17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 EYLÜL 1986 EKONOMİ CUMHURİYET/11 EKONOMÎDE DÎY4LOG OSMAN ULAGAY 1949'da doğdu. Galatasaray Usesi'nden mezun olan Gürsel, daha sonra Fnmsa'da Grenobk Oniveratesi tktisat Fakültesi'ni bitirdi ve Sosyat Bilimler Enstüüsü'nde de öğrenim gOniü. Fnmsa'da Nanterre Universüesi'nde devlet doktoma veren Gürsel, 1980€3 yülannda Istanbui Üniversüesi tktisat Fakultesi'nde Oğretim üyeiiği yaptı Mart 1983te istifa ederek üniversiteden aynlan Gürsel'm yayımlanmış çesitli eserieri bulunuyor. GEÇEN HAFTA SEYFETTtN GÜRSEL lar ABD'nin iç borçlanma açısından ciddi bir sınıra geldiğini gösteriyor. Daha önce zaten dolann aşın değerlenmesinin altında yatan önemli nedenlerden bir tanesi de buydu. Aynca, başlangıçta ekonomik büyümeyi canlı tutmaya yardımcı oldu, fakat aynı zamanda ithalatı da büyük miktarda artırdı. Japonya ile Almanya da ABD'nin baskısına kârşı diyorlar ki, "Bu dev bütçe acıklannı kapatm" Şimdi bu durumda iki sey akla geliyor. Bir tanesi Reagan dönemi ekonomi politikalannın aslında belki de çok büyük bir bedd ödeme pahasma baa sonuçlar eMe ettigi ve Amerika'yı bngünkü borda durunnua getirdigi; Udncisi de, Amerika şu ya da bn şekilde borçlanmasiDi sımriamak zonında kalacağı için acaba önümüzdeki yıDarda ekoBomisi artık bir süre yavaş büyümeye mi mahkum olacak? Böyle bir sora akla gdebilir mi? GÜRSEL Eğer, bu sözünü ettiginiz dengesizlikleri giderecek ortak bir çözüm bulamazlarsa, yani dünya ekonomisi planh bir şekilde idare edilmeye başlanmazsa, bence en büyük tehlike bu. Yani Amerika da yavaş büyür, Amerika yavaş büyüdüğü anda dünya ekonomisi de yavaş büyüyecek demektir. Sonuçta, gelişmekte olan ülkelerin de büyümesi yavaş olacak demektir, ihracatlan sınırh kalacak demektir, dış borç sorunu giderek daha büyük boyutlar kazanacak demektir. Bence, dünya ekonomisini gerçekten tehdit eden en büyük tehlike bu. Amerikan ekonomisi mutlaka belli bir düzeyin üstünde buyümek zonında. Geçen yüdan beri, ÖzeUikle Amerika'mn önderliginde ortaya atdan bu dünya poütikasını bir koordinasyoa içinde yönlendirme fikri de herhalde bn sorundao kaynaklanıyor. Şimdi, üçüncü dengesizlige de bn vesfleyk gehnis oluyoruz. Gelişmekte olan ülkelerin, ÖzeUikle agır dış borç vükü alündaki ülkelerin durumlan nasıl görülüyor geUnen noktada? GÜRSEL Bu sorunun önemli etkenlerinden bir tanesi olan petrol fiyatı 1986 yıhnda bildiğiniz gibi büyük bir düşüş gösterdi. Bu çarpıcı düşüş borç sorununu çok değişik bir şekilde, daha doğrusu borçlu ülkeleri çok değişik biçimde etkiledi. Elbette, büyük petrol ithalatcısı olan gelişmekte olan ülkeler bu büyük düşüşten yararlandılar ve yararlanmaya da devam edecekler. Petrol ithalatcısı ülkeler bu düşüşü dış borç sorununu hafıfletici, belki de çözüme götürücü bir geüşme olarak değerlendirebilir. Ancak bir şartla, bildiğiniz gibi petroldeki düşüş aynı zamanda büyük ithalatçılar olan petrol zengini ülkeleri de ithalatlannı kısmaya zorladı. Ve gelişmekte olan bazı ülkeler de buralarda çok iyi pazarlar bulmuşlardı.Ve ÖzeUikle Türkiye bunlardan bir tanesi. Şimdi, bu pazarlar giderek küçülüyorlar ve bu ülkelere ihracat zorlaşıyor. Bunun bir şekilde ikame edilmesi gerekiyor, ikame edilmesinin bir tek yolu var; geiişmiş sanayi ülkelerinin hızlı büyümesi ve gelişmekte olan ülkelerden ithalatlannı arttırmalan. lşte tam bu noktada başa dönüyoruz. Almanya ile Japonya'mn büyümesi artık bundan sonra ihracata değil, iç pazara dayalı ithalatı arttıncı büyüme olmak zorunda. Amerika ise, ithalatım yavaş, ihracatını hızh artturuı bir büyümeyi gerçekleştirmek zonında. Bunlar gerçekleşmediği takdirde, korkanm ki, petrol fiyatlarındaki düşüşten gelişmekte olan petrol ithalatcısı olan ülkeler yeterince yarar lanamayacaklardır. Türkiye'nin durumunda olan ülkelerin yararlanması da zoriaşacaktır. GÜRSEL Evet, zorlaşacaktır ve büyük bir kayıp olacaktır, bana sorarsanız. Bunun yam sıra, Meksika gibi (ikinci en büyük borçlu) bazı borçlu petrol ihracatçısı ülkelerin durumu zorlaştı. Başta Meksika, sonra Venezüela ve ÖzeUikle Nijerya.. Bunlar ise hakikaten uluslararası finans piyasasının başım ağrıtaıı Ülkeler durumuna geldiler. Bu konuda siz de yazılannızda çok söz ettiniz, belki tekrarlamaya gerek yok, ama şunu söylelebiliriz. Yani dış borç sorunu bir taraftan hafıflemiş gibi görunüyor, ama öbür yandan da bazı büyük ülkelerin, zor durumda olması ve uluslararası finans piyasasının hassasiyetini koruması, bu ülkelerde herhangi bir moratoryum ya da borçlannı ödeyememe durumu çıktığında yeni bir bunalımın u Dolann ipleri Beşler"in elinde 691.50 688.40 Ulagay sordu Gürselyamiladv ÂBD'nin büyümesi yavaşlarsa dünya ekonomisi tendit altına girer Sayın Gürsel, IMF ve Dünya Bankaa'nuı yıüık toplantıian öniimüzdeki günlerde yapdacak ve her yıl olduğu gibi bn toplantılarda dünya ekonomisinin gttncel soranlan tartışılacak. Şimdi, ben size flk olarak şu anda dünya ekonomisiHde dikkati çeken baştaca sorunlar, başbca dengesizlikler hangfleri, onn sormak istiyorum. GÜRSEL Tcşekkür ederim Sayın Ulagay. Ben dünya ekonomisinin çehresini belirleyen üç temel dengesizlik olduğunu düşünüyorum. Bunlardan birincisi, üç büyük sanayileşmiş ülkenin, yani, ABD'nin, Japonya'nın ve Almanya'nın dış ticaretlerinde son 23 yüdır ortaya çıkan büyük dengesizlik. Tabii, bunlar birbirinin nddı dengesizlikler. Ikinci büyük dengesizlik, Amerikan ekonomisinin durumu. Bu ekonominin en önemli temel dengesizliklerden bir tanesi de aşın borçlanma olayı, üçüncü dengesizlik ise, bu bilinen bir sorun, gelişmekte olan ülkelerin dış borçlan ve bu dış borçlanıun bıigün ulaştığı aşama. Isterseniz, bu dengesizliklcri sırayla d e alahm. önce, 3 büyük kaptaüist ölkcninticaretlerindegöralen dengesizlik. Samyoram, burmda ABD giderek büyüyen tkaret açıkları ve cari işlemler açıkian verirken, Almanya ve Japonya'nın büyüyen fazlalar venneye devam ettikleri görülüyor. GÜRSEL Evet. Bu dengesizlik ekonomi tarihine geçecek bir dengesizlik. Çüntü bildiğiniz gibi bir kere 1986 yılında çıkmış bir dengesizlik değil. Son 34 yıldır büyük boyutlara ulaştı. 1985 yılında ABD'nin dış ticaret açığı 125130 milyar dolan bulmuştu. Buna karşılık Almanya 30 milyar dolar, Japonya'nın ise 60 milyar dolara de btüunan ekonomiler arasuıda olması önemini daha da arttınyor. GÜRSEL Elbete. Çünkü tam böyle ekonomilerde, yani tamamlayıcı olmayan, birbirleriyle benzer yapüarda özellikler gösteren ekonomilerde dahi bu mekanizmamn beklendiği gibi yürümeyisi çok ilginç oldu. Şimdi, bu yeni sorun henöz çözümlenemedigiııe göre, yeni çözüm önerileri nder? ÖzeUikle bu olayda zararlı dunımda görünen ABD'nin ne gibi çözüm önerileri var? GÜRSEL Şimdi, ABD hakh olarak şunu söylüyor: Eğer dövizlerin değerindeki büyük oynamalarla bu sorun giderilemiyorsa, Bir önceki hafta 2 markın altına inen dolann hafta başında akibetinin ne olacağı pek çok kişinin temel merak konusu oldu. Dolar karşısında aşın değer lenmenin paniğine kapılan AET'nin 12 üye ülkesi ise, Amerikan parasının daha fazla düşüşünü engeüemek için ortak bir cephe kurma kararı aldılar. Bu karar dolann hafta icindeki hareketine büyük ölçüde egemen oldu ve dolardaki baş döndürücü düşüşü önledi. Böylece hafta başında 2 markın üzerine çıkan dolar hafta boyunca 2.03 Ue 2.05 mark pariteleri arasında bir seyir izledi. Dolar Japon parası karşısında da 155 yen düzeyine yaklaştı. Hafta sonunda dolar New York'ta 2.0528 mark düzeyinde kalarak gelecek hafta için güçlu bir yer elde etmiş oldu. Aynca hafta sonunda sanayileşmiş Batılı beş ülke maliye otoritesinin yaptığı görüşmelerin sonucunun da "Dolann sert paralar karşısındaki değerlerini önemli ölçude etkilemesi bekleniyor. Amerikan Doları" 691 88845 682.30 Dolar (dövlz ahş) nın dış piyasalardaki yükselişi sayesinde içerde de bu paranın değerlenmesi için yeterli zemin oluştu. Nitekim, Merkez Bankası bu yükseliş sayesinde dolann gazına basarak döviz ahş kurunu hafta başına göre 10 liranın üzerinde arttırmış oldu. Serbest piyasa diye bilinen Tahtakale'de dolann genellikle kararsız olarak göriılen hareketi 715 ile 730 liralık bir eksen etrafında dolaştı. Haftanın son gününde dolar Tahtakale'de 728 liradan satıldı. Mark ise 355357 lira arasında takıldı. 22 23 24 25 26 27 Cumhuriyet Altuıı 76 bin lira Altın cephesinde geçen hafta içinde takvim yapraklanna kaydedilecek duzeyde önemli gelişmeler oldu. 24 ayar altının bir gramı 10 bin 400 lira düzeyini vururken, 22 ayar bileziğin gramı da tarihte ilk kez 10 bin liranın üzerinde işlem gördü. Altının gramı ilk kez "dörtlü" rakamlardan, "beşli rakam "lara çıkarken, son aylann en hızh artan diğer bir altın cinsi Reşat da, "altılı rakamlara" doğru tırmanıyor. Reşat Altını dün Kapalıçarşı'da 96 bin liradan satıldı. Reşat ile arasındaki açık 20 bin liraya yaklaşmasına karşın Cumhuriyet Altını diğer ismiyle "Ata Lira" son hafta içinde büyük atak yaptı. Dış borsalarda altının 31.1 gramlık ons fiyatının 443 dolar duzeyine varması sayesinde Kapalıçarşı da biraz spekülatif olmak üzere fiyatlan tırmandırma fır^ satını buldu. Örneğin cuma günü altının onsu New York'ta tek bir gunde 7 dolara varan 76.000 Petrol fiyatlarındaki düşüş, petrol zengini ülkeleri ithalatlannı kısmaya zorladı. Şimdi bu pazarlar giderek küçülüyor ve bu ülkelere ihracat zorlaşıyor. Bunun ikame edümesinin tek yolu, geiişmiş sanayi ülkelerinin hızlı büyümesi ve gelişmekte olan ülkelerden ithalatlannı arttırmalan olacak bunun bir tek alternatifi olabilir. O da dış ticaret fazlası veren ülkelerin iç taleplerini canlandırmaları. ..Yani, önceükle Almanya ve Japonya. GÜRSEL Evet. öncelikle Almanya ve Japonya iç taleplerini geliştirdikleri takdirde ihracatlan azalacak, buna karşıhk ithalatları artacak ve bu arada dış tkaretteki dengesizliklerin giderilme yolu açılmış olacak. Bunun yollan var. ÖzeUikle iç talebin canlanması için bir, kamu harcamalannı bu ülkelerin arttırmalan lazım; ikincisi, faiz hadlerini düşürmeleri lazım. Her ikisini de ABD, bu iki ülke hükümetinden talep ediyor. Ancak, şimdilik bir sonuca varümış değil. Yalnız burada iki ülke arasuıda, Japonya ile Almanya arasındaki bir miktar farklı davranışa da değinmek gerekiyor. Çünkü, Japonya bu öneriyi kabul etmiş durumda. Birkaç gün önce bildiğiniz gibi, Japonya hükümeti 23 milyar dolarhk yeni bir kamu harcamalan paketini yürürlüğe koyacağıru söyledi. Ancak, bu paketin yeterli olmayacağına dair Japon iktisatçılan da az çok görüş birliği içinde, ama en azından bunu prensip olarak kabul ediyorlar ve ilk adımı attılar. Almanya ise diretiyor. Burada ben şunu sormak istiyonım. Son haftalarda gördüğünüz gibi J. Baker gibi ABD yetkililerinin beyanlannm da etkisiyle dolann değer kaybetmeye devam etmesi ve gerek mark gerek Japon Veni karşısuda daha önce öngörülen degerlerin de altına inmesi acaba bu iki ülkeyi Amerika'nın istedigi dogrnltuda davranmaya zorlayabilecek bir neden olabilir mi? Yani faizierini düşönneye, daha büyük ölçüde kamu harcamalannı arttırmaya, iç talebi canlanmaya zorlayacak bir etken olabilir mi? GÜRSEL Bence olabüir. Çünkü herkes bihyor ki, dolar bun Amerikan ekonomisi yavaş büyüdüğü anda dünya ekonomisi de yavaş büyüyecek demektir. Sonuçta gelişmekte olan ülkelerin büyümesi de yavaş olacak, ihracatlan smıriı kalacak, dış borç sorunu daha da şiddetlenecek demektir. Bence dünya ekonomisini tehdit eden en büyük olay bu. yakın bir dış ticaret fazlahğı ortaya çıkmıştı. Bunun üzerine, biraz hatırlatma yapmak istiyonım, 1985 eylülunden itibaren dolarda hızh bir değer kâybı başladı. Bu, dengesizliği gidermek için düşünülmüş bir çözümdü. Dolann düşüşünü zaten 5 büyük ülke hep birlikte tezgâhladılar. Daha önce dolar çok yükselmişti, aşın değerde olduğu kabul ediliyordu. Ve dolar, bildiğiniz gibi Eylül 85Nisan 86 arasında mark ve yen karşısında yüzde 40 değer kaybetti. Beklenen, hetnen olmasa bile hiç olmazsa kısa bir süre sonra yavaş yavaş bu dengesizliklerin azalmaya başlamasıydı. Ancak, bu gerçekleşmedi. Bence, 1986'da yaşanan en çarpıcı olay budur. Neden gerçekleşmedi? Dolar yüzde 40 değer kaybettiği halde, Amerikan dış ticaret açıkları artmaya devam ediyor; Japonya ve Almanya'nın ise dış ticaret fazlaları artmaya devam ediyor. Bu şaşırtıcı gelişmenin birkaç nedenini saptamak mümkün. Bunlardan bir tanesi de bana göre, ilk başta bu kadar aşın dövizlerde değer kaybolması olduğu zaman miktarlar bunu izlemiyor. Yani, Japonya'mn miktar olarak ABD'ye yaptığı ihracat ya da Amerika'mn diğer ülkelerden yaptığı ithalat miktar olarak dövizlerin değerindeki değişmeye hemen ayak uydurmuyor. Birdenbire etkilenmiyor. GÜRSEL Evet. Birdenbire etkilenmiyor. Bunun tabii birtakım özel nedenleri var, ama o ayrıntıya girmeyelim. Etkilenmediği zaman ortaya tabii, ters sonuçlar çıkıyor. Şöyle ki, ihracat miktar olarak biraz azalsa bile değer kaybı, örneğin, dolann değer kaybı daha yüksek olduğu için parasaJ olarak, dolar olarak ifade edildiğinde Japonya'nın ihracatı duşmüyor, aksine yükselmiş oluyor. Tabii ABD ithalatı da gecmişten daha yüksek görünüyor. Bu nedenlerden bir tanesi samyorum, ama uzun vadede denilebüir ki, miktar uyarlamalan değer değişmelerine baskın çıkacaktır. tkinci neden, Japon mallannın ve Alman mallarının yen ve mark olarak fiyatlannda bu ülkelerin bir miktar indirime gitmeleri, böylece rekabet güçlerini konımayı amaçlamalan. Tabii kârlanndan fedakârlık yaparak. Ama, yüksek verimlilik nedeniyle öyle kâr marjlan oluşturmuşlardı ki kârlanndan bir miktar fedakârhk yaparak az çok rekabet düzeylerini konımaya çahştüar; ikinci neden bu. Üçüncü bir neden de, dolann değer kaybından tamamen bağımsız olan bir olay. Biliyorsunuz, önemli bir gelişme oldu dünya ekonomisinde; petrol fiyatlarındaki 22 23 24 25 26 düşüş göstererek 426 dolara inerken, Kapalıçarşı'da dun Cumhuriyet Altını 1.500 lira değerlendirilerek 76 bin liraya çıkarıldı. Ancak yaygın kanı, Kapalıçarşı'nın dış borsalardaki yükseliş eğiliminin, içerdeki talep yoğunluğuyla birleşmesi sonucu fiyatlan spekülatif olarak tırmandırdığı yolunda. Petrol fiyatlanndaki büyük düşüşten Almanya ve Japonya çok kârh çıktılar. Bu ülkelerin ithalatlannda önemli bir tasarruf olanağı çıkması, dış ticaret fazlalannı yükseltici etki yaptı. ABD ise, hem petrol üreten bir ülke olduğu hem de petrol ekonomisinde nispeten küçük bir paya sahip olduğu için bu düşüş ithalatını daha az etkiledi. patlak vereceğini gösteriyor. Dolayısıyla, dış borç sorunu tamamen atlatılmış ya da tehlike hafifletilmiş değil. Şimdi, aşağı yukan tam 1 yıl önce Amerika Maliye Bakanı Baker tarafından ortaya atılan bir çözüm önerisi vardı, "Baker Planı" diye adlandınlan. Bu plan çerçevesinde beklenilen gelişmeler oldu mu bu yıl içersinde? GÜRSEL Olmadı. Çünkü Baker Planı bir kere oldukça küçük hacimli bir plandı. Az sayıda ülkeyi kapsıyordu ve bu planın zaten sorunu gerçekten hissedilir biçimde etkilemesi beklenmiyordu. Ancak, bir de şu var, Dünya Bankası ve IMF'nin yıUık toplantıian olacak, o açıdan belki, Baker Planı ilginç, çünkü yavaş yavaş şunu göniyoruz; uluslararası ekonominin dengelerini gözetmek IMFnin hâkimiyetinden çıkmaya başladı. Bildiğiniz gibi, Dünya Bankası uyum kredileri adı altında birkaç yıl önce yeni krediler venneye başladı. Bu Dünya Bankası'nın yavaş yavaş IMF'nin gözetim/denetim fonksiyonuna sahip çıkmaya başladığını gösteriyordu ve Dünya Bankası bu yolda ilerlemeyedevam ediyor. Bir de buna Baker Planı eklendi. Bu da gösteriyor ki aslında dünya ekonomisine hâkim olan geiişmiş ülke hükümetleri ve onlann yönettiği uluslararası kurumlar tam bir görüş birliği içinde değil. Bence, bu son 12 yılın en ilginç geUşmelerinden bir tanesi oldu. "Uluslararası ekonomiyi dengeli bir biçimde nasıl yönetebiliriz, krize yol acmaksızın bu mümkün olabilir mi ve hangi kunım aracıhğıyla bu yapılacaktır?" Bu sonılara geiişmiş Batılı ülkeler henüz tek ve kesin bir cevap verebilmiş değil. Yani bu hâlâ çok güncel bir tarüşma konusn. Hangi kununlar katılacak, nasıl bir organizasyon içinde yapılacak yeniden tarüşma gündemine gelecek. GÜRSEL Samyorum, VVashington'da bunlar gündeme gelecek. Size bir de şunu sormak istiyonım. Petrol fiyatlanndaki düşüşün dünya ekonomisine daha hızlı büyüme ve geüşme yolunda sagladıgı olanaklardan acaba gereğince yararlanılabildi mi? GÜRSEL Ben şimdilik yararlamlamadığı görüşündeyim. Bundan yararlanmanın temel koşulu, biraz önce de söylediğim gibi mutlaka geiişmiş ülkelerin büyumelerini arttırmalan. Petrol fiyatlanndaki düşüş de onlara bu olanağı sağhyor ashnda. Almanya ve Japonya'nın başı çekmesi gerekiyor. Çünkü diğer ülkeler ÖzeUikle AET'deki diğer ülkeler kendi başlanna bir iç talep canlanmasına gittikleri anda biliyorlar ki, Almanya ile olan ticaretlerinde çok daha büyük açıklar verecekler. Dolayısıyla Ahnanya'nm bunu başlatması lazım; Ahnanya ise, bir türlü buna yanaşmıyor. Bunda da en büyük gerekçesi, enflasyonu tekrar arttırmaktan çekinmesi. Enflasyon yüzde 0, 23 puan artsa ne olur, diyeceksiniz. Çünkü ashnda işsizliğinde çok yüksek olduğu bir ülke, büyümenin artması işsizliği düşürecek, birkaç puan enflasyon bu kadar önemli mi? Buradan da şu gözlemde bulunulabilir. Gerçekten Ahnanlar için enflasyon en büyük fobi. Astanda diger önde gelen sanayileşmiş ülkeler de gaiiba bu petroldeki düşüşten yararianarak enflasyon sorununa öncelik verdiler degU.mi? GÜRSEL Enflasyonunu yeterince düşürmemiş olan ülkeler buna önem verdiler. Türkiye hariç. Bu da doğru olabilir ama dediğim gibi Almanya, Japonya gibi enflasyonu çok düşük olan ülkelerin bundan çekinmeleri oldukça şaşırtıcı. Son olarak şunu sormak istiyonım. Petrol fiyatlannın geleceği konusunda ne diışünüyorsunuz? GÜRSEL 1985 yüının sonunda sizinle yaptığunız bir pazar sohbetinde, petrol fiyatlanndaki düşüşün artık kaçımlmaz hale geldiğini ve orta dönemde yani 2 yıl içinde belli bir çalkalanmadan sonra petrol fiyatlannın 1518 dolar arasında bir istikrara kavuşacağmı beUrtmiştim. Bu düşüncem fazla değişmedi. Bildiğiniz gibi, gerçi petrol fiyatlan bir ara 10 dolann da altına indi, ancak bu geçici bir düşüştü, aşın bir düşüştü. Şimdi, OPEC'teki ortak politikanın ne ölçüde uygulanacağına bağlı olarak yine değişebilir petrol fiyatlan ama, benim beklentim bundan sonra pek 15 dolann altına kolay kolay düşmeyeceği yönünde Çünkü talep yavaş yavaş artıyor ve arz talep koşuUarına baktığımız zamam 2 yıl boyunca petrol fiyatlannın az çok istikrarh bir seyir göstereceğini ve bu istikrarın da bundan önceki fıyat düzeyinin hemen hemen yansma eşit olacağını gösteriyor. Yani 1520 dolar arasında. GÜRSEL Evet. Yani ucuz petrol dönemi daha 12 yıl devam edecek. Ancak, 2 yıldan sonra yeniden büyük dengesizlikler beklenebilir petrol piyasasında. Çünkü, bu düşüş ÖzeUikle petrol sektöründeki yatınmlan bıçakla keser gibi kesti. Bu şu demektir; 23 yıl sonra petrol arzında belki de hiç gelişme olmayacak, buna karşıhk talep yükselmeye devam edecek. Ve yeniden bir talep fazlası ortaya çıkabilecek demektir. Tabii, bu biraz da OPEC'in nasıl bir davranış göstereceğine bağlı. NELER OLDU? Pamukta kurtarma operasyonu , Bolar eylül 1985, nisan 1986 amsında mark ve yen karşısında yüzde 40 deger kaybetti, ama ABD ile Japonya ve Almanya arasındaki ticaret dengesizliği ortadan kalkmadı Dolann bundan sonra yüzde 10 değer kaybetmesi istikmrsızlığı daha da arttıracak. dan sonra yüzde 10, yüzde 20 değer kaybederse, bu sözünü ettiğimiz dengesizliklerin çözülebilmesi mümkün olmayacaktır. Bunu herkes biliyor. Bu istikrarsızlığı daha da artüracaktır, ama her şeye rağmen Japonya ve Almanya'yı olumsuz olarak etkileyeceği için başka nedenlerle bu yola başvurulmaması için, Japonya ve Almanya bugünkü tavrmdan biraz daha taviz verme zonında kalabilir. Bana öyle geliyor ki, ABD dolann değerini biraz da şantaj olarak kullanıyor. Aslında gerçekçi çözüm, dolann daha fazla değerinin düşmesi değil, bu iki ülkenin hakikaten iç taleplerini canlandırmalannda görülüyor. ..Yani, bir nzlaşma noktasında buhışmalan. GÜRSEL Evet. Aynca şunu da ilaye etmekte yarar var. Japonya'da örneğin, konutlann yansı merkezi kanalizasyon sistemi olmayan konutlardan oluşuyor. Yani, ortalama 15 bin dolar geliri olan bir ülke düşunün ve bu ülkenin insanlannın yansı kanalizasyonu olmayan konutlarda yaşıyorlar. Japonya'da hakikaten yapüabilecek birçok altyapı yatınmı mümkün. Aynca biliyorsunuz, Japonlar çok az tatil yapmakla ünlüler, az tüketmekle de ünlüler, Japonya'da bu yönde, bu düzeni değiştirici, ekonomik kültürü değiştirici çabalar görülüyor. Ama Almanya buna şimdilik yanaşmaz. Sözünü ettiginiz ikinci dengesizlik ABD'nin borçlu ülke haline gelmesi konusnnda düşünüien önlemler var raı? Bu kaygı verici bir gelişme olarak degeriendirilebüir mi? GÜRSEL önce çok çarpıcı bir rakam vermek istiyonım. 1983 yüının sonunda ABD tüm dünyadan 106 milyar dolar net alacaklı durumdaydı, 1985 yılının sonunda 120 milyar dolar borçlu duruma düştü. Buna karşıhk Japonya'mn da tam o kadar net alacaklı duruma geçmiş olması çok ilginç. Yani, son 2 yılda gerçekten bu 3 büyük ülke arasında carpıcı yer değiştirmeler oldu. ABD'de iç borçlanma da çok büyük bir hızla geUşti. Gene iki çarpıcı rakam vermek istiyonım. 196080 arasında ABD'de iç borcun artış hızı yüzde 7'dir. Ve o dönemde büyüme de bir hayli yüksekti. Buna karşüık 80 yıhndan bu yana ABD'de iç borçlanmamn artış temposu yıllık yüzde 12, büyüme ise ortalama yüzde 23 civanndadır. Bu rakam Hükümet dünya fiyatlanndaki gerileme nedeniyle darboğaza giren pamuk ihracatına destek sağladı. Pamuk ve pamuk ipliği ihracatında yapılan fon kesintileri kaldınldı, bunun yerine pamuk ihracatında 100 kiloda 170 lira ödenmesi kararlaştınldı. Başbakan largat özal, Ege Bölgesi'ndeki gezisinde, pamuk taban fiyatlanndan ve alımlann agır gitmesinden yakman ureticüerle karşılaşmıştı. Dünya piyasalanndaki fiyat gerilemesi nedeniyle, devletin pamuk alımlannda "büyük zarara" uğradığını kaydeden özal, ihracatı arttıracak önlemlerle, piyasalan canlandıracağı sözünü vermişti. Resmi Gazete'nin dünkü sayısında yer alan karar da bu çerçevede değerlendirildi. Para Kredi Kurulu karan uyannca, Ege ve Çukurova tipi pamuk ihracatından ahnan ton başına 1 dolarhk kesinti kaldınldı. Bunun yerine her 100 kiloda pamuk ihracatı için 170 lira prim ödenmesi hükme bağlandı. Pamuk ipliğinde de benzer biçimde kiloda 1 cent tutanndaki kesintinin kaldınhnası, tonda 10 bin lira ihracat primi tamnması kararlaştınldı. Para ve Kredi Kurulu aynca, buğday unu ihracatında ton başına 10 bin, malt ihracatında ton başına 12 bin, alüminyum folyo ihracaünda da kilo başına 100 lira prim ödenmesini hükme bağladı. Klasik iktisat teorisini tamamen yanhşlayan bir olay yaşandı 1986 yılında. Paranın değerini aşın bir şekilde düşürerek ihracatın arttınlabileceğinin ya da ithalatın kısıtianabileceğinin yanlış olduğu ortaya çdctu Bu, Türkiye açısından önemli bir ders olmak büyük düşüş. Bu büyük düşüşten Japonya, Almanya çok kârh çıktılar, çünkü mutlak olarak petrol ithalatcısı ülkeler. Dolayısıyla, bu ülkelerin ithalatında büyük bir tasarruf olanağı çıktı. Bu da, dış ticaret fazlalannı yükseltici bir etki yaptı. Oysa Amerika gerçi petrol ithalatcısı, ama aynı zamanda petrol üreten bir ülke olduğu için, petrol ekonomisinde nispeten küçük bir paya sahip olduğu için, petrol fiyatının düşuşü ithalatını daha az etküedi. Bu üç nedenden ötürü dolar değer kaybetmesine rağmen beklenilen dengeye yöneliş olmadı. Işte tam bu noktada yeni arayışlar başladı. Simdi, ne gibi yeni çözüm önerileri gündemde bu sıralarda? GÜRSEL Sayın Ulagay, bu yeni çözüm önerilerine geçmeden önce şunu eklemek istiyonım. Klasik iktisat teorisini tamamen yanhşlayan, haksız çıkaran bir olay yaşandı 1986 yılında. Bunun da altını çizmek lazun. Şu nedenle: Bu Türkiye açısından da önemli bir ders olmalı, çünkü paranın değerini aşın bir şekilde düşürerek ihracatın arttınlabileceği ya da ithalatın kısıtianabileceğinin yanlış olduğunu, bunun her zaman yürümeyeceğini gösterdi bu olay. Herhalde bu olayın özeilikJe birbirleriyle daha yakın dözeyler Stnyaüzasyon sistemi Dünya Bankası kredisiyk modernUstirilecek. Dünya Bankası kredisi onaylandı Bakanlar Kurulu, demiryoUannm sinyaüzasyon ve modernizasyonu projesi için Dünya Bankası'ndan sağlanan 197 milyon dolarhk kredi anlaşmasım onayladı. Anlaşma uyannca, Dünya Bankası, demiryollannın dizel lokomotif atölyesi makine ve teçhizatının sağlanması, 740 kilometre uzunluğundaki ana hat yolunun revizyonu için gerekli malzemenin sağlanması ve 700 kJometrelik KayaşÇetinkaya demiryolu hattındaki sinyaüzasyon ve telekomünikasyon sistemlerinin modernleştirUmesi için 168 milyon dolar tutanndaki malzemenin finansmanını sağlayacak. Kredinin kalan 29 milyon dolarhk bölümü ise demiryollannın bilgisayar sisteminin ve işletme kapasitesinin geuştirilmesi ile demiryollan elemanlannın iç ve dış eğitimi programının uygulanması ve Bedirli Bostankaya demiryolu hattının yapımı için malzeme ve teçhizat sağlanmasında kuUanüacak. (ANKA) DESIYAB şirketlerine istekli artıyor ANKARA tFLAS MEMURLUĞUNDAN TASFtYENtN TATİLİNİN İLANI 1986/12 Müflis Numan Tökmel' (Altındağ Plevne Mah. 228Ankara 14282 tic. sicil sayüı)in mal varlığı tespit edilemediğinden 1İK'nun 217 maddesi gereğince tasfiyenin tatiline karar verilmiştir. llan tarihinden itibaren 30 gün içinde masraflar peşin verilerek mal varhğı bildirilerek tasfiyenin devamı talep edilmediği takdirde kapatılacağı ilan ve tebliğ olunur. Basın: 28301 ANKARA ÎFLAS MEMURLUĞUNDAN TASFtYENİN TATİLİNİN İLANI 1986/1 MUfiisler Ahmet ÖztürkM. Behzat Saraçoğlu' (38442 ticaret sicil sayılı Uğurlu Han 54/273 Ankara)nun masaya ait mal varlığı tespit edilemediğinden itK'nun 217 maddesi gereğince hakkındaki tasfiyenin tatiline karar verilmiştir. tş bu ilan tarihinden itibaren 30 gün içinde alacaklılar tarafından gideri peşin verilerek malları bildirilip devamı talep edilmediği takdirde kapatılacağı tebliğ ve ilan olunur. Basın: 28395 Finansman sıkıntısı nedeniyle zor duruma düşen ve DESIYAB tarafından iyileştirilen çok ortakh işçi şirketlerine talipler sıralanmaya başladı. Yetkililerinden edinilen bilgiye göre, banka tarafından desteklenerek iyileştirilen Sinop'daki Söksa, Denizlideki Denizli Cam Sanayii ve NaziUi'deki Köytaş şirketlerine birçok özel sektör kuruluşu tahp oldu. DESİYAB yetkilileri, şirketlerin satışımn düşünüldüğunü bildirerek, şunlan söylediler: "Söz konusu şirkeHer DEStYAB'ın destegiyle ryfleştirildL DEStYAB'm şirketterdeki işürak payı yükseltildi. Ancak bankamn asıl işlevinin sirket sahipttgi olmadıgı göz önünde burendunüarak, şirketlerin yeniden devredUmesi düşünüliyor. Bunun içu de eski ortaklanna şirketlerin hisMİerui yeniden sabn almalan için çagn yapük." (ajL) Gübre doğal gazla üretilecek lstanbul Gübre Sanayi A.Ş. (İGSAŞ) doğal gaz ilettretimyapmaya hazırlanıyor. İGSAŞ yetkililerinin verdiği bilgiye göre, ham madde olarak "Nafta"yı kuUanan Türkiye'nin tek Ure gübresi üreticisi kuruluş olan İGSAŞ'ın, doğal gaza uyarlanmasını Federal Ahnanya'mn Fredrick Uhde firması gerçekleştirecek. İGSAŞ'da doğal gazla üre üretimine geçilmesinin şimdiki üretim yöntemine oranla maliyetleri yan yanya düşüreceğini anlatan Genel MUdür Ersin Soydaner, naftadan doğal gaza geçiş projesinin, daha önce Dünya Bankası'ndan rasyonalizasyon projesi için sağlanan kredi ile finanse edileceğini bildirdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle