Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Içinde Kahna t T t Bugün Türkiye'de Kuran kurslanyla, din dersleriyle, umre ziyaretleriyle, Kuran 'la başlayıp Kuran 'la biten anma törenleriyle, namaz vaktine göre düzenlenen ders saatleriyle, üniversitelerdeki kışla disipliniyle çağdışı bir kültür poliükası uygulanmakta. Oysa dilimizden düşürmediğimiz Atatürk Ukeleri çağdaş düşünce temeline dayanır. NAZAN İPŞÎROĞLU Ressarayazar Alfred Kubin [1), " ö t e Yan" adlı romanında cafasında yarattığı bir düş keninin öyküsünü anlatır. Asya'nm ızak bir yöresinde, Avrupa'nın eşitli ülkelerinden gelenlerin yaadıkları bir kenttir bu. Kentin urucusu ve yöneticisi Patera, er türlü iiericüiğe karsıdır. Çev;sinde toplananlar da kendi ülelerindeki küitiir gelismeleriy• bağdasamayanlardır. Dış etkire karşı korunabilmek için ;nt, yüksek duvarlarla çevrilmis : tek bir giriş kapısı bırakılmıs. Bu kapı da sıkı kontrol aJtınıdır. Tam bir ada yaşamı sürer ırada. Zaman durmuştur. tntüar, dışarda olup bitenden harsiz, gerçekJerin ötesinde bir \ş dünyasında yaşarlar. Gerçi rkesin bir mesleği, bir uğraşı rdır, güncel yaşam bir kosturt, bir hayhuy içinde geçer, ama •çekte olumlu hiçbir şey ortaçıkmaz. Para bile gerçekliğirttirnıiştir bu kentte. Dün milıer olan, bugün dUenecek duna düşebilir. jünün birinde kente bir Ameılı gelir. Onun gelişiyle kente ;ekler sızmaya başlar. Ameılı ilericiliğin simgesidir. acı halkı Patera'ya karşı kışmak ve kente egemen olarak bir dünya kurmaktır. BöJüna\ örgütlenmeler baslar. Ka;üç eylemieri, kavga, saldırık olağanlajır. Kurtuluş yokırtık, içten çürüme başlamıştır. Bir yandan ruh hastalıkları, intihar olaylan artar, öte yandan bulaşıcı hastalıklar ortaiığı kasıp kavurur. Çöküs giderek hızlanır. Kenti fareler, bitler, böcekler sarar. Pislikten, çöpten geçilmez; kokudan dunilmaz. Evler yıkılır, insanlar ölü, diri sokaklara dökülür. Havayı öldüriicü bir sis kaplar, yer yanlır ve kent bir anda yok olur. "Başkentte yajamak bir işkence" diyor bir yazısında Yalçın Doğan. "Başkent 1986 yıhnda 1980 kışım yaşıyor. Başkentteki koşullar yaşam biçimini değiştiriyor. Başkent susuz. Başkent pis. Başkent karanlık. Başkentte nefes almak bile bir lüks" (2) diye sürüyor yazı ve bugünkü Ankara'yı anlatıyor. Evet, 1980'den bu yana hava kirliliği korkutucu boyutlara ulaştı. Bu yıl buna bir de susuzluk eklendi. Sanlık, tifo, grip vb. bulasıcı hastaJıklann kol gezdiği, "nefes aJmanın bile bir lüks olduğu" Ankara, Kubin'in karabasan kentine dönüsüyor. 13 Ekim 1923'te uzun görüşmeler ve tartışmalarda sonra Ankara'nın başkent olmasına karar verilmişti. Neden Ankara? Nedeni kuşkusuz sadece stratejik değildi. Başkent, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin her bakımdan simgesi olacaktı. Çağdaş bir ülkenin çağdaş başkenti.. "En yüksek uygarlık düzeyine ulaşma"yı hedef alan bir toplu rnun yeni kurulan başkenti.. Sıfırdan başlamanın, yapıcılığın, oluşturuculuğun simgesi.. Bugün Ankara çöküyor. Çöken sadece bir kent mi? Yoksa bu kentin kuruluşu gibi çöküşü de bir simge mi? Çöküş yazını (edebiyatı) türiinün ilk örneklerinden biri olan "öte Yan" 1908'de yazıJmıştı. Kubin bu romanında 1. Dünya Savaşı'ndan sonra yıkılacak olan Avusturya Imparatorlufu'nun çöküşünii dile getirmek istiyorBİZ KAFAMIZI du. Oyleyse bu benzeti yetersiz değU mi? Bugünün Ankarası ne DECİŞTÎRMEDİKÇE... Kuşkusuz bu oiumsuz gelişyin simgesi olabilir ki? Biz dev mede bugünkü iktidann payı büadımlarla ilerlemiyor muvTiz? Üniversitelerimizin sayısı YOK'ie yük. Ama bütün sorumluluk birdenbire birkaç katına çıkıver ona yükJenebilir mi? Sanınm sodi. A n arda köprülerin, barajla runlara pek yüzeysei bir yaklann, fabrikalann, beş yıldızlı otel şım olur bu. Bir dönemin ana mubalefet iideri, tüm sıkınolann lerin temelleri atılıyor. "Tiiıidyei nio en büyük reformlan (...) üç kaynagını zamanın iktidar paryıl gibi kısa bir zamanda gerçek tisinde buluyor, "Bu hükümet gileşti... tktisadi ve sos>al ibtilal der, dertler biter" diyordu. Aramahiyetinde olan bu icraat, Türk da geçen süre içinde köprünün ekonomisinin. Türk toplumu altından çok sular aktı, dertler nun, Türk idaresinin yapısını de bitmedi. Tam tersine, giderek büğiştirdi" dememiş miydi bir ba yüdü, eskilere yenileri eklendi. sın toplar.tısında Başbakan Tur Biz kafamızj değiştirmedilççe, gut OzaJ? Buna benzer sözleri, edilginlikten, işi oluruna bırakr her gün üst düzeydeki yetkililer maktan vazgeçmedikçe bitrne> ecek de. Gerçekleri bir türlü göden duymuyor muyuz? Evet, ama gazetelerde bu tür remiyoruz, hep elimizden kaçır,demeçlerin yanı sıra başka Ka yoruz. Zaman akışı içinde onlar berler de var: İzmir'de kuduzpâ bizden ayn bir yaşam sürüyorlar. niği; Ankara'da tifo alarmı, su Biz mehter adımlarıyla ilerlersuzluk; çayda radyasyon; ken, onlar çağın Jcoşullan içinde DPT'de tarikatçıhk; yardım der dev adBrtlarla ileHeyip birdenbire neği örtüsü aitında tankat pansiyonJarı; Diyanet Işleri Baskanlığı'run öğrenci ve öğretmenler için umre ziyaretleri düzenlemesi; üniversite babçesinde kılınan toplu namazlar; başörtüsü tartışmalan ve son haftalarda birbirini izleyen intiharlar... Üzerinde çok düşünüimesi gereken bu tür olaylar saymakla bitmiyor. Ya bunlara karşı aluıan önlemlere ne demeli? Para vaat ederek çoluk çocuğu hayvan öldürmeye teşvık, salgın hastalıklan gizJeme, yağmur duası.. Burada sadece birkaçına değindiğun bu çağdışı önlemler daha da düşündürücü. Bunlar bilisiz (cahil) halkın çaresizlikten yaptığj şeyler oka bile üzerinde düşünüimesi gerekir. Ne yazak ki öyle değil. Çocukları kediköpek avına çıkaran Belediye Başkanı, yağmur duası diyen bakan, radyasyonlu çayı içen Başbakan, başörtüsü yerine türban (ash başörtüsü) öneren YÖK Başkanı. karşırmza çıkıveriyorlar. Ankara'nın hava kirliliği sorunu yanm yüzyıl önce ortaya atılmıştı. Daha 1927'de Ankara'nın konumu nedeniyle gelecekteki olası ha"a kirliliğine değinilmiş ve önlem almması için uyarı yapılmıştı. Bu sorun zamanmda ele alınsayd:. Ankara bugün elbette bu hale gelmezdi. Yalnız Ankara nu, Is.anb J! da, başka büyük kentler de şirfii aynı tehlike içinde degilier ı ı? Başka bir < rnek kuduz. Kuduz asısı 18^5'te bulunmuş, yani yüzyıl önce. Hangi uygar ülkede bugün kuduzdan ölen olabiiir, üsteiik de aşılandığı halde, bilmiyorum. Başıboş kediköpekler îzmir'in sokaklannı sanp kuduzdan ölenlerin »ayısı anmaya başlayınca aklınız başunıza geldi. Geldi de ne oldu? Yetkililerin ilk tepkisi işi kişisel düzeye döküp birbirini suçlamak oldu. Sonra da önlem diye para vaat ederek çocuklara, hayvanlan toplattırmaya başladıiar. Çocuklar zorla katılığa, sevgisizliğe, öldürmeye teşvik edilirken, böyle yetişen bir çocuğun ılerde nasıl bir insan olacağı hiç akla gelmedi. duramamış, zaman akışı dışında kalmış olmasıydı. Şimdi yine aynı sorunla karşı karşıyayız. Atatürk devrimleri bizi zaman akışı içine sokmuştu. Cumhuriyet'in kumluşundan bu yana "en yüksek uygarlık düzeyi"ni hedef aldık. Ne var ki yabancı sermayeye dayanıp köprü yapmakla, bilgisayar kullanmakla bu düzeye ulasılmaz. Bir toplumun yapısı "iktisadi ve sosyal ihtilal mahiyetinde olan icraat"la değişmez. Toplumun gelişmesi ve ilerlemesi, tıpkı bireyin gelişrnesi gibi bir bütündür. Nasıl bireyin hem beslenmeye hem de eğitime gereksinimi varsa, toplum için de aynı şey söz konusudur. Atatürk bunu bildiği içindir ki ilkelerinin bir bütün olarak uygulanmasına özen gösteriyordu. Osmanlı tarihinde reformlar başladığı zaman temel eğitim sorunu ele alınma' mış, şeyhülislama bırakıln Tüm çabaiara karşın ı lenemedi. SONUÇ Bugün Türkiye'de Ku: larıyla, din dersleriyle, umre ziyaretleriyle, Kuran'la başlayıp Kuran'la biten arufia*jtörenJeriyle, namaz vabfrftgöre diizenle PETVCERE Resim öğretmeni sınte girdi. Elindek rine yerleştirdi; öğrenctere dönerek: Bu derste, dedi, \azonun resmin Öğrencinin önünde kâğrt vardı, ka düşündü: Nasıl çizebilirim? Bu soruyla birlikte ••perspektrf sorum yordu. Vazo, bakış açısına göre değişiyc boyutlu bir nesnenin izdJŞÜmü, düz kâğı Öğrencinin gözü vazoyu nasıl görüyord vardı. Her birinin çizdiğı vazo, kâğıda dı dilecekti. Vazonun gerçekliği, kırk öğreı min bileşkesinde belirlenebilirdi. Öğret öğrencileri hayatın yalır görünen karma karşıya getirmişti. Perspektif, Frenkçe W sözcüktür; çü telgraf gibi Batıda icat edilmiştir; resim önemli görünür; ama, insan yaşamının bı lığını duyurur • Yunanistan'ın Türkiye den birgörünüşı ka'dan ve Avrupa'dan nasıl görünüyor Er. kasmdaki komşumuz? Belki bu kadan da yetmez; Ege denizin çerek oradan Türkiye'ye bakmak gerekiı Bize göre Yunanistan, Avrupa'nın şım Tö'nun edepsiz üyesidir, Amerikan siyas ye'ye yönelik olumsuzlukların kaynağıdır. nan Başbakanı Papandreu'nun "çılgın, d ğinden söz açılır Eğer Papandreu, NATC sa, Avrupa Könseyi'nde hır çıkarıyorsa, A yorsa, Türkiye'de tepki başlar; Yunan Baş larına bir türlü akıl erdiremeyiz. Niçin? Ta içimizde bir kıskançlık mı uç vermektec rika'yı tehdit edebilir ne de tehdidin düsüı na getırebilir. "Kuzey Atlantik İttifakı" için* sine eritmişizdir ki, NATO'nun dışında bir ten bile korkarız. Avrupa Könseyi'nde sığıntı koltuğunda değil, sanık sandalyestnde otur dınlar karşısında kendimizı aklamaya çalı: Papanderu'nun Yunanistan'ı ise tümüne caşlı, kişilikfi... Askerlikte evrensel bir kural geçerlidir. Biı sını üstlenenler "durum tartışması" yaparla şik açıdan bakmak zorundadırlar. Kurmaylıl lığı ve her olanağı düşünmek yeteneğinde dı Asker, kendisini düşmanın yerine de koya kendisine bakar; o zaman perspektif değ kazanır. Yalnız askerlikte geçerli değildir bu kural hükümet adamları, politikacılar, çok boyutlu yanın kâğıt üzerındekı izdüşümlerinı masalaı lannda.ve düşüncelerınin ufuklarında görel n ^ i m öğretmeni smıfa girer, elindeki vazo rin^yerfeşîırdikten sonra öğrencilere döner Bu vazonun resmini çizin!.. Türki/e, sınıftaki kırk öğrenciden biridir. C vazoya böoyor; kendisine verilen ödevi yapmj siz, baş*£nüne eğık, kişiliksız. terbiyelı ve bili duruımmda. Öylesine ıçimize sınmiş ki edilginlik, öyle unutrnuşuz kı, kışilik gösterisine giren öğrenci! Perspektif... Olaylar öylesine hızlı gelişiyor ki radyasyon olayında olduğu gideki kışla ffl^P^le çağdışı bir bi, günlerce gazete manşetlerini kültür politikasr uyguianmakta. doldurup kamuoyunu uğraştıran Oysa dilimizden düşürmediğimiz bir haber, daha korkunç boyutAtatürk ilkeleri çağdaş düşünce ları olan bir başka haberin çıkmasıyla, unufuluveriyor. Şimdi temeline dayanır. Çağdaş düşünintiharlar birbirini izlemeye başce ozgür; eleştirel düştince deladı. Olayı büyütmeye, topiummektir. Çağdaş d ;p(jsal, eğitimsel sorurılara eğilıp lıpec^enden, olup sduzun boylu araştırmaiara girişyutlanır.ayan düşün an meye ne gerek var? Burada suçakışı içindc değişc. n lu apaçık ortada; Televizyon disomutiuğıyuian, başka zileri, gençlert intibara ozendiri gerçeklerdorı kopmayan yor. Bunlar yasaklanı r ;a sorun *cedir. Bunun bilincr kökünden çozümlennıiş olur. \a ilerleyebileceğ'rr V Kimine gt.re üç yılda büyük refonnlar gerçekleştiiJik. Ger, 6;^ çekte kafamız üç degil, uç yüz>ıl geriye gitti. Osmaj.Iı devleti (2)' Almanya'da fflır aa lvsO' Valçın Dogatl, 198e nin çöküş nedeni çagj ayak uyCumhuriyet, 14 Alahk 1986. ;VET/HAYIR LTM AKBAL OKURLAHDAN İki öğrenciden yukınma Bizler üniversite son sınıf öğrencileriyiz. Okulumuzca ödev mahiyetinde bir tez hazırlamanilz istendi. Biz de yan yıl tatüimizi memlekett* değil de /tnkara 'da geçirmeye karar verdik. Amacımız tezî hazırlamaktı, Tabii Ankara'da ilk işimiz MiUi Kütüphane 'ye gitmek oldu. Çarşamba günü gittiğimizde saat 16.00'yı geçtiği gerekçesiyle içeri alınmadık. Ertesi günü saat 15.00 sulannda geldiğimizde yerinde bulunmayan görevliyi bekledik. Maalesef gelmedi. Cuma günü geldiğimizde ise üyettk kartı bittiğinden üye olamayacağımtzı, pazartesi günü gelmenuzi söyledi. Böylece kısıtlı olan tatilimizin büyük kısmını bürokratik engellerle uğraşıp boşuna geçirdik. Şimdi boşa geçen tatilimize mi, daha başlamadığımız ödevimize mi, yoksa otellere ödenen paralarunıza mı yanalım? HAŞİM KANDEMÎR, MEMET AKTAŞ ıngi Seçimle? m bu üslubu beğenmem. Eğer öyle laf ettilerse ben onu etmem. Kimse bana müddet, mühlet koyamaz. Seçimle benim. Elimden geleni yapanm." ışma Bakanı Bay Taşçıoğlu ışte böyle konuşuyor! Ben ya, ben ederim! Neymiş, Türklş Başkanı, Abant'taki semi"Bir müddet bekleyeceğim. Gerekli çarelerin bulunma^lalinde eyleme geçeceğiz" demış. tikaya demir tüccarlığından geldiği bilinen Çalışma Baın işçileri bu denli hor görmesine şaşmıyorum. Öyle yeöyle afışmış! İşçi, emir kuludur, jstediğin kadar verirsin, :ok isterse yasaiarla önlemler alırsın, gerekirse içeri at, üç dört yıl tutuklu bıraktırırsın, işkencelerden geçirtirlunları yaptılar, sürgit yapacaklannı sanıyorlar. Ama bunınıyorlar. Türk isçisi, en az Bay Taşçıoğlu kadar bu yursanıdır. En az ANAP'lılar kadar haklarına sahip çıkmanektedir. Bugüne dek Türkİş'i "uslu çocuk" olarak gör>ir uzlaşma havasında işçileri susturmayı, haklarından kılmayi başardılar. Ama Türkİş de gerçeği sonunda anıklar verilmez, alınır ilkesini benimsemek zorunda kalma Bakanı'nın "Ben ederim, ben yapanm" türünden ı okumalarına şaşmadım da en çok "Ben seçimle sdzüne şaştım! Seçimle gelmiş! Bu iktidar seçimle gella nasıl bir seçimle? Bir de orasını düşünse ya! 1983 jemokrasi ilketerine uygun bir seçim miydi ki! ANAP lerı gerçekten demokrat olsalar, ulusal iradeye inanan Isalar. ilk fırsatta yeni bir seçime gidilmesini önerirler, arşısma öteki partilerle eşit koşullarda çıkıp boyların j alırlar. ?imi nasıl yapıldı? Belleklerde yaşıyor o günler: SO•eçimlere katılması önlendi. Büyük Türkiye Partisi ka•oğm Yol Partisi onun yerini aldı, ama seçimlere katılsndi. Bu iki partinin kuruculanndan pek çoğu Konseydildi. Bu vetoların nedeni, nıçini belli de değildi. Geradaylanndan veto edilenler de oldu, şimdiki Tanm Banü Doğan gibi... Ama vetolu Hüsnü Bey, daha sonra nesinde bakan oldu, Kbnsey buna ses çıkarmadı! MilIması sakıncalı kişi, bakan olunca sakıncalardan kur>mek! Üstelik bu vetolu kişi, ara seçimde İstanbul mile oldu! lönü başta olmak üzere pek çok partl kurucusu, pek adayı da veto edildi. Yani 83 seçimlerine girmek, bir ;lerin ya da niteliksizliklerin hesaba katıldığı, ayıklata birtakım kişilerin aday listelerine girebilmek şanJu bir garip seçim oldu. Tek rrrti ^ Tianında bile böytutum gdrülmemiştir Tek parıili d^nemlerde hiç dekendi ilkelerine bağlı adayları özeüıkle seçerdi. Yanak için belirli nitelikler aranırdı kışilerde... 83 seaday olanlarda ne arandı. bılmiyorum. Atatürkçü ol)ysa gerçekten Atatürk devımine bağlı olanlar, se•akıldı da Atatürk devrimine ters düşen nıce insan, re konuldu. :ıoğlu, bir demir tüccarıdır aerler. Önce Kültür Baidi Çalışma Bakanı... Galatasaray Lisesi'nde okuniydi Türkiye'nin kültür işlerini yonetmeye?.. Yetmeçıktı. Çalışma Bakanı olarak ne gibi yararlı çalışeçtiğini bilmiyoruz. Demir tüccarlığı başka, gerçek 3İmak başkadır... Bu yüzden de kültür işlerinde olçalışma konularında da sürekli yanlışlıklar yapıyor. Jslubu beğenmem"... Ama biz de sizin bu tür kobeğenmek zorunda değiliz. Hele "Ben seçimle ı gülmece sınırlarını zorlayan böbürlenmelerinizi?. Yasa mı, uygulama mı? Eşim dört yıllık Eğitim si (lisans eğitimi) mezunuMur. İlçe milli eğitim mudürluğünün "Gençtir. Biraz koştkisuâ'' esprisiyle ilçenin ayrıayr • köşelerindeki dort akulatyehiere gitmektedir^ i* Yasa gerep&dfrı yıllık ftâiiUe mezunian maaş karsı/ığı '*' haftada l&saat derse giriyor. Fazlasmı daek ders ücreti olorak ahyordu. Fakat 1987 ocak ayında ek ders ücreti bordrosu tlçe Milli Eğitim Gençlik ve Spor Müdürlüğü'nce onaylanmadığı için ek ders ücreüni alamıyor. Çünkü girdiği bütün dersler ortaokul sınıflanr.da idi ve bu nedenle maaş karşılığt 18 saat derse girmesi gerekiyormuş. Oysa maaş karşıhğı 18 saat ders uygulaması üç yıllık eğitim enstitüsü mtzunlan için geçerlidir, Zira uç yıllık eğitim enstitüsü mezunlan ortaokul öğretmeni olarak kabul edilmektedir. Eşim de ortaokullara derse girdiği için üç yıllık eğitim enstitüsü mezunu sayılmakta, maaş karşılığı 18 saat derse girmesi istenmekte. "Eğer lisede bir saat derse girseydin. Dört yıllık fakülte mezunu olarak işlem görür, maaş karşıhğı 15 saat derse girer, fazlasını ek ders ücreti olarak alırdın" deniyor. Öte yandan iki yıllık meslek okulu (ön lisans) mezunu bir arkadaş, lisede derslere girmekte maaş karşıhğı 15 saat ders uygulaması işleminden ^ yararlanmakta. Çj Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanhğı'nın bu uygulaması ocak 1987'de başlamıştır. Bunun mantıklı bir açıklaması ^ var mıdır? Yoksa bu, eğitim giderlerini kısma politikasının bir ürünü müdür? Şimdi ben soruyorum: Bir öğretmenin statüsünü ' j"~ diploması mı betirler yoksa öğretmeni olduğu okul mu belirler? Yasalar mı uygulama) ı belirler, uvgulama mı, yasavı belirler? Asıl olan hangisidir? Yasa mı, uygulama mı? İSMA1L KARACÖZ madern tanm tekniklerinin çiftçilerimize aktarılmast ile birîm alandan alınan verimin arttırılmasmı sağlamak, dolayısıyla milli ekonomimize daha fazla katkıda bulunmaktır. Bu nedenle, öğretmen lise\ mezunlanna uygulandığı şekilde; bizlere de, üniversiteler bünyesinde açumış olup, eğitim ve öğretime devam eden; • Seracılık, Budama ve Aşılama, BağBahçe ziraatı, Arazj Muhafaza ve Islah, Süt ve Ürünleri, Tanm Makinaları ile Gıda Kalitesi ve Sağlık Kontrolü gibi 2 yıllık meslek üstü eğitim veren.yuksek okullarda tahsil imkânı verildiğinde, daha bilgili ve bilinçli olarak yetişmemiz sağlanacak, sürekli değişen modern tanm tekniklerinin üreticilere götürülmesi kolaylaşacak, dolayısıyla üikemizin tarımı çağdaş seviyeye yükselecektir. Yukarıda konu edilen 2 yıllık eğitim önlisans isteğimizin çözüme kavuştuntlması için devlet yetkililerimizin ve Yüksek Öğretim Kurulu üyelerimizin ilgi ve yardımlarınt bekliyoruz. BtR GRUP ZİRAAT TEKNİSYEKİ Ziraat teknisyen lerin in eğitim sorunu Bizler, Tanm Meslek Lisesi mezunlan olup, Tanm Orman ve Köyişleri Bakanlığı bünyesinde, U, ilçe ve köy birimlerinde çiftçilere tanmsal alanda hizmet veren ziraat teknisyenleriyiz. Amacımız; ülkemiz tanmını çağdaş düzeye getirip, en İMZA GÜNÜ ARSLAN BAŞER KAFA( Son kitabı "Dünyada Neler Olı ve diğer kitaplarını imzalıyc Boyut Kitabevi 21.2.1987 Saat: 14.0018.00 Atstürk Cad. No: 53/1 Kartal/MALTl "Odun kömür mü ucuz, paranız mı çok?" "Herhalde bizim apartmandakilerin paralan çok" 'Yak diyorlar yakıyorum. Benim için hava hoş. Çare değil ki bu. Bir ölçüsü var bunun. Şu kadar odun, kömür ne kadar yakarsan o kadar ısınırsın. Ha baktın ısınamıyorsun, demek bir yerden kaçıyor bu ısı. Alırsın önlemini. Söyleyince kabahatli oluyoruz. Vardırelbet' çaresi." ı BİLSAK'T BUGÜN TRAKYA ÜNİVERStTESt REKTÖRLÜĞÜ'NDEN temiz Tıp Fakilitesi'ne doçent ve Fen Bilimleri Enstitü1987 öğretim yıh II. yarıyılında lisansüstü yönetmeüğin elerinde belirtilen jartlar uyarınca yüksek lisans öğrencisi . Fizık anabilim dalına alınacak öğrenci kontenjam aşaImiştir. nleri Enstitüsü için yapılacak bajvurulann, diploma ve?csinin onaylı örncji, m«uniy«i not ortalamasmı gösteIti adet fotograf ile birlikte 6.3.1987 tarihine kadar Edirı Bilimleri Enstitüsü Müdürlüğü'ne dilekçe ile yapılması dir. dil ve bilim sınavlan 11.3.1987 günü ilgili anabilim dacaktır. daimi statüde çalıştınlacaklardır. Adaylar müracaat dii adet fotograf ve özgeçmişleri ile eserlerinden 4 nushak Edirne'deki Rektörlük Personel Dairesi Başkanhgı'»pılacaktır. Var! ETİPER ETIPER u Periitli Yalıtun BetonuîzoşiltePerlitli Sıva «• E T i B A N urunudur K Çocuk O>unu: 12.1 MasalGerçek Tıya (Kukla Ovunu) 'BAY NÖHLT İL MERCİMEK" Ya^ Y'on. Reha B Tanışma >e Sohbet: 14.0016.00 4T1F VILMAZ Konser: 18.00 SPACE SILVER •K1NG AND GIT^ Caz Onter: 21 00 EMİN FINDIKOĞl DORTLÜSÜ CafeFojer: 10.001' Ça>, Kahıe, Hafıf I Verii \e Yabancı Ba; I.okanla: Oele Senisı 12.0015 Aİkşam Senısi 20.00 BULENTSUMRU (GıtarVokal) B1LSAK Soğancı Sol Cıhangir 143 28 "9 143 28 9S TEŞEKKÜR Oğlumuz GÖKHAN ÇAKIR'ın ameliyatında yakın ilgilerini esirgemeyen SSK Okmeydanı Hastanesi KBB Servis Şefi Sayın KADIKÖY İKİNÇİ SULH HUKUK HAKİMLİĞİNDEN 1987/70 Ka. Ta. Kadıkoy, Gozıepe Mahallesi, Taşmektep ve Hamam Sokak'ta kaim 105 pafta, 403 acia ^e Ti parsel sayılı 1086 m' miktarlı gayrımenkıjlun zemın kat 2 nolu daıresinin hissedarlarından olan Isak Ruso ıe Leon Ruso'nun adresleri tespit edılemediğinden kayyım (a>ını cıhetıne gidıleceğinden, kendilerını bılen \e tanıyanların mahkememıze muracaatları ilan olunur. Basın: 1685 Bayan ankerörler aranıyor. 144 05 55 3.5 \a>ındakı Deniz'e 1619 arası arkadaşlık edecek bayan aranı>or. Tel: 133 05 55 Toprak II5K AIÜM OSMANOG1 Seni "Bu Soluk Bu Yokuşu Aşar şiirinle bugün yine anıyoruz. ÇOCUKLARINE ARKADAŞLAR] labilim öjrenci Kontenjaoı 8 Aaabilim Oalı Unvını iç Hastalıklan Ooçenl (Gastroendenoloji) Basın: 13048 Dr. ÂITF KUTLAJR'a Dr. ÖNDER DOĞAlVa Anestezi teknisyeni HAYRİYE TARAN'a, servis hemşireleri HACER ULUSU ve ARİFE POLAT'a teşekkuru bir borç biliriz. TEZGÜIrFİKRET ÇAKIR Adedi KİRALIK DAİRE Ataköy 9. kısımda 3 oda 1 salon mobleli lü daire, yabancıya kiralıktır T»I « » > « •• "