Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 AĞUSTOS 1987 * * * * CUMHURİYET/13 Gazetecî Kayaş tahliye oldu BURSA (Cumhuriyet Burosu) Eski politika gazetesi yazı işleri müdürlerinden Tamer Kayaş önceki gün, Bursa E tipi cezaevinden tahliye oldu. Kayaş, gaaetede çıkan çeşitli yazılardan ötürü, TCK'nın 142. maddesine muhalefeten yargılanmış, hakkında açılan çok sayıda davadan beraat etmiş, ancak 3 davadan toplam 11 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıİmıştı. Kayaş, 4 yıl 6 ay cezaevinde kaldıktan sonra önceki gün tahliye oldu. Kayaş, tahliyeden sonra yaptığı açıklamada, "Başbakan Türkiye'de ısrarta san basın kartı sahibi gazeteci "duşünce suçundan cezaevinde yatraıyor' diyor." şeklinde konuştu. Şortla gittiği için hükümet binasına sokulmadı ANTALYA (Cumhuriyel) Antalya Hükümet Binası'na kısa pantolonla alınmayan Hasan Aybatmaz adh gurbetçi işçi, Başbakan TUrgut Özal'a bir dilekçe göndererek, bu uygulamanın kanuni ve mantıklı olup olmadığını sordu. Batı Almanya'nm Limburg kentinde işçi olarak çahşan Hasan Aybatmaz, ailesinin eski nüfus cüzdanım yeni tip cüzdanla değiştirmek için 24 temmuz günü hükümet binasına gittiğini, ancak şortlu olduğu için görevliler tarafından içeriye ahnmadığını öne sürdü. Aybatmaz, bunun üzerine, yetkiliyle görilşmek istediğinde, kapıdaki görevli aobetçi amire durumu iletti. Nöbetçi amiri de kesinlikle şortla içeriye girilemeyeceğini, bu konuda emrin olduğunu söyledi. Daha sonra, Vali Yardımcısı Semih Rıfgt Ankan'a telefon ederek, şortla hükümet binasına girilip girilemeyeceğini soran Hasan Aybatmaz, "Yazüı muracaat edin, olayı göriişüp inceleyeUın" yanıtı aldığını söyledi. Başbakan Turgnt Ö a l ' a yazdıgı dilekçesinde Aybatmaz, şöyle dedi: "Ülke olarak en biiyiik ümidimizi turinne bagladıgımız bir zamanda ve Avnıpa'da dahi turizm cenneti ilan edilen Antalya'da bu yasağın kanuni olup olmadığını, kanuni dahi olsa ne derece mantıklı olduğunu gerçekten takdir ettiğim göriişlerinize arz ederim." Hasan Aybatmaz, valilik makamına da bir dilekçe göndererek şort yasağının kalkmasını istedi. Batman'da ikinci yungın StİRT (Cumhuriyet) Bayrarrun birinci günü çıkan yangınla üretimi bir hafta durdurulan TÜPRAŞ Batman Rafînerisi'nde yeniden üretime başlama çalışmalan yapılırken ikinci kez yangın çıktı. Ilk yangından sonra yeniden üretime geçirilmesi için çalışmaların sürdürüldüğü Türkiye Petrol Rafinerileri Anonim Şirketi'ne (TÜPRAŞ) ait Batman Rafinerisi'nin ateş tutucu bacasına önceki gece saat 20.00 sularında bol miktarda sı\ı likit petrol gazi (LPG) verilmesi üzerine yangın çıktı. Alev alan bacayı gören rafineri çevresindeki Dolup, İpragaz ve Milliegemenlik caddelerinde bulunan yurttaşlar paniğe kapılarak ev ve işyerlerini terk ettiler. P°Usi> tırmanmaya çahşan dağcı çifti gözalttna aldı. Yanlannda 2 ve 11 yaşlanndaki iki çocuklan Ue birlikte 3 bin metreye kadar tırmanan çift, 4807 metre yüksekUükteki zirveye ulaşarak 2 yaşındaki Jean Jacques 'ın Mont Blanc zirvesine ulaşan en genç dağcı unvanmı kazanmasını istiyorlardı. Deneyi akıl dışı ve çocuklann sağlığı için tehlikeli bulan polis yetküüeri ise, 3000 metreye ulaştıklannda tırmanışı engelleyerek kadın ve çocuklan helikopterle şehre götürüp kocayı da bulunduğu yükseklikte gözalana aldılar. F r a n s ı z M o n t B l a n c Hilkat garibesi domuzcuk^t. ta yöresinde bir domuz, çift başh bir hilkat garibesi yavruladu Yavru domuzun kafasıyla ilgili her türlü organı çift olmasma karşın tek bir beyni var. Çift ağızh domuzcuğu annesi emziremediği için kamışla süt verüiyor, (Fotoğraf: AP) HABERLERİN DEVAMI ECEVİTLER'LE 'MAKUS TALÖT DÎYARINDA İran: Teröre başvurabiliriz (Baştarafı I. Sayfada) 1983 yılında Beyrut'ta 300 dolayında Amerikan deniz piyadesinin ve Fransız askerinin öldüğü bombalı saldırıya benzer bir eylemin yinelenebileceği tehdidinde bulundu. Bu1 na karşılık ABD yönetimi, Tahran ın, BM Guvenlik Konseyi'nin IranIrak savaşının sona erdirilmesine ilişkin karar tasansına kesin bir yanıt vermemesinin, BM'nin barış girişimlerini engelleyen bir tutum olduğunu öne surdü ve Iran'ın bu olumsuz tutumunun değişmemesi halinde tüm dunyayı bu ülkeye karşı yaptınm uygulamaya çağırdı. AP'nın haberine gore, Iran'ın BM'dekı Daimi Temsilcisi Dr. Recai Horasani, ABD'yı Korfez'de gergınliğı arttırmak ve lrak'ın ısteklerine gore hazırlanan BM Guvenlik Konseyi karar tasansının kabul edilmesi için baskı oluşturmakla suçladı. ABD Dışişleri Bakanlığı sözcusu Charles Redman, VVashington'da yaptığı açıklamada, Iran'ın, BM Guvenlik Konseyi'nin benimsedıği, IranIrak savaşının sona erdirilmesini öngoren karar tasarısına olumlu yanıt vermesi için hâlâ "kapının aralık" olduğunu belinti. Redman, ancak, Iran'ın şu andaki olumsuz tavnnı sürdurmesi halinde BM Guvenlik Konseyi'nin kısa zamanda Tahran'a cezai yaptırımlar uygulamaya yonelmesi gerektiğını soyledi. Redman, İran Dışişlen Bakan Yardımcısı Muhammed Jawad 1 arijani'nın. 2! ağustosta BM'nin duzenlediği Silahsızlanma Konferansı'na katılmak uzere New York'a geldiğinde, BM karar tasarısına ilişkin olumlu bir yanıt vermesi umudunda olduklannı belırtti. İran, BM Guvenlik Konseyi'nin 5 daimi uyesi, ABD, SSCB, İngiltere, Fransa ve Çin Halk Cumhuriyeti taratından desteklenen t tranIrak şa^^ şına son verilmesini ongoren 20 temmuz tarihlı karar tasarısım, tamamen reddetmemekle birlikte "kabul" yanıtı da vermemişti. GÖZLEM (Baştarafı 1. Sayfada) verenlerin bugün 12 Eylül öncesi siyasetçilerine konan yasakları "başbakanlık danışmanı bağlılığı" içinde savunmaları ne "dramatik" bir olaydır! Ya 6 Kasım seçimleri ile oluşan bu parlamento üyelerini "devrim muhafızlan" diye niteleyenlerin daha sonra bu "devrim muhafızlan" ile öpüşüp koklaşmalarını ve bu "devrim muhafızları"na "komutan vekili" olmalarına ne dersiniz? Milliyetçi Demokrasi Partisi, 12 Eylül yöneticilerince desteklenen bir "deviet partisi" olarak kuruldu. Bugün DYP saflarına doluşan milletvekilleri de bakanlık duşlerı taşıyarak bu partiye doluştular. Sonra ne oldu? Sonra "evdekipazar, çarşıya uymadı..." Uymadı ve herbiri "Evren Paşacı" ve "12 Eylülcü" olan bu değerli milletvekilleri, "Demirelci" partinin rozetlerini takıverdiler. Şimdi hepsi "evetçi", hepsi de bayram çocuklan gibi mavi giysiler içinde, 12 Eylül'ün getirdiği yasakların kaldınlması için çalışıyor. Yasağı getiren 12 Eylül yönetimi, yasağı onaylayan, Demirel'i bugün alanlarda ve yollarda "Kurtar bizi baba" diye alkışlayan kalabalıklar; yasakların kaldınlması için çalışanlar da 12 Eylül'ün "deviet partisi"ntie "milli birlik ve beraberlik ruhu içinde" yer almış milletvekilleridir... Azgelişmiş demokrasimizin "6X9'luk vesikalık fotoğrafı" da bu olsa gerek... Çelişkiler bunlarla da sınırlı değil elbette; daha başkaları da var. 6 Kasım öncesinde partiler kurulurken bu partilerde görev alanları "içine sindiremediğini" sık sık yineleyen ve her konuşmasında Halkçı Parti'yi kuranları ve bu partiden milletvekili olanları aşağılayan ve çevresinden "Bir süre, Alman sosyal demokratlann lideri Brandt gibi, sosyal demokrasiye katkıda bulunun" yolundaki önerileri "ben yasal genel başkanken yetkileriml kullanamıyordum, hem ben mankenlehe siyaset yapmayı onursuzluk sayarım" diye geri çeviren "doğal lider", aynı doğallıkla bu partiden iki manga milletvekili devşirerek yeni bir parti kurup bu partinin başına da eşini getirmedi mi? Bu gibi davranışlara siyaset dünyasında artık sık sık rastlanıyor. Kimse de bu tutarsız davranışları yadırgamıyor. Alışıldı artık. Demirel'e, Ecevit'e, Türkeş'e ve Erbakan'a kızıp, "hayır oyu" vermek isteyenler de aynı çelişki yumağı içine girmiş sayılmazlar mı? Kızabilirsiniz, evet... Bir daha bu liderlerin siyasete egemen olmalarını da istemeyebilirsiniz. Bu düşüncelerinizde haklı da olabilirsiniz. Ancak demokrasiden ve özgürlükien söz edip, bu yasaklardan yana olamazsınız, çünkü bu bir ilke ve inanç sorunudur. Özgüıiükten yana olan insan, bütün yasaklara karşı çıkar... Demirel'inkine de Ecevit'inkine, Erbakan'ın ve Türkeş'inkine de... Hepsine! "Yasaksız Türkiye" isteyen, ceza yasasının 141142 ve 163'üncü maddelerine karşı olur, evet hepsine karşı olur. Sendikacıların yargılanmalanna, aydınların siyasal nedenler ile tutuklanmalarına, kamu kurumlarından ve üniversitelerden iki satırlık raportar ile memurların ve öğretim üyelerinin atılmalarına karşı çıkar. Bırakalım bütün bu çelişkiler, yasakçı düzenden yana olup yalnızca kendileri için özgürlük isteyenlerin beyinlerinde ve vicdanlannda paslı kelepçeler gibi kalsın... Konu "ilkeli olmak" sorunu. O kadar güç mü bu? Mayın savaşı Gemicilik kaynakları, pazartesi gunu bir ABD şırketine ait süpertankere mayının çarptığı Umman Korfezı içinde gorulen 6'ıncı "yüzer gezer" mayının ABD, Bırleşık Arap Emirlikleri ve Lmman Sultanlığı'na bağlı ekipler tarafından ımha edıldiğım bildiriyorlar. Mayınlann bu bölgeye kim tarafından yerleştirildiği konusundaki tartışma ise henuz açıklığa kavuşmadı Batılı kaynaklar, mayınlann bu bolgeye Amerikan donanmasına bağlı gemilerin eşlik ettiği ABD bayrağı taşıyan uç Kuveyt tankerinin geçişinı onlemek uzere İran tarafından yerleştirilmiş olması ihtımalinın guçlu olduğunu öne surerken, iran, mayınları yerleştirdığı yolundak; suçlamaları reddederek. mayınlannın bu bölgeye "tahrik amacıyla", "büyük şeylan" olarak nitelediği ABD tarafından yerleştirildiği iddiasında bulundu. İran Başbakanı Mir Huseyin Musavi'nin Bırleşik Arap Emirlıklerinden, kıyılarında mayın aramak için izin istediği bildırildi. Korfez'de hafta başında gosteren "serseri mayın" krizinin ardından İngiltere ve Fransa da, kendi gemilerinin seyrusefer guvenliği için Körfez'e mayın tarayıcıları gonderme kararı almışlardi. Öte yandan iran, Sovyetler Birlıği'nden geçerek Karadeniz'e ulaşan doğal gaz boru hattının petrol naklinde kullanılmak üzere yeniden hizmete açılması konusunda iki ulke arasında ön anlaşmaya varıldığını Ecevit: Terör 80 öncesini (Baştarafı 1. Sayfada) Doğu'nun ve Güneydoğu' nun ınsanlanyla yöremn sorunlannı konuştuğunu belirterek, "O s^ nrfa Kfcvizyonda SayiD ÖBal. boluirlene böbiirlene, 't$tegöniyorsunuz, Doğu Anadolu'nun Güneydoğu Anadolu'nun maküs talihini yendik' diyc haykınnca, yanımdaki yurttaşlar »a an gulduler. Birbirterinin yıizlerine baktüar. Sayın Özal, boyle laflaria kendi kmdini kandırabilir. Liuslararası Para Foou'nu kandırabilir, Amerikan yonetimini kandırabilir, ı n u Turk halkmı kandıramaz" diye konuştu. Bülent Ecevit, terör ve anarşi konusunda da şu görüşlere yer verdi: "Türkiye'de demokrasi niye ortadan kaMınldı, sonradan da kıışa çevrildi? Şiddel evletnleri onlenemiyordu, demokrasi >ok edildi. O arada şiddet eylemleri onlensin diye ber akla gelen onlem alındı. Ama bugün Dogu ve Guneydogu Anadolu'da şiddel eylemJeri, 1980 önctsinden daha hızlı bir tırmanış içerisine girdi. Bu sabah gazetelerde okudum, ısunbul'a. Ankara'ya da sıçramaya başladı." Ecevit, devletin guvenlik görevini köy korucularına yüklemeye çalıştığına işaret ederek sözlerini şöyle surdurdü: "Ellerine birer ikişer çakar almaz tiifek, birkaç mermi verdi, sen terörisllere karşı bu köyu koruyacaksın, dedi. Hangi teroristlere karşı? Gazetelerde okuyorsunuz. Bazı Ortadogu ulkelerinde en yotun gerilla egitüni görenlere karşı. Ük bedef o köy koruculan olur." Bülent Ecevit'in konuşması sıra 6 sında alandaki yurttaşlar, kendisine sık sık çeşitü konulardaki sonınlannı anlatmaya çalıştılar. Yaşlı bir kadın, "Bir sül fabrikamız vardı, onu da Özai «Mı" derken, bir başka yurttaş, "KanUarfabrikatara ahnırtryof diye bağırdı. Ecevit bunun uzerine. "Valnız siz degil, Agnlılar da, TuncHüiter de aynı derdi yaşıyor. Bu yoreter bazı çevrelerin göziinde sakıncalı görülüyor, ama bu insanlara Kıbns'ta savaşırken, 'siz o bölgeden misiniz, ya da Kürt musunuz, Türk müsünuz?' diye sorulmamıştı" karşılığını verdi. Konuşmasını. "Bakın sevgili yurttaşlanm, kahvede tek lek insanlann sesi Ankara'ya ulaşmaz. ama akgüvercinin bayragı altına gelirseniz, birleşirseraz sesiniz duyulur" diyerek sürdüren Ecevit, bir başka yurttaşın, özel sektörün sutün litresini 100 liraya aldığını söylemesi üzerine de şöyle dedi: "Ama, aynı özel sektör sizin sütü kutırya koynp Ankara halkına 500 liraya satıyor. Aynı özd sektor. suyun litresini 280 liradan veriyor. Sut 100 lira, su 280 lira. İşle Özal'ın ekonomik mucizesi." Bu arada bir genç, Ecevit'e "Solda birieşmemiz şart" diye bağınnca, Ecevit de, "Benim de şartlanm var" diyerek, "Eger bu birleşme demokratik solda olacaksa. eger daha soldakileri kapımdan sokmayacagınu kabul ederseniz birieşeüm. Buna razı mısın arkadaş?" dedi ve birleşme konusundaki görüşlerini yineledi. Bulent Ecevit, aşiretlere guvenlik görevi verilmesinin tehlikeli sonuçlar doğuracağını belirterek, "Bu yapılırsa. aşiretler aşiret olmaktan çıkar, derebeylige dönüşur. AJlah konısun Ltibnan'a döneriz" diye konuştu. Makus talih' (Baştarafı 1. Sayfada) çe yöneticilerinin arabaları. Bir de tabii gazeteciler var. Ancak her yeni il ve ilçe sınırında polisler ve yerel örgüt yetkiüleri değişiyor. Iki Ecevit, elden ele devir teslim toreninde eskilerle vedalaşıp, yenilerle merhabalaşıyorlar. Iğdır, Türkiye'nin Batı Berlin'i. Çunkü Sovyet sınırında ve çok zengin bir vitrin görunümünde. Iğdır ovasından geçerken, insan kendini Ege'de sanıyor. Pamuk, pancar ve çeltik tarlaları yemyeşil. İnsanlarının da elmacık kemikleri çıkık hafifçe. Ecevitler'in Iğdır toplantısı çok başarılı. DYP'nin Iğdır yetkilisi, "tnönii bunun \nrısını ancak toplayvbildi. Demirel geldiğinde bugunkünden biraz fazlaydı kalabalık" dedi. Sayı kuşkusuz önemli. Ama Jaha da önemlisi kıtlenin ıçtenliğı ve coşkusu. Pankanlar, belli ki çok güç ve parasız koşullarda hazırlanmış, ama biri pek manidar: "Ecevit umudumuz YINE s«nsin." IğdırDigor arasında stabilize ve bol tozlu yolda gidiyoruz. Sağımız Sovyetler Birliğı. Sınır nobetçi kulelerini göruyoruz. Ecevitler bir ara duruyor. Aras Nehri iki yakayı ayırmış. Foto muhabiri arkadaşlar işbaşında: Hayret, bu kadar yakın olduğunu bilmiyordum. Şu karşısı Ermenistan, öyle mi? Sınır hadisesı oluyor mu hiç? Şu köpru neden kullamlmıyor? Sonra Digor'da konuşma, akşam üstü de Kars'a giriş. Kars. Göle, Selim, Susuz ve Sarıkamış toplantıları iki bakımdan ilginç: • Van'dan kuzeye, kuze>batı>a çıktıkça, toplantı alanlannda kadın ve çocuk sayısı artıyor. • Ecevitler, her konuşmalarında sonuç olarak aynı mesajı veriyorlar, ancak her yerde yörenin ozel bir sorununa ya da güncel bir olaya mut•hrica değiniyorlar. Kars'ta ve Sankamış'ta Ruslardan. Ermenilerden kalma kigir yapılar Birinci Dünya Savaşı'ndan manzaralar sunuyor. "Oltu'dan da Sankamış'a / Askeri kırdıran Enver Paşa." Bülent Ecevit, her konuşmasında, Başbakan Turgut Özal'ın "Dogunun makus talihini kırdık" şeklindeki iddiasını yalanlıyor. Çunkü tüm gördukleri "makus talihin" hâlâ ve hâlâ sürduğunu kanjtlıyor. DSP'nin iddıası. "halk iktidannın" bu olumsuzluğu ortadan kaldıracağı yolunda Ecevit, özellikle Iğdır konuşmasından sonra, "halka lepeden bakan aydınlara" ve SHP'nin bazı yöneticilerine yönelik eleştirilerini arttırdı. "Sosyal demokratlann birligini istiyorsanız gelin DSP çatısı allında birleşin" demeye getirdi. Sonuç olarak. sayıca küçük bir muhalefet partısinin başkanıyla eşi, çantaları, bavuüarı ellerinde, hoparlörleri bagajda adım adım geziyorlar Doğu Anadolu'yu. Yerel halk ve sosyal demokratlar da eski başbakana kucak açıyorlar. Guzel ve heyecanlı sahneler bunlar. Ama DSP iktidara giden yolda mı ilerliyor? Yanıt bence meçhul. Türkiye bizim dostumuz ABD kursunlannı görnnkr diye davel ettik" dedi. Khorrazi, tüm kornplolara karşı direndiklerini ve sonunda zaferin tran'ın olacağını söyledi. Daha sonra gazetecilerin sorulannı yanıtlayan İRNA Genel Müdürü, Türkiye'nin Körfez'deki rolü hakkında "Türkiyr'nin Körfez'de bizim aleyhimizde giıişlmi yok. Başta bdirledigi tarafsızlığını sürdürmeye çalışıyor. Tiirkiye, NATO üyesidir. Ama ABD Ue NATO arasındaki tutnmda şu anda bircok f arklüüdar var. ABD müttefikierini etkilemrye çalışıyor. Ancak herkesi kendi düzeyine getiremeyecek. Biz, Türkiye Ue dostuz vt Türkiye'oin bu bölgeye mudaiuüe elmeyecegine güveniyonız" şeklınde konuştu. Khorrazi, İran lslam Cumhuriyeti Radyosu'nun Türkiye aleyhindeki yayınlan Ue ilgili bir soruya ise şu yanıtı verdi: "Iran'ın dış politikasını resmi büdiriler ve açıldamalardan tespit etmek gerekiyor. Resmi makamlannuzdan Türkiye aJeyhine açık bir şekilde yaptlan açıklamaiar yok. Bazı yetkilüerin Meolojik actklamalan fikir özgnrlügü çerçevesinde yapüıyor. Bu. ber ölktde olabüir. Türk basuunda Türk yetkllilerince yaptlan ve biziM bosumuza gitmeyen bazı açıklamaiar olmuştur. Anctk biz bunlann dostlugu etkilemesine izin venniyoruz." Bir başka soruya yanıt olarak Türkiye'nin bölgede barışın sağlanması için girişimlerini memnuniyetle karşıladıklarını söyleyen Khorrazi, "Ancak Türk kardeşlerimiz bizim tutumumuza dikkat ederek bu kargaşanın bangi yoldan sona erdiriiecegini dikkate almaiı" dedi. Deniz (Baştarafı 1. Sayfada) ülkeye ayak bastığı günden itibaren iran yanlısı Şii milislerin hedefi olmuştu. Arafat'a, Filistinli gerillalara ve Filistin halkına karşı olan Şiiler. FKÖ'nün Li'bnan'da bulunduğu sırada onlara yönelik olan saldınlarını Arafat ve yandaşlannın ulkeyi terk etmelerinden sonra başta ABD ve Fransız güçleri olmak uzere çokuluslu gucu hedef alır biçımde surdurmeye başlamıştı. 23 Ekim I983'te meydana gelen ve 241 Amerikan deniz piyadesi ile 58 Fransız askerinin ölumuyle sonuçlanan iki buyük patlamadan 6 a\ once, Lubnan'daki Amerikan Buvukelçıliği havaya uçurulmuş. bu arada ulkede görev yapan Amerikalılar, elçilık gorevlileri, gazeteciler ve .Amerikan Üniversitesı"nin çalışanlan sürekli tehdit edilmiş, bazılan da kaçırılmıştı. Lubnan'daki iran yanlısı örgutlerin ABD aleyhinde surdurdükleri eylemler, 241 deniz piyadesinın olumuyle doruk noktasına ulaşırken, ABD vonetimı adına bir açıklama yapan Savunma Bakanı Caspar VVeinberger. "ABD, Lubnanda durumu kontrol altına alıncaya kadar ulkede kalacaklır" divordu. Aynı saallerde ajanslar. ulkedeki Şiiler arasında bir bayram havası estiği ve İran yönetımınin bir açıklama yaparak, saldından dolayı Lubnan'daki Muslumanlan tebrik ettiği yolunda haberler geçiyorlardı. Bu arada Başkan Reagan. belki de Lübnan'da yediği buyuk tokatı unutturmak için, olaydan iki gün sonra 25 kasımda Grenada'yı işgal ediyor. dunya basını ve kamuoyu için yepyeni bir konu yaratıyordu. Ancak Grenada ışgaü, Lübnan gerçeğinı yok edemedı veçokuluslu gucun durumu Cene^re'de duzenlenen Lubnan l lusal l zlaşma homisyonu'nun ana tartışma konusunu oluşturdu. Korr.isyonun 2 kasım tarihinde vardığı uzlaşma ise. yabancı guçlerin Lubnan'dan çekilmelerı yönundeydi. Ankara, IMashington, Tahran... (Baftarafi 1. Sayfada) olan bir ülkedir. İşte Türkiye'nin bu nazik konumundan kaynaklanan özellikler; Körfez1 de ipin iyiden iyiye gerildiği bir dönemde, Ankara'da dış politikayı yürütenlerin işini her geçen gün, mesleki açıdan betki zevkli, ama son derece de zortu kılmaktadır. ip gerginleşirken, dengeleri koruyabilmek gittikçe daha büyük ustahğı gerektirmektedir, gerektirecektir. Zira öyle görünmektedir ki, kriz derinleştikçe, tarafların Türkiye'ye dönük resmı ya da resmi olmayan kanallardan yaptıklanbaskıları da büyümekte, belirginleşmektedir. ABD Dışışleri Bakanlığı'ndan bir yetkili, VVashington'da Amerika temsilcimiz Ufuk Gukjemir'e Körfez'deki gelişmelerie ilgili olarak şunları söylemiştir: "Körfez'deki krizin çatışmaya dönüşmesi helinde, Türkjyefnin iran'ia dengeti bir Hişki sürdürmek imkânı da gittikçe azalacaktır. Çünku, bu çatışmaya Türkiye hiç mudahil olmasa dahi, geçmiş deneyimler, toprakJanndaki Amerikan askeri variığı nedeniyfe suçlamaiara muhatap olacağını gösteriyor. Tabii bir sıcak çatşmada, Amerika'nın müttefikjerinden muttefikliğin gereklerini yerine getirmelerine ilişkin istekte bulunması, bu tür suçlamalan kışkırtabilir. Bu suçlamalar sonucunda Türkiye, Tahran ilhamlı, Beyrut kaynaklı şiddet eyfemlerine muhatap kalabilir" UfukGüldemir'in, "Ankara'dan, Körfez krizinde Türkiye'nin taraf olduğu izlenimine yolaçacak bir istekte bulundunuz mu?" ydundaki sorusuna da Amerikalı yetkili, "Bir talebimiz oimadı; ama olmayacağı aniamına gelmez. ittifaklar karşılıklıdır, tek taraflı değil" yanrtını vermiştir. Müttefiklerine iran'ia ticareti kesmeleri için sürekli çağrı yapan ABD'nin tutumu son derece açıktır. Washington, Türkiye'nin İran'ia ilişkilerinin bugünkü düzeyinden memnun olmadığını belli etmektedir; öyle görünüyor ki, Ankara ile Tahran'ın arasının bozulması çok işine gelecektir; kriz ABD ile İran arasında sıcak çatışmaya dönüşürse, ilişkılerın kendiliğinden bozulacağına inanmaktadır. İlginçtir bu bakış açısı. Türk dış politikasını yapanların bu noktalan özenle değerlendırecekleri kanısındayız. Bir iki noktanın altı özellikle çizilmelidir Bugün İran'ia sıcak bir çatışmanın eşiğinde, müttefiklerine ambargo çağrıları yapan Reagan yönetimi, daha dün aynı ülkeye gizliden silah satabilmiştir. Bu ticaretten kazanğını, yasadışı yollardan Nikaragua'da Contralar'a aktarabilmiştir. Yani İrangate, Başkan Reagan'ın dış politikadaki inandırıcılığına ölümcül bir darbe indirmiştir. Bu bakımdan çağrılarının da artık pek o kadar ağırlığı kalmamıştır. İkincisi; Türkiye, ittifak ilişkilerinden doğan yükümlülüğünü yerine her zaman fazlasıyla getirirken, bunu sürekli aksatan, koşullara bağlayan Amerikan tarafı olmaya devam etmektedir. Üçüncüsü; Türkiye'nin gerek NATO gerekse ABD ile savunma ilişkilerinin sorumluluk alanı bellidir; bunun içinde Körfez bölgesi yoktur. Son bir nokta da Tahran'ı ilgilendirmektedir. Türkiye, Körfez Savaşı'nda tarafsızlığını sürdürmeye kararlıdır. Temenni edelim, İran da Türkiye'nin bu kararlılığını günün birinde gözden geçirmesine, bozmasına neden olabılecek davranış ve yönelişlerden uzak dursun I (Baştarafı l. Sayfada) kara'da dün bir basın toplantısı düzenledi. Aynı zamanda Yüksek Savaş Konseyi üyesi ve Savaş Enformasyon Dairesi Başkanı olan Khorrazi, Iran'ın habercilik bakımından en hassas Ulkelerden bin olduğunu söyledi. Khorrazi, ABD tarafından yönlendirilen ve lran'ı "ayumsnz sert ve başin" bir Ulke olarak göstermek isteyen bir komplodan söz ederek "G«zetecinin sonımralugu gerçekleri kamuoyuna duyurmakar" dedi. ABD'yi Körfez'de kargasa yaratmakla suçlayan İRNA Genel MUdürü, Beyaz Saray danışmanlanndan Robcrt McFartaoe'in Tahran'a yaptığı gi7İi ziyaretin onaya çıkmasıyla başlayan skandalın Vy'ashington'un bölgedeki Arap Ulkeleri arasındaki itibanru zedelediğini söyledi. Khorrazi, "ABD. bu itiban tekrar sagiamak için askeri, siyısi ve ekonomik açıdan komplolar kunıyor" dedi. Iran'ın Körfez'de taarnız değil, savunma durumunda olduğunu söyleyen Khorrazi, Tahran'ın Washington'un tehditleri ve Bağdat'ın saldınları karşısında kendini savunmaya çalışuğını söyledi. Washington'u, Körfez'de yarattığı kargasayı bölge ülkelerine yansıtmaya çalışmakla suçlayan İRNA Genel Müdürü, Mekke'de 400*ün üzerinde hacırun ölümüyle sonuçlanan olayın bir ABD düzenlemesi olduğunu belinti. Khorrazi, Türkiye ve Suriye'nin olay çıkacağına ilişkin önceden endişe belirttiklerine, Urdün yetkililerinin ise Ürdünlü hacılara olay çıkacağından dolayıdışarı çıkmamalan için uyanda bulunduklarına da işaret ederek, "Hacüann ABD mermisi ile öldüriildöklerini dogruladık. Yabana gazetecileri, bu ceselleri ve Spekülatörün (Baştarafı 1. Sayfada) Atırnk : TirtttamuStt takllfl 320 50 75O.TL/gün 406.50 SOOTUgün 242 70 250TUgun 250 5 0 0 TL VarAya 300 300 TL Ihdas 1 0 0 TL ihdas 12.500 TU2 275 1.Yıl5.500.TL/ay 2.000. TL/ay Yakacak yartmı 300 II. Yıl 6.000TUay 150 30 000 TL/yıl 20 000 TL/yıl Glylm yanlwı 200 TL/gün Bütün ışçiye yemek yedirılmesi kabul edilmıştir. 8 0 TL/gün Belediye şehır içi rayiç VasrtayardMi bedelı. 250400600TL/ay 300500700. TL/ay Ç>CTlfc ZSNMII Yukarıdaki sosyal yardımların dışında işçilerin ücretlerine 1987 yılı ilk 6 ayı için yüzde 25, ikinci 6 ayı için yüzde 20, 1988 yılı ilk 6 ayı için yüzde 17, ikinci 6 ayı için yüzde 17 oranında zam yapılması teklif edilmıştir. Buna göre günlük ortalama 2.929. TL. olan çıplak ucret zam dönemleri itibariyle sırasıyla 3.649., 4.379., 5.123., ve 5.994. liraya bağlı olmakta ve sözleşme öncesi eline bazı unsurlar hariç 94.835. TL met aylık kazanç geçen ışçinin, bu aylık kazancı zam dönemleri itibariyle sırasıyla 130.574., 153.420., 178.051. ve nihayet 205.688 TL/ay'a ulaşmaktadır. Bu teklife göre günlük ortalama çıplak ücretteki artış yüzdeleri sözleşme öncesi ücrete göre zam dönemleri itibariyle sırasıyla yuzde 25, yüzde 50, 75 ve yüzde 105'e ulaşmakta, giydirilmiş net aylık gelirdekı artış yüzdeleri ise zam dönemleri itibariyle yüzde 38, yüzde 62, yuzde 88 ve nihayet yüzde 117'ye bağlı olmaktadır. 1. grup 2 3 4 TL/gün II. " 123.TL/gün II. " 103,TUgün 2408 vardi. 2 0 0 . TL 1624 ' 100 TL 0816 " TurkMetal Sendikası Genel Sekreteri Salih Kılıç ise, Turk KamuSen'in açıklamasında, eski sözleşmede yer alan giyim, kira yardımı gibi kalemlerin sozlejmeden çıkarılması onerisinin yer almadığını kaydederek, "Demiryollannda yuzde 25, yuzde 22, yuzde 18, yuzde 17 u>gulandı. Aynca Klibank'a bağlı Boraks işletmesinde de bize önerilen ucret zamlannın üzerinde oran verildi. Kısacası işverenin bize verdigi bize jetmiyor" dedi. Kıbç, gelecek salı gunu bir basın toplantısı duzenleyerek, gelışmeler konusunda bilgi vereceklerini de sozlerine ekledi. Seydişehir Alüminyum İşletmeleri'nde 44 gündür süren grevin ülke ekonomısi ve çalışanları zorlarken, bazı spekülatörlerin de normalin üzerinde kârlar elde etmesine neden oldu. Grevden önce, >.erbL'>( piyasada 14501500 liradan islem goren ham alunıin\um 11>atları bugunlerde \uzde 100'luk artışla 2 bin 8003 bin liraya kadar yukseldi. Ayda 56 bin ton ham alüminyum üreten Seydişehir tesislerinin durmasıyla ülke içi ihtiyaç ithalat yoluyla karşılanmaya çalışılıyor. Londra spot piyasasındaki fiyatlara göre İstanbul'a maliyeti 2 bin 132 dolar olan ham alüminyuma grev nedeniyle 44 günde yaklaşık 16 milyon dolar fazladan döviz ödemesi yapıldı. ttbal aluminyumun İstanbul'a teslim malivetinin Türk lirası olarak 19002 bin lira olması na karşın, spekülasyon nedeniyle birçok üretici firmanın ham aliiminyumu 2 bin 8003 bin lira fiyatla alabildikleri bildirildi. Grev ve Başbakan Turgut Özal'ın 'tesisleri kapatırız' biçimindeki açıklaması, özel sektöre ait NASAŞ'ın hisse senetlerinin borsada yüzde 200'ün üzerinde değer kazanmasına yol açtı. ANKARA'dan YALÇIH DOtAN (Baştarafı 1. Sayfada) SASAŞ, grevden sonra bu ihlıyacı hissetmiyor. Grevle birlikte alummyum fiyatlarma "zam yapmaya gerek kaİmıyor". Alumınyum fiyaılan piyasada kendiliğinden fırlıyor. Alüminyum fiyaılan fırlaymca, "alüminyum piyasasında râkipsiz kalan " ,\ASAŞ 'ın da fıisse senetleri fırlıvor. Bir buçuk avda vuzde uç yuz!.. Seydişehir Tesisleri'nde grev kararı alan sendıkanm isteğı ile Etibonk 'ın verdiğı toplam ucret arasında 700 milyon lıralık bir fark var. Devlel loplam ucret olarak işçilere 5 milyar 600 milyon lira vermeyı onerıyor. Sendıka ise, toplam 6 milyar 300 milyon lira ıstıyor. Devlel Bakanı Tınaz Tıtız'in belırttiği gıbı, "AnlasmazUk toplam ucret artısmda düğumleniyor". Yıne De\ leı Bakanı Tıtız 'ın değerlendirmesme gore, "kısa surede toplusözlesmede bir anlaşmaya varılması beklenmiyor". Grevın uzaması hangı sonuçlan doğuruyor?.. Işçıler açısmdan sıkıntı giderek buyuyor. Grevın baslamasından bu yana isçılere sendika tarafından odenen miktar ' 'sadece otuz bin lira''. Yani, buyük kentlerde lüks sayılabilecek bir lokantada iki kışinin bir öğun yemek parası. Grevın uzaması durumunda, onumuzdekı on beş günün sonunda işçilere yeniden grev ödeneğı verilecek. Alüminyum ihliyacı ekonomıde "artık duyulur" hale gelıyor. Devletin elindeki bilgilere gore, "Piyasada önümüzdeki günlerde alüminyum sıkıntısmın başlaması bekleniyor". Onumuzdekı günlerde Seydişehir'de uretimin başlamaması, tarafların anlaşamaması durumunda, alüminyum ithalalına yonelmeyi zorunlu kılıyor. Bakıyoruz, "ilhalatçılar ellerini şimdiden ovuşturmaya" başlıyor. Bu gelişmelere ek olarak. "asıl kâr" \ASAŞ'ta loplannor. Bir tarafian geçenlerde kurıanlan A nadolu Endusıri Hoidıng 'le, diğer taraftan İslam Kalkınma Bankası ile bağlanıılı bulunan NASAŞ kârlannı arttırdıkça, ışçıler anljşılan "ayda otuz bin liraya talim etmek zorunda" kalacak. Bir toplusozleşmede anlaşma sağlanamayışının "ne kadar tipik sonııçlarından " birı yaşanıyor, öyle dei,ü mı?.