Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 EYLÜL 1987 CUMHURİYET/7 Peryijman'dan Salvador Dali, Barcelona'da yaşayan o en alçak ve en dahi gazetecinin, "Sizce evrenin başlangıcı nedir?" sorusuna, yerçekimi yasalanna karşı dikilen ünlü bıyıklarını titretmeden şu yanıtı veriyor: "Tüm evrenin merkezi Perpignan Gan'dır." MİNE G. SAULNIER PERPİGNAN, (Fransa) Takvimler, 194O'lı yılların dibini kazımakta. Özgur Avrupa, Ispanya'ya küskün. Franco'nun imparatorluğu tüm kepenklerini indirmiş, için için süren bir yangın küllemede... Salvador Dali, Barcelona'da yaşayan o en alçak ve en dahi bir gazetecinin: "Sizce evrenin başlangıcı nedir?" sorusuna, yerçekimi yasalanna karşı dikilen ünlü bıyıklarını titretmeden şu yanıtı veriyor: "Tüm evrenin merkezi Perpignan Gan'dır. Ve sözii daha uzatmadan, bir eli sevgili Gala'sının elinde, serbest kalan ötekisiyle optik harikalarını yaratmaya dönuyor. Dali'nin ustası olduğu, saçmayı sıvazlayıp geçen şaşırtmacalar dizisindeki bu cevherin anlamı, aslında dünya için ne denli yorumsuz ise Perpignanlılar için de o denli açık. Ispanya'nın dışarıyla ilişkilerinin kopuk olduğu yıllar boyunca hazretin tüm tabloları Barcelona'dan tren yoluyla Perpignan'a iletiliyor ve dünya sanat borsalarına Fransa'ya bağlı bu minik sınır kentinden pazarlanıyor. Gitsin tablolar, gelsin paralar. Ispanya iç savaşıymış... Franco'nun elini sıkmamalıymış, falan... E>ali'ye bunlann hepsi vız. Saatler yumuşak hamur gibi. Barcelona da Katalunya, Perpignan da Katalunya. Dali de her şeyden önce Katalan. Bıyığımn ucundan fırçasının sapına kadar hem de.Fransa'ymış, lspanya'ymış, ona ne? Katalunya ilk bakışta Bask ülkesinin kaderini paylaşıyor gibidir. Fransa ile îspanya, Atlas Okyanusu kıyılarındaki Bask ülkesini nasıl bölüştülerse, Akdenize açılan Katalunya'yı da öylesine iki şak etmişler ortadan. Yarısı benim, yarısı senin. Toprak hırsı mı? Sanmıyoruz. Bu iki ülkeyi ortalarından Pirene sıra dağları böler asıl. Fransa ile tspanya olsa olsa bu doğal sınırdan yararlanmışlardır. Açıklaması her ncyse durum odur ki dili ayrı, kultürü aykırı iki ülke, daha güçlü iki başka devlet tarafından yutulmuştur. Basklar için, "Bağımsız devlet olmak isteyip de olamayanlar", Katalanlar içinse "Bağımsız devlet olabilecekken bunu istemeyenler" tarumlaması yapıIır çokbilmiş çevrelerde. Görünüşte benzerler demiştik değil mi? Aslında Pirene dağları kadar fark vardır Katalunya ile Bask ülkesi arasında. Basklar dört bin yıldır hiç bir sanat varhğı gösterememiş, yazıh kültürü olmayan, alabildiğine köylülükten birdenbire sanayi devrimi yapıp zenginleşen, "sonradan olma" bir toplum yapısı gösterir. Katalanlar ise dünyaya evrensel ölçüde insanlar armağan etmiş, bağımsızhktı falan umursamadan lspanya'nın en verimli sanayi ve ticaret dilimini elinde tutan köklü bir burjuvazi düzeni sergilerler. Vittorio Gassman, Barcelona'ya gelir ltalyanca Shakespeare oynamaya, Bilbao'ya değil. Karalan deyince akla, dahi mimar Gaudi, Bofill, Dali, soprano Monserrat Caballe ve birçok dünya çapında sanatçı gelir. Basklarınsa tipik köy evleri, kara bereleri, çoban bastonları ve keçi peynirleri tanınır Avrupa'da. Bir de Türk gibi kuvvetli sözüne rakip çıkınca acı güçleri. Halat çekme, ağırlık kaldırma, en iyi oküzü yetiştirme yanşları pek ünlüdür. Katalunya'yı bir bütun olarak düşünürseic, başkent Barcelona'dan sonraki en önemli tarihsel merkezi, eski Mayorka Krallarının yaşadığı Perpignan'dır. Çok kişisel kanımca, Fransa'nın Akdeniz kıyılanndakı en guzel kenti Perpignan, en olağanüstü kıyı şeridi Katalunya sahıheridir. Sırtını Pirene dağları na dayayan kesintisiz 200 km'lik kumsalı ve üstüne ortaçağ kaleleri tünemiş dantel gibi kayalık sahili ile dört mevsim güneşe ışır bu güzel yöre. Fransızlığı, futbol takımı tutar gibi kabullenmiştir Katalanlar. Devlet kapısında Fransızca; çarşı pazar, hele hele evde Katalanca konuşulur. Ispanyol bölgesinde ise daha da çatallıdır dil sorunu. Perpignan'da her şeye rağmen once Fransızca, sonra Katalanca iken; Barselona'da resmi dil Katalancadır. Ispanyolca ise ikinci derecede fercihli anadil muamelesi görmektedir. Baskların diline getirdiği fconuşma yasağı ile bugun onarılmaz yaralar açmayı başaran Franco. Tanm öylesine cömert ki... Casus avcmna Işçi Partisi desteği Yasakh 'muzır' kitaptan bir alıntı mı yapmış, hükümetin eli, kolu, bacağı hemen oraya uzanıverir. Halkı "muzırattan" korumak için. Herkesin bildiği ve kimsenin sözünü edemediği Casııs Avcısı'nın, Işçi Partisi kurultayında satışının yapılıp yapılmayacağı merakla beklenirken, "serseri yayıncılar" kitaptan 20 bin tane basacaklarını açıkladı. EDİP EMtL ÖYMEN LONDRA "Bir süredir Ingilizce'de yayımlanan Sov>etler Birligi Komünist Parti gazetesi Pravda'nın geçenlerde O\ford'da neden toplatıldı?" sorusuna, "(A) Gorbaçov ve Madonna hakkında dedikodu yapmıştı. (B) Sovyet tahıl ürünü haberi yanlıstı. (C) Casus Avcısı'nden alınlı yayınlamıştı" karşılıkları veriliyor. "Sonınun yanıtı elbette ( C ) " diyenlere kitaptan bir kopya ne yazık ki veremiyoruz. "Sonınun Avctsı raı? Artık sıktı" Halkta genel kanı bu. Ama halk unutsa dahi hukümet unutmaz. Hükumet "müteyakkızdır". Halkın iyiliği için haikın neyi, nasıl, niçin okuyacağını okumayacağını bilir. Casus Avcısı'ndan bir yerde biri alıntı mı yapmış, hükümetin eli, kolu, bacağı, kancası hemen oraya uzanıverir. Halkı muzjrauan korumak için, Oxford'dan Dubai'ye kadar. Ama, alanların afrasına, alamayanların iç ezikliğine yol açan, herkesin bildiği ve kimsenin sözünü edemediği yasakh muzır kitap, acaba birkaç hafta içinde lşçi Partisi kurultayında satılmaya mı başlanacak? Bunu kurultay başladığında göreceğiz. "Serseri yayıncılar" ise, kitaptan 20 bin tane basacaklarını açıkladı. Kimlikleri belirsiz bu "serseri"lerin yine de bir basın bultenleri var. "Yeni bir tür şiddet yanlısı punk anarşist" olarak tanıtıyorlar kendilerini. "Lordlar Kamarası'nın ickiden sızmış. içi gecmiş bunak ihtiyarlan koydu bu yasagı. Özgurlükçülügü kimselere bırakmayan basın da sadece başyazı yayımlayarak 'bu yasak çiğnenmek uzere kondu' diye vmldadı" diyorlar. "Serseri yayıncılar"ın bu işi sırf serserilik için yapmaları da mümkun. Tıpkı bir ara kitabı da satanların yaptıkları gibi. Hükümetin antenleri henüz "serseri yayıncüar"ı bulamadı, ama Basra Körfezi'ne de uzandı. Hayır, bunalımdan ötürü değil, Dubai'de bir gazeteyi paylamak için. lngilizce basılan "Gulf News" meğer kitaptan alıntı yapmamış mı? Hem de renkli ekinde. Gazeteyi Ingilizler alıyor. Körfez şu sıralarda kimbilir " h a n g i " amaçlarla oralara yayılmış Ingilizlerİe dolu. Onların kafalarını "igfal etmek" ne demek oluyor? Dubai, tngiliz Uluslar Topluluğu'na üye olsaydı, başına gelecek vardı. Ama Ingiliz aslanı Dubai de Viktorya devrindeki gibi kükreyemedi. Gazete, aslanın gözünün içine baka baka yayınını sürdürdü. " H o n g Kong Sunday Morning P o s t " o kadar şanslı değil işte. Ne de olsa eski koloni. Önce yayına başladılar, sonra onlara öyle bir "höt" çekildi ki yayın falan kalmadı ortada.Şimdi " H o n g Kong'da yargıçlar var m ı ? " diye soruluyor. Varsa bile çok geç. Yargıçlar esas Londra'da... Casus Avcısı davası gelecek ay başlıyor. Duyduk duymadık demeyin. Hele panayırlar bilsin. Yani parti kurultayları. Sıra "başpanayıra" gelecek, yani davaya. Londra'dan Zürih'ten Ortadireğin şansı yok Bütün bunlar arkadaşımız O.Ultgay'ın ortaya döktüğü sayılar ve çizelgelerle anlatmaya uğraştığı k.onuiar. Politikacılar da zaten bu işi halk anlamasın diye öylesine dallandınr budaklandınrlar ki sonunda adam sersem sepete çevrilir, millete boş vcrdirirler. Isviçre Sosyal Demokraüan (SPS) 700 ocak, bucak başkanlığı bulundukları bölgelerdeki arsa ederlerini incelemiş. Sonucu: Başkent Bern'de «yılar çukunınun ötesindeki biiyük çukurda, tuğladan yapüklan Isviçre haritasmda gözler önüne sermişler. Buna göre, Neu Chatel Kaıitonu Buttnes kasabasında 25 frank olan metrekare arsa, Zürih kenti ıçine çakılı kazıkta 47500'e (30 milyon TL üzerinde) etiketlenmiş. Bu girişimle Isviçre'nin salt yüksek dağlar değil, yüksek fıyatlar ülkesi de olduğu scrgilenmek isteniyor. Ayrıca SPS: "Kiracı, zanaatklr, çiftçi için kapkara, spcköiıtörier ve super zenginler için pespembe bir görüntim" diyorlar. 'Metrekare ederinin dünyada en degerii iilkesindeyiz. Sürekli; azlar daha çofu, çoklar ise daha izı elde ediyorlar." ; Ne o, bu anlattıklanm, size hiç yab'uıcı gehni! yor mu. kendimizden mi örnek veriyorum diyor! sunuz. Evet, evet bir benzerlik var, ama bunu uy; gulayanlarda mı desem, uygulayanları seçenlerde mi? Nereye gidilse ortadireğin kazıktan kurtulma olanağı yok galiba. ; Kesintisiz 200 km 'lik kumsal ve üstüne ortaçağ kaleleri tünemis dantel gibi kayalık sahili ile dört mevsim güneşe ışır bu güzel yöre. Katalanların kültür birikimi ile baş edememiştir. Hiç böyle bir yaptınmcılık peşinde dolaşmayan Fransa ise kendi tarafında kalan gerek Bask, gerek Katalan bölgesinde daha güçlü bir egemenlik kurmayı başarmış. Perpignan, tarihsel ve doğal guzellikleri bir yana bırakılırsa, orneğin komşusu Montpellier'ye oranla epeyce geri kalmış bir kent. Yirmi küsur yıldır önce sosyalistken sonradan sağa geçen, tek ayağı çukurda bir ademi belediye başkanı seçe seçe. halkın buyük çoğunluğu da fosilleşmiş. Aşırı sağcı Le Pen'in partisinin en yuksek oy oranı gösterdiği bölge. Milli Cephe denilen bu parti, oyların "^ 28'ini topluyor burada. Katalanların yabancı sevmezliği oldum olası ünlü zaten. Ama, Perpignan'da düşmanlık boyutlarına ulaşıyor. Hele Araplara karşı. Kente yıllardır yeni bir çivi çakılmamış. Ileriye dönük hiç bir yaratıcı tasarı söz konusu değil. Artık gozlerinin feri kaçmış be,lediye başkanı, kafasının titre*" mesine karşı aldığı damlaların saatini beklerken; yirmi yıldır aynı adamı seçmekten pek mutlu, orta siklet Perpignanlı da dükkanın önüne attığı iskemlede, Arap olmasa da nefret ettiği yabancı turistin akıtacağı dövizİeri bekliyor. Çünkü öpülse de öpülmese de geliyor turist. Güneş öylesine parlak, şarap hoş kokulu ve kumsal ve deniz ve Tann öylesine cömert ki buralara .. Üstsüzu de geliyor babam, altsızı da geiiyor. Düşüğü kalkığı, bitişiği ayrığı, dirisi ve porsüğü, uçları dışarda ve içerde olanıyla plajlar meme dolup taşıyor. Alıcıdan geçtik, bakıcısı bile yok bu işin. Öylesine gına. Ama altsızlar hâlâ evet, henüz umut var bir kıyımcık ilgi çekmekte devam. Heie altsız erkek olur da kumda tenis oynarsa; sağa sola kurtarışla r yapışını seyretmek, ne gam bırakıyor insanda ne keder. Yalnız Katalunya değil, tüm Fransa turist dolup taşıyor yaz aylarında. Hele ağustos ayında ülke nüfusu bir misli katlanmakta. Fransa, ABD'den sonra dünyanın turizmden en fazla gelir sağlayan ikinci ülkesi. Bu işi de tspanya'dan daha akıllıca yapmış. Kumsalları, yabancı istilasından daha tehlikeli olan beton ordularına karşı kararlılıkla savunuyor. Parasız, duvarsız ve tel örgusuz guzelim Katalunya kumsallannda bir damla ma2ot yapışmadı henuz tabanımıza. Naylon torbalar ve plastik şişeler yüzmüyor denizinde. Bugün haberi geldi, Barcelona'da iki kişi olmüş hava kirliliğinden. Önce deniz ölmüştü orada. Fransız takımındaki Katalanlar bugün bir gol attı, İspanyol takımında oynayan akrabalanna. Politikacılar enflasyon işini halk anlamasın diye öyle bir dallandırır budaklandırır ki sonunda adamı serseme çevirir ve millete boş verdirirler. DOGAN ABALIOGLU ZÜRİH Sert paralardan sayılan Isviçre Frangı bu duru.Tiunu sürdürebilecek mi? Konu güncel. Yıllık enflasyon haziranda yüzde 1,3 iken temmuzda 0,5 fazlasıyla 1,8'i bulmuş. Ancak bu hesaplann 6. aydan 7. aya kayduilmasından kaynaklanan bir olguymuş. Ve perde arkasındaki durum çok başka. Petrolün 1985'den 1986 ortasına kadar varil başına 10 dolardan fazla düşüşü yanında, o zamanki Amerikan parası da değerinin yansını yitirmiş. 1985'teki 7,25 milyar Isviçre Frangı petrol ürünlerine karşılık, 1986'da salt 4,18 milyar ödenmiş. Aynı koşulla Kuzey Amerika'dan 1985'de içalıma 4.88 milyar yerine, yüzde 13 eksiğiyle bir yıl daha 4,25 milyar transfer edilmiş. Ve gelen dörtte bir fazla malı daha az parayla almışlar. Perdeyi araladığımızda ise görünüm şu: Isıtma ve aydınlatma giderlerinin düşüşü tüketiciye yansıtılmadığına göre eski alışla, şimdiki ucuzluğun arasındaki boşluk nerede? Bordeaıvc'dan Şatoda yağmıırsıız düğün vaifışekler aydınlattığı zaman, üst katta iş pişirdiklerini gordiinuz mü?" "Balayı için Karayipler'e gidenin aklına şaşarım; avam dolu..!' Epilog: 5 eylül cumartesi gecesi, de Froimontlar'ın kızı Odile ile Lemaitreler'ın oğlu Sergey, Bordeaux ile Angouleme arasındaki Les Epergeons şatosunda mükellef bir duğun töreniyle evlendiler. Yağmur yağmadı ve gökyüzu, samanyolu seçilecek kadar berraktı. Odile'nin küçük kardeşi Isabelle, mutlu evliliklerde düğünlerin yağmurlu geçtiğini söyledi. Odile'nin ikiz kardeşi Cybille, gerçeklerin, çocuklann ağzından cıktığını söyledi. Gilles Amca, Eski Ahid'in İsa'ya suresini okudu ve Odile ile Sergey'in evliliğini, Mesih dünyaya yeniden gelene kadar takdis etti. Thun'dan t'akat çocuklarının elbiseleri De Froimont ailesi varlıklı dahi sayılsa, çok "Burberry's"e ısmarlanmıştı. uzun süredir kemerleri sıkıyor, Les Epergeons Sergey'in üstünde frak vardı. Simalikanesine rağmen. Ancak kızlarınm lindir şapkasmı elinde tutuyordu. Mihraba doğnı yurüduler. Nikadüğününde, Odile'nin mutluluğu için, havai hı kıymak için Kamerun'dan kalfışeklerin atımı için bile Paris'ten uzman kıp gelen cizvit papazı Gilles getiriyorlar. Amca, ellerini kavuşturdu ve Eski Ahid'in Isa'ya suresinden 54. Odile'nin küçük kardeşi tsabelle, mutlu babı okudu: "Sana merhamel evlilikler de düğünlerin yağmurlu eden Rab diyor ki: Çiinkü Nuh geçtiğini söyledi. sulan artık yeryüzunü basmayacak diye nasıl and etlimse, sana le'nin mutluluğu için hiçbir fedaHADt ULUENGİN karşı öfkelenmeyeceğim ve seni kârlıktan kaçınılmamış ve uç yuz yetmiş kişilik düğün töreninin azarlamayacagım diye de and etBORDEAUX (Les Epergeons) organizasyonu Bordeaux'nun en tim. Çiinkü dağlar yerinden kal Açıklama: Genel olarak bü soylu lokantasından gelen metr kar ve lepeler sarsılır, fakat inatün tek tannlı dinlerde, özel ola dotellere tevdi edilmiştir. Gece yetim senin üzerinden kalkmaz rak da Hıristiyanlıkta, evlilik düzenlenecek havai fişek atımı ve selamel andım sarsılrnaz." Gilles Amca, Rab adına, Mermukaddestir. Papazm kutsanmış için ise Paris'ten bir uzman çağyem adına, İsa adına, Odile ve ekmeği gelin ve damadın ağzına rılmıştır. Sergey'in evliliğini takdis etti. vermesiyle, evlilik, Mesih'in yerArife gecesi: Bütün de FroiKupadan mukaddes şarabı içti ve yüzüne yeniden ineceği güne kamont ailesinin, mustakbel damakutsal ekmeği yeni evlilere yedirdar süreklilik kazanır. Fransa'dın, mustakbel kayınvalide ve di. Kiliseden çıkarken, Bach'ın da, soyadlannın başına küçük kayınpederin, Odile'nin Paris'ten harfle yazüan " d e " adalet unvagelen arkadaşlarının, benim ve "Magnifıcat"ı çabyordu. Paris'mnı belirler. Aristokrasi, feodal başkalarının hazır bulunduğu ten gelenler, Neuilly'den, Saint dönemin kalıntısıdır ve toprak akşam yemeğinde son duğun ha Cloud'dan gelenler, mühendis mülkiyeti üzerine inşa edilmiştir. zırlıklarından konuşuldu. Bir mekteplerinde okuyan oğlanlar, Giriş: Bay ve Bayan de Froimemnuniyet ifadesi olarak, Odi Sergeyler'le evlenmek isteyen kızmont'un kızı Odile ile Bay ve Bale'nin ağabeyi François, meteoro lar, Odileler'le evlenmek isteyen yan Lemaitre'nin oğlu Sergey, 5 lojiye tetefon ettiğini ve düğün erkekler, şapkalarını 5. Georges eylül cumartesi günü, Bordeaux günü yağmur yağmayacağını Caddesi'ndeki dükkânlara ısile Angouleme arasında bulunan söyledi. Odile'nin en küçuk kar marlayan madamlar, borsada ve de Froimont ailesinin mülkideşi Isabelle, damdan duşer gi aksiyonlan olan ve Körfez'deki yetindeki Les Epergeons şatobi, "Mutlu evliiiklerin düğünle gelişmeleri yakmdan izleyen beysunda son derece mükellef bir rinde hep ;ağmur y^ğarmış" de ler, şatolarının damlarını onardüğün töreniyle evlendiler. De di. Masada sessizlik oldu. Yan tabilmek için son tarlaları da saFroimontlar'ın beş çocuğundan gına körükle giden Cybille, tan asilzadeler, Odile ve Sergey'in üçüncüsü olan Odile, henüz yir"Gerçek hep çocukların ağzın üstüne pirinç serptiler. Serflerin, dan çıkar" demek munasebetsiz pleblerin torunları, koy eşrafının mi yaşındadır. Lise mezunu liğini gösterdi. Masada ikinci ses ileri gelenleri, Gilles Amca'nın olup, evlilik ertesi, edebiyat fasizlik oldu. Anneanne kalktı ve varlığından dolayı nikâhı kıyınakültesinde Hint mitolojisi dersyanımdaki kıza, piyanoda ya nail olamayan kilise papazı, lerini izleyeceğini söylemektedir. Brahms'ın 4. Senfonisi'ni dört el saygı ile de Froimont ailesini tebDamat Sergey'in ise, isminden versiyonunda çalmayı önerdi. rik ettiler. Şatoya ve şölene döbaşka Ruslukla hiçbir alâkası Damat, aile efradının duvarda nuldü. yoktur. Kendisi yirmi altı yaşınki yağlıboya tablolarına bakmadadır ve Parisli de Froimontlar'a Gece: "Siz Yahudi misiniz?" ya gitti.Ber, yukardaki odama nispeten biraz daha mutevazı bir "Yok, yani Yahudi asıllı Türk çıktım. Yirminci yüzyıl sonu asilailenin çocuğudur. Bilgisayar müsunüz?" "Galiba biraz çok içzade evliliklerinde bile zifaf gemühendisi olan Sergey'in pek tim." "Kim ne derse desin, ben cesini beklemek çok fazla demoçok para kazandığı rivayet ediloyumu Le Pen'e vereceğim. Ne de olduğundan, Odile ve Sergey'mektedir. Yeni eniştesini hiç sevde olsa hepimiz Fransısız!' "'Şu in yattıkları oda bitişiğimdeydi. meyen ve ikiz kardeşi Odile'ye Odile'de de hiç meme yok; oglan oranla çok daha hoş bir kız olan * Hirazdan onlar da çıktılar. Bitibu gece ne tutacak?" "Et biraz şikten bağırmalar ve kufurler Cybille'in iddiasına göre de, Serfazla pişmiş ve sos da soğumuş!' geldi. Odile'nin hıçkırıkları dugey, Odile ile parası ve asalet un"Münasebetsiz falan değilim. yuldu. Cybille, koridorda musvanı için evlenmektedir. HalbuCannes'daki o jigolo ile kırıştıtehzi bir sesle Brassens'in "Hüki, de Froimont ailesi varlıklı sarırken benirn karım olduğunu ziinlii Gelin" şarkısını siylemeyılsa dahi, Les Espergeons maliunuluyordun." "De Froimontlar ye başladı. Sergey hışımla kapıkânesinin mülkiyetine rağmen, da Sergey'den iyi damat bulayı vurdu. Şatonun bahçesinden çok uzun bir süredir kenıcrleri mazlar. Baksanıza, bu yaz bahotomobilin sesi duyuldu. sıkma politikası uygulamaktadır. çıvan bile tutamamışlar!" "BaŞatonun damını aktarabilmek caklarıma dokunurken kocama için eldeki son tarla da geçen yıl Duğun gunü: Odile, beyaz ordikkat el." "Sergey fakuliede>köylülere satılmıştır.Ancak Odiganzadan gelinlik giymişti ve reken de Allah'a inamyordu!' "ha İsvîçreli olmak MEHMET BASUTÇU THUN (tsviçre) ltalya ve tsviçre. İşte, birbirlerinden çok farklı iki komşu ülke daha... Kalıplaşmış tanımların, bilinen karakter özelliklerinin ardında yatan öze yaklaşmak ve bu insanları daha yakmdan tanımak pek kolay değil. İtalyanlann doğal sıcakhğı, gevezelikleri, ilişkileri bir yerde yüzeysel kılabilirken; Isviçrelilerin dışa dönük yüzlerindeki kapalı ve dönük görunüm, çoğu kez, gerçek bir iletişim kurmayı engelleyebiliyor. Evet, bir Venedik Şenliği daha son buldu. Izlediğimiz filmlerin çoğunda, Italyanlar yine yaşam dolu, ağlarkcn melodramatik, gulerken de komik olabilen, köşeyi dönme felsefesini benimsemiş bencil ve bireysel insanlar olarak yansıdılar beyazperdeye... İsviçrelilere gelince, onlar da bildiğimiz kişiliklerine uygundular: Doğayla birlikte sertleşmiş, tedirgin, kuşkulu ve genellikle hüzünlü insanlar... Yerleşmiş, giderek karikatürleşmiş değer yargılarının da, doğal olarak belirli bazı gerçeklerden kaynaklandığını unutmamak gerekiyor. Dönüşte Isviçre'nin güzel koşelerinden biri olan Thun gölü kıyısında birkaç gün dinleneceğim. Alplerin güney yamaçlarıru aşıp sınırdan adım atar atmaz, karşımıza bıçakla kesilmişçesine değişen hambaşka bir dünya çıkacağını biliyoruz, ama her seferinde yeniden şaşkınlığa düşmemek olanaksız. Çelişkiler, yalmz çevredeki guzelliklerin temiz ve duzenli görünümünden kaynaklanmıyor. Daha ilk adımda, değişik kurallan olan bir yaşam biçiminin rahatlatıcı, güven verici, ama bir ölçude de iç sıkan v^rlığını duyumsayıveriyorsunuz. Lokantalarda önünuze gelen faturayı inceden inceye gözden geçirip, 'elde olmayan yanlışlar'ı aramak gerekmiyor. Otomobilinizin ya da evinizin kapısını açık bırakabilirsiniz, sokaktan geçen birine yolunuzu sorduğunuzda, istediğiniz bilgiyi kibarca, Fransızca ya da İngilizce olarak veriyor, ama sınırın öte yakasında olduğu gibi konuşmayı sürdürerek, yolun bir bolümünu sizinle beraber yapmayı rahatsız etmemek için olsa gerek teklif etmeyi bile düşünmuyor... Thun gölü, Alman İsviçresi'nin sevimli göllerinden birisi. Dağlar yemyeşil kıvrımlanyla temiz sulara dek iniyor. Duzenli ve bakımlı villalar doganın guzelliğıni bozmamış. Çevrede neredeyse çıt çıkmıyor. tnsanlar alçak sesle, heyecansız konuşuyorlar... Gölün serinletici sularından çıkıp, boş bir alanı yeşillendiren doğal çimenlerin uzerine uzanıyoruz. Bizden başka kimse vok çevrede. Gurültu etmıyoruz, sağımızı solumuzu kirleteceğimiz de yok; piknik yapmıyor, guneşleniyoruz sadece. Yarım saat sonra, yukanlardan bir adam iniyor. Elinde, bir kazığa çivilenmiş tahta bir levha var. Üzerine 'çimenlere oturmak yasak" diye yazmış. Gelip on metre otemize çakıyor. Yüzunün cizgileri <ertleşmiş, gülümsüyoruz, yumuşuyor biraz. Insancılhğından mı, yok>a aldığı eğitimin etkkivle mi. bilemtvorum. "Herkes gelip burada güneşlenir*, bizim göriışıimüz lekelenir. Biraz olede plajlar var" denıeye getiriyor. Paris'ten Röturh Ariane füzesi Dijital saat, atışa 6 dakika kala bir anda durdu. TV ekranında görünen Kourou üssünün îüm göreviileri birbirlerine bakîı. Avrupa Füzesi Ariane uzaya fırlatılacaktı. SABETAY VAROL PARİS Yakın zamana kadar uç kamu kanalı ve dç güdük ozel kanaldan oluşan Fransız televıyon yaşamı, bir kaç ay içmde büyük bir hızla gdrüntüsunü değiştirdi. Örneğın, sosyal hükümetin xon haftaiarında, ımtiyazı Italyan TV kralı SHvio Bertusconni ile Fransız milyarder Jerom Seydoux'nun kurduğu ortakhğa verilen beşinci kanal, sağ hükümetin iktidar olmasmdan sonra çıkartlan yasaiarla bu kez Berlusconni ile Fransız yazılı basmmın sağ eğilimli krah Robert Hersant arasında kurulan ortakhğa devredildi. Birinci kanal ise insaat müteahhidı Francıs Bouygues'a satıldı. Şimdiye dek haber yaymı olnıayan 5. kartaî geçen haftadan itibaren ilk kez haberciliğe de başladı. Kamu TV'lerinden yüksek paralar vererek transfer edilen spikerler ve yorumcular aracıhğıyla, kendi deyişiyle "Plünılisl" yani çok yönlti habercüik anlayışına uygun olarak bu özel kanal Fransız kamuoyunu biçimlendiren unsurlardan biri haline geldi. Kurulduğundan beri ikinci sınıf dizi film seyTettirmeye halkı aiıştıran HersantBerlusconni ortakiıgıran ürünü kanal, New York'ta yapılan U.S. Open Tenis Turnuvası'nın yayın haklarını satın alarak ilk hamlesini yaptı. Geçen pazartesinden itibaren ilk haber bultenleri ügiyle izlendi. Bir gece sonra gene AUantık ötesinden başka bir olay, bir kez daha 5. kanahn gecenin geç saatlerine kadar açık kalmasına yol açtı. Çarşambayı perşembeye bağlayan gece olayın geçtiği yer, Fransız Guyane'ındaki Kourou Üssü idi.Bir buçuk yılhk ara. dan sonra Avrupa füzesi Ariane uzaya fırlatılacaktı. 1986'run başlannda aynı füzenin aynı modeli tüm atış hazırhklannı yaprnış, ancak sor anda meydana geien bir arıza yüzünden, atış başansıziığa uğramış, olayı yerinde iziemeye giden Cumhurbaşka m Mitterrand, iştahı kursağmda Paris'e geri dönmüştü. Ne olur ne olmaz diyerek, geçen günkü fırlatışı bizzat ve yerinde iziemeye giden önemli politik lider çıkmadı. Herkes küçuk ekranın başına dikilmiş "Avrupa uzay tekaolojisinin vereceği smavı" konutundan izlemeyi yeğlemişti. Saniyesi saniyesine atış için önceden sıfıra ayarh dijital saat ekranda gözüİctu. Gerçi Ariane projesi tüm Batı Avrupa ülkelerinin ortak yatırımı ama bazı özel nedenlerle Fransızlar bu füzeve ayncalıklı bir yaklaşım içindeler. Parçalan yirmi kadar irili ufakh firma tarafından imal ediliyor, ama birleştirme ve fırlatma işîevleri, Frar.sız âenü aşm vilayetleri"nden Guyane'daki Kourou Üssü'nde yerine getiriliyor. Proje şefi bir Fransız ve tahrik motorlarında Fransız S.E.P firması sorurnluluk yükleniyor. İşte saydığımız ve saymadığımız tüm bu nedenlerden ötürü, gecenin ilerlemiş saatlerine karşın, bir çok Fransız ekran başında Ariane'in başarıstnı ya da başansızhğınj heyecanla izliyordu. EHjitai saat atışa tastamam âltı dakika kaldıgına işaret ederken bir anda durdu. Ekranda görünen Kourou Üssü'nün tum göreviileri birbirlerine baktı. tçlerini sıkınü basuğı yüzlerinden okunuyordu. üssün bir numarah sorumlusu, altı dakika kala meydana gelen duraklamanm nedenini bir türlü açıklayamıyor ve seyirciye beklemelerini ogütlüyordu. Bir kaç dakika sonra anzamn nereden kaynaklandığmm açıklanması için yirmi dakikahk bir süreye gerek olduğu açıklandı. Sonuçta 19'uncu uçuşunu gerçekleştiren Araine füzesi iki buçuk saate varan bir gecikmeyle havalandı ve biri Avustralya diğeri de Avrupa yapısı olmak üzere iki uyduyu yörtlngelerine başarıyla oturttu.