19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 MA YIS 1986 2 CUMHURİYET/7 22 Haziran 1980 günüydü... Başbakan Demirel, Hürriyet'in dış üJkelerdeki işçilere döviz karşılığı yaptıracağı konutlann temelini attı. Söylevler verildi, kurbanlar kesildi. Başbakan Demirel ve çevresi, Çınar Oteli'nde, Hurriyet'in verdiği öğle yemeğine kaüJdı. Oradan aynldı, klasik bir riyaret yapmak üzere Cağaloğlu'ndaki vilayet binasına geldi. Hiçbirimiz Demirel'in vilayet binasında ne yaptığını, kimlerle görüştüğünü izlemedik. Oysa, 22 Haziran günü Demirel, vilayet binasında 1. Ordu Komutanı Necdet Ünıg ile bir saat elli dakika süren bir görüşme yapıyordu. Orgeneral Üruğ, Başbakan'la yaptığı görüşmede oldukça açık konuştu. Değindiği konular, yalnızca sıkıyönetimin aldıgı, ya da alamadığı sonuçlan kapsamıyordu. Anarsiyle atbaşı giden çeşitli sorunlara parmak basıyordu: ". Partilerin yönetici kadrobn kurşunlannıaya başlanmıştır. Bu böyle devam ederse, sokaklarda partililer kitle halinde çaOşır. Bnndan endise duynyorum. CHP yöneticileri öMürülnyor. AP yöneticileri öldnrülüyor. Yann, CHP'Ukrie APISer çaösjrsa »e olacakür? Iç güvenlik, 1970in yasaMn He sagiaııamıyor. 1980in şarttan başkadır. Ba şartiara göre yeni yasalar lazundjr. GiiveDİik kuvvetieriain eU kolu baglıdır. Güvenlik kuvveüeri, yeni yasaJ araçbria teçkiz «filmeUdir. Genis bir sol baan sıkıyönetimin karşısında yer almıştır. Bir üniversite, sıkıyöaetinı karşısında yer almıştır. Bütün sanatkftriar sıkıyönedmin karşısında yer almıştır. Bsrolar, mcaiek teşekküleri, •kryönetimin karpsmda yer almıştır. Aydın kitle MarksistLeninist göröşe iltifat ediyor. Bnnlar kamuoyunu olustarmaktadır. Sıkıyönetim idaresi, potemik etrafına çekilmek isteniyor. tnançlı insanlar üzerinde bir tesirimiz yok. Iskence kampanyası ile karsı karsıyayız. Görev yapanlann hiçbir yasal garantisi yok. Birisi şikâyet edioce tahkikat açüıyor, görev yapanlar 'Komutan bizi yalnız bırakacak' diye eaâift ediyortar. 12 Eylül'e Beş Kala CÜNEYT ARCAYÜREK Demirel, Çağlayangil'e bilgi veriyor Demireh Türkiye karambole girerse düşünceleri bîlelim Demirel (ÇağlayangiVe): Bunlan size şunun için naklediyorum. Türkiye günün birinde karambole girerse, bilelim ki askerin içinde bu çeşit düşunceler vardır. Erbakan'ın dümen suyunda Halk Partisi bu memleketi bir bunahma surüklerse asker bir iş çıkarabilir. Genelkurmay Başkanı ile açık konuşmaya mecburuz. 27 Haziran 1980 Cuma günü, Başbakan Demirel, "haftalık mutat görüşmeyi" yapmak için Çankaya Köşkü'ne geldi. Cumhurbaşkanı Vekili Çağlayangil'le bir buçuk saat görüşen Başbakan "manzarayı" özetliyordu: "... NATO Bakanları toplantısının Ankara'da yapılması iyi oldu. Ben fırsat bularak muhaıaplanma oldukça önemli gördüğüm seyleri söyledim. Bunlan söylerken, her söylenenin dışanya sızdığını veya sızdınldığını düşünerek ihtiyatli konuştum. O intibaı aldım ki, Amerika Yunanistan'ın avukathgını yapmaktan vazgeçmeyecek. Ben de kendilerine acıkça şunian söyledim: Türkiye bu bölgede düşerse, Yunanlılar hiç dayanamaz, onlar da düşer. Türkiye güçlenirse Yunanistan'ı ezer, fikrini kafanızdan çıkann. Türkiye'nin zafiyeti kendisi kadar, sizin de aleyhinizedir. Ben burada kuvvetli olmak için çırpımyorum. Sırası gelince, 'Türkiye bölgesi, NATO'nun kalbidir' dersiniz. 'Biz Türkiye'ye desteğiz' diye bütün Batı âlemi beyanlarda bulunur. Bunun fiili neticelen görünmez. TürkAmerikan dostluğu ortak çıkarlara dayanır. Biz insanlığın ortak değerlerine beraberce sahibiz. Aramızdaki en kuvvetli bağ, müşterek beraberce demokrasi saflarında bulunmuş 'ohnaktır. Türkiye, hem demokrasiyi korumak hem de kaJkınmak için çırpmmak durumunda olan bir memlekettir. Bunu lüzumsuz mu sayıyorsunuz, dedim. tngilizlerle, Belçikalılarla, Fransızlarla, Lüksemburglularla konuştum. Hepsine buraahiyetteşeyler söyledim. Bir hayli emprese oldular (etkilendiler). Resmi konuşmalar da iyi oldu. Toplantının Ankara'da yapılması tam zamanına rastgeldi. Hepsi bölge meselelerinden, İran'a karşı olduklanndan söz ediyorlar. Iç politikada, yeniden bir CHP ve MSP işbirliği olursa korkusu var. Parlamento ve hükümet, mütemadiyen küçültülmeye çalışılıyor. Amerika'nın Türkiye problemlerine fazla ilgisi yok. Agâh da değiller (bilmiyorlar). Onlann dertleri günleri, Yunanistan tekrar NATO'nun asker kanadına girsin. Türkiye muhalefet etmesin. Kıbns'ı konuşalım. Amerikan Dışişleri Bakamnın ağzında hep bunlar. Yunanistan hiçbir şey vermeden eskiye dönmek istiyor. Amerika da, onun destekçisi. Türkiye'yi lalü ebkem bir ülke manzarasından çıkarmamız Iazımdır..." ORG. ÜRUĞ "Siyasi partiler arasmda sürüp giden tartışma, sokağı çok derinden etkiliyor. Vaufe görenleri derinden etküiyor. 22 Haziran 1980 günü Demirel ve 1. Ordu Komutanı Org. Üruğ, "anarşik olaylar" üzerine "önemli" bir görüşme yaptılar Org. Üruğ: Gayretimiz hududunda Demirel: Her şey neticesi ile ölçülür Org. İJruğ: İşkence iddialan ye çeşitli ithamlar görev yapanları suçlu durumuna getiriyor ve elini ayağmı soğutuyor. Bütün gayret işin yaygın hale gelmesini önlemektir. Siyasi partiler arasmda sürüp giden tartışma sokağı derinden etkiliyor. Gücümüzün ve gayretimizin hududundayız. Kiraseye bir jey söylenemlyor. Bir şey söylemeye kalksanız, *Ben vaztfemi biliyonım, siz beoi tesir altmda btrakıyorsunnz' gibi bir tavnn içine giriyorlar. Hasan Şensoy'un savunmasına 20 avukat çıkacaktır. Neler soyleyeceklerdir? H&kimler çok zayıf. Siyasi partiler arasmda sörup giden tartışma, sokağı çok derinden etkiliyor. Vıztfe görenleri derinden etkiliyor. Vazife görenter memleketseveriikle çsdışıyor. 41 şehlt verilmiştir. Vazife görenler, "Sen ben kavgası bitsin. Ailah. akıl fıkir versin' diyorlar. 'Açık ve guvenilir bir pariamento var. Bize bol kanat oiar' diyebilmelidir. İşkence iddialan ve çeşitli ithamlar, görev yapanlan suçlu duruma getiriyor ve elini ayagını soğutuyor. Bütün gayret, işin yaygm hale gelmesini önlemektir. Bugüne kadar btında başan gösterildi. 'Göcömüzün ve gayretimizin hududundayız. Insanüstü gayret sarf edUmiştir. tstanbul'da sıkıyönetim, mntlak tarafsız olmaya mecbnrdnr. Güveninizi sağlayabilmek, halkın yanınızda olmasını sağlayabilmek için, bu prensibi muhafaza ediyoruz.J' Demirel: Biz kanunlann hâkim olmasını istiyoruz. Ve bunu kanunsuzluklara girerek sağlamayı düşünmüyoruz. Çeşitli çevrelerin tutum ve davranışı, görevin yapılmasına engel oluyorsa, hiçbir kanun sizi görev yapacak yetkilerle teçhiz edemez. Her şey neticesi ile ölçülür. Yangın sönmemiştir... Bu yargılar Demirere tersti Orgeneral Üruğ'un konuşmasındaki tepe noktalar bunlardı. Bu yargılar, DemireFe ters düşecekti; düştü de. Çunkü, AP Önderi "askerle sıkıyönetimi sona erdirmeyi" planlamıştı. Hiç değişmeyen yargısı o gün de bugün de buydu. "Karsı görnşlerini" ortaya koyan Demirel, "anarsinin neden sönmedigini" anlatıyor, konuşmasının tümüne bakılırsa, üstü kapalı biçimde sorumluluğu "görev yapanlarda" anyordu. Bana kahrsa iki konuşmanm özeti, bir "çaösma"ydı. Çünkü Demirel, bu görüşmede şöyle diyordu: "... Sıkıyönetim, İcanuni bir idaredir. Anayasa müessesesidir. Sıkıyönetimin sorumluluğu hükümete aittir. Sıkıyönetim komutanlan, görevlerinden dolayı Başbakana yani, bana bağlıdırlar. Ben, bugün sizi çağınp; 'Burada ne oluyor? Komutan sizsiniz, niçin bu yangın sönmüyor? Sıkıyönetimin ilanından beri 20 aya yakın zanıana geçmiştir. Anarşi ve terör, bir türlu durmuyor. Bunun en önemli merkezi Istanbul'dur. Bu, ne zaman duracak? Neyi yaparsak duracak?.! diye sorarken, sorumluluğumun gereğini yapıyorum. Siz bana; 'Bütün gayret, işin yangın haüne gelmesini önlemektir. Bugüne lcadar bunda başan gösterildi. Insanüstü gayret sarf edilmiştir. Gücümüzün ve gayretimizin hududundayız" diyorsunuz. Her şey, neticesi Ue ölçülür. Yangın sönmemiştir. Her gün cinayet işleniyor. DEMİREL "Rejimin icabmdan müteessir ohınmamah. Devletin, sıkıyönetimden başka müracaat edeceği bir kanuni tedbiri olmadığını, 'Yaygın hale gelmedi' demenin yetmediğini, bu yangımn söndürülmesi gerektiğini, Polisin, jandarmanın, bütün güvenlik kuvvetlerinin sizin emrinizde olduğunu, Eşkıyanın devletten kuvvetli olamayacağını, Devletin ikinci bir ordusu bulucmadığını, mutlaka bu görevin tarafınızdan yapılması icap ettigini, gecen 7 ay zarfında birçok kere söyledim. Istanbul, anarşi meselesinin en önemli merkezidir. 'Bu kadar yapabiliyoruz' demek yetmez. 'Görev yapanlann hiçbir yasal garantisi yok' diyorsunuz. Cinayet işleyenlere mani olmanın suç olduğu, nerede görülmüş?.. Veya, görev yapmanın garanti icap ettirecek ne özelliği olur?.. Siyasi otorite size, önünüze geleni 'suçlusuçsuz' demeden, Vunınkınn' diyemez. Biz, kanunlann hâkim olmasını istiyoruz ve bunu kanunsuzluk lara girerek saglamayı düşünmüyoruz. Siz, polemikten çekinlyorsunuz. Bunu tabii karşılanm, ancak çeşitli çevrelerin tutum ve davranışı. görevin yapılmasına engel oluyorsa, hiçbir kanun sizi görev yapacak yetkilerle tecbiz edemez. Ben, görevin yapılmasını istiyorum ve onu anyorum. Siz bana; 'Üniversite, sanatkârlar, meslek teşekkülleri, aydınlar sıkıyönetimin karşısında' diyorsunuz. BunJann hiçbirisi, kan dökülmesini savunamaz. Sıkıyönetimin, kan dökülmesini durdurmasının karşısında da olamaz. 'Istanbul'da Sıkıyönetim mutlaka tarafsız olmalıdır' diyorsunuz. Kimse size; 'Taraflı olun' demiyor. Ama, 'Kan dökülmesini durdurun' diyoruz. Cinayet tertipçilerini ve canilerini yakaJamaya mani, kanun hükümleri mi var? Bu bir mücadeledir. 'Mücadele hetn yapıhyor hem yapıiamıyor' denemez. Çeşitli mazeretlerin ortaya konması, teslimiyet olur. Parlamentoda veya pariamento dışında çeşitli tanışmaların yapılması, rejimin gereğidir. Bunlann, anarşi sebebi sayılabileceğini kabul etmem. Esasen, bütün hedef, rejimdir. Kan dökenlerin yapmak istediği şey, rejimi yıkmaktır, devletin yapmak istediği şey ise rejimi korumaktır. Rejimi korurken, rejimin icabmdan müteessir olunmamalıdır. Ne istediyseniz yaptık. Mevcut yetkileri kullanınız. Yetki istediniz, verdik. Şimdi yeni yetkiden bahsediyorsunuz. Siz komutansımz. Ben, sian yapamadıklannızdan sorumluyum. Her defasında; 'Bu bir örtülü savaştır' diyorsunuz. Devlet bu örtülü savaşta tarafsız değil, taraftır. Sizin yaptığınız görev, parti görevi degildir. Beni korumak için bu görevi yapıyor değilsiniz. Devleti ve vatandaşı korumak için yapıyorsunuz. Ben, onun için bu görevin yapılmasını sizden istiyorum. Size benzeri şeyleri daha önce de söyledim. Mücadeleye taraf olanlardan, size takdirname vermelerini bekleyemezsiniz. Görevi yapamamanın mazeretini tantmıyonım. Nizamı hâkim kılmak, endişe edilecek bir şey değildir..." Bu iki konuşmanın özünü inceledikten sonra nasıl bir sonuç cıkarabilirdik: Sonuç, tek sözcükle yazılabilirdi: "Çaöşma"... Öyle bir çatışma ki, devletin doruğunda. Demirel (ÇağlayangiVe): Amerika'nın Türkiye problemlerine fazla ilgisi yok, Agâh da değiller (bilmiyorlar). Onlann dertleri günleri, Yunanistan tekrar NATO'nun askeri kanadına girsin. Türkiye muhalefet etmesin. Kıbns'ı konuşalım. Amerikan Dışişleri Bakanı'nın ağzında hep bunlar. Yunanistan, hiçbir şey vermeden eskiye dönmek istiyor. Amerika da onun destekçisi. Türkiye'yi lalü ebkem bir ülke manzarasından çıkarmamız Iazımdır..." Demirel, konuşmasının daha sonraki bölümünde İstanbuida 1. Ordu Komutanıyla yaptığı görüşmenin ana çizgilerini veriyor, sonuçlar çıkarıyordu. Bu görüşmeden başka yargılara kayıyordu: ".... Geçen pazar İstanbul'a gittim. Vilayet'e gittim. llgililerle konuştum. Size, bu konuşmanın notlannı göndereceğim. Onu dikkatle okuyun. Milli Güvenlik Kurulu'ndaki beyanımın devamıdır. Askerleri hükümet düşer mi endişesi içinde görüyorum. Bazen bu hareket, devleti yıkmak içindir, diyorlar. Baaları da sağsol kavgası diyorlar. Denge arzusu, mücadelenin caydınalığmı yitiriyor. Hükümet düştü düşecek hikâyeleri de bizim askerler üzerindeki otoritemizi bir miktar sarsnuş olabilir. Bu kadar lafı şunun için söyledim; Türkiye'de çözülmesi mutlak lazım bir bunalım var. Bunun üzerine gidileceği yerde, parlamentonun üzerine gidibyor, çare kanun çıkarmada veya denge kurmada aranıyor. Istanbul kumandanı diyor ki: 'Gücümüzün, gayretimizin son noktasındayız, ama olaylar devam ediyor. Güvenlik kuvvetlerinin eli kolu bağbdır. Türkiye'de partiler arası çekişme sokağa intikal ediyor. Sokak bundan derin surette etkileniyor. Yapabileceğimizi yaptık. Fazlasını beklemeyin.' Ben de dedim ki: 'Siz bunlan daha evvel de söylediniz. Parlamento size şu haliyle tam yetki verdi. Parlamento askeri güce toz kondurmuyor. Kanun lazım dendi, kanun çıkardık. Siz parlamentodan daha ne istiyorsunuz? 1970'lerde bu kanunlar bile yok iken sokağın hakkından gelinmişti. Buna karşı '1970'lerin kanunlarıyla 1980'lerin meseleleri çözülemez' diyorlar. O zaman soruyoruz, ne cins kanunlar istiyorsunuz? Istiklal mahkemeleri kanunu mu? Tunceli kanunu mu? Çare Anayasa içindedir, yetkiler, Anayasada yazılı olanlardır, diyoruz. Elimizde ciheti askeriyenin (asker kesimin) çıksın dediği kanunlann listesi var. Bunlann hepsi çıkanlsa dunım bugünkunden fazla farklı olmayacak. Sıkıyönetim kumandanı diyor ki: 'Üniversiteler, barolar, dernekler, tüm kuruluşlar sıkıyönetime karşıdır. Sıkıyönetim aleyhinde bir hava var. Bu memleketin aydınlan sol düşüncelere angaje olmuşlar. Ordu yıpranmaktadır.' Biz şaşırıyoruz: 'Sayın Komutan, diyoruz. Bütün tirajlı basın sizin yanımzdadır. Hiçbir devirde matbuat, bugünku kadar sıkıyönetimin yanında olmadı. Hangi üniversite size karşı? Hiçbir devirde devlet, hükümet ve kamuoyu, sıkıyönetimin bugunku kadar yanında olmadı. Hangi teşekkül size karşı? Entelektüel çevrenin Türkiye'de bugünku kadar sıkıyönetimin yanında olduğu görülmüş değildir. Size karşı olan Türkiye duşmanlandır. Bu da yolumuzun doğru olduğunu gösterir. Bu durumda 'yıpranıyoruz' diyemezsiniz. Bunlan size şunun için naklednorum: Türkiye günün birinde karambole girerse, bilelim ki askerin içinde bu çeşit diışünceler vardır. Necmettin Erbakan'ın dümen suyunda, Halk Partisi bn memleketi bir bunauma sünikierse asker bir iş çıkarabilir. Genelkurma) Başkanı ile açık konuşma)^ mecburuz. Görevini yapmayanlan veya ters yapanlan değiştirmeuyiz. Teslim mi olabm? Mücadele azmi, sabahtan akşama istikamet değiştirmemelidir. Döviz meselelerini aştım. Hazine meselelerini aşamadım. Nakit konusunda. mali idarede sıkıntılanm var. Sıkıyönetimde çalışan subaylara, erlere, bu konuyla ilgili kanun çıkıncaya kadar bir miktar avans vermemizi mumkün kılacak bir kararname size gelecek. Bekletmemenizi rica ederim. Devlet bir yerde tıkanıyor. O zaman yan tedbirlen almak lazım. SCRECEK Demirel ve Askeri Müdahaleler 2 Efendim, burada bir şey sormak istiyorum. Siz, 1969 secimlerinden önce de 1969 seçimlerinden sonra da hatta 1969 seçimierinde, 1961 Anayasası'nın devleti yönetmeyi engelleyen bazı hükümleri olduğunu öne sürerek, anayasa tadiUeri istediniz. Şimdi, bugün kimi kesimlerde ısraria vurgnlanan bir şey var: Evet, 12 Mart 1971 geML Ama, çogunluku olan AP, askerle birfik olarak o anayasayı degiştirdi ve o sanki, 12 Martia bütünleşti. Böyle bir kidia da var. Buna ne dersiniz?.. DEMİREL Böyle bir iddia bence, mugalatadır. Bunda büyük bir yanılgı vardır. Ve aJdatmaca vardır. Hiç değilse, mantıki değildir. Çünkü, 12 Mart muhtırasını, benim durdurabilme imkflnun olsa idi, durdnrurdum. Durdurabilme imkânım olmadığına göre veya o muhtırayı verenleri o gün tasfiye etme imkânım olmadığına göre, yani Sayın Cnmhurbaşkanının benim getirecegim tasfiye karannm üstüne imza koymayacağuu, kendisinin de devreden çıkarddıgiBj bana söylemesi üzerine, benim yapacagım tek şey vardı; pariamentoyn kurtarmak. Pariamento zeminini yine demokrasi mucadelesi için kullanabilmek, benim yapacagım o idi. Onu yaptım. Yalmz, biz, 12 Mart muhtırasının anayasa ve hukuk devleti ile bağdaşmadığıru, 12 Mart günü istifaya yazdık. Hükümetin istifası, ne sağlık sebebi iledir, ne görülen lüzum üzerinedir. Açık seçik, bir anayasa ihlali vardır orta yerde... Bunu dile getirmişizdir. O zaman, anayasanın ihlaline benden ve benim arkadaşlanmden başka kimse karsı çıkmıyor. Sonra o anayasanın değiştirilmesi geldiği zaman, herkes anayasa koruyucusu oluyor. Herkes dediğim zaman, hiç olmazsa, bu şekilde iddialarda bulunanlar var. Evvela şunu söyleyeyim; biz 1%1'den beri, 1961 Anayasası'nın değiştirilmesi lazım geldiğini söylüyoruz. Esasen, bizim taraftarlanmız, 1961 Anayasası'na imkân bulduklan her yerde, kırmızı oy vermişlerdir. Yani, 1961 Anayasası'na verilmiş bulunan yüzde 38retoyunun çok önemli bir parçasının demokrat oylar olduğu, bunların AP oyu olduğu aşikârdır. Nitekim, daha sonraki seçimlere gidilmiş, bu seçimlerde de, AP yüzde 34 oy almıştır. 1969 seçim beyannamemizin çok önemli bir kısmmı, anayasa değişikliğine hasrettik. Eğer bizim elimize anayasa degistirecek Ciineyt Arcayürek parlamentoyu ben kurtardım' güç geçerse, biz bu anayasanm 'Şu, şu maddelerini değiştireceğiz' dedik. 1971 muhtırası, anayasa değiştirmek için gelmemiştir. Veya o günkü Silahlı Kuvvetlerin kumanda heyeti, bir anayasa değişikliği ihtiyacı içinde bu muhtuayı vermemiştir. Öyle olsa, bunu muhtıralarına yazarlardı. Aslına bakarsamz, 1971 mubürasında, bir anarşi meselesi de yoktur. Böyle bir şey olsa, hemen sıkıyönetim olurdu. Ondan önce, sıkıyönetim de yok. Bizim anayasa degişikligi talepierimiz, ne Milli Güvenlik Kurulu zemininde, ne başka zeminlerde, Silahlı Kuvvetlerin komnta heyeti taratından benimsenmiştir. 1971 mart öncesi, eğer anayasa değişikliği ihtiyaam 12 Mart idaresi duymuş olsa idi, gunün Hükumet Başkanı merhum Nihat Erim, 'Bu anayasa ile memleket gül gibi idare edilir, siz '12 Mart idaresi 'de, facto 'dur. Biz sivil kişileriz. Bizim mücadele özelliğimiz, prensiplerimize ters düşen hiçbir şeyi, bizi zedeleyecek olan hiçbir şeyi kabul etmemiş olmamızdır. * ıdare etiemıyorsunuz... jcnlınde bir beyanla gelmezdi. Bu ihtiyaç ne zaman çıkmıştır? Merhum Nihat Erim'in hükümetini ilan etmesi 26 marttadır. 26 martta hükümeti ilan eder etmez, anayasa değişikliği üıtiyacını ortaya koyacak hadiseler oldu ve 26 nisanda sıkıyönetim ilan edimıiştir. 'Bu anayasa.ile memleket gül gibi idare edilir' diyen merhum Erim, 'Bu anayasa lükstür, değişmesi Iazımdır: diyerek, meclislerin önüne gelmiştir. Nihat Erim, ashnda o günkü idarenin şeklen başıdır. FiiJen ülkenin idaresini, komuta heyeti aldı. Yani, önde görünmeseler bile, her jeyi onlar sevk ve idare ediyor. Yani, önde görünenlerin nüfuzu, arkadakilere bağlı.. Şimdi, eğer ben on senedir söylediğim 'Anayasa değişmelidir' sözleri karşısında, anayasa değişmesi ünkânı çıkınca, buna karşı bir vaziyet almamışsam, askerle bütünleşmiş mı olurum?.. HAYIR. Aslına bakarsamz, şayet ben anayasa degişsİD demiş olmama rajmen, 'Hadi degıstiretim' dendiği zaman, buna karşı çıksaydım.saraimiyetsiz olurdum.Nıye karşı çıkacaktım yani?.Komuta heyeti, 12 Mart muhtırasını, benim anayasa değişiklikleri taleplerimi icra etmek için mi vermişlerdi ki, ben askerle bütünleşmiş sayılacağım?.. HAYIR!.. Kaldı ki, bizim zaten AP olarak, tek başımıza anayasa değiştirecek gücümüz yoktu, gücümüz olsa, o tarihe kadar biz onu değiştirirdik. Kaldı ki, 1. anayasa değişikliği 1971 yılı içerisinde yapılmıştır. Buna, eğer hiç kimse karşı çıkmamışsa, on sene değişiklik savunan bir kişi olarak, ben mi karşı çıkacaktım, sonradan böyle demesinler diye?.. Kendi durumumu izah edemezdim ki... Aslına bakarsamz, o bunalım içerisinde devlet devam ediyor... Meclisi açık tutmayı başarabilmişiz. Biz, selin önünden kütük kapıyoruz. Bu bunalımdır ve onu istemek istememek, size bağlı değil. Zorla karşı karşıyasımz. O tarihte 'anayasanın kılına dokundurtmayız' diyenlerin hepsi, o anayasamn değişikliğine oy vermişlerdir. Bense, 'bu anayasa değişmelidir' demişim, oy vermemişim. Nasıl olur?.. Herhalde, muaheze edilecek olan ben değilim. Benim ve benim partimin, benim arkadaşlarımın, hareket noktamız budur. İkinci değişiklik oldu. 1972 senesinde ki, bu 2. değişikliğe Halk Partisi'nin bir kısmı oy verdi, bir kısmı verme' di. Ama birincisine verdiler. Birincisinin içerisindeki en önemli değişiklik, 11. maddedir. Yani, 11. madde asbnda bir şapka maddedir. Türk devletinin birliğini, Türk milktinin bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, dil, din ve ırk ve istismarlarma, sınıf, diktatoryasına mani olunması bu maddenin konusu idi. Anayasamn içerisindeki hakların sınırlarını çizen değişikliğe o zaman, Halk Partisi oy vermiştir. HaJ böyle iken, bizim muaheze edilmemiz, sadece bir haksızlık olur. Bizim kimseye, 'Bu anayasaya dokundurtmayız' diye bir taahhüdumüz yoktu. 12 Mart idaresi, dejurs değildir, defacto'dur. Biz sivil kişileriz. Bizim mücadele özelliğimiz, prensiplerimize ters düşen hemen hiçbir şeyi, bizi zedeleyebilecek hiçbir şeyi kabul etmemiş olmamızdır. SÜRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle