15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET / 10 (Baştarafı 1. Sayfada) sı'nda 79. Sokakia kesiştiği köşede sabahları saat 10'a dek karınca gibi insan kaynayan bir kahvaltıcı dükkânı var. New York'taki birçok kahvaltıcı dükkânı gibi, bunun da sahipleri Yunan asıllı Amerikalı. 79. Sokağa kıvnlıp 100 metre kadar ilerleyince Yunanhlann işlettiği kahvaltıcı dükkânı kadar göze carpmayan binada, Amerika'daki 3 milyon Yunan asıllının ruhani lideri yaşıyor ve çalışıyor. Türk kamuoyunun çok yakından tanıdığı Başpiskopos Yakovos. Yakovos, 1911 yılında tmrozda (Gökçeada) doğmuş. 12yaşına gelene dek üç yönetim görmüş, yaşamış. Osmanlı, Yunan ve yeni Türkiye Cumhuriyeti. Çocukluk, ilkgençlik anıları bu fırtınalı döneme ait. Yıllarca hararetli bir Türkiye aleyhtarı olarak ün yapan Yakovos, "Tiirkiye aleyhinde sert çıkışlar" yaptığını inkâr etmiyor, ama "Ben Yunan Cuntası'na karşı da miicadele verdim" diyerek Türkiyeye karşı özel bir husumeti olmadığıru anlatıyor. Gümüşsuyu Askeri Hastanesi'nde yerine getirdiği askerlik göreviyle ilgili anekdotlar anlatıyor. Yıllar Yakovos'un yüz çizgilerini bozamamış. Atina'da Imrozlu Rum kızlarının güzelliği dillere destandır. Eğer Yakovos gibilerse, Imrozlu Rum erkekleri de güzel insanlar olmalı. Yakovos'un düzgün yüz çizgileri yılların olgunluğuyla beslenmiş. Türk Yunan ihtilafına da, beraberliğine de tanık 75 yaşında bir insan olarak ömrünün son dönemecine geldiğinin psikolojisi içimie ilişkilere bir damga vurmaya istekli. 1960'Iann başında Papa 23. John ile Ortodoks Kilisesi adına Hıristiyanlığm 1000 yılı aşkın ihtilafını müzakere etmiş olmasından güç alarak Türk Yunan ilişkilerine de katkıda bulunmayı arzuluyor. Aynca bunun "Bttyiik baglüık duydugu Patrik Atjıenogaras'ın anısına bir manevi borç olduğunu" ekliyor. HABERLERİN DEVAMI 5 TEMMUZ 1986 Ifokovos: TürkYıınan sorunu için geçmiş yıllara oranla bir Uslup farklılığını sezmemek imkânsız. Bunda Andreas Papandreu'nun ABD'de uyandırdığı rahatsızlığın ve "Helen kökenli" Amerikalılar arasında bir konsansüse dayanpıamasının da etkisi olsa gerek. Aslında Papandreu'nun ABD'de ne kadar rahatsızlık yarattığı da kuşkulu. Yakın tarihe dek ABD'nin Atina BUyükelçisi olan Montaegle Stearns'e sorarsanız, "Amerikalılann anti Amerikanları nasıl oluyorsa, Papandreu da öyle anti Amerikan." ABD'deki Yunanlılar Türk Yunan ilişkilerinde ne ölçüde etkili olabilirler? Sorunun cevabı Başpiskopos Yakovos'un ağzından şöyle veriliyor: "Yunanlılar burada 3 milyon. Çok etkili olabilirler. Ama onlar için önemli olan Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunlardan çok Patrikhane'nin durumudur. Ornegin ben eger ABD'deki Yunanhları Türkiye'ye karşı ateşlemek istesem, bunu ancak dini sorunlar üzerinden yapahilirim. Amerika, bir dini bloklar iilkesidir. Italyanlar (Amerikalılar) ttalya için savaşmazlar. Almanlar ve İrlandalılar, Almanya ve trlanda uğrunda savaşmazlar. Yunanlılar da Yunanistan için savasmaz. Esas olan mensup olduklan dini topluluktur, kiliseleridir." rumlu müdürü Anthony Day'e bu gösterilerden etkilenip etkilenmeyeceklerini sorduğumuzda, dudak bükerek "Gösterilerden etkilenmek mi, hıh" diye tepki gösteriyor. Ancak, iki gün sonra San Francisco'da elimize aldığımız Los Angeles Times gazetesinde Ermenilerin tepkisine neden olan başmakale için özür niteliğindeki bir yazı hem de Anthony Day'in yönettiği sayfada yayımlanıyor. Los Angeles'taki ünlü UCLA (Kaliforniya Üniversitesi) da Osmanlı tarihi dersleri veren Prof. Stanford Shaw Ermenilerin evini bombalamaları sonucu artık bu konuda ders vermiyor. Kaliforniya'da Ermeni şiddeti sonuç alabiliyor. Bu şiddeti yönlendiren Taşnak Partisi. Kaliforniya'dan binlerce mil uzakta, Massachussets eyaletinde Boston'daki Ermeni Zoryan Enstitüsü'nde enstitünün yöneticileriyle görüşüyoruz. Harvard Üniversitesi'ne yaya 1015 dakika ötedeki enstitü Ermenilerin Amerika'daki başhca dokümantasyon ve araştırma merkezi. Burada rastladığımız Ermeniler, Los Angeles kaldınmlarında izlediğimiz militanlara tavır itibarıyla hiç benzemiyorlar. Akademik bir üslupla konuşuyorlar. Türk akademisyenleriyle bir araya gelip tartışmaktan söz ediyorlar. Ancak aynı Boston'da, Boston Globe gazetesinde Ermenilere ters gelen bir okur mektubu yayımlattığı için geçici görevle Bostonıın yanı başındaki Cambridge'de yaşayan bir Türk akademisyeni Hüseyin Vural ölüm tehdidi üzerine ölüm tehdidi alıyor. Gemiyî apar topar sattık (Baftarafı I. Sayfaıiu) yakaladım' diyorsun, onun için sen rahat ol, benim sana yapacağım bir yardım varsa, başka mevzuda ben sana yardım edeyim" diyor ve bu yardımın "teknik" olacağını vurguluyordu. Mengenecioğlu Büyük Şelçuklu'nun "kaçırılır gibi gittigi" yolundaki sorumuza "Kaçınlv gibisi var mı yahu, gemiyi ben istediğim saat, İstediğim gün, istedigim dakika kaldınnm. Kaçırılır gibisi var mı, onları siz yakıştırıyorsunuz" diyerek yanıtladı. GAZETEYE İLAN MI VERECEKTtM? Mengenecioğlu, tankerin satılacağı yolunda bir ihbarın olması halinde gümrük yetkililerinin olaya el koyacaklarına ilişkin soruyu "Yahu.. şimdi... şimdi... Ben yurtdışına gidip de satacagım, gemiyi iade edecegim diye söylemek mecburiyetim var mı?.. Ben bunun teşvik uygulamadan müsaadesini almış nuyım, ne vapacağım yani... Cumhuriyet Gazetesi'ne, Hürriyet Gazefesi'ne, Milliyet'e ilan mı verecegim 'Gemiyi götürüyorum, bilmem ne yapmaya' diye, yapar mısın sen, sana sorayım" diyerek yanıtladı. Mengenecioğlu, bazı sorularımıza şu cevapları verdi: Tankeri satmaya gölürüyorum diyerek teşvik belgesini iptal ettirmek için ne zaman başvurdunuz? UM Gemiyi satmadan evvel. Ne zaman? UM Teslim etmeden evvel, gemiyi teslim etmeden evvel, müsaadesini aldım, çünkü müsaadesini almazsan adam gemiyi almaz. Limandaki kaydını sildirmezsen gemiyi kimse almaz. Ayın on beşinde teşvike başvurdunuz, belgenizin iptalini istediniz, aynı gün tanker Çanakkale'den geçip uluslararası sularda demirledi ve 17 gün bekledi. Teşvik Uygulama Başkanlığı, ayın 29'unda size cevap verdi ve belgenizi iptal etti. Teşvik Uygulama Başkanlığı areştırma yapmaya kalksaydı ve bu aylarca sürseydi, siz tankeri daha ne kadar zaman orada tutacaktınız? UM Bilemiyorum ki ne kadar bekletecektik. Burda gemiyi sekiz ay beklettik. Burada niye bekletmediniz de orada 17 gün beklettiniz? UM Yahu... Şimdi, sen benim yerime koy kendini, müracaat ediyorsun, gemiyi işe tuttum diyorsun, "Olmaz", al "Olmaz", kredi ver "Olmaz", onu ver "Olmaz", bunu ver "Olmaz", hiçbir tanesi "Olmaz". Dışardaki de diyor ki "Ver benim paramı, vermezsen başka gemilerini tutuklarım" diyor. Benim gemilerim dışarda dolaşıyor. Sana müsaade verdiği zaman ne yaparsın, tutar mısın daha, benim yerime koy kendini. Bir engeli yoksa tutarım, on yedi gün burada veya orada beklemesi fark eder mi? Benim için fark etmez. UM lkisi birden fark etmezse tutmazsın, hemen kaldırırsın gemiyi. Sizin açınızdan bilemiyorum. UM Benim açımdan şu; ben müsaadeyi aldım, götürürüm, çıkarırım gemiyi dışan. Yani burası güvenceli değil mi? UM Güvenceli meselesi değil, bu müsaadeyi almışım artık. Almamışsınız. UM Hangi müsaadeyi? Sefer izni almışsınız, fakat gemiyi iade izni almamışsınız. UM Tamam, tamam, sefer izni aldımsa gemiyi kaldınnm, çıkarırım arkadaşım, tutmam artık. Uluslararası sularda tutmakla bizim sularda tutmak arasında fark var mı? UM Yarın öbür gün, bu verdiği izni değiştirirse ne olacak? Bundan mı çekiniyorsunuz? UM Şimdi ben sana başka şey söyleyeyim, benim elimde Ditaş'la yapılmış anlaşma var, dcmiş ki "Benim bu gemiye ihliyacım var. Ben kullanacagım, ama gemiyi ben sefere sokarsam kullanacagım" diyor, bu şu demek, sen gemini ona bağlıyorsun, o sana hiçbir şekilde bağlı değil. Bir ay, iki ay, üç ay bağlısın, seyri isterse yapacak, hiçbir masrafa katılmayacak, bir kuruş vermeyecek, ama sen ona bağlısın, bu tuttuğu sandal değil ki, 400 bin tonluk gemi. Büyük Selçuklu, 17 gün uluslararası sularda bekledi. Teşvik Uygulama Başkanlığı, teşvik belgesini iptal elmeseydi yoluna devam edecek miydi, yoksa Türkiye'ye geri mi dönecekti? UM Bak şimdi kardeşim, bu adamın, bu geminin borcu var. Bunun tcşviki kaldırılmasa, etmese, bilmem ne yapmasa, adam gelecek, gemimizi tutacaktı. Tutarlardı ve satarlardı. Sattıkları zaman, açık arttırmayla haraç mezat gittiği zaman, fiyat aşağı olursa borcun bakiyesi istenecekti. O günün şartları içerisinde anlaşmak ve gemiyi iade etmek durumu vardı. Anlaşmaya girmediğin takdirde bu gemiyi alır, satar, kalan borcunu ister. Ondan sonra gemilerimizi Marmara'dan dışarı çıkaramazdık. Haa diyorsanız ki Mengenecioğlu döviz kaçırır, bilmem ne yapar, onu yapmanın bin türlü yolu var bu memlekette. Yani gemiyle, bilmem neyle olmaz bu işler, onunla da olur ama bin tane yolu var, bunlann daha rahat yolları var, işitiyoruz, görüyoruz, kaldı ki bugünkü rejim bu kadar serbest bir rejim. Tankeri alırken hiç ödeme yapılmadı mı? v UM Hiç ödeme yapılmadı. Nasıl aldınız? UM Buradaki gemileri gösterdik. Gemiyi aldığımızdan beri hiç para ödeyemedik. Gemiyi biliyorsun, apar topar zor şartlarda alındı. Apar topar alındı, apar topar satıldı en son dakikaya kadar ben bu gemiyi satmak istemedim. Pırıl pırıl gemi. Yani, yine de bizim şirketin kârı, geliri, öbür gemilerin durumu, devletle olan durumumuz filan olsaydı, yine burada "süs" diye tutardık belki, bugün daha fazla para kazanırdık. Bu böyle yani, bazı şeyleri değiştiremezsin. Uğur Mengenecioğlu Ditaş'ın yük, Devlet Planlama Teşkilatının kredi vermediğini öne sürerek şunları anlatıyordu: "DPT'nin kredi vermemesi için bizce bilinen hiçbir sebebi yok. Bütun şartlar uyuyordu, ama uygun görmediler ve kredi vermediler. Uygun görmemeleri için sebep de yoktu. Ditaş ise çok düşük fiyatlar önerdigimiz halde bize yük vermedi. Daha önce 15 dolara taşıdığımız petrol için çok düşük fiyatlar önerdik üç beş dolara kadar indik, yine de yük vermediler. Büyük Şelçuklu'nun satılması Türkiye için kayıptır. Ne yapalım yani, gidip de herkesin önünde aglayalım mı? Bu geminin Türkiye'ye, Türkiye'nin bu gemiye çok çok ihtiyacı var, lütfen sattırmayın mı diyelim. Biliyorsun bu gemi için ortalık altüsl oldu, her taraf." Uğur Mengenecioğlu "Bu gemi için ortalık altüst oldu" derken özdağlar olayını anlatmaya çalışıyordu, ancak bu konuda konuşmaktan kaçınıyor POLİTtKA VE OTESİ MEHMED KEMAL İşkence Gerçeğine Eğilmek Yakında ölen Arjantinli yazar Julio Cortazar bir yazısında şöyle yakınıyordu: "Arjantin'de insanlar her gün ortadan kayboluyor, kaybolanlardan en küçük bir haber alınamıyor. Artık sokak ortasında insanlar öldürülmüyor. Sayısız kurbanların cesetleri görülmüyor. insanlar ortadan kayboluverlyor. Şill ve Arjantin hükümet leri, onları destekleyen komandolar kaybolanların başına gelenlerden habersizmiş gibi görünüyorlar." ölme, öldürülme, kaybolma olayları Güney Amerika'da cuntaların egemen olduğu ülkelerde artık olağan sayılıyor. Hele askeri yönetimlerde kimse kimseden haber alamıyor, kimse kimseye haber veremiyor. işkence, işkence ile ölüm olağan sayılıyor. Bize gelince, olağanüstü bir dönemden yeniden çıkmaya çabalıyoruz. Biraz özgürlük, biraz serbestlik göründüğünde işkence altında inlemiş olanlar her şeyi açıklamaya davranıyorlar. Bir ülkede böylesine yaygın işkence söylentileri yayılmaya başladı mı, üstünde clddiyetle durmak gerekir. Nitekim ilgili makamlar bu yaygın söylentiler üstünde bir ölçüde durmaya başlamışlardır. Ama bu davranış istendiği ve özlendiği kadar değildir. Çünkü işkenceyi olağan sayan bir zihniyetin kırıntıları hâlâ bazı çevrelerde egemendir. Bunlar işkenceyi yadsımıyorlar, ama üstüne de, gereken ciddiyette gidemiyorlar. İşkence konusunda Cumhurbaşkanlığına bağlı 'Devlet Denetleme Kurulu' işkenceler, daha açık bir anlatımla 'insan hakları' üstüne bir rapor hazırlamıştır. Böyle bir raporun hazırlanması bile olaya nasıl bakılması gerektiğini vurgulamaktadır. İşkence görenler ortamı uygun bulduklarında nerede, nasıl işkence gördüklerini açık açık söylüyorlar. Işkencenin kendisinl bırakın, anlatılışı dahi dinleyeni dehşete salıyor. Anlatılanlar uydurulamaz. Yaşanan bir gerçeğin uygun ortamda dile getirilişidir. Bazı sorumlular söylenenleri yalanlıyor. Bu davranış, suçu ve suçluyu bilip de dışarı vurulmasım saklama eğilimidir. Hem işkence yapılacak, hem de üstünden zaman geçince anlatılmayacak... Bunlar, "Kol kırılır yen içinde kalır" diye düşünenlerdir. Kol kırılınca nasıl yen içinde saklanabilir. Günün birinde kolu kırılan elbette kolum kırıldı, şunlar kırdı diyecektir. Sözüne, işkenceyi yadsıyan sorumlulardan bin kez daha çok inanılan kişiler gördükleri işkenceleri bir bir sıralıyorlar. Bugün birçok hapishanede işkence hücreleri vardır. buralarda insanlar aylar değil, yıllarca inildiyorlar. Selimiye'de yattığım günlerden bilirim, belli işkence yerlerinde işkence gördükten sonra buraya getirilen kolu bacağı kırılmış, kafası gözü şişmiş, yerinden kımıldayamaz durumda kişiler ortada dolaşırdı. Gardiyan sayılan bir asker her akşamüstü alay eder gibi 'işkence gören var mı?' diye sorardı. Kimse de çıkıp, 'Ben işkence gördüm' diyemezdi. Çünkü bunun bir formalite olduğunu bilirlerdi. Bugün de dergilerde, gazetelerde işkence görenler, nasıl işkence gördüklerini anlatıyorlar. ilgili makamlar bunu suç duyurusu sayarak üstüne gereken ciddiyetle gidiyorlar mı? Adllye Bakanı, gazetelerde çıkan haberler karşısında 'ciddi' saymıyoruz' demekten öteye gidemiyor. Bir kez de ciddi say da, üstüne üstüne git be mübarekl.. Doğu Perinçek bir parti başkanıdır. Geçende, gördüğü işkencelerin türlerini sıralayarak bir dergide anlattı. Doğu Perinçek de mi gerçek dışı konuşacak, yalan söyleyecekl.. ö ğ retmenler, öğrenciler, işçiler, sendikacılar, artık birer birer gördükleri işkenceleri açıklıyorlar. Bunun üstüne gidildiği zaman işkence ile gerçekten mücadele ediliyor demektir. Var mı, yok mu işkence diye işkilli davranılırsa, var mı yok mu tartışması yapılırsa, konuya gereken ciddiyetle eğilinmiyor demektir. Kim olursa olsun işkence üstüne ciddiyetle eğilenler ortaya çıkarabilirler. Ikircikli davrananların niyetlerinden de şüphe edilir. Dışarda da, içerde de itibar yitirilir. Devletmemur kavgası ABD'de bu kuralın dışında davranmaya eğilimli bir kesim varsa, o da galiba Ermeniler. Amerika Ermeni Meclisi (Armenian Assembly of America) Başkanı Barry Zorthian ile NVashingBarry Zorthian, Amerikalı Erton'un Türkiye Büyükelçiliği'nin çok yakınındaki önemli otelle menilerin sosyolojik özellikleririnden birinin lobisinde sohbet ni anlatıyor. Ermeniler, Ameriediyoruz. Zorthian, "soykırım" ka'ya değişik dönemlerde gelın tanınmasını öngören tasarının mişler. kongre gündemine alınmamasıİki ana blok, lkinci Dünya Sanın Türkiye hesabına bir başarı vaşı öncesinde ve sonrasında gesayılabileceğini ama buna aldan lenlermiş. llk kuşak yerleşip mamak gerektiğini çünkü bu işin Amerikan toplumunda yer edinpeşinin bırakılmayacağını söylü mekle önırünü geçirmiş. tkinci yor. Aynı konunun her sene or kuşak artık Amerika'da yönetim "Türk ve Helen ulusları yal taya atılacağını, bu meselenin sa kademelerine tırmanmaya başlanızdır. Latin değil, Slav degil, ts dece Ermeniler ile Türkiye ara dı. Işte Kaliforniya Valisi Dökkandinav değil. Birbirlerine sında olmadığını, Ermenilerle meciyan, işte Başkan Reagan'ın mahkumlar.. Hayalci degilim. 1982 yılındaki bir genelgesinde konuşmalannı kaleme alanlarSorunu çözmek çok uzun zaman "soykırım"ın söz konusu olma dan Ken Hacikyan, işte Beyaz Ister. Arkanuzda 9 ytizyıl var. dığını bildiren ABD Dışişleri Ba Saray sözcülerinden Edward Ama sorunlar hemen çözülme kanlığı arasında olduğunu be Ce'rciyan. Bunlara bir de 60'lar se bile diyalog olabilir." lirtiyor. sonrasında Beyrut'tan göç edenleri eklemek gerekiyor. Şiddet Başpiskopos Yakovos iyimserZorthian'a göre bugunlerde faktörü ve Ermeni toplumuna liğini koruyor. Turgut Ozal ile. ABD'de her kesim kendi etnik Andreas papandreu'nun Davos' . kökenlerini yeniden canlandırdı dinamizmi aşılayan da Beyrut'ta karşılaşmaları onu yüreklen ğına göre Amerikalı Ermenilerin tan son 20 yılda gelenler. dirmiş. "Istlhbaratıma göre ey Amerikahlığının Amerika taraAma artık Amerikan ErmeniIttlde ya da öniimiizdeki sonba fından kabulü için Dışişleri Ba leri aşılanmış durumdalar ve harda bir araya gelebilirler" di kanlığı'na "tükürdüğünU Amerikan toplumunun yapısı ve yor. Ama geçmişle ilgili hatırla yalatmak" yani "soykırım"ın ya özellikleri nedeniyle Türkiye için dıkları Yakovos'u ihtiyatlılığa pıldığını Amerikan kararı haline sürekli bir başağrısı olabilecekitiyor. "Karamanlis bana Ecevit getirmek gerek. Bu Ermeniler ler. ABD'deki Yunanhlarla diyain çok olumlu olduğunu, tekrar için moral bir mesele. log kurmak zor değil; ErmenileTbir araya geleceklerini söylemişle aynı tür bir diyaloğu kurmak Aslında Ermeniler ABD'de ti. Olmadı" diye iyimserliğine ise kolay değil. zor günler geçiriyorlar. Reagan ilişkin ihtiyat payını hissettiriyor. Ermenilerin Türkiye'ye karşı yönetiminin 24 nisan "soykınm" PATRİK OLMAYACAClM bu yıl bir siyasi başarı elde edekurbanlannı anma günü olarak Yakovos TürkYunan ilişkileri ilanı öngören tasarıyı arkalama memelerinde Barry Zorthian'a ne, bir diyaloğun başlamasına ması Kaliforniya'nın Ermeni Va göre en önemli paylardan biri Büyükelçi Şükrü Elekdag'a ait. katkısını, en etkili biçimde nasıl lisi Dökmeciyan'ı bile kızdırdı. "Çok saldırgan, çok aktif bir büyerine getirebilir? Çok söylenti Tıpkı Reagan gibi bir Cumhuriyükelçiniz var" diye konuşuyor. si yapıldığı gibi, Istanbul'daki yetçi olan Dökmeciyan, San Patrikhane'nin başına geçerek Francisco'da konuşuyor vc "Biz "Burada bir Türk lobisinin lemellerini attı. Aynca kongrede mi? Patrik olarak mı? ler için babalanmız, dedelerimiz, Kesin bir dille konuşuyor: teyzelerimiz, amcalanmız ve kar Ermeni yanlısı tasarının engel"Patriklik kesinlikle söz konusu deşlerimiz olan 1.5 milyon kişi lenınesinde başrolü oynadı." degil. Burada Amerika'daki nin anısı, 70 yıl once vatanların ELEKDAĞ VE HAYDAR Rum Ortodoks Kilisesi'nin ba da katledilen bu insanlann anı SALTIK şında daha iyi katkım olur. Pat sı zihinlerimizde olanca gücü, Oysa "Türkiye'ye sempalisi rik olmak ve Türkiye'de vasamak yüreklerimizde olanca ağırlıgıy olan" Pentagon, "Türkiye'ye İçin 20 yıl önce olsa miicadele la duruyor. Bu nedenle hüküme lıasım" Ermenileri rahatsız eden timizin bu anma gününde bizleederdim. Şimdi önemi yok." Elekdağ'dan hiç de hoşnut değil. Pentagon koridorlarında (belki Geçen yaz Türkiye'ye gelişi re katılmaması beni yaralamışDışişleri Bakanlığı'nda da) şu anyankı uyandırmıştı. Patrikliğe tır" diyor. da Bern'de büyükelçi olan emekli "talip olmadığını" kesinlikle ifaDökmeciyan, Reagan'm adını de ettiğine göre, Türkiye'ye gel anmadan suçu Dışişleri Bakan Orgeneral Haydar Saltık'ın ismi kulaklara fısıldanıyor. VVashingmeyi artık aklından geçirmiyor lığı'na yüklüyor. Türkiye'ye karşı muydu? kullanılabilccck hiçbir t'ırsatı ka ton'da ideal bir Türk büyükelçisi olabileceği düşüncesiyle. Ya da "Turist olarak gelmek için çok çırmıyor. Lx>s Angeles'a gidiyor "Türk dostu" Amerikan yetkiliyaslıyım. Eğer TürkYunan ilişki ve Yahudilerin Simon VViesentleri, geçmiş tecrübelerine dayaleıine bir bizmetim olacaksa gel hal Merkezi'ndeki Holocaust'u narak Haydar Saltık'ın da "kenmek isterim" karşılığım veriyor. Anma Günü törenlerinde konudilerinin sadık dostu" olarak Ve ekliyor, "Türk vatandaslığı ia şuyor. Amerikan insanını kolay de edilirse gönlüm de daha ferah etİcileyebilecek duygusal bir ton davranacağına güveniyorlar. olur." da, sesi titreyerek, "Bu yüzyılın Türkiye'yi Washington'da her Başpiskopos Yakovos, geçen soykınmlan görülmemiş bir vahkim temsil ederse etsin, lkinci yıl Türkiye'ye gelmiş olmaktan, şetle yapümıştır. Önce Ermeniler Dünya Savaşı sonrasında AnkaGökçeada'yı ziyaret etmekten çile Çekmiştir. llolocaust sırasın ra ile VVashington arasında olumemnun. Turgut özal'dan sita da daha sonra Yahııdiler ve en şan dostluk ve ittifak, tehlike alyişle söz ediyor. Özal'dan olum son olarak Kampuçyalılar." tmda sayılmaz. Ama Türk Yulu söz edenler arasında ABD'denan ilişkileri, Kıbrıs, Ermeni faWashington'da ve New York'ki Yunan lobisinin örgütü AHE ta "soykınm kurbanı" olmayı aliyetleri, Ortadoğu ve Körfez'e PA'nın liderleri de var. AHEPA kimseyle paylaşmak istemeyen ilişkin Amerikan beklentileri ginın Washington'daki merkezin Yahudi lobisi, Ermenilerle ittifabi sancılarla, sürüp gideceğe de Başkan Gabriel ve yönetici benziyor. ka pek hevesli değil ama Ulkenin Manialas, geçen yıl Türkiye'ye en büyük eyaletinin valisinin kigeldiklerinden söz etmişler ve şiliğinde güçlü bir temsilci bulan Washington ve Türkiye'de Baş Ermeniler bu konuda başarı kaybakan Ozal ile yaptıkları temas detmemiş de değiller. Dökmeci(Buştarafı 1. Sayfada) ların olumluluğunu vurgulamış yan, Los Angeles'da Hoşgörü sik gönderen öğretmenlerin ise lardı. özal'ın ABD'deki Yunan Müzesi kurulması için 5 milyon sınavlara giremeyeceklerini belobisinden Yahudi lobisine dek dolarlık fon çıkartıyor. Bu mülirttiler. olumlu bir görüntüye sahip ol zede lkinci Dünya Savaşı'nda ölBüyükerşen, Bakanlıkla üniduğunu not ediyoruz. dürülen 6 milyon Yahudi ile 1.5 versite arasındaki anlaşmazhğın, milyon Ermeni sürekli anılmış AHEPA yöneticileri Gabriel bakanhk daire başkanının, üniile Maniatas, bize ısrarla öncelik olacak. versite öğrenimini hizmetiçi eğile Amerikalı olduklarının altını tim programı gibi görmesjnden Ermenilerle Yahudiler arasınçizmişlerdi. "Ama Helen kökenli da ittifak arayışı çabalarının Erkaynaklandığını belirterek, olduklarının, Helenizmin bilin meniler hesabına olumlu sonuçCumhuriyet'e yaptığı açıklamacinde Amerikalılar." sında şunları söyledi: larından biri Holocaust Memo Türkiye ile Yunanistan ara rial Council (Yahudi soykırımı"Milli Eğitim, Gençlik ve sında Amerikan askeri yardım nı Anma Konseyi)'da iki ErmeSpor Bakanlığı, Hizmetiçi Eğilarında 7'ye 10 dengesinin gö ni üyenin yer alabilmesi ve bu tim Dairesi Başkam'nın sebep zetilmesi ABD'nin stratejik çı kuruluşun Ermeni soykırımınolduğu 'yükseköğrenim harcı karlarına denk düşmeyebilir. O dan da söz etmeye başlaması. alınıralınmaz' kargaşasmda Bazaman Yunanistan'ın istedigi gi Kuruluşun başkanhğını nüfuzlu kanlıkla aramızdaki ihtilaf hebi 7'ye 10'un korunmasından mı yazar Eli Wiesel yapıyor. nüz çözülmüş değildir. Bakanyana çıkacaksınız; yoksa ABDlıktaki bazı yöneticiler, harç kaKurunrsal düzeydeki gayretlenin çıkarlarını önde tutan Ame rinin yanı sıra Ermenilerin ne denunlannı kendi yorumlarına görikalılar gibi karşı mı çıka rece aktif olup insan unsurunu re işletmek arzusundadırlar. Kacaksınız? nunlar, mükellefleri tespit sokağa dökebilmelerine ve böyetmiştir. Bu duruma göre, öğretManiatas yanıthyor: "Bu den lece bir baskı unsuru yaratabilmen bir yüksek öğretim öğrengelerin korunmasını Helcnler öy diklerini Los Angeles'te tanık cisidir. Ve de harç mükellefidir. le gerekli gördüğü için destekle oluyoruz. ABD'nin en çok satan Bu harcın alınmaması karannı, mekle yükümlUyiiz." 3. gazetesi durumundaki Los ne üniversite olarak biz, ne de AHEPA yöneticileri Türk Angeles Times'da Ermenilerin bakanhk bürokratları verebilir. soykınm iddialarının gcçerliliğini Yunan ilişkileri konusunda kısa Kaldı ki, öğretmenlerimiz bunun vadede hiç iyimser gözükmek is sorgulayan bir haşmakale yayımbilincinde olarak harçlannı ödelanması üzerine, kent merkezintemiyorlar. Helen kökenlerini sık mekte idiler. Ancak bakanhk deki gazete idarehanesi önünde sık ifade etmelerine karşılık daire başkanının bir üniversite Türkiye aleyhtarı ve Yunanistan sürekli Ermeni gösterileri yaöğrenimini hizmetiçi eğitim güdümünde de gözükmekten ya pılıyor. programı gibi görmesi, göreve na değiller. AHEPA liderliğinde Gazetenin başyazılardan so Okuyan öğretmene harç sanın 146. maddesini değiştiren 30 Arahk 1982 tarihli 2771 sayılı carpılması sonucu bulunacak ra yasa ile ödenecek aylığın hesapkaııı memurlara ödenecek aylık lanmasında yakacak yardımı da ücreti belirler." göz önüne alındı. Yasa "memurBuna göre, örneğin 12/1 dere lara ödenecek aylık ile her ay cesindeki bir memurun gösterge ödenmekte olan yakacak yardıınının net tutan toplamı eger assi 230 ve katsayı 18 ise, alacağı gari ücretin altında olursa, arabrüt tutan 4.140 lira olacaktı. 1967 yılından itibaren gerek daki farkı devlet tazminat olarak ciddi biçimde işçiler için asgari öder" hükmünü getiriyordu. ücretin saptanması gerekse meGetirilen hükmün 1982 Anamur maaşlarının reel olarak gil yasası'na aykırı olduğu öne sütikçe düşmesi, sonuçta çok sayı rülüyor. Bu iddiayı yapanlara göda memurun aylığının asgari üc re, 1982 Anayasası'nın 55. madretin altına inmesine yol açtı. Bu desi ücret ile sosyal yardımları durum 1961 Anayasası'nın 45. ayn ayrı göstererek, bunlann birmaddesinin özüne ve anlamına birlcriyle ilgili olmadığı konuters düştüğü için önlem alınma sunda açıkça hüküm getiriyor ve sı gerekti. asgari ücreti tanımlıyor. Ulusu Bunun sonucunda dönemin hükümetince çıkartılan yasa ise, hükümeti, asgari ücret altında anayasaya ragmcn sosyal yardıücret alan memurların durumu mı, ücret içinde kabul ediyordu. nu anayasaya uygun hale getirÇıkan yasa ile asgari ücret almek amacıyla müdahalede bulu tında aylık alan memurlar bir denarak, 8 Ekim 1973 tarihinde, 8 ğil iki kez kayba uğradı. örneğin sayılı KHK ile 657 sayılı yasanı 1983'te yine 12/1 derecesindeki nın 146. maddesine şu fıkrayı bir memur göstergesi 425, katsaekledi: yısı ise 34 olduğu için brüt aylık "Bu yasa gereğince memurla tutan 14.450 lira oluyordu. Asra ödenecek aylık tutar, İş Yasa gari ücret ise o tarihte brüt 16.200 liraydı. Devletin anayasası gereğince işçiler için saptanan asgari ücrel tutanndan az olması ya göre her ay bu memura 1750 halinde, aradaki fark memurun lira tazminat ödernesi gerekjrözlük haklarını ilgilendirmeksi ken, Ulusu hükümetinin getirdiği zin, devletçe tazminat olarak yeni yasa hükmü ile, o tarihte ödenen net 6 bin lira yakacak kendisine ödenir" 8 sayılı KHK uyarınca, aylığı yardımı ücrete katıldı, böylece asgari ücretin altına düşmeye memurun alacağı 1750 lira fark başlayan memurların karşı kar ödenmedi. Memurların ikinci şıya kaldıkları haksızlık önlendi. kaybı ise, Ucret içinde gösterilen Buna bir örnek vermek gerekir yakacak yardımının, memurun se, 1980 yılı başında 12/1 dere emekliliğinde alacağı emeklilik cesindeki bir memura, gösterge ikramiyesinde kayda alınmamasi 360 ve katsayı 25 olduğundan, sı ile ortaya cıktı. bunların çarpım tutan 9 bin lira Kısaca devlet, memur çalışırödeniyordu. Asgari ücret o tarih ken yakacak yardımını "ücret" te 10 bin lira olduğundan, arada içinde değerlendiriyor, memur ki bin liralık fark devlet tarafın emekli olduğunda ise aynı yakadan tazminat olarak aynca me cak yardımını "sosyal yardım" mura veriliyordu. Söz konusu olarak yorumluyordu. memurlara o tarihte verilmekte Ulusu hükümeti tarafından çıolan 3.600 liralık yakacak yardı kartılan ve asgari Ucret altında mı da doğal olarak, ücretten ba aylık alan memurlara tazminat ğımsız biçimde ödeniyordu. ödenmesini önleyen yasa ile, bu ANAYASAYA İLK DELİK durumda olan 450 bin civannda12 Eylül harekâtından sonra ki memurun 43 ay boyunca yönetime gelen Ulusu hükümeti ödenmeyen tazminat miktarı 212 döneminde, 657 sayılı yasanın milyar lirayı buluyor. 146. maddesine, gerek 12 sayılı Aylık içinde kabul edilen net KHK ve gerekse 12 Şubat 1982 yakacak yardımının özal hükütarih, 2595 sayılı yasa ile bazı de metince brüt yakacak yardımı ğişiklikler getirildi. Getirilen de olarak kabul edilmesinden sonğişikliklere karşın, yasa hüküm ra 450 bin memura ödenmeyen leri, özünde korundu. tazminatlann ayük toplamı 5 Bu arada kabul edilen 1982 milyar lirayı, yıllık toplamı ise 60 Anayasast'nın 55. maddcsiylc, milyar lirayı aşıyor. ücret, sosyal yardım, emek ve asBugün ise asgari ücretin bile gari ücret konusunda "Ücret altında aylık alan yarım milyoemeğin karşılığıdır.. Devlet çalı na yakın memurun haksızlığa şanların yaptıkları işe uygun bir uğramasına yol açan yasalar ücret elde etmeleri için ve diger "anayasaya aykırılık" iddiasıyla sosyal yardımlardan yararlanma mahkemelik. ları için gerekli önlemleri alır.. Mahkeme bu savı doğru buAsgari ücretin saptanmasında lursa, konu Anayasa MahkemeUlkenin ekonomik ve sosyal du si'ne götürülecek. Kabul etmezrumu göz önünde se, memurlar anayasaya ve yasabulundurulur" hükmü getirildi. lara aykırı olarak asgari ücretin 55. madde ile açık biçimde ücret altında aylıklannı almayı sürdüile sosyal yardımların, ayrı mad recekler. Konu Anayasa Mahkemesi'ne gidip de Anayasa Mahdeler olduğu vurgulandı. Ancak Ulusu hükümeti "As kemesi Ulusu ve özal hükümetgari ücretin altında aylık alan lerinin çıkardıkları yasaları iptal memurlara" ödenen tazminatın ederse o zaman devlet bu mebüyük miktar tuttuğunu düşüne murlara ödemediği tazminatları rek, bu ödemeyi durdurulabile ödemek zorunda kalacak. cek yol aramaya başladı. Sonuçta, anayasanın açık hükmüne karşın, Ulusu hükümeti döneminde çıkarılan ve 657 sayılı ya (Baştarafı 1. Sayfada) hatırlattı. Çalışmalarını Erzurum'da sürdürcn Evren, dün depremden zayenı başlayan müsteşarlık menrar gören Narman, Oltu, Horasuplanna yanlış bilgi aktanlmasan ilçeleriyle Şekerli, Muratbasından kaynaklanmaktadır. ğı ve Kutlutaş köylerinde incelemelerde bulundu. Helikopterle Anlaşmazhğın sınav arifesinde önce Narman'a giden Evren, buçıkartılmış olması bir şanssızlıkrada Atatürk anıtının açılışında tır. Ancak üniversitemiz, Milli yaptığı konuşmada Atütürk'ün Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı Hizmetiçi Daire Başkam'nın Türk milleti için yaptılannın heykeline bakıp anlaşılamayacağını, öğretmenlere duyurduğu genelbunun için ilkelerinin ve ideallegeden, öğretmenlerimizin haksız rinin iyi bilinmesi gerektiğini yere zarar görmelerini önlemek söyledi. için gayret sarfetmektedir. Söz konusu genelge nedeniyle harcını Oltu'dan sonra Horasan'a gezamanında yatırmayan öğretçen Evren, deprem yöresinde menleri, yetkimizi kullanarak ve yaptığı incelemclerdc dert dinleMaliye Bakanlığı'na karşı sodi, sorunlann çözümü için ilgirumluluğu üstlenerek, sınava allilere talimat verdi. Evren'in yamayı kararlaştırdık. Ancak bu nına yaklaşan genç ve yaşlı yurtöğretmenler yine de yükseköğretaşlar, işsizlikten, konutsuzluknim harçlannı ödemezlerse, sıtan ve yoksulluktan yakındılar. nav kâğıtlannın değerlendirilmeBu arada görevliler ve gazetecisine ve ikinci dönem kayıllarının |er aracılığıyla kendisine iletilen yenilenmesine imkân yoktur. yüzlerce dilekçede "aş, iş ve ev" Aynca bu öğretmenlere ikinci istendi. Cumhurbaşkanı Evren, dönem başında ders malzemeleaynca Horasan hükümet binasj rinin gönderilmesi de mümkiın önünde 10 milyon liraya yaptırıdeğildir. Harçlannı tarihinde yalan Atatürk anıtını açarken, tırmayanlar, şimdi yatırmaya de"Bazıları şöyle diyebiliyorlar: vam ettikleri takdirde, bu öğret'Efendim Atatürk heykeline bu menlere faiz uygulamast da yakadar para sarfediyoruz. Bunun pılmayacaktır." yerine başka bir şey yapan/.' Biz, Atatürk'e çok şeyler borçluyuz. Biz, aradan asırlar da geçse AtaNüfus kâğıdımı kaybettim, türk'ü unutmuyoruz" diye hükümsüzdür. MENZER konuştu. ÖZÇELtK (Baştarafı I. Sayfada) ÇALISANLARİN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞtPAL "Az maaş nedeniyle" S o r u : Serbest çalışan bir diş hekimiyim. BagKur'un 11. basamagında 1986 temmuzunda bir yılım ve 55 yaşım dolmuş oluyor. 1965 yılı başında itibaren 3 yıllık bir sosyal sigortalılıgım mevcut. Gözlemlediğim ve araştırdığım kadanyla, arzuladığım emeklilik şartlannın, birçok mesleklaşım hem mevzuat bilmiyor, hem de az maaş nedeniyle ilgilenmeyip, "ileride düşünürüz" diye erteliyorlar. Hatta 58 yaşında bir meslektaşım "muayenehaneyi kapatamam, emekli olmak için 60 yaşını doldurmam lazım" demiştir. Ancak, 3165 sayılı yasaya göre 55 yaşını dolduran emekli olsa da muayenehanesinde çalışabiliyor. Bu şartlara göre; 1 Memur diş hekimlerindeki röntgen yıpranma müddeti, serbest diş hekimlerinde de emeklilik süresinden indirilehiliyor mu? 2 Tabip sınıfı 3 ay okul, 15 ay yedeksubay olarak O hizmet etügime göre, emekli aylıgı oranı 'o 2 arttıgı söyleniyor. 11. basamaktan emekli olursam maaşta ne kadar fark eder? 3 Üç yıl daha bekleyip 12. basamaktan emekli olursam daha rasyonel mi olur? Ü.T. İSTANBUL YA.MT: 1 Emekli Sandığı Yasası'nın 32. maddesi uyarınca, "Meslegi icabı, röntgen, radyum ve benzeri iyonizan radyasyon laboratuvarlarında" geçen hizmet sürelerinin her yılı için 3 aylık yıpranma süreleri, aynca Sosyal Sigortalar Yasası kapsamında ağır ve yıpratıcı görülen "görevlerde geçen sigortalıhk süreleri. ne, bu sürelerin her tam yılı için" 90 günlük sürelerin "sigortalılık süresi olarak" eklenmesi öngörülmüştür. Ancak, ağır ve yıpratıcı mesleklerde çalışan BağKur sigortalıları için sigortalıhk süresine eklenecek ek bir süre tanınmamıştır. 2 Yedeksubay tabip olarak görev yaptığınız 15 aylık süre içinde Emekli Sandığı iştirakçisi olmanız nedeniyle, bu hizmetiniz BağKur prim sürenize eklenecektir. 3 aylık okul döneminin geçerli olabilmesi ise bu sürenin borçlanılıp, borcun da ödenmesine bağlıdır. Aynca "fiili hizmet müddeti zamları" birleştirme kapsamındadır. Bu nedenle 15 ay fiili ve 3 ay 22 gün de zamlı olarak üzere 18 ay 22 günlük süre, "her tam yıl için <% 1 "artırım yapılması ve 2 tam yıl olmaması nedeniyle, yaşlılık aylıgınızı % 1 oramnda artıracaktır. 62 olarak açıklanan katsayıya göre ve bugün için 11. basamaktan baglanan yaşlılık aylıgınızı 397 lira olarak arttıracaktır. 3 Bu konuda kararınm etkileyecek, yorumdan kaçınmamızı hoşgörünüz. Evren Maskeli şikâyet (Baştarafı 1. Sayfada) üzere yetkililere teslim edilen paraların da cezaevi yönetimi tarafından uzun süre tutulduğunu vc kendilerine iletilmediğini de söyleyen H.Z. ve S.S açıklamalarını şöyle sürdürdüler: "Bizlerin cezaevinde paraya ihtiyacımız oluyor. Bize verilmek üzere cezaevi yöneümine ailelerimiz tarafından teslim edilen paralar yönetim larafından işletiliyor. Çogu zaman mahkum parasız kalmaktadır. Cezaevi yönetimi ilk kez gelen bir suçluyu araştırıyor. Bu suçlu zengin ise rahat koguşlara, degilse kötü koguşlardan birine yerleştiriliyor. Yani cezaevinde zengin fakir ayrımı da dorukla. Kemal Traş adındaki bir arkadaşımız rahatsızlıgı nedeniyle başka bir koguşa naklini istedi. 6 yıldır sürekli cezaevi yönetimine dilekçelerle başvurdugu halde koguş degişlirilmesine izin verilmedi. Bunun yanında adam öldürmek suçundan gelen Kenan Işık isimli suçlu ise pavyoncu ve zengin çevresi olduğu için koguş degiştirme istemi hemen yerine getirildi'.' Açlık grevi sırasında hastalanan bir arkadaşına yardımcı olduğu için hücre cezasına çarptırıldığını belirten S.S "Açlık grevi vardı. Çogu arkadaşımız hastalandı. Hatta yataklarına gidemeyecek duruma geldi. Onlardan birine yardımcı olmaya çalıştık. Bu suç mudur? Hasta birisine yardım etmemek insanlıkla bagdaşır mı? Sürekli dayak yiyorduk, bize dayak atanlar infaz baş memuru Kasım Çakmak, Mustafa Gezer, Ali Öskan, Osman Tosun ve Mehmel Selçuk'tur" dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle