24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 B ahçıvan, "Bütün bu düzenlemeler 1. Damadın başı aliından çıkıyor"dedL. 1. Damadın tutkusu, Sakret'in mutluluğuydu. Sakret de damada inanıyor, hatta onun çalışmalarına, görevini sürdürmede 1. Damada dayanıyordu". O, Sakret'in konutunda ve yönetimde Sakret'ten sonra ikinci büyük adamdı, etkili insandı. Adaya demokrasi nasıl geldi? KUDETA 2 CÜNEYT ARCAYÜREK Damat bir süre sonra "itimada mazhar tek kişi' konumuna yükseldi. TabiU Sakret üzerindeki etkisi de giderek yoğunlaştı. Sakret L Damadın topladığı bilgilerin tiryakisiydi. 1. Damadın söylediklerine iştah açan ilaç gibi gereksiniyordu. Onun bu etkisi şakşakçılar, dalkavuklar ve çıkarcılar tarafından kısa sürede "keşfedildi". ı 14 AĞUSTOS 1987 MUgERREF HEKJMOGLU ANKARA...ANKA İmbat... Sakret'in Pilli Kargaları Bir gece Ada halkma evlerinden çıkmaması bildirilmişti. Elektrikler söndürülecek, kapılar kapanacak, perdeler indirilecekti. Başını kapıdan uzatan, pencereden bakan her kim oiursa olsun cezalandınlacak, eşiyle bile mercimeği fınna veremeyecekti. Bu kadar katıydı Sakret'in buyruğu. Ada halkı Sakret'in yöntemlerindeki bu sıkılığa karşı çıkacak değildi. Sabah Ada halkı uyandığında çevrelerinde herhangi bir olağanüstü değişiklik •göremedi. Sadece, her evin damında heykel gibi duran, ileriye bakan siyah büyük kargalardan birkaç tane vardı. Ne yer değiştiriyorlar, ne de yiyecek aramak için yere iniyorlardı. Kargalar damlann belirli yerlerinde duruyordu. Kimileri cıvıl avıldı. Deviniyorlar, uçup konuyorlardı. Sakret'ten gelen son buyruk, kargaları incelemek için damlara çıkmayı yasaklamıştı. "Hiçbir şey anlayamadırn usta" dedim bahçıvana. "Bu Ada'mn havasından suyundan otacak" dedi, "tçine bu havayı çeken, suyunu icen biraz budala oluyor." Hakareti sineye çektim, diyecek sözüm yoktu. Ama, bahçıvanın vardı: "Bu sabit kargalar neydi, biliyor musun" diye sordu. Nereden bilebilirdim? "Sakret'in pilli casus kargaları" dedi dingin, çok bilen insanlara özgü bir ses tonuyla. Kargalara bir kez daha baktım. Ben zavallı, ben yıllardır akla hasret! Bahçıvan, "Şlmdi çaktm" dedi. Çakmıştım, jeton düşmüştü. "Evlerin damlannda belirli yerlere pilli kargalar monte edildi" diye anlattı bahçıvan: Birsabah Ada halkı, her damın üstünde 1. Damat'ın yerleştirdiği kuşları gördü akret gizlice verdiği talimatla, tavşanların başının ezilmesini, yılanların görmezlikten gelinmesini, kertenkelelerin ise kollanmasım istemişti. Tavşanları temizleyerek Ada halkmın gözüne giren Sakret'in derneğin başında bir süre daha Kalabilmesi, hele çıkaracağı yeni tüzüğün onaylanması için yılanlarla kertenkelelerin desteğine gereksinimi vardı. S Bahçıvana göre, bu talimata Sakret'in neden gerek gördüğünü geçen olaylar ve sonuçlan anlatacaktı. Tavşanları temizleyerek Ada halkının gözüne giren Sakret'in derneğin başında bir süre daha kalabilmesi, hele çıkaracağı tüzüğün onaylanması için yılanlarla kentenkelelerin desteğine gereksinimi vardı. Eğer yüanlar, Sakret desteklenmezse Ada'ya ge7 lecek yeni felaketleri anlatır biçimde tıslayıp gezmezlerse, kertenkeleler Ada halkına inanç aşılayacak biçimde uzun dillerini çıkarmazlarsa, Sakret'in yeniden başkanlığa gelmesi nasıl sağlanabilirdi... Sakret, 1. Damada, "Uyuma yavrum uyuma" demişti, "esld yöneticiler bizi bir kaşık suda bogarlar. Bizi destekleyecek hiçbir derneksel giiç yok ortada. Yılanlaria kertenkeleler en büyük silahımız. Hele bir desteklerini alalım, sonrası kolay." Imbat güzel bir olay ören kıyılannda. Açıktan tatlı esintiler gelir, ciğerlerimiz bayram eder. Dalgalar coşar, kıyılar köpüğe bulanır. Binlerce şampanya şışesı patlamış gibi, hâftes neşeienir, kahkahalar yukselir.. Dalgalara karşı yüzmeyi çok severim. Ayaöıma yosunlar dolaşır, bozbulanık mavıde denizin coşkusunu yaşarım. Geçen gün yegenimle tartıştık biraz. Imbattan hoşlanmadı, yüzmekten vazgeçip döndu. Denizi çok pis buldu. Ben de onu şımank. Deniz pis olur mu, o bulanıklık yosunlartian dedim. Vbsun/ar doğil, plastik şışeler, krem kutulan, nayhn torbalar, diye saymaya başladı. Denizin değil, insanlann pisliği diye noktaladı. Evet, insanlann pisliği. Kumda güneslenen yabancı turistler şaskın gözlerie bakryoc bu pisliğe. Bayram günlerinde denize, gunes« koçanlar, tuketim guçlerini de geniş ölçude sergilediler kumda... Bir çöplukte oturmaktan da rahatsız olmadılar hiç. Elbet rahatsız olanlar da var. Bir kantoca etlerinde büyük bir torba kıyıyı dolaşıyor, şeftali çekirdeklerini, Karpuz kabuklarını ya da sigara izmarttlerini kuma atan kişitere soruyorlar: Çöpünuzu alabilir miyiz? Soru değil, uyan... Burhaniye belediye başkanına dek uzanıyor bu uyarı. Ama ne oluyor? Hiç, çünkü Burhaniye belediyesinin gözü de, kulağı da, burnu da yok bence. Bu guzelim kryılarda variığını hiç hissettirmeyen bir kuruluş. Kimi günler dinlence değil işkence yaşanryor iskete kcyunda. Devlet Bakanı Ali Bozer'in AT ile itgili gtrişimtenne acıyta gülümsüyorum. Bu pislik, bu umursamazlık, doğaya, insanlara sevgisiz ve saygısız davranışlarta Batı dünyasıyla bütunleşmemize olanak var mı? Geçen gun çop bidonuna bir tepsi karpuz kabuğunu iki metre uzaktan atan bir komşuya seslendim. Ne yapayım, bkton dolu dedi. Kabuklan bir torbaya koymayı düsünmüyor nedense. Sokak hepimizin dedim. Anladı mı acaba? Deniz de hepimizin, kum da, güneş de, ama oyie görmüyoruz, sevgiyie bakmayı, korumayı, güzel bir katkıda bulunmayı beceremiyoruz. Becerdiğimiz gun. biraz utede güneştenen yabancı turistterie gerçekten yan yana yatacağız belki. Plajlarda, kahvelerde, lokantalarda "wof mi, "hayır" mı tartışması yaparken, turistik otelin taşan kanalizasyonunu konuşurken yanyana gelmek kolay değil... * •• Ûren'e gelince Ayvalık'a da bir iki kez uzanırım. Şeytansotrasrnda güneşin batışını seyrederim, Cunda Adası'nda ayın panltısını. Ahmet Yorulmaz'a "merr?aba" derim. Birkaç kitap alırım. Bu kez de "Koku" ile "Vaten dünya"yı aldım. Sonra Şeytan sofrası'na yöneldik. Votda Hakkı ile konuşuyoruz. Hakkı'nın çocukluğunu tanıyorum, babasıyla dolasır, sabahları süt, akşamları sebze satardı. Okumuş, liseyi bitirmiş, üniversiteye girememiş, iş bulamamış, şoförluk yapıyor şimdi. Marmaris'te kamyon şoförlüğü var, şeytanın sofrasına çıkan sapaklarda Datça virajlannı anımsıyor. Bir aralık sordu: Muzlk ister misiniz? Kasetlere baktım. Birdeneyin... Bir kaset çekip koydum. Züttü Livaneli soylemeye basladı. Ben onyargılanmdan utandım, Hakkı gaza bastı gülümseyerek. Bu delikanltlar çok şasırtıyor beni, kaseUeri ve esprileriyte. Şeytanın sofrasına "uyuyan güzel" diyor Hakkı. Gerçekten uyuyor, yirmi bes yıldır geliyorum, insan elinin izini görmüyorum hiç. Böylesi daha iyi belki de... Çünkü insan eli değen yerier doğal güzelliğinı yitiriyor giderek. Gelecek kuşaklar bu güzellikleri değertendirmeyi bizden daha iyi basarır belki... Bu düşunce giderek yerteşiyor bende. Çünkü kimi yerde güzelliğı korumak. değerlendirmek bir yana, doğanın ırzına geçiyor insanlar. Zeytinliklerde tas yığınları, kıyıda yüksek apartmanlar, eski evlerin, dar sokakların soluğunu kesiyor, çarpık kerrtleşmenın çirkinliğini sergiliyor. Cunda güzel meyhanelenyte havasını, dogasını koruyor henüz. Havada balık kokusu, tabağımızda papalinalar, ahtapotlar, midyBierie deniz ürünlerinin tadını duyuyorsunuz tepeden tırnaga, ama kadehinizi uzatırken neye içeceğinizi şasınyorsunuz. Ne çok diteğimiz, ne dinmez özlemimiz var... Yandakı masada Yunan turistleri oturuyor, yryor, içiyor, Şarkılara katılıyor neşeyle. Kimi sarkıları birlikte soylüyoruz, belki de benzer anılar ve özlemlerle. Ama ılişkilerimiz, özlemlerimiz doğrultusunda mı? * * • Bayramın ikinci günü eski dostlarta buluştuk bir kahvede. Sunar Sitesi'nin karsısında salaş bir kahve. Abdullah Baştürk, ilhami Soysal, Şükrü Koç tavla oynar bu kahvede. Tavlayı bırakır soylesiyi uzatırlar. Bayram söyleşileri de bu kahvede yapılıyor arık. O sabah masalarda oturan dostlarımı kucaklrken düsundüm. Uzun yıllardır birlikteyiz. Ortak anılartmız var, neler gordük, neler yaşadık, neler paytastık. Hepsinin ayrı bir öyküsü var. Onurtu bir savası, bir direnişi anımsarken gozlenm yaşarıyor, ama kalbim sevinçle çarpıyor. Çünkü hiçbiri yorgun savaşçı değil. Dürryaya küskün değil, barışık bakıyotiar. Umutla hosgorüyle... Biri sesleniyor masadan: Sizi bulamadık Ankara'ya gitmişsiniz, Tahtakuşlar'da açtlan sergiye götümcektik... Salaş kahvede dağ rüzgarı esti birden. Tahtakuşlar'dan Kazdağının tepelerine uzandım ben de... Bugünlerde tırmanmalı o tepelere. Sarı Kız'a da bir selam çakmalı. Yüzyıllardır orada Sarı Kız. Şu korfezde neler seyretti kimbilir. Kaç uygariığın beşığini salladı. Biraz onu dinlemeli. Mavi kızlara ne diyecek bakalım, körfezin bugünkü durumunu uygartığın neresine oturtacak? Bir soylerttiye göre, San Kız istemezse ulaşmak olanağı yok. Bulutlara oömulüp yolunu kaybediyor. Bizi de geri çevirebilir, bunca çirkirv liği hoş gormesi beklenemez değil mi? Şakşakçılann keşfi 1. Damat, bir süre sonra "itimada mahzar tek kişi" konumuna yükseldi. Tabii, Sakret Üzerindeki etkisi de giderek yoğunlaştı. Sakret, 1. Damadın casus kargalar aracıhğıyla topladığı bilgilerin tiryakisiydi. Sabah kahvaltıda 1. Damadı bir posta dinliyor, akşam yemeklerinde aile bir masa çevresinde toplanınca, 1. Damadın söylediklerine iştah açan ilaç gibi gereksiniyordu. 1. Damadın bu gücü, şakşakçılar, dalkavuklar ve çıkarcılar tarafından kısa sürede "keşfedildi." Bu tipler Sakret'in konutunun arka kapısından giriyor, o küçük binanın bir odasından 1. Damada saygı sunuyor, kuşku yok, kimi kişileri gammazlıyorlardı. 1. Damat kimilerine casus kargalar örgütünden topladığı gizli bilgileri veriyor, Sakret'in işine gelecek ölçulerde bu bilgilerin, bu kişiler aracıhğıyla yayılmasını sağlıyordu. ' A da halkı bir sabah kargalarla tanıştı. Her evin damında heykel gibi, siyah büyük kargalardan birkaç tane duruyordu. Ne yer değiştiriyorlar ne de yiyecek aramak için yere iniyorlardı. Sakret'ten gelen son buyruk, kargaları incelemek için damlara çıkmayı yasaklamıştı. ğer yüanlar, Sakret desteklenmezse Ada'ya gelecek yeni felaketleri anlatır biçimde tıslayıp gezmezlerse, kertenkeleler Ada halkına inanç aşılayacak biçimde uzun dillerini çıkarmazlarsa, Sakret'in yeniden başkanlığa gelmesi nasıl sağlanabilirdı... Bahçıvanın anlattığına göre 1. Damat, Sakret'in konutunda ve yönetimde Sakret'ten sonra ikinci büyük adamdı, etkili insandı. Ada'mn Sakret, ondan da daha ötede 1. Damat tarafından yönetildiği söylenebilirdi. Çünkü Sakret, 1. Damadın verdiği bilgilere dayanarak kararlar alıyor, Ada halkı onünde konuşmalar yapıyordu. 1. Damat dilediği zaman, yönetimde söz sahibi kişileri bir telefonla küçük binaya çağırıyor, buyruklar veriyor, belki de azarhyordu. Çağnlan önemli kişiler, 1. Damadın isteklerine boyun eğiyor, ne derse yapıyorlardı. Olayın ilginç, ne çare, yönetim adına ürpertici yanı buydu. "Mutlu bir aile düzeni" dedim bahçıvana. "Çok dogru" dedi. Sakret'in onayıyla 1. Damat, eşine de bir görev bulmuş, o küçük binada düzenlediği program gereği, Sakret'in kızını öteki adalardaki "casus karga örgütlerinin" neler yaptıklanm inceleyen bir servisin başına getirmişti. "tşin matrak yanı" dedi bahçıvan, "tkes Hanım Sakret'i bırakıp başka Ada'ya gittiğinden bu yana. Dernek Başkanı öteki adalardan gelen hangi konuğu kabul etse >anına 1. Damadın eşini oturtuyordu. Ya da meraklı olduğu gezilerden birini yapmaya çıktığında burnu kalkık ince bedenli kayığının kıçına kurulurken 1. Damadın eşini de yanına altyordu." "Protokol gereği" dedim. "Sen öyle bil"dedi bahçıvan. "Oysa" diye sürdürdü, "günün birinde Maçin Adasından bir konuk geldi Sakret'e. Sakret, 1. Damad'.n eşini sofrada yanına oturttu. Yemekler yenirken Maçin'den gelen konuk 1. Damadın eşinin kulağına eğildi: 'Bizim casus kargaların selamı var' dedi. 1. Damadın eşi görevinin anlaşdmaz, bilinmez olduğunu sanıyordu, meğer gelen giden bütün konuklar, Sakret'in ziyaret ettiği adalardaki derneklerin yöneticileri, 1. Damadın eşinin gizlenen görevini biliyordu." E "Artık Sakret'in gizli ajanlar tutup, para dagıüp Ada halkı arasuıda olup biteni ögrenmesine gerek kalmanuştı. Pilli kargalar evlerde neler konuşuluyorsa anında Sakret'in konutuna aktanyordu." Sakret'in üç yıl önceleri kimi evleri, kişileri izlettiğini, konuşmalan saptadığını biKyordum, ama bu kez uygarlıktan yararlanmıştı. Ada halkının öteki adalardaki uygarlık düzeyine erişmesini sağlayacak yeni yöntemler bulmuş, uygulamaya geçmişti. "Bravo Sakret'e, baksana tek başına neler beceriyor" dedim. 1. damat devrede Bahçıvan güldü, "Çok safsın" dedi: "Bütün bu düzenlemeler 1. Damadın başı altından çıkıyor" diye söze girişti. 1. Damat, Sakret'in konutunun bodrum katında üç yıl önce kurduğu ilkel küçük dinleme laboratuvardan vazgeçmişti. Tekniği geliştirirken Sakret'in konutunun bahçesinde bir başka bina yaptırmış, oraya casus kargaların ilettikleri bilgileri saptayacak araçlan, ayrıca değerlendirme yapacak başka araçlan düzenli biçimde yerleştirmişti. Yanına inandığı birkaç kişi almıştı. Sabahtan akşama dek Ada halkını, hele "manr" kişileri casus kargalar aracıhğıyla izliyor, aldığı raporlan öteki araçlara veriyor, çıkan sonuçlan değerlendirme araçlanna aktarıyordu. Bu şebeke olanca hızıyla çalışıyordu. Ne var ki 1. Damat bahçe içindeki araçlı gereçli küçük binada yaptığı bu çalışmalan derneğin yüksek yararlan icu". kullanmıyordu. 1. Damadın tutkusu, Sakret'in mutluluğuydu. Adamıştı kendini Sakret'e. Sakret de damada inanıyor, hatta onun çahşmalarına, görevini sürdürmede 1. Damada "dayanıyordu." Bahçıvan, bıyıklannı yukarıya doğru kıvırdı eliyle. " 1 . Damat elips biçimindeki bacaklannı açarak, büyttk bir çalımia önümden geçerdi. Bahçede zak kum afaçlannı budar, çiçeklerini toplayıp 1. Damadın eşine, Sakret'in kızına götttrmek için çalışırken 1. Damadı gözlerdim" diye sürdürdü. Anlattıkları ilginçti, not alıyordum. 1. Damat yemek odasına girdi. Sakret, çorbayı büyük bir iştahla içiyordu. Ceketinin düğmelerini ilikleşmişti 1. Damat. Yüzüne saygı maskesini takmış, o küstah, hiç kimseyi beğenmez, küçümseyen davramşlannı kapı önünde paspasın üzerinde bırakmıştı. "Gel bakalun damat!" dedi Sakret. "Bir çorba iç." "Sağolunuz efendim" diye yanıt verdi 1. Damat. Eşi de masanın bir yanına ilişmişti. Bir süre çorbayı içerken Sakret'in çıkardığı iştah kapayan sesler duyuldu. Sonra Sakret, kâğıt peçeteyle ağzını sildi, 1. Damada döndü. "Ne var ne yok?" diye sordu. "Her şey var, hiçbir şey yok, sizin isteğinize bağlı" diye yanıt verdi 1. Damat. "Her şeyi anlat ilk başta" diye buyurdu Sakret. 1. Damat bir iki öksürdü, sesini ayarladı: "Tavşanlar kokakrasiyi yeterli bulmuyorlar" dedi yavaşça. Sakret'i kızdırmaya gelmezdi. "Boş ver onları, ne yapabilirier ki?" dedi Sakret. "YdanUr yavaş yavaş dernekte hemen her odaya yerleşti. Sokakta, kırda, deniz kıyısında dilediklerini yapryor, dilediklerini söyliiyorlar" dedi 1. Damat. Sakret, "Onlar bizdendir. çaktınnazlar ama destekler bizi, boş ver"dedi. Bir de kertenkelelerde hafif bir çoğalma gözetiliyor" diye açıklamalanm sürdürdü 1. Damat. Sakret, "Eee" dedi. "Ne olmuş kertenkelelere?" 1. Damat, "Kimi dernek yetkililerinde bir tedirginlik yok, ama yaam çizim işiyle uğraşan 'it'lerde bazı kıpırdanmalar görüliiyor" dedi. Sakret'te hiçbir tepki görülmedi. Tersine memnuniyetini gösteren bir tebessüm dudaklannda yayıldı: "Kertenkeleler yararlıdır. Dinginlikleri, saygılı duruşlan, terbiyeli davranışlarıyla Ada halkının gözdesidirler, tabii bizim de en büyük destekçimiz" dedi. Sakret, ayağa kalktı, masadan biraz öteye gitti, yere diz çöktü, iki kolunu yere yatay duruma getirdi. Bu davranış biçimi Sakret'in dua ettiğini gösterirdi. 1. Damat, "Kabul olunsun" dedi gözleri kapalı, huşu içinde. "Anlattıklannız kabul olundu" diye yanıtladı Sakret. SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL CALJSANLARIN "Yılda 90 gün yıprannıa" SORl: Sosyal Sigortalar Kurumu ile Emekli Sandıgı'na bağlı olarak çeşitli kamu kuruluşlarında hizmetlerim oldu. 1965 yılında sigortalı olarak çalışma>a başladım ve 1969'da askeri gittim. 1973 yılından bu yana da bir kamu kunıluşunda "tekne sörveyörü" olarak çalışmaktayım. (Onarım gernilerinin: yakıt, motorin. balast, pis su sarnıçları, sintineleri bova ve kaynak sırasında çeşitli zehirli işlerin içinde çalışmaktayım). 1) Yeni çıkan yasaya göre, yılda 90 gün yıpranma alabilir miyim? 2) Askerlik suremi borçlanmam bana yarar sağlar mı? 3) Bu durumda emekli olabilir miyim? Kertenkeleler kollansın Sakret gizlice verdiği talimatla, tavşanların başının ezilmesini, yılanların görmezlikten gelinmesini, kertenkelelerin ise kollanmasım istemişti. YANIT: Sosyal Sigortalar Yasası kapsamında ağır ve yıpratıcı nitelikte görülen bazı işlerde çahşanlann her çalışma yıh için 90 günlük bir sürenin aynca sigortablık süresine eklenmesi, 9 Temmuz 1987'de yürürlüğe giren 3395 sayılı yasa ile öngörülmüştür. Eylül 1987'de yürürlüğe girecek bu değişiklikten. ağır ve yıpratıa nitelikte görülen bazı işlerde çalışan sigonalılar da yararlanacaktır. Yasadan yararlanması öngörülen sigortalılar: Sigortalılar 111 Gemi adamları, gemı atesçileri, kömürculer. dalgıçlar IV Azotlu gübre ve şeker sanayiinde, fabrika. atolye havuz ve depolarda, trafo binalannda çahşanlar Hizmelın geçtiği yer Eklenecek süre SÜRECEK T.C. BAŞBAKANLIK HAZİNE VE DIŞ TtCARET MÜSTEŞARLIĞI BANKALAR YEMİNLİ MURAKIP YARDIMCILIĞI GtRİŞ SINAVI T.C. Başbakanhk Hazine ve Ehş Ticaret Müsteşarlığı BANKALAR YEMİNLİ MURAKIPLARI KURULU BAŞKANLlĞI'nca yapılacak yarışma sınavı ile yeterli sayıda Bankalar Yeminli Murakıp Yardımcısı alınacaktır. 1 Yazıii =inavlar, İ9, 20, 21 Ekim 198? tarihlerinde Ankara ve Isıatıbıjftiıj >ap:Uvakiir. Yazılı sına^ı kazcnanîar Ankara'da sözlü sınava tabi tutulacaktır. 2 Sınava k.ahlabilmek için: a) Devlet Memurlan Kanunu'nun 48. Maddesi'ndeki nitelikleri taşımak, b) 1987 yıh ocak ayı başında 30 yaşını doldurmanuş olmak, c) Üniversitelerin Siyasal Bilgiler, Hukuk, tktisat, tşletme ve tktisadi ve tdari Bilimler Fakulteleri'nden veya bunlara eşitligi Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı'nca kabul edilen yerli ve yabancı fakOlte veya yüksekokullardan birini bitirmiş olmak gerekmekıedir. tsteklilerin sınav için gerekli belgelerle sınav konulannı belirten broşürü, Ankara'da Mithatpaşa Cad. 18/6'da Bankalar Yeminli Murakiplan Kurulu Başkanlığı'ndan, Utanbul'da Halaskârgazi Cad. 220/2 Osmanbey adresindeki Kurul'un lstanbul Grup Başkanlığı'ndan bizzat veya mektupla sağ!?.yarak başvurma ve kayıt işlemi için en geç 9 Ekim 1987 Cuma günü çalışma saati bitimine kadar Bankalar Yeminli Murakıpları Kurulu Bajkanlğı'na başvurmalan rica olunur. Basın: 25116 DUYURU MİLLİ EĞİTİM GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI (YÖK) VE KURUMLAR ADINA MASTER, MASTER + DOKTORA ÖĞRENİMİ YAPTIRMAK AMACIYLA YURTDIŞINA RESMİBURSLU ÖĞRENCİ GÖNDERİLECEKTİR 1. 1416 sayılı kanuna göre 19871988 öğretim yıhnda 243 ünivcrsite mezununa, master, master + doktora bğrenimi amacıyla sınavla çeşitli dallarda yurtdışı bursu verileeektir. 2. Seçme sınavlan, 1213 Eylül 1987 tarihlerinde İsıanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi'nde yapılacaktır. 3. Başvuracak adayların. başvuru formu ve istenilen belgeleri 27 Temmuz 27 Ağustos 1987 (saat 17.30'a kadar Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanhğı Genel Evrakı'ndan kayn numarası almı^ olacak şekilde) tarihleri içinde Milli Eğitim Gençlik vc Spor Bakanlığt Yukseköğretim Dairesi Başkanlığı Ankara adresine ulaştırnıası gerekmektedir. Eksik belge ile başvuran veya durumu sına\ Kilavuzunda belirtilen esaslara uymayan adayların müracaatlan kabul edilmeyecektir. 4. Kılavuz ve başvuru formu a) Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanhğı Halkla lliı,kiler Bürosu, Yükseköğretim Dairesi Başkanlıgı ve Milli Eğitim Gençlik vc Spor Mudurluklerinden, b) Unjversiıe rekıörlükleri, ilgıli fakulle dekanlıkları ile İTÜ, Madcn I .ıkulıeşi Maçkaistanbul adresinden temin edilebilir. Basın: 2571fi İLAN DENİZ EĞİTİM KOMUTANLIĞI'NDAN DUYURU 1 1987/88 eğitim ögretim yıh için T.C. Yüksek Öğretim Kurulu Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi Baskanlığı'nca yapılan Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı (ÖSYS)'na katılarak Denizcilik Yüksek Okulu'na girmeye hak kazanan aday öğrencilerin kayıt işlemleri 31 .Ağustos 10 Eylül 1987 tarihleri arasında Denizcilik Yüksek Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığj Tuzla/İstanbul'da yapılacaktır. 2 Aday kaydı için gerekli belgeler: a. 1987 yıh OSYS kimlik kartı b. 1987 yıh ÖYS sonuç belgesi c. Niıfus cüzdanı aslı ve noterce onaylı sureti d. Lise diplomasının aslı veya foloğraflı, onaylı mezuniyet belgesi e. Cumhuriyet SavcılığVndan ahnacak iyi hal belgesi f. Aday kaydının yapılmasını isteyen dilekçe g. Mezun olunan okul müdürlüğünden ahnacak okul durum belgesi h. özel ön güvenlik araştırması formu ı. 4.5 x 6 ebadında 12 adet fotoğraf (bıyıksız, sakalsız, kravatlı ve cepheden çekilmiş) NOT: 2. maddenin fgh fıkralannda yer alan belgeler müracaaı esnasında okul komutanlığınca verileeektir. DENİZ EĞİTİM KOMLTANLIĞI KARAMÜRSEL/KOCAELİ Basın: 27289 Denizde 90 gün 90 gün Yukarıda sayılan "göre\lerde geçen sigonalılık sürelerine, bu sürelerin her tam yıh için, hizalarında gösterflen süreler, sigortalılık süresi olarak" eklenecektir. Yaptığınız işin "havuz"da olması ve yasada öngörülen ve "ağır, yıpratıcı ve zehirleyici" nitelikte bulunması, 90 günlük sürenin sigortalılık sürenize ayrıca eklenmesini gerektirecektir. 2) Sigortalı olduktar. sonra askere gidişiniz, sigortalılık başlangıcını iki yıl geriye götürmeyecek, ancak 720 günlük bir sürenin ayrıca sigortalılık sürenize eklenmesini sağlayacaktır. Bu da, size bağlanacak yaşlılık aylığı oranını To 3 yükselecektir. 3) Sigortalılık bureniz 90 günlük yıpranma sureleri ile birlikte 25 yıh doldurduğunda yaşlılık aylığına hak kazanabilirsiniz. 1) Çelik, demir ve tunç döküm, 2) Zehirli, boğucu, yakıcı. öldurücu, patlayıcı gaz, asit, bo>a işleriyle gaz maskesi ile çalışmayı gerekıiren işlerde, 3) Patlayıcı maddeler yapılmasında, 4) Kaynak işlerinde çahşanlarda.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle