19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER renen birkaç profesör"den kaynaklanıyormuş. Üç yıla yakm bir süredir yazdıklarımızın ve söylediklerimizin sayın isadamımız tarafından hiç anlaşılmadığı ortada. Neredeyse yazma ve konuşma becerimizden şüphelenecekken, yine kendisi imdadımıza yetişiyor ve diyor ki: "Mesele nedir biliyor musunuz? Biz konuşmuyoruz. Bu profesörler durmadan konuşuyor. Profesör unvanları da olduğu için halk onlann sözüne inaruyor". Demek ki bizim anlatamamak gibi bir kusurumuz yok ve sorunu asıl anlaması gerekenler bize inanıyor. Taşkışla konusunda, otel yapılma kararından bu yana yanlıştan dönülmesi için elinden geleni yapan "profesörler"den biri olarak bir kez daha bu konuyu ele almak istiyorum. DUYGUSAL DEGİL, AKILCI NEDENLERLE., Evet, bizler bu konuda durmadan konuşuyor ve konuşacağız da. Çünkü Taşkışla ile bizim ilişkimiz dolar hesabı ile ve kârla anlatılabilecek bir çıkar ilişkisi değil. Hatta işadamımızın sandığı gibi "manzara"' ilişkisi de değil. Son yıllarda çeşitli bahanelerle yıpratılmaya çalışılan üniversite öğretim uyeleri arasında da her kesimde olduğu gibi bazı çıkar peşinde olanlar bulunabilirse de buyük bir kesiminin iş dünyasının anlayamayacağı amaçlar uğruna hayatını tükeıtiği kesindir. Her şeyin dolarla ölçüldüğü, para kazandıracak her türlu girişimin başan sayıldığı bir ortamda "Taşkışla'nın kurtarılması için orta avluda kendini yakmayı bile düşünebileceğini" soyleyen saygıdeğer bir hocamızın, sorunun önemini düe getirmek için yaptığı konuşmanın değerlendirilebilmesi de kolay değil. Taşkışla olayındaki karşı çıkışlar çok kez belirtildiği gibi duygusallıktan uzak, akılcı nedenlerden kaynaklanmaktadır. Bu nedenleri bir kez daha yineleyerek alman yanlış karardan donülebileceğini umut etmek istiyorum. 1) Taşkışla binası Türkiye tarihinde gericiliğe karşı bir simge binadır. Gericiliğin büyük başkaldınsının başlatıldığı ve söndürüldüğü binanın ön cephesindeki kolonlar hâlâ çatışmanın kurşun izlerini taşımaktadır. Bu bina ayakta durdukça gerici hareketlere karşı bir ibret anıtı özelliğini taşıyacaktır. Böyle bir anıtın uzerinde "Regent" veya benzeri bir otel adının yer aJmasının ne derece uygun olacağını iş işten geçmeden bir kez daha düşünmek gereklidir. 2) Taşkışla gerek ilk yapılışı ve içinde geçen olaylar, gerekse restorasyonu ile korunması gereken bir tarihi eserdir ve Anıtlar Kurulu kararı ile birinc; derece tarihi eser olarak tescil edilmiştir. Bu karar kaldırılmadıkça binaya herhangi bir mudahalede bulunulamaz. 3) İstanbul'un çok sayıda otele gereksinmesi bulunduğu kuşkusuzdur. Bu gereksinimini karşılamak amacıyla yeni binalar yapılırken, eski eser niteliğindeki yapılardan da yararlanılabilmesi doğaldır. Ancak yeni bir fonksiyon yüklenecek tarihi binaların seçiminde dikkatli davranılması, yani kullanımın orijinal niteliklere ters düşmemesine özen gösterilmesi gereklidir. Bu nedenle birinci derece tarihi eserler yeni ve farklı kullanım amaçlarına uymamaktadır. Taşkışla da bu tür bir binadır. 4) Taşkışla İTÜ'nün merkez binası olarak düzenlenmiş ve restore edilmiştir. Bugün içinde yer alan fakülteler başka bir binaya taşınsa dahi. universitenin kent içindeki yonetimsel ve kültürel merkezi olarak kullanılmaya devam edilmesi, bu taıihi binanın fiziksel özelliklerine ve geçmişine en uygun çözumdur. Böyle bir merkez, kamuya açık faaiiyetlere yer vererek İstanbul'un çok önemli bir açığını da kapatmış olacaktır. SONUÇ ~" Sonuç olarak, Taşkışla'nın otele donu^ıurulmesi karannın çok yonlu yanlış bir karar olduğu açıktır. Henüz projelerin dahi bitirilmemiş olduğu bu aşamada kararın yeniden gözden geçirilmesi ve değiştirilmesi olanağı vardır. Sorun, salt İTÜ'lülerin sorunu olarak görülmemelidir. Bu konuda başından beri itiraz edenlerin seslerine kulak verilmesi ve en azındnn larnşmaya fırsat tanınması bundan sonraki uygulamalar açısından da yararlı olacaktır 11 HAZİRAN 1987 Taşkışla'nın otele dönüştürülmesi karannın çok yönlü yanlış bir karar olduğu açıktır. Henüz projelerin dahi bitirilmemiş olduğu bu aşamada kararın yeniden gözden geçirilmesi ve değiştirilmesi olanağı vardır. Sorun, salt İTÜ'lülerin sorunu olarak görülmemelidir. Bu konuda başından beri itiraz edenlerin seslerine kulak verilmesi ve en azından tartışmaya fırsat tanınması bundan sonraki uygulamalar açısından da yararlı olacaktır. Yanlıştan Dönülmeli PENCERE Evrimin Kitabı Prof. Dr. YILDIZ SEY İTÜ Mimarlık Fakültesi çekleştirdiği restorasyon, örnek bir uygulama olarak yabancı literatürde sözü edilen bir çahsmadır. İ'şte bu binanın da birçok başka bina ile birlikte otele dönüştürülmek istenmesi yukarıda sözü edilen değerlerden başka değerlere sahip kişilerce hoş karşılanmamış ve çeşitli tepkilere yol açmıştır. Tepki gösterenlerin içinde öncelikle bu binayı kullanan, mimari ve tarihi önemini bilen ve kültürel değerlerimizin korunması gereğine inanan öğretim üyelerinin bulunması doğaldır. Konuya sadece kendi çıkarları açısından yaklaşan ve sütunlarında 31 Mart olayından kalma kurşun izlerini taşıyan bu binayı otele dönüştürdüklerinde, Türkiye'ye kazandıracakları dolarlarla övünen şirket yöneticilerinin bakış açılan ise ibret vericidir. Bir dergide şirket yöneticisi ile yapılan bir söyleşi, Taşkışla olayının sadece İTÜ'lüleri ilgilendiren bir sorun olarak göriilmemesi ve ülkemizin kültürel değerlerini koruma çabasının simgesel bir örneği olarak ele alın Son yıllarda Türkiye'de değer kavramları her alanda alt üst oldu. "Iş bitirmek", para kazanmak, yurda döviz getirmek en büyük beceriler sayılıyor. Kuşkusuz bunlar da önemli. Ancak işi başka işleri engelleyerek bitirmek, bitirilen işin karşılığmda neler kaybedildiğini duşünmemek veya düşünmek istememek, dolar kazanırken bir daha yerine konamayacak değerlerden fedakârlık etmek sözkonusu ise durum önemle uzerinde durulması gereken bir ciddiyet taşımaktadır. İşte Taşkışla olayı bu anlamda çok iyi bir örnektir. Bilindiği gibi tarihimizde önemli olaylara tanıklık etmiş bulunan Taşkışla binası iki yıl önce 49 yıUığına Eska tnşaat A.ŞÎye otel yapılmak üzere kiralanmıştır. 1946'dan bu yana İTÜ'ye ait olan, iki yıl öncesine kadar rektörluğu de barındıran binanın tarihi niteliğine eklenen ikinci bir önemli nitelik ise mimarlık tarihindeki yerinden kaynaklanmaktadır. Ünlü Alman mimar Prof. Paul Bonatz'ın ger ması gerektiğini göstermektedir. Eska Genel Müdürii Sayın Selim Edes'in soyledikleri, günümüzdeki bazı olaylan daha iyi gormernize yardımcı olmaktadır. Örneğin "Mimar Sinan"ın hayatında yaptığı kubbe sayısı 176, bizim Aldiana'da yaptığımız kubbeler de 176 tane" diyen birisine ne cevap verirsiniz? Acaba bu kişi yukarıdaki sözleri söylerken Sinan'ın bir ömur boyu yaptığını, kendisinin bir yılda gerçekleştirdiğini mi anlatmak istiyor? Yoksa yaptığı binada bu yolla Sinan'ın eserlerine bir (simgesel gönderme) yaptığını mı belirtiyor. Hangi anlamda olursa olsun böyle bir cumle, konuşmada ölçuyu kacırmanın bir göstergesidir ve o kişinin söylediği başka sözlerin değerlendirilmesinde de ölçüt olarak kullanılır. Nitekim Taşkışla'nın otel yapılması konusuyla ilgili olarak da söylenenler herkesin kolay kolay aklına gelebilecek türden sözler değil. Meğer Taşkışla'nın otel yapılmasına itirazlar "Denize nazır odalanndan cıkmamak için di OKTAY AKBAL EVET7HAYIR OKURLARDAN Pazar yvri değiştirilsin İstanbul ili Kadıkoy ilçesi Göztepe Mahallesi Tunek Sokak sakinleri adına tüm yetkililere sesleniyoruz: Pazartesi günleri Tunek Sokak "ta semt pazarı kurulur. Az ileride belediyenin çok daha ucuz ve devamlı hizmet verdiği sabit pazarı mevcuttur. Bugune kadar, pazarın kurulduğu pazartesi günleri, bizlerin bildiği, hayati önemi içeren birçok olay olmuş, ancak cankurtaran, itfaiye dahil hiçbir aracın girememesi veya çıkamaması nedeniyle üzücü olaylar yaşanmtştır. Bir keresinde küçük bir çocuk balkondan düşmüş, diğer bir olayda yaşlı biri kalp krizi geçirmiş, yine ağır bir hasta hastaneye sevk edilememiştir. Tum bunlar, tamamen meskun halde bulunan sokağımızın başka bir çıkışı olmamasından kaynaklanmaktadır. Halbuki az ileride meskun mahalli hiç etkilemeyecek veya daha az etkileyecek pek çok pazar yeri mevcuttur. (Demiryolu hattı boyunca Ziraat Bahçesi yanıÂsıklar Yolu). Aslında konustuğumuz pazarcılar da bu durumdan sikâyetçiler. Ancak kendilerinin yer için büyük para odediklerini, buradan pazarı kaldırmaya kimsenin gücünün yetıneyeceğini, işin içinde pazarcı mafyasının olduğunu söylemektedirler. Bu iddia zaman geçtikçe doğruluğunu kanıtlar gibidir. Çünkü, trafikçe verilen rapora, Kadıköy Kaymakamlığı 'na verilen dilekçeye, sokak sakinlerince toplanan imzalara rağmen pazar hâlâ kurulmaya devam etmektedir. Belediye başkanlığından ricamız, en kısa zamanda pazarın ya temelli kaldırılması veya daha uygun bir yere nak ledilmesidir. AHMETGÜNAY KADIKÖY •' İSTANBUL bekliyor. Arkadan gelen otobüsü kolluyor. O gelene kadar yolcu toplamaya devam ediyor. İkinci otobüsün gelmesiyle hareket ediyor ve maceralı kovalamaca başlıyor. Duraklarda yan durarak, giderken geçeceği an, önüne direksiyon kırarak. tüm yolcuları kendisi alarak yola devam ediyor. Evet bu kovalamacada, kalbi olan yaşlılar, hamtte kadınlar, kucağmda bebesi olanlar, yarışın verdiği, her an olacak kaza korkusunu kim önleyecek? Dileğim, çalışma ruhsatı veren belediye, tehlikeli araç süren ve yolcuyu tedirgin eden ve biletsiz yolcu taşıyarak haksız kazanç edinen bu kişilere gerekli denetimi yapar. Trafik kontrollerinde, gezici ekiplerin bu hattaki olumsuzluğa bir çözüm bulacağı ümidiyle. HÜSEYIS AKARCA istanbul Seçim Sonuçları Üstüne... Belediye olmak için hükümete 125 köy başvurmuş. bunlardan ancak 80'i uygun görülmüş. . Bu yörelerin seçilmesi nasıl, hangi olçüye göre yapılmış? Hiç kuşkusuz, iktıdarın kendi yararı hesaplanarak!.. Nerelerde seçimı kazanacağına kesinlikle inanıyorduysa, oraların belediye olmasına karar vermiş ıktidar... Bu da yetmemiş, seçim yapılacak yerlere buldozerler, grayderler gönderılmiş, yollara taşlar, çakıilar dökühnüş... Ne zaman kı, o yerlerde ANAP'ın adayı üstün çıkacak, o zaman o onarım araçları ışe başlayacak. . Tabii başlayacaksa! Orasınt da bilmek zor! Şımdi köy yollarında seçimın sonuçlarını bekleyen araçlar işleyip o yöre insanlarına âz çok hızmet götürecek mi. yoksa 'nasıl olsa seçimleri aldık, bu kadarı yeter' diye o araçlar gerisin geri mı çekilecek? Birkaç seçim yöresini dolaştım. Marmaris'teki Armutalan ve İçmeler koylennde SHP toplantılarında bulunaum. Sonuç önceden belliydi, oyların nereye naşıl gideceğı çok açıktı. Eski bir CHP'li, ANAP'lı yapılıvermişti İçmeler'de... Gittiğımiz kahvede, bizi oraya götüren SHP'lilerden başka kimse yoktu. Ahmet Ytldız'ın ve öteki SHP'lilerin konuşmatarı boşa gidiyordu. Armutalan'da da durum öyleydi. ANAP hükümeti bu yerlere hızlı bir hizmet götürme çabası içindeydi. Güllük'te ae durum öteki yerlerdeki gibiydi. taşlar, çakıllar döseniyor, grayderler köy önünde sıra sıra bekleşiyordu. Sayın İnönü'nun otobüsün üstünden yaptığı anlamlı konuşmaları da kendısıyle birlikte oraya gıden yüze yakın taşıîtaki insan dınlıyordu. ANAP kurmayları seçim yapılacak beldelerı 'cımbızla' seçmisler, kazanmayı önceden garantilemişlerdı. ANAP cnceden kesinleşmış 'zafer: ini biliyor, Başbakan bu yüzden yat sefasını bozmuyor, seçim çahşmalarına katılmayı gereksiz görüyordu. Bunu seçımden bir gün öncekı yazımda açıkça belirttiğimi, muhatefet partilerinin kazanma şansı olmadığını yazdığımı anımsarsınız. Öyle de oldu işte!.. Butün zor koşullara, ikttdar partisinin tüm olanaklan kullanmasına, FakFuk fonundan para dağıtmasına karşın 84 beldede aldığı oy yüzde 40'tır. Demek bu oran bir gehel seçimde bu yüzde 40'ın da altına düşecektir. Bütün ülke seçmenlerine FakFuk (onundan para dağıtamayacağı, seçim yörelerıni 'cımbtz'la seçemeyeceğine göre Türk seçmeninden elde edeceğı oy yüzde 30'ları ancak bulacaktır Demirel'tn DYP'si 79 beldede yüzde 28 oranda oy elde etmıştir. Bu küçümsenmeyecek (Arkast 1* Sayfada) Halk otobüslerinin yolcu hapma yurışı Başka hatlarda da oluyor mu? Çoğunlukla biletsiz yolculardan para toplanıyor. Çığırtkanlar, duraklara gelmeden kapıyı açıp, yolcu çağırmaya başlıyor. Minibüslerde şikâyet konusu olan teypler, halk otobüslerinde serbestçe çalımyor. Bunlarda daha da korkuncu, yolcu kapma yarışlan. Şahidi olduğum olay, aynı hatta iki kez başıma geldi. Yeşilpınar Eminönu hattında. Önceden çıkan otobüs, Alibeyköy'de ARCA KUMAŞLARI SANAYİ Charles Robert Darvvin 1980'ler Türkiyesi'nde yoğun bir tartışma odağı oluşturuyor. Gerçi Darvvin Kuramı, bilim dünyasında da tartışma konusudur; ama, iki olay arasında derin bir aynm var. Bilim dünyasındaki tartışmalar, akıl ile inanç arasındaki çatışmadan döğmuyor; bilimin gelişmesi yolundaki dogal çabaların ürünüdür. Bizde ise akılinanç ve dinbilim arasındaki çelişkiler gün geçtikçe alevlenmektedir. 1980'ler Türkiyesi'nde yaratılan siyasal kavga, Batıda "Uyanış'vç 'Aydınlanma"çağlanylayüzlerceyıl önce aşılmıştır Çok partili rejimde hortlatılan gerlcilik siyaseti, ülkemizde bir tersine tarih yaşatmaktadır Neden? Çünkü yarım yüzyıl önce Atatürk devrimiyle, akıl ile inanç ve din ile bilim arasındaki ilişkiler, devlet düzeninde çözümtenmişti; şimdi bu düzenleme çökertilmiştir. 700 milyonluk islam dünyasında yalnız Türkiye, Kemalist devrimle en gerçek yol göstericinin bilim olduğunu onaylamış, benimsemişti; ne yazık ki bugün, ülkemizdeki iç politika kavgası, geriye dönüş kavgasıdır. * Haziran Yayınları "V&zıylaÇiziyie DARWİN ve Bvrim Kuramı" adlı bir kitap yayımladı. lldeniz Kurtulan'm yazıları, Ümit Kartoğ/u'nun çizgilenyle meydana gelen bu kitap, her yaştan ve her baştan kişinin okuması gereken bir değer taşıyor. Çünkü ilkokul düzeyinde olsun, universite çıkışlı olsun, ki^ı bu kitabı okuyunca hem anlayabilir hem yeni şeyler öğrenebilir. Uzmanlık güctür; ama, uzman düzeyindeki insanın bilgiyi sadeleştirmesi ve saydamlaştırmasındaki güçlük daha az değildir. "Evrim Kuramı"nın yer yer mizah üslubuyla ve karikatürlerle anlatılması, kitabın sevimli çekiciliğini artınyor. * İtdeniz Kurtulan benden bir önsöz istemişti; "Bu Kitap 'Evrim'in Kitabıdır" başlığı altmda yazdıklarımı aktarıyorum: "Donald C. Johanson ve ekibi 1974'te Ethiopia'nm Hadar yöresinde bir insan fosili buldular. Hem insansı hem maymunsu nitelikler taşıyan bu ilkel yaratığın iki ayağı üzerine dikilen ilk atamız olduğu saptandı. Johanson, yatay durumdan dikeye geçen ilk insana Australopithecus Afarensis adını verdi; daha sonra ilk kez ayağa kalkan bu insan kısaca Lucy diye anıldı. Hayvan gibi yürürken hangi içsel dürtü ve dışsal etkiyle iki ayağı üzerine dikilmişti insan? Soydaşlannın şaşkınlıkla ve korkuyla bakan gözJeri önünde nasıl bir görüntu yaratmıştı? NİÇİN DUZENİ BOZMUŞTU? Dört ayak uzerinde yürumek dururiçen süriiden neden ayrılmıştı? İlk ayağa kalkan insan bir 'DEVRİM' yapmıyor muydu? Kimbilir, belki de ayağa kalkan insan ilk SOLCU'ydu; insanın insanlaşması yolunda en büyük adımlardan birini atmıştı. Lucy'nin başına neler geldiğini bilmiyoruz. Düzeni bozduğu için cezalandırılmış mıdır? Yoksa insan sürüsünün önderiiğine mi seçilmiştir? Bilemiyoruz. Bildiğimiz şudur: BİR TOPLUM İÇİNDE, BİR KEZ, BİR TEK KİŞİ AYAĞA KALKTIĞINDA ARTIK DÜNYA DEĞİŞMİŞTİR. HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ DEĞİLDİR. insanın insanlaşması sürekli değişim içinde gerçekleşti. Bu yolda İNSAN HAKLARI BİLDİRİSİ'ne uzanan yolda, insan hem ayağa kalktı hem başını dikleştirdi hem fikirlerini yükseltti. insan Haklan Bildirisi'ni yazmak için kâğıdı, kalemi, mürekkebi bulması gerekiyordu. İnsanoğlu yazıyı bulduktan sonra hemen İnsan Haklan Bildirisi'ni yazamazdı ki... Bir evrimle o noktaya ulaştı, evrimle ve devrimle gelişti." * Evrimi yadsımak, bütün ınsanlık tarihini yadsımaktır; insanın insanlaşması, yazılı tarihten önce ve sonra, uzun bir evrimle gerçekleşti Bu değişimi anlayan, bugünkü toplumun ve insanın da değişeceğini bilir. Değişmekten korkanlar, insanın insanlaşmasından ürkenler, ellerindekı egemenliği ve çıkarları paylaşmak ıstemeyenler, evrim kuramına düşmandırlar. MOâKADO Serin bir mutluluk... VE TİCARET A.Ş.'DEN TASARRUF SAHİPLERÎNE DUYURUDUR 6 Haziran 1987 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nin 10. sayfasındaki ilanımızda 6 aylık faiz ödemeli brüt % 48 sabit faizli 2. tertip şirketimiz tahvillerinin satışa sunuluş tarihi 19.6.1987 olarak bildirilmiştir. Bu kez tahvillerimizin satış tarihi başlangıcının 17.6.1987 olarak saptandığını sayın tasarruf sahiplerine duyururuz. VEFAT VE BAŞSAĞLIĞI Karayolları 17. Bölge Mudürlüğü personellerinden Yaşar Yıldırım'ın babası GÜZEL YILDIRIM, tedavi görmekte olduğu Koşuyolu Kalp ve Göğüs Hastalıkları Hastanesi'nde kurtarılamayarak yaşamını yitirdi. Elazığ'da toprağa verilen merhuma Allah'tan rahmet, kede r li ailesine başsağhğı dileriz. ARKADAŞLARI ADINA YAVUZ OKAYBEN PARUAMENT 1979 YILI İCRA PL.467 TEDBİR UYARINCA SİGARA SAĞLIGA ZARARLIDIR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle