19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/11 BankerBako yargılandı tstanbul Haber Servisi Sahte devlet iç borçlanma tahvilleriyle, bankalan ve piyasayı 6 milyar lira dolandırdıklan savıyla 12 yıla kadar hapisleri istenen Baki Cengiz Aygün (Banker Bako) ve arkadaşlannın yargılanmasına devam edildi. Dünkü duruşmada Baki Cengiz Aygün'ün kardeşi Celalettin Rumi Aygün de tanık olarak dinlendi. Aldığı 4.5 milyonluk tahvilleri bozdurmak istediğinde sahte olduğu gerekçesiyle paraya çevrümediğiııi belirten Rumi Aygün, olaylarla ilgisinin olmadığını bildirdi. tstanbul Emniyet Müdürlüjü Mali Şube görevlilerinden Isa Kaya ve Hasan Elidolu'nun tanık olarak dirüendiği duruşmada sanık avukatlarının tahliye istemleri kabul edilmedi. Dianave Sinderella İngiltere Prensesi Diana, Ingtliz Akciğer Demeği yaranna Kraliyet Opera Bması'nda sahnetenert Sinderellaoyununu ctemeye geidtğinde büyuk sevgi göstenienyle karşılandı Oyunu izfemeye getenler, opera bınasının gırişınde kendisine sunulan çjçekteri alan Diana'yı, oyunun kahramanı Sröefelaya beruEtHec (Fotofnf: RMter) Oğretmenler dernek kuracak ANKARA (Cumburiyet Biirosu) Meslek dışı kalmış 100 dolayında öğretmen, dernek kurmak için çalışmalara başladı. Meslek dışı kalmış oğretmenler ve 12 Eylül'den sonra kapatılan eski öğretmen kuruluşlarının temsilcilerinden oluşan bir heyet, dün Türkİş Genel Başkanı Şevket Yılmaz'ı ziyaret ettiler ve kendilerine yardıma oimasını istediler. Türklş Genel Başkanı Yılma; da, yasal yollardan yapılacak her türlü girişimi yine yasaların elverdiği ölçüde destekleyeceklerini bildirdi. Yılmaz, şunlan söyledi: "Çalışan, halen mesleğini ifa eden ögretmenlerin dernek veya sendika kurma haklanna kavuşmalan, bizim hedeflerimiz arasındadır. Meslek dışı kalmış ögretmenler için dernekleşme hakkı önünde engel yoktur." Üçüzler Bu resme dikkatlice bakDğınızda, beşiMenn aiışılmış beşitder kadar kuçuk olmadığını, jçtndekilerin de btrer bebek olmadığını farkedebilirsiniz. BroobeşMer, Bob Hope'un noel nedeniyle haariaAgt bir öevizyon programmın detom. Bob Hope'un şovunatonukolarak kaMmayı kabul edenBrooteShields ve Morgan Faırchüd, bebetâk guntehne dönmekten memnun görünüyorlar. (Foteftraf: Itoatar) Kanada Başbakanı Brian Mulroney, eşi MBa ve oğlu Nicholas, Ottawa'daki p a ^ e d s l şl ip t y e ş K ly ' g l i ü rine düzentenentörenekaOkJılar Meşaleyi, eski bir sporcu olan John Grubertutuyor. Törene, Kanada Amatör Sportar Bakanı Otto Jelinuk da kabldı. Olimpiyat HABERLERİN DEVAMI OLÂYLARIN GERÇEK ARDBNDAKI dolarla bağlandı UFUK GÜLDEMtR WASHINGTON ABD'nin 1988'de Türkiye'ye vereceği dış yardım miktan 490 milyon dolar olarak benimsendi 490 milyon dolaruk yardımın 312 milyon doları "hibe" biçiminde olacak. Uzlaştırma komitesi tarafından kabul edilen Süreklilik Yasası metninde "10"» T sözcükleri gecmedi, ancak Yunanistan'a 343 milyon dolar verilmesiyle bu oran, fıilen kurulmuş oldu. Komite ayrıca, Dış Askeri Kredi (FMS) borçları sorununun çözumü için Başbekan Turgot Özal'ın önerdiği yontemi benimserken, K;bns'a silah transferi konusunda "b^glayıa" bazı sözcükler kabul etti. ABD Temsilciler Meclisi ile Senato komisyonlannda kabul edilmiş metinlerdeki farklıhkları gidermek amaayla toplanan Uzlaştırma Komitesi Dış Yardım Alt Komitesi, çalışmalannı dün sabaha karşı 02.00'de tamamladı. Burada kabul edilen metin, Uzlaştırma Ana Komitesi'nden geçtikten sonra Temsilciler Meclisi ve Senato genel kurullannda oylanacak ve başkanın onayına sunulacak. ABD Kongresi'nin geleneklerine göre, Uzlaştırma Komitesi Dış Yar ABDvardımı 4 9 0 milyon dım Alt Komitesi'nde kurulan çatı, yardımın geçtiği daha ileriki aşamalarda bozulmuyor. Bu yüzden Türkiye'ye 1988 yılında verilecek yardım miktan ve buna ilişkin koşullar hemen hemen kesinleşmiş oldu. Miktann 490 milyon dolar olarak benimsenmesiyle, yönetimin önerdiği 785 milyon dolarda 295 milyon dolarlık bir kesinti yapılmış oldu. Böylece Türkiye'nin gereksinme duyduğu savunma yardımının yüda 1 milyar dolar olduğu bizzat Amerikan makamlannca ifade edilmesine karsın, bu yıl yine beklentilerin altına inilmiş oldu. Ihtiyaç fazlası yardımda 10'a 7 oranından hiç söz edibnedi, ama belli bir dengenin gözeülmesi gereği vurgulandı. Aynca Türkiye ile Yunanistan'a verilen yardımlar arasında, hiç bahsedilmese de, bu oran resmen kuruldu. FMS (Askeri Dış Satış) kredilerinin faizlerinin yarattığı sorun ise Başbakan Turgut Özal'ın önerdiği biçimde çözümlendi. Buna göre, ABD hazinesinin karşı garantisiyle Turkiye, piyasadan duşük faizli kredi sağlayacak ve bu düşük faizli krediyle ABD1 ye olan yüksek faizü eski borçlar ödenecek. Bu olanak sadece Türkiye'ye değil, Israil ve Mısar'a da tanınacak. Aynca 490 milyon dolann 156 milyon dolan "hibe", geriye kalanı düşük faizli FMS kredisi olacak. Uzlaştırma Komitesi Dış Yardım Alt Komitesi'nde kabul edilen metin, Kıbns'a silah tıansferini de yasaklıyor. Ancak komitede, Senatodan geİen metnin benimsenmiş olması, olumlu bir geuşrae olarak niteleniyor. Çünkü Senatodan gelen metinde, Kıbns dışında başka bir ülkenin adı geçmiyor. Yapılan tek değişiklik ise, bu metindeki "bekletıti" sözcüğunün "antayış" sözcüğü ile değiştirilmiş olması. Böylece yeni metne göre, "Kıbns'a transfer edUmeyecegi anlayışıyla" ABD, Türkiye ve Yunanistan'a askeri yardım yapıyor. Uzlaştırma Komitesi'nde onaylandıktan sonra Süreklilik Yasası metninde yer alması beklenen Kıbrıs'la ilgili diğer sorun da, "özel temsilci atanması" konusunda. Komite, daha önce senatör tnouye tarafından verildikten sonra kabul edilen metinde bazı değişiklikler yaptı. Buna göre Kıbns sorununun çözümu için özel bir temsilci atanması, başkanın takdirine bırakılacak. Eski metinde başkan, Senatonun bağlayıcı kararı nedeniyle uç ay içinde bu atamayı yapmak zorunluluğundaydı. Senatonun bu karanna, ABD yöneıimi sert bir dille karşı çıkmıştı. Şimdi, bağlayıcılığın ortadan kalkmasıyla birlikte, özel temcilci atanması işi de bir bakıma ertelendi. Ancak ABD Dışişleri Bakanlığı'nın bu bağlayıcüığın kalkması karşısında, Senatoyu tatmin için Kıbns konusundaki faaliyetlerini arttırması bekleniyor. Chirac, Caraminot'nun babasına ne dedi: SABETAY VAROL PARİS Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi'nce 5 yıl hapse mahkum edilen oğlu Fransız rehber Michel Caraminot'nun tutuklu bulunduğu gunlerde büyuk endişeye kapılan baba Marcel Caraminot, hemşerisi Fransa Başbakanı Jacqnes Chirac'la doğrudan temasa geçer. Chirac kendisi gibi merkezi Fransa'da kırsal bir yöre olan Correze kökenlidir. Paris Belediye Başkanı olmakla birlikte Başbakan Chirac, milletvekili seçimlerine hep Correze'den katılmıştır. Marcel Caraminot ise kuçük yaşta memleketini terkettiği halde birçok Fransız gibi kökleriyle bağını konımaktadır. Ülkenin batısındaki Nantes kenti yakınına yerleştiği halde Chirac'la ilişki kurmakta güçlük çekmez. Çünkü hem küçük bir kasabanın belediye başkanı hem de Chirac'ın Partisi RPR'ye yakın sıvasaleğilimdedir. Hemşerisi Başbakana hayran olduğu söylenebilir. Bu yüzden "taıihi" telefon konuşmasını teybe kaydetmeyi ihmal etmez. 2324 eylülde Başbakan Turgut Özal'la Almanya'da muhafazakâr partiler toplantısına katılan her iki başbakan burada bir araya gelirler ve Chirac'ın deyişiyle "birbuçnk saallik görüşmenin yansı Caraminot olayına aynhr." Görüşmenin bir kopyası elimizde bulunmakla birlikte, Başbakan Chirac ve baba Caraminot arasındaki diyaloğun özel bölumlerinı yayımlamıyoruz. Bu telefon görüşmesinde Chirac her zamanki "hafıf argo" Uslubuyla baba Caraminot'ya gelişmeleri aktarmakta, bu arada Türkiye'ye ve Turgut özal'a olan yaklaşımı da açıklık kazanmaktadır. Chirac iki kez Türkiye hakkında "bordeüq,ne. bordel" gibi sözlük anlamı "genelev" olan ifadeler kullanıyor. Ancak Fransız konuşma dilinde bu sözcük "Kimin ne oldıtga pek belli olmayan bir yer" anlamında kullanılıyor. Telefon göruşmesine göre "Fransız rehber" olayı konusunda daha sonra aynen şu konuşma gerçekleşiyor: Jacqües Chirac "Sayın Bay Caraminot, size tek bir söz söyleyeceğim. Gerekli temaslan yaptım. Ve Albertini olayıyla hiç ilişkisı olmayan bir olayla yuz yüze bulunduğumuz yargısına vardım. İki nedenle... Birincisi oğlunuz hiçbir şey yapmadı (Jean Pierre Albertini sivah direnişçiler lehine lanıkhk yapmayı reddettiği için mahkum olan ve Fransız yöneliminin baskısı sonucu serbest bırakılan bir Fransız ogırtmenSV) ikincisi Turkiye de Guney Afrika gibi nasıl diyeyim, otonter bir ülke de değil. Demokratik olma isteyen, ama aynı zamanda bordelique olan bir ulke. Tabii bu iki özellik aynı ülkede bir araya geldi mi, birinden biri fazla oluyor. Türk Başbakanı ile lemas ettim. Bana şunları söyledi: 'EB zorşıklardan biriyle karşı karşıya geldik. Bu yerde yargıç yoktu. Bir yargıç bulmak gerekti. Beni (...) durum» sokmayın. Secime bir ay >ar. İnsan haklan konusunda beni bir kampanya ile baş başa bırakacak bir duruma sokmayın. Herkesi katılaştırmaktan başka işe yaramaz. Ve adalet mekânizmısım etkileme olanaklanna sahip degilim. Ve biz de tıpkı sizde olduğu gibi yargının bağımsızlıgına baglıyız. Ama yargı mekânizmasının yeterince etkin çalışmadığını ve orta yerde bir sorun olduğunu kabul ediyorum. Şu kadannı soykyebilirim ki sa>cı, genç Cararainot'nun hemen serbest bırakılmasını isteyecek' Ozal bana aynca şunları söyledi: 'Bu işlerin en süratli biçimde olması için eİimden geleni vapacağım'. Gerçekten bu ülkede olan şu ki, çok agır bir bürokrasi var. Başanlı olamadık. lkinci kez girişimde bulundum ve kendisine şunları söyledmr. 'Beni dinleyin, (basına SV) sızmalar olacak. Bu genç ve ailesi olayı sivasal açıdan somurme yanlısı olmadıklan için şanstısımz. Ne sizin ne de kimsenin aleyhine somurme >anlısı degiller. Ama durum karsısında peri Tahliye için Ozal söz verdi saolar. tyi niyetlcrinin sının var ve sonunda basına sızacak' verdiği yanıt, 'Azamisini yapacağıma söz veriyonım' oldu. Ve bu bordel (..) de azamisini yaptığına inanıyonım. Marcel Caraminot Anlıyorum... CHİRAC Evet... 'Ve sızm» olursa yeniden yeni bir basra kampanyası başlayacak. Göriiyorsunuz nel«r diyoriar. Ülkenizde insan haklanns riayet edilmiyor denecek' tabii o da çok rahatsız. 'Size söz veriyonım. 5 ekimde bir daba tehir edilmeyecek. Bu tarihte tahliye edilecek. Gerekli talimallan verdim. Adalet Bakanı en iyi arkadasım' dedi. (Öyle olduğunu biliyorum) savcılığa kesin ve değişmez talimat verdi. Yargıç nezdinde de olabildiğınce dolayh biçimde girişimde bulunduk. DUNYADABUGUN AIİ StRMEN (Baştarafı 3. Sayfada) meyince, çıkan yangında iki işçi öldü, biri de zehirtendi. * Türklş için iki dava açıldı. Evet kampanyasında siyaset iddiası. * Öğrencilere baskı. Hikmet Çetinkaya'nın İzmir'den yazdığı haberyorumu yorum bölumlerinı çıkararak kısaca özetliyorum: Ege Üniversitesi eski öğretim üyelerinden Veli Lök, "YÖK, Batı Avrupa'daki demokratik üniversite yasalarına benzemekten çok, Pinochet Şilisi'ndeki yasa ile uygunluk gösteriyor. Aynca 1915'te sörnürge döneminde Hindıstan'da kabul edilen üniversite yasasıyla benzertiği de enteresan." ... Öğrencilerin (polislere yardım ve ajanlık teklifi üzerine) İçişleri Bakanlığı'na çekiikleri telgraflardan birini okuyoruz: "Biz öğrenciler olarak, ınsanlık onuruna bir saldırı olan ajanlık teklifini ve polis baskılannı kınıyoruz. Okul idaresi ve polis işbirliğine hayır diyoruz." Ege ve 9 Eylül Üniversitesi Rektörlüğü valiliğin tüm yazısını birimlere gönderdi. Şimdi adı geçen öğrenciler hakkında disipfin soruşturması açıldı.. • Din dersinde öğretmen dayağı. Namazın Vecibeleri konulu ödevini yapmayan öğrencisinin saçını yoldu. Zeytinburnu Reşat Tardu İlköğretim Okulu din dersi öğretmeni Mehmet Sert hatasını kabul ederken, çocuğun saçını çok hızlı çekmediğini ileri sürerek, "Çocuk saçkıran olabilir" diye konuştu. • özal'a kızan köylü sol kolunu kopardı. 15 çocuk babası Musa Akbaba, hastanede "Oyumu sol elimle sandığa atmıştım. Ama o tarlamı elimden aldı. Al dedim, kolum da senin oisun, lazım değil dedim, elimi cezalandırmak istedim" diye konuştu. (Şanlıurfa) Toprak ve Tarım Reformu Yasası'na göre verilen 100 dönümlük arazisi eski sahibine iade edilince, 15 çocuk babası köylü, ANAP'a oy verdiği sol kolunu tohum makinesine sokarak kopardı. Ceylanpınar'ın İki Çırçıp bölgesinde de 150 köylüye dağıtılan 4600 dönüm sulu arazi geri alınarak bir kişiye verildi. • • • Yukandaki haberlerin hepsi 16 Aralık 1987 tarihli Cumhuriyet gazetesinden ahnmıştır ve sanırım Türkiye'nin genel görünüşünü hiçbir yoruma gerek bırakmayacak açıklıkla gözler önüne sermektedir. Bu görünüm Turgutvizyon'un bize gösterdiğinden çok daha değişik bir Türkiye'yi sergiliyor. Birileri bizi aldatıyor ya Türkiye'nin aynasını oluşturan yazılı basın ya da "fecaatin içinden" programları yapan, büyüklere masallar anlatan TRT. Evet, birileri bizi aldatıyor. Oysa manzarai umumiye şu haberlerde gördüğünüz gibidir. (Baştarafı 1. Sayfada) olduğu izlenimini verebilecek söz ve davranışları benimseyen bir cumhurbaşkanının şu veya bu siyasal kanatta tepkiyle karşılanması doğaldır. Ne yavk ki, Sayın Evren, tarafsız Cumhurbaşkam olmak özenini her zaman koruyamıyor; daha çok etkin birpolitikacı veya bir siyasi parti başkanı gibi davranıp konuşmayı seviyor. Sayın Evren'in "sorumsuzluğu"da 82 Anayasası'nm 105. maddesinde belirlenmiştir; ama sayın Evren, hiçbir zaman simgesel bir devlet başkanı olmayı içine sindirememiştir, Fahri Korutürk gibi partilerüstü kalmayı ve yansızlığı şiar edinen cumhurbaşkanlarından aynlan bir tutumu vardır. Durum böyle olunca parlamentoda Cumhurbaşkamna gösterilen tepkileri de doğal saymak gerekmez mi? Sayın Evren, ektiğini biçmektedir. Devletin başına saygı elbette gereklidir; ama bu kuralı gereğinden çok zorladığımızda, karşımızafaşist rejimlerin ınsant hiçe sayan anlayışı çıkabilir. Detnokrasilerde cumhurbaşkam, sultanlık veya krallıkta olduğu gibi dokunulmaz değildir. Sayın Evren'in önünde, görev sdres'nin bitmesi için ikiyü ve iki yol bulunmaktadır. Bu iki yoldan biri Cumhurbaşkanının tarafsız ve sorumsuz devlet başkanı gibi davranmasıdır. Ikincisi Çankaya'yı tartışmalar içine çekecek ve tepkiler yaratacak taraflı siyaset yoludur. Cumhurbaşkam Evren'in bundan böyle hangi yolu seçeceği önumüzdeki günlerde belli olacaktır. • • • Iş dtinyası (Baştarafı 1. Sayfada) Örgütlenmeye gitmesi bekleniyor. Bu örgütlenmenin Avrupa'daki muhatabı ise AT konusunda etkili diğer bir kunıluş olan UNICE (Avnıpa Santyiciler Birtigi) olacak. TÜSİAD, gecen aylarda L'NICE'ye üyelik başvurusunu yaptı ve bu başvuru kabul edildi. UNICE'ye TOB'un yaptığı başvuru ise reddedildi. Çunkü TOB bir kamu kuruluşu niteliğinde. UNICE ise yapısı gereği gönüllü kuruluşlara açık. UNICE'ye daha önce üye olan TİSK de bu üyelik ilişkilerini bugUnlerde canlandırma çabasmda. IKV etrafında bir birleşme saglanamadığı takdirde AT nezdindeki temsilde iki başlıük ortaya çıkacak ve Odalar Birliği Eurochamber aracüıgıyla ilişkileri yürütürken, TÜSİAD ve TtSK, UNICE aracüığıyla hazırlık çalışmalanna katılacak. TÜSİAD Yönetim Kurulu, dün Olağanüstü Genel Kurulu'nu toplayarak gerek IKV, gerekse UN1CE1ye üyelik için dernek üyelerinden yetkı aldı Ancak TÜSİAD Başkanı Ömer Dinçkök, tKV ile ilgili gelişmeleri yakından izleyeceklerini söyledi ve İKV, Ortak Pazar konusunda pasifıze edildiği takdirde bu kuruluşa uyeliği askıya alabileceklerini ima etti. Bu arada TÜSİAD içinde Ortak Pazar'la ilgili örgütlenmenin başladıgı da görülüyor. TÜSİAD üyelerinden oluşturulan 15 kişilik calışma grubunun başkanhğım ise DPT eski müsteşarlanndan Yıldınm Aktiirk yapıyor. özel sektörün AT nezdinde temsili konusunda iki başhlık ortaya çıktığı takdirde TÜSİAD adına AT bayrağuu Yıldınm Aktürk'ün taşıyacağı anlaşılıyor. Konuyla ilgili olarak görüşlerine başvurduğumuz Odalar Birliği Başkanı Ali Coşkun, "İKV'yi kabul etmeyen biz degil. Enrochamber'dir. AT ile iliskilerin askı>a alındığı dönemlerde tKV gözlemci olarak Eurochamber'da Turkiye'yi temsil edegdmiştir. Ancak Eurocnamber'a uye olma yetlusi TOB'undur. Zaten TOB mevzuata göre Eurocbamber'a üye göziikmektedir. Ancak biz yeni bir protokoi irazalayarak Uiskilerimizi canlandıncak ve rey bakkını elde edecegiz. Bu protokolle biz TOB olarak uyHigimizi asil hale getirirken, bir vekfiletnameyle de İKV'nin bizi temsil edeceğini bildirecegiz. Dolayısıyla İKV'nin Eurochamber'da temsili devam edecek" dedi. İKVnin Ortak Pazar konusunda devre dışı bırakılmak ıstendıgı yolunda ekonomi kulislerinde çıkan söylentilere de karşı çıkan TOB Başkanı Coşkun, "B« soyieoüto çeşitli menfaat gruplan tarafından İKV'yi ele geçirmek vc TOB'u yıpratmak için uyduruluyor. TOB olarak kanunen bize verilmiş bir hakkı bizden almak istiyorlar" dedi. tstanbul'daki ekonomi kulislerinde konusulan ise Ali Coskun'un İKV'nin şimdiki Başkanı Jak Kamhi'nin Musevi oluşundan ve Batılı iş çevreleriyle yakın iüşkilerinden pek hoşlanmadıgı ve bugUn vekâletnameyle İKV'ye bu yetkiyi verse bile, Odalar Birliği'nde oy hakkı ve ağırhğj olan çeşitli oda başkanlarından yeterli desteğı sağlayabildiği takdirde, bu yetkiyi geri alacağı ya da İKV Başkanlığı'na muhafazakâr çevrelerin daha kolay benimseyebileceği bir adayın geürilmesini sağlayacağı yolunda. Ingiltere'de Aupairlik organizasyonu bizim işimizdir. Derin Limited Şirketi İstanbul 158 53 42 Dörtyılın (Baştarafı 1. Sayfada) "sabotaj" olasılığı üzerinde güvenlik soruşturması da başlatıldı. Güzel Sanatlar Fakültesi resim bölümunde henüz belirlenemeyen bir nedenle gece yansı çıkan ve bir atölyenin tamamen yanmasma neden olan yangınla ilgili olarak emniyet güçleri, itfaiye ve okul yönetimince ayn ayn soruşturma başlatıldı. Okuldaki gece müstahdemlerinden edinilen bilgilere göre, saat 01.30 sıralarında yoğun dumanın görüldüğU 2. kattaki Prof. özdemir Altan atölyesinde kapının açılmasıyla birlikte patlama oldu. Itfaiyenin haberdar edilmesiyle büyümeden söndürülen yangında, çoğu son sınıf öğrencilenne ait olan yağlıboya ve eskiz çalışmaları da yandı. Olay sırasında arıza olduğu için okulun telefonlannın çalışmadığı ve yangırun çıktığı katın sulannın akmadığı belirtildi. Yangını gece telefonla öğrenen rektör Prof. Gündilz Gökçe, sabotaj olasılığının zayıf olduğunu belinerek, "Sigaradao olabüir. Amı yine de tiim sontşturmalar yapılacak. Atolyeyi en kısa zamanda onanp kullanılır hale getirecegiz. Ögrenalere de malzem« zanuian için maddi yardım ve çaüşmalan için ek süre tanıyacagız" dedi. Sabah atölyesine geldiğinde yanmış tablolarla karşılaşan Prof. özdemir Altan göz yaşlannı tutamayarak, "Hiçbir şeye uzulmu>onım. Benioı ogrencileriınin çogu fakir. En az 1 milyonluk malzemeleri yandı. Onlar telıfi edilirse iyi olur. Yoksa ben den ve çalışmalar konusunda gereken toleransı gosterecegim. Ama sonuct» yananlar emek uriınuydü. Olayın bir diger üıücu yanı da bu" şeklinde konuştu. Altan, atölyenin gece bekçileri tarafından her gün kontrol edilerek kilitlendigıni, ancak yangının neden çıktıgı konusunda bir şey söyleyemeyecegini belirtti. öte yandan sabah okula gelir gelmez acı haberi alan öğrenciler olaydan en çok etkilenen kesim oldu. Son sınıf öğrencisi olan Deniz Orkuş. ağlayarak bütün emeklerinin yandığını söyledi. "Ne diyebUirim. Malzemeler yanmış önemli mi? 4 yıllık emeklerim tiim çaltşmalar gitti. Her şeyimi yilirmiş gibi hissediyorum kendimi" dedi. Çalışmaları yanan son sınıf öğrencisi Dara Abadi de kurtulan birkaç tablo arasında kendi çalışmalarını ararken, "Senelerimiz yındı. Ne diyebiliriz ki" şeklinde konuştu. 2. sınıf talebesi Işıl Kılıçoglu, idarenin yeni çalışmalar yapabilmeleri için zaman tanıması gerektiğini belirtirken, Üyas Ceylan adlı bir baska son sınıf öğrencisi lüm emeklerinin bosa gittiğini söyleyerek, "Zaran ölçemeyiz. Sanat eserleri maddi olarak degeriendirilmez. Çok üzgünüz" dedi. 108 milyonluk bir muzır (Baştarafı 1, Sayfada) yımlanan "Her Takımı Tufuyor" başlıklı yazı ve fotoğraf nedeniyle yargılandılar. Sanıkların yokluğunda yapılan duruşmada sanık avukatlan 15.12.1987 tarihli yazılı savunma dilekçelerini tekrarladılar ve "Knçukleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu'nun bilirkişUiginin inanduicı olmadığını ve eksik olduğunu" ileri surerek reddettıler. Avukatlar mahkemeye sunduklan yazıh savunmalannda soz konusu yazı ve fotoğraflarla ilgili olarak, "Kurul. fotografı sırf cinsel yonden incelemiştir. Fotoğraf sanatı yonunden hiçbir degeriendirilme>e girilmemiştir. Ancak gorulmektedir ki anılan kurul için ne fotoğraf sanatı, ne de haberlerde espri olabilir. Tiim bakışlar kadının cinsel bir meta olarak sergilenmesinde >ogunlasmaktadır" dediler. Kurul raporunda "muzırlıgı" ileri sürülen yazı ve fotoğrafın 18 yaşından küçüklerin bedensel ve ruhsal gelişimine hangi nedenlerle kötü etki yapacağının açıklanmadığını belirten avukatlar, kurul raporuna dayanılarak verilecek cezanın hukuka aykırı olacağını ileri sürdüler. Tan gazetesi sahibi Haldun Simavi ve Yazı Işleri Müdürü Süleyman Yağız dün aynca gazetenin 14.2.1987 tarihli sayısında yayımlanan "Ahşkanlık Haline Geldi" yazısı ile 20.2.1987 tarihli sayısında Loto ekinin Cinsel Sorunlav sütununda yayunlanan "Büyük Zevk Duydum" başlıklı yazı ve son sayfada yer alan "Dansöz Göniil lpek Vals Diyannda Göbek Atacak" başlıklı fotoğraftan yargılandılar. "Kuçuklerin maneviyab üzerinde zarartı etki japacak nitelikte yazı ve fotograflar yayımladıklan" savıyla yargılanan sanıklar hakkında, bu iki davada da beraat karan verildi. Mahkeme Başkanı Osman Şirin'in beraat gerekçesinde, "aşırı >asaklamalarla kuçuklerin eğitiminin mumkiin olma>acagj" görüşu yer aldı. Güneş gazetesi hakkında muzırhk savjyla açılan iki ayn davanın yargılanmasına da aynı mahkemede devam edildi. Bu iki dava da gazetenin tirajının mahkemeye sunulmaması gerekçesiyle ileri bir tarihe bırakıldı. Öte yandan Ankara buromuzun habcrıne gore ABD'li bilim adamı Robert CharUm'ın "50 yaşlanndsn sonra cinsel yaşam" adlı kitabı, Küçukleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu"nca hem muzır hem de mustehcen bulundu. Muzır Kurulu'nun bu kararı üzerine, Ankara Cumhuriyet Savcılığı'nca kitabın yayımcısı ile çevirmeni hakkında 3.5 milyon lira para cezası isıemiyle dava açıldı. Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde yargılanan Hacan Yayınlan sahibi Ömer Can, Chartam'ın İndiana Universitesi'ndeki 15 yıllık çahşmalarının bir urunu olan kitabın, cinsel sorunlan orneklerle işlediğini bildirdi. Can, Muzır Kurulu'nun "muzır larzda" bulduğu cinsel ilişki turlerinin 5 bin 940 kadının anlatımlanndan kaynaklandığını da kaydederek, "Yapılta. konular acıklanırken. tiimuyk bilimsel leriraler kullanılmaktadır. Mustehcenliklea, lahrikten, halkın ar ve ha>a duygulannı incitmekten uzaktır. Cinsel istekleri tahrik etmek ve sömürmek gibi bir amaç gudulmemektedir. Tam tersine, bu vanltş yollara tumüyle kapalılnııştır" dedi. ECZACIBAŞl SERAMİK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. VII. TERTİP TAHVİLLERİNİN 1987FAİZLERİ 30ARALIK1987 TARİHİNDEN İTİBAREN ÖDENECEKTİR. • Şirketimiz tarafından 21 Aralık 1981 tarihinde çıkanlan %45 faizli tahvillerin, 1987 faizlerinin ödenmesine, 30 Aralık 1987 tarihinde başlanacaktır. • Faiz ödemeleri 6 numaralı kupon karşıhgında PAMUKBANK TAŞ.'nin İstanbul Şişli Şubesi aracılığıyla bütün Pamukbank Şubelerınden ödenecektir. • Faizler, vergi kanunları gereğince, gerçek kişilere gelir vergısi stopajı ve.S.S.D.F. kesintisi yapılarak ödenecektir. • Gelir Vergisi Kanunu'nun 94. maddesi hükmünden yararlanacaklarını müracaat ettikleri şubelere 15 Ocak 1988 akşamına kadar yazılı olarak bıldiren tüzel kişilere ait faızlerden stopaj yapılmayacaktır. (Baştarafı 1. Sayfada) rinci Müsteşan Cbristian Bernier, beni havaalanından uğurladı. Biletim de buyukelçilikten sağlandı. .Aynca kendi pasaportum da mahkemece bana geri verilmişti. Bununla da çıkabilirdim. Ama hukumetimin Türkiye'deki tcmsilcileri, yeni pasaportumla çıkmamı uygun gordüler." Fransız Başbakanı Jacques Chirac'la babası Marcel Caraminot arasında 25 Eylül 1987 tarihinde gerçekleşen telefon konuşmasını bize dinleten Caraminot, Chirac'ın bu görüşme sırasında babasına, "Oğlunuz suçsuz, Ozal da soçsuz okJuguna inanıyor ve bunn bana belirtti" dediğini, savcının dosyada suç unsuru buluntnadığını belirterek beraaüni istediğini anımsatarak, "Herkes suçsuzluguma inandığına göre, hnküm giyebilecegim aklıma bile gelmemişti" dedi. Caraminot, Paris'te bir cafede yaptığımız uzun görüşme sırasında başından geçenleri bir kez daha aynntılarıyla anlatu. Fransızrehberinanlattıklarına bakılırsa, tutuklanışı ve bunu izleyen gelişmeler şöyle oldu: Caraminot, 17 haziranı 18 hazirana bağlayan gece, Şanlıurfa Harran otelinde gözaltına alındı. Turk rehber arkadaşı Nihat Gökhan tarafından "Kürt ve ermeni yanlısı propaganda" yapıığı gerekçesiyle ihbar edilmişti, ancak bunu çok daha sonra öğrenecekti. Bu nedenle kendisini sorguya çeken ve büyük olasılıkla MtT gbrevlisi olan kişi ile kendi arasında geçen sorguya ilişkin görüşmenin Nihat Gökhan tarafından tercume edilmesine ses çıkarmadı. Gözaltına ahnma nedenini sorduğunda, "Seni ilguendinnez" dendiğini öne suren Caraminot. aynı gecenin sabahı, otel odasma polis nezaretinde donerek eşyalarınuı arandığını, belgeler arasında muhbir Nihat Gökhan tarafından a>iklama yapıldığını anlatarak, daha sonra "neden Türkler tarafından yuzılmıs larihi belgeleri malzeme olarak kullanmadığı" eleştirisi de yapıldığırıa işaret etti. Caraminot, ayıklanarak el konan belgeler arasında ünliı Fransız tarihçi Maxime Rodinson başkanlığında 60'lı yıllarda yazılmış "Kürtler ve Kürdistan Tarihi" adlı bir kitap ve "Enciclopedia Universalis" adlı büyuk ansiklopedinin Kürtlerle ilgili bölümünün fotokopisinin de bulunduğunu sözlerine ekledi. ".. tlk sorgum 25 ağustosta yapıldı. 22 eylülde ise DGM'ye tekrar çıktım. Yargıç gelraediği için duruşma 5 ekime ertelendi. O tarihte de tahliyeme karar verildi. Yani 19 bazirandan 30 hazirana kadar Urfa'da, 30 hazirandan 5 ekime kadar da Diyarbakır Sivil Cezaevi'nde yaltım." Anlatılanlan hayTetle dinleyen Sipa PTess'in foloğrafçısı Du>gu, "l'nnnm, Geceyansı Ekspresi benzeri bir şey yapmaya ımeliniz yok" deyince Caraminot, "O fümde yabancı mahkumla Türk mahkumlar arasında sürtüşme var. Ben mahkum arkadaşlanmdan çok memnunum. Bana çok iyi davrandılar. Urfa hapishanesinin cezaevi koşullan çok çok kötü idi. Diyarbakır için aynı şeyi söyleyemem" şeklinde bir yanıt verdi. Fransız rehber, "Diyarbakır'da ilk gece bir gardiyanca dovuldüm. Ertesi gün yabancı olduğum anlaşılarak benden ozur dilendi. Bir daha da kötü muameleye tabi tutulmadım." dedi. Once Muzır değiştirilîyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yayın organlarına milyarları bulan para cezaian venlmesine olanak tanıyan Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Yasası'nda değişikliğe gidiliyor. Başbakan Turgut Özal, "Para cezalannı odenebilecek seviyeye düşurecegiz" dedi. Özal, UBA'ya yaptığı açıklamada, yeni yasama döneminde "Muzır Yasası'nda" değişiklik yapmayı duşundüğunu bildirdi. Başbakan, yasayı değişürmeden once basın kuruluşlanmn temsilcileriyle de birer görüşme yaparak onlann da görüşlerini almayı duşunduğunu açıkladı. Özal şunları söyledi: "Bu yasa geçen yasama döneminde valandaşlardan partimize gelen muracaatlar üzerine hazııianarak çıkanldı. Ancak muslehcen yayımlann engellenmesi amacıyla hanrtanan >asada para cezalan gunun koşullannın çok ustunde tespil edilmiş. Bu kadar yüksek para cezalaruun odenmesi füliyatta tnumkun göriılmemektedir. Bu açıdan para cezalannı odenebilecek bir sevi>eye düşurmeyi karariaştırdık. Böylece yasa da kimseye büyuk zararlar \ermedcn yürurlükte kalır. Tabii bu arada basın kuruluşlarından gelen bazı taleplcri de goz onune almayı düşünuyonız. Bizim, Türk basuıı üzerinde baskı kurmak için bu yasayı çıkardıgımız söylentileri ise kesinlikle doğru degildir." Ankara buromuzun haberine gore, Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu Başkanı Prof. Rüchan Ank, yasada değişikliğe gidilmesını, "demokratik bir olay" olarak niıeleyerek "Biz yasa ile oluşmuş ve yasayı uygulayan bir kurnluz. Yasa değişikliği gibi konularda bizim herhangi bir yetkimiz >ok. Bu konu, yasayı yapanlann yetkisindedir. Vasarun eksikliklrri ya da fazlalıklan varsa. o düzeltilir. Yasada ne rahatsız ediyorsa devletin bunlan degiştirme yetkisi var" dedi. Türkiye'nin demokratik bir ülke olduğunu kaydeden Prof. Ank, yasada değişikük yapılması konusunun da bu nedenle doğal olduğunu bildirdi. TÜSİAD'ın olağanüstü genel kurulu Ekonomi Servisi Türk Sanayıci ve tşadamlan Demegi, (TÜSIAD) dun toplanan olağanüstü Genel Kurulu'nda İKV ve UNICE'ye üye olunması konusunda yönetim kuruluna yetki verildi. Toplantıda konuşan TÜSİAD Başkanı Ömer Dinçkök, UNICE'ye üye olduktan sonra tüm TÜSt AD üyelerine iş düşeceğini ve iş takibi için Ankara'ya gidip gelir gibi, bundan boyle UNICE cahşma gnıbu toplantüanna katılmak uzere Brüksel'e de sık sık gitmelerini uyelerden isteyeceklerini söyledi. Başkan Dinçkök, Genel Kurul'un dilekler bölümunde yaptığı konuşmada ise Türkiye'de son aylarda politikarun hep ekonominin önünde gittiğine dikkati çeku ve "Ekonominin temel prensiplerinden hep fedekârlık yapıldı. 1988'de ekonominin kendi prensipleriyle yonetiieceği ve ana meselelerin üzerine ciddiyetle gidileceği inancındayız" dedi. Ancak başkan Dinçkok bu "hassas" konuda kunuşmamayi yeğledi ve "Aramızda banka genel müdürleri var, belki onlar konuya açıklık getiririer" diyerek topu Lluslararası Genel Müdüni Vural Akışık'a attı. Bu çağrı üzerine kürsüye gelen Akışık, "Piyasalarda bazı endiseler var. Biz bankacılar da aynı endişeleri tasıyoruz. Ama Türkiye'nin makro deageieri tutmaktadır. Dövizde 67 hafta sonra akınlı kalmayacak, fiyatlar birieşecektir. Eğer siz sanayiciler de taleplerinizi biraz ertelerseniz, sorunun çöziimnne katkıda bulunmuş olursunuz" dedi. Toplantıda söz alan TÜSİAD Yüksek İsüşare Konseyi Başkanı Sakip Sabancı ise işadamlarının meslek kuruluşlannda görev alarak birikimlerini ortaya koymalannın önemine değindi 1727 yaşlarında bayanlar Ingiltere'de vocuğa bak karşılıeında İngilizce oğren. 158 53 42 Hedef enflasyonu (Baştarafı 1. Sayfada) gerekliligi belirtildi. Enflasyonun düşürulmesi için sıkı para politikası uygulanacağı, tasarrufların teşvik edileceği ve buyük yeni yatınmlardan çok, eski projelerin tamamlanması için çalışılacağı kaydedildi. Enflasyon hedefi olarak bir rakam belirtilmekten kaçınılan programda, hedef olarak, sadece "makul bir düzey" deyımine yer verildi. Hukümet programında aynca, geçmiş dönemdeki ekonomi k ve sosyal düzenlemelerin uygulanmasında genelde başarı kazanıldığı belirtildi. Programda, ANAP seçim bildirgesinde de yer alan; eğitim, sağlık ve konut uygulamasına önumüzdeki donem daha fazla önem verileceğı kaydedildi. Hukumet programında, anayasada sık sık değişiklik yoluna gidilmesinin yanlış olacağı belirtilirken; sıkıntı yaratan YOK, Orman ve Anayasa Mahkemeleri'nin işleyışi gibi konularda bazı anayasa değisıklıklerıne gidilebilecegı ıfade edildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle