Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 AĞUSTOS 1987 KÜLTÜRYAŞAM KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK CUMHURİYET/5 Y&YIN DÜNYASIINDA ÎNCELEME ARAŞTIRMA YÖNETEN ŞAHİN ALPAY İnsanı çok zorlamadan stres Özcan K ö k n e l , Zorlanan İnsan, Altın Kitaplar, Istanbul 1987. EDİP EMİL ÖYMEN Stres dendi mi kavram karmaşası da başlıyor. Stres, bir uyancıya verilen ad mı? örneğin, fazla gelen gürültü, başansızlık hissi, ya da aşırı sıcak mı? Yoksa stres, uyancılann bizde yarattığı tepki mi? ömeğin, gürültü nedeniyle duyulan bunaltı, başansızlık nedeniyle duyulan karamsarlık ya da kırgınlık, sıcak nedeniyle duyulan halsizlik mi? Kısacası stres, çevTeye uyumun bir şekilde bozulması mı? Modern tanımlar stresi, artık " u y a n a " olarak görmüyor. Sıcak stresi, gürültü stresi, başansızlık stresi diye bir kavram artık yok. Stres, artık bu uyancılann sonuçlan olarak değerlendiriliyor. Profesör Özcan Köknd'in de bu çağdaş tanuna sadık kalarak, Batı'da dahi hâlâ bazen "etki" mi, "tepki" mi olduğu kanştınlan bu konuyu açıkseçik ortaya koyması büyük bir kazanç. Her şeyden önce, yazar bir ömür verdiği ruhbilim tecrübesinden gelen birikimini kullanıyor. Bu nedenle, anlattıklan, "aktarma ya da uyarlama" değil; bir özümlemenin sonucu. Aynca Türk kültürüne yabancı olan çoğu kavramlan rahat ve kıvrak bir Uslupla açıklayıp tanımlıyor. Bunu da gayet anlaşılır bir Türkçeyle yapıyor. Sadece bu bile eseri, "popüler bir bilim kitabı" yapmaya yeter. tı'da bir düzine bilim adamımn bir araya gelerek, kendi ihtisas alanlanna giren konulan anlattıklan "toplu yazımlar" kadar hacimli. Türkiye'de bu tür yayınlar ancak universite ders kitapları arasında görülüyor. Öğrenciden çok, halka dönük, çok yazarh, popüler bilim kitabı (sosyal bilimlerde rastlanan ömekleri dışında) bulunmuyor. Bu bakımdan da büyük inceleme ve eleme gerektiren en az 84 referansı ve sayıya vurulamayan 'ruhbilim tecrübesini özümleyip damıttığı bu eser, konusunda Türkçe'deki halen en yetkin kaynak. yerini almıştu, ama 19401970 arasında. Bugün artık "stres teorisi, Selye'nin teorisidir" denemez. Algının, normal günlük insan ilişkilerindeki rolü üzerine kurulu modern stres anlayışı, kitapta fazla akademik tartısmaya girmeksizin, mecburi bir teorik düzeyde ele alınmış. Teori' in yarattığı durgunluk ise daha sonraki bol güncel ömeklerle yumuşatümış. modern kavramlarla açıklanabilir. İşte Köknel de bunu yapıyor zaten. Eser bu bakımdan, strese getirdiği doğru ve çağdaş bakış açısıyla ve doğru tanımlamasıyla, bu konuyla ilgilenenlere fıkir verecek. Stresle başa çıkma konusu ise ayrı bir sorun. Stres kavramının önce tıp literatürüne, sonra da yaşama mal olmasıyla birlikte "başa çıkma yöntemleri" de salık verilir oldu. Bunlann hepsinde temel nokta, "o anın farkına varjnak amacıyla kendine telkinclen" ibarettir. Bu yöntemlerin kimi mistık Hindu yaklaşımını, kimi tamamen Batılı yaklaşımlan benimser. Aslında, koşturma içinde bir an durup nefes almak, gözlerini kapatmak, "ne yapıyorum?" diye sormak, en basit düzeyde "stresle başa çıkma" yöntemi sayılır. Zorlanmadan doğan kas gerginliğini azaltmak için de başka yaklaşımlar ve gevşemeyi önerir. Stresle başa çıkma Köknel, bundan önceki eserlerinde olduğu gibi, insana yine sıcak bakıyor. Onu "olduğu" gibi görüyor ve aktarıyor. Bir deney faresinin kafasındaki elektrotlann bilgisayar ekranında "özcan Köknel, bir ömür verdiği ruhbilim tecrübesinden gelen birikimini kullanıyor. Bu nedenle, anlattıklan, 'aktarma ya da uyarlama' değil; bir özümlemenin sonucu. Aynca Türk kültürüne yabancı olan çoğu kavramlan rahat ve kıvrak bir üslupla açıklayıp, tammhyor." Şunu unutmamak gerek: Yazılanın kolay okuuması, Türkçesioin temizüği, bilimsellik taslama ması, aslında başanlması çok zor bir iş. Hâlâ çoğu ka\ramın üniversitedeki belli çevreler dışına çı • kamadığı o çevrelerde de Frenkçeleriyle ifade edildiği bir Türkiye'de. Içerik olarak da Köknel, stres teorisini ortaya atıp geliştirerek tartışılmaz bir katkıda bulunan, ancak zamanla aşılan Hans Selye'yi baş tacı etmemesiyle de övgüye layık. Selye, tıp tarihindeki oluşturduğu grafık ve rakamlara bakar gibi değil. İnsan salt bir klinik vaka olarak tanımlanamaz çünkü; sadece tepki gösteren bir deney faresi de değildir. "Biliş" denen kognitif bir yapısı vardır. Algı da işte bu yapının en önemli dğesi. Çünkü bir insanın kendini "tehdit altında hissetmesi", tamamen algısının bir sonucu. Tehdit gerçekten de olabilir. Ama ortada tehdit yokken öyle algılamyor ve kişi o yüzden zorlanıyorsa, bu durum klasik stres teorisi iie açıklanamaz. Ancak PtKNİK PtYALE MADRA VWE*\ BİR I EGKEG1M. CESUPĞÜÇLÜPLİR ... GUÇLÜDUR İnsana güven Bu bakımdan da Köknel'in, güncel hayattan uzak, yapılması güç gelebilecek, "mucizevi" bir esrarengizlik içinde görünen bir çok yöntem yerine, sağduyuya yönelmesi ve sağduyu sayesinde stresle başa çıkmayı önermesi de yine insana güvenmesinden kaynaklanıyor. Zaten insan, fazlaca zorlanıp uyum sağlayamaz hale gelmişse bir şekilde tıbbi müdahale söz konusu olabilir. Ama sorun, güncellik içinde daha iyi uyum sağlamak, kendiyle ve diğerleriyle daha iyi geçinmekse bunu kendi kendine telkinle pekâlâ başarabilir. Yeter ki, çabası, falanca tekniğe uymuyor diye küçümsenmesin. İnsanın mutluluğu tamamen kendine bağlı değilse bile, zorlanmarun etkisini biraz olsun azaltmak elinde. Köknel, bunu insanı zorlamadan anlatıyor. fflZLI GAZETECİ OLjSU Gİ0ı MU0&R.BK ^ e>U MECDET AHLAMAM\\ 3EÇMENIÜ "Sıcak" bir bakış ~ Blı'NPe KıllÇ TuTON &İR Bu tür kitaplarda amaç, bilimi halka indirmek, basitleştirmeden sadeleştirmek, akademik dergi ya da kitaplann içinde sıkışıp İcalan karmaşık araştırma sonuçlannı güncel hayata bağlamaktır. Kaldı ki Köknel'in kitabı, Ba Türkiye'de feminizm ve solculuk YEŞİM ARAT Yakınlarda yurtdışmda yayımlanan ve Türkiye'yi de ilgilendiren kitaplardan biri, The New Woın«'s Movement: Feminism and Political Power in Europe and the USA (Sage, 1986). Gerek ülkesi Danimarka'daki feminist hareket içinde gerekse uluslararası akademik çevrede kadın konusundaki etkin çahşmalarıyla tanınan Dnıde Dahkrup'un derlediği kitap, European Consortium for Political Researchün (Avrupa Siyasal Araştırmalar Birliği) 1983'teki toplantısında verilen tebliğler esas alınarak hazırlanmış. The New VVomen's Movement, Şirin Tekeli'nin yazısıyla Türkiye'nin de dahil olduğu on bir Avrupa ve Amerika ülkesindeki feminist hareket Üzerine yazılmış makaleleri kapsıyor. Dahlerup'un giriş yazısında belirttiği üzere, "Kitabın odak noktası, sosyal bir hareket olarak kadın hareketi, eylemleri, fikirleri, stratejileri, organizasyonu, ittifakları ve genelde çevre ile etkileşimi!' Tanım her ne kadar çok boyutlu ve çok kapsamlı ise de makaleler belirli bir tez etrafında toplanmakta. Savunulan ortak tez şu: Çevre ağırhklı, profesyonel olmayan, tabana dayalı bir yapı siyasal etkiye engel olmadığı gibi tersine "kişisel olan siyasal olandır" fikrine dayalı, kümeye yönelik böyle bir yapı yeni kadın hareketinin bu kadar çok enerji üretebilmesinin ve yeni bir radikal düşünce biçimi sunabilmesinin en önemli nedenidir. koyması, onlara ışık tutmasınm yanı sua, böyle bir derlemede yer alması. Dolayısıyla Türkiye için geçerli ve önemli olan sorulann Avrupa ve Amerika'dakilerden ne denli farkb olduğunu görüp, özgün konumumuza daha geniş bir açıdan bakmamızı mümkün kıhyor. Kurtajın serbest bırakılmasında feminist hareketin etkisinin incelendiği; 1970'lerde profeminizmin Türkiye'de gelişmesini engelleyen etkenler. Bu soruna üç açıdan yaklaşıyor: Yapısal engeÜer, siyası/ideolojik engeller ve kadınların sol içindeki konumu. Yapısal engellerin başma kapitalizmin az gelişmişliğini koyuyor. Bunun sonucu olan diğer bir etken kadının aile yapısına bağımlılığı. Eğitim başka bir yapısal neden olarak ele alınıyor. ğımlılığının gelişmiş kapitalist ülkelerde azalmış olmasının nedenleri yeterince açık değil. (Örneğin alternatif yaşam biçimleri feminist hareketin nedeni mi sonucu mudur? Banliyö yasamının düzeni içinde ezilen kadın, 1960 Amerikası'nda belli bir feminizmin öncülüğunü yapmıştır). Tekeli'nin altı çizilmesi gereken ilginç bir katkısı da 1980'lerde feminist uyanışın nedenlerini ararken sola yöneltiği dürbündür. İleri sürülen tez, sol örgütlerin eşitlikçi ideolojilerine rağmen yeterince demokrat olamamalannın, saflannda yer alan kadınların kendi problemlerini tanımlamalarına engel olması; sonuçta kadmlann ancak 1980 sonrası solun bıraktığı boşlukta sorunlanna sahip çıkabilmeleri. Tekeli'nin yanıtlamaya çalıştığı sorulara henuz daha iyi cevaplanmız yok. Gerek Türkiye yazısı gerekse diğerleri feminist hareket, demokrasi sorunlarının yanı sıra siyasal iktidar, siyasal katılma üzerinde de bizi düşünmeye davet eden, zevkle okunan, dilimize çevrilmesi tavsiye edilecek yazılar. • Dr. Yeşım Arat, Boğaziçı Üniversitesi öğretim uyesidir. ÇİZGİLİK KÂMİL MAS.4RACI Yakınlarda yurtdışmda yayımlanan ve Türkiye'yi de ilgilendiren ilginç kitaplardan biri, Yeni Kadın Hareketi: Avrupa ve ABD'de Feminizm ve Siyasal tktidar. Kitap, Şirin Tekeli'nin yazısıyla Türkiye'nin de dahil olduğu on bir ülkeyi kapsıyor. Tekeli, incelemesinde "Feminizm Türk kadını için anlamlı mıdır?" sorusunu sormakta. testo yürüyüşlerinde sutyen'lerini çöp tenekesine atan "kırmızı çoraphlann" 1985'te sokaklarda görünmemelerinin (örneğin, Danimarka) nedenlerinin araştınldığı bir kitapta, Tekeli, "Feminizm Türk kadını için anlamlı mıdır?" sorusuyla yazısına başlamakta. Herbiri çok önemli olan bu tezlerin feminizmin gelişmesine ne şekilde engei oldukları kısa bir makale çerçevesinde belki yeterince açıklık kazanmamakta. Feminizmin geliştiği ülkelerin genelde (Japonya gibi istisnalar düşünülebilir) ileri kapitalist Ulkeler olması kapitalizmfeminizm ilişkisine nedensonuç bağlamında kendiliğinden bir açıklık getirmez. Keza kadının aileye ba AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR KEMAL GÖKHA* Ana sorun Cevap aradığı esas problem, Kısa Kısa Emre Kongar / 12 EYLÜL VE SONRASI, Sav Yaymları, haziran 1987, 336 s. Prof. Dr. Emre Kongar, 12 Eylül askeri yönetimi sırasında ve şonrasındaki "Olayların Akışı İçinde" kaleme almış olduğu denemelerini yeni bir kitabında topladı. Denemeler : Geçiş dönemi Türkiyesi nasıl bir manzaraya sahip? Bu Türkiye'de işçi, aydın, kadın, genç gibi kesimler ne durumda? Bu Türkiye'nin gündemindeki sorunlar nelerdir? Bunlar gelecek yıllara nasıl yansıyacak? gibi sorulann yanıtlarını araştırıyor. Oğuz Ayan / 24 OCAK EKONOMlSİNDE DIŞA AÇ1LMA VEMALİ POLtTİKALAR, VYavmları, mayıs 1987, 243 s. Oğuz Ayan'ın 19841986 arasında çeşitli dergilerde yayımlanan on makalesi ile ilk İcez basılan bir incelemesi bu kitapta bir araya geliyor. Dışa açılma politikalarıyla maliye politikalannın karşılıklı etkileşimini irdeleyen çalışmaların ilk kez bu kitapta yayımlananı, 1986 yılında yapılan vergi düzenlemelerini konu alıyor. Sinan Sönmez/KAMU EKONOMtSl TEORİSİ, Teori Yaymları, Mayıs 1987, 279 s. Doç. Dr. Sonmez'in "Kamu Harcamalarında Etkinlik Arayışı" altbaşlığını taşıyan kitabı, neoklasik kamu harcamalan teorisinin açıklanması, tutarsızlık ve eksikliklerinin eleştirilmesini içeriyor. özellikle iktisat teorisiyle ilgilenenler ve iktisat öğrencilerine seslenen akademik bir calışma giiney dinç GÜVENSİZLİK ÜCGENİ Hareketin çeşitliliği ~ Kitaptaki yazılar işledikleri ana sorunlar çerçevesinde üç bölümde toplanabilir. Birinci grup, Italya, frlanda, Hollanda ve Fransa üzerine olan tnakalelerle, kürtaj konusu çerçevesinde kadın hareketinin geleneksel siyasal kunımlara karşı çıkışını inceliyor. Ikinci grupta, Ingiltere, ABD, Izlanda, Finlandiya örnekleriyle sistemin içinde veya dışında oluşan kadın hareketi stratejileri ele alınıyor. Üçüncü grupta da Türkiye, Ispanya ve Danimarka örnekleriyle yeni kadın hareketinin yükselişi ve değişimine yer veriliyor. Makaleler, akademik çevreden kişiler tarafından ülkelerindeki • kadın hareketinin en belirgin özelliklerini vurgulayacak, bu konuda bilgisi olmayan okuyucuyu aydınlatacak biçimde yazıli mış, genelde gözleme dayanan, betimleyici yazılar kitapta farku... Ülkeleri karşılaştırmaya olat ' nak tamyacak. Bir çerçeve olmamasına rağ^nen makaleler, Dahlerup'un giriş yazısında belirttiği amaca, kadın hareketinin çeşitliliğini, boyutlarını ve etkisini yansıtmaya başanyla katkıda bulunuyor. Kitabın bizdm açımızdan en il. ginç yanlarından biri de Tekeli» nin "Türkiye'de Feminist Hareketin Çıkışı" (Emergence of the Feminist Movement in Turkey) isimli yazısı. Yazının ilginç yönü, Tekeli'nin buraJa her zamanki gibi çok önemli sorulan ortaya Dinç, bu önemli kitabında, son yedi yılda 1.683.000 kişinin fışlendiği, 370.337 kişiye pasaport verilmediği yaklaşık 14.000 kişinin yurttaşlıktan çıkarıldığı, binlerce kişinin "güvenlik soruşturması" nedeniyle iş bulamadığı Türkiye'de kişi güvenliği konusunu irdeliyor. Dinç'in kitabıyla ilgili bir yazıyı önümüzdeki haftalarda yayımlayacağız. \'usret Hızır / GERtDE KALANLAR, Adam Yaymalık, haziran 1987 119 s. . Değerli felsefecimiz Nusret Hızır'ın (18991980) yayımlanmamış konferanslannı, yazılannı, notlarını, v.b. toplayan derlemelerin ikincisi yayımlandı. Füsun Akatlı tarafından derlenen kitaplann ilkı geçen vıl Bilimin Işığında Felsefe başlığıyla basılmıştı. Ikinci ve sonuncu cilt de Hızır'ın "1942 tarihli basılmamış doçentlik tezinden, son olarak üzerinde çalıştığı 'İdeoloji ve Model' konusundaki notlanna kadar" geride bıraktığı yazıları arasından seçilen dokuz yazıyı bir araya getiriyor. TARİHTE BUGUN MİMTAZ ARIKÂN 13 Ağustos VIETNAM SAVAŞI SURUYORL İS?2'PE 8UGLIH, KUZ£V UN KUZEYDO6USUNDAKİ AMBZİKAN ÜSSÜNÜ GÜÇDE 8AÇLAMIŞ OLAN GÜNEY VE KUZSY VIETMAM AR.ASINOAKİ ÇAGPIŞM4LAR, 4965'TE AMERİKAN /ejjWETl£RİUİN DE KAGfŞMAS/YlA GENİŞLEMİŞTİ. SÜNEY VİETNAM '/ DESTEICLEVEN ABD, KOMÛA/İST YIETKDHG KLIVVETLE&fJE K/igÇ/ YILLARCA EN Şi&PETLİ HAVA AKINLA&lNI OÜZENLEYEN ABDj BİR. GÜN SONRA, tCUZEY VIETNAM'lN 7VPLA&YLA YANITALMiŞTt. LOM S/fJ AOLI ABD ÜSSUMOEKI 8ÜYÜK BİR CEPHANEÜK SU HE&ENLE HAVAYA UÇMÜŞTU! 11Z AĞUSTDS LU BİR TOP A77ŞINA TUTMUŞTU. UİNDİÇIN'D£ 1957 Cüney Dinç / GÜVENStZLlK ÜÇGENt, Say Yaymları, haziran 1987, 200 s. İzmir Barosu eski başkanlarından, hukukçu ve yazar Güney Dinç'in son kitabı 1402'likler, Fişleme ve Güvenlik Sonışturması altbaşlığını taşımakta. 50 YIL ÖNCE Cumhuriyet Hutnyda kanlı hadiseler Adana 12 (Hususi muhabirimizden) Hatay Türklerine artık açıkça suikastler yapılmaktadır. Evvelki gece Halebden kamyonlarla getıhlen lamamen Ttirk düşmanı unsurlardan seçilmiş yüzlerce asker, geceyarısmdan sonra etrafa yerleştirilmişti. Dün sabah başlarmda, delegevekili olduğu halde memleketteki Türk faikiyeimi çekenıeyen müstemleke memurları, Antakya Halkevini bastılar, bir kastı mahsusla hazırianan bu baskında, asker ve jandarmalarla halkevine giren hususi memurlar gürültüden istifade ederek bu beraberlerinde getirdikleri labancaları ve guya halk mümessillerini itham etmek üzere evvelce hazırtadıkları bir 13 Ağustos 1937 görülmekte, silah aramak bahanesile evlere uluorta tecavuz edılmektedir. Araştırmalar esnasında ev sahipleri dışarı çıkartılmaktadır. tstenilen eve gizlice silah saklanarak taharriyatta elde geçirılmış gibi göstermek son günlerde bulunmuş bir ışkence ve iftira usulüdür. Diğer laraftan Arablar tepeden tırnağa kadar silahlanmaktadırlar. Bunlardan birisi hukümet konağı önıınde bir Turk gencini bıçakla oldurdu. Herkesm gözu önunde kanlar içinde yerde yatan suçsuz genci niçin öldürdüğü sualine, azılı cani: " Türk olması kâfi değil mi?" cevabım verdi. Memurun lakayt bakısları altında uzaklaştı. Bu haller karşısında Antakyadan çıkmak 19371987 isteyenler, kasabayı kontrol altında bulunduran askerlerin sungülerile karşılaşıyorlar. Şu' dakikada Antakya sokakları adeta bir ölüm suküneti içindedir. Evlerine çekilen Türk halkı hayatından emin değildir. Buna benzer hadiselerin tskenderun ve Kırıkhanda da hazırlanmakta olduğu haber alınmıştır. CUMHURtYET KİTAP KULÜBÜTHDEN HABERLER AYIN EN ÇOK SATAN KİTAPLARI ÖYKÜ 13.7,198711.8.1987 MrfTaaı 3 4 5 6 7 8 9 10 1 2 Ryatı 95095010001000 200085095012508501000 002.313 021.284 152.403 064.964 064.972 002.292 002.311 097.491 021.259 064.963 MsçM fazM ı EvfAzta Hnbı SMlVarfEıMÖz ••.. JTar* ••*•• K. KmVatM/Mdk Y M B tavnkh bpMktarAkkal AtaUAzta MMttMi •ttaM/Azta Kwta KrtNaiN YaaYünl Wlwmh\irm MriMi/Bridr Yıhkz HakMrii W takım uydurma evrakı oteye beriye sokuşturmuşlar, biraz sonra taharriyat yaparak sakladıkları silah ve kâğıtlar: ortaya çıkarmışlardır. Oynanan bu mükemmel komedyadan sonra sıra halk mümessillerini tehdide gelmiş, bunLrın tevfık edilecekieri, hatta öldurülecekleri şayiası çıkarılmıştır. Müstemleke • memurlarmm tecavüzlerine uğrıyacaklarmı haber alan mümessillerle diğer birçok Türkler vahim ve şıımüllu bir hadiseye sebebiyet vermeynek için dün gece saat birde A ntakyadan ayrılmışlardır. Cenevre anlaşmasım hiçe sayan müsıemlekecilerın bu suıkastle güttükleri gaye, Türk ileri gelenlerini dağıtarak, yaklaşmakta olan inuhabaıı kendi arzulanna göre yaptırmaktır. Bununia da kalmıyarak Türklere her türlü zutüm reva