19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 HAZİRAN 1987 KÜLTÜRYAŞAM KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK CUMHURİYET/5 Y4YEV DÜNY4SEVDA İNCELEME ARAŞTIRMA YÖNETEN ŞAHÎN ALPAY Muhteşem olan kim? Muhteşem Süleyman, Andre Clot, Çeviri Turhan Ilgaz, Milliyet Yayınlan, 1987, 540 s. M E H M E T ALİ KILIÇBAY Osmanlı padişahlan arasında Batılılar tarafından en çok ilgi göreni kuşkusuz Kanuni Suleyman'dır. Bu ilginin bazı nedenlerinin olması gerekir. Bir kere, < 16. yüzyılın başında Avrupa he* nüz fakir ve sorunları çok fazla olan bir kıtadır. Amerikan hazinesi, fiyat devrimi, endüstrileşme.. gibi olgular gelecek yükselişinin işaretleri olarak ortadadır. Ama ulusal devletlerin oluşma sürecindeki savaşlar, dinsel iç ve dış mücadeleler, yeni ekonomik oluşumların perişan ettiği köylulerin isyanlan, salgın hastalıklar.. Avrupa insanlarında bir felaket yaşadıklan izlenimini uyandırmaktadır. Öte yandan, ulusal oluşumlara rağmen, bin yıllık Hıristiyan geçmişi ve Roma mirası, Avrupalı için evrensel devletin bir Ulkü olarak kalmasına yol açmaktadır. Ve o sırada Akdeniz'de ve Avrupa'da iki tane imparatorluk vardır: Habsburg' ların Fransa ve İngiltere ile Iskandinavya dışında Avrupa'nın hemen tümünu kapsayan imparatorluğu ile Osmanlılann Macaristan'dan Yemen'e uzanan imparatorluğu. Işte bu devasa olusumların sahipleri (terim yanhşlıkla seçilmemiştir) olan V. Carlos (Charles Quint) ile Kanuni Sultan Süleyman, bu iki rakip dünyanın başvuru noktalarını oluşturmaktadır. Hıristiyan dünyasında hiçbir siyasal olay yoktur ki, V. Carlos'un (sonra da II. Felipe ve Ferdinand'ın) izni veya bilgısi dahilinde gerçeklesmesin. Keza tslam dünyasında hemen her sorun için Istanbul'a başvurulur (Portekiz saldınsına karşı uzak, çok uzak Cava Muslümanları Istanbul'a elçi göndermişlerdir). Bu iki imparatorluğun sahiplerinin, bu koşullarda, birer ihtişam abidesi olarak yukselmeleri kaçınılmazdır. Bu noktada hemen sorulması gereken, I. Süleyman'ın "Muhteşem" olduğundan kuşku duymamız için hiçbir neden yokken, aynı ihtişamı gönul rahathğıyla Osmanlı ulkesine, hatta yalnızca başkentine de yakıştırıp yakıştıramayacajımızdır. Osmanlı iilkcsinde 'ihtişam' Cevap ne yazık ki hayırdır. Padişahı muhteşem olan Osmanlı İmparatorluğu ekonomik, toplumsal ve akla gelebilecek diğer .um alanlarda derin sarsıntılar geçirmektedir. İşe ekonomiden başlarsak, imparatorluğun askeri, yonetsel, ekonomik ve mali kurumlarının belkemiği olan timar sistemi sürekli olarak bozulmakta; Kanuni donetninde şidetkileri saymakla tukenir gibi değildir; ama önceiikle timar sısteminin yok olarak, iltizam ve çiftlik sistemlerine geçilmesine, Celali isyanlarının kronikleşmesine yol açmaktadır. Celalı isyanlan Anadolu'nun çok uzun suren fakirliğinin temel nedenlerden biridir. Öte yandan, bu tarihlerden sonra İstanbul'un alışılmış bir özelliği halıne geiecek olan, ucretli asker (kapıkulu askeri) ile esnafın birlikte giriştikleri ayaklanmaların kokünde de bir enflasvon yaratığı olan "ziıyuf akçe" (devalüe edilmiş para) yer almaktadır. Suleymanıye Külliyesi gibi verimsiz bir yatınm için 15501557 arasında hesaplanabiIen 18, 122, 365 akçelik harcama, miş; askeri harcamalar ihtişam uğruna halkın boğazından kesilen lokmalar haline donüşmustür. Viyana'dan ve Bağdat'tan öteye geçilememesi, 17. yüzyılı da damgalayacak olan Habsburg ve İran savaşlarının kronikleşmesine yol açmıştır. Barbarosların katkısıyla parlayan ve Preveze (1532) ile zirvesine ulaşan denizcilik, İnebahtı (1571) ile şiddetli bir gerileme sürecine girecek ve 17. yuzyılda Akdeniz'de Osmanlı varlığı kalmayacaktır. Olaytarih geleneği Toplumsal duruma gelınce, İstanbul halkının duşuk yaşam koşullarını Doğu kaderciliği içinde kabul etmesine rağmen; Yeniçeri ve diğer kapıkuilarının peşine takılarak ikide bir isyan etmesi, durumunu pek de iyi görmediğinin işaretidir. Hanedan kavgalarının trajikomik boyutlara ulaşması ve şehzadelerin tahtı eie geçirmek için "kulis atmalan" da "Muhteşem Süleyman" doneminde ortaya çıkmıştır. Haremdeki, çocuk makinesi olan cahil kadınların büyük birer siyaset aktorü haline gelmeleri, dramın boyutlarını ortaya koymaktadır. "İkinci Sultan" Makbul jbrahim'in bir gecede Maktul İbrahim haline gelmesi de ihtişamın sadece tek bir kişinin tekelinde olduğunu göstermektedir. Ulkenin, efendisinin ihtişamına zıt olan durumunu anlatmak için çok geniş bir mekân gerekmektedir. Ama bu kısa anlatı bile sanırım zıtlığı vurgulamaktadır. Andre Clot'nun çok güzel Türkçeleştirilmiş olmaktan fazla bir erdemi olmayan kitabı, aslında Batı tarih yazınında artık anakronik sayılabilecek olan olaytarih geleneğinin sonuncu temsilcilerinden biri olmalıdır. Kitabın ikinci kesimine yerleştirilen bazı bölumler, kurumsal tarih alanında performans göstermesine yetmemektedir. Kitaplar okunmak içindir, ama her kitabın da mutlaka onemli olduğunu peşinen kabul etmeksizin. I. Süleyman'ırı "Muhteşem" olduğundan kuşku duymamız için hiçbir neden yokken, aynı ihtişamı gönül rahatlığıyla Osmanlı ulkesine, hatta yalnızca başkentine de yakıştırıp yakıştıramayacağımızın sorulması gerekir. Cevap, ne yazık ki hayırdır. Padişahı muhteşem olan Osmanlı tmparatorluğu, ekonomik, toplumsal ve akla gelebilecek diğer tüm alanlarda derin sarsıntılar geçirmektedir. detlenen enflasyondan ötürü, timarhlar ve reaya buyük sorunlara surüklenmektedir. Kökleri 14. yüzyıla kadar giden ve 16. yüzyılda Avrupa'ya değerli maden akımıyla şiddetlenen ve iktisat tarihi yazınında "fiyat devrimi" adını alan şiddetli enflasyon, lonca tipi zenaat üretimine dayanan Osmanlı endustrisinin olduğu yerde çakılmasına ve Avrupa'da tanık olunan uretim genişlemesıne benzer herhangi bir şeyi oluşturamamasına neden olmaktadır. Enflasyonun yıkıcı ihtişamın bedelinin boyutları hakkında fikir verebilir. Bugün o çağdan kalan hiçbir önemli kent yoktur ki, halkın oturduğu evlerden bir kısmı bugüne kalmış olsun. Yalnızca İstanbul sadece muhteşem binalarıyla bugune intikal etmiştir ve halkın 16. yüzyılda oturduğu ahşap binalann izi bile kalmamıştır. Kanuni doneminde Osmanlı fmparatorluğu'nun askeri durumunun da iyi olduğu söylenemez. Doğuda ve Batıda savaşlar sınır tadilleri noktasında kilitlen HIZLI GAZETECİ 1SECDET ŞEN Penıiın yiiıayi rank rank iağitn w sintiiK atıkianyia aloçat?u(aca frı'r ha\ aknıştı.. tnsanlar tur turtö pısliçi 'yölloh' dtnıza t?oca atmekbz W sakjnca görmüfölardı ' da oldvğu cfıbi •Am a5ii çop yığım d'ıptayci • Amforaiar w haykallar yarierim i$e yaramaz t>ir sanayı szgi ipırakaruk tzrki daryo I KOYJ . ÖıEIL'KUE. yayyn Söytayişk ESOES &OâP OLUMSUZ âELİŞMBlBR 5ÛREÜ ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI Çocuklarla iletişim ve disipün DIANE SUNAR Leyla Navaro'nun yeni yayımlanan küçuk kitabı, sıradan bir kitap değil. Okuru bazı sorulara yanıt vermeye, anılarını tazelemeye, duygularını kabullenmeye ve başkalarıyla etkileşim tarzını irdelemeye çağıran; yalnızca okunacak değil; denenecek yaşanacak bir kitap. Çok çekici bir şekilde tasarlanmış kapağından ve insana seslenen başlığından başlayarak, okuyucuyu hemen etkin bir iletişim sürecine sokan bir kitap. Kitabın biçimi ve içerdıği düşüncelerin birçoğu Turk okurların çoğu için yeni. Navaro burada, ABD ve başka bazı ülkelerde Thomas Gordon, Haim Ginott ve diğerlerinin çalışmalanyla yaygınhk kazanan, anne ve babalarının çocuklan uzerinde iletişim becerisiyle kurabilecekleri etkinlik kavramını ortaya atıyor. Ancak kitap, basit bir çeviri ya da uyarlama çalışması değil. Yazar, anne ve babalarla yaptığı yo Beni duyuyor musun? Leyla Navaro, YaPa Yayınlan, İstanbul 1987, 132 s. ğun çalışmalar sırasında edindiği deneyimlere dayanarak, bu "yabancı" duşünceleri Türk ailesinin orta yerine koyuyor. Ailedc diizen Disiplin, bir cezalandırma değil aüede duzen konusu ve amacının da yalnızca itaat sağlamak değil, çocuğun özdenetim ve sorumluluk duygusunu geliştirmek olduğu uzerinde duran yazar, ayrıntılı örnekler ve temrinler yoluyla ana babaların iletişim becerilerini kutlanmaları halinde çocuklara disiplin kazandırmanın çok daha kolay ve etkili olduğunu gosteriyor. Bu beceriler, esas olarak "katıhmlı dinleme" (yani, karşınızdaki kişinin yalnızca ne söylediğini değil, ne demek istediğini de işitmek), iletişimi durduran yanıtlardan kaçınma, karşıdakinin duygularını anlama ve "sen dili" yerine "ben dili"ni kullanmadır. Bu sonuncusu, karşındaki kimsenin kişiliğine, zekâsına ya da niyetlerine saldırmak yerine, kend: duygularını ve tepkilerini dile getirmek anlamına gelir. Kitap, temrinleri ciddiyetle izleyen okurlara, söz konusu becerilerin nasıl kazanılacağı ve nasıl kullanılacağı konusunda öğutler veriyor ve yol gosteriyor. Etkili teknikler Yakından tanıdığımız pek etkili olmayan davranış biçimlerini düşünecek olursak, bu oğütlere ve pratiğe gercekten ihtiyaç vardır. Ne var ki, daha etkili tekniklerin oğrenilebileceğini bılmek insana güven veriyor. Navaro^ nun, eğittiği ana baba gruplanndan verdiği ornekler, yeni iletişim ve disiplin alışkanhklannın geliştirilebileceğini gösteriyor. Navaro'nun savunduğu iletişim ve disiplin biçimlerinin başta gelen amacı daha ahenkli bir aile yaşamının sağlanması. Ancak bunlann uzun vadeli sonuçlarının kendilerine daha fazla saygı ve güven duyan, başkalarının haklanna daha saygılı, karar verme durumunda ve insan ilişkilerinde daha bağımsız ve sorun çözücü bir yönelime sahip çocukların yetişmesi olabileceğini de bekleyebiliriz. Bu tur bir kişilik gelişiminin geleneksel olarak otorite. itaat ve bağımhlığı vurgulayan Turk aile kultürunün beklentilerine uygun düşup du>meyeceği elbette sorulabili.. Ote yandan, demokratık bir sistemin, o sistemde yer alan kişilerin bağımsız karar alabilmeleri, başkalarının haklanna saygı göstermeleri ve çelişkileri zorla değil iletişim yoluyla gidermeyi yeğlemeleri halinde, daha iyi işleyeceğine kuşku duyulamaz. Şimdilerde anne ve babalann çocuklarıyla iletişim kurmaya ilgi duymaya başlamaları bir rastlantı olmayabilir. Dr. Diane Sunar. Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesidir. AĞAÇ YAŞKEN EĞİIİR KEMAL GÖKHA* <\ y TARIHTE BUGUN MÜMTAZ ARDL4S 1&H'PA BUGÛ'N, iKİsf NAZ.tR OLMAK ÜZE&E BEŞ K/'pYi OLDÜKMUŞ OlAfJ Ç£RKES HASAN, SULTANAUMET MEYDANI'NDA İMM ED'LDf. ÇERJCES HASAN; SUCTAN AZJZ'İN IKJMCI KADIU( EDAO/İICAOINEFENDI'NIM YE&ENİYDİSARAYA ALMMASf DA 7EY^SSI 4&AC'US'YLA OCMUSTU. ÇOOJKLU&U HARBAADE SıMARrtLAKAK 6EÇM/Ç, YUSUF ızzerr/N EFENDI'YLE oĞeeniM GÖGEN ÇERKES HASAN, RieAÇ YIL SONRA OUUN YAVERİ'(fMmSUBAYl) OLMUŞTU'. ANCAJC, DlSfPLİMSıZLiĞİ NEOENIYLE SEBASKEH HUSEYlN AVNı PAŞA PMSAFINOAN UYA/İILMtŞn. SULTAAJ AZİZ TAHK •ntN İND(IZ<UNCE,SEGASIC£& ONU BAGDAT'A TAVtN ETMtŞTİ. EM/ZE UYMAY/A1C0 DA TUrUICLAUMIf, B/RK4Ç HAPlSTB KALMIŞT(. Bu OLAYLAR, OMUM SE/SASDlŞ SlLEkAESlNE Ve 8tR PİZİ C/NAY£T/fl£MEStNE NEDEN OLMUÇTU 11 Haziran CERKES HASAN İOAM EDİLİYORL NAVARO'NUNKtTABINDAN Bir çızimle anlatım. Kısa Kısa Emin Çölaşan/ONCE INSANIM, SONRA GAZETECÎ, Tekin Yayınevi, Mayıs 1987, 295 s. Emin Çölaşan on yıllık gazetecilik hayatında başından geçen ve tanık olduğu olayları, başka bir deyişle meslek hayatı anılarını yazdı. "Gelebildiğim yere nasıl ve ve neler pahasına geldim? Neler yaşadım? Kimler, önüme ne gibi engeller çıkarmaya kalkışülar? Ne gibi kıskançlıklarla ve komplekslerle boğuşmak zorunda kaldım? Kimlerle nasıl kavga verTÜRKİYE'DE İSLAMC1L1K DÜŞÜNCESİ Haz. hmail Kara, Risale Yayınlan, İstanbul 1987, 2.citt, 502 s. Ismail Kara'nın hazırladığı ve ilk cildi geçen yıl yayımlanan Türkiye'de İslamcılık Düşüncesi başlıkb derlemenin ikinci cildi de çıktı. Türkiye'de Islamcı düşunceye katkıda bulunmuş kimselerin hayatı ve eseneri uzerine ozlü bilgilerle eserlerinden seçmeleri kapsayan bu çok yararlı fikir tarihi çaiışmasının ikinci cildinde yer alan yazarlar: Ferid Kam, Mehmet Ali Aynî, İsmail Hakkı İzmirli, İsmail Fenni Ertuğrul, Ahmed Hamdi Akseki, Şeyhulislam Mustafa Sabrı, Bediuzzaman Said Nursi ve M. Şemseddin Cunaltay. Bu duşünürlere yöneltilen eleştiriler ve verdikleri yanıtlara değgin metinler de ek olarak veriliyor. İBRAHIM TEMO'NUN ANILARI Arba Yayınlan, tstanbul 1987, 278 s. lelerin bugünkü dile çevrildiğini belirtiyorlar. Yeni basıma yazdığı önsözde Profesor Şerif Mardin, "Jön Turkler arasında demokratik ideallerini yılmadan ve en önemlisi saptırmadan savunabilmiş olan kimselere az rastlanır. İbrahim Temo, bu 'ideolojik kahramanlardan' biridir", diyor. Temo'nun anılanyla ilgili bir tanıtma yazısını önümüzdeki haftalarda yayımlayacağız. ittlh«d « Tpfakki Cemî kamcatu n l 1 «oio 50 YIL ÖNCE Cumhuriyet Karabük Fabrikası inşaatı ilerliyor Safranbolu (Hususi) Karabuk Demir ve Çelik fabrikalarmı harekete geçirecek olan tes'ısatın inşaasma büyük bir hızla ve her şubede çalışümaktadır. Fabrıkanın kurutacağı yere iki buçuk kilometre mesafede istasyonun şimalinde kiıçük bir yaylaya benzeyen düz bir tepeye kurulmaya başlayan şehrin havası ve manzarası çok güzeldir. Bu sahada ilk olarak evli memurlar için yedi apartman, bekârlar için üç paviyon ve bir müdiriyet evi yapılmaktadır. İnşaat çatıya varmış bulunmaktadır. Fabrika yerinde büyük bir şevkle çalışan amelelerin heyheylenne motör ve çekıç sesieri karışmaktadır. // Haziran 1937 Anayoldan ayrılan bir hatta duran vagonlardan harıl harıl malzeme boşaltılırken beton kazıkları çakan şahmerdanlarıi sğır tnkiıiakları yeri sarsmaktadır. Fabrika sahasmda ve on altı metro derinlikteki içme suyunun etrafı tanzim edılirken beri tarafta da elektrik tesisatile uğraşılmaktadır. Bu tesisa! binikten sonra sahadaki 19371987 faaliyet amele postalarınm uçe çıkarıimasile geceli gundüzlu ve durmadan devam edecekıir. İzabe fırınlannın temelleri şimdiden yukselmeğe başlamıştır. Yakın bir zamanda bu fınnlarda azim ve irademizin bir ifadesi olarak sert demiri eritip, çeliğe tahvil edecek ve buna istediğimiz şekli verebileceğiz. İbrahim Temo nun İTTİHAD VE TERAKKİ Anıian ÖNCE İNSANIM SONRA GAZETECİ e dim? Çevremdeki birtakım ilişkiler nasıl gelişti? Hatta kader beni gazetecilik mesleğine nasıl süriıkledi?" Çölaşan, işte bu soruların yanıtlarını yazıyor. Türkiye'de hemen her şeyin "perde 1 arkası" üzerine yazıldı. Çolaşan ın bu kitabı da günumuz Turk basınının perde arkasına bir bakış. Arba Yayınlan'nın Tarih/Anı dizisinde Miralay Mehmet (AyıCUMHURİYET KİTAP KULÜBÜNDEN HABERLER cı) Arif Bey'in anılarını izleyen ikinci kitap, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin Kurucusu ve 1/1 AYIN EN ÇOK SATAN KİTAPLARI No'lu Lyesi İbrahim Temo'nun ROMAıNÖYKÜ U.5.198710.6.1987 İtlihat ve Terakki Anıları. DokSıra Kod Kitabın AA/Yaan Ryab tor Temo'nun "İttihat ve Terak1 021265 Sulun Mı/Umberto Eco 4500ki Cemiyeti'nin Teşekkülü \e Hi2 231.023 Senl Halk Adma ö * w Mahkum Edlyofiım/M. 6ribç«a2100dematı Vataniye ve Inkılabı Mil3 022.229 « s ZaUm «e h a m m ı m Kerbe<a/B«kir Vıldu 1050liyeye Dair Hatıratım" başlığıy4 021.275 Koku/Patrtck Söstind 1700la 1939'da Mecidiye'de (Roman5 022192 Zöbuk/Azlz Nesin 1650ya) Latin harfleriyle basılan ki6 102 004 MartımicJnrtl Bach 500tabı, Türkiye'de ılk kez yayımJa7 021.050 Varahsın/Erdal Az 1800nıyor. Yayıncılar, yeni baskının 8 200007 Hatnn Koçaklaması/Rkrat Otyam 2100aslına büyük ölcüde sadıl oldu9 021278 Yaban TBmb|terf/Y. Ybrtıışefiko 275010 ' • 3fka!s Köle/8ekir Yılaız 735. .u, wi^ak bazı İ.Jım. n um Esas No : 1986/189 Karar : 1986/541 C. Sav. No: 1986/637309 DAVAC. : K.H. İSMAİL DOĞANAhmet ve Havva oğlu, 1948 SANIK doğumlu, Konya merkez lnlice köyu nüfusuna kayıtlı, Konya Mahmuriye Mahallesi Basın Silesi'nde oturur. SUÇ :GIDA MADDELERİ TUZÜĞÜNE AYK1R1 DAVRANIŞ. SUÇ TARİHİ: 20.1.1986 HÜKÜM: Sanığın Konya'da sucuk imalatçısı olduğu, irtıal ettiği sucuklar uzerinde yapılan laboratuvar tahlilinde sucuk içerisinde U' organın bulunduğu, ayrıca sayılamayacak kadar da bakteri tespit edildiği, boylece sanığın gıda maddeleri luzuğune aykırı davrandığı anlaşıldığmdan TCK 395'inci maddesi gereğınce bir sene müddeile hapıs ve 20.000 lira ağır para cezasıyla cezalandınlmasına, hakkında (ahfıfe takdiren ver olmadığma, TCK'nm 402/1. maddesi gereğince sanığın curme vasıta kıldığı meslek sanat ve ticaretınin hapis cezasına eşit sure ile latihnc, fülin işleniş şekli ve niteliğine göre takdiren ışyennin on beş gun süre ile kapatılmasına, hukmun kesinleşmesim müteakıp karar özetinin buyuk harflerle yaalmak suretiyle ve kapatma suresi kadar kalmak uzere kapatılan işyerinin göze çarpan bir yerine huküm ozetinın yapıştınlmasına, karar ozetınin cumhurıyel sa\cılığınagonderilerek.masrafı bilahare hukumluden alınmak uzere Istanbul'da yayımlanan ve tirajı yuzbinin uzerinde bulunan bir gazclede ve Konva'dakı bir gazetede yayımlanmasının istenmesine karar verildı. 8.7.1986 T.C. KONYA İKİNCİ ASLİYE CEZA MAHKEMESİ HÜKÜM ÖZETİ ILAN BOLVADİN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNDEN Dosya No: 1987/89 Datacısı Karayolları Genel Mudürlüğu tarafından mahkemetnize açılan cebri lescil davasında, davalıların açık kimlikleri ve adresleri tum aramalara rağmen tespit edilemediğinden gazete ile ilanına karar verilmiştir. Bu nedenle cebri tescili istenen Bolvadın ılçesi Kalıntoprak mevkiinde ada: 78, parsel: 3 nolu taşınmazda hissedar bulunan ilçemız Kalıntoprak mahallesinden Seydialı oğlu Mehmet, Mehmek Kızı Dudu, Mehmet Kızı Fatma'nın yargılamanın atılı bulunduğu 26.6.1987 gunü saat 10.05'te Bolvadin Asliye Hukuk Mahkemesi duruşma salonunda hazır bulunması, aksi takdirde arulan taşınmazın cebren tesciline yokluğunuzda yapılıp karara bağlanacağı ilanen tebliğ olunur. Basın: 22320 ILAN BAKIRKÖY 2. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Dosya No: 1984/392 Davacı Yasemin Ticaret tarafından davalılar Ali Osman Ozdemir Vs. aleyhlerıne açılan tescil davasının yapılan duruşması sonunda, mahkememizce \enlen 3.12.1986 tanh ve 1984/3921986/1020 sayılı karar, Yargııay 13. Hukuk Dairesi'nin 16.4.1967 tarihli kararı ile onanmış olup, isbu Yargıtay ilamının adresi neçhul bulunan davalı Mi Osman Özdemir'e tebliği yerine kaim olmak üzereilan olunur. Basın: 6060
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle