik Ching'le belirlenmiş 3,500 ışık de sunu özetleyen iki paragraflık sibir 19. ytizyıl dünya kostümleri ğişimi programlanmış. Yani, ışık nopsisler basılmış. örneğin: ansiklopedisinden seçilmiş parçalar bir araya getirilerek dizayn edilmiş. Orkestra çukurundaki iki düîine kadar müzisyenin her biri için de 70 Avrupa operasının orkestra notalarından seçilmiş bolümler bir araya getirilerek birer nota hazırlanmış. Onlar da birbirlerinden butunuyle bağımsız olarak, tepedeki saatiere göre icra ediyorlar notalannı. Tabii ki şef yok başlarmda. Sahnedeki görsel düzenleraeler VVebster Sözlüğu'nden seçilmiş 64 kavrama gore belirlenmiş. Bir gnıp dansçı bunlann oluşturulmasıyla görevlendirilmiş. Dansçılar dekor parçaları ve nesnelerin yanı sıra gcrektiğindee şarkıcıları da sağa sola taşıyıp yerleştirerek bu görsel düzenleri birbiri ardından kurup bozuyorlar. Düzen, bazen bazı şarkıcılann havada asılı olmasını ya da "uçmasını" gerektiriyor. Dansçılar bunları da şarkıcıları sahne üstunden sarkan makaralı iplerle bağlayıp çekerek gerçekleştiriyorlar (şarkıcının o anda notası gereği ne yaptığına hiç aldırmaksızın). Bunlar olup biterken yine Webster Sözlüğu ve opera eşliğinde İzmir'de çalan Sovyet çellist Daniel Şafran, geçen hafta sonu kitaplanndaki resimlerden seçilda Istanbul Devlet Senfoni Orkestrası konserlerinin solisöydi. Polonyalı miş 36 fıgürün resmedilmiş olduŞef Tadeusz Strugala yönetimindeki orkestra eşliginde Şafran, Robert ğu dev panolar sağdan, soldan, teSchumann'ın Vıyolonsel Konçertosu'nu yorumladı. (Fotoğraf: Late Fıloğlu) peden, iplere asılmış olarak sah P Î K N İ K PtYALE MADRA / UERKES BİRER İKiSAN SARRAFI ^ ) KÖTÛ MÛ OlüR BlLEMEDfM. \ j HIZLI GAZETECİ SECDETŞEH KMK 0AK&UM FAZilET 0İ7İMIE ÇİZGILİK KÂMtL MASARACI Solist Daniel Gönlümüzde yatan, aslında şarkı Ayşe Tütüncü, daha önceki kasetleri "Ardından"a göre topluluğun şarkı açısından gözle görülür bir aşama yaptığı kanısında. Bülent Somay da Mozaik'in enstrümental parçalarında azalma olduğunu söylüyor ve "Aslında hepimizin gönlünde yatan şarkı" diyor. BURAK ELDEM Yaklaşık üç yıl kadar önce yayımlanan "Ardından" adlı kaset çalışmasından sonra uzunca bir suskunluk dönemi yasayan Mozaik, yaz başından itibaren yeni bir çalışmayla dikkatleri tekrar üzerinde topladı: "Çook Alameiler Belirdi". Adını ilk kez duyurduğu 1983'ten bu yana özellikle üniversiteli entelektüel müzik dinleyicisinin beğenisini kazanmıştı Mozaik. Yaşamlarını değişik işler yaparak kazanan, ancak müziği her şeyin ötesinde ciddiye alarak kalıcı yapıtlar uretmeye çalışan bir grup genç müzisyenin çabaları, ilgı ve Kaseti* aynı adı taşıyan "Çosempati ile karşılanmıştı. Ne var ki hem başından hem de dinleyi ok Alametler Belirdi" adlı besteciden olumlu puan alan "Ardından"dan sonra Mozaik'in uç yıl sessiz kalması, bu arada kimi elemanlarının değişik toplulukların çahsmalanna "katkıda bulunması", kimilerince "Mozaik gaiiba dağılıyor" yorumunun yapılmasına neden oldu. Yeni kaset yayımlandıktan sonra bu yorumların pek ciddi olmadığı anlaşıldıysa da verilen uzun araya ilişkin soru işaretleri de varlığını korudu. Bu nedenle, "Çook Alametler Belirdi^ yi merkez alan söyleşimize, Mozaik elemanlanndan Ayşe Tütüncü ve Bülent Somay'a bu gecikmenin nedenlerini sorarak başladık. Mozaik 1983'ten beri var. Ama bu beş yıllık süre hep uzun aralıklarla yapılan stüdyo calışmalannı içeriyor. "Ardından"ın ardından nicin bu kadar beklediniz? TÜTÜNCÜ Birinci neden para tabii. Aslında, "Ardından" çıktıktan bir yıl kadar sonra biz yeni bir kaset için hazırdık. Yani 1986'dan beri bekliyoruz. Yeni kasette yer alan parçalar da iki tanesi hariç hazırdı ve o donem konserlerde çalmıştık. Ama parasal sorunlar bizi bir buçuk yıl kadar geciktirdi. SOMAY Sorun şu aslında: Muzik endustrisi Türkiye'de bir şekilde var da "sponsor" sistemi yok. Bizim en bu> uk derdimiz bu. Yeni kaseti >apabilmemizi sağlayan olay da bir firmanın sponsorluğu oldu. Hiçbir zaman bu parayı bulamazdık yoksa tek başımıza. Bu yüzden ancak sponsor bulunca girebildik. Diğer yandan grubun kalabalıklığı da bir sorun; insanlann bir araya gelmesi ve çalışabilecek yer bulması hiç kolav değil. de dört imza var BülenlAyşeMehmetSaruhan. Ortak besteler nasıl ortaya çıkıyor? TÜTÜNCÜ Aslında o, iki ayrı parçanın sonradan bir araya getirilmiş biçimi. iki beste de aynı dönemlerde ayrı ayrı bestelenmiş ve birbirinden etkilenmişti. Bir çalışma sırasında bunların yakınlığını fark edip birleştirmeyi duşündük. Bazı eklemelerle birlikte tek ve uzun bir beste haline geldi "Çook Alametler Belirdi." SOMAY Ama sondaki sözlü bölum sonradan eklendi. Nâzım, Eliot, Bob Dylan ve Brecht'in dizeleri ile finali tamamlamak, konserler sırasında ortaya çıkan bir fikirdi. Doğrusu ilginç bir sentez: NâzımDylanEliotBrecht. Neji vurgulamak istediniz bununla? Daha doğrusu hangi "alameller"den söz edi>orsunuz? SOMAY Kıyamet. Parçanın teması, beste düzenlendiği sıralarda kafalarda belirginleşmişti ve bir nükleer savaşı anlatıyordu. TÜTÜNCÜBaşlangıçtaki yumuşak bölum, savaş öncesi dunyayı simgeliyor. Ardından ritm huzursuzlaşıyor ve nukleer patiamalar yer alıyor ikinci bolümde. Sonunda da yine ağır bir bölüm var: Savaş sonrasında dunya. Besteyi yaparken gozumuzun önüne gri bir gökyüzu, ıssız bir kumsal v kıyıda, kumların arasında tek ayağı gorunen bir bez bebek gelmişti. Savaşın ve patlamanın zarar veremediği tek şeydi bez bebek. Yani parçayı görsel efektlerle duşunmuştuk. "Sappho" için kasetin "anahtar" parçası yorumunu yapmıştım; çiinku ilk kez daha rahal, daha yumuşak ve daha kolay benimsenen bir besteye yer verdiniz repertuvarda, ö>le değil mi? TÜTÜNCÜ "Anahtar" yo rumuna bir ölçüde katılıyorum. "Sappho", makarnı olan ve farklı esintiler taşıyan bir beste. Daha önceleri grupta bu tur bir çalışmaya yönelik eğilimler yoktu hiç. Ama "Sappho"dan sonra sanırım birimiz böyle bir beste getirdiğinde dikkatle uzerinde durulacak. Yani değişik bir ufuk açtığını söyleyebılirız. SOMAY Bunda Erkan Oğur'un katkılannı da unutmamak gerek. Ben Türk muziğinden ve makamlardan fazla anlamam; o nedenle beste oluştuktan sonra Erkan, düzenlemeyi yapmamıza çok yardımcı oldu. Parçanın çekiciliğini sağlayanlardan biri de o. Bir bütün olarak kaset sizi tatmin etti mi? TÜTÜNCÜ Her şeyden önce bir "sound" olayı bu kasetle belirginleşti ki bu olumlu bence. Öte yandan "şarkı" olayında da "Ardından"a göre gozle gorülür bir aşama kaydeltiğimiz söylenebilir. SOMAY Enstrümantal parçalarda eskiye oranla azalma \ar. Bu da şarkının öne çıktığını gosteriyor ki hepimizin gönlünde yatan da şarkı aslında. Muzik yazanmız FİLtZ ALİ yurtdışında bulunduğu için yazılarmı bir süre yayımlayamayacağız. 'Çook Alametler Belirdi' adlı yeni kasetini yayımlayan Mozaik: AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR KEMAL GÖKHAN GÜRSES &R MAC&Rfl ARZUSUYDU • TıPKI. BiR ARAMyiA SüRATiZ A A I SiBİQ£NÇLıK t, oyi£ HlZUVDI L£!lP£ . AMA aeopeKı ZMKA ÇOK • "AMA AKA&AVl HlZLl <UUAN)R£AV\ TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARMAN 9 Kasım DEV ROKET SATURN ¥'HAVALAN/YOR!. 196?'OB BUGÜH, ABD'DE, SATUŞN2eOKETlNiM DEMEMESı BAÇA&IYLA 7XMAMLANM!Çrt. İNSAN&Z APOLLO [P CIMI YOZÜfJGEyE OTUenUtAK ÜZEeE */Al/ALv4M4N K£T, /LERDE (j&MMUZ f9C3), APOLLO £7 ASTISONOTLA &/MI AYA GÖTUfZ£CE£Tİ..o 2AMA/VA DESfV İUŞA EDİLEN EN BÜYÜK &OKET OLAU SATVRN V J 115 METR£ YÜKSEKLİĞİNDE, 2. 7OO. OOO KİLO Ğ AĞlRLtCINDAYDl. KAUCfŞ İçtN CAPE Kt RAMPAYA UZAA/AN YOLUfSKrn) ÖZEL P/LM/f PALETLİ S/fZ ARAÇLA Ç&K YAI/AÇ BİÇıMOE AŞto/Ş(SAĞDA) j HAREKEr İÇİN HA2(K.LANMfŞn. ROKETT£, £<Vt OfcS/j&AJ I/E HlD&OJEMLE, PETT^OLOE/V OLUŞAAI BİR YAKtr IZZ/LLAMİCtyoeau. AtfLAr/fTAfJ Z DA*r/KA SON&\,SAATT€ SĞOOkr» 50 YDL ONCE Cumhuriyel 9 Kasım 1938 işletilrnesi hakkında vehlmiş olan karar Birer birer tatbik sahasma girmektedir. Terkos şirketi htanbul Belediyesine geçtikten ve Nafıa Vekaleti de Telefon ve Elektrik şirketlerini satın aldıktan sonra Tramvay ve Tünel şirketlerinin de devlet tarafından mubaya edileceğine muhakkak nazarile bakılmakta idi. Nafıa Vekaleti bu iki şirketin de satın alınmasına karar vermiş ve keyfiyetten şirketleri haberdar ederek birincikânunun onbeşine doğru satın alma işini görüşmek üzere murahhaslannı Ankaraya göndermelerini tebliğ etmiştir. Her iki şirket de Nafıa Vekaletinin bu tebliğini alınca keyfiyeti Belçikadaki umumi merkezlerine bildirmişlerdir. Satın alma müzakerelerinin süratle intac edileceği ve 1939 senesi iptidalarında Tramvay ve Tünel şirketlerinin de diğer şirketler gibi devlet elile işleyeceği ümid edilmektedir. Büyiik Şefhı sıhhi vaziyvti Üç yıllık sesslztlkten n a r a Adını ilk kez 1983te duyuran Mozaik topluluğu, "Ardından" adlı kasetınden üç yıl sonra "Çook Alametler Belirdi"yi çıkarttı. Ayşe Tütüncu ve Bülent Somay gibi bütün topluluk üyeleri, hayatlannı değişik işler yaparak kazanan, ancak muziği her şeyin ötesinde ciddiye alarak kalıcı yapıtlar uretmeye çalışan muzisyenler. htanbul 8 (ÛM.) Riyaseticumhur Umumi Katibliğinderv 1. Bugün ikinci teşrinin sekizinci salı günü, saat 23 te Reisicumhur Atatürkün sıhhi vaziyetleri hakkında müdavi ve müşavır tabibleri tarafından verilen rapor ikinci maddededir. 2. Bugün saat 1830 da hastahk birdenbire normal seyrinden çıkarak şiddetlenmiş ve sıhhi vaziyetleri yeniden ciddiyet Memlekeümizdeki ecnebi kesbetmiştir. şirketterin satın almarak Hararet derecesi: 36.4; nabız: millileştirilmesi ve devlet elile Muntazam, 100; teneffüs 22 dir. Müdavi tabibler: Prof. Dr. Neşet Ömer trdelb Prof. Dr. Mim Kemal Öke Dr. Nihad Reşad Belger Müşavir tabibler: Prof. Dr. Akil Muhtar Özden Prof. Dr. Hayrullah Diker Prof. Dr. Süreyya H. Serter Dr. M. Kamil Berk Dr. Abrevaya Marmaralı Tramvay ve Tünel şirketleri de ahnıyor
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle