29 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHÜRÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Yasası'nın XV. yıldönümünü kutlamak için İstanbul Hukuk Fakültesi öğretim üyelerinin türlü konulardaki incelemelerinden oluşan bir "ARMAĞAN" çıkarılmasına öncülük etmiş, bu kitaba yazdığı önsözde Türk Yurttaşlar Yasası'nı (Medeni Kanun) bir "Devrim Anıtı" olarak nitelemişti (Devrim anıtı deyişi aynen onun kullanmjş olduğu bir deyiştir). Ali Fuat Başgil'in, parlamentodaki çoğunluk istibdadının niteliğini ve korkunçluğunu çok güzel bir anlatımla vurgulayan sözlerine 67 ay önceki bir yazımda yer vermiştim. Belki seçimlerden önce çıkacak başka bir yazıma yeniden alınm o sözleri. Şimdi milletvekilleri seçimi yasasmda, Mecliste çoğunlukta bulunan ANAP oyianyla kabui edilen ve muhalefetin parlamentoda hakkıyla temsilini bu yazının başında anlattığım gibi tehlikeye koyan değişikliklerin "hakkın suiistimali" kavrarru içine girip girmediği noktası üzerinde durmak istiyorum: Her parti, kendi programını uygulamak için, çoğunluğu kazanıp iktidara gelmek ister. Örneğin programında devletçilik ilkesi bulunan bir parti seçimler sonunda parlamentoda çoğunluğu sağlarsa, bütün büyük üretim araçlarımn ve kamu yararıyla ilgili orrnanlar gibi ulusal varlıkların devletleştirilmesi için muhalefetteki liberallerin bütün itirazlanna karşın, bir yasa çıkarırsa, ya da, liberal bir parti çoğunluğu kazanıp bunun tersini oluşturmak için bugün İngiltere'de olduğu gibi bir "özelleştirme" yasasını yürürlüğe koyarsa, bu tasarruflarda hakkın veya yetkinin "suiistimaii" söz konusu olamaz. Buna karşılık, hukuka bağlı çağdaş bir demokrasi rejimini uygulamak savında bulunan bir devlette ister sag, ister sol olsun, iktidardaki parti parlamenlodaki çoğunluğuna dayanarak, muhalefeti işlemez duruma sokacak bir seçim yasası çıkarırsa, bu yasama tasarrufu, hakkın suüstimalinden başka bir nitelik taşımaz; çünkü bu durumda iktidar partisi "yasama" hak ve yetkisini muhalefet partilerine zarar verecek biçimde kötüye kullanmış olur. Hele hele bizdeki ANAP gibi, yasaklı, vetolu, kısıth bir 12 Eylül ürünü olan 6 Kasım 1983 seçimleriyle rastlansaJ olarak parlamentoda çoğunluğu kazanan bir parti böyle bir tasarrufta bulunursa, ki bulunmuştur o zaman adaletsizlik de, hakkın suiistimaii de katmerli bir ağırlık kazanır. Türk Yurttaşlar Yasası'nın (Medeni Kanun'un) ikinci maddesinin ikinci fıkrası: "Bir hakkın sırf gayn ızrar eden suiistimalini kanun himaye etmez" kuralını koymuştur. Bu Osmanlıca anlatımın Türkçesi şudur: "Bir hakkın ancak başkasına zarar verecek yolda kötüye kullanılmasını yasa korumaz." Bir kimsenin: "Benim mülkümün yöresini, belediyenin tanıdığı hakka göre, dilediğim gibi yüksek bahçe duvarıyla çevirmtk hakkımdır" diyerek hiç alışılmamış ve gereksiz yiikseklikte bir duvarla arkadaki komşu evin deniz manzarasmı kesmesi nasıl ki mülkiyet hakkının kötüye kullanılması kapsamına girerse, parlamentodaki bir parti çoğunluğunun sadece muhalefet partilerinin Mecliste hakkıyla temsil edilmelerini ortadan kaldırıcı bir seçim yasasını yürürlüğe koyması da, yasama hak ve yetkisinin kötüye kullanılması kavramının kapsamına girer. İsvîçre'nin dünyaca iinlü büyük hukukçularından Ord. Prof. Dr. August Egger "Zürih Şerhi" adını taşıyan beş ciltlik Medeni Kanun Şerhi'nin birinci cildinde yukanda sözünü ettiğim ikinci maddedeki "Hakkın suiistimaii yasagı" ilkesinin yalnız bir özel hukuk ilkesi olmayıp, evrensel nitelikli bir kamusal hukuk ilkesi olduğunu özellikle vurgular. Buna göre, yalnız özel tasarruflarda değil, yasama tasarruflan gibi kamusal tasarruflarda da hak ve yetkiler kötüye kullanılamazlar; kullanılırsa yasa bu tasarrufu korumaz ve yetkili yargı or^anı onu iptal eder. İşte devlet organlarının hak ve yetkilerinin köliiye kullanılmasına olanak bırakmayan ve bütün insan haklannı tam bir güvence altında bulunduran devletin adına "hukuk devleti" denir. Düzeltme: C c f » pazar çıkın "Gflacelligiu YitinncycD 64 YUlık Söyl«şi" başbklı yazının birinci siilanununtiçüncüsalınndaki "geçen halla" sbzciikleri "geçen ay" (2 Agustos 1987) olacaklı. Dıizeltirim. H. V. V. 27EYLÜL 198'/ Katnıerli Adaleteiz Seçim Veya Hakkuı Suiistimali HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU Bilindiğı gibi "Siyasal partiler, demokratik siyasal hayatın vazgeçilmez unsurlandır." Bu anayasal ilke, yakuz ülkemiz için değil, çok partili gerçek Batı demokrasilerinin tünıü için geçerlidir. Durum bu olunca, seçimle iktidara gelen paniye veya partiler koalisyonuna diişen büyük görevlerin en basında, muhalefetteki partiyi veya partileri türlü yollarla ve politika oyunlanyla ezmemek, etkinliklerini ortadan kaldırmaya çalışmamak, politika arenasında onlarla ülke çıkarlan doğrultusunda dürüst bir diyalog sürdürmek gelir. Hele hele, parlamentoda sahip olduğu çoğunluğa dayanarak, ince ince hesaplanmış seçim mekanizmalanyla dolu bir seçim yasası çıkarıp kendi iktidannı olabildiğince sürdürmeye çalışmak gibi "kör kör parmai,. u gözüne" türünden tasarruflarda hiç bulunmaması gerekir. Ne yazık ki, bugünkü ANAP iktidarının izlediği "Ozalizm felsefesi" bu söylediklerimizin tam tersi doğrultuda bir yol tutturmuştur. MilletvekilJeri seçimi yasasmda art arda yapılan değişikliklerin iç yüzünü, sakıncalarını ve götüreceği adaletsiz sonuçları hukukçugazeteci, sevgili ve yiğit dostum Ugur Mıımcıı birkaç kez vurguladı. Türk Hukuk Kurumu Başkanı ve Hukuk Fakültesi'ndeki öğrenciliğinden beri hukukun ve hukuk devletinin savunucusu Sayın Prof. Dr. Muammtr Aksoy da 19 Eylül 1987'de Cumhuriyet'te çıkan "Erken Seçim ve SiyasaJ Ahlâk" başlıklı ozlü yazısıyla iktidann bu gidişindeki adaletsızliği ortaya koydu. Sayın Doçent Dr. Hikmet Sami Türk ise, kendine özgü her zamanki ince eleyip sık dokuma yöntemi ile haarladığı "Seçim Hukukumuz ve Soranlan" ana başlığı altındaki (Cumhuriyet 1720 Eylül 1987) dört bölümlük yazı dizisi içinde verdiği somut hesap ve örneklerle, sözü edilen yasa değişikliklerinin sakıncalarını gözler önüne serdi. Böylece bütün dürüst hukukçular, insaflı gazeteler ve özellikle Cumhuriyet, kendilerine düşen görevi yaptdar. Çiinkü bu seçim yasasıyla yapılacak bir seçimde, örneğin 24 milyon seçmenden 8 mil1 yonunun oyunu alan, yani yaklaşık % 34 oy kazanan bir parti parlamentoya 350 milletvekili sokabilecek, % 20, yani yukarıki hesaba göre dört milyon sekiz yüz bin oy alan başka bir parti ise parlamentoda grup kurma olanağına bile sahip olmayabüecektir. Özalizm'de bunun adına "kuvvetli icra" (yürütme organının güçlülüğü) ilkesi denilmektedir. Bazı gazete ve politikacılar tarafından "Evrenizm" olarak nitelenen 12 Eylül felsefesinin özü de bundan başka bir şey değildi. 1983 seçimlerinin vetolu, yasaklı ve kısıth olarak yapılmasıyla güdülen amaç "kuvvetli icra" değil miydi? Ulusun temsilcisi parlamento birkaç kişinin buyruğunda çalışan bir "yasa makinesi" durumuna getirilirse o ülkede demokrasiden söz edilebilir mi? Demokrasi, parlamentoda "çoğunluk" göriiniimünde olan millet azınlığının, pariamentoda "azıniık" görünümünde olan millet çoğunluğuna hükmetmesi demek değildir; buna demokrasi değil "parti istibdadı" derler. tstanbul Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Profesörü rahmetJi Ali Fuat Başgil 1941 yılında bu fakültenin dekanıydı; o tarihte henüz Atatürk Devrimi'ne ve bunun en önemli eserlerinden biri olan Türk Medeni Kanunu'na (Yurttaşlar Yasası'na) karşı değildi; öyle ki, 4 Ekim 1926'da yürürlüğe girmiş olan bu Devrim PENCERE "Felsefe Nedir?" Bir zamanlar Türkiye'de çok okunan Rabindranat Tagor, şiirlerinden birinde ilkel insan aklının tantmını yapıyor: Şaşkın akıl bir yolunu arar durur Görebilmek için tarihte yerini Başıboş yürür, odalardan açık havaya Ve oradan uzak kıriara Ve balta girmemiş ormanlara Ayağmı vurur yere, tozu dumana katar, ulur Ve bilmez nerededir düşler, nerede? Bilîm ve Sanat yayınlarında çıkan "Felsefe Nedir?" şiirle başlıyor, okunması kolay bir kitabın sevimliliğiyle süruyor. Kimi zaman okurlarım sorarlar: Ne okuyalım? Yanıt vermek çok güçtur böyle sorulara... Çünkü okurun kimliği nedir? Bilgi, kültür, bilinç düzeyi nedir? Bilemezsiniz. Kimi insana ufuklar açabilecek bir küçük kitap, evrensel dünya görüşü zaten pekişmiş bir insana bildiklerini yinelemekten gayn bir yarar sağlamaz. Çağımızın düşün yasamını kavramak, çevresinde ve dünyada olan bitenlerin anlamını algılamak için çırpınan, buna karşın yeterli öğretim görmediğt için her kitabı özümsemekte güçlük çeken okurlara nasıl bir okuma yolu önermeli? "Felsefe Nedir?"] elime alınca: işte, dedim, herkesin anlayıp sevebileceği, kolayca okuyabileceği bir el kitabı... • Her şeyden önce Türk okurunun bir noktada bilinçlenmesi gerekiyor: "Güncel sorunlardan çok uzak görünen felsefenin önkoşullanna ilişkin düşünceler bile ideolojik savaşım alanına girmektedir." Kimi Batılı düşünürler için, felsefe, tanrısal bir güç eliyle seçkin ve seçilmiş halklara, özellikle Batı Avrupalı'ya insan editmiş özel bir armağandır. 19'uncu yüzyıl İngiliz r'üşünür ve toplumbilimcisi Herbert Spencer'e göre, bir zenci, doğası gereği soyut düşünme yeteneğinden yoksundur. Siyah insan yalnızca somut imgelerie düşünür ve duyguları aklına egemendir. Kökünden yanlış bir yargıdır bu, çağımız dünyasında ipliğj pazara çıkmış bir dünya görüşünün ürünüdür; ama felsefenin bugün bile dünyanın ileri ülkelerinde ve belirli çevrelerinde üretilmeye çalışıldığı da gerçek... Gerçek olan bir başka yönü de var bu işin; kapitalist ve sosyalist dünyalar arasındaki savaşımda felsefenin ideolojik silah olarak kullanılması, kimi bağımlı ülkelerde yoğun siyasal baskıların nedenlerini oluşturuyor. Türkiye'de felsefe yüzünden başı derde giren nice bilim adamı, çevirmen, yazar mahkemelerde yargılanmadı mı, cezaevine düşmedi mi? Ülkemizdeki yakın geçmiş bile, felsefenin ayağının yerden kesik olmadığını vurguluyor. * "Felsefe Nedir?" bu bakımdan da önem kazanıyor, yalın bir yaklaşımla evrensellik kapsamında ve tarihsel gelişim çızgisinde felsefenin ne olduğunu anlatmaya çalışıyor: "Dünyanın bilmecelerini çözmek için kişi her fırsatı kullanacak Engellerden yılmayacak tırmanacak ve ilerleyecek" Firdevsi'nin deyişi doğrudur; dün böyleydi, bugün böyledir, yann böyle olacak. İnsan, bilgi ve bilinç birikimini kuşaklar boyu istif etti, bugün de aydjnlığa doğru çaba yoğunlaşıyor. Burundilerin atasözünde bir gerçek payı var: ' Tek bir adamın aklı deiik kese gibidir." Ulaşım ve iletişim çağımızda öylesine yoğunlaştı ki, artık kimse tek başına oturup felsefe yapmayı düşünemez; hayatın gün geçtikçe ivmesi artan akışında, siyaset gibi felsefenin de her insana bir diyeceği var. OKTAY AKBAL EVET/HAYIR IhksimYıldıztabya Partiler sınav Trafikte egzoz otobüs seferleri sorununa eğilmeli gürültüsü Bizler Rami Yenimahalle'de oturan semt sakinleriyiz. Bulunduğumuı yerin konumundan olsa gerek otobüs ve minibüslerin dolu olarak gelmesi sonucu araçlara binemiyoruz. 22.7.1987 tarihinde İstanbul Büyükşehir Beledtye Başkanlığı Yauişleri Müdürlüğü'ne 715291 nolu evrakta 200 imzalı dilekçenin otobüs seferlerinin arttınlması ve yeni hat konulması için yapılan başvurumuza cevap verilmedi. Tüm bu girişimlerin olumsuz sonuç vermesi, bizleri basın yolu ile sesimizi daha anlamlı duyurmanuzı semt sakinleri olarak gerekli kıldı. Çocuklanmızuı yüzde 30'u unıfta kaldı. Birkaç dersten böyle sokağa atılan çocuklar, yarın ya hırsız ya da anarşist olacak. Şimdi ANAP, SHP, DYP, DSP, MÇP, RP, İDP olarak bütün partilere başvuruyoruz. Bir defa daha bütün derslerden imtihan hakkı tanınmasım ve çocuklarımıztn sokaktan kurtanlmasım, hem aileler olarak, hem de milletimizin menfaati açısmdan önemli görüyor, tüm siyasi partilerin yetkililerini bir kere daha bütün ek sınav için konuya ciddiyetle eğilmeye davet ediyoruz. KEÇlÖRENLt VELİLER ANKARA 6 milyon nüfuslu htanbuVda trafik görevtileri patlak egzozlardan çıkan gürültü ve çiğ gaz çıkaran araçlarla mücadele etmelL Başta ekonomik sorunlann yükü altında ezilen büyük kent yasayanlannın, günlük streslerini artıran araç gürültüsüyle trafik görevlilerinin dışında kim mücadele edecek? Egzozunun yarısı kopmus veya delinmiş araçlar Avrupa'da olduğu gibi Türkiye'de de trafikten men edilmeli. Bazı araçlar ise fabrika bacası gibi duman çıkarmakta. Hava kirliliğini artıran bu araçlar da trafikten men edilmeli. Istanbul'da çok sayıda bu tür araç trafikte çalışmakta. İstanbul trafik OKURLARDAN Demokrasi İçin Savaşım Sürecek... Her şeyden önce bakışlan kötüydü. Sözlerimi kayıtsızca dinliyordu. İnanmadığı belliydi. Görev gereği iki üç oturumda işi bitirecekti. Bir yazar vardı karşısında,bir yazısında "Bu anayasa taslağına yurttaş oy veremez, vermemeli" demişti. Ülke ölçüsünde 'evet' kampanyası açılmıştı. Başta devlet başkanı kent kasaba dolaşıyor, 'Ben bu anayasanın oyianmasını istiyorum, ben bu anayasaya kefilim' diyordu. 'fVef'ten yana konuşmak, yazmak yasaldı da 'hayır'dan yana çıkmak suç sayılıyordu! Karşımdaki yargıç benim de avukatım Turgut Kazan ın da inandırıcı sözlerini hiç de inanmadan, inanmak istemeden dinliyordu. Kararını önceden vermişti. Ya da ona bu karar verdirilmişti. Uğur Mumcu'nun sıkıyönetim savcılarından Nurettin Soyer'le yaptığı konuşmalardan öğrendim. Türkeş'ın gizli kasasından bir kâğıt çıkmış, bunda MHP başkanının hangı askeri yargıçları beğendiği, kendinden saydığı; hangilerini beğenmediği yazılıymış... Orada gördüm, beni uç ay hapse mahkum eden yargıcm adını.. Yalnız beni mahkum etmekle de kalmadı, başyazarımız Nadir Nadi'yi de iki buçuk ay hapse mahkum etti. Neymiş Nadir Bey yirmi otuz yıl önce yazdığı, birkaç baskı yapan kitabına da aldığı dil devrımryie ilgili bir yazıda 'suç' işlemiş! Yetmişini aşmış, yarım yüzyıl Türk siyasal yaşamında etkinliğini duyurmuş bir başyazar eski bir yazısından ötürü iki buçuk ay hapse mahkum ediliyordu! Bu sayın yargıcm adını yermeyeceğim. Açık açık her şeyin yazıfacağı günler yakın... Öyle yetkililer vardı ki, görevleri gereği yansız kalmaları gerekirken tam tersini yapıyorlardı. Bunlardan biri de 12 Eylül sonrasının Ankara Sıkıyönetim Komutanı Recep Ergun... Sağcılara hoşgörü gösteren.en ılımlı sotculan bile tutuklatan bir kişi... Soyer'in anlattıklarıyla her şey bir bir ortaya çıkıyor, daha nice gizli gerçeğin eninde sonunda anlaşılacagı gibi... Bir ülkenın adaleti buyruklarla işletilirse; bir ülkenin ünlü yazarları, başyazaıiarı düşüncelehni açık açık yazdıklan için suçlu sayılırlarsa; türlü cezaiara çarptırılıriarsa, yani düşüncesini belirtmek, kimseye hakaret etmeden yürürlükteki yasaları çiğnemeden "ülke yararı için benim düşüncem böyledir" dedikleri için tutuklanırlarsa; kısalı uzunlu gözaltına alınırlarsa, mahkum edilirlerse o ülkenin insan haklanna ye özgürlüklerine saygılı olduğuna kimseyi kandıramazsınız. İşte bu yüzden Batı toplumları bugün bile Türkiye'de sahici bir demokratik ortamın kurulduğuna inanmıyorlar. Haklı olarak inanmıyorlar... Evet, seçimler yapılıyor, yurttaş oy kullanıyor. Ama nasıl oluyor bu işler? 83 genel seçiminin birçeşit güldürü olduğunu bilmeyen mi kaldı? Şu partiyi seçime sok, ötekini sokma. şu adayları veto et, ötekilerin seçilmesini sağla. Buna özgür seçim denilir miydi? Ya şimdi? 87 genel seçimi de bir başka açıdan kısıth, engelli, 12 Eylülcü bir iktidar tarafından yönlendiriten, biçimlendirilen bir garip seçim olmayacak mı? 12 Eylül anlayışının sürdürücüsü Ozal'ın, muhalefetin, daha doğrusu demokrasinin önüne diktiği engeller bir değil, beş değil! Önce aday belirtemesini halka bırakmamak; partileri, genel merkezlerden adayları saptamaya zorlamak: ülke ölçüsünde yüzde on, her seçim bölgesinde de değişen oranda barajlar koymak, radyo ve TV'yi kendi keyfine göre koşullandırmak! Bütün bunlar 87 seçiminin yasallığına kara bir gölge düşürmüştür. Bu seçim sonuçları da tartışma konusu olacak, bu tartışmalar yıllar boyu sürdürülecektir. Partilerin aday listeleri bugünlerde açıklanacak. Bakalım kimleri göreceğiz ön sıralarda? Özellikle sosyal demokrat partilerin listelerinde yer alanlar arasında kaç gerçek sosyal demokrat bulunacak, kaç düşünce adamı, kaç emekçi, kaç gerçek aydın, kaç demokrasiye inançlı savaşım adamı? Yok, parti yöneticileri yerlere yalnız kendilerini, ya da yakınlarını koymuşlarsa, Meclis'e yine belirli çevrelerin temsilcileri girecekse, ülkemizde gerçek bir demokrasinin kurulması, haksızlıkların, adaletsizliklerin, işkence uygulamalannın ortadan kaldırılması bir başka ilkyaza kaldı demektir. Beni ve Nadir Bey'i iki üç oturumda hapse mahkum eden yargıcm adını Türkeş'in beğendiği yargıçlar listesinde görünce, 12 Eylül Sıkıyönetim Komutanı Ergun'un da ANAP adayı olduğunu okuyunca, Türkiye'de demokrasiden, insan hak ve özgürlüklerinden yana olanların, savaşımlarını daha büyük bir dirençle, içtenlikle, birliktelikle sürdürmeleri gereğine bir kez daha inandım. şube görevlilerinden rica ediyoruz, bu trafiğin görevidir, lütfen bu görevi yerine %etiriniz. ISTANBULLU BİR YURTTAŞ PTT Genel Müdürlüğü 'nden rica ediyoruz 200 tMZALl DİLEKÇE SAHtPLERt \ Kayseri Tomarza ilçesinden yazıyorum. Tomarza PTT'sinde mektup telgraf halka ulastırılmıyor. Postacılar zarfın üzerinde yazılı kişiye (adrese) değil çarşıda herhangi bir tanıdığa veriyorlar. Sonuçta bir mektup, bir telgraf alıcısma buraya geldikten sonra bir haftada ulaşıyor ya da hiç verilmiyor. PTT Genel Müdürlüğü'nün bununla ilgilenmesini istiyorum. TOMARZALtBÎR VATANDAŞ Epengle Yıllardır KndHeye Adını V&riyor Epengle, döşemelik ve perdelik kodifeyi Türkiye'de ilk dokumanın gururunu taşır. Yıllardır, rengiyle, deseniyle, sağlam dokusuyla kodifenin güzelini, yakışanını dokumada ileri teknolojisiyle önderdir. Epengle kadifedir> Mobilyayı gösterip güzelleştiren kadife. Yıllar geçer Epengle kalır. Onun için kadife, her zaman adıyla alınır, Epengle alınır. I BİR DAKİKA LÜTFENÎ Size yol gösterilmesini fakat emredilmemesini, çok yüksek kazanç verilmesini fakat smırlandırılmamasını istiyorsanız bugün sizin için başlangıç olabilir. ELİN GÖRÜŞELtM ilpa A.Ş. Bestekâr Sokak 39/9 Kavaklıdere ANKARA ' İŞLETMELERt GENEL MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN RİZE 45 ADET KANTAR BAŞLIĞI SATIN ALINACAKTIR 1 Işletmderimize montaj yapılacak 4060 ton çekerli 45 adet kapalı sistem, emniyet tertibatlı kamyon kantar ba$h£ı teklif alma usulü ile satınatınacakür. 2 Bu işe aiı şarlnanıeler; a) Çay Işletnreleri Genel Müdürluğü, Satınalma MüdürlüğüRİZE, b) Çay Paketleme Fabrikası Müdürlüğü, Büyükdere tSTANBUL, c) Ankara Böige Müdürlüğü, Maliye ve Gümrük Bakanlığı E Binası 7. kat OperaANKARA adreslerinden ücrctsiz temin edilebilir. 3 Ihaleye katılraak isteyen flmıaların şartname esaslan dahilinde hazırlayacaklan teklif mektuplannı en geç 8.10.1987 gttnü mesai saatı sonuna kadar Çay Işletmeleri Genel Müdürlüğü Rize, adresinde bulunacak jeküde iadeü taahhütlü olarak göndcrmeleri veya belirtilen taribe kadar elden vermeleri gerekmektedir. 4 Postada meydana gdecek gecikmeler ve telgrafla yapılacak müracaatlar kabul edilmez. 5 Genel Müdürlüğümüz 2886 sayılı kanununa tabi olmayıp ihaJeyi yapıp yapmamakta, kısmen veya diledigine yapmakta serbesttir. Basın: 1187 ÇAY Epengle, kendini yeniledi, kadife yenilendi modada. Canlı renkleri, yumuşak tuşesiyle kadife şimdi Epengle'de yaşıyor. Yıllardır, Epengle dokuyo^ Türkiye kadifeleniyor. bosfor turizm İSTANBULAfİNA Bütün Avrupa şehirleriyle bağlantılı muntazam otobüs seferleri. İSTANBUL (Uerkez): Mete Cad. No U Taksim Tel. 151 70 00(5 Hat) ÇİFTEHAVUZLAR: Bağdat Cad. no 234 Tel 360 58 57 ANKARA Aöem Yavuz Sok No. 3/1 Kızılsy Tel 134 47 40 Epengle " İhtisasım Kadife" Epengle, bir FENİŞ Holding iştirakidir. BAYANLAR çocuk bakarak tngilizce öğrejımeyi ancak AuPairlik yaparak gerçekleştirebilirsiniz. 158 53 42
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle