21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Hukuk yapısında 12 Eylül taşları 12 Eylül kurucu iktidan, yalnızca yeni anayasanın kurucusu olmakla yetinmemiş, devlet ve toplum yaşammı düzenleyen tüm temel yasalann da kurucusu olma amaç ve iddiasıyla hareket etnıiştir. Denilebüir ki şu anda demokrasimizin üzerine oturduğu hukuksal yapı, gerek anayasal ve gerekse yasal düzeyde 12 Eylul kurucu iktidannın bir urünüdür ve bu yapı, kurulan rejimin ne ölçüde demokratik olacagını belirleyici özellikler taşımaktadır. 9 KASIM 1987 CUMHURİYET/13 ı Türk Hukuk Yapısı Nasıl Değiştirildi? Sunuş CUMHUR/YET okurları, benzer bir konuyu işleyen "12 Eylül ve Yasalar" başlıkh bir başka çalışmayı hatırlayacaklardır. Doç.Dr. Nurkut İNAN ve Cüneyt OZANSOY'un 1214 Mayıs 1986 tarihli CUMHURİYET gazetesinde yayurlanmış bulunan bu yazı dizisî, 12 Eylül döneminin yasama Jaaliyetini, sayısal, niceliksel yönüne ağırlık vererek, daha önceki askeri ve sivil dönemlerle karşılaştırmalı bir biçimde ortaya koymuş ve dönemin temel yasaları açısından özlü bir içerim analizi sunmayı da başarmıştır. Çalışmamızda bu yazı dizisinden geniş ölçüde yararlandık. Ancak bizim çalışmamız konunun daha özgül bir boyutunu vurgulama amacı taşıyor. 12 Eylül ara rejimi yasalannın, Batılı anlamda çoğulcu, özgürlükçü demokratik rejimin işleyişi ve geleceği bakımından yaraltığı sorunları irdelemek ve kısıtlı bir ölçüde de olsa bu sorunlann nasıl aşılabileceğine işaret etmek, çalışmamızın genel çerçevesini oluşturmaktadır. 1.12 Eylül ara rejimi mevzuatı l)Bu yapı ve rejimin özelliklerini açıklarken 12 Eylül ara rejimi mevzuatından ne anlaşıldığı ortaya konulmalıdır. 1982 Anayasası'nın geçici 15. maddesindeki tanıma göre 12 Eylül ara rejimi mevzuatı, 12 Eylül 1980 tarihinden başlayarak 6 Kasım 1983 seçimlerinden sonra toplanmış bulunan TBMM Başkanlık Divanı'nın oluştuğu güne (6 Aralık 1983) kadar çıkanlmış olan yasa ve yasa güciinde kararnameler ile 2324 sayılı Anayasa Diizeni Hakkında Kanun uyannca alınan karar ve tasarnıflan kapsamaktadır. Çakşmamızı bu mevzuat içinde daba çok "yasalar" uzerinde yoğunlaştıracağız. Bu dönem içinde çıkarılan yasa gücünde kararnameler, bu yazı dizisinde yer alan başka bir incelemenin konusu olduğu için, çahşmamızın kapsamı dışında tutulmuştur. 2324 sayılı Anayasa Düzeni Hakkında Kanun uyannca alınan karar ve tasarruflara ise konu ile ilgileri oranında değinilecektir. 2) Demokratik rejim açısından temel sorunların doğrudan doğnıya 1982 Anayasası'ndan kaynaklandığı düşüncesi oldukça yaygındır. Bu düşüncede geniş ölçüde gerçek payı bulunduğunu da belirtmek gerekir. Ancak sorunu salt anayasal duzeyde ele almak bazı yanılgılara götürebilir. Her şeyden önce doğrudan doğruya anayasadan kaynaklanan sorunlann temel özelliğini doğru kavramak ve bunlann somut yasal düzenlemelerle olan ilişkisini de doğru değerlendirmek gerekir. Aksi takdirde toplumumuzda genellikle yapıldığı üzre, demokratik rejime ilişkin sorunlar, soyut ve verimsiz bir anayasa tartışmasına dönüşebilir. 1982 Anayasası'nın demokratik rejim için elverişli bir zemin oluşturmadığı, antidemokratik hükümler içerdiği gerek kamuoyunda ve gerekse bilimsel çevrelerde bu anayasanın doğumuyla birlikte başlayan tartışmalarda geniş ölçüde dile getirilmiş bir konudur. 1982 Anayasası'nın, kendisine adeta bir "antianayasa" niteliği kazandıran tepkisel özellikleri ve bu anayasayı hazırlayanların devlete birey önünde öncelik tanıyan "otoriter egilimleri" karşısında, bu tartışmalann daha uzunca bir sure devam edeceği de kuşkusuzdur. Ancak bu tartışmaların artık soyut düzeyde bırakılmayıp, demokratik rejim açısından daha somutu yansıtan 12 Eylül ara rejimi yasalarına da yönelerek tamamlanması gerektiğine inamyoruz. Çünkü bir kere bu yasalarda demokratik rejim bakımından 1982 Anayasasıyla dahi bağdaşmayan hükümler yer almaktadır. ö t e yandan yine aynı yasaların 1982 Anayasası'na aykırı olmayan hükümlerinde demokratik rejimin gelişmesi yönünde anayasaya ters düşmeden yapılabilecek değişiklik ve düzeltmelerin alanı sanıldığından daha geniştir. 12 Eylül Yasaları Doç. FAZIL SAGLAM'ın incelemesi ANKARA ÜNİVERSİTESİ SBF ANAYASA HUKUKU KÜRSÜSÜ ESKİ ÖĞRETİM ÜYESİ OTORİTE VE DEMOKRASİ GENCAVSAyLAN Atomize bireyler arayışı ve örgütlü çoğulcu demokrasi 18. yüzyılm saf liberalizm görüşü, bir süre sonra çöküyor ve siyasal alanda "çoğulculuk", "katılım" gibi anlayışlar ön plana çıkıyordu. 19. yüzyıl boyunca süren demokrasinin gelişim tarihi, bir bakıma çoğulculuk ve katılım anlayışlarmın köklü bir biçimde yerleşmesi ile özdeşleşti. Böylece, 20. yüzyıl, çağdaş demokrasi anlayışı uzerinde yükseliyordu. 1 Büyük Fransız Devrimi'nin düşünce alanındaki öncülerinden ve ateşleyicilerinden biri olan Unlü Jean Jacques Rousseau çoğulculuktan ve siyasi partilerden pek hoşlanmıyordu. Ona göre partiler ve diğer tür toplumsal örgütler insanın özgürleşmesi önunde birer engeldi. O çok tanınan Toplum Söıleşmesi adlı yapıtında Rousseau kafasındaki düşünceyi şöyle temellendirmekteydi: "Genel iradenin açık ve net olarak belirlenmesi için devlet içinde a>nca yapay ve böliimsel topluluklann oluşmaması ve her yurttaşın tek başına, aracısız düşunerek bir kanıya ulaşmasının saglanması gerekmektedir." Dönemin egemen liberal felsefesinden esinlenen bu düşünceye göre bireylerin bir örgut içinde bir araya gelmeleri harmonik doğal düzenin işleyişini bozacak, bireysel özgürlüklerin gerçekleşmesini engelleyecekti. Evrensel demokrasi tarihinde bir köşe taşı olan Fransız Devrimi'nin ilk devrimci iktidan da bu temel düşünceden hareketle 1791 yılında Allard Kararnamesi ile esnaflann birlik, içinde toplanmalannı, Le Chapellier Yasası ile işçilerin sendikalarda örgütlenmelerini yasaklıyordu. Devrimci hükümet bu yasaklarla gerçekten özgürlüğün önündeki birtakım engelleri ortadan kaldırdığına inanıyordu. ürkiye'nin şu anda üzerine oturduğu hukuksalyapı 12 Eylül ara rejimi sırasında belirlendi. Ara rejim döneminde 6 Aralık 1983'teyeni TBMM Başkanhk Divanı'nın oluştuğu tarihe kadar tam 535 yasa çıkarılarak, Türkiye demokrasisinin sınırları yeniden çizildi. Bu dönemde çıkarılan yasa vesair mevzuat 1982 Anayasası'na aykırı bile olsalar varlık ve etkilerini sürdürüyorlar. T D anışma Meclisi, "kendisini seçen ve son sözü söyleyecek olan Milli Güvenlik Konseyi için bir çeşit ön çalışma yapmak"tan başka bir işleve sahip değildi. Milli Güvenlik Konseyi, Danışma Meclisi göreve başladıktan sonra dahi kendi komisyonlanndaki tasarı ve önerileri karara bağlamaya devam ediyordu. Atomize kişiler Dönemin egemen düşünce çizgisi sayılabilen liberal felsefe, insanlann doğuştan eşit ve özgür olduklannı öngörüyor, toplumdaki her türlu düzenlemenin söz konusu özgürlük ve eşitliği gerçekleştirmeye yönelik olması gerektiğini savunuyordu. Liberal düşünceye göre toplum birbirinden bağımsız, yani atomize kişilerden oluşmuştu. Bu insanlann özgür bir biçimde birbirleri ile kuracaklan ilişkilerin toplamı harmonik bir doğal düzen oluşturacaktı. Buna göre de devlet dahil her türlu toplumsal düzenlemenin amacı bireylerin, birey olarak, özgür bir biçimde birbirleri ile ilişki kurabilmelerini sağlamaktı. Toplum içindeki parti, sendika vb. tür örgütlenmeler bireylerin davranış özgürlüğünu kısıtlayacağından bunlara izin vermemek gerekiyordu. Başka bir deyişle 18. yüzyılın liberalizm anlayışına göre partiler, sendikalar, dernekler antidemokratik kuruluşlardı. Bu nedenle çalışmamızın ağırlığını 12 Eylül ara rejiminin 1982 Anayasası ile birlikte çıkardığı temel yasalar uzerinde topladık. Demokratik rejimin doğrudan anayasadan kaynaklanan sorunlanna ise, bunların temel özellikleri ve 12 Eylül yasalanyla olan bağlantısı ölçüsOnde yer vermeye çalıştık. ALTTAKİLER VE ÜSTTEKİLER Milli Güvenlik Konseyi uyelerı ve Meclısın atanan üyeleri Dan.şma Meclisi' nde (Fotoğraf: Erdogan Koseofllu) IL 12 Eylül yasalannın hukak düzenimiz içindeki yeri 1) 12 Eylül ara rejimi yasaları, yalnızca askeri yönetim dönemi ya da bunun sivil yönetimindeki fiili yansımalarını yumuşatıcı bir deyim olarak kullanılan "demokrasiye geçiş dönemi" ile sınırlı ve geçici bir nitelik taşımamakta, günumüzde de etkisini sürdürmektedir. Hatta 12 Eylül ara rejimi mevzuatı, TBMM'ce çıkarılan yasalara göre, daha da kesin bir etkiye sahiptir. Çünkü TBMM'nin çıkardığı yasaların anayasaya uygun olup olmadığı Anayasa Mahkemesi tarafından denetlenebilirken, anayasanın geçici 15. maddesinin 3. fıkrası 12 Eylül ara rejimi mevzuatının anayasaya aykırılığının ileri sürülemeyeceğini hükme bağlamıştır. Görülüyor ki 12 Eylül ara rejiminin olağanüstü koşulları içinde çıkanlmış bulunan yasalar (ve sair mevzuat) normal dönemin anayasal düzeni içinde, ustelik yine aynı rejimin bir ürünü olan 1982 Anayasası'na aykırı hükümler içerseler dahi, varlık ve etkilerini koruyabilmektedirler. Ayrıca belirtmek gerekir ki 12 Eylül ara rejimi mevzuatı istisnai birkaç yasadan ibaret olmayıp hukuk düzenimiz içinde gerek nicelik ve gerekse nitelik bakımından önemli \e geniş bir yer tutmaktadır. 12 Eylül kurucu iktidan, devlet ve toplum yaşamını ilgilendiren tüm yasaları yenilemek yolunu seçmiş, temel siyasal, toplumsal ve ekonomik tercihleri yasa ve sair mevzuat ile gerçekleştirmeye çalışmıştır. 2) 12 Eylül ara rejimi sırasında 535 yasa çıkarılmıştır. (91 yasa gücünde kararname bu rakama dahil değildir) Bunlardan 229 yasa Danışma Meclisi'nin faaliyete geçişinden once, 306 yasa ise Danışma Meclisi oluşturulduktan sonra çıkarılmıştır. Ancak Danışma Meclisi'ni ayn bir dönem olarak değerlendirmenin gerekli olduğunu sanmıyoruz. Çünkü her şeyden önce Danışma Meclisi herhangi bir temsili niteliği bulunmayan, doğrudan doğruya Milli Güvenlik Konseyi tarafından seçilmiş kimselerden kurulu bir meclisti. Öte yandan 2485 sayılı Kurucu Meclis Hakkında Kanun'un 25/3. maddesi, "Milli Güvenlik Konseyi'nin Danışma Meclisi'nden gelen kanu. lasan ve tekliflerini aynen veya değiştirerek kabul veya reddedebiieceğini" ongörmekteydi. Ayrıca Milli Güvenlik Konseyi, Danışma Meclisi göreve başladıktan sonra dahi kendi komisyonlannda bulunan tasarı ve önerileri görüşüp karara bağlamaya devam edeceği gibi, Danışma Meclisi'nin tatilde olduğu süre içinde ya da "gerekli göriilen hallerde", yasama yetkisini doğrudan doğruya kullanabiiecekti. 2969 sayılı "12 Eylül 1980 öncesi Siyasi Çekişme ve Çatışma Ortamına Benzer Bir Durumun Önlenmesi Hakkında Kanun" bu niteliktedir. Görülüyor ki Danışma Meclisi, "kendisini seçen ve son sözü söyleyecek olan Milli Güvenlik Konsevi için bir çeşit ön çalışma yapmak'tan başka bir işleve sahip değildi. (Karş. SO AL, M. Yüz Soruda Anayasanın Anlamı, s. 152) İNANOZANSOY, Cumhuriyet, 12.5.1986) 3) Yukarıda da işaret edildiği gibi, 12 Eylul ara rejimi yasalannın temel özelliği, bu yasalann, aynı kurucu iktidar tarafından yapılmış //// Güvenlik Konseyi'nin temel yasalara ilişkin yasama faaliyeti, anayasanın Resmi Gazete'de yayımlanmasından sonra da devam etmiştir. Bu yasaların, anayasa ile uyumlu olup olmadıgı konusu önemli bir sorun olarak görülmemiştir. 12 Eylül kurucu iktidan, yeni anayasanın çizdiği çerçevede genel oyla oluşacak yasama organına, anayasal düzenin oluşmasında önemsenecek bir rol bırakmak istememiştir. olan yeni anayasa karşısında dahi korunmuş olmasıdır. Bu yasalardan bir kısmı, yeni Anayasadan önce çıkanlmış ve onu belirleyici bir işlev yerine getirmiştir. 2302 saylı "Ataturk'ün doğumunun 100. yıldönümünün kutlanmast ve Aîatürk Kültür Merkezi kurulması hakkında kanun"; bunu değiştiren 2450 s. kanun; 2324 s. Anayasa Düzeni Hakkında Kanun; 2443 s. Devlet Denetleme Kurulu Kanunu; 2461 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu; 253>sayıh Siyasi Partilerin Feshine Dair Kanun; 2547 s. Yükseköğretim Kanunu; 2575 sayılı Danıştay Kanunu; 2576 sayılı Bölge tdare Mahkemeleri, Idare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun; 2577 sayılı îdari Yargılama Usulü Kanunu 12 Eylül ara rejimi yasalannın belli başlı örnekleridir. Ayrıca 1402 sayılı Sıkıyönetim Yasası'nda yapılan bazı değişiklikler de sonradan anayasa hükmü haline dönüşmuştür. Örneğin sıktyönetim komutanlarının, başbakana bağlı ve onun koordınasyonu altında olmaktan çıkarılarak Genelkurmay Ba^kanhğına bağlı kılınması (1402 s. kanun m.2 ve 3; AY m. 122/son) (Karş. TANÖR, B., İki Anayasa, s. 111). "2556 sayılı Hâkimler Kanunu'nun adı ile bazı maddelerinin değiştirilmesine ve bu kanuna ek ve baıı ek geçici maddeler eklenmesine dair" 2661 sayılı kanun bu konuda bir başka örneği oluşturmaktadır. Yine aynı dönem içinde Milli Eğitim Bakanlığf nca alınan "zorunlu din dersine ilişkin karar"ın SONRADAN anayasa hükmü haline gelmesı de "mevzuata uygun anayasa" anlayışının ilginç bir orneğidır. 4) Milli Güvenlik Konseyi'nin temel yasalara ilişkin yasama faaliyeti anayasanın Resmi Gazete'de yayımlanmasından sonra da devam etmiştir. Bu yasalar, anayasa ile birlikte anayasa duzeninin bir parçası olarak düşunülmüş, btınların anayasa ile uyumlu olup olmadıgı konusu, önemli bir sorun olarak görülmemiştir. 12 Eylul kurucu iktidan, yeni anayasanın çizdiği çerçevede genel oyla oluşacak yasama organına, anayasal düzenin oluşmasında önemsenecek bir rol bırakmak istememiştir. (Karş., TANÖR, age, s. 112). Genel oya karşı duyulan bu güvensizlik, bir başka açıdan 27 Mayıs hareketinde de göze çarpmaktadır. Ancak 27 Mayıs'ta söz konusu olan güvensizlik, genel oyla oluşacak siyasal iktidarın yetkilerini kötuye kullanarak antidemokratik bir yönetime kayma olasılığının yarattığı endişeden kaynaklanır.ıştır. Bu nedenle 27 Mayıs kurucu iktidarı, genel oyla ortaya çıkacak olan siyasal ikridarı 1961 Anayasasf nda öngördüğü kurallar ve kurumlar sistemi ile sınırlamayı yeterli gormüş, seçim yasaları dışında anayasal duzer.i somutlaştırmaya yönelik temel yasalara ilişkin önemli bir faaliyet göstermemiştir. 27 Mayıs kurucu iktidan bu tür yasalann çıkarılmasım genel oyla oluşacak yasama meclislerine bırakmayı doğru bulmuştur. İNAN ve OZANSOY'un yazı dizisinde yer alan temel yasalar tablosu, bu gerçeği çok çarpıcı bir biçimde onaya koymaktadır. Buna karşıhk 12 Eylül kurucu iktidan, yeni anayasa duzeninin kurulmasında genel oyla seçilecek siyasal iktidara hiçbir şekilde guvenmemiş, anayasayı somutlaştıracak temel yasaların çıkarılmasım, ısrarla kendi tekelinde tutmaya çalışmıştır. Öyle ki bu alana Anayasa Mahkemesi'nin de kanşmasını önlemek uzere, anayasanın geçici 15. maddesi ile bu yasaların anayasaya aykırılığının ileri sürülemeyeceğini hükme bağlamıştır. Bu nedenle TANER, 12 Eylul ara rejimi yasalarını, "ikinci anayasa", "anayasal kurallar bloku" ya da "sessiz ve >umuşak anayasa" gibi deyimlerle nitelemektedir. (TANÖR, age, s. 113). üf Fransız Devrimi 'nin düşünce öncülerinden Jean Jacques Rousseau çoğulculuktan ve siyasi partilerden hoşlanmıyordu. Ona göre partiler ve diğer toplumsal örgütler insanın özgürleşmesi önünde birer engeldi. Dönemin liberal felsefesinden esinlenen bu düşünceye göre, bireylerin örgüt içinde bir araya gelmeleri harmonik doğal düzeni ve bireysel özgürlükleri engelleyecekti. Ama o zamandan beri köprülerin altından çok sulann geçtiği açık. önce liberalizmin temel öncülü olan harmonik, doğal toplumun bir gerçeklik değil düş olduğu ortaya çıktı. Toplum birbirinden bağımsız, atomize bireylerden oluşmuyordu. Aynca iki birey arasında "özgür" irade Ue kurulan her tür ilişkinin iki taraf için de maksimum faydayı sağlayacağı varsayımm hiç geçerli olmadıgı anlaşılmaktaydı. Kısacası 18. yüzyılın "saf liberaîizm" görüşü bir süre sonra çökuyor ve siyasal alanda "çoğulculuk", "kalıtım" gibi anlayışlar ön plana çıkıyordu. Yani insanlara ozgurluk sağlayacak siyasal rejimin katılım, çoğulculuk gibi esaslara dayanması gerektiği anlaşılıyordu. Hemen hemen bütün 19. yüzyıl boyunca süren demokrasinin gelişme tarihi, bir bakıma çoğulculuk ve katılım anlayışlarmın köklu bir biçimde yerleşmesi ile özdeşleşiyord Uj Örgütlü yaşam Çoğulculuğun temel varsayımı, toplumun atomize bireylerden değil, çıkarlan birbirinden farklı ve hatta çeişen toplumsal gruplardan oluştuğuydu. Bu temel uzerinde liberalizm yeniden yorumlanıyor ve her toplumsal grubun çıkarlarını maksimize etmek için çeşitli biçimlerde örgütlenmesinin gerektiği vurgulanıyor; özgürlüğün gerçekleşmesi için temel ölçüt, bu örgütlenmenin önündeki engellere indirgeniyordu. Tek tek insanlar, çıkarlarını daha iyi gerçekleştirmek için sosyopolitik yasama katılmalıydılar ve bu katılımın yolu, tek tek insanlann mensup olduğu grupları temsil eden çeşitli türdeki örgütler olabilecekti. Böylece 20. yüzyıl içinde çağdaş demokrasi, katılım ve çoğulculuk temelleri uzerinde yükseliyordu. Bir başka deyişle Rousseau'nun öngördüğü dünya ve özgürlük anlayışı çok gerüerde kalmıştı. Örneğin 1957 yılında olduğu gibi Fransız halkı sendikal örgütleri ve siyasal partileri ile askeri darbe girişimine karşı çıkıyor, darbeyi yenilgiye uğratarak demokrasinin gerçek sahibinin kim olduğunu açıkça ortaya koyuyordu. III. 12 Eylül Yasalannın Demokratik Rejim Açısından Yarattığı Sorunlar 12 Eylül ara rejimi yasalannın hukukumuz içindeki yerini ve temel özelliklerini gördükten sonra, bu yasaların özgürlükçü, çoğulcu demokratik rejim bakımından yarattığı sorunlann daha yakından incelenmesine geçebiliriz. Bu sorunları iki ana grupta toplamak mümkündür. Birinci grupta yer alanlar, 12 Eylül yasalannın 1982 Anayasası'na aykın hükümlerinin varlığını sürdürmesinden kaynaklanan sorunlardır (A), tkinci grupta yer alan sorunlar ise 12 Eylül yasalannın, 1982 Anayasası'na aykırı olmamakla birlikte, demokratik rejim için pürüz teşkil eden düzenlemelerinden kaynaklanmaktadır. (B). 1)12 Eylul yasalarının anayasaya aykırılığının ileri sürülememesi, 1982 Anayasası açısından dahi antidemokratik sayılabilecek hükümlerin yargısal denetim yoluyla ayıklanma olasılığını ortadan kaldırmaktadır. Anayasa Mahkemesi'nin, ilk 20 yıllık çalışmasında, bu açıdan önemli bir işlev yerine getirdiğini unutmamak gerekir. Ancak, 12 Eylül yasalannın hukuk düzenimiz içinde geniş bir yer tutması, Anayasa Mahkemesi'nin, 1982 Anayasası ile kazandığı yeni yapı ve bu anayasanın otoriter bir devlet düzenine geniş olanaklar tanıyan hükumleri çerçevesinde dahi yapabileceği yargısal denetimi önemli ölçüde daraltmış bulunmaktadır. 12 Eylül kurucu iktidannın, anayasanın Resmi Gazete'de yayımlanışmdan (9 Kasım 1982 tarih ve 17863 mükerrer sayılı R.G.) 6 Kasım 1983 genel seçimlerine kadar çıkardığı temel yasalarm belli başlıları aşağıda sıralanmıştır: 2797 s. Yargıtay Kanunu; 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Ka nunu; 2803 s. Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu; 2809 s. Yükseköğretim Kurutnlan Teşkilatı hakkında 41 sayılı KHK'nın değiştirilerek kabulüne dair kanun; 2820 s. Siyasi Partiler Kanunu; 2821 s. Sendikalar Kanunu; 2822 s. Toplu fş Sözleşmesi, G r c ve Lokavt Kanunu; 2837 s. Milletvekili Seçimi Kanunu; 2845 sayılı Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun; 2876 sayılı Ataturk Kultür Dil ve Tarih Temel yasalara yeni biçim Yuksek Kurumu Kanunu; 2879 sayılı Cumhurbaşkanlığı Genel S.kreterliği Kanunu; 29% Devlet Ihale Kanunu; 2893 sayılı Turk Bayrağı Kanunu; 2908 sayılı Dernekler Kanunu, 2911 sayılı Toplantı ve Gösterişi Yürüyuşleri Kanunu. (2914 s. Yuksek Öğretim Personel Kanunu; 2918 s. Karayolları Trafik Kanunu), 2919 s. TBMM Genel Sekreterliği Teşkilat Kanunu; (2920 s. Türk Sivil Havacılık Kanunu); 2932 s. Turkeeden 3aşka Dillerde Yapılacak Yayınlar Hakkında Kanun; 2935 s. Olağanustü Hal Kanunu; 2937 s. Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli Istihbarat Teşkilatı Kanunu; 2941 s. Seferberlik ve Savaş Hali Kanunu; 2942 > Kamula!,tırma Kanunu. 1982 Anayasası ve 6 Kasım seçimleri arasında çıkarılan yasalar Demokrasi özlemi Bir siyasal rejim türü, ondan da ötede bir yaşam biçimi olarak demokrasi her toplumun, her ülkenin öziemi, amacı. Hiçbir Ulke, hiçbir siyasal akım, en azından kâğıt uzerinde ya da sözde demokrasiye karşı çıkmıyor; aksine herkes bu temel değer üzerinde Tıkir birliği etmiş gözüküyor. Ama gerçek çok başka bir görünumü ortaya koyuyor. Demokrasi dünya üzerinde yaşayan insanlann çok büyük bir kesimi için sadece bir uzak düş, belki de ütopya olarak kalıyor. Bir taraftan demokrasiye büyük övgüler yakılırken, çok sayıda ülke ve halk, kaba baskı rejimleri altında, özgürlükten çok uzak bir biçimde yaşıyor. Bazı ülke ve halklar da uzun süredir devam eden çabalara, deneylere karşın bir türlü demokratik olarak tanımlanabilecek bir siyasi rejime, toplumsal yaşam biçimine kavuşamıyorlar. Türkiye de bu kategori içinde yer alıyor. StRFCEK SÜRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle