19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER se bile, toplumdaki bazı guç odaklan bundan yine de rahatsız olabilit. AnMFreferanduma gidildiğınde haİkın vereceği karar doğrul^ösunda alınacak sonuç hijjtmıseyi rahatsız etmez." Sayın Cumhurbaşkanı bir rastlantı sonucu olarak Başbakan'ın demecinin bulunduğu 11 Nisan 1987 tarihli Cumhuriyet'te yer alan Alaşehir konuşmasının son böliımünde kendisine yönelik eleştirilerin çoğaldığından söz ettikten sonra şöyle demişler: "Ama ben fikir aynlığı olanlarla tatlı tatlı sohbet ediyorum, küsmek, danlmak gerekmiyor." Bunda çok haklı; demokrasi ancak böyle kurulur. Anayasanın değiştirilmesini isteyenlere karşı da öfkelenmemek, küsmemek gerekmez mi? O halde Başbakan Özal'ın kaygısı yersizdir. Sayın Cumhurbaşkanı'yla şu konuda beraber değiliz: Demişler ki: "ölümümü, hastalığımı isteyenler var, ama şükür sapasağlam ayakta duruyorsam, sizlerin duası, desteği ile duruyorum." Başkasının ölümunü, hastalığını istemek, çok aşağılık ve alçakça bir istektir. Birkaç kez benim için de böyle istek açıklayanlar oldu; bunu yapanlar şimdi toprağın altında bulunuyor, ben ise hâlâ yazılar yazıyor, gerçek Atatürkçulük yolunda savaşım veriyorum. Demek bu işler dua veya beddua ile olmuyor. Sayın Cumhurbaşkanı Alaşehir'de bir de kendileri için dikilen heykelden söz ederek demişler ki: "Bir insan kendi heykelinin açılışına gelmez. Dünyada böyle bir şey görülmedi." Ben izinleriyle kendisine haber vermek isterim; dünyada bunun örneği vardır: Birinci Dünya SavaŞi'nda Almanlar Paris'e doğru ilerlerken, Marne Meydan Savaşı'nı kazanıp onlan durdurarak Paris'i kurtaran Mareşal Joffre için o yörede dikilen heykelin açılışına o da çağnldı ve gitti. Tören dönüşünde duşünceli düşünceli yüTüyen emekli mareşalin yanına sokulan bir dostunun ne düşünduğu sorusuna yanıt olarak Joffre, "Şimdi artık gerçekten öldüğümu hissediyorum" demiş. Ama sonra daha uzun yıllar yaşadı. Oldukça yaşlı bir vatandaş olarak ben de Sayın Evren'e daha nice yıllar dilerken, eğer izin verirlerse kendilerinden yalnız sağ kanattaki damşmanlara değil, sol kanattan seçeceği danışmanlara da kulak vennesini ve hele gerçek Atatürkçülüğü yürekten savunanlara hiç kırılmamasını rica etmek isterim. Çünku gerçek demokrasi iki tekerlekli bir arabaya benzer. Bu tekerlekler kafarun içindedir. Yahnz sağ ya da yamız sol tekerlekle demokrasi arabası yürütülemez. Bu yoldaki her girişimi, "12 Eylül oncesine dönme girişimi" gözlüğü ile değerlendirmek, laikliği savunma doğrultusundaki her girişimi kâfirlik ya da komünistiikle suçlamaya benzer. *** Geçen hafta anlatmaya başladığımız duellonun şimdi son değerlendirmesine gelelim: Bu düello sahnesinde hem Özal, hem Demirel, kendilerini demokrasi kahramanı olarak göstermek eğilimindeler. Âma kahraman sıfatını taşımak, öyle kolay bir şey değil. Anayasanın içindeki yönteme göre Yasama Meclisi'nce anayasada değişiklik yapılmasmın, "Bazı güç odaklarım rahatsız edeceğinden" söz etmek kahramanlık mı, aba altmdan sopa göstermek mi, yoksa bir korku belirtisi midir? Demek ki, " O güç odaklan"nın tehdidi altında ki böyle bir tehdidin bulunduğunu hiç sanmıyorum bulunan Özal Meclisçe anayasa değişikliğine ve demokrasiyi engelleyen kuralların kaldırılmasına cesaret edemiyor. Kahramanhk bunun neresinde? Demirel'e geünce: Söyledikleri gerçekten mantıklı. Yasakh anayasa konusundaki düşuncelerine tümüyle katüırım. Ne var ki, gerçek demokrasiyi yerleştirmek için bu zatın eline kaç kez fırsat geçti. Ama CHP ile bir türlü diyalog kuramadı. Işçi sendikalanndan ise hep uzak durduğu için bu fırsatlan kaçırarak işi askeri müdahaleye getirip dayadı. Dahası var. 12 Mart 1971 'den sonra, o zamanki müdahalecilerle işbirliği yaptı. 12 Mart'ın bütün Atatürkçü aydınlannı komünistiikle suçlayan ünlü sıkıyönetim savcısı yüzbası (şimdi emekli binbaşı) Baki Tug, günümüzde Demirel'in manevi başkanı olduğu Doğru Yol Partisi'nin Genel Başkan Yardımcısıdır. Hangi demokrasiden söz ediyor Sayın Demirel? En iyisi politikadaki eski çırağım yanına çağınp, başım okşasın, o da ona kadife sesiyle, "Mavi Mavi" türküsünü söylesin, düello da böylece iktidar bölüşümu ile (00) sona ersin, olsun bitsin!.. Demokrasiye geünce... Rahmetli tsmet tnönü'nün deyişiyle: "Hadi canım sen d e ! . . " 26 NÎSAN 1987 Düello: Raunt II Aba Altında Sopa \ PENCERE Bir Avuç Dolar... "Soylu insan" deyimi övgü için kullanılır. Batıdaki gibi bizde "kont, kont&s, baron, barones, dük, düşes" türünden soyluluk yoktur; zaten babadan, dededen kalma "asalet"\n gülünçleşt'ıği bir çağda yaşıyoruz. Buna karşın birisini aşağılamak için tek sözcük yeterlidir: SoysuzL. Türkiye'de yaşayan insanın soyu bellidir, marşlanmıza bakarsanız "tarihten önce vardık, tarihten sonra vanz." Bu sav abartmalı da olsa, gecmişin derinliklerine uzanan tarihimizi az çok biliyoruz. Şaka değil, biz istanbul'u fethettiğimizde Amerika keşfedilmemişti. Ne var ki en iyi yanımızın geçmişimiz olduğunu söyleyerek övünmek de anlamsızdır; boylesine şişinmeleri söndürmek için, en yararlı bölümleri toprağın altında bulunan soğan ya da patates gibi bitkıler örnek gösterilir. öyleyse dedelerimizin, atalanmızın mezarları başında fatiha okuduktan sonra bugüne dönerek kendi kendimize sormakta yarar var: Soyumuza sopumuza diyecek bir şey yok, ama biz ulus olarak bugün soylu öavranabiliyor muyuz? • Cumhurbaşkanı Evren Amerika'ya gitsin mi, gitmesin mi? Son günlerde bu sorunun yanıtını bulmak için tartışıyoruz. VVashington'da olan bitenler can sıkıcıdır. Amerikan Kongresi'nde "Ermeni tasansı" konuşuluyor. Temsilciler Meclisinden geçti tasarı, Senato komisyonundan da geçti, Senatoda onaylanırsa yasalaşacak... Kimimiz diyor ki: Ermeni tasansı senatoda onayianıp Kongre karanna dönüşurse, Sayın Evren, Amerika ziyaretini iptal etsin... Sizin anlayacağınız, pazarlık yapıyoruz; ancak sözde Ermeni soykırımı üzerine tatsız, tedirgin edici, küçük düşürücü bir pazartık değil mi?.. ABD'nin Temsilciler Meclisi, Türkiye'ye düşmanlık duygusunu pompalayan ve tazeleyen tasanyı benimsemiş, yetmiş ytl önceki bir olayı tarihin tozlu dosyalanndan çıkarıp önümüze sürmüş. Bu ortamda Türkiye Cumhurıyeti'nin başı, neden o ülkeye gitsin? Bir "ziyareti iptal etmek" bu kadar büyük olay mı? Ermeni tasansı Senatoda onaylanmazsa Evren'in Amerika gezisini içimize sindirebilecek miyiz? Devletlerarası ilişkilerin anlamlarını tartabilecek, incelikleri(Arkast 15. Say/ada) «llonun bu noktasında, SaYalçın Doğan'ın izniyle soGeçen hafta anlatmaya başla kındır. Türkiye'de bugunkü si nı yöneltme nöbetini biz devradığımız sağ kanat söz düellosu yasi heyetlerin, gelecekteki siyasi lalım: na başka oğeler de kanştı ve dü heyetlerin güvenliğini ihlal eden "Bu anayasanın kendi içinde ello ilginç bir evreye girdi. Ger bir durumdur. Türkiye'nin de yazılı yönteme uyularak Yasama çek demokrasi arayışı yine aynı mokratik bir iktidar olduğunu Meclisi'nce değiştirilmesinden engellerle karşı karşıya geldi. kimse söyleyemez; 6 Kasım se 'rahatsız olabilecek giıç Gelişmeyi izlemek için yeniden çimleriyle teşekkül etmiş bir odaklan' acaba nereleridir? Bu, ÖzaTın hamlesine gelelim: Meclise sahip Türkiye'nin nesi bir. Sayın Özal diyor ki: "1988 se demokratik? O gün seçilen 188 lkincisi bir Başbakan, demokçimlerinde ANAP yüzde 32 ile muhalefet milletvekili bugtın ne ratik dediğimiz bir ülkede, Cumyüzde 40 arasında oy alır, yuz rede? Ve onlara verilen yuzde 55 hurbaşkanı'na, onun görev sude 40'a daha yakın oy alır ve oy nerede? (...)" resince anayasanın değiştirilmeyüzde 32 aldığında biz 227 milGörüldüğü gibi duellonun yeceği konusunda nasü söz vereİetvekili çıkarıru." ikinci • raundunda Demirel yine biliyor? Bu yetkiyi nereden alıBuna karşı Sayın Demirel'in galip: (10). yor? Ve bu sözü niçin veriyor? hamlesi şöyle: "Bugünkü iktidar *»» Sayın Cumhurbaşkanı birkaç kendine güveniyorsa, yasaksız meydan konuşmasında, 'Bu Bu söz düellosunun asıl can seçime gitsin. (...) Milletten öyanayasayı değiştirtmem' anlamıle bir şamar yiyeceklerdir ki sesi ahcı üçuncü hamlesine gelelim: na gelen, "Bu anayasaya ben Yalçın Doğan soruyor: "175. Hint'ten, Çin'den duyulacaktır. kefdim' dediği için mi? 'CumhuBunlar barajı dahi ajamayacak maddenin değiştirilmesine Cum riyetçilik ve laiklik ilkelerine lardır. Kendilerine güvenleri var hurbaşkanı'nın taraftar olmadı kefîliin' denebilir, ama yasaklarsa bu ayıplı idareyi devam ettir ğı biliniyor." la dolu ve demokrasiyi kısıtlayıcı mek yerine millete giderler. HaÖzal'ın yanıtı şöyle: "Ben Sa bir anayasaya kefıl olmak mümlep oradaysa arşın buradadır." yın Cumhurbaşkanı'na söz ver kün müdür? Asıl, bağımsız cumDemirel, bu arada New Midd dim. Kendisinin Cumhurbaş huriyet ilkesini yerleştiren Ataleast Dergisi'nde yayımlanan bir kanlığı dönemi bitinceye kadar türkçülüğe kefil olmak gerekmez soyleşisınde de şoyle demiş: anayasada geçici 4. madde dışın miydi? Atatürk'ün kurduğu devda bir başka değişiklik olmaya rimci kunım ve kunıluşlara, O'"Şimdi bakınız, ben yasakh cak." nun partisine, hatta özel vasiyetfilan değilim. Ben düşüncelerimi namesine vurulacak her darbehep söyluyorum. Sadece parti Söz aralannda Turgut Özal nin, Türkiye'de Başbakan'ın kuramam, partiye üye olamam, şunları da söylemiş: "Halk bu deyişiyle "Potansiyel halinde seçilemem. Yani Turkiye Cumanayasayı ytızde 92 ile kabul ethuriyeti'nin vatandaşları benı se ti. (...) Şimdi eğer anayasa deği yaşayan' irticaya, yükseltici kanatlar takmak demek değil miyçemez. Binaenaleyh, yasak milşikliği Mecliste üçte iki ve hatta letedir. Bu, insan haklarına ay dörtte üç çoğunlukla gerçekleş di?" HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU EVET/HAYIR OKT4Y AKBAL OKURLARDAN BakırköyBelediye Başkanlığı'na Tozkoparan, Örnek Mahallesi Gülizar Sokak sakinleriyiz. Yağışh havalar nedeniyle zaten toprak olan yolumuz, çevremizdeki yoğun bir şekilde suren inşaatlara malzeme taşıyan ağır yüklti kamyoniarın da gelip gitmesiyle iyice bozulmuş durumdaydı. Bu yüzden çöp kamyonlan sokağımıza giremedi ve çöplerimiz toplanamadu Yaklaşık 6 aydtr, çürüyen çöplerin çevreye yaydığı pis kokudan ve hastalık tehlikesinden tedirgin durumdayız. Düzelen havalar nedeniyle sokağımız, çöp kamyonlarının girebileceği uygun traflk şartlanndadtr. Gereken ilgiyi sabırsızlıkla bekliyoruz. TOZKOPARAN ÖRNEK MAH. GÜLİZAR SOKAK SAKİNLERİ Bir Karabasan Gibi.•• KKabın arka kapağında bir not: Mehmet Başaran alçak gönullü bir tutumla tatlı tatlı anlatıyor başına gelenleri. Meraklı bir roman gibi..." Roman, oyun, anı... Ne derseniz deyin! Kara mizah türürv de bir yapıt. Sanki bir Franz Kafka öykü dünyasında yaşatıyor okurları. Böyle şeyler olamaz, otmamıştır diye düşünüyorsunuz. Bu kadarı da olanaksızdır. İçinde yaşadığımız dönemde Kafka' nın bile hayal edemediği bu akıl almaz, inanılmaz, garip, insanlıkta alay eden tutumlar, davranışlar ne yazık öylesine çok ki! öyiesine yoğun ki! Mehmet Başaran, köy enstitülüdür. Yüksek Hasanoğlan Köy Enstiiüsü çıkışlıdır. Otuz iki yıl öğretmenlik etmtştir. Şair olarak tanınır. Daha öğrenciyken şiirleri okuma kitabına alınmıştır. Masan Âli Yucel, Sabahattin Eyuboğlu gibi aydın kişilerce beğenilen, sevilen bir sanatçı, bir eğttimcidir. Tek kusuru o da kusursa! köy çocuğu olması, önce Kepirtepe, sonra Hasanoğlan köy enstitülerinde öğrenim görmesidir. Yaşamı bcyunca Tonguç'un düşüncelerini, görüşlerini savunmastdır. Başkaca bir suçu, bir kusuru, bir yanlışlığı yoktur. Yetiyor bu kadarıl Köy enstitülüsün, öyteyse acılar çekeceksin denilmiş onlara bir kez! 1946'da, Yücel'in bakanlıktan uzaklaştırılmasıyla birlıkte devrimci Türkiye'nin en yararlı kurumlarının yetiştirdiği genç insanlar birer birer kırılmaya, yolları kesilmeye, acılara itilmeye başlanmış... Önce er çıkarılmışlar, sonra da ordan oraya atılmışlar, zaman zaman üzüntülerie horlanmalarla karşılaşmışlar.. Ama yenılmemişler, yollarından dönmemişler, yozlaşmamışlar. Hepsi mi? Hepsi olabilir mi? Ama Başaran gibi, Talıp gibi, daha niceleri gibi insanlar için bu sözüm... Mehmet Başaran'ın "yasaW/"sını tüm okuriarımın okumasını isterim. Arka kapakta dendiği gibi, 'tatlı tatlı anlatılan acı günler, acı yaşantılar'... Bütün bunları 'tatlı tatlı' anlatmak kolay değildir. ister istemez bir öfke biriklyor okurda. Bunlar nasıl şeyler, nasıl tutumlar, nasıl işlemler diye bağırası geliyor... Ama Başaran bu öfkeli tepkiyi 'tatlı tatlı' anlatımıyla sağlıyor; başarısı burda... Başaran'a bir yıllık burs sağlar Milli Eğitim Bakanlığı. Almarv ya'ya Hannover'e gidip 'bikji ve görgüsünü' arttıracaktır, 4489 sayılı yasa uyannca. 1 Ekim 1971'de görev yerinde olacaktır. Bakanlıkça bütün işlemler tamamdır. Şairöğretmen, trenle gidecektir. Pasaport almak İçin gerekli başvuru yapılır. 'Salı günü gelin' derier. O gün gelir, Başaran gider ilgili görevliye. Aldığı yanrt: "Maalesef bunu veremiyoruz." Pasaport, üstüne 'tutula' yazısı takılmış durur orada... "Tutula" ne demektir? Müdire hanıma çıkar Başaran. Hanım bir yerlere sorar, "Sahiden öğretmen misiniz siz?" der. Öyle ya yurtdışına çıkması sakıncalı görülen kişi 'öğrencilerini zehirtemez de ne yapar?' Uğraşılır, didinilir, 12 Mart reform kabinesinin bakanları bir çare bulmaya çalışırlar, Koçaşlar, Halmanlar devreye girer, İçişleri Bakanı umeroğlu, şu bu... Bizim Ekmekçi her zamanki gibi dost ilgisini gösterir, elinden geleni yapar. Danıştay'a başvurulur. Uzun yıllar önce bir soruşturma geçiımiştir, ama 'takipsizlik karan' alınmıştır o konuda... Başkaca hiçbir, yasalara ters düşen bir durum yoktur. Ama yeter o kadarı. 'Bir de köy enstitülü olununca! Danıştay, 2 karşı oya karşı beş oyla reddeder başvuruyu... Kısaca Başaran Aimanya'ya gkjemez, bir yıllık burs da düş olur uçar... Yıllar gecmiştir. On yıla yakın bir zaman!.. Bu kez bir arkadaşı Başaran'a Dışişleri Bakanlığı'ndan birinci dereceden emekli olanlara verilen yeşil pasaportu almasını sağlar. Yeşil pasaport durur bir köşede... Yurtdışına gitmek kolay iş değildir ki! Durup dururken kullanılmaz kil Ama bir gün gerekir, Başaran'ın kızı İsveç'tedir, hastaneye kaldırılmıştır, ana babatelaşla borçlanır, maaşlarını kırdırır döviz alırlar, uçak bileti edinirler. Yeşil pasaportu vardır şairin, kendi kendine "Sınırkapılannı bekieyen baylar, gayri benim de pasaportum var. Hem de yeşil" diye şarkılar söyler... Uçağa binerier, her şey güzeldir, karabasan ortadan kalkmıştır; derken bir ses 'Mehmet Başaran' diye seslenir, iki görevli alır karakola götürürler. "Verinpasaportunuzu, siz gidemiyorsunuz..." derken emniyet müdüriüğü, derken geceyi geçirmek için nezarethaneye atılış... Yeniden savaşım başlayacaktır. Yine Ekmekçi bütün çabasıyla uğraşır. Bu kez 12 Eylül dönemidir. İçişleri Bakanı Paşa da durumla ilgilenir, gerekli çıkış iznini sağlar, büyük uğraşlardan sonra yeşil pasaportla bir kez daha Isveç yolculuğuna hazırlanıhr. Derken karakoldan bir kâğıt. Pasaport şubesine çağrılış ve bir kez daha 'yurtdışına çıkmasının yasak olduğunun1 bildirilmesi... Bir şeyler diyecek olur, ama görevli, "Fazla ileri gidiyorsun. Sesine de dikkat et" diyecektir... Tebliğ ve Tebellüğ' yazısında "Süleyman ve Zeynep oğlu 1926 doğumlu Mehmet Basaran'ın yurtdışı tahdit fişlerinin devamı bildirildiği" yazılır. İçişleri Bakanının verdiği pasaport, çrfte aylı bir kâğıdın karşısında yenilmiştir. Başaran üçüncü deneyiminde de yurtdışına çıkamamıştır. Çağdaş Yayınlarında yeni çıkan "Yasaklı" 'bir film de olur, bir oyun da...' Tatlı tatlı anlatılan, ama okuyanı apışıp kaldığı, şaşkınlıktan öfkeye, öfkeden üzüntüye, üzüntüden yeniden öfkeye dönüştüren bir serüven... Böyle nice yaşantıdan biri... Gerçek bir Kafka karabasanı gibi... Gerçekten yaşandığı, düzmece, kurmaca olmadtğı için, bence Kafka'nınkilerden daha etkileyiçi, daha ibret verici... COOL VVOOLYAZ İCİN SERİN VE MÜKEMMEL COOL WOOL. Woolmark Yun Damgası nın ıncecık vumuşacık seçkır ve saf yenı yunden sazlık ysnı kumaşı Erışılmez ozeilıklenyle serın dokbyu cantt b<r şıklığa donuşturen COOL WOOL yaz Tievsımının favon kumaşıdır Ve saf yenı yunun bütun avantajlanndan yararianabılmenız ıçın Woo!rnarkYun Damgası nı arayın Damgası saf yenı yunden yapılmış urjnlerde dunyanın en auvenılen garantı semboludur WoolmarkYun Damgası, Uluslararası Yün Bırlığinın 15 0Wı aşkın yun tekstil uretfcisine kullanma hakkı verdığı kalıte garantı sımgesıdır Uluslararası Yun Brhğı Turkiye Şubesı DEMİREL'İN KOZU NURCULAR • En etkin dini grup olan Nurcular, ANAP'a karşı DYP'yi neden destekliyor? • Demirel ilk'Nur'derslerini kimden aidı? * Nurcular Alparslan Türkeş'i neyle suçluyorlar? • Çağlayangil: "Nurcu, bakan, yargıç, kumandan ola&ilir..." • Nurcu yazar Sefa Mürseİ: "DPAPDYP'nin altematifi despotik idaredir" • Prof. Özek: "Nurcular, TC'nin laik olduğu için demokratik nitelik taşımadığı inanandalar" Ecevit, Anayasa değişikliği konusundaki görüşlerini Nokta'ya açıkladı ' SHP'yi karıştıran adam Turgut Atalay: "Türkiye'de bir Kürt sorunu var" Aldığı rüşvete senet veren işkenceci komiser Pornografik ihbar furyasında ünlü bir avukat suçlanıyor Asistan doktorlar için açılacak sınav hangi baba Prof.'ları harekete geçirdi? "Lezzet mütehassısları" anlatıyor: Ağız tadıyla yemenin püf noktaları ANMA TOPLANTISI Bülent Dikmener Haber Ödülü'nde başanlı olan gazetecilere ödülleri 27 nisan pazartesi günü saat 17.00'de Gazeteciler Cemiyeti Burhan Felek SaJonu'nda törenle verilecektir. Törenden sonra gazeteci yazar Uğur Mumcu, "Araşünnacı Gazetecilik" konusunda bir konuşma yapacaktır. Giriş ücretsizdir. Not: Bülent Dikmener'in Zinciriikuyn'daki mezan saat 12.00'de ziyaret edilecektir. ANMA MURATKURAN İSMET ARALP Yılgıya karşı umut, ölüme karşı yaşam, Savaşa karşı banş, geceye karşı gündüz, tlkyazlarda açmayan, soldu sanüan çiçek, Erceğin yagmuru ile yeşerecekmiş her güz, Bitmeden susarsa bitmiş gibi türküsü, Biliyorsanız eğer siz sürdürünüz. FOLKTUR 26 Nisan 198S'te Bolu'daki trafik kazasında kaybettiğimLz aıkadaşlannuz. SAHİBİNDEN SATILIK DAİRE Arnavutköy Beyazgül'de, kapanmaz manzarali, kaloriferli, 1 telefonlu, 116 m boş teslim. Müracaat: 575 32 63 Yalova: 3967
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle