12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 OCAK 1987 CUMHURİYET/13 We shall overcome, one day \ılın en eğlenceli, en renkli döneminde New York, "iki renk, iki uius" olmaktan kurtulamamış bir Amerika'mn acısını yaşıyor. Griffıth, o genç siyah ölmeseydi, bu olay da kapanıp gidecek, siyahların kinine kin, beyazların kuvvetine kuvvet eklenecekti. ŞEBNEM ATİYAS NEW YORK Şımdi, koskoca bir yılın New York için en neşeli, en eğlenceli, en hareketli zamanı. Çam ağaçları, kırmızı kurdeleler, rengârenk, ışıl ışıl süslemeler, çan sesleri ve Noelbabalarla donanmış şehir geçen hafta sonuna rastlayan ve hafta boyunca yankılanan bir olayla gölgelendi. Manhattan Adasının doğusunda yer alan Queens'te Kennedy Havaalanı'na yakın "Howard Beach" mahallesinde yaşayan birkaç beyaz bir partiden dönerlerken yolda karşılaştıkları üç siyahı "sizin burada işiniz yok pis zendler" diyerek dövdüler ve birinin ölümüne neden oldular. Hovvard Beach, İtalyanAmerikalıların, Yahudilerin, beyaz Güney Afrika göçmenlerinin, Amerika'mn güneyinden gelen beyazların yaşadıkları, nadiren siyaha rastlanan bir bölge. Olay gecesi Hovvard Beachli bir grup lise öğrencisi önce arkadaşlannın evinde düzenlenen partiye katıldılar. Aralanndan birkaç kişi kız arkadaşlarını evlerine bırakmak üzere partiden ayrıldıklarında o sırada bölgeye yakın bir yerde arabaları bozulan ve taşıma aracı bulmak üzere yolda yürüyen üç siyah ile karşılaştılar. Görgü tanıklannca sarhoş olduklan belirtilen ve yaşları 16 ile 17 arasında değişen beyaz gençler siyahlara sataştılar. Uç siyah pizza yemek üzere orada bulunan bir pizzacıya girdiler. Pizzalarını yiyip dışarı çıktıklarında yedeklenerek kendilerini bekleyen beyaz gençlerin saldırısına uğradılar. Dayak faslı birkaç kez birkaç blok ötede tekrariandı. Bu arada siyahlardan biri yaralı olarak kaçarak otostopla kurtuldu, diğeri baygın olarak polis larafından hastaneye kaldınldı. Üçüncü siyah, Michael Griffith otoyolda ölü olarak bulundu. Polis, Griffith'in sürünerek otoyola çıktığını ve kendisini görmeyen bir arabanın çarpmasıyla öldüğünü açıkladı. Olay üzerine ilgili olduklan sanılan 11 beyaz tutuklandı. 50 soruşturmacı emrinde polis ekiplerinin iz takibini sürdürdükleri bildiriliyor. Siyahların hemen hemen hiç yaşamadıklan Hovvard Beach'teki olay şehrin siyah ve beyazları arasında günlük yaşantı içinde her zaman var olan ve geçiştirilen tansi>onu yükseltti. Hemen ertesi gün siyahların ilk kez dövüldükleri pizzacıya giden 35 araba dolusu siyah orada buyük bir gösteri düzenlediler. ABD'de siyah hareketin bağımsızlık simgesi olarak bilinen "We Shall Overcome" (yeneceğiz) şarkısını söyleyen siyahlar daha sonra oradaki beyaziarla tartışmaya girdiler. Akşam haberlerinde tüm televizyonlardan verilen tartışmalardan birinde bir beyaz, yüzüne taşan kiniyle, "Siz silahlanırsanız biz de silahlanınz" diye bağırıyordu. Nitekim tanışmaların haberlere yansımasından bir gün sonra aynı yere giden bir grup siyah genç, yolda yürümekte olan 17 yaşındaki beyaz bir lise öğrencisini dövdü. Çevresindekilerce zor kurtarılan beyaz, kaburgaları kırılrruş halde hastaneye kaldınldı. Griffith'in ölümü ABD'nin "iki renk iki ulus" gerçeğini gündeme getirdi. Anayasanın ırk aynrrunı yasaklayan 14. maddesine, ırk aynmını değiştirici yığınla reform ve teşfike rağmen tartışmalar ve verilen rakamlar halen "iki renk iki ulus" olduğunu göstermekte. Siyahlar siyah mahallelerinde, beyazlar ise beyaz mahallelerinde yaşıyorlar. Hatta siyah zenginlerin siyah fakirlerden ayrı ama ancak siyah mahalleleri var. Bu beyazlar için de geçerli. Siyahlar ayrı okullarda beyazlar ayrı okullarda okuyor. Emlak komisyoncuları, iş bulma büroları yapılan başvurulardan başvuramn rengini (kayıtlı olmamasına rağmen) tespit edebildiklerini, böylelikle bölgelerin birbirine karışmamasını sağladıklarını söylüyorlar. İş bulma büroları da aynı şekilde işverenlerin üstü kapalı olarak "siyah istemediklerini" ya da tam tersi, "beyaz istemediklerini" belirterek kendilerini uyardıklarını açıkhyorlar. Adalet Bakanlığı ırkçılıkla iigili olarak günde ortalama 5 bin şikâyet aldığını bildiriyor. Her şeye rağmen Amerikalı beyazlar ırkçılık konusunda kendilerini özgür hissetmekteler. Geçenlerde San Diego'da geçen bir olay bunu kanıtlamakta. Bir beyaz polis yolda köpeğini gezdiren bir siyahı lisansı yanında olmadığı için tuıukluyor. Atının eğerine bağlayarak karakola kadar onu atının yanında bağlı olarak götürüyor. Louisiana şerifı ise New Orleans yakınlarında beyazların yaşadığı bölgelerde zencilerin araba kullanmasını resmen yasaklıyor. Kovboy devri mantığını yansıtan benzer örnekler çok fazla. Griffıth ölmeseydi, bu olay da kapanıp gidecek, siyahların kinine kin, beyazlarınsa kuvvetine kuvvet ekleyecekti. Belki siyah dünyada duyulacaktı, beyaz dünyasında ise bir gazete sayfasının köşesinde kaybolup gidecekti. Şimdiyse yılbaşı heyecanının sıcağında açık bir >arayı sergiledi. Çarşamba akşamı siyahlar Christmas nedeniyle kiliselerinde bir araya geldiklerinde Griffith'i andılar. Irkçılıkla bir kez daha yüz yüze gelmekten kızgın, hep bir ağızdan bağırdılar: "YVe Shall Overcome" (yeneceğiz). New York'tan Londra'dan Eski ağza RAGIP DURAN LONDRA Farkında mısınız, sıradağ özgün güzelliklerle, eski de olsa külçeyle gül yaprağı eriyip gidiyor. Memleketler, halklar, tek tek insanlar biçare seyirci. Örneği mi? Şimdi Liman lokantası varken McDonalds'a n'oluyooo! Sonra, Tekirdağ rakısı dururken, cintonik keferesini övmek de ne? Kimilerine göre Benetton kazakları pek Tıyakalıdır. Peki, utancımızdan mı sadece evde giyeriz anneannelerimizin ördüğü yün kazakları? Cartier saatleri üzerine yoktur derler ya, 'Chemin de fer' kösteklilerini bu kadar çabuk mu unutmalıydık? Gelelim fikriyata. Russi, Çini ve Avrupai feylesofları ezbere öğrenmişiz, ama Prens Sabahatün'i Prenses Caroline'in üvey dayısı sanırız. Edebiyatta da pek evrenselciyizdir. Kundera neredeyse kayınçomuz olacak ama kimse oturup da mesela Hulki Aktunç'un öyku cennetine girmek için çaba sarfetmez. Sonra gazetelerimizin münderecatının önemli bir bölümü ecnebi menşeli yazılarla dolarken, mesela Cemil Meriç'in kitabını basacak yayınevi zor çıkar. Reader's Digest'larla Playboy'larla at gözlüklerini severiz. Fransızca bilenimiz 'Le Monde'un kenti Paris'e gider. Orada 'International Herald Tribune' okur. Anlaşılmaz. Ya da Londra'da pespembe Financial Times mevcut iken, Amerikan Wıll Streel Journalın Avrupa baskısını karıştırırlar. Alışkanlık mı? Uzgünüm ama Kolombiya1 dan Hong Kong'a kadar milyonlarca insan Dallas vebasına tutulmuşsa, durum vahim. Hintli genç, Kama Sutra'yı ıskalayıp, sarışın bir ülkeden gelen porno yenitaam filme dalmışsa eyvah. Uluslararası markalann diktatoryası altında mazoşistçe inliyoruz. Yerli guzel ozgünlükler çok fena şekilde iğfal ediliyor. Şikâyetçi adem yok. Ben, Ruhi Su'nun Patan kardeşi Said Avaz'ın plağını, Peşaver çarşısında on bin Michael Jackson, beş bin Madonna kaseti arasında bulamayıp, Pariste plakevlerini dolaşmak zorunda kalıyorsam, durum zakkum, Ermeni yönetmen Paradjanovun fılmi neden Erivan'da değil de Londra'da oynar? Yerli/yabancı, eski/yeni, ileri/ geri ikilemleri arasında zaman zaman denklemler, benzerlikler kurulur. Moda yellerinden epilepsiye tutulmuş kimliklerimiz olağanüstü gariban. Akkoyunlar sürüsünden hep aynı çığlık: "Çoğalalım beyler". Yanlış. Bir kere hanımları unutmamak gerek. Sonra güzel olan çoğunluk değildir, çoğuldur. Azınlık olmak kahramanlık ister. Karakoyun olmak gerek, karakoyun! Gelenekçi İngilizler dahi başkentlerini kurtaramıyor bu kimliksizlik tayfunundan, kırmızı, ahşap ve küçük pencereli telefon kulubüleri ile siyah taksileri de kaldıracaklarmış. Londra'ya artık "Amerika'mn en güzel kenti" diyorlar. İş, kentle, gazeteyle, kitapla, giyimle, lokantayla sınırlı değil. Her şey karaktersizleşiyor giderek. Biteviyeleşiyor çirkinleşerek. Yanlış anlaşılmasın: Ille de eskiye, yerliye, geriye değil özlemim. Özgüne, özele ve değişiğe •vurgunum ben. Tekdüzelik dümdüz ediyor dünyayı. Kadınlar göğüssüz. Vadiler tepesiz. Akkoyunlar sürüsüne bakıp da üzülmek çıkar yol değil. Karakoyun olmak gerek, karakoyun ! Ve turfanda fıkirlere on bin merhaba. RENKLER VE YENt YIL Amerikaltlar, yeniyıla rengârenk duman bombaları ve havai fişeklerle girdiler. ttüshington'dan Ihğmurda Noel Kar yerine alabildiğine yağmurun yağdığı Noel gecesinde kaybolan tek Washingtonlu Dr. Weng Kung Chu oldu. Dr. Weng, sel sulanmn Potomac Nehri üzerindeki bir köprüyü bastığmı öğrenince, dostlarma haber vermeye koşmuştu, ama onu bir daha gören olmadı. TANJU AKERSON VVASHINGTON Alabildiğine yağmur yağdı kar yerine Noel'de Washington'a... Yılın en ıslak günü olarak tanımlanan 24 aralık akşamı kentin birçok evini sular basarken, Dr. Wen Kung Chu adlı bir Washingtonlu, Potomac Nehri üzerinde kayboldu... Arkadaşlannın anlattığına göre Dr. Wen Kung Chu, katıldığı bir Noel partisinde sel sulannın Potomac Nehri üzerindeki bir köprüyü basmakta olduğunu duyunca, hemen arabasıyla öteki davetlileri uyarmak için yollara dökülmüştü... Sular tam kabarmadan köprüye varmak ve gelmekte olan öteki arabaları, "Aman buradan nehri geçmeyin" diye geri çevirmekti amacı... Ne var ki, Potomac'ın şiddetli yağmurla güçlenen suları 52 yaşındaki Dr. Wen Kung Chu'dan önce köprüye ulaşmış ve kendisini otomobiliyle birlikte Roma'dan Italya 'da Noel bolhığu Bu yıl Noel, her zamankinden daha büyük bir bollukla yaşandı. On gün boyunca ülke bir fantezi dünyasına daldı. Bu çılgınlık, biraz da 6O'lı yıllardan bu yana görülmemiş bir patlama yaşayan İtalyan ekonomisinin gücünü gösteriyor. NİLGÜN CERRAHOĞLU ROMA Bu yıl halya'da Noel her zamankinden daha bir bolluk içinde yaşandı. Basında birbiri arkasına yayımlanan dehşet verici AIDS raporlan, asit yağmuru, Roma'da, tstanbul, Ankara düzeylerine yaklaşan hava kirliliği kimsenin umurunda değildi. Noelle başlayan ve yeni yılın ilk günleriyle son bulan bir hafta on gün boyunca ülke bir fantezi dünyasına daldı. Zengin Milano'dan, az geüşmiş Sicilya1 ya dek görülmemiş bir saun alma furyası tüm Italyanları etkisi altına aldı. Ağızda hafif cevizimsi bir tat bırakan o ünlü " G o l d e n Oscetra" havyan kilosu 2 milyon liradan satıldı. 1980 Dom Perignon şampanya 40.000 TL'ye alıcı buldu. V'ersace'de Ungaro 1 da üzerinde 1.52 milyon liralık etiketler taşıyan elbiseler kapış kapış gitti. Üstelik bu Noel çılgınlığında kaprisleri için kesenin ağzını açanlar, sadece kadınlar değildi. Gianfranco Ferre'nin hutiklerinde 800.000 liralık kasmir erkek paltoları için "tükendi" deniyordu. Smokin ve beyaz ipek eşarp satışlan ise yılbaşı öncesi günlerde altın çağmı yaşadı. Ferragamo'da 300 bin liralık kareli kaşmir fularlar ve 200 bin liranın üstündeki çantalar peynir ekmek gibi gitti. Yalnız ünlü butiklerin değil, seyahat acentelerinin satışlanndan da anlaşıldığı üzere bu yıl lüks tüketim görülmemiş bir patlama yaşadı. Gerek seyahat acenteleri, gerekse de butik sahipleri bu lüks tüketimi yapanlann belirli üst gelir dilimlerinden değil, orta sınıftan geldiklerini söylüyorlar. Özellikle avukatlar, doktorlar gibi serbest meslek sahipleri bu tüketici grubun içine giriyor. Bu tüketici grubunun da en önemlit>zelliği, miktardan ziyade kaliteye önem vermesi oluyor. Örneğin seyahat şirketleri, uzun ve makul fiyatlı seyahatler yerine statü simgesi haline gelen kısa fakat pahalı gezilerin ilgi gördüğünü ileri sürüyorlar. "İnternational Travel" adlı bir acentenin "Seychelles" için lanse ettiği 3 gün lüks otelde geceleme ve 3 gün yat yolculuğu paketi içinde satılan geziler şubat başına dek kapatılmış durumda. 6 günlük bu geziler için istenen 2 milyon Türk Lirası Noelde güneşlenmek isteyen İtalyan turistleri pek ürkütmüşe benzemiyor. Yılbaşı için tüm gezilerini satan seyahat acentelerinin satışlanna bakılacak olursa, Fas, Tunus Kenya ve Hindistan en çok ilgi gören ülkeler arasında geliyorlar. Ashnda bu Noelyılbaşı çılgınlığı, biraz da '60'lardan bu yana görülmemiş bir patlama yaşayan İtalyan ekonomisinin gücünü gösteriyor. İstatistikler 17 yıldan beri ilk kez enflasyonun yüzde 4 dolaylanna indiğini ortaya koyuyor. İtalyan ihraç malları daima daha çok alıcı buluyor ve bir zamanlann en zayıf paralarından biri olan İtalyan Lireti, mark dışında hemen hemen tüm Avrupa paralarına kafa tutuyor. Yayımlanan son OECD raporuna göre ise îtalya'nın sanayi sektöründeki büyümesini Batıda sadece Japonya geçebiliyor. Pek çok gözlemciye göre Italya ekonomik alanda yaşadığı bu altın çağı bir ölçüde sosyalist Başbakan Craxi liderliğindeki koalisyon hükümetinin 3.5 yıllık istikrarına borçlu bulunuyor. Ancak 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana en uzun süre işbaşında kalan başbakan olarak tarihe geçen Craxi de bu rekoru pek uzun süre sürdürebileceğe benzemiyor. Hıristiyan demokratların Italyaya yeni yıl için hazırladıklan hediyenin, ilkbaharda kendi partilerinden bir başbakan olduğu anlaşılıyor. alıp götürmuştü... Geceyansmdan sonra yağmurun azaldığı saatlerde nehrin nispeten sakin bir köşesinde Dr. Weng Kung Chu'nun, Buick marka arabası yarı suya batmış bulundu, ama kendisi yoktu... Polis ıaporlarına göre Noel gecesi kaybolan tek VVashingtonlu olan Dr. Weng Kung Chu'nun cesedinin birkaç güne kadar Potomac kıyılannda bir yere takılmaması halinde, Okyanus'a sürükleneceği ve bir daha hiç bulunamayacağı ileri sürüldü... Dr. Weng Kung Chu ile ilgili olarak son saatlerini kendisiyle geçirenlerin anılarında kalan, beklenmedik biçimde şiddetli yağan yağmurdan hiç yakınmaması, buna karşılık Noel babaları eleştirmesiydi... Dr. Wen Kung Chu'ya göre, Washington'da alışveriş için dolaştığı tüm mağazalardaki Noel babalar çok kötüydü... Hepsi de bu efsane kahramanını şakadan bile olsa gerçek yaşama döndürme konusunda son derece yeteneksizdi... Washington'daki mağazalara Noel baba bulan reklam şirketinin yöneticisi de aynı düşüncedeydi... "Noel baba olacak uygun adam.çok zor>etişijor,...lşe aldığım her Noel babayı, bir gün sonra gönderdiğim mağazadan alıp atmak zorunda kalıyorum. Her kırmızı elbise ve siyah çizme giyip beyaz sakal takan adamdan Noel baba olmuyor... Hepsine tek tek anlatmaya çalışıyorum... Gözlerinizin içi gülsün... Oyle boş bakışlarla çöküp kalmayın oturduğunuz yerde Hareket etmeden çevrenize neşe ve mutluluk saçmayı bileceksiniz ama nerdeee?" diyordu.Zencilerin çoğunlukta olduğu semtlerdeki mağazalar kendisine, "Aman bize siyah Noel baba gönder... Beyaz olmasın" diye baskı yapıyorlardı... Şirket yöneticisi, "Ben Noel baba rolü oynayacak beyaz bulamazken bir de zencisini istiyorlar" diye dert yanmaktaydı... Ama kendisi Noel baba konusunda oldukça riskli bir iş yapmış ve altından başarıyla kalkmıştı... Washington'da çok yaygın olan Zayre mağazalarından birine sevkettiği Noel baba en civcivii saatte, koltuğunda uyuyup kalınca hemen kovulmuş, o da yerine o sırada başka kimse elinin altında olmadığından bir kadın göndermişti... Şirket yöneticisi, "Doğnısu bu kadannı beklemiyordum. Harika oldu... Kadıncağız konuşmadan durumu idare etmek için epey zorlandı... Kadın olduğu anlaşılmasın diye kaç gün saatlerce ağzını açmadan oturmak zorunda kaldı" diyordu... Kongreye yakın Humphrey binasının büyük salonunda evsizler için verilen Noel yemeğine katılan Fletcher Jones'un ise ne şiddetli yağmurdan ne de Noel babalardan yakınması vardı... Budapeşte'den Yo\ üstünde söyleşi MEHMETİNHAN BLDAPEŞTE Komparumana girip yerleştikten kısa bir süre sonra tren hareket etti. Kompartımandaki tek yol arkadaşım, orta yaslı ve iyi giyimli bir Macar elindeki romandan başını kaldırarak o uzun yol sohbetlerini başlatan ilk soruları sormaya koyuldu. Macar mıydım? Hayır. O halde Rumen? O da değil. Bilmeceyi sürdürmek gerek siz. Türk olduğumu söyledim kendisine. Budapeşte'ye mi gidiyordum? Evet. Konusma beklenen üzere Budapeşte'deki Türk hamamları ve benzeri tarihi hususlar üzerine seyrettikten sonnr 'bir k«z bon yot arkadaşımı tammay* koyuldum. Viyana'ya işletmecisi olduğu firma için üretim makineleri almaya ve mallarını pazarlamaya gelmiş bir "menajer'dı orta yaşlı ve sevimli yol arkadaşım. Şu nasıl işletildiklerini çok merak ettiğim yeni tip sosyalist firmalardan birinin işletmecisi, eh.. soru sorrna sırası bcnımdi artık. Yaklaşık 300 kişinin çalıştığı ve yapay diş üreten bir firmayı yönetiyordu. Nasıldı bu yeni tip işletmecilik? Eskisinden farkı neydi? Artık ne kadar üretecejimize kendimiı karar veriyonız diyor yol arkadaşım . Pazan da kendimü bulmak zonındmyız. Fiyat saptarken dc Inlîlyatif elimizde. Firma ne kadar verimli çakşırsa biz de o kıdar çok kazanıyoruj. O halde örneğin sizin kazancınız sabit değil? Hayır. Sabit olan asgari bir kısmı var, ama az. Işln bütün esprisi dc burada zaten. Sorun verimliliti ve iiretkenligi arttırmaya teşvik etmek. Firma kâriılıgını artürdıkça çaltsanlar da bundan bclli bir pay alarak o oranda gelirlerini ırttırabiliyorlar. Tabii degtşik oranlarda oluyor bu. tşgücü nitdigine göre, yani kalifıye işgucu daha yiiksek oranda pay alıyor. Nasıl işletmeci olunuyor pekı? Firmanın yönetimi nasıl saptanıyor? Bazı firmalaıtla seçimie, kimi dunnnlarda da yukandan •tamayla. Ancak bu durumda da sendikanın onayı gerckli. Sizin şirket devlet şirketi mi? Firma oluşumunda degişik yapdar var. Kuskusuz nerblrinde ortak olan özellik mülkiyelin kamu elinde olması, ancak bunun degisik biçimleri oluyor. Örneğin bizim firmada >üzde 15 dolaysız devlet hissesi var, geri kalan kısmı ise degişik kamu bankalan ve ba$ka finnalann ortaklıgı seklinde. Örneğin iki yıldır yürurlükte olan yeni bir uygulamaya göre, kimi büyük ticaret firmaları devletten büyük miktarlarda uzun vadeli kredi alarak bu sermayeyi bağımsız olarak yatınma yöneltebilecekler. ŞOyle ki, diyelim böyle bir ticari firma "pazarianabilir" olarak saptadığı bir malın üretilmesi için ureticilere kredi sağlayabiliyor, ortak olabiliyor, hatta kimi dunımlarda riski de tamamen kendi üzerine alıyor ve dolayısıyla o malın üretimi teşvik edilmiş oluyor. Burada kıstas malın iç ya da dıs pazaıda "pazarianabilir" oluşu. Böylelikle eskiden bir sürü bürokratik nedenle anunlamayan üretim, talebi karşılayabilecek şekiide artıyor, hatta eskiden benzer nedenlerle üretimine başlanamayan birçok mal üretiliyor ve piyasaya çıkıyor. Bütün mesele bireysel ve en alt düzeyde kurumsa! inisiyatifi geliştirmek. Peki bir firma iyi işletilemezse? Çok basit. Iflas edip çekiliyor. Ama bu demek degil ki. insanlar açıkta kalacak. Hayır. Belki işletmeci bir daha aynı görevj üstlenemiyor, ı m ı ba daldı üretim mutlaka başka bir firma tarafından üstlenileceginden kallfiye işgucu yeniden istihdam ediliyor. Zaten sendikalar iş bulmakla yükümlü, ama bu demek degil ki. yan gelip yatanlar başkalannın sırtından gecinecek. Reformlar işte bunu güçleştiriyor artık. Eskiden çalışan da çalışmayan da aynı parayı alıyordu. Tembcller için keyif kekiydı. Artık kazanmak isteyen verimli olmak zorunda. Evet, tüm gözlemciler komşu ülkelere kıyasla birçok ilerlemenin kaydedildiğini söylüyor zaten. Oysa örneğin Romanya için aynı şeyler söylenmiyor. Yol arkadaşım Romanya'dan söz açılınca elini "berbat" anlamında sallayarak yüzünü buruşturuyor. Romanya konusunda ortalama Macar zaten çok hassas. Romanya sınırlan içinde birkaç milyon Macar yaşamakta ve bunlara ulusal ve kültürel hakları tanınmamakta. Bu sorun Macarlar için bir ulusal sorun olma niteliğini sürdürüyor. Riö'dan CopacabaııaVla bir pazar günü HÜROL BİLAL RİO DE JANEİRO "Tanrı dünyayı yedi günde yaratırken iki giinünü Rio de Janeiro'ya ayırmış"... Rio'nun doğal güzelliğini anlatan tüm turistik broşürler böyle başlıyor... Copacabana ise bugün en az üç yüz bin, tatil günlerinde ise yanm milyon kişiyi ağırlayan emsalsiz güzellikteki plajları, gece kulüpleri, lüks otel ve Iokantaları ile Rio imajını dünyaya tanıtan bir yöre. Brezilya ve özellikle Rio'ya gelen turistleri aşırı derecede korkutan hırsızlık, yankesicilik ve şiddet hikâyelerini anlatanların unuttukları bir gerçek, Rio'nun Zona Norte (kuzey bölgesi) ile Zona Sul (güney bölgesi) diye ikiye ayrıldığı, fabrikalarla fakir kesimirı bulunduğu kuzeyde turistlerin ilgisini çeken hiçbir şeyin bulunmadığı... Asıl tehlike ve şiddet olaylan ise burada vuku buluyor. Rio'da yaşayan, burada doğan yerli halka Carioca deniyor. Işte her pazar bu Cariocalar ile ülkenin diğer yörelerinden gelenler Copacabana'nın lüks otellerini tıklım tıklım dolduran turistlere adeta küçük bir festival yaşatırlar. Kilometrelerce uzanan bu sahillere özellikle bizim gibi ilk defa gelenler bu küçuk festivaü doyasıya seyretmekten denize gırmeye zaman bulamazlar. Otelimizden çıkıp caddeden geçerek 20 metre ilerimizdeki plaja gitmek istediğimizde kapıda sempatik gülüşüyle yanımıza yaklaşan otelin taksi işletmecisi genç Ronei tarafından nazik bir şekilde uyarıldık: Caddeyi geçerken çok dikkatli olun. Yaya geçidindeki ışıklar sizi aldatmasın. Rio'da kırmızı ile yeşilin bir farkı yoktur. Yanınıza havludan başka bir şe> almayıp kıymeüi eşyalarınm otelde bırakın bir şeyiniz yoksa sizi kimse rahatsız etmez ve kaybetme, çaldırma olasılığı da ortalıktan kalkar. Otuz beş dereceyi aşkm kızgın güneşin altında beş yüz metre kadar yürüdüğümüzde büyük bir kalabalığın ortasında kurulu platformda kümeleşmiş güzel Brezilyalı kızlar d'.kkatimizi çekti. Kalabalık arasında kendimize iyi bir yer bulmaya çalışırken oradaki foto muhabirlerinden birine 'Burada ne oluyor' demeye kalmadan kendimizi jüri iskemlesinde bulduk. Haftalık bir derginin organize ettiği Copacabana plaj güzeli seçiminde aranan 'turist' jüri üyeliği piyangodan bize isabet etmişti. Birbirinden güzel, güneşte yanmış sütun gibi vücutlu dilberlerin arasından seçim yapmak gibi oldukça güç görevimizi yerine getirdikten sonra yürüyüşümüze devam ettik. Zico ve Pele'nin yetiştiği bu sahillerde özlenen yıldızlan her an kumda topla boğuşurken görebilmeniz mümkündü anlaşılan. Bir pazar günü devam ediyordu... Samba'sı, Bossanova'sı futbolu, voleybolu ve kızgın guneşi ile Cariocalar neşe ile değerlendiriyorlardı tatil gününü... Ama madalyonun öbur yüzü de vardı Copacabana'da. İnsanlarftım bu lükse, bu guzelliğe rağmen yaşantılarına devam edeceklerdi... 5. srnıf ögrencileri için subat tatilinde. "Anadolu Uselerine Hazıriar" UNirrrasAR SANHTGfiLEKlSt Olümünün 1. yılı sebebiyle galeri ve ozel koleksiyonlardan derlenmiş NİHAT AKYUNAK resimleri sergisi. 3/22 OCAK 1987 IsrjMal Cad Kat 1. No Paşabahçe yanı. fertos Çıkmazı. Yapımır Han 2734 Beyoğk) Tel.: 144 9 6 33 tfl 146 7? 81 Pısaı 85 BALABAN Resim Sergısı 29 Aralık 198612 Ocak 1987 MUHSIN KUT Resim Scrgısı ı 320 Ocak VaMtona0ı Cad Pasaı 85 Tel 1467281 TAKSİM SANAT GALERİSİ Tel 1452068 Atölye 1421642 URART SANAT GALERISI GALATA S A N A T Utku Varhk Rnım Str^ısı 25 Aralık 198620 Ocak 1987 AM< ipeko cad M apt No 21/1 Tel 148 03 2S NışjnBŞ. Y GALERISI RESIM SERGİSİ 731 Ocak Kemal Özer Tıınel Karsısı Geçıt Han B BK» 9/2 T?l 1*93551 RESİM SERGİSİ 27ARALK 198621 OCAK 1987 AudioVisual tanıtm programı hergun saat 17.30 dadır Galen, Pazar dışında hergun 11.0019.00 arası cxıktır. 6TANBU !.l U7C6«W 1 4 7 " 5b \I'T I) \İKV 1 J aq[aı> Cad \ı> 1/t* 4 'İSTA\HI I IJM.S7SH IJII2; bJ ADNAN VARINCA T E M SANAT G A L E R İ S İ • Müzik Ana Okulu 510 yaş • Gitar Okulu Buyuklere Yön: Bulenı ürtacgil Fikrel Kızılok L358 88 82 337 18 88i SANATÇILARLA KONUŞMALAR 550 hra (KDV içinde) Ç'jğdaş Yaymları Türkocağı Cad. 39/41 CağaloğluIslanbul GALERİ BARAZ SAMT 6 U f MSI Etfal Sokak Kent Sitesi C Blok Kat 1 ŞİŞLİ Teh 146 81 12 148 12 79 Selim Turan Resım Ssrgısı 2 Ocak 21 Ocak 87 Husrev Geıede Cad 126 Tesvıkıye Meydanı IST Tel 1412711 Karma Resim Scrgisi 26 Aıalık S6I5 Ocak H7 •V.IİIS 26 Aralık t uma Saal | 7 JO'da Kuiuıui Cad No 191 Kuıiuius Te. 140 47 K Tlf GALERİERHAN RESİM ALINACAKTIR Eski resım ustaiarına aıt labloJarımzı satmak ıstıyorsanız lutten her çarşamba saat 14 0018.00 arası gaterımıze basvurunuz Galeri ilanlan her gün bu köşede
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle