17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 HABERLERİN DEVAMI 3 EYLÜL 1986 Cinsel Temas... (Baştarafı 1. sayfada) casıyta gizliden buluştuğunun, kocasına yataklık ettiğinin bir kanıtı olabilir miydi bu temas?.. Sağlık ocağı, genç kadını muayene eder ve önce 'lo/um/ı;"yanıt verir, ama hemen arkasından, elindeki olanaklarla kontrolün sonucundan tam emin olamayacağını açıklar. Pülümür'de yapacak bir şey yoktur artık. Fakat güvenlik kuvvetleri soaınun yanıtını aramakta karariıdır: Cinsel temas okju mu, olmadı mı?.. Necla Yüce, bu defa, Tunceli'ye, Devlet Hastanesi'ne sevkedilir; muayene edilir ve uzun süredir cinsel temasta bulunmadığı saptanır. Böylece serbest bırakılır genç kadın. Ama bu kez Necla Yüce'ye denilir ki: "Kocandan boşan ve Pülumur'den aynl, Çobanytkiızı köyünde oturan babantn yanına git." Necla Yüce, iki yıldır kaçak olan kocasından bosanmak için davayı açar... • Cumhuriyet'te bugün yer alan bu haberimizi Tunceli Valisi Kenan Güven doğrulamıştır. Hern de dogrularken, "Bunda ne gibi bir terslik var?" diyebilmiştir. Kaçak Mehmet Yüce'nin "Evde kalıp kalmadığının başka nasıl tespit edilebileceği"n\ soran Tunceli Valisi, "Bunu tespit etmek için o kadını hastaneye sevketmeyecek miyiz?" buyurmuştur. Ne yazık ki işte böyle! • Biliyoruz şimdi kimileri "Daha neler oluyor, neler; bu oiay da nedir ki" diyeceklerdir. Kuşkusuz gerçek payı vardır bu görüşte, ama insan haklan ihlallerinin, "büyük", "kuçuk" diye bir tasnife tabi tutulması herhakte kabul edilebilir bir yaklaşım olamaz. İnsan haklanna saygı duyulması, hem insanlık gereğidir, hem de Türkiye Cumhuriyeti'nin altında imzası bulunan Uluslararası İnsan Haklan bildirilerine bağlıltğın bir ifadesidir. Bir ülkede insan haklan ihlal edilerek, ne huzur ne de barışa varılır; ancak ve ancak istikrarsızlığm tohumları atılır toplumda. Kin duvarları örülür. insan haklanna sahip çıkılmadığı sürece, ulusun birliği ile ülke bütünlüğüne dönük nutuklar içi boş sözler olarak kalmaya mahkumdur. Banşı, huzuru, birlik ve bütünlüğü içtenlikle isteyenler insan haklanna sahip çıkmaİKJırlar; tersine tutum sahipleri varsa, şunu gayet iyi bilsinler ki, ülkeyi günün birinde içinden patlatmak isteyenlerin degirmenine belki de bilincsizce su taşımaktadırlar. MEHMED KEMAL POLriTKA VE OTESİ İstemezükler Çoğalırken.... tNÖNCDEN ALKIŞ SHP Genel Başkanı Erdal tnönu, dün gece Çamdibi'nde Mehmet Güzjelyahnın sünnet düğünüAe katıldı. tnönu, düğünde 'Huf geüşler ola Mustafa Kemal ftifa' şarkısı eşliğinde oynayanlann arasına katüarak alkış tuttu. (Fotoğraf: CELAL BAŞLANGIÇ) İşkenceciden hesap soracağız' (Baştarafı 1. Sayfada) evinde konuk oldu. Cevdet Yılmaz'ın eşi Zehra, kızlan Elif ve Özge, oğlu Ulaş ile sabah kahvaltısı yapan Inönü, 1402 sayılı yasa uygulamasındaki haksızlıklann giderümesi gerektigıne değinerek, "İşte 1402 sayılı yasanın haksızlıklanndan biri ortada. En haksız uygulamalardan bir tanesi" dedi. Inönü Yılmaz'a şu anda ne ile geçındiğir.i sordu. Yılmaz da "Ne iş bulursam onu yaptyornm. tnşaatlanla çahştun, bir ara bnkümet konağının oniınde 50 liraya beyannarae doldurdum" karşılığını verdi. ECEVTT'İN MEKTUBU Kahvaltı sırasında gazeteciler "Ecevit'in mektnbu"na ilişkin sorular sorunca tnönü şunları söyledi: "Niye bu kadar üzerinde duruldu anlamıyonım. Mektup Sayın Ecevit'in hayatını ilgilendiren bir safha. Benim hayatımdan çok. Sayın Eceviıin bayatını ilgilendirir. Benim hayatım üzerinde bir etkisi olmadı bu mektubun. Ne Sayın Ecevit, ne ben bir mektupla hayatımızı degiştirecek insanlar degiliz. Bu mektubun üzerinde durulmasınj aniamh görmüyorum." Gazetecilerin mektup konusunda ısrar etmeleri üzerine, "Bu konu hakkında benden artık bir şey alamazsınız" dedi. tl Başkanı Şeref Bakşık, "Camlınriyet"te yayımlanan mektubun nasıl ele geçirildiğini sorunca Inönü, "Ben Yalçın Dogan'a o mektubo bir tarihsel belge olarak verdim. O dönemin tarihsel gelişmelerini yazıyordu. Bugünkü Cumhuriyet'te var" yanıtını verdi. Gazeteciler, "Ecevit'in kendisinden demokrasiye sahip çıkmasını istediği anlamının mektupta olup olmadıgı" yolundaki sorulannı yinelemeleri üzerine Inönü, "Mektup meydanda yabu, insanlar bn mektubu okuriar, anlartar. Benim yorumuma gerek yok. Çocuk gibi sonı sormaytn. tnsanlann fıkirlerini o şekilde etkikmek niyetinde degilim. Mektup meydanda" diye konuştu. KAHVE KONUŞMASI Kahvaltıdan sonra Atatürk Mahallesrnde bu kahveye giden Inonü'yu burada kadınlann da çoğunlukta olduğu bir yurttaş topluluğu karşıladı. Kahvede bulunanlar "İnönü Meclise" diye tempo tutunca, SHP Genel Başkam, "Meclise gitmek için biraz konuşmak gerekir" diyerek mikrofonu istedi. Kendisini dinleyenlerden oy isteyerek başladığı konuşmasında ara seçimlerin önemine değinen Inönü, bu seçimlerin hemen hemen tüm partilerin katıldığı dönemin ilk milletvekilliği seçimi olduğunu anımsattı. Seçimlerde, yurttaşla ' nn ANAP'ın üç yıllık uygulamalanndan memnun olup olmadıklannın da oylanacağını belirten Inönü'nün, "Esas mesde iktidardan memnan musunuz, değil misiniz, bunu söylemektir. Eğer memnunsamz ANAP'a oy veriminiz. Degilseniz de en güçlü muhalefet partisine. Eğer oylan muhalefette dagıtırsanız, ANAP adayı kazanır, sonra Başbakan karşınıza çıkar 'Teşekkürederim. bizim polidkamızı onaylıyormuşsunuz' der. Hbet zamlan da yapar" demesi gülüşmelere yol açtı. SHP'nin muhalefet yapmadığı, halkın çıkarlanru korumadığı yolundaki eleştirileri yamtlarken de Inönü şu görüşleri dile getirdi: "Görevimizi yapıp yapmadığımı• anlamak için son üç yıl içinde muhalefet partisi olarak yaptıklannuza bakmanız yeler. İki sosyal demokrat psrtiyi birieştirerek, bugün hemen hemen bütün sosyal demokrallan birieştirmiş bir parti olarak, Sosyaldemokrat Halkçı Parti olarak karşınızdayım. Bunun için biz muhalefet olarak görevimizi yaptık, divoruz. Arkadaşım demin beni tanıtırken, demokrasinin simgesi, diye iltifat etti. Bizim görevimiz bir daha kesintiye uğramayacak bir sivil toplumu sonsuza dek yaşatmaktır. Türkiye'de geçmiş dönemlerde de demokrasinin simgesi olmuştur, yine olacakür. Keşke demokrasinin bir simgesi olsaydı ve ondan sonra da demokrasi yerieşseydi. Bu çok iyi olurdu. Ama nıalesef bu gerçekleşmedi. Zaman zaman demokrasinin yeni simgeleri cıkıyor ve onlar da halkın yardımıyla demokrasiyi gerçeklen kurmaya çahşıyoriar. Hepimizin ımacı Türkiye'de demokrasiyi kesintiye uğramayacak şeldlde yerieşlirmektir. Demokrasinin kesintiye uğramasının kimseye bir yararı olmadıgı görülmüştür. Mesele halkın demokrasiye sahip çıkması, özetlikle seçimlerde bilinçli olarak oy kullanmasıdır." SEÇİM BİLDİRGESİ Konuşmasında partisinin seçim bildirgesinden örnekler de veren SHP Genel Başkanı Inönü, anayasayı elbet değiştireceklerini, yurttaşlann temel hak ve özgürlüklerinin özüne yasalarla dokunulmayacak şekilde yeni düzenleme yapılacağjnı söyledi. Düşüncenin suç olmaktan çıkarılacağını, haksız şekilde gorevlerinden alınmış kişilerin görevlerine iade edileceğini, seçmen yaşının I8'e indirileceğini, insan haklarını savunan uluslararası kuruluşlara kişi olarak başvurmanın sağlanacağını anlattı. Inönü, SHP'nin ekonomik görüşlerine konuşmasında şöyle yer verdi: "Biz plancı bir ekonomiyle TÇrkiye'nin kalkınmasını istiyoruz. Bu bir dönem uygulandı. O zaman milli gelir daha fazla, gelir dağılımı daha •daletlivdi. Yine boyle bir döneme girmek istiyoruz. Ama bunu yapmak merkezi bir uygulama yapmak degildir. Yine piyasa ekonomisi. kaüJımcı bir planlamayla sosyal doğnıltuda gelişecektir. Yani ekonomive sosyal doğnıltuda, halkın çıkarlan doğnıllusunda müdahale edilecektir." Inönü konuşmasını alkışlar arasında bitirirken kendisini dinleyen bir yurttaş, "lskeoceden. devlet terönınden, insan haklanndan neden bahsetmedin?" diye sordu. Bunun üzerine Inönü yeniden konuşmaya başlayarak şu görüşleri savundu: "İşkence bir insanhk suçudur. İşkence yapanlardan hesap soracağız. Aynca işkence yapılmaması için bütün sorgulama boyunca sanığın avukatının yanında bulunmasını sağlayacağız." Kahve konuşmasından sonra Bornova Çarşısı'nı dolaşan tnönü, Kazımdirik Mahallesi ve Doğanlar'ı gezdi. tnönü Pınarbaşı'nda yemek yedikten sonra Bornova'ya bağlı yerleşim birimleri Işıkkent, Altınbağ ve Çamdibi'ne gitti. İnönü'nun Çamdibinde yürüdüğu Barboros ve Yıldınm Beyazıt caddeleri bayram yerine döndü. Tüm dukkânlardan ve evlerden fırlayan yurttaşlar bir davul, bir trampet, bir klarnetin çaldığı "İzmir Marşı", "Zeytin Gözkim" şarkılanyla yürüyen tnönü'ye sevgi gösterilerinde bulundular. Daha sonra Bornovanın Naldöken Köyü'ne giden tnönü, burada da sıcak ilgiyle karşılandı. Inönü Çamdibi'nde gittiği sünnet düğününde "Hoş gelişler ola, Mustafa Kemal Paşa" şarkısıyla oynayanların arasına katılarak alkıs tuttu. Inönü bugün İzmir'in Karşıyaka ilçesindeki çeşitli yerleşim birimlerinde kahve toplamılanna katılacak ve yurttaşlarla tanışacak. UĞUR MUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) GÖZLEM Kocası (Baftarafi 1. Sayfada) reve giden bir erin etkisiz haJe getirilerek silahının gasp edilmesi olaylannm sanığı olarak arandığını belirterek, şunları söyledi: "Bu suçların faili olarak aranan Mehmet Yüce'nin evine geldigi şeklinde ihbariar üzerine, eve giden güvenlik güçleri Necla Yiice'yi gözaltına alıyorlar. İfadesi aJınan Necla Yüce'nin hamüe olduğu şeklinde ihbariar oldugu için, 'Mehmet Yüce eve gelmişse kadın hamiledir' denilerek Necla Yüce Pülümür sağlık ocağına götürülerek muayene ediliyor. Sağlık ocağı önce müspet rapor veriyor. Kadın hamiledir diyor, ama eldeki mevcul imkânlarla bunu tam olarak tespit edemediklerini söylüyorlar. Bunun üzerine kadın Tunceli Devlet Hastanesi'ne götürülüyor. Burada yapılan muayenesinde ise kadının hamile olmadıgı yani yataklık yapmadığı anlaşılıyor. Bu işlemle kadının yataklık yapıp yapmadığı tesbit ediliyor. Sonuçta da kadının yataklık yapmadığı anlaşılınca serbest bırakılıyor. Kadını gözaltına alanlar polis değil jandarma" Mehmet Yüce'nin evde kalıp kalmadığının "Başka nasıl tespit edileceğini" de soran Vali Güven, "Bunu tespit etmek için o kadını hastaneye sevketmeyecek miyiz? Tabii bunu kimse tasvip etmez ama tatbikatın tabii seyri içinde böyle oluyor. Bunda ne gibi bir terslik var? Bu işlem kadının hamile olduğunu söylenmesi üzerine yapılıyor" dedi. Ovacık'ta 9 erin öldürülmesiyle ilgili bir olaydan sonra da buna benzer bir durumun rneydana geldiğini anımsatan Vali Güven, "Pusu kuranlann kaldıklan ihbar edilen evde kalan iki kız götürülüp muayene ettirilmiş, birisi bozuk çıkmıs. Yataklık yapılıp yapılmadığını başka nasıl anlayacaksınız?" dedi. Necla Yüce'nin boşanma davası için güvenlik güçlerince zorlandığı şeklindeki iddiayi da yalanlayan vali Güven, "Kadın, kocam beni terk etti, dağa çıktı, beni muzar bıraktı diye en doğal hakkını kullanarak boşanma davası açmış. Eğer boşanma olayında jandarmanın bir baskısı söz konusu ise bu bizim için de bir emaredir" diye konuştu. Vali Güven, Tunceli ile ilgili bu tür iddiaların "dağdaki eşkıyanın uzantıları tarafından ortaya atıldığım" da ifade etti. ismet inönu'nün damadı Metin Toker ile aramızdaki tartışma "kteolojik nedenle" değildi. İşte bu yüzdendi. Bayar ailesi, "Madem Inönü ailesi Pembe Kösk'un bahçesini sattı, biz de Çiftehavuzlar'daki evi satanz" diye mi düşünüyor acaba? Böyle dOşunüyorlarsa doğrusu ayıp ediyorlar. Bayar'ın Ankara ve Atatürk Bulvan üzerindeki geniş arsası bir müteahhit şirkete verilmiş; müteahhit şirket "Bayar Müzesi" olarak kullanılmak üzere arsanın köşesine bir eski Ankara evi de yapmış. Eh yetmez mi? Yetmiyorsa, tabii Çittehavuzlar'daki köşkü de kat karşılığı müteahhide verecekler. O zaman da bu işten en çok Bayar'ın köşkünü kat karşıltgı yıkacak müteahhit kazançlı çıkacak. Kim olabilir bu müteahhit? Vallahi ben böyle bir müteahhit tanıyorum. Şu anda işi gücü yok, yani işsiz. Gerçi iş hayatında bir iki başansıztığı olduysa da bu basansızlıkları "kat karşılığı mşaat işi"nde değil. Emekli aylığından başka görünen bir geliri de yok. Zavallı kardeşinin ve yeğeninin ellerine bakıyorl. Geçenlerde bizim Yalçın Pekşen'in sütununda okudum, Peksen'in "Şimdi neyie geçiniyorsunuz?" sorusunu "Anadolu bizi besler" diye yanıtlamış bu eski müteahhit. Neredeyse "FakFuk Fonu"na başvuracak zavallı. 1 "yahu.r diyeceksiniz; Meraktan çattatacaksın kim bu müteahhit? Kim mi? Canım, Bayar'ın "Şu bizim estö su müdürü" öed'ıği adam.. Ha, ha. O, işte o! Süleyman Demirel! Böyle essiz bir müteahhidi işsiz bırakmak levkalâde aytp" oluyor. Hem bitebitdigimiz kadan ile DYP Genel Başkanı Husamettin Cindoruk da Bayar'ın avukatıdır. Cindoruk ile Demirel bir sözteşme yapatiar, olur brter. Böylece Bayar'ın mirası "kat karşılığı" paylaşılmış olur, ne var bunda? Hep böyle yapılmadı mı? Az kalsın unutuyordum. Bayar'ın Çiftehavuzlar'daki köşkunun yerine yapılacak apartmanda Şahinkaya Paşa'ya bir daire satılsa iyi oiur. Kaça mı? 3 milyonal. "Olur mu canım, üç milyona istanbui'da kulübe bile alınmaz" demeyin sakın.. Pasa, İstanbui'da Fenerbahçe1 deki apartman dairesini 1985 yılında 3 milyona satın aldığını açıklamamış mıydı? Fenerbahçe'deki deniz kıyısındaki kat 3 milyon ederse, Çiftehavuzlar'daki kat da bilemediniz 3 buçuk milyon eder. Pasa'nın Bodrum'da yaptınp da sattığı "Mekik" adlı yat servet bildiriminde yer almadı. Yat 15 milyona satıldığına göre Şahinkaya Paşa, daha bu parayla İstanbui'da 3 milyondan beş kat daha alır. Hakkıdır. Şahinkaya Paşamız, liberal düşüncesi ile, Bayar'a yakınlığı ile tanınan bir paşa değil midir? Bayar ailesi Çiftehavuzlar'daki evi müteahhide verir mi? Verirse, aile fertleri aman dikkat etsinler eğer müteahhit Demirel olurse Namerdim kendime kat istiyorsam" der. Der ama, en güzel daireleri de yine kendisine ve yakınlarına ayırır. Aman dikkat.. CUNEYT ARCAYUREK yazıyor Irak operasyonu için genel görüşme (Baştarafı I. Sayfada) savaşının ardından Mesul Barzani ile ittifaka geçip, kuzey Irak' ta yerleştiklerini belirtti. Akbulut, PKK'nin sözlü ve yazılı propaganda ile yetinmeyip, 1984 yılında silahlı propagandaya başladığını ve Irak'ın Türk sırurlanna 10 kilometre uzaklıktaki şerit içinde kamplar kurduğunun bilin diğini anlatarak, bölücü çeteye karşı en az 1520 kişiden oluşan ve kendi kendine istihbarat olanaİdanna sahip iç güvenlik özel timleri oluşturulduğunu açıkladı Iraklran ve Suriye'nin kendi özel koşullan nedeniyle Türkiye sınırlarına mücavır bölgedeki kontrollerinın yok denecek kadar az olduğunu kaydeden tçişleri Bakanı, Hakkâri' nin Uludere ilçesi yakınlannda bir binbaşı, bir assubay ve 10 erin ölümüyle sonuçlanan saldırının 30 PKK militanı tarafından yapıldığının belirlendiğini söyledi. Saldırganların güvenlik güçlerince takip edildiğini, ancak gece sarp ve kayaJık araziden yararlanarak Irak'a geçip, buradaki Taftanın, Kishan ve Hayat kamplanna gittiklerinin belirlendiğini, bunun üzerine kara harekâtı yerine hava kuv\etleriyle taarruzun uygun görttldüğunü anlattı. Akbulut, bu operasyon ile bölücü eşkıyanın alçakça saldırısının cezalandırılmasının yani sıra, "bölücıı eşkıya ve onun taraf1 tarlan ile bütün dunyaya, Türkiye •İD kararlılığınıo gösterilmesinin amaçlandı^iBi" söyledi. Operasyonun hukuki dayanağının, 15 Ekim 1985'te Türk ve Irak Dışişleri Bakanlan tarafından imzalanan sınır güvenliği ile ilgili anlaşma olduğunu bildiren Akbulut şöyle konuştu: "Bu bir meşnı müdafaa halidir. Gflveıılik güçlerinin giicüoe, operasyoniann serilijine ragmcn şartlaodınhaif ve gözü dönmiif çete, az da oln bazı yöre sakinlerinin deslegiyle sivfl hafiuı ve güvenlik kuvvetlerine saldınlanm sürdürmüşlerdir. Harekât Ue eşkıya Ininde vurulmuftur. Harekât, anayasa ve milietlerarası anlaşmalara uygundur. Eşkıyanın benzeri davramşian. gerektiginde aynı cevatH görecektir" Cumhurbaşkanlığı Konseyi üyesi Nejal Tümer'in de izlediği görüşmelerde, daha sonra ANAP grubu adına Sinop Milletvekili Hilmi Biçer konuştu. Biçer, muhalefet milletvekillerinin tapkisine yol açan konuşmasında, Irak operasyonunun dünyada Kaddafi, Türkiye'de anarauhalefetlideri tarafından hatalı bulunduğunu söyledi. Biçer. "İkisini aynı kefeye koymak elbette mümkün degildir. Ama bunun gerçek nedenini elbette önergenin görüşulmesinde anlayacağız" dedi. Ana muhalefet liderinin görüşmeler sonunda ikna olmasını dilediklerini kaydeden Biçer, "Bu harekâta karşı gibi görunmek çetecilere cesaret vermiştir. Nitekim olaydan sonra partimizin Kadıköy ilçe teşkilan basünuş, bunn yipaniann da PKK'ciler olduğu gazetelerde yazılmıştır" Biçer, operasyonun milletçe sevinçle karşılandığını bildirerek, Meclisin konuyla ilgili bilgi verilmek üzere toplantıya çağrılmamasına gerekçe olarak, Meclisin toplanmasına az bir süre kalmış olmasını ve operasyonun kısa sürüp başanya ulaşmasını gösterdi. DYP Grubu adına konuşan Memduh Yaşa, butün milletin operasyondan dolayı Türk Silahlı Kuvvetlerine şükran duyduğunu söyledi. Genel görüşme isıeğıne olumlu oy kullanacaklannı belirten Yaşa, Dışişleri Bakanı Vihit Halefoglu'nun sözlerinden örnekler vererek, hükümetin, Suriye1 yi işin içinden sıyırmaya çalışan bir tutum içine girdiğini savundu. Operasyonun bütün Meclis tarafından benimsendiğini kaydeden Yaşa, genel görüşme açılmasında geç kalındığını sözlerine ekledi. HDP grubu adına konuşan Ülkii Söylemezoglu, olayın bir polemik konusu haline geürilmemesini isteyerek, hukumetin bu konuda Meclise çok geniş bir biçimde bilgi vermesini istedi. Söylemezoglu, 1983 yılında Irak'a bir operasyon düzenlendiğini de hatırlatarak, "Neden o zaman kantrnameye ihtiyaç duyulmadı? Eşkıya geliyor. vunıyor, gidiyor, biz sonra tepelerine iniyonız. Bu eşkıya Suriye^ de eğitiliyor" diye konuştu. Suriye ile sorunun halledilmesini isteyen Söylemezoglu, bu konunun kapalı bir oturumda görüşülmesini önerdi. SHP grubu adına konuşan Grup Başkan Vekili Seyfı Oktay da, Erdal İnönü'nun operasyona karşı olmadığmı ve askeri harekâtı desteklediğini söyledi. İnönü'nun, Meclisin bilgilendirilmesini ve kararnamenin TBMM'ye getirilmesini istediğini anlatan Oktay, ANAP sözcüsu Hilmi Biçer'in konuşmasını, "Bir Iransfer şampiyonunun konuşması" olarak niteledi. Güneydoğu sorununun ciddi boyutlarda olduğunu kaydeden Oktay, Başbakan Özal'ın konuya yaklaşımım gayrı ciddi bulduğunu ifade ederek, Özal'ın, "Bir kaç yüz eşkıyaya bakıp heyecana kapıimaralım" biçimindeki sözlerini anımsattı. Oktay şöyle konuştu: "Olaya böyle bakan bir iktidardan bu ulusal sonınu çözmeyi beklemek hayal olur. Harekâtla ilgili, Meclisin göriışü alınmalıydı. Hükümetin operasyon yetkisi olduğu halde, neden bu kadar beüemiştir? Çarpıklık, Başbakanın iktkjar tekelciliğindedir. Bölgede etkili önlem almayacaksınız, olayı küçümseyeceksiniz, M eclisi toplamayacaksınız, sonra da askeri harekâta girip, süahlı kuvvetlerin ba? ansından kendinize pay çıknracaksınız. Böyle şe> olmaz" Görüşmelerden sonra, sınır ötesi operasyonla ilgili genel görüşme açılması oybirliği ile kabul edildi. TBMM Danışma Kunılu bugun toplanarak genel görüşmenin ne zaman yapılacağını kararlaştıracak. diye lanımlayıp kuçumsediği (Baştarafı 1. Savfada) de bugün seçim lafı geçince sıtma nö "adameağız" diye seslendıği Demibeti geçirir gibi sarsılan, lehine gör rel sloganı değerini büyük ölçüdeyidüğii her yoruma, her ankete sarılan tirecekti Ne varki, DYP oylan yüzde 20'nin üzerine fırlarsa, işte o zaözal. Başbakan özal'daki ince ayınm man ANAP'ta yavaştan başlayıp gelı, ama büyük değişimleri görmek nel seçime dek büyüyecek erime geriçin Meclis Başkanı Karaduman'm çekleşecekti. Bir yanda ıktidara aday yeni yasama yılının başiaması nede SHP, öte yanda ANAP gövdesine niyle verdiği kokleyl partide bulun keskin Bursa bıçağı saplamaya çalımak gerekirdi. Solgun ışıkların ay şan DYP korkusu, bu ana çizgilerle dınlattığı bahçenin birkaç yerine dö oluşup özal'ı sarsıyordu. ner tezgâhlan kunılmuş, kızaran etin Özal, anketler üzerindeki değerlenkokusu durgun, esintisiz havaya da dirmelerine "PİARSİARğılıyordu. Ankara BeJediyesi'nin kur habudiyar" tekerlemesıyle bir espri duğu orkestra, Amerikan musikisı getirmek istedi. Biraz da alaya aldınin seçkin örneklerini TBMM'nin, ğı anketlere, daha sonra, butün koTürk ulusal iradesmin bir araya gel nuşmalannda ciddi bir veri olarak sadiği kalabalığa sunuyordu. Gözleri rıldı. "Bakm" diyordu. "Bir ay önnizi kapayıp orkeslrayı, çevrede ya cesine oranla SHP'nin oylan düsübancı elçilerle sürdürülen İngilizce yor, biz daha üstteyiz, büyük biziz." konuşmalan dinleseniz, Türk Mec tşine geldiğinde karşıtlarımn silahlalisinin bahçesinde değil, İVashingnna sarılmakta hiç duraksamayan ton'da Beyaz Saray'da, Amerikan Özal, "Bakm" diyordu, "CumhuriUlusal Parkı'r.da bir geceye katıtmıs yet 'bile' şansı bize veriyor»." Hele gibi bir duyguya kapılabilirdiniz bu "bile" sözcüğünü özenle vurguEğer ABD Elçisi Hupe, bu havaya layarak, özenle altını çizerek söylükendini kaptırmışsa merkeze gönde yordu. receği ilk mesaj, "TLrkey is yet a little Biliyordu ki, SHP'nin oy oranı arAmerica" cümlesiyle başlayacak. larsa, DYP oylan yuzde 20'nin üzeTürkiye'nin "küçük bir Amerika" rine çıkarsa, dilediği gibi yönettiği bu olacağı yolundaki rahmetli Bayar' ülkede "bir numara" olmaktan çıkaın ünlü kehânetinin Onceki gece cak, artık korkuyla sinmiş bürokra"urtık" gerçekleştiğini bildırecektı. siye, ANAP oylanna 19S8'e dek ege (Baştarafı 1. Sayfada) karmadı. Evren'in gelişi, sıcağı unutturdu, men olamayacaktı. Bu ruhsal duru veren bu sevgi tam seçim öncesinde Kredinin işleyişi ilginç bir kalıba koşuşmalar, koşturmalar arasmda mu, hemen her cumlesinde sergilivor özal'ın imdadına bir kez daha yetişti oıurtuldu. Devletin ithalatını gerçekCumhurbaşkanı, yarı aydınlık bir du. Döviz sıkıntısına ilişkin çanlann çal leştiren bankalar, ithalata konu olan köşeye konulan koltuğa olurdu. Baş Gerilerdeydim, konuşmalan izli makta olduğu bir sırada Dunya Ban mallann listesini ve 300 milyon dobakan sağ başmda ayakta, ellerini yordum, özal'ın sesini duyuyor, ka kası dünyada pek görulmemış bir ör lardan yapılan harcamalan tek tek önüne kavuşturmuş dur~yordu, labalığın ortasında duran Başbakan'ınek sergiledi. kâğıda döktüler. Bunlar Dünya BanTBMM Başkanı Karadutnan sol ba göremiyordum. Arattı, tartışmanın Yaklaşık iki yıldır Türkiye ile Dun kası'na gönderildi ve Dünya Bankaşında neredeyse hazırolda Cumhuralevlenmesini isteyenler kaptılar be ya Bankası arasında suren "mali sek sı'ithaJattisteUrmi"onaytayarak pabaşkanı 'm izliyordu. Flaşlar patlayıp ni, önüne ittiler. Sanki arenada ars tör uyum kredisi" görüşmeleri, so rayı ödemeye başladı. Böylece Dünsönüyor, koltukta oturan Cumhur lanın önüne bırakılan insanlar gibi. nunda noktalandı. Ama biraz garip ya Bankası, belki de larihınde ilk kez başkam'mn iki yanında, ayakta el Özal, "SHP'yi ayağa kaldıramazsm, nokıalandı. Adı üstünde, "malisek "amacı dışında kullanıian paranın" bağlamış duran Başbakan'la Meclis hiç uğraşma" dedi. özol'la demoktör uyum kredisi" olarak verilen, ya hesabını sormadı. Bu tür durumlarBaşkanı izleniyordu. ratik düzen anlayışımızın ne denli ni sadece "mali sektörde kullarulmasıda kredi kesen, ülke başkentlerine gereken" 300 milyon dolarlık kredi, adamlanm yollayarak her türlü atCumhurbaşkanı Evren, saptanan ayınmlı olduğunu bir kez daha sapbu manzaramn nasıl yorumlanacağı lıyordum. Her şeyi, herkesi bir par mayıs ve haziran aylannda yaşanan raksiyona başvuran, ABD kanallanı birden anlamış olacak ki, yerinden tiye bağlılıkla değerlendiren bir an döviz sıkıntısı sırasında ithalatta kul rıyla siyasi baskı deneyen Dünya layışla, ülkeye demokrasinin bütun lanıldı. Belli birprojeye bağlı olarak Bankası, özal'a duyduğu aşırı hayhemen kalktı. Başbakan'la Meclis Başkanı arasında fotoğrafçılara bak kurallarıyla gelmesini özleyen insan verilmesi öngörülen ve bu biçimde ranlığı nedeniyle, "seçim geldi, böyanlaşmaya vanlan 300 milyon dolarle oldu " dedi ve bir krediyi Türkiyetı. Sonradan küçuk bir masa hazır lar arasındaki uçurum bu sözlerle kredinin "ithalatta nin istedıği yönde kullanmasına izin landı, Cumhurbaşkanı'yla Başbakan başlıyordu. önceki gece Cumhuri lık özal, yanlanna aldıklan Milli Savun yet'i "bile" sözcükleriyle kanıt gibi kuUanılmasına" Dünya Bankası göz verdi. Yıllar önce örneğin Afşınyumdu. Hem de kendi kurallarına Elbistan Santraiı için verilen bir krema Bakanı Yavuztürk'le söyleşiye kullanmaya çalışan, ama Cüneyt Canver'ın anımsattığı gibi düne dek ters düşen bir uygulama olduğu hal dinin, bu santral yerine bir başka başladılar. Karaduman'm eşi oradayde, göz yumdu. "Amacı dışında kul amaç için kullanıldığını öğrendiğındı, bakanlann eşleri oradaydı. Ama gazetemizi "Pravda"diye niteleyen, lanüan kredilerde" şahinleşen ve "bir de, tüm uluslararası kuruluşlan alarbir eksiklik vardı, gözlerin alıştığı birseçimleri önemsemez görünürken "renk"yoktu, Semra özalgelmemiş ll0'lık sonuçlar alacağıyla övünüp daha kredi yok" tehdidi savuran ma geçıren ve "Türkiye'ye artık kredi tl Nedense bir suredır Semra Hanım, şimdi de hiçbir "tahmin"yapamaya Dünya Bankası, 300 milyon dolann yok " diye tepinen Dunya Bankası, bu kez "hayatta olur böyle seyler" dielini ayağını çekmişti bu tür toplan cağını söyleyen, ne var ki, bu ikilem ithalatta kuUanılmasına sesini bile çıyerek sesini çıkarmadı. •• tılardan. Başbakan'la aralarında ki leri ammsatıldığında geçmişte öyle şeyler söylemediğini açıkça vurgulami zaman sürtüşme çıkan "tonton Elin oğlu enayi mi?.. Bunu duyan gazetecüerle" telefonla ilintiler kura yan bir siyaset adamıyla tartışılabiJaponlar hemen Ankara kapısında rak, onların gönüllerini alıp yumu tir miydik? O nedenle sustuk. Oragöıiindüler. Türkiye'ye aynı başlık al(Baştarafı 1. Sayfada) şatarak, önemli bir görevı "bthakkm" da olmayan gazetemizin yazarlan tında, 170 milyon dolarlık, yine "matt surdurdüğü yaygındu Semra Hanım hakkındaki saldırgan sözcüklerine menler kurulunda durumlannın sektör uyum kredisi" adıyla yeni bir ortalıkta görünmeyince, bakan eşle oekçok başbakanı izleyen biri olarakgörüşülebilmesi için bütünleme kredi açmayı önerdiler. Dünya Banri Ondersiz kalmış insanlara özgü ibretle baktık. sınavına katılmış olması yeterli kası'nın da "garantisini" isteyen duygularla, eşlerinin seçim tartışmakoşul sayılacak. Belirli bir ders "Japonlar" bu paranın "başka amaçGenç politikacılar dayanamayıp larını çaresiz dinliyorlardı. larda da kullanılabileceğini" belirteikilemlerini sürekii ammsatıyorlardı. ya da başarı notu kosulu aranCumhurbaşkanı Evren aynldıktan Başbakan da hepsini yalanlıyordu. mayacak. rek, bir önkoşul ileri sürdüler: "ttha sonra, Başbakan Özal daha bir rahatDiyorlardı ki özal'a, "Bir zamanlar latta da kullanabilinmiz, ama 170 Sağlanan bilgilere göre Milli ladı. Çevresini alanlarla seçim tartış benden büyük Allah var derdiniz, Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı milyon dolann tümüyle Japon malmalanna başladı. lannı satın alırsanız..." fimdi ise benden büyük yok diyorMetin Emiroğlu'nun konuya ilişGeç vakit eve geldiğimde, boğucu sunuz~" özal, "Yok, öyle Geçenlerde Başbakan Özal üst üskin genelgesi şöyle: sıcakla ışıklan söndürdüm, son gün söylemedim" diyordu. "Gözleriniz te, "seçim tehditlerinde" bulundu ve "Yiiksekögretim programlanlerde yağmurun ıslatmadığı Karyağ seçim sonrası fincan gibi açılacak" "Eğer biz iktidardan gidersek kredidı sokağına bakan balkonda sigara diyorlardı, Başbakan "Evet, herktsin na kayıt hakkı kazanmış öğren ler gelmez Türkiye'ye" dedi. cilerin mağduriyetiııiıı önlenmesi mı tellendirip kokieyl partinin insan gözü fincan gibi açılacak " diye yaKredilerin seçim öncesinde nasıl lannı, Başbakan Özal'ın davranışın nıtlıyor, ama bu benzetmeyi ANAP'a için 198586 ögretim yılına mahaktığı ve "kredi gelmez" tehdidinin daki zikzakları anımsadım: sus oimak üzere 1011 eylül 1986 bağlıyordu. nereden kaynaklandığı şimdi daha Uzun boyunu özal'ın başı hızasıÖzal, bu seçimde oy yitireceğini ar tarihlerinde toplanacak sınıf öğnetleşmiyor mu? na uzatarak DSP Genel Sekreteri Nu tık anlamıştı. Şimdi bütün gücüyle retmenler kurulunda durumianrı Korkmaz, "Sayın Başbakan, siz maddi manevi her olanakla yitire nı belgelendirmek kaydıyla: den çok oy alacağız" diye yüksek ceği oyiarın sayısını alt düzeyde tut"1Dört dönemde dahil imtiperdeden sesleniyordu. Özal söze çe maya yönelmiştı. Özal erimeliydi, dehan haklannı kullanmış olanlar (Baştarafı !. Sayfada) kimser girmeyi yeğiedi "Sizin tarafta mokrasiyi; anladığımız, inandığımız ve lise ve dengi okulların son sıbölen kim, bölünen kim, belli değil" demokratik kurallan getirecek bir ikİTO endeksine göre perakennıflannda bulunan beklemeli ögdedi. Ama son anketlerde DSP'nin tidar gelmeliydi. Halkın ekonomik de fiyatlar, geçen yılın ağustos SHP oyiannı bölmeye başladığını be sıkmtılannı bir ölçüde olsun rahat rencilerden yüksekögretim prog ayında yüzde 2.3 yükselmiş, 12 lirleyen sonuçlardan memnundu. Kolatacak, halk için düşünecek, halk ramına kesin kayıt hakkı kazan aylık artışlar da yüzde 36.9 olanuşmalar boyunca özal, bir tahtere tan bir ıktidar gelmeliydi. Bizlerin mış olanlann durumlan 1011 rak gerçekleşmişti. İTO Ücretlivalliden inip ötekine bınerek, her şeyı "ayağa kaldırmaya" çalıştığı evren eylül tarihlerindeki sınıf öğretnalıncı keseri gibi kendine yontma buydu, bu düşiın gerçekleşmesi için menler kurallannda görüşüle ler Geçinme Endeksi'nde meydana gelen binde 7'lik gerileme soya çalıştığı izlenimini veriyordu. elden gelen her çaba gösterilmeliydi. cektir. nucu bu yıl mart ayından beri süDSP'nin sol oylan bölmeye başladı Biz, uygar, gerçek demokrasiyi aya2 Yükseköfretirn programına rekli yükselen ve temmuz ayınğını söylerken, lahtere\allinin öteki ğa kaldırmaya çalışıyorduk. Görünenkesin kayıt hakkı kazanmış lise da yüzde 39.5'e ulaşan yıllık ucundaki SHP'nin "geçen günlere ayınm buydu. ve dengi okuUann son sınıf ög ortalama fiyat artışı da yüzde oranla oyUvrınm düştüğünü" büyük Başbakan Özal'a aramızdaki bu rencileri ve birinci madde de ya 35.4'e düştü. mutluluk duyarak, hazlann doruayırımı anlatamazdım. Gece, sigarayı zılı beklemeli öğrencilerin duğunda bir izlenim vererek vurgulusöndurürken, kenıın güney ve güney rumlan sınıf ögretmenler kurulİTO endeksinde önemli yeri yordu. Ne çare, SHP"li milletvekil/ebalısında şimşekler çakıyordu. Son lannda görüşülürken, sınıf geç olan gıda maddeleri fîyatlannda rinin, "Ama Demirel geliyor" diye ra, bulutlar Ankara'nın üzerineyığıl me yöoetrueligiııin 50. maddesin geçen ay yüzde 1.1 gerileme kayseslenişlerini duyunca, asılan yüzündı, aylardır hasrel çektiğimiz yağmur degeleceğe karanlık bakan, DYP'nin de belirtilen yıl sonu başarı or dedildi. Geçen ay İstanbui'da et, başladı. Hafıf serinlığe neredeyse çatyumurta gibi maddelerin fiyatlaoy yüzdesinden ciddi kaygı duyan lamış toprağın kokusu karıştı. Ço/ı talamasuun en az 5 olması ve büçizgiler oynaşıyordu. Kaygısı, kuşkurı yükselirken, balık, taze sebze, lar kimm için çalacaklı, şimşekler ki tünleme sınavı ortalamasının en su doğruydu. Bu seçim, hem sağdamercimek gibi ürunlerin fiyatlaaz 3 olması aranmayacaktır. min başına yağacaktı? ki oy potansiyeline el atan ANAP, rı da düştü. İTO'nun açıklamaBütünleme sınavına girmiş olhem de DYP açısından onem taşıyor Herhalde uygarca yaşamayı, öz ması yeterii sayılacaktır Aynca sına göre geçen ay ısınma gidergürluklerin tadını tarafsız uygulamadu. leri yüzde 1.5 yükselirken, giyim larla sürdurmeyı ana ilke görenlerin 51. maddedeki derslerden başaEğer DYP oylan yüzde 15'in altt başına değil... 28 eylulde oimazsa, bir ve ev eşyaları fiyatları da genel nsız olanlann da sınıf ögretmenna inerse, bu parti dağılıp gidecek, gün. evet bir gün, mutlaka. ama mul ler kunıllannda durumlannın olarak yuzde 8.2 oranında azalbugun "rakibim değil" dı. laka.. göriişülmesi..." Daha üstünden birkaç yıl geçmeden bu anayasanın bazı maddelerinin değiştirilmesini isteyenler çoğalmaktadır. Hele siyaset yasağına uğramışlar, değişmeyi var güçleri ile istiyorlar. Gerçi kendimiz için istemiyoruz diyorlar, ama aslında kendileri için istemiyorlarsa kim için istiyorlar? Şurası bir gerçektir ki, 1982 Anayasası, isteyen ve istemeyenler arasında eşit olmayan koşullar ve ağır baskılar altında halkoyuna sunuldu. Halkoylamasında yüzde 92'nin üstünde onaylanması olağan degildir. Askeri yönetimlerin egemen olduğu ülkelerde oylamalar hep böyle sonuç vermiş, askeri yönetim kalktığında tartışmalar çoğalmıştır. Anayasanın bazı maddelerinin değiştirilmesi konusunda yapılan tartışmalar, demokratlığın bir simgesi gibi görünüyor. Yani 82 Anayasası'ndaki bazı maddelerin kaldırılmasını isteyenler demokrat oluyor, istemeyenler demokrat olmuyor. En çok kullanıian demokrasi sözcüğüdür. Değişiklik isteyen de demokrasi diyor, istemeyen de... Oysa anayasa üstünde bugün bunca konuşanlar, gerçek demokrasiden yana olsalardı, 1961 Anayasası, 1971'de kuşa çevrilirken, 1982'de de yerle bir edilirken böyle mi davranırlardı? En azından birazcık olsun demokrasi savaşımı verirlerdi. 1971'de yapılan değişikliklere çanak tutanların bugün demokrasi yolunda bir şeyler söylemeye hiç haklan yoktur. Ortalıkta demokrasi havarisi gibi dolaşmaları da sahtekârlıktır. 1982'nin demokrasi kahramanları ise, yüzde 8'lik direnme oyunu verenlerdir. Kapatılan eski parti liderlerinden biri, yüzde 8'lik ret oyu sonucu alındığında, "Hadi bu verilen karşı oylar bizimkiler diyelim, solcular nerde? Solcular diyelim, bizimkiler nerde?" demek zorunda kalmıştır. Anayasalar ve onun üstünde yapılan degişiklikler halk için midir? Halk anayasa okur mu? Anayasalar daha çok siyaset adamları içindir. İkinci Meşrutiyet'in ilanından sonra, İttihatçıların ileri gelenlerinden Dr. Nazım'a mı, Bahattin Şakir'e mi, birine sorarlar: "Meşrutiyeti ilan ettiniz, anayasayı getirdiniz. Anayasada neler yazıyor, bilir misiniz? Bir kez olsun yazılı metni okudunuz mu?" "Ne yalan söyleyeyim, okumadım, ama içinde güzel şeyler, millet için hayırlı şeyler yazdığını biliyorum." Bizde anayasayı sular seller gibi ezbere bilen iki kişiden söz edilir. Biri Evren, öteki Demirel... Demirel, 1961 Anayasası'nı sular seller gibi ezbere bilirdi, bu anayasanın boşluklarından yararlanmak için. Evren'in de 1982 Anayasası'nı sular seller gibi ezbere bildiğini söylerler, kendi anayasası saydığı, delinmesini istemediği için.. Acaba ilk anayasayı yapan Mithat Paşa, kendi anayasasını bilir miydi? Öylesine bilmez olmuş, aymazlığa kapılmıştır ki, padişahın siyasetçileri sürme yetkisini tanıyan maddeyi ıska geçmiş, bu maddeden ötürü de sürgüne gönderilmiştir. Anayasalarla oynamak hem kolaydır, hem de zordur. Elinde güç varsa, günün birinde, bir gece radyoda konuşur, anayasayı kaldırır, başa geçer, olur, biter. 27 Mayıs'ta ve 12 Eytül'de böyle olmuştur. Ancak 27 Mayıs, iyi niyetle 1924 Anayasası'nı kaldınp daha demokratik bir anayasayı yerine koymuştur. 12 Eylül ise, 1961 Anayasası'nı (askerlerin getirdiği) rafa kaldırmış, yerine demokratik haklan işçiler ve emekçiler için kısıtlayan bir anayasayı getirmiştir. Son birkaç yıl içinde bunca eksiği gediği görüldüğüne göre, ilerdeki birkaç yıl içinde neler olacaktır? 1961 Anayasası, bazı generaller için (Memduh Paşa) çok boldu; 1982 Anayasası da bazı sivil politikacılar için çok dardır... Peki, millet için? Millet, yüzde 92 oyu hangi amaçla verdi ise, günün birinde de aynı amaçla geri isteyebilir. Günaydın gazetesinde Bekir Coşkun bir anket yapıyor. Demirel'i alkışlayanlara soruyor, 'Anayasaya hangi oyu verdin?' 'Kabul oyu verdim.' Bekir Coşkun azarlar gibi soruyor: "Öyleyse bugün avuçlann patlarcasına ne diye alkışlayıp duruyorsun?" Sade baştakiler değil, halk da yantlırve yanıltılır... ANKARA'dan YALÇIN DOĞAN Universite Enflasyon
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle