22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 EYLÜL 1986 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURİYET/5 İSMAİL GÜLGEÇ Çağdaş Sanat Kuramı / Paul Klee / Çeviren: Mehmet Dündar / Dost Kitabevi Yayınlan / 143 sayfa. NAZAN tPŞİROĞLU Paul Klee'nin sanat dersleri Zavallı Klee! YAYIN DÜNYASINDA SANAT EDEBIYAT HAYVANLAR turgeschichte, s. 305^17). Çeviride "açıkkapalı renk" ya da "açıkkapalı" ya da "renk" diye geçiyor bu öğe ve anlam kargaşasma neden oluyor (s. 19, 20, Paul Klee çağımızın büyük sanatçılanndan biri. Sadece ressam değil, aynı zamanda bir düşünilr de. Klee'nin inancını ve dünya görüşünü bilmeden sanatını anlamak güçtür. Bu bakımdan onun kuramsal yaalannın çok az bir bolümünün de olsaTürkçeye çevrilmiş olması olumlu bir girişim. Klee'nin 18801918 yıllan arasında tuttuğu günce, Bauhaus okulundaki 13 yıllık hocalığı sırasında verdiği dersler ve yine Bauhaus'ta yayımladığı kuramsal yazılan bize onun dünyasına girme olanağını sağbyor. Klee'nin dünyası, karşıt güçlerin çarpıştığı bir dünyadır. Doğan, üreyen, ölen güçlerin oluşturduğu, sürekli oluş içinde bir dünya.. Karşıtlıklar, orneğin iyi ıle kötü, birbirine düşman güçler değildir Klee'ye göre. Bunlar diyalektik bir eşzamanlılıkla "evrenselbütün"ü oluşturan güçlerdir. Evrende her şey belli bir ritm içinde oluşur, çeşitli aşamalardan geçer, yaşam çarkı durmadan döner. lnsan varlığı bu oluşumun, "evrenselbötün"Un bir parçasıdır. O da evrensel dolaşımın içindedir ve evrensel oluşu sürdürür. Yaşamı evrensel bütünlüğü içinde algılama ve bu bütünlüğü sanatta gerçekleştirebilme, Klee'nin daha çok genç yaşlayken ereği olmuştur. "Sanatçı insandır, doğadır. doganın içinde doganın bir parçasıdır." Sanatçı evrensel oluş içinde her şeyin bir "dttn"U ve "Sündi"si olduğu gibi, bir "yann"ı da olacagını ve yaratma süreci sona ermedikçe yaşadığımız dünyanın olduğu gibi kalmayacağım bilir. Eskiden sanat, doğanın sergilediği bitmiş biçimleri verirdi. Bugünıin sanatçısı bunlara bağlı duymaz kendini. Çünkü sanatçının yaratma gücü, evrensel yaratma sürecinin devanudır ve yaratma sürecinin özü bitmiş biçimlerde değildir. Biçimleyici güçler, bitmiş biçimlerden daha önemlidir çağdaş sanatçı için. Bu nedenle doğamn biçimlenmiş olarak gördüğü şeylere derinine, içe işleyen bir gözle bakar. Bakışlarını derinleştirdiği ölçüde, dunle bugün arasında bağlantı kurması kolaylaşır ve kafasında bitmiş bir doğa görünümü yerine, "yaratılış"ın oluş olarak görunümü yer eder. girme olanağı / sağlıyor. Ancak çevirmenin sanat tarihine yabancı olduğunu gösteriyor. Sanatta biçim çarpıtmasını bir benzetiyle açıklıyor Klee. "Sanatçı, içinde yaşadığımız bu çok biçimli dünyayı ugraş edinmiş ve diyeüm ki burada yolunu da sessiz sedasız belli bir ölçüde bulabilmiştir. Gördüklerini, başından geçenleri belli bir düzene sokabilecek durumdadır. Bu dallanmış budaklanmış düzeni, doğa ve yaşamda edindiği bu bilginliği ağacın köküyle karşılaştırmak istiyorum. Sanatçının içinden ve gözlerinden geçen besisularının kaynağı oradadır. Böylece ağacın gövdesine benzetebiliriz sanatçıyı. Besisularının Paul Klee'nin "Balığın Çevresinde" (1926) adlı yağlıboya tablosu. gücüyle zorlanan ve devinen saoluşma, gelişme, ureme gibi iş soyutlanırsa hiçbir şey anlaşıl natçı, gördüklerini yapıta iletir. lev sorunlan üzerinde durur. Iş maz. Hele elimizdeki çeviride ol Ağaç nasıl zaman ve uzam içinlev sorunlannı bir bütün olarak duğu gibi, doğrudan doğruya çe de herkesin göreceği biçimdeele alan sanatçı, nesnelerle bun viri değil de çevirinin çevirisi dört bir yana yayılırsa, yapıt da öyle gelişir." ların bulundukları yer, kök sal olursa deli saçmasına dönüşür. dıkları toprak ve ytikseldikleri Çeviride: "Böylece sanatçunıuzam arasmdaki bağlantılan Anlamadan yapılmış zın çok biçimli dünya ile savaşaaraştıracak ve yerçekimi, yerçecağıru ve bundan aşağı vukan kiminden kurtulma, uçma, yüz"Çağdaş Sanat Kuramı", P. kazançlı çıkacağını varsayahm. me, denge, vb. statik ve dinamik M. Gonlhier'nin derlemesinden Bir gürültü olmaksızın (?) Işte sayısız sorunla karşılaşacaktır. çevrilmiş. Kitabın başındaki kı yeterli, iyi bir yönlendirme ve sa önsözün Fransız okuruna ses düpedüz, görünüş ve deneylerin lendiği göz önünde tutulursa, akışını düzenleme. Ben doğa ve virinin çevirisi belki yeterli olduğu düşünülebi yaşamın nesnelerindeki bu yöneKlee'nin dersleri bu temel dü lir, ama Türk okuruna hiçbir şey lişi, dal budak salış ve kollara şüncelere dayamr. öğrencilerin söylemiyor. Çeviriye gelince: aynlma biçiminde kendini gösden verilmiş biçimleri yineleme Kuşkusuz Klee'nin dilindeki şi teren bu düzeni ağacın yapraklanyla (?) ölçüştürmek istiyorum. Sanatçının içine ve gözlePaul Klee'nin 18801918 rine yayılan özsu, bu bölgeden arasında tuttuğu günce, akar (hangi bölge?) Sanatçı böylece karşımıza gövdenin duruBauhaus okulunda verdiği muyla çıkar. Ve nasıl dünyada dersler, Bauhaus'ta yayımladığı ağaç dalı aynı anda değişik yönkuramsal yazüar, bize onun lerde çiçek açıyorsa yapıtta da aynı şey olur." (S.17). dünyasına / \ KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇ AK ıraz bir imantm . dır. Ohooo. B<,\\ fu anda dunyamn snöağımk ırvanyb 8i dt bıraz unuikanlık Var bende. gun Unuikanhk ha/ Rsıl dur! Bıraz timıni unufobthrim Odabışı kafam f«ş aıbi Çgundur \\•>•• f't> u7" d . . Çok kOMİK in^anim PİKIVİK PİYALE MADRA 4BLA, Y / B1>İJ>UMCE A^^SA SAŞINA TAM BEŞ DE COCUSUM OLACAKAMS BEŞ ÇOOJKLU BİB MEMUüf BİR FALC) GEUAİŞ, İA \ ÇAUŞACAK . % Işlev sorunlan Doğacı sanat, bitmiş biçimlere baktığı için, yüzeyde kalan bir doğa araştırmasına dayanıyor, anatomi, perspektif bilgisi, vb. ile yetiniyordu. Nesnelerin dış göTünüşlerinden "daha fazla" olduklannı bilmek, yeni bir doğa araştırması gerektirir. Yüzeyden derine yönelen bu inceleme, lerini değil, yeni biçimler oluşturmalarını ister. Bu dersler kuramsal bilgi düzeyinde kalmıyordu. Bu bilgiye dayanarak yapılan biçim oluşturma uygulamaları ağırlıktaydı. Bunun dışında, öğrencilerin çalışmalarını düzeltirken onlarla kendi yapıtlan üzerinde söyleşiyor, türlü açıklamalar yapıyordu. Weimar'dan karısma yazdığı bir mekıupta, "... GrafikJe uğraşıyorum, resim yapıyorura, derslerimi düşünüp hazııiıyorum, hepsi bir arada. Çünkü bunlar bir arada yüriitülmezse hiçbiri yürümez" diyor. Bu bakımdan Klee'nin dersleri, acıklamalanndan, öğrencilerine verdiği ödevlerden ve bu bağlamda yaptığı konuşmalardan irselliği ve anlatım özelliklerini koruyan bir çeviri yapmak kolay değil. Ama anlaşılır bir Türkçeye çevirmek de olanaksız dçğil. Çevirinin anlamadan yapılmış olması, çevirmenin sanat tarihine pek yabancı olduğunu gösteriyor. Burada yanlış dökümü yapacak degilim. Sadece yazılardan birinden aldığım bir iki örnekle yetineceğim. (1) "Tonalite" deyimini Klee ton farkı, yani açıkkoyu karşılığı kullanır. Çizgi, yüzey, açıkkoyu ve renk, biçimlendirmenin temel öğeleridir Klee'nin sanatında. Derslerinde tonaliteyi siyahbeyaz ve renkli olarak ayrı ayrı ele alır (Das Bildnerische Denken s. 421430; Unendliche Na Başka bir yerde: "Böylece dünya görüşüyle salt sanat uygulamasını bağdaştırmada belki başanlı olabilirim" yerine "Bu durumda nesnelerin felsefı görünüşünün, sanatın dokunulmazlığı ile birleşmesi, iyi bir sonuç sağlayabüir." (S.29). Klee sözlerini şöyle bitiriyor: "Tasarılarımızı gerçekleştirmeye gücümüz yetmiyor, çünkü bizi taşıyan halk yok. Ama biz bu halkı arıyoruz. Bauhaus'ta işe başladık. Orada her şeyimizi, nemiz varsa verebileceğimiz küçük bir toplulukla, bir ortakhkla işe başladık. Daha fazlası elimizden gelmiyor." Çeviride: "... Bauhaus'ta iyesi olduğumuz, her şeyimizi verdiğimiz bir toplulukla işe başladık. Artık yaratamıyoruz." (S.29). Zavallı Klee! Acaba Bauhaus'ta her şeyini verdiği için mi daha 1924'te tükenmiş? 1) "Çağdaş Sanat Üstüne". Klee'nin 1924'te Jena'da verdiği bu konferans, ilk kez 1945'te bu ad altında yayımlanmıştır. Benteli, Bern. HIZU GAZETECİ NECDET ŞE\ Bu torhışmalardan tüm apdrtman etkilemr. Kâbei Mükerreme 'd£n yeni dönen Hason dmça'y/o konsı dınsel ve korşıcinsel imanlanna yonefik; bu kuÇürleri duydukço ölüp öiüp dirilirlcr. 4ma bu a ya/n/zca tkı (cîşi etkrilenmez = uüueuyia Yayın Raporu ADIYLA YARAU Fîkret Demirağ'ın şiırteri / Su Yayınevi / 88 sayfa. İlk şiir kitabı 1960 yılında yayımlanan Kıbrısh ozan Fikret Demirağ'ın on ikinci şiir kitabı "Adıyla Yaralı." Demirağ, "Adıyla Yarah"da, içinde yaşadığı toplumun sorunlanndan yola çıkarak, "evrensel banş"a duyduğu özlemi dile getiriyor. Bir de "Şu Müthiş Savaş YıJlan" adlı bir aru romanı bulunan Demirağ'ın şiirini yine kendi şiirinden oğrenebiliriz: "Benim şiirim / demir dövmekle şarkı söylemek arasında bir yerdedir / babam öldüğü gün / yurdum kanadığı güo / sevdam bir çavlandan aşağı / uçup gittiği gün / kopan sevineimin filmini / bunlu yaşamın sık sık kopan Filmini / koptuğu yerden / şiirin ve umudun sesiyle yapıştırıp / öğrendim bu dünyada ' yaşamayı ve şarkı söjlemeyi." yüzlülükten iğrenmeyi, insanın insana kulluk etmeden yaşamasını öğütler," diye yorumluyor. İşte A. Kadir'in Türkçesinden Ha>r>am: "Yeryüzü padişahlann, krallann olsun / Cehennem kötü insanın olsun, cennet iyi insanın / Tanrıya toz kondurmamak meleğin işi olsun / temizlik cennet kapıcısının işi / Kim ne olursa olsun / sevgili bizim olsun tek / canı canunızın olsun." ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACI ÜMİVERSÎTELI Karikatürle YOK taşlaması Y ö k n a m e / Sönmez Yanardağ ve Muammer Kutbaş'ın karikatür albümü / 80 sayfa. TURGUT ÇEVtKER Milli Güvenlik Kurulu'nun 5 Kasım 1981'de onayladığj Yüksek öğrenim Kanunu, üniversitelerin özerkliğini ortadan kaldırdı. Uygulamalar, kısa sürede yüzlerce öğrenciyi, onlarca öğretim üyesini kıyıma uğrattı. Üniversitelerde bilim üretilemez oldu. YÖK, basında kıyasıya eleştirildi. Hâlâ savunanlar da var, muhalifleri olduğu gibi. YÖK'e ilişkin eleştirel kitaplar, broşürler yayımlandı. Bunlara bir de karikatür albümü eklendi: "Yökname." Henüz YÖK şemsiyesi altında öğrencih'ğini sürdüren iki genç karikatürcü, Kotbaş ile Sönmez'e ait bu çalışma. Üniversitelerde bastınlan muhalefetin acemi de olsa genç ve cesur sesi! Albümün arka kapağında kısa bir metin var: "Bu kitabımızı, yıllarca her türlü zor koşullara göğüs gerip, üniversite sıralannda dirsek çürüten, yine de YÖK'ün gazabından kurtulamayıp üniversitelerden atılan ve tüm engellemelere karşın hâlâ okuma mücadelesini sürdüren arkadaşlanmıza; gerçek birer aydın olan ve YÖK'ün gerici tutumuna karsı olduklan için görevlerinden alınan hocalanmıza adadık." Albüm, Sönmez'in otuz yedi, Kotbaş'ın otuz iki ve ortak beş olmak üzere toplam yetmiş dört karikatürden oluşuyor. Samsun'da çizilmiş, Istanbul'da basılmış bir taşra albümü. "Yökname" çizerleri, Gırgır etkisiyle yetişmişler. Az sayıda yazısız karikatüre yer vermişler. Sayfalann kimine "güzel", "nefis", "çok güzel" gibi notlar düşmüşüm. Ama bunlar, daha çok espriden kaynaklanıyor. Karikatür, bir çizgi sanatıdır. Bu nedenle estetiği gözardı etmek yanhş olur. Hele şematik bir karikatür anlayışıyla, ikinci adımı bile atmak olanaksızdır! Eleştirilecek yanlan bir yana, Anadolu'da öğrencilikle karikatürcülüğü inatla sürdüren; üstelik böyle muhalif yergilere imza atarak kendi zamanlarına tanıklık eden Kotbaş ile Sönmez'i yürekten kutlamak gerekiyor. RADYODA PROGRAM YAPIMI Yazan: Doç. Dr. Aysel Aziz t Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu Yayınlan / 170 AĞAÇ \AŞKEN EĞİLİR KEMAL GÖKHAH sayfaTelevizyonun bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de ileri bir uygulayım olarak çok geniş yığınları etkilemesine karşın, radyo yine bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de işlevini koruyan güçlü bir araç. Kitabın yazan Aysel Aziz'in de vurguladığı gibi, ülkemizde yirmi yıllık bir BUGÜNÜN DİLİYLE öğrenim geçmişi olmasına karşıHA YYAM hk, radyo yayıncılığı, programYenileştiren: A. Kadir / Say Ya cılığı konusundaki yazılı kayyınlan / 127 sayfa. naklar çok az. Doç. Dr. Aziz'in "Radyoda Program Yapımı" A. Kadirin iik kez 1964'te ya adlı çahşması ise, beş yıl doğruyımlandığı kitap yedinci basımı dan uygulama, on beş yıl da kuna ulaştı. Aynı yöntemle Mevla ramsal ve uygulama deneyimlena ve Tevfik Fikret'in şiirlerini rinin sonucu yirmi yılda ortaya TARIHTE BUGUN ML'MTAZ ARIKAN de bugünün diliyle söyleyen A. çıkan, bu konuda ilk Türkçe kiKadir, on ikinci yüzyıl ozanını, tap. SÖZLÛKTE. TÛRÜNÛN İLK ÖRNEGİ "Hayyam, insana önem verir. 1709'DA BUGÜN,UNLÜ İNGİÜZ YAZARI SAMuBL JOHNİnsan özgürlüğüne önem verir. VMARSIZ PENELOPE 5OH DO6DU. JOHHSON;OYUN, MAKALB,ELEŞnRİ,ROAlçakgönüllülüğu, olduğu gibi Yannis Ritsos'un Şiirleri / ÇeviMAN VEŞİİR YAZACA<,AMA EN ÇDIC,UAZlRLiyACAgörünmeyi, fikir ve vicdan özren: Cevat Çapan / Broy Yayın61 SÖZUJfOJEmMNACAIcriR.KEAJPi TÜRÜNÛN gürlüğüne bağlanmayı. yiğit bir İLK ÖRHEĞİ SAyiLACA/C OLAN 2 CİLTUK *A PfCTTyürek taşımayı, >alandan ve iki lan / 134 sayfa. Çağdaş Yunan şiirinin büyük ozanı Yannis Ritsos'u kapsamlı bir yaklaşımla dilimize getiren bir kitap "Umarsız Penelop*." Kitapta Cevat Çapan ve Chrysa Papandreou'nun Ritsos incelemeleri, ozanı değişik açılardan tanıtıyor okurlara. Yine Cevat Çapan'ın yılların imbiğinden birer birer süzülüp gelen Ritsos çevirileri, bizlere yauıızca Ritsos'un değil, "şiir"in tadını da iletiyor. Kitapta, ozanın "Umarsız Penelope" adlı yapıtından seçme şiirler, "Kavafis İçin On İki Şiir"i, "Tanıklıklar" şiirleri ve son dönem şiirleri yer alıyor. Ritsos'un yaşamının çeşitli dönemlerinden fotoğraflar ve ozanın desenleriyle butunleniyor kitap. ONAZV OF rHe ENGUSH L*NGUA£E*(İNGİUZ DİLİ SÖZLÛĞÜ), SEtde rajjic YOĞUU gm ÇAUŞMADAU SONM TISS'TE 8A£ILACA£,23OO SAYFADA SOBİN eSLİMEYİ KAPSfyACAjaue. SÖZLUKTE ^ELJMELEJVN ANLAMLARI 18 Eylül 1936 CUMHURİYET KİTAP KULÜBÜ'NDEIN HABERLER AYES EN ÇOK SATAN KİTAPLARI DENEMEİNCELEMEAN1BELGE 20.8.1986 17.9.1986 Sıra 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 Kod. No. KHafeın Adı / Yazan Bin Tanık / Erbil Tuşalp Tank Sesiyle Uvanmak / Hasan Cemal DCışunuyorum Oyteyse Vurun / llhan Selcuk Bin İnsan / Erbil Tuşalp BağımsızlıkSosyalızm Aybar ile Söyleşı / Uğur Mumcu 152.368 Demokrası Korkusu / Hasan Cemal 117.189 Sancılı Yıllar / Hikmet Çetınkaya 005.007 Nızamiye Kapılarında / Sacıde Çekmecı 087.048 idamın Günluğu / Osman Balcıgıl 027.059 Görulmuştür / ilhan Selçuk 038.029 152.350 027.034 117.053 117.194 Y/tZ/lD/S/ GİBİ, yAZARiMSO/VJ M OJLLANIUÇ ÖtSNEKLERİ VE&L£C£XTİ. SAMUBL I0HN£OtJ,rA2ARLIGININ YAM SIRA, KOHUŞMACIUĞtYLA PA ÜH YAMCAKT1G. Sa^da, Johnson'u, yakın doeHarı GoldStniH) ve 8oc*/eirie. Mıhe Tarernası'nch ko*uşarkçjı göruyorsunuz.. Hyatı 2.625^ 2530880945 50 YIL ÖNCE CUMHURİYET Dr. Şarkonun gemisi kutubda battı Kopenhag 17 (A.A.) Buraya gelen bir telgrafa göre "Pourguoi Pas" admdaki Fransız kutub gemisi, Faxa körfezinde kâin Stramfjord açıklarında kazaya uğramıştır. Dalgalar, Izlanda sahillerine yirmi bir cesed atmıştır. Bunlardan bir tanesi kutub keşiflerinden birinci Charcotya aiddir. Hayatta kalmış yegâne kazazede olan bas tayfa Eugene Gouidec, şiddetli bir fırtına dolayısile "Pourguoi Pas"nın 18 Eylül Reykjanese tornistan etmiş ve sonra yolunu kaybederek saat 5.30 da karaya oturmuş olduğunu beyan etmiştir. Deniz pek ziyade dalgalı olduğundan tahlisiye sandallan kullanılamamıştır. Kopenhag 17 (A.A.) Grönland şubesine saat 20.30 19361986 840^ 2.530525660630840^ da Grönlanddaki Skoresbüsunddan gelen bir gelsizde "Pourguoi Pas" ismindeki Fransız istikşaf gemisinin çarşamba günü Izlanda açıklannda tamamen kayboiduğu ve tayfasının, bir kişi mHstesmi olmak üzere, bğU^ bUdirilmekıedir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle