18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 MART 1987 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURİYET/5 ISMAÎL GÜLGEÇ SEVEMA ATÎLLA DORSAY HAYVANLAR "Maria'nın Âşıkları" aşkın binbirgizi arasında dolaşıyor r TABM DE <SoST£RM,5 İİNR' koYt.. DE&.L HEP Gnselligin zengînlik ve sefaleti (Maria's Lovers) / Yönetmen: Andrei Konchalovsky / Oyuncular: Nastassja Kınski, John Savage, Robert Mıtchum, Keıth Carradıne, Anıta Morris, Bud Cort, Karen Young / Cannon Fılms yapımı (Kadıköy^ Moda) Aşkın bınbır gızi, beklenmedık dışavurumları, şaşırtıcı sonuçlan vardır. . Çok, çok sevılen bıriyle "yalamamak" da bunların arasındadır . Savaşın korkunç, ölumcul anlarında, şımdı artık farelerın egemen olduğu karabasanlarda yaşanan o dehşet dönemınde îvan, hemen yalmzca Maria'nın anısıyla, hayalıyle yaşamıştır. Ona kavuşmak, onu sarmak, onunla yatmak düşüncesıyle Ancak gunü geldığınde, öylesıne yoğun bıçımde bılınçte çoreklenmış olan bu istek gerçekleşemez, somutlaşamaz.. tvan, Marıa'ya sahıp olamaz. Çevrede dolaşan bütun erkeklerın yureğını hoplatan, kanlarını kaynatan Marıa'ya... Ama aşkın bınbır gızı vardır... Mana'nın, İvan'a karşı olan aşkı bu yuzden sonecek değıldır. "lncil"den (veya bır Herman Metville veya Jack London romanından) fırlamış bır tip gibi ortalarda dolaşan, sankı uzun yıllar önce Charles Laughton'ın başyapıtı "Caniler Avcısı Night of the Hunter"da çızdığı tıpın karikaturunu canlandıran (ve bu arada, perdedekı ımajını, mıtolojısını de "iyi bir rol" uğruna sılıp atan) Robcrt Milchum'un oynadığı "kayinpeder" ,Maria'nın yatağına gırmeye çoktan razıdır... Ama bu, oradan geçen sersen bır şarkıcıya nasıp olur .. Maria, kendı bedenınm sorununu çözmuş, hatta bır de çocuk sahibi olmuştur... Ama o, ısmı gibı, sankı bır Meryem Ana'dır... Bir "yabancT'dan edındığı çocuğa karşın, evıne, kocasına donecektır.. Îvan, elını koIunu bağlayan cinsel komplekslerden kurulmuştur gerçı .. Ama ılk kez başkasınm sahıp olduğu, kucağında bır yabancının çocuğuyla kendısıne dönen bu kadını, (yenıden) sevmesı mumkun olacak mıdır? Evet, aşkın binbır gızı vardır gerçekten de... itfarto'mn Âştklart KİM KİME DUM DUMA BEHIÇ AK ba?\ Bana nu? Orkıdl veya E ıı IL papaty* y Prznsıp bıroz CflHlL ?apa\ya\an l çk zor $ayca faz\ad\r\or ve elde edıbıelerı ktad T am Sorry.. KvrvfaiUyt q,bı yani PİKNİK PtYALE MADRA AMAN4 NE AAANZARA [ ' TV. SEYI?ECB>J FtZtĞtNİ USTACA VERİYOR Nastassja Kinski, "Maria*nın Âşıklan"nda, "ParisTexas"taki rolü düzeyinde önemli bir kompozisyona fıziğini ustaca veriyor. öteki oyuncular gibi Keith Carradine'ın oyunu da övgüyt değer. "Maria'nın ÂşıklarT'nı, bır Amerıkan fılmıne nasıl sındığı anlaşılmayan (veya yönetmenın ABD'ye yerleşmış ve 5 uzun yıldan sonra oradan ılk fılmını yapmak fırsatını bulmuş bır Rus olduğu bılınırse, pek ıyı anlaşılan) bu Slav romantızmıyle, adeta hastalıklı bır duygusallıkla ve açık bır huzunle beslenen bu fılmı sevmemek, sankı olanaksız.. Andrei Platonov'un unutulmuş bır hıkâyesınden yola çıkmış Konchalovsky ve kendı deyışıyle, "duygulann yoğunluğu ve aşkın insânda uyandırdığı çelişkili iki gorunum" ustune bır film yapmak ıstemış. Oldukça ırkıltıci konusunu yumuşaklıkla vermeyi, "yuz kızartan" değıl, "insan denen meçhul'" uzerıne duşunmeye çağıran bır film yapmayı başarmış yönetmen... Ele aldığı, Pennsylvania'da yaşayan Yugoslav kokenlı <\merıkalıların farklı kulturlerı, yönetmene bu Slav topluluğu ıçmde, sankı "Amerikan filmlerinin en Rus olanını" yapma fırsatı getırmış Fılmın başına aldığı John Huston'ın 1945'te çektığı, cepheden dönenler ustune bır belgesel, aslında romantık sularda seyreden fılme oldukça sağlam bır tarıhsel çerçeve de çızmıyor değıl Kuşkusuz, "Maria'nın Aşklan", yalnız Konchalovsky'den almıyor başansını... Fılmın ınsanoğlunun cınseilığı ve onun "zenginlik ve sef aleti" konusundakı ıç butucu mesajı, "\*im VVenders'ın "ParisTexas" fılmını anımsatıyor ve ıkı filmın de senaryosuna katılmış olan Gerard Brach'ın varlığının önemını doğruluyor Fılmın atmosferıne çok uyan, solgun bıçımde ışıklandırılmış goruntulerde ıse, Juan Ruiz Anchia'nın katkısı buyuk. Oyunculara gelınce, Nastassja Kinski, "Paris Texaş"takı rolu duzeyınde önemli bir kompozisyona fızığını ustaca verırken, John Savage, Keith Carradine ve Robert Mitchum"un oyunlan da övulnıelı... COCACCLA İÇEN BIR MZILPEHU / REl'S... Ç İ Z G İ L İ K KÂMİL MASARACl SİNEMA KULİStNDEN M AĞAÇ YAŞKEN EĞtLtR KEMAL GÖKHAN 'iüriety'de Türkiye özel bölümü Dunya sınema profes>onellerının ünlu dergısı "Variet>"nın. Amerıkan Film Pazarı dolayısıyla çıkarılan 500 kusur sayfalık özel sayısında, Türkıye'ye ayrılmıs 28 sayfalık bır bölum yavımlandı Vanet) yazarlarının aylar once Turkıye'ye gelerek hükumeı katında ve sınema çevresınde çeşıtFı temaslar yapmalarıyla oluşan bölümde, Türİcıve'nın dunva sınemacılan ıçın sahıp olduğu çeşıtlı olanaklar canıtıhyor, dunya sınemasına açıldığı duyuruluvor, TRT'nın yapısmdan sınema salonlarının du rumuna, Antalya senlığinden tstanbul Sınema Gunlenne, yenı Vıdeo Yasası'ndan Mujde Ar'ın slarlıgı'na, "Turklenn giremedigi" kumar salonlarından Beyoğlu'nun guzelleştırılmesıne değın, çok çeşıtlı konular anlatılıyor Turgut Ozal'ın dunya sınemacılarını Turkı>e'ye çağıran tam sayfa bır yazısına Amenkan Fılmcılerı Bırlığı Başkanı Jack V alenti tam sayfa bır yanıt veriyor Atillâ Dorsay'ın da son 2 yılın Turk fılmlennı tanıttığı bır yazının yer aldığı bölumun hazırlanması, Turk hukumetının olaya ılgı duyması ve katılmasıyla mumkun oldu TARtHTE BUGÜN MUMTAZ AJUKAN 20 Mart ÖKTEPPtN OYUNCU YÖNETtMl "Yoksul", Zeki ökten'in iyi bilinen oyuncu yonetimi sayesinde Kemal Sunal'a da, hemen bütun oyunculara da usta isi kompozisyonlar çizme olanağı sağbyor. "Yoksul", kendi boyutlan içinde keyifle izlenebilen bir film. Şehnaz Dilan da Kemal Sunal'a eşlik eden sanatçüar arasında, t?25'TE BU6ÜN, 27. OSMANU PADlŞAHI I.ABPÜLHAMlTOO& OU.TR.AHMET'IN KA8IA SULTANOAN frUNYAYA 6ELMIŞ O£~ LJJ OIAN r.ABDULHAMlT, 1774'TE TZIUTA Ç/KAC/tKr/R.PEl IYI BlR EĞlTtM SÖRMEMlŞ, SAF, VE KOLAY ETKl AU1N0A KA \ LAN B/R ıMSANDt. HAREMİNOE BlRÇOKCAItıYE VE KADIN RULUUAU PAOifAH, AÇK KONUSUNDA, ÇOÖU K£Z O£NEYIMSlZ BıR OEUKANU GıBlYOl'• RUHŞAH SULTAN'A YAZDI6I MEKTUP BU AÇ1DAN IMLÜOuR: *RUHŞAH'tM, UAMIT'lN SAUA KU&8AK) OLA; TAUKt BU KÜÇÜ* /OiSUeuM IÇıN HİOOETLENMEZ . EFENDlM, SENlfJ KULUNUM, İSTER VUtt tSTBR ÖLOÛR,SANA TESUMIİA.. YALVARlRtM BU SECE GEL. YOKSA BEAll HAS7A EDER, 8EL.\ Kı O£ ÖLÜMÜME SEBEP OLUiesUM. AYAĞIN/N ALTtNA YÜZİIMÛ GÖZUMÜ SÜREREAC RlCA EDırCHSUM. ZAP TEOEM1 YOfZUM, BIUAH/LÂZJM. * (SADELEÇTİglLMıŞTII?) Sağda.TopkapıSorayı arfn/mdtkı melchıp gör 5 0 PADISAN F£NA HALDE AS/KL , ^ K Bir küçük handa 80'ler Türkiyesi YofesMİ / Yönetmen: Zeki ökten / Senaryo: Umur Bugay / Görüntü: Orhan Oğuz / Oyuncular: Kemal Sunal, Şehnaz Dilan, Yaman Okay, Kerem Yılmazer, Fatoş Sezer, Ismet Kazanaoğlu, Güzin Çorağan, Avni Yalçın, Cihat Tamer, Kutay Köktürk, Nurettin Şen, Eray özbal / Şeref Film yapımı (As, Yıldız, Renk, Ercan, Mıstık). Tahtakale'nin içinde binbir dolabın döndüğü gizemli hanlanndan birinın çaycısı Yoksul'un hıkâyesini anlatıyor bıze, Umur Bngay / Zeki Ökten ikilisi... Mal sahıbınin "vekili" olarak bütün odalann, yazıhanelerın kırasını toplayan, mal sahıbine az gösterip aradakı farkı cebe atan Süleyman'ın emrinde çalışıyor Yoksul... Süleyman, aynı zamanda yüksek faizle tefecilik yapan tam bir üçkâğıtçı. Ama bu koca handa kim üçkâğıtçı değildir ki? Her kapının ardında bir dümen döner, bir oyun tezgâhlanır, bir dram yaşanır... Bır telefonla çapraz kur, döviz / altm hesaplanndan servet vuranlar, görmedıkleri malı ondan alıp buna satanlar, garsonyer gıbı kullandıklan küçücük yerde sekretenyle kınştıranlar. . Tnkotaj atölyelerinde duvarlarda asılı "artist resimlerT'mn arasında parlak yarınlar ve "bcyaz atlı şovalyeler" (yani zcngin kocalar) bekleyen kenar semt kızlan, kadın bacağı dıkızleyen yenıyetmeler, namazında niyazında ardıye sahipleri. Tahtakale'dekı bu han. gunümüz Istanbulunun, giderek Türkıyesı'nin bır mıkrokozmosudur sankı, oldukça hüzünlü bir şarkı gibı seyreden "ekonomik hamlemiz"ın acıklı bir ızdüşümüdür... Ve yoksul, bu her şeyı görüp her şeyi algılayan, saf görünüşü ardındaki cın gibi halk çocuğu, her ne kadar sevdiğı kızın kendisine attığı "madigi" anlayamazsa da ve her ne kadar sozüm ona ıyı yürekli Kerım Beyın önerdiği "fiftyfifty"den yüzde 33'e dek düşen bır hısseye ancak sahip olabilse de, sonunda onca "ders"in boşuna olmadığını kanıtlar ve defteri dürulen Süleyman'ın yerine, çay ocagının sahibi, kendi işınin "patronu" olur... Zeki Ökten'in "Yoksul"u sankı günümüz Türkiye'sinin ekonomik kargaşasına, liberalizmi ne yapıp edip "koşeyi donmek" dıye yorumlayan anlayışa, alaturka ve arabesk motiflerle bezeli yerli kapitalizme ayna tutan bır kuçük film... Sevimli, sıcak, iyi niyetli... Ama bıraz fazla "kttçük", biraz aşın alçakgönullü bır film bu... Ele aldığı ilginç motıfierı gerektığı gibı sergileyemiyor, zaten 80 dakikada bıtıvermesı de buna zaman bırakmıyor... Günümüz Türkıye'sınde sınemanın ekonomiyı anlatması yönunde, "Faize Hucum" gibi bır başyapıt vermış olan Ökten içın, bu kadan aşamadeğil... Ama haksızlık etmeyehm. "Yoksul", doğru, öyle savh bir proje, çok şey söylemek ısteyen bır film değıl . Ancak söyledığini iyi söyleyen, sankı tüm 80'ler Türkiye'sini bir küçük hanın içıne sığdırmasını bümış bır film... Tıpık olmayan bu Kemal Sunal filmı, Sunal'a da, hemen tüm oyunculara da (Ökten'in ıyı bılınen oyuncu yönetimı sayesinde) usta ışı kompozisyonlar çizmek firsatını getirmış .. "Yoksul", mevsımın ılginç fılmlerınden, kendı boyutlan içinde keyifle ızlenen bır çaba... Zeki Ökten'in "YoksuF'u tipik olmayan bir Kemal Sunal filmi Yer Demir, Gok Bak.r" Zulfu Livanelı'nın Vaşar Kemalden uvarladığı "Yer Demir, Gok Bakır" nimının Erzıncan yakınındakı çekımlerı sona erdı Şu anda teknık ışlemlen Almanya'da yapılmakta olan fılraı, yapımcıları arasında bulunan unlü Mman vönetmenı Uim Wenders'ın çok beğendığı so>lenıyor Yaşar Kemal, Wenders'le konuştuğunu ve unlu yönetmenın, "Bunlar şimdiye dek gorduğum en guzel sinema sahneleri" dedığını açıkladı Fılmın, vetışırse onumuzdekı Cannes Şenlığı'ne kaulma olasılığı var m Q N C £ CumhUrİyef Ben, kendı karaktenm ıtıbarıle ıkmcı hayat telakkısını tercıh edıyorum, fakat şu kaynlar ıçmde Butun msanlığm varlığım kendı şahıslarında gören adamlar bedbahttırlar Besbellı kı, o adam ferd sıfatıle mahvolacaktır Herhangı bır şahsın yaşadıkça memnun \e mesud olması ıçın lazım gelen şey, kendısı ıçın değıl, kendısınden sonra gelecekler ıçın, çalışmaktır Makul bır adam, ancak bu surette hareket edebılır Hayaıta tam ze\k ve saadet, ancak gelecek nesıllenn şerefi, varlığı, saade'.ı ıçın çalışmakla bulunabılır Bır msan boyle hareket ederken, "benden sonra gelecekler acaba boyle bır ruhla çalıştığımı farkedecekler mı7" dıye bıle duşunmemelıdır Hatta en mesud olanlar, hızmetlermın butun nesıllerce meçhul kalmasını tercıh edecek karakıerde bulunanlardır Herkesın kendıne göre bır zevkı var Kımı bahçe ıle meşgul olmak, guzel çıçekler yetıştırmek ıster Bazı ınsanlar da adam yetıştırmekten hoşlanır Bahçesınde çıçek yetışten adam, çıçekten bırşey bekler mı9 Adam yetıştıren adam da çıçek yetıştırendekı hıslerle hareket edebılmelıdır Ancak bu tarzda duşunen \e çalışan adamlardır kı, memleketlerıne ve mılletlerme ve bunların ıstıkbalıne faydalı olabılırler Bır adam kı memleketm ve mılletm saadetını 20 Mart 1937 duşunmekten ztyade kendısım duşunur, bu adamın kıymetı ıkıncı derecededır. Esas kıymetı kendıne veren ve mensub olduğu mıllet \e memleketı ancak şahsıyetıle kaım gören adamlar, mılletlerının saadetlerıne hızmel etmış sayılmazlar Ancak kendılermden sonrakılen duşunebılenler, mılleılerını yaşamak ve ılerlemek tmkanlarma naıl ederler Kendısı gıdınce terakkı ve hareket durur zannetmek bır gaflettır Şımdıye kadar bahsettığım noktalar, ayrı ayrı cemtyetlere aıttır Fakat buıun dunya nılleılerı aşağıyukan akraba olmuşlardır Ve olmakla meşguldurler Bı ıtıbaria, msan, mensub olduğu mılletm varlığım \e saadetını duşunduğu kadar, butun cıhan mılletlerının huzur ve refahını duşunmelı ve kendı mılletınm saadetme hadım olrnağa butun dunya mıtletlerınm saadetme saadetme hadım olmağa elınden geldığı kadar çalışmalıdır Butun akıllı adamlar takdır ederler kı, bu vadıde çalışmakla hıçbır şey kaybedılmez Çunku dunya mılletlenmn saadetme çaltşmak, dığer bır yoldan kendı huzur ve saadetını temıne çalışmak demektır Dunyada ve butun dunya mılletlerı arasında sukun, huzur ve ıyı geçım olmazsa, bır mılleı kendısı ıçın ne yaparsa yapsın, huzurdan mahrumdur Onun ıçın 19371987 ben sevdıklenme şunu tavsıye ederım Mılletlerı sevk ve ıdare eden adamlar, tabıı evvela ve evvela kendı mılletmın mevcudıyet ve saaderının amılı olmak ısterler. Fakat ayn. zamanda butun mtlletler ıçın avnı şeyı ıstemek lazımdır Buıun dunya hadıselerı bıze bunu açıktan açığa ıspat ederler En uzakta zannettığımız bır hadısenın bıze bır gun temas etmeyeceğım bılemeyız Bunun ıçın beşerıyettn hepsmı bır vucud ve bır mılletı bunun bır uzvu addetmek ıcnb eder Bır vucudun parmağımn ucundakı acıdan dığer buıun aza muteessır olur O halde konuştuklarımızdan şu netıceyı çıkaracağım Tabıı olarak kendımız ıçın butun lazım gelen şeylerı duşuneceğız ve ıcabını yapacağız Fakaı bundan sonra butun dunya ıle alakadar olacağız " Atatürk söylüyor Dost Rumen Harıaye Naztnnm Ankara zıyaren, Buyuk Şefimız Ataturkun, bulun dunyaya mısal teşkıl edecek kıymetlt fikırlermın ıhzarına bır vesıle teşkıl etmış bulunuyor Evvelkı akşam azız mısafirımız şerefme verılen zıyafetten sonra, Ankarapalasta toplanan ncalımız ve M Anıonesco, Ulu Önderm orayı teşrıflerıle avn bır mazhanyet kazanmışlardır Ataturk dost Rumen Nazırı ve refikaları, Harıcıve ve Adlıye Vekıllenmızle bır masada oturuyor, en beşuş sımasıle etrafındakılere ıltıfal edıyordu Buyuk Şefimız bu sırada hasbıhal halınde, hazıruna hıtab etmış \e ezcumle şoyle demıştır. " Mılletler gam ve keder bılmemelıdır Şeflerın vazıfesı, hayatı neşe ve şevkle karşılamak hususunda mılletlerme yol gostermeklır Vaktıle kılablar kanşttrdım Havat hakkında filozoflann ne dedtklerını anlamak ıstedım Bır kısmı her şevı kara gortiyordu "Madem kı hiftz ve sı/ıra varacağız, dunvadakı muvakkat omur esnasında neşe ve saadete yer bulunamaz " dıyorlardı Başka kıtabiar okudum Bunları daha akıtlı adamlar yazmıştı Dnorlardı kı, "Mademkı, sonu nasıi olsa sıfırdır, barı yaşadığımız muddetçe şen ve şatır olalıın " Cannes'da Turk sineması Bu yılkı Cannes Şenlığı'ne 3 Turk fılmının katılması soz konusu Erden Kıral'ın "Dilan", Zulfu Lhanelı'mn "Yer Demir, Gok Bakır" \e\l\ Ozgenlurk'un "Su da Yanar" fılmlerı şenlık ıçın başvuracak Ayrıca Ozgenlurk'un fılmı buyuk bır olasılıkla "IsUnbul Sınema Gunleri"nın kapanış filmı olarak gostenlecek Şu anda Berlın'de son ışlemlen surmek te olan filmın Istanbul'da gostenlmesı ıçın yapımcısından ozel ızın alındığı belırtılıyor • Katırcılar ' ekibi dondu Bıngol'de "Katırcılar" adlı bır film çeken Şerif Goren ve arkadaşları dondu Çekımın çok zor koşullar altında geçtığını bıldıren sanatçılar, halkıın yardımı olmasa fılmın >apılamavacağını io>ledıler Kış ortasında tstanbul'da yanık bırer juzle gezen Goren. Kadır Inanır, Halil Ergun gıbı sınemanlar, fılmın başan sına olan ınanvlarını belırııyorlar
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle