17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER dım edebilecek çapta yurttaşlar ve kurumlar yaratmaya yettiği halde, ulusal savunma ve ulusal eğitim gibi temel iki görevini yerine getirmeye yetmemesini doğal saymadaki devlet anlayışı ile Atatürk'ün devlet anlayışının nasıl bağdaşacağını; Yurttaşlanmızı aydınlatmak için artık Atatürk'ün öğütlediği "bilim" yolunu yeterli bulmayıp, onlara ayetler, hadisler, peygamber öyküleri ile gerçeklerin nasıl açıklandığını; "Muzır!" düşüncelerinden dolayı mahkemelerde sürünen, cezaevlerinde çürüyen, yurttaşlıktan silinenlerin ve bu arada yitip gidenlerin sayılanna ne kadar daha eklendiğini; Atatürk'ün "tam bağımsızhk" ilkesinin yerine, nasıl oluyorsa yurttaşlann hep kendilerini bağırnlı olarak duyumsadıklan bir "karşılıklı bağımlılık" ilkesini yerleştirmenin verdiği sonuçiarı; Dağdaki bir kanncarun dağı küçümsemesi örneği, Atatürk'ü küçümseme amacı ile, devletıerarası saygı kurallannı açıkça çiğneyen bir komşu devlet başbakanının, hiçbir şey olmamış gibi, her düzeyde kabul görmesinin, yurttaşlann onuruna ne kattığmı ve böylece onların hak ve hukukunun ne ölçüde korunmuş olduğunu; Osmanlı borçlarından, nice özveriler sonucu, daha yeni kurtulmuş olan bu ulusun, "borç yiğidin kamçısıdır" diye başlayıp kamçılana kamçılana, 40 milyar dolara doğru gelişen dış borç batağma sokulmuş olmasındaki ince hesabı; Alacaklılann, bu borçlanmızın taksitlerini ödeyebilmemizi sağlamak üzere, bize yeniden borç vermeyi kabullenmelerinden, ulusumuzun ne çeşit bir kıvanç vc onur duyması gerektiğini; zetisi vardır. Gerçi bu benzetinin ne kadar yerinde olduğu her geçen 10 Kasım'da, neremize bakarsak bakalım, daha iyi anlıyoruz, ama O'ndan yarım yüzyıl kadar uzaklastığımız bu yıllar için bir örnek vermeden de edemeyeceğim: O'nun bir sorun olmaktan çıkardığı "din"kurumumuza bir bakalım: Sanki uğraşacak sorunumuz azrruş gibi, O'nun tüm uyarı ve ilkelerine karşın, pis bir oy avahğı uğruna, bu kurumu başlıca sorunumuz haline getirdik. Binlerce "mahalle mektebi"nde ve yüzlerce imamhatip liselerinde yıllardır çocuklannuzm kulağına üflenen nice safsatalar arasında, Sayın Cumhurbaşkanımızı da, Atatürk'ün dinsiz olduğu telkini rahatsız eder oldu ki, O'nun dindar olduğunu kanıtlama çabalanna girdi. Oysa bu okullar bu oranda yaygınlaşmadan önce, Atatürk'ün dindarlığı halkımızın merak ettiği bir konu değildi. Halkımız yaşayarak gördüğü ya da görenlerden öğrendiği için hiçbir kuşkuya kapılmadan biliyordu ki, her evresinin Atatürk'ün dehası ile oluştuğunu bildiğimiz Kurtuluş Savaşımız gerçekleştirilemese ya da başarrya ulaştınlamasaydı, en başta camilerimiz yakılıp yıkılacak, birçoğu da kiliseye dönüşecekti. Nitekim işgal gören yörelerimizde birçok camimiz, içi MüsIümanlarla dolu olarak yakılmıştı. Yadsınamaz bu gerçek karşısında Sayın Cumhurbaşkanımız, "Bu korkunç sonucu önlemekte en büyük etkeni oluşturan Atatürk'ün dini üzerinde konuşmak bizlerin haddi değildir" diyebilirdi. Bunun yerine, O'nun Kuran okuduğu ya da okuttuğunu kamtlamaya kalkısması, bence isabetli olmamıştır. Çünkü asıl kaynak olan şeriat özlemcileri O'na, bir devlet başkanı olarak, "devleti şeriat düzenine göre yönetmediği için" dinsiz demektedirler. Ölçüleri bu olunca, onlara Atatürk'ü dindar olarak göstermenin anlanu ve de olanağı yoktur. Yukanda da belirttiğımiz gibi, şeriat özlemcilerinin sultasına terk edilmemiş olsaydı, bu konu zaten halkımızın aklından bile geçmeyecekti. \ annki "10 Kasım"a İçtenlikle Yaklaşalım Her köşe başında bir imam hatip okulu açan ve onun kemiklerini sızlatacak daha neler yapanlar, 10 kasım törenlerinde çocuklarımızın ve gençlerimizin önünde onu anıyor görünmekten vazgeçenler, bunun yerine bir önceki 1 kasımdan beri kendilerinin neler yapmış olduklarını açıklamalan daha içtenlikli olmaz mı? CUMHURtYET'TE/V OKURLÂRA... OKAY GÖNENSfrf İşte Fark... T Proff. Dr. M. ASIM ÖZKAN "10 Kasım"lar, Türk ulusunun asker, devrimci ve devlet adamı kimliğiyle kuşkusuz " d e h a " olan, en büyük bireyini yitirdiği günün yıldönümleri olarak gelip geçiyor. Yann yine 10 Kasım, yine aynı içtensizlikler sergilenecek. Her yıldönümünde, Saym Nadir Nadi'ye "Ben Atatürkçü Değilim" dedirtecek kadar O'nu hiç mi hiç anlamamış ya da bilinçle anlamazlıktan gelen nice sayın kişiler de, düzenlenen törenlerde "yasak savma" niteliğinde görünme zorunluluğu duyuyorlar. Bu törenlerde, böyle içtenliksiz büyüklerini izleyen çocuklanmız ve gençlerimiz, Atatürk'ün gerçek dehası, yaptıkları ve yaşasaydı yapacaklan hakkında olumlu izlenimler edinmek şöyle dursun, her yıl hemen hemen a>Tu şeylerin yinelenmesinden bıkar olmuşlardır. Laik Türkiye Cumhuriyeti okullarında zorunlu din dersi okutulmasını savunan, oruç tutmayanın öldürülmesini basit bir zabıta olayı olarak algılayan, kendi çocuklannın eğitim ve öğretimi için "kolej"leri de az bularak, onları yabancı ülkelere gönderdikleri halde, büyük çoğunluğu yoksul olan halkımızın çocuklan için her köşebasında bir "imamhatip okulu" açan ve O'nun kemiklerini sızlatacak daha neler ve neler yapan bu sayın kişilerimiz, 10 Kasım törenlerinde çocuklarımızın ve gençlerimizin önünde Atatürk'ü anıyor görünmekten vazgeçseler, bunun yerine bir önceki 10 Kasun'dan beri kendilerinin neler yapmış olduğunu, yurdumuzda neler olup bittiğini ve bunların Atatürk ile ilgisini açıklasalar daha içtenlikli ve yararlı olmaz mı? Örneğin: "Aydın imam!" yetiştirme bahanesi ile açılan, bir süre sonra da liselere denk sayılarak, üniyersitelere öğrenci yetiştirir olup, kız öğrenciler ile de zenginleştirilen imamhatip okullanna ve "Kuran kursu" adı verilerek her mahallede birkaç tanesi türemiş olan "mahalle mektepleri"ne kaç lane daha eklendiğini ve bunlann, Atatürk'ün "öğretim Birliği Yasası" ile nasü bağdaştınldığıru; Atatürk'ün kendi elleri ile kurduğu kurumlan yok edip kutsal vasiyetine el uzatmaya kendilerini zorlayan nedenleri ve O'nu anlatma görevini üslenen "TürkIslam" sentezcilerinin bu yolda yarattığı yapıtları ve bu sayın kişilerin, "kavmiyet"' ifade eden "Türklük" ile "îslam ümmetçiliği"ni bağdaştırmada gösterdikleri beceriyi ve bu becerileri karşıhğı konduklan nimetleri; Bir yanda, "devletimiz güçlüdür" eşkıyaya, bölücüye, anarsiste aman vermez diyerek moral dağıtırken, öte yandan ulusal savunmamızın ve ulusaJ eğitimimizin giderlerini karşılamaya devletimizin gücünün yetmediğinden söz etmenin anlamını; Çeşitli vakıflara ve yapılacak okullara, "hamiyetli vatandaşlar"dan "bağış" toplama amacı ile, gereginde yurdun her köşesine seferler düzenlemek için katlandıkları özverileri ve bu özveriler sonucunda toplanan bağışlann tümünün kaç tane "makam uçağı" alımına yetebilecefini; O küçücük yavrulann ve gençliğe ilk adımlarını atmakta olan çocuklarımızın, devletin okullarında değil de falanca kişinin "himmeti" ile var olmuş bir okulda okumuş olmalarının, bu insanlann onurları üzerindeki etkilerinin niteliğini ve onlara daha bu yaşta, devletimizin yüceliği hakkında ne çeşitten silinmez izlenimler verdiğini; Kısacası, devletimizin gücünün, kendisine yar ürkiye'de niçin az gazete okunuyor sorusunun yanıu aranırken, zaman zaman gazete fiyatlan da tartışma konusu oluyor. Bugün en az 100 liradan başlayan ve 200 liralık Cumhuriyet'e kadar ulaşılmış olan noktada üretim maliyetleri açısından gazete fryatlannın pahalılığından söz etmek oldukça guç. Bugün en önemli üretim girdisJni oluşturan kâğıt dünya fiyatlanyta sağlanmaktadır; üretim teknolojisini çağdaşlaştıracak her girişimin fiyatı dolar ya da markla ölçülmektedir. Batıda üretim maüyetinin yüzde 30'una ulasan personel giderlerini bunun daha altında tutmak ya gazetecilikten ödün vermek ya da basın çalışanlarını çaysimite mahkum etmek anlamına gellr. Bu çerçevede gazete fiyatlannın genellikle pahah olduğunu savunmak çok güçtür... Ama şu kesindir: Gazete fiyatlan ücretlerte kıyaslandığında önemli oranlar tutmaktadır. Bir ailenin her gün bir tek gazeteyi düzenli satın aldığı varsayılınca, çeşitli Batı ülkelerinde bu harcamanın ortalama aile bütçesi içindeki oranı şöyle hesaplanmaktadır: İsveç % 1.15 Finlandiya % 7.55 Hollanda % 0.80 Almanya % 0.99 Ingiltere % 0.54 Fransa % 1.10 Aynı hesaplamayı Türkiye için yapmaya kaJkarsak oldukça üzücü oranlara ulaşıyoruz. örneğin kankoca asgari ücretle çalışan bir çim'n bütçesinde her gün bir gazete satın almak toplam gelirin % 6.12'sini götürmektedir. DPTnin 1986 verilerine göre özel kesimde ortalama ucretin 160.654 lira, kamu kesiminde de 132.180 lira olduğunu temel alarak yine ailede 2 kişinin de çalıştığını varsayarsak, ulaşacağımız oranlar % 7.66 ve 2.28 olmaktadır. Yani bu açıdan Avrupa'da en yuksek orana sahip olan Finlandiya'nın yanına bile yaklaşamamaktayız. Bizdeki gazeteler Batı'daki benzerleriyle aynı maliyetlerfe üretilmekte, ama onlardan çok daha ucuza satılmakta, çok daha düşük ilan gelirieriyle yetinmektedirler.. Ama ortalama geliriere oranlandığında çok pahalı görünmektedirler... Bu denklemin bir tek anlamı vardır: Pahalı olan gazeteler değildir, düşük olan ücretierdir. Va sonuç: Her 1.000 kişiye satılan gazete sayısı.. Japonya'da 546, İngiltere'de 410, Almanya'da 323, ABD'de 287, Fransa'da 205, İtalya'da 97... ve Türkiye'de 54. Basın yasamımıza dün yeni bir gazete daha katıldı. GelişimSabah Yayıncılık tarafından, Ercan Arıklı'n/n genel yayın yönetmenliği altında yayın yaşamına başlayan SOZ, temel hedefini "Türkiye'de artık daha çok insan gazete okuyacak" sloganıyla özetliyor. Basın ve düşünce yasamımıza katkıda bulunacağı inanctyla SÖZ'e tüm emek verenlere başanlar diliyoruz. Atatürk ve dindariık Çoğu O'nun eseri olan ekonomik alandaki devlet kurumlannın, halka devrediliyor diye satışa çıkarılmasım ve işsizlikten, yoksulluktan bunalmış olan halkın, bunları nasıl satın alabildiğini ya da alabileceğini... vb. anlatsalar olmaz mı? Böylece sayın büyüklerimiz, okullarında ya da kendi çabalan ile Atatürk ve Atatürkçülük hakkında az çok bir fikir sahibi olmuş olan çocuklanmızın ve gençlerimizin, eksik kalan bügilerini tamamlamalannda önemli bir yarar sağlamış olurlardı. Rahmetli F. Rıfkı Atay'ın, "Atatürk ulu bir dağa benzer; görkemi yakımnda iken kavranamaz, ondan uzaklaştıkça anlaşüabilir" şeklinde bir ben Sonuç Doğal olarak sorun, Atatürk'ün dini sorunu da değildir. Sorun, hepimizin gözleri önünde her gün bir taşı daha sökülen "laik devlet" yapısını yıkmaktır. Bu yıkımın, belki de iyi niyetledir "aydın imamlar!" yetiştirmek üzere açtığımız imamhatip okulları ile başiadığı bellidir de, nasıl ve ne zaman sona ereceği, şimdilik bilinmiyor. Sevgili OKEff AKBAL EVET/HAY1R İstanbul, Anı mı Oldu? TEŞEKKUR Ayse Tabak'ın sevgili eşi, Nalan, Nejat, Nihal, Zuhal ve merhum Tamer'in saygıdeğer babalan, Semra Tabak, Yıldıray Bilge, Salahattin Yıldız, Vedat Şener'in kayınpederleri, Tlıfan, Yeşim, Yakut, Alev, Uğur'un Baskan dedeleri, eski CHP'li, Parti Meclis üytsi, Çanakkale eski Belediye Başkanı, Marmara ve Boğazları Belediyeler Birliği eski Başkanı, SHP'li, yüreği insan sevgisi ile dolu büyüğümüz AYDEV EROL Bebeliğinden başlayarak yanımızda, yöremizde büyüdün. Ak alınlı bir yiğit oldun, on parmağında on hüner. Işıl ışıl gözlerini, gülen yüzünü hep arayacağız. Sana ağıt yakmak değil, destan yaraşır. Arkadaşla.inın yiğit "YAVUZ"u rahat uyu toprağında. AKÇAM AİLESİ "Açmaz, açmaz deme narçiçeği açar elbet" örnek insan istanbul bir anı mı şimdi? İstanbul diye bildiğimiz, sevdiğimiz bir kent ortadan mı kalktı? Yalnız belli yaşlara ulaşmış insanların belleklerinde mi yaşıyor bizim güzel İstanbul'umuz? Bizim dedim ya, bu söz bir aidatmaca; İstanbul Türkiye'nin, Türkiyelinin... Srvaslının, Erzurumlunun, Karadenizlinin, Dtyarbakırfının, Niğdelinin, Karslının, tüm Anadolu'nun bir parçası, onlara benzer, onların etkisinde, onların renginde bir kent oldu, daha doğrusu bir kentler topluluğu oldu bizim İstanbul!.. Geçmiş yıllarda "Biz İstanbul köylüleri olduk" demiştim. Nerede çocukluğumun Beyoğlu'su, istiklal caddesi, Şehzadebasu'sı, Cağaloğlu'su, Kadıköy'ü, Suadiye'si... Uçup gitti hepsi. önce görüntu değişti. Güzelim yapılar yıkıldı, beton apartımanlar kapladı her yeri. insan sayısı yarım miiyondan bire, birden üçe, üçten de belki şekizon milyona çıktı. Aktı Anadolu dört yandan, aktı. Bakın istanbul kentinin belediye başkanlarına, hangisi İstanbullu? Bir Ahmet İsvan'dı İstanbullu, Yalovalı olan; Aytekin Kotil Karadenizli bir avukattı, Bedrettin Dalan da taşralı bir mühendis. Kentimizin ilçe belediye başkanları arasında İstanbul'da doğmuş büyümüş kaç kişi var? Bütün bunlan, Afif Yesari'nin "İstanbul Habrası" ve Çelik Gür lersoy'un "İstanbul Şarkısı" adlı yapıtlarını okurken, resimlerine bakarken düşünüyorum. İstanbul anılarda yaşayacak. Ama anılar silinir gider, yok olur günün birinde; oysa kitaplar kalır, yazılar, şiiıier, öykülerde anlatılan İstanbul sonsuza dek kalır... Gülersoy "İstanbul Şarkısı"na şu sözlerte başlamış: "Şarkı mı kaldı İstanbul'da, bunca kalabalık, reklam kargaşası ve <rafik gürüttüsü arasında diyeçektir kitabın adını duyan birçok istanbul hemşerisi." Yine de İstanbul'u anlatıyor Gülersoy, birbirinden güzel fotoğraflarla... Duygulu, eski istanbul'un güzellikterine öztem duyan bir anlatımla... İstanbul'un 'şarkı'sını, geçmişten bugüne gelen anlamını duymak, tatmak için bu güzel yapıta kitaplıklarınızda yer vermeniz gerek. Arada bir de olsa alıp kanştırmak, yazıları okumak, dalıp gitmek için eski günlerin havasına, daha doğrusu şarkısına... Afif Yesari'de "İstanbul Hatırası"nda kentin kahvelerini, gazinolarını, caddelerini, ilginç kişilerini, içkili yerierini, Kadıköy'ü, Kadıköy'ün en renkli yanlarını anlatıyor, tanıtıyor bilmeyenlere, tanımayanlara... Bilenler, tanıyanlar da Yesari'nin güzel anlatımıyla bir kez daha yaşıyorlar yitip giden istanbul'un güzelliğini... Yesari oldukça umutsuz: "İstanbul'un nesi kaldı korunacak. Eski İstanbul'dan geriye ne kaldı ki?.. Yıkılmayı bekleyen birkaç yapı ve tarihi dukkân, taian filan. İstanbul öylesine akıl almaz bir hızla değişmektedir ki 'Şurada şu. Burada bu, vardı' diye saptamaya kaiksan yetşemezsin. Bu değişme neredeyse günü gününe saptanacak hale geldi. ömeğin bir bakıyorsun daha dün önünden geçtiğin eski bir yapı, belde, tarihi bir yapı kısa bir süre sonra yok olmuş... İstanbul üzerine şiirleryazılır, türküler, şarkrtar, kantolar söyieninniş bir vakit. Şimdi ağitlar yakılsa yeridir" İstanbul'dan beş on yıl uzakta kalan bir insan kente döndüğünde şaşırır. Bu bildiğim kent mi? diye düşünmeye başlar. Oysa Paris'e, Londra'ya, New York'a Roma'ya on yıl, otuz yıl sonra gelen bir kişi bu kentleri büyük oranda eski haliyle bulur, bulmaktadır. Büyük tarihsel kentlerin görünüşleri önemli oranda değişiklik göstermiyor. Yeni uydu kentler yapılıyor bu kentlerin epey uzağında, ama kentlerin tarihsel görünüşlerine pek dokunulmuyor. Örneğin Londra sokakları, evleri ile yarım yüzyıl öncesindekinden büyük bir ayrım göstermiyor. öteki Avrupa kentleri de öyle... Bir Istanbul'dur tarihsel yapısını, görüntüsünü ortadan kaldıran, yıkan, yok eden... Oysa İstanbul dışında, Trakya ve Anadolu'da yeni kentler kurulamaz mıydı? İstanbul, Edirnekapı'dan, Topkapı'dan Mecidiyeköy'e, Kadıköy'e, Erenköy'e, Bostancı'ya, Pendik'e kadarki bölümüyle olduğu gibi bırakılıp, yeni yerleşim birimleri, hem de çağdaş uygarlığın koşullarına yakışan biçimde yeni kentler kurulamaz mıydı? Nasıl kıydık güzel kentimize, inanılır gibi değil! Kentin dört bir yanını da gecekondu mahalleleriyle kapladık, tamam oldu!.. Geielim Çelik Gülersoy'un kitabırta... Bir masal dünyasındaymışız gibi bizi İstanbul'un eski yeni köşelerinde dolaştırıyor. Her şeyi bilen, duyan bir dost olarak... Zaman zaman hüzünlenip eski günleri arasa da bugün bile İstanbul'un şarkısını duyabileceğimiz nice yerler, köşeler olduğunu söylüyor. Kırk elli yıl öncenin İstanbul'undan fotoğraflarla, belgesel resimlerle orta yaşın üstündekileri özlemlere sürükieyerek... Afif Yesari de 1940'lann, 50'lerin İstanbul'unu bir şair, bir yazar gözüyle, kendi anılannın, yaşantılarının içinden çıkararak gözler önüne seriyor. Belgesel bir titizlikle o güzel gençlik günlerinin İstanbul'una duyduğu derin özlemle... Hele Kadıköy, Yesari'nin baş gözdesidir Orada doğup büyümüş bir insan, nice anılarla dolu bir yaşamdan nice kesitler sunuyor. Şöyle bitiriyor, bir şiirinden üç dizeyi de anarak: "Acaba gerçek miydi bütün bunlar I Nasıl da geçip gitti / Nasıl da yok oldu... Sancılı ve kaygılı bir yaşamdan uzak, her şeyin bol, hayatın ucuz, insanlarm mutlu olduğu bir dönemdirbenim özlemini duyduğum yıllar. lyiye ve güzele duyulan ve yokluğu her geçen gün biraz daha artan bir özlem." REŞÂT TABAK'ın vefatı sırasında bizleri yalnız bu^kmayarak derin üzüntümüzü paylaşan tüm Çanakkale halkına, Sayın AYDEV EROL sen kalbimizde hep güleceksin ERDAL İNÖNÜ'nün şahsında tüm SHP'lilere, Sayın Çanakkale Valisi BATIKENT'TEN ARKADAŞLARI ADINA ÖZCAN SARIKAYA DUYURU 1987 ULUSLARARASI ŞARAP YARIŞMASI SONUÇLARI TEKEL ŞARAPLARI: Trakya (Kırmızı) Altın, Buzbağ (Kırmızı) Altın, Trakya (Beyaz) Gümüş, Barbaros (Beyaz) Gümüş, Güzel Marmara (Kırmızı) Gümüj, Hoşbağ (Kırmıa) Gümüş, Çubuk (Beyaz) Gümüş, Ürgüp (Beyaz) Gümüş, Çubuk (Kırmızı) Gümüş, Güzel Marmara (Beyaz) Şeref Diploması, îzmir (Beyaz) Şeref Diploması, Izmir (Kırmızı) Şeref Diploması, Narbağ (Dömisek) Şeref Diploması, Kalebağ (Beyaz) Şeref Diploması, Kalebağ (Kırmızı) Şeref Diploması, Güneybağ (Kırmızı) Şeref Diploması, Güzelbağ (Kırmızı), Şeref Diploması, VVEINGUT HEINRIRCH LORCH GMBH. CO. (F.ALMANYA): Bergzaberner Wonneberg (Beyaz) Büyük Altın, Weisser Burgunder (Beyaz) Büyük Alnn, Reisling (Beyaz) Büyük Alün, Grauer Burgunder (Beyaz) Altın, Dornfolder (Kırmızı) Altın, Portugıeser Weıbherbst (Roze) Altın, Spatburgunder (Kırmızı) Gümüş, E.T.S CORDİER S.A. (FRANSA): Chateau LafauriePeyraguey (Tabii Tatlı) Altın, Chateau Talbot (Xırmızı) Gümüş, FEVZİTOKAT VE KARDEŞLERİ KOLL. ŞTİ.: örnek Kırmızı (Kırmızı) Büyük Altın, Pamukkale (Kırmızı) Alün, Lüks Zeybek (Kırmızı) Gümüs, Zeybek (Beyaz) Şeref Diploması, Pamukkale (Beyaz) Şeref Diploması, Zeybek (Kırmızı) Şeref Diploması, TALAY ŞARAPÇILIK A.Ş.: Halikarnas (Kınruzı) Alun, Truva (Kırmızı) Gümüş, HalikarnasOzel Kav (Kırmıa) Gümüş, Talay (Kırmızı) Şeref Diploması, Halikarnas (Beyaz) tştirak Belgesi, Talay (Beyaz) tştirak Belgesi, Halikarnas (Roze) lştirak Belgesi, BAGCI KOLL. ŞTİ.: Venüs (Kırmızı) Gümüş, Bağcı (Beyaz) Şeref Diploması, Apollon (Beyaz) Şeref Diploması, Bağcı (Kırmızı) Şeref Diploması ALAR BAĞCILIK VE ŞARAPÇCLIK A.Ş.: Doruk (Kırmızı) Gümüş, Doruk (Beyaz) Şeref Diploması, Doruk 1985 (Kırmızı) Şeref Diploması, Dardanel (Kırmızı) Şeref Diploması, Doruk 1986 (Roze) lştirak Belgesi, Doruk 1985 (Roze) tştirak Belgesi, İRFAN FİDANCI: Fidancı Marmara (Beyaz) lştirak Belgesi, YAZGAN ŞARAPÇILIK SAN. VE TİC. A.Ş.: Efes Güneşi 1986 (Beyaz) Şeref Diploması, Efes Güneşi 1985 (Beyaz) Şeref Diploması, Efes Güneşi Rezerv (Beyaz) Şeref Diploması, Pmarbaşı (Kırrmzı) Şeref Diploması, Pagos (Kırmızı) Şeref Diploması, Efes Güneşi (Roze) Şeref Diploması, Pınarbaşı (Beyaz) lştirak Belgesi, KAPODOKYA ŞARAPÇILIK: Şahintepesi (Kırmızı) Şeref Diploması, Kapodokya (Kırmızı) lştirak Belgesi, YAŞARAHMET CANBAZ: Villa Maltepe (Beyaz) Şeref Diploması, Villa Maltepe (Kırmıa) Şeref Diploması, KAVAKLIDERE ŞARAPLARI A.Ş.: Lal (Roze) Alün, Kavaklıdere özel (Beyaz) Gümüş, Çankaya (Beyaz) Şeref Diploması, Kavak (Beyaz) Şeref Diploması, Dikmen (Kırmızı) Şeref Diploması, Yakut (Kırmızı) Şeref Diploması, EGE ÜNİVERSİTESt ZİRAAT FAKÜLTESt: Ful (Beyaz) Gümüş, f ul (Kırmızı) Gümüş, Ful (Roze) lştirak Belgesi, ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİ6 1 : Çiftlik Altını (Beyaz) Şeref Diploması, Ankara Sofra (Kırmızı) Şeref Diploması, AKMANLAR GIDA SAN. VE TİC. A.Ş.: Kulüp (Beyaz) Altın, Dolçevita (Beyaz) Gümüş, Kulüp (Kırmızı) Şeref Diploması, Dolçevita (Kırmıa) Şeref Diploması, DIMES GIDA SAN. LTD. ŞTt.: Karmen 1981 (Kırmızı) Alün, Karmen 1983 (Kırmızı) Şeref Diploması, Dörtnal (Beyaz) Şeref Diploması, TASKOBtRLtK: Sedef (Beyaz) Büyük Altın, Emir (Beyaz) Gümüş, KUTMAN ŞARAPÇILIK: Kutman (Kırmızı) Altın, Feyzi Kutman (Kırmızı) Gümüş, Kınalıbağ (Roze) Şeref Diploması, Kınalıbağ (Beyaz) Şeref Diploması, Feyzi Kutman (Beyaz) Şeref Diploması, Kutman (Beyaz) lştirak Belgesi, Kutman (Roze) lştirak Belgesi, Feyzi Kutman (Roze) tştirak Belgesi, BORDO ŞARAP FAB.: Zelve (Kırmızı) Gümüş, Bordo (Beyaz) Şeref Diploması, Sinosos (Beyaz) Şeref Diploması, Oskar (Beyaz) Şeref Diploması, SEZER ŞARAPÇILIK: Kavaleros (Kırmın) Şeref Diploması, Sezer (Kırmızı) Şeref Diploması, Vadi (Kırmızı) Şeref Diploması, DOLUCA BAĞCILIK VE ŞARAPÇILIK A.Ş.: Moskado (Dömisek) Büyük Altın, Doluca Antik 1981 (Beyaz) Altın, Doluca Antik 1982 (Kırmızı) Alun, Doluca Antik 1982 (Beyaz) Gümüş, Villa Doluca (Beyaz) Gümüş, Villa Neva (Beyaz) Gümüş, Doluca Antik 1983 (Kırmızı) Gümüş, Doluca Antik 1981 (Kırmızı) Gümüş, Doluca (Dömisek) Gümüş, SEVİLEN ŞARAP SAN. A.Ş.:Altıntepe (Beyaz) Gümüş, Güner (Beyaz) Güraüş, Sevilen (Kırmızı) Şeref Diploması, Altmtepe (Kırmıa) Şeref Diploması, Sevilen (Beyaz) Şeref Diploması, Evin (Beyaz) tştirak Belgesi, TURASAN ŞARAPÇILIK A.Ş.: Peribacası (Beyaz) Altın, Turasan (Beyaz) Gümüş, Hayyam (Beyaz) Şeref Diploması, Peribacası (Kırmıa) Şeref Diploması, ESENTEPE ŞARAPLARI KOLL. Ş.: Nobel (Beyaz) Şeref Diploması, Hasretgeceleri (Kırmızı) Şeref Diploması, Golden Nobel (Kırmızı) Şeref Diploması. TÜTÜN, TÜTÜN MAMULLERÎ TUZ VE ALKOL IŞLETMELERt GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Cumhuriyet TUYAP STAND NO: 27 ERDÎNÇ BÜYÜKAKALIN'a, Sayın Belediye Başkanı 6. KİTAP FUARINDAYIZ 4 ORHAN UĞUR'a ve tüm belediye personeline, Çanakkale Devlet Hastanesi doktorlanna, Tahran Büyükelçiliği mensuplarına, çeşitli il ve ilçelerden bizzat gelenlere, yurtdışı ve yurtiçinden telgraf, telefon ve çelenk göndererek taziyetlerini bildiren tüm akraba, dost ve yakınlanmıza, babamızın kaybını yüreklerinde yaşatan tüm insanlara sonsuz teşekkür ediyoruz GELİN ÜYE OLUN! CUMHURİYET KİTAP KULÜBÜ'NÜN • Dev kitap katalogu • Aylık kitapkültür dergisi ÇERÇEVE • İndirimli kitap siparişi gibi olanaklarından siz de yararlanın AİLESİ VEFAT ALt İSFENDtYAR BABACAN 4 Kasım 1987 günü ani bir kalp krizi sonucu vefat etmiştir. Cenazesi 8 Kasım 1987 Pazar günü (bugün) Şişli Camii'nden ikindi namazını müteakip kaldınlarak Feriköy Mezarlığı'nda toprağa verilecektir. EŞİ: tPEK BABACAN KARDEŞİ: GÜNSEN YÜCEKAL CUMHURİYET YILLIKLAR! YILLIK YILLIK YILLIK YILLIK YILLIK YILLIK 1981 1000^ 19821983....(iki cilt) 2500^ 1984 3500^ 1985 3500V 1986 3500r1987 4500^ YILUK87 BAŞSAĞUĞI Hacı Bekir'in kızı, Manş'ı geçen ilk Türk yüzücüsü Doğan Şahin Bey'in eşi, Büyükada'nın Nizam sakinlerinden, hamiyetperver komşumuz Standımızda indirimli olarak edinebilirsiniz. A/OT Cumhuriyet Kitap külübü üvelenne gıriş ücretsizdir 6. TÜYAP Kitap Fuarı, Tepebaşılstanbul, her gün 11.0020.00 AIJYE ŞAHEV'in vefatı bizleri son derece üzmüştür. Kederli ailesine başsağlığı, müteveffaya Tann'dan rahmet dilerim. MÜHENDİS ARKADAŞ Çok uygun koşullarda 70 veya 90 nr'lik KONUT edinmek istiyorsan bizi ara RECEP KOÇ Adalar Belediye Başkanı TEYKO SuurÜ Sornmlu Marmara Konut Yapı Kooperadfi Teknik Bemanlor ISLAH4TÇI DEMOKRASİ PARTİSrNDEN DUYURU Partimizin 1. Olağanüstü Büyük Kongresi, 15 Kasım 1987 pazar günü saat 10.00'da Ankara Selim Sırrı Tarcan Kapalı Spor Salonu'nda toplanacaktır. Tüm üyelerimize ve aziz milletimize duyurulur. AYKUT EDİBALİ Genel Baskan GÜNDEM 1. Açılış 2. Saygı duruşu, 3. Divan teşekkülü 4. Tüzük Tadil Komisyonu seçimi, 5. Genel başkanın açış konuşması, 6. Komisyon raporunun görüşülüp karara bağlanması, 7. Dilek ve temenniler, 8. Kapanış. Lrtiklâl Cad. 99/4 Beyofhı TeJ.: 145 03 63 • 64 'ÇAGIMIZIN TANIGIDIR EZGILER" ÜNOL BÜYÜKGÖNENÇ GRUP MERHABA TEVFİK IŞIKTİMUR ALİ SEZGİN SEMAH GÖSTERISI MODA SINEMASI 14 KASIM 87 Saat: 16.30 3370128 Bilet Gişelerı: MODA SİN/Sahaflar Çarşısı No: 33 BEYAZIT
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle