16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 TEMMUZ 1986 HABERLER CUMHURtYET/7 Sabuncu: Enjlasyon milli kaderimiz HDP Genel Sekretert Hilmi Sabuncu, ANAPiktidannm hayat pahalıhğını engelleyemediğini belirterek "A NA P, yüzde 40 enflasyon oranını milli kaderimiz haline getirerek, ekonomlk ve sosyal tahribata yol açmiftır" dedi. Sabuncu dün düzenlediği basın toplantısmda, hükümetin uyguladığı ve uygulamakta ısrar ettiği ekonomi politikası yuzünden Türk ekonomisinin 1986'nın ilk altı ayı sonunda ciddi sıkıntı ve darboğazlara sürüklendiğini öne sürdü. Ozetle SHP'H Sağlar ve Canver yurtdışı izlenimlerini anlattılar 'Vatandaşlıktan çıkarılan kişilere yeni hak tanınmalı' Yurtdışmdaki sosyal demokrat işçilerin örgütü HDF'nin konuğu olarak Federal Almanya ve Danimarka'da incelemelerde bulunan SHP'li Fikri Sağlar ve Cüneyt Canver> düzenledikleri basın toplantısmda yabancıtarın Türkiye'nin sorunlarını hep aynı kişiden, "Bülent Ecevif'ten dinlediklerini söylediler. ANKARA, (Cumhuriyet Biirosu) Yurtdışındaki Türk işçilerinin sosyal demokrat örgutü bilinen HDF'nin konuğu olarak Federal Almanya ve Danimarka'ya giden SHP Genel Başkan Yardımcısı Fikri Sağlar ile Genel Sekreter Yardımcısı Cüneyt Canver, dün düzenledikleri basın toplantısmda vatandaşlıktan çıkarılma cezasi verilmiş kişilere yeni ve koşulsuz bir hak tanınmasım istediler. Sağlaı ve Canver, yabancıların, Türkiye'nin sorunlarını hep aynı kişi ya da kişilerden dinleyerek kalıplaştıklarını ve Türkiye'yi yanlıs aniadıklarını da bildirdiler. Sağlar ve Canver, bir soru üzcrine "hep aynı kişi" sözü ile Biilent Ecevil'i kastettiklerini söylediler. SHP'nin iki yöneticisi, yurtdışı gezileri ile ilgili gözlemlerini anlattılar. Bu arada, Cüneyt Canver bir soru uzerine, tstanbul'da yapılan Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi mini toplantısı ile sosyalist grubun seminerinin "son derece verimsiz geçtigini" bildirdi. Seminerde yalnızca simgeleşmiş bazı kişiler ile davalann ele alındığını belirten Canver, sıradan insanların sesını duyurmak için gelen tutuklu ve hükumlülenn yakınlarının seminere alınmayışını eleştirdi. SHP Genel Başkan Yardımcısı Fikri Sağlar da, sosyalist grubun seminerinin SHP'nin isteği üzerine kapalı yapıldığı yolundaki haberlerle ilgili bir soru üzerine, "SHP böyle bir loplanlı için yalnızca davel almıştır. Davet edilen bir partinin toplantının nasıl yapılacagı konusunda görüş bildirmesi miimkün değildir. Toplantının düzenlenmesinin bizimle ilgisi olmadığı gibi kapalı olması yolunda bizlm bir girişimimiz de olmadı. Böyle bir şey ne MKYK'da ne de Başkanlık Divanında goruşulmedi" diye konuştu. Fikri Sağlar gezisi ile ilgili gözlemlerini anlatırken de, Federal Almanya'da yaşayan toplam 4.5 milyon Türk'c yeni bir hak tanınmadığı gibi Kohl yönetiminin kazanılmış hakların geri alınması için çaba harcadığını bildirdi. Alman hükümctinin Türklerin durumlarına seyırci kaldığını ve Türkiye'nin aleyhine olabilecek her türlü gırişimi desteklcdiğini anlatan Sağlar, özal hükümetinin bcdelli askerlik konusundaki yaklaşımını eleştirdi ve bedel miktarının ivedilikle düşürulmesini onerdi. ANAP hükümetinin dış temsilciliklerin, düşüncelere göre ayrım yapıp insanian polisiye önlemlerle izletmek yerine sorunları çözücü, sahip çıkıcı ve aktarıcı görev yapmasını sağlaması gerektiğini belirten Sağlar, serbest dolaşımdan ödün vcrilmemesini, dış ülkelerde yaşayan Türklerin yasal guvencelerini sağlayıcı önlemler alınmasını, yabancı düşmanlığına karşı kararlı ve etkin önlemler alınması için hukümeıler nezdinde girişimlerde bulunulmasım, vizenin kaldırılması için çaba harcanmasım istedi. ÜLKK IÇİN KAYIP SHP Genel Sekreter Yardımcısı Cüneyt Canver ise yurtdışında çeşıtli kişi ve kuruluşlarla yaptıkları görüşmeler hakkında bilgi verdi. Canver, yurtdışındaki Türklerin "Türkiye'nin işkenceler, anlidemokratik uygulamaların yaygın oldugu ya da öyle tanındıgı bir ülke olmaktan çıkınası zamanının geldigini vurguladıklanm" söyledi. Konsoloslukların vatandaşların sorunları ile ilgilenecek yerde, ticaret yaptıklarından yakınıldığını kaydeden Canver, 12 Eylül öncesi ya da sonrası çeşitli nedenlerle yurtdışına çıkmış çok sayıda I'ürk olduğuna dikkati çekerek, "Onlar hakkında kim ne derse desin, yüreklerindcn hiç atamadıkları bir vatan sevgisinin olduğunu hepimiz gördük ve onların Türkiye'yi lerke mecbur bırakılmalarını 'bir anlamda' ülkemiz için kayıp sayıyoruz" diye konuştu. TUrk vatandaşlığından çıkarılanlara yenıden bir hak sağlanması için girişimlerde bulunacaklarını bildiren Canver, "Valandaşlıktan çıkanlma, çağımızda bir insana verilebilecek en buyuk ce/a olarak kabul edilmeli ve bu uygulamadan vazgeçilmeli. Şimdiye dek verilen bu tip cezalara ugramış kişilere yeni ve koşulsuz bir başvuru hakkı lanınmalıdır" dedi. DUYDUK/GORDUK YALÇM PEKŞEİV 2831 mayıs tarıhlerı arasında bu köşede yayımlanan "Mavi Yolculuk" notlarım üzerine Fethi^ Turizm Derneği'nden bir açıklama aldım. Açıklamanın geldiği sırada yurtdışında olduğum için gecikmeyle yayımlıyorum: "Mavi gezi bir ağaçtır / Dalları deniz / Mavi gezi bir bahçedir / Güllerı denız / Mavi gezi bir rüyadır / görülmemiş / Mavi gezi bir kitaptır / yazılmamış... Diyor Bedri Rahmi.. Azra Erhat ise, "Mavi gezi herhangi bir yat gezisi, bir deniz yolculuğu değikjir. Mavi yolculuk olabilmesi için, yolcuların da "mavi" olması, yani doğanın da, çevrenin de yaşamına etkin bıçimde katılmaları gerekir" diyor. "Mavi yolculuk" üzerine... gelip görmeden... Bunca tekne sahibi tüm hazırlıklarını tamamlamış, umutla sezonu beklerken, Türkiye'nin en ciddi gazetesi, mavi yolu karabasan olarak sergilerse, bu olayı sevdırmek yerine, baltalamak girişiminden öteye gidemezse, bazı aksaklıkları ve yapay degerleri hoşgörü ile karşılamak yerine, bire bin katarak, abartarak, sübjektif yargılarla aktarırsa yazık olur Sebahattın Eyüboğlu'nun, Halikarnas Balıkçısı'nın, Azra Erhat'ın, Bedri Rahmi'nin andanna... Yazık olur bu davaya bağlanan umutlara..." YANIT: Fethiye Turizm Derneği'nin açıklaması benı epey şaşırttı. Yukarıdaki açıklama acaba neyi açıklıyor diye uzun uzun düşündüm. Ve şu sonuca vardım: Benim yazdıklanmın doğruluğunu. Şu sözlerin başka bir anlamı var mı: "Gerçi söylediklerinizin doğru yanları da yok değil.. Sabahattin Eyüboğlu nun, Azra Erhat'ın, Bedri Rahmi'nin Cevat Şakır'in mavi yolculuğunun üzerinden yıllar gecti.. Bizler daha da güzellestirmek şöyle dursun, nimetlerinden yararlandığımız bu güzelim cenneti tahrip etmek, yok etmek, talan etmek içın yarıştık zamanla ve birbirimizle..." 'Tahrip etmek, yok etmek, talan etmek" sözleri açıklamanın içine yayılmış bulunan "aşırıya kaçmak, karamsar, kötümser olmak, doğayı siyah gözlükler ardından seyretmek, bire bin katmak, abartmak ve sübjektif yargılarla aktarmak" suçlamalarını kendiliğinden boşa çıkarmıyor mu? Bu güzelim doğayı neden tahrip, yok ve talan ettiklerini açıklamayan turizm derneği yetkililerı garıp bir soru daha yöneltiyorlar bana: "Bu süreçte sizler ne yaptınız gazeteci olarak? Yaklaşımınız ne oldu? Elinizde en keskin kılçtan etkili kaleminiz dururken niye sustunuz bunca yıl?" Sanırım bu sorunun en son sorulacağı kişi ben olmalıyım.. Çünkü ben belli klişelerin peşine takılarak mavi yolculuğu öven yazılar yazmak yerine, çıktığım ilk mavi yolculukta kendilerinın de kabul ettiği gibi gerçeği yazmışım. Başka bir deyişle "susmamışım." O zaman "susmakla" suçlanmak pek mantıklı gelmiyor bana... Yukardaki açıkJamadan sonra şu sözlerie suçlanmayı da hiç hak etmediğımi sanıyorum: "Bunca tekne sahibi tüm hazırlıklannı tamamlamış, umutla sezonu beklerken, Türkiye'nin en ciddi gazetesi, mavi yolculuğu karabasan olarak sergilerse..." Ne yapılabilirdi bilmiyorum, "bunca tekne sahibinin umutlarını söndürmemek" için "tarihle doğanın bütünleştiği, mavinin en güzelinin, yeşilin en alımlısı ile kaynastığı" türden bir edebiyata mı girişseydim? Yoksa Fethiye Turizm Derneği yetkılılennın önerdiği gibi "bazı aksaklıkları ve yapay degerleri" hoşgörü ile karşılayarak "bunca tekne sahibinin" umutlarını pekiştirse mi idim? İşte asıl o zaman Cumhuriyet1 in "Türkiye'nin en ciddi gazetesi" olduğu yolunda okuyucularda kuşkular yaratmaz mıydım. Fethiye Turizm Derneği yetkilileri bana "Gelip görmeden mavi yolculuğun diğer limanlarını karalayamazsınız" diyoriar ve hakhlar... Ne ki, ben de haklıyım. Çünkü ben Gökova Körfezi'nde bir mavi yolculuk yaptım ve sadece o yöreyi anlattım. Mavi yolculuğun diğer limanlarından "gelip görmediğim" için hiç söz etmedım. Halefoğlu Prag'a gidiyor Dışişleri Bakanı Vahit Halefoğlu, dört günlük bir resmi ziyarette bulunmak üzere bugün Çekoslovakya'nın başkenti Prag'a gidiyor. Çek Dışişleri Bakanı Bohuslav Chnoupek 1n resmi konuğu olan Halefoğlu, bu ziyaretiyle, iadeyi ziyarette bulunmuş oluyor. özellikle ekonomik alanda ikili ilişkilerin daha da genisletilmesi ve siyasal konularda bir diyalog bütünlüğü oluşturulması Prag gezisinin başlıca amacını oluşturuyor. Kola: Vstgeçitleri kaldıracağız htanbul Beşiktaş Belediye Raşkam Mümtaz Kola, ilçedeki üstgeçitleri kaldıracaklarım, bu konuda Anakenl Belediye Başkanı Bedrettln Dalan'la görüş birliği içlnde olduklarım söyledi. Kola, "Programımızda üstgeçitlerh kaldınlarak altgeçitlere dönüştürülmesi vardır. Bunu zamanla gerçekleşttreceğiz " dedi. İstanbuVa 3 otomatik santral htanbuVda Bahçelievler, Güneşli ve Ömerli otomatik telefon santralları bugün Ulaştırma Bakanı Veysel Atasoy tarafmdan açılacak. Bu üç santralın hizmete girPTTNtN YENlLtKLERl Ekim aytndan itibaren PTT'nin modernleşme programı içinde hizmete mesiyle, Istanbul'un otomatik sokacağı üç yeni sistem: 1) Otomobü ve diğer araçlarda kullanılacak mobil telefonlar. 2) Adresi belirsiz telefon kapasitesinin 730 bin 250 aboneye haber iletmek için küçük cihazlar ve 3) Kartlı telefonlar. (Fotoğraf: a.a.) hatta ulaşacağı bildirildi. 13. sayısal Bahçelievler santralı 15 bin, Güneşli bin, Ömerli de 500 hat kapasitesine sahip bulunuyor. PTT'nin 3 yeniliği ekimde hizmete giriyor Gençlere sahip çıkıhın Vatandaş Partisi Genel Baskan Yardımcm Türkân Arıkan, Özal hükumetini, üniversiteye giremeyen öğrencllere, gençlere sahip çıkmaya çağırdı. Arıkan dün yaptığı yazıh açıklamada, yarım milyonun üzerindeki gençten yaklaşık üçte birinin üniversiteye girme mutluluğuna erlşebildtğini belirterek kalan 350400 bin dolayında gencin her birinin ülkeye yarar sağlayacak çesitll yetenekleri olduğunu bildirdi. "Bu gençlerlmize yardımcı olunmazsa hem kendileri hem aileleri, hem de ülkemiz açısından bunahmlara ve maceralara hazır zemln olunmaz mı" diye sordu. Otomobillere telefon Sistemin kurulmasıyla ilgili çalışmaların son aşamaya geldiğine işaret eden yetkililer bu telefonlara abone olmak isteycnlerden iki milyon lira dolayında ucret iilınmusınm planlandığını beliıttiler. Ycri belli olmayan abonelere çağrı ve mesaj iletilmesine imkân sağlayacak çağrı sistemi de, ilk aşamada sadece Ankara'da üç bin abone için hizmete sokulacak. Bu sistemde, abonelerin aranabilmesi için her aboneye iki çağrı numarası verilecek. Birinci numara (kişiye özel) olurken, ikinci numara birden fazla kışiyi aynı anda istenilen yere çağırnıak için kullanılacak. Cihaz cepte kolayca taşınabılecek şekilde sigara pakcti büyüklüğünde, 130 gram ağırlığında olacak. Kartlı telefon sistemi de buyuk şehirlerin gar, terminal, liman, çarsı ve şehirlerarası karayolları gibı yerlerde hizmete sokulacak. Bu telefonlardan yararlanmak için 120 konuşma imkânı sağlayan kartlar hazırlanacak. Dört bin 500 liradan satılacak telefon kartı, jeton teminindeki güçlükleri ortadan kaldırıyor. ANKARA (a.a.) PTT, araç telefon, çağrı sistemi (paging) ve kartlı telefon sistemlerini ekim ayında hizmete sokuyor. Mobil radyotelefon olarak da isimlendirilen araç telefon sisiemi, her türlu nakil aracına yerleştirilebildiği gibi, elde, evde ve büroda da kullanıiabiliyor. Başlangıçta Ankara'da iki bin, İstanbul'da da dört bin olmak uzere toplam altı bin abone için kuıulacak bu sistem, Tekirdağ'dan Ankara'ya kadar E5 karayolu güzergâhında (Yalova ve Karamürsel de dahil olmak üzere) hizmet veıecek. Oysa siz ne yaptınız bütün yol boyunca içmekten başka? Gerçekçi olmak isterken, aşırıya kaçıp, bunca karamsar, kötümser olmak niye? Hep siyah gözlükler ardından seyretmek doöayı niye? Gerçi söylediklerinizin doğru yanları da yok değil.. Sabahattin Eyüboğlu'nun, Azra Erhat: ın, Bedri Rahmi'nin, Cevat Şakir'in mavi yolculuğunun üzennden yıllar gecti. Bizler daha da güzellestirmek şöyle dursun, nimetlerinden yararlandığımız bu güzelim cenneti tahrip etmek, yok etmek, talan etmek için yarıştık zamanla ve byrbirimizle. . Bu süreçte sizler ne yaptınız gazeteci olarak? Yaklaşımınız ne oldu? Elinizde en keskin kılıçtan etkilı kaleminiz dururken niye sustunuz bunca yıl? Mavi yolculuk bütünüyle algılandığı zaman bir değerdır. Bodrum'dan Antalya'ya kadar uzanır. Aynca Bodrum'dan başlayacak diye bir kural da yoktur. "Herkes Bodrum'a gidiyor" diye eleştirirken, errtelektüel hastalığınızdan kurtulamayıp, siz de oraya gıtmekten kendinizı alamadınız. Ve orayı eleştirirken mavi yolculuğun diğer limanlarını da karalıyorsunuz. Hem de İçki konusunagelince... Bana en çok sorulan ve beni yakından tanıyanları en çok şaşırtan bölüm bu oldu... Çünkü ben silah zoruyla bile, bir kadehten fazlasını içemeyen biriyim... Öyleyse neden "durmadan içmekten söz ettim." Çünkü benim için değilse bile, birçok kişi için mavi yolculuğa çıkmanın en önemlı nedenlerinden biri içki içmekti ve mavi gezi olayı içinde içki, başrollerden birini oynuyordu. ANKARA Bir doğumevi öyküsü... BİR süre önce arkadaşımız Ahmet Tan'ın ABD'den yazdığı bir pazar yazısında sözünü ettiği "adılazımdeğil" bir ülkenin adılazımdeğil bir sosyal güvenlik kurumu hastanesinde yaşananlar bugünlerde kulaktan kulağa dolaşıyor. Anlattıklarına göre, bu adılazımdeğil ülkenin adılazımdeğil hastanesi, kadın ve doğum hastalıkları ile uğraşırmış. Yani ışi kadınların ve çocukların sağlıklarıyla ilgilenmek ve doğum yaptırmakmış. Ama bu adılazımdeğil hastaneye, bir gün adılazımdeğil bir hanım, acil bir doğum için getirilmiş. işte ne olduysa ondan sonra olmuş. Hastanede bulunan ve o doğumla ilgilenmesi gereken tüm erkek personel, ortadan kayboluvermiş. Hatta tehlikeli ve ciddi bir ameliyat (sezeryan) gerektiren doğumu yaptırması gereken erkek uzman hekim bile kayıplara karışmış. Uzman olmayan bir bayan hekim ve hemşırelerle bu doğum yaptırılmış. Ameliyat sırasında narkoz, tansiyon, hijyen vb. gerekli tüm erkek personel de yerlerini hanımlara bırakıvermişler. Biz, anlatanların yalancısıyız, ama bu ani "clnslyet değlşlml", adılazımdeğil o ülkenin başbakanına oldukça yakınlığıyla bilinen ve adılazım "Kaliteli ürünün SILVER EX 30 Kalite, ürünün baş özellığı, baş koşulu.. Fiyat onun dengesi.. Temel ılke uygun fıyatlı üstün ürün kalıtesı StLVER REED bunu kanıtlıyor Türkıye'de. Gorun, soruşturun, kıyaslayın. Hemen SILVER REED dıveceksıniz. 25 sm lık şaryo 25 karakter sılme hafızası Marjlar arası veya istenilen herhangi bir noktada otomatik ortalama Karakterler arasını uç ayn mesafeye ayarlama olanağı (10. 12, 15) Otomatik alt çızım Her tuşun tekrarlanabılme özellığı Otomatik satır donuşu SILVER EX 34 • 30 5 sm lık şaryo • 19 karakterlık (lıkıt LCD) ekran • içıne yerleştırılmiş paralel (Centronıcs uyumlu) interface • Her bırı 4000 karakter hafızalı kart kullanma olanağı • 240 karakter sılme hafızası • Otomatik alt çizim ve ortalama • Harflerı koyu yazabılme olanağı • Satır (Paragraf) başı yapmak • Çıft taraflı yazı yazma özellığı (sadece hafızadan çıkış olduğunda) SILVER REED ELEKTRONİKYAZIMAKİNELERİ SILVER EX 32 DAĞITIM TEKNOSANAS Karakoy, Voyvoda Cad 52 Ist Tel 149 17 66144 48 81 ve buyuk kırtasıyecılerde İçıne yerleştırılmiş paralel (Centronıcs uyumlu) interface 25 sm. lık şaryo 25 karakter sılme hafızası Marjlar arası veya istenilen herhangi bir noktada otomatik ortalama Karakterler arasını uç ayrı mesafeye ayarlama olanağı (10, 12, 15) Otomatik alt çızım Her tuşun tekrarlanabılme özellığı Otomatik satır donuşu değil o hastanenin ek tesislerinin yapımı için milyonlar "döken" bir gıda işvereninin "ricası" ve başhekimın emirleriyle gerçekleşmiş. Aynı başhekimin ameliyat protokol defterıne bir terslığı önlemek ıçın "uzman" olarak kendi adını yazdırdığı bile anlatılıyormuş. Adılazımdeğil o ülkenin insanları da çok muzipmiş. Hemen mizahçı damarları kabarmış. Adılazımdeğil o hanımefendinin bir kız doğurduğunu ve "bebek odası'nda erkek bebeklerle yan yana yatırıldığını görüp, "Namus şimdiden gittl" diye kıs kıs gülerlermiş. Adılazımdeğil o ülkenin, bazı gıda sektörü işverenlerinin "dlnl bütünlüğü"nün, jinekoloji bilimine üstünlüğü, adılazımdeğil o ülkenin "mllllyetçi, muhafazakAr ama llle de llberal" başbakantnın sayesinde cesaret buluyormuş. Dedik ya, bizler anlatanların yaiancaıyız..
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle