19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURlYET/6 25 MA YIS 1986 Program karşılaştırması SHP DSP Nerede birleşiyor? Nerede ayrılıyor? ŞAHİN ALPAY SEYFETTİN GÜRSEL SHP: Anayasa değişir DSP: Yeni bir anayasa SHP ve DSP programlannın üç temel alanda, sırasıyla siyaset, ekonomi ve kültiir alanlannda öngördüğü ilke ve politikalann karşılaştırılmasına başlarken program metinlerinin kapsamları açısından gösterdikleri farklılığa kısaca değinelim. SHP'nin 2 kasım 1985 günü yapılan I. Olağanüstü Kurultay'ında kabul edilen ve geçen haftalarda bir kitapçık halinde yayımlanan programının toplam 60 sayfa dolayında, özlü bir temel ilke ve politikalar bildirgesi niteliğini taşımasına karşıhk; Kuruluş Hazırlıkları Bürosu tarafından Hazina 1985'te yayımlanan DSP programının yaklaşık 170sayfalık (tekrarlara da yer veren) ayrıntılı bir metin görünümünde. (DSP programının, yine de, 29 Kasım 1976'da CHP 23. kurultayınca kabul edilen ve 280 sayfayı aşan programa göre çok daha az ayrıntılı olduğunu belirtelim). DSP programında temel ilke ve politikalann yanısıra, dolaylı biçimlerde de olsa, hem 12 Eylul oncesinin siyasal deneyimleriyle ilgil ibazı değerlendirmelere, hem de 12 Eylül'den sonra gelen siyasal rejim ve izlenen kimi politikalarla ilgili eleştirilere de yer verilmekte. Bu bakımdan DSP programının, belki fazla özlu nitelikteki SHP programına göre genelde daha kapsamh açıklamalan içerdiğini, ancak yer yer bir parti programında bulunması gerekmeyen aynntılara indiğini peşinen söyleyebiliriz. Belirtmemiz gereken diğer bir husus da program karşılaştırmasının sonunda ortaya çıkan ceşitli sorulan açıklığa kavuşturmak amacıyla parti yöneticilerinin görüşlerine başvurma gereğinin Toplumun demokratikleşmesini savunan iki parti anayasa konusunda ayrılıyor Sunuş Yapüacak ilk seçimlerde Türk seçmeninin karştsına iki sosyal demokrat ya da demokratik sol parti çıkacak. Kuruluş tarihleri sırasıyla Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) ve Demokratik Sol Parti (DSP). Bu iki parti bugün Ülkemizde, genel bir ifadeyle "ortanm sobmda" olarak tarumlanabUecek seçmenlerin desteğini paylaşıyor. Bu iki partinin seçmenlerce bilinen bir farkı, CHP*nin eski liderinin ağırhğım DSP'den yana koyması; buna karşıhk, eski CHPIi siyasal kadrolann büyük çoğunhıkla SHP'de toplanması Ne var ki iki partinin benimsedikleri siyasal ilkeler, güttükleri politik amaçlar ve iktidara gektiklerinde uygulamayı vaat ettikleri temel politikalar açılanndan aralannda bir fark olup olmadığı; eğer varsa, farkhkğın hangi noktalarda topkmdığı gibi sorular Türk seçmeninin gözünde aydınlanmış değil Kısacası, siyasal programkat açatndan, "SHP ve DSP arakmnda önemti farklar olan iki parti midjr, değil midir?" sorusu açıkhğa kavuşmayı bekliyor. Tek başma parti programUmnın, partinin siyasal kimliğini tanımlamakta yeterâz kalacağı açıkür. Partilerin urgütlenme biçimi, siyasal kadrolannın niteliği, bu bağlamda dikkate alınması gereken diğer etkenlerdir. Ancak biz bu yazida, program konusuna ısık tutmayı amaçlıyoruz. öte yandan, özellikle ülkemizde, partileri oluşturan siyasal kadrolann, düşünsel ideolojik yapthnm tam olarak yansttmadığu partilerin benimsediklerini ifade ettikleri siyasal ilketerle, iktidardaki uygulamalan arasında önemli ayrılıklar görüldüğü bir gerçektir. Tüm bunlara rağmen, programlannın, partilerin siyasal kimliklerinın anlaşılmasmda yine de önemli bir gösterge olduğu kuşkusuzdur. Bu noktadan hareketle, SHP ve DSP progmmlannı siyasst, ekonomi ve kültiir genel başhktan altında karşüaştınrken, gerek saptadığımız benzerlik ve farklılıklar gerekse boşluk ve yetersizlikler konusundaki gözfemlerimm de beUrtmeye çalışacağız. Şahin Alpay Seyfettia Gftrsd 141, 142, 163. maddeler konusunda SHP programında bir ifadeye rastlanmıyor. DSP programında şiddet eylemleri ve ayrılıkçı akımlara katkıda bulunan örgütlere karşı önlem alınacağı, görüşüne yer veriliyor. DSP "sınıf çatışması ve çelişkilerinin artmasını" isteyen türden "devrimci"lerle demokratik sol arasına sınır çiziyor, "yeni bir sınıf egemeniiğinin kurulmasına karşı çıktığını" belirtiyor. doğmuş oluşu. Birlikte yayımladığımız söyleşilerin gerçekten pek çok noktaya açıklık getirdiği görülecektir. SHP programında "çoğulcu, katılımcı, hoşgörülü bir demokrasi anlayışının" egemen kılınması, topluma ilişkin amaçların başında geliyor. DSPde benzer görüşlerin yani sıra, "iktidarla muhalefet arasında uzlaşma ve dayanışma gereğine" ayrıntılı biçimde değiniliyor. Geçmişin dersleri bağlamında ele alınabilecek bir başka nokta da DSP programında yer alan "siyasetle askerlik demokraside bağdaşmaz ve "sivil yönetimin iç güvenlik konusunda silahlı kuvvetlere görev yükleme zorunluğu doğurmayacak kadar etkili kılınması" şeklindeki ifadeler... sayan bir yazgıcıhk değildir. Bu tür solculuk anlayışlannın dışında ve karşısında [altım biz çizdik] yer alan demokratik sol... insanca ve hakça bir düzen değişiklikliğini toplumdaki çelişkilerin ve gerilimin artmasından beklemez... Yeni bir sınıf egemeniiğinin kurulmasını değil, her türlü sınıf egemeniiğinin ve ayrıcalığının kaldırılması ve önlenmesini amaçlar" (s.151153). DSP programının bu bağlamda ele alınabilecek bir ifadesi de şö'yle: "Toplumu bir hapishaneye, bir tutsaklar kampına vey£ bir kafese dönüştürerek de sağlıklı ve güvenli yaşama kavuştur TötaUter felsefeye dayalı 82 9 Anayasası rötuşlarla düzefrnez Bu anayasanın dayandığı totaliter devlet felsefesi ile bir ölçüde bağlantılı bir başka unsur, sivil yönetimin nerede bitip, askeri yönetimin nerede başladığının ayırt edilemez halde oluşu. 1 Savın Ecevit, DSP ve SHP'nin siyasal programlarını karşılaştırdığımızda, bir noktada belirgin bir şekilde aynldıklannı goriıyoruz. SHP iktidara geldiğinde 1982 Anayasası'nda köklii değişiklikleri ongöruyor, DSP ise yeni bir anayasa >apılmasını... \eni bir anayasa >apılması sizce neden gerekli? ECEVİT 1982 Anayasası totaliter bir devlet felsefesine dayalıdır. Onun için biz anayasada perakende değişikliklerin yeterli olacağına inanmıyoruz. Biz, yeni bir felsefe, çağdaş demokrasi felsefesi üzerine kurulu bir anayasa gerektiğine inanıyoruz. Anayasalan toplumda sert tartışmalara konu olmaktan çıkarmak gerekir. Çünkü o takdirde siyasal mücadele çok sertleşiyor; kutuplaşma artıyor ve rejim tokezliyor. Bu noktaya gelindikten sonra, sürekli olarak birbirine karşı tepki anayasalan ortaya çıkıyor. Bu sureci sona erdirebilmek için. olabildiğince ulusal uzlaşmayı yansıtacak bir anayasanın haarlanması lazım. Bu amaçla yeni bir metin ortaya çıkarma yolu seçilirse, daha kolaylıkla başarılabilir. Öte yandan bir anayasa hazırlanırken bunun bazı biçimsel ilkelerini önceden saptamakta da yarar vardır. Örneğin, anayasa belirli bir ideolojik yönü olan bir anayasa mı olacaktır, yoksa ideolojik bakımdan yansız bir anayasa mı olacaktır? Ulusal uzlaşmaya dayanması güvence altına alınmak isteniyorsa herhalde yansız bir anayasa olmasını tercih etmek gerekir. Yani demokrasiye bağlı, demokrasinin kurallarını çok sağlam, açık, net biçimde ortaya koyan, ama değişik partilerin kendi politikaları 6 Rahsan Ecevifle DSP programı uzerine yaşanmamış ölçüde bir demokratikleşmeyi amaçladıkları kolaylıkla söylenebilir. Ne var ki DSP'nin demokratikleşme programım daha Anavasaya yaklaşım de ele aldığı kapsamlı bir biçimgörulmekte. DSP, farkfı bu amaçla yeni bir anayasa yaGerek SHP, gerekse DSP te pümasını temel hedefleri arasımel hak ve özgürlüklere dayalı, na alıyor ve bu yeni anayasanın çoğulcu ve katdımcı demokrasi dayanacağı temel ilkeleri de saye bağlıhklarını vurguluyor. yıyor. (s. 124125). SHP prograDSP, "çoğulcu ve kaülıma" de mı ise demokratik hak ve özgurmokrasinin geliştirilip sürekli kı lüklerin genişletilmesi yönunde lınmasını varhk nedenlerinden anayasa ve yasalarda koklü değişiklikleri öngörüyor. biri sayıyor (s.15). DSP programında demokraToplumsal uyumun çokseslilikten doğacağını; "teksesli, tikleşmenin somuı önlemleri olatek seçenekli" bir toplumun rak, siyasal partilerin tüm yerle"uyumlu değil uyuşuk bir şim noktalarında örgütlenmeletoplum" olduğunu savunuyor rini, partilerin dernek ve sendikalarla işbirliği yapmalarını, (s.47). SHP için de, toplumda "ço yükseköğrenim gençliği ve ünigulcu, katılımcı, hoşgörtifü bir versite öğretim üyelerinin partidemokrasi anlayışının" egemen lere üye olmalannı yasaklayan kaldırılması kıhnması, topluma ilişkin amaç hukümlerin (s.3236); genel ilke olarak, anların başında geliyor (s.ll). Her iki sosyal demokrat par latım ve örgutlenme özgürlükletinin ülkemizde bugüne kadar rinin ve tüm demokratik hakların genişletilmesi (s.30) öngörülmekte. "Siyasal katılımın yaygınlaştıntıp, derinleştirilmesi SHP'nin başlıca amaçlarından biri olacaktır" (s.26) denilen SHP programında, işçi haklanru "çoğulcu demokratik ülkelerdeki hakların gerisinde tutan bütün yasal sınırlamalar"ın kaldırılması (s.27) öngörülüyor; SHP, siyasal partilerin, "başta sendikalar olmak iizere, sivil toplum kurumlanyla... işbirligini önleyici... sınırlamaların kaldırılması için çalışacaktır" (s.26) deniyor. ma olanağı vardır; ama... sağhklı ve güvenli yasam, özgürlükle, adalet ve eşitlikle birlikte gerçekleşirse insanlık onuruna yakışır" (s.25). Bu ifadedeki, insanların "hapishaneye dönüştüriilmüş bir toplumda" "sağlıklı ve güvenli" bir yasama kavuşturulabilecekleri varsayımınm sorgulanmaya değer bir tanımlama ciduğuna işaret etmek gerek. Diyalog ve uzlaşma DSP programında geçmişteki deneyimlerden çıkanlan derslerle ilgili ifadelerin başka bir bölumü "Türk siyasal yaşamının üst düzeylerinde uzlaşmaya yatkınhğm gelişmemiş bulunması" (s.43) gibi saptamalan kapsıyor. Bu saptamanın ışığında DSP'nin "kendi doğrultusundan sapmaksızm... uiusun ve devletin yaran... uğrunda diyaloğa ve uzlaşmaya açık" olacağı (s.51) bir program hükmü olarak belirtiliyor. Türkiye'de parlamenter demokratik düzenin yaşatılması açısından "iktidarla muhalefet arasında" uzlaşma, dayanışma ve işbirliğinin gereği üzerinde ayrıntılı bir biçimde dumluyor (s.5960). DSP programında ifadesini bulan bu anlayış Türk demokrasisi için "önemli bir yaklaşım" niteliği taşıyor. "Geçmişin dersleri" bağlamında değinebileceğimiz, SHP programında konu edilmeyen, fakat DSP programında üzerinde durulan bir konu da ordu/siyaset ilişkisi. Programın 5761. sayfaları arasında yer alan uzunca bir bölümde, "silahlı kuvvetlere iç güvenlik görevleri ve siyasal işlev yüklemenin gelenekselleşmesi"nin Türkiye ve başka üJkelerde yol açtığı sakıncalar üzerinde duruluyor ve "siyasetle askerlik, özellikle demokraside bağdaşmaz" deniyor. Sivil yönetimin "iç güvenlik konusunda silahlı kuvvetlere görev yükleme zorunluluğu doğurmayacak kadar etkili" kılınması ıhtiyacı vurgulanıyor. SÜRECEK Avdın Guven Gurkanla SHP programı uzerine: 141. 142 ve 163 kalkacak mı? Düşünce ve örgutlenme özgurlüğunü demokrasinin temel ilkesi olarak kabul eden; Ülkemizde demokrasiyi bugüne kadar yaşanmadık ölçüde genişleteceklerini vaat eden sosyal demokrat partilerimiz iktidara geldiklerinde liberal demokrasi anlayışını paylaşmayan siyasal akımlara örgutlenme ve anlatım özgurlüğü tamyacaklar mı? SHP programında bu konuda herhangi bir ifadeye rastlanmıyor. DSP programının ise söz konusu soruya dolaylı bir yanıt getirdiği görülüyor: "Şiddet kullanılmasını veya aynlıkçılığı kışkırtıcı veya özendirici yayınlara karşı önlem getirilecektir; fakat anlatım ozgürluğü, güvenlik gerekçesiyle bunun ötesinde sınırlanmayacaktır. Şiddet eylemlerine veya ayrılıkçı akımlara her hangi bir biçimde katkıda bulunan örgütlere karşı etkili onlemler alınırken de, örgutlenme özgürlüğüne, güvenlik açısından bunun ötesinde sınırlama getirümeyecektir" (s.56). Bu ifadeler, DSP'nin gerekli çoğunlukla iktidara geldiği takdirde, TCK'nun 141, 142 ve 163 sayılı maddelerini tümüyle kaldıracağı, ya da köklü bir şekilde yenileyeceği; şiddet propaganda ve eylemlerine başvurmadıklan surece, örneğin komünist ve fasist partilere örgutlenme ve anlatım ozgurluğu tanıyacağı şeklinde yorumlanabilir. 'Yenl anayasa topluma zaman kaybettlrebüir' Yeni anayasa yapılmamalıdır, diye bir iddiam yok. Ancak yeni bir Meclisle toplumun zamanını, enerjisini, birikimini israf etmeden, Türkiye'nin temel sorunları anayasa tartışmalarıvla ertelenmeden özgürfük açısından sıkıntı veren maddelerin değişmesi daha akılcı bir yaklaşımdır. 1 Sayın Gürkan, DSP programına gore 1982 Anayasası ozgürlükçü demokrasiyle bağdaşmayan bir felsefeye dayanıyor, bu nedenle yeni bir anayasa zorunlu. SHP programı ise anayasada değişiklikler yapılmasını öngörüyor. Bu farkı nasıl yorumluyorsunuz? GÜRKAN Anayasanın birçok maddesi aslında 1961 Anayasası'ndan çok farklı değil. Bizim sosyal devlet geleneğimizden gelen ve ekonomik ve sosyal hakların sağlanmasında devleti görevlendiren birçok düzenlerne 61 iki Anayasasada da aşağı yukarı aynı. Özellikle sosyal ve ekonomik haklar konusunda 61 Anayasası'na göre radikal bir gerilemeden söz edilemez. Sıkmtı daha çok temel hak ve özgürlüklerin yeterince güvence altına alınmamış olmasmdan ve yürutmenin büyük ölçüde yetkilendirilmiş bulunmasından geliyor. Yeni bir anayasa da yapılabilir. Halkın katılımı da sağlanarak, kendi içinde tutarlı bir anayasa yapılabilir. Ama hangi yol toplum açısından daha az sancılı ve daha az savurgandır? Bunu iyi hesaplamak gerekir. Yeni bir anayasa sloganlarıyla soruna yaklaşmak, bana sorarsamz hem bir miktar çözümsüzlüğü ve sancıları beraberinde getirir hem de sanıyorum topluma çok zaman ve enerji israf ettirir. Türkiye olaylara akılcı, nesnel bir biçimde yaklaşmak zorundadır. Anayasanın özellikle siyasi haklarla ilgili kısımlannda yapılması gereken birçok büyük değişiklik vardır. Ama buniann bir yeni anayasa tartışması açmadan ve yılları bu yolda israf etmeden de, Meclis içinde sağlanacak yeterli bir çoğunlukla yapılmasının mümkun olduğunu göruyoruz. Ben açıkça söylüyorum: Yeni anayasa\ yapılmamalıdır, eskisi düzeltilmelidir gibi bir iddiam yok. Ancak ekonomik ve sosyal sorunlann, dış politika sorunlarının yoğunlaştığı, her geçen gün Türkiye'yi biraz daha boğma eğilimi içine girdiği bir dönemde, toplumu birkaç yıl sürebileceğini tahmin ettiğim bir anayasa tartışmasına çekmeyi doğru bulmuyorum. Bunun kitleler açısından çok ağır ekonomik ve sosyal sorunların ertelenmesi sonucunu doğurabileceğinden endişe ediyorum. Bir de bu tartışmalar sırasında Türkiye'nin dış poütikasındaki çok ciddi sorunlann çözümünün erteleneceğinden kaygı duyuyorum. Bu nedenle bizim önerimiz akılcı, toplumun zamanını, enerjisini ve birikimini israf etmemeye yönelik bir yaklaşımdır. Bir de gerçekçi olmak lazım. Yeni bir anayasa yapmak demek, yeni seçilecek Meclisi, kurucu mechs gibi, belki bir dönem boyunca anayasa ile meşgul ettirmek demektir. Oysa halkın ekonomik, sosyal ve siyasal haklannın baskı altında tutulduğu ya da geriye itildiği bir dönemi yaşadık. Toplumun beklentileri yeni bir Meclisle birlikte haklarda genişlemeyi ongörmektedir. Yeni bir anayasa yapılması sorunu çıkartırsanız, yeni Meclisi bir kurucu meclis gibi yıllarca bu mesele ustünde çalıştırtırsanız, toplumun beklediği iyileşmeleri ertelemiş olursunuz. Ne ölçüde ertelerseniz, oluşturacağınız anayasa o ölçüde bir tepki anayasası niteliğine bürünecektir. Ve doğduğu gün tepkiler ve yeni arayışlar gündeme gelecektir. Biz anayasa sorununa çok nesnel bir biçimde yaklaşılmasını öneriyoruz. Nerede ise sıkıntı, o madde değiştirilir. Neresi dar geliyorsa Türk toplumuna, o madde değiştirilir. Ve zaman, enerji ve birikim savurganlığı yapılmadan, aynı hedefe ulaşılır. SHP programı, demokratik bak ve özgüriüklerin genişletilmesi yönunde anayasa ve yasalarda değişiklik yapılmasını öngörüyor. SHP iktidara geldiğinde ülkemizde örgutlenme ve anlatım ozgürlügünün başlıca sınırları sayılan Türk Ceza Kanunu'nun 141,142 ve 163. maddeleri kaldınlacak ya da değiştirilecek midir? GÜRKAN Düşünce özgürlüğünü kısıtlayan bütün maddelerin kaldınlacağına parti olarak söz verdik. Bu konudaki tavrımız açık ve nettir. Türk hukuku düşünce özgürlüğünü engelleyici tüm düzenlemelerden hızla arındırılmahdır. Geçmişte bunu yapabilme fırsatı doğmuştur. Ama yapılmamıştır. Artık bunun yapılmasımn gerekli olduğuna inamyorum. Türkiye*de ister sağda, ister solda olsun, yazan çizen, düşünen insanların düşünce suçu işlemiş olmalan nedeniyle kovuşturmaya uğramalarını, tutuklanmalarım, mahkum olmalarını hiç içime sindiremiyorum. Bu göruşüm sağdaki düşünen insan için de geçerlidir, soldaki düşünen insan için de. Bu sonmu Türkiye'nin ilerlemesinin önüne dikilmiş temel engellerden biri sayıyoruz. Özgüriüklerin önüne konan engeller cesaretle kaldırılırsa toplum on yıllardır oluşturulan baskılara karşın olumlu yönde çok ciddi bir kültürel, sosyal ve siyasal patlamaya gidecek izlenimini vermektedir. Onun için toplumun önüne çekilmiş bu setlerin kaldınlmasını açık, aydınlık, ileri bir Türkiye'nin vazgeçilmez önkoşulu sayıyoruz. Düşünceye özgürlük ve korkusuzluk tanımak, kaba kuvveti ve zorbalığı tanımak değildir. Bunlara kesin olarak karŞiyız. A YDIN GÜVE.\ GüRKAN "Anayasa'nuı neresi darsa orası değişir. RAHŞAS ECEVtT Toplumsal uzlaşma gerekli" tidara geldiğinde, ülkemizde anlatım ve örgutlenme özgürluğunün başlıca sınırları sa>ılan Türk Ceza Kanunu'nun 141, 142 \e 163. maddelerini >ürürlükten kaldıracak mı? ECEVİT Düşunce ve anlatım özgürlüğüne sınırlama getirilemez diyoruz. Burada iki istisna var: Ulusun ve devletin varhğının ve bütünlüğünün korunması \e şiddete başvurulması, bunun özendirilmesi... Bunlar dışında düşünce ve anlatım özgürlüğüne sınırlama getirilemez. Demokrasi varsa, her düşünce açıklanır, savunulur. Bir duşünceyi daha etkili bir biçimde açıklamak, savunmak uzere örgütlenme de yapılabilir. Ancak bazı düşüncelerin uygulanmasına bazı anayasal ve yasal engeller getirilebilir. DSP programı "sivil yönetimin... iç güvenlik konusunda silahlı kuvvetlere görev >ükleme zorunluluğu doğurma>acak kadar etkili" kılınmasıru ongöruyor. DSP iktidara geldiğinde bu yonde ne gibi somut onlemler alınacak? ECEVİT Askerler belirli aralıklarla, "sivil ydnetimler vatandaşın can ve mal güvenliğini artık sağlayamıyor, buna gücii yetmijor" gerekçesiyle mudahale ediyorlar. Askerin müdahalesini ve bu mudahale yoluyla demokrasinin sınırlanmasını isteyen bazı çevreler de uygun bir ortamın oluşmasını sağlamak için belli tertiplere, türlu kışkırtmalara girişiyorlar. Toplumu can güvenliei kaveısına düşürucü bir ortam yaratıyorlar. O halde boyle bir ortamın oluşmasını sivil yönetimin önleyebilmesi gerekir. Belli kesimlerden, gruplardan gelen terörü onlemeye çalışırken bir tür devlet terörünü getirmekten kaçınmak gerekir. Kendi eğitimleri ve koşullanmalan gereği askerler iç güvenlik işlemini ustlendikleri zaman, dış güvenlik konusunda izlemeleri uygun duşebilecek bazı yöntemleri icerde de uygulamaya kalkışıyorlar. Bu da büyük sakıncalar taşıyor. Önemİi olan, demokrasi kuralları içinde iyi işleyen bir sivil yönetim kurabilmek, bunun için iç güvenlik kuvvetlerini, demokrasi kurallarına bağlı kalmak koşulu ile etkili hale getirmek, yargıyı etkin biçimde işler duruma getirmek gerekir. Aynca kamu yonetimini, devlet işleyişinde surekKlik unsuru haline getirmek gerekir. Bizde her iktidar değişikliğinde kamu yönetimi tümden elden geçiriliyor. Devlet yasamında istikrar büyük ölçüde sarsılıyor. Oysa iktidar değişiklikleri kamu yonetimini zedelememelidir. Ancak, tabii ki, her iktidar anayasa kuralları içinde kamu yönetimine belli politik direktifler verebilir. Onun ötesinde kamu yör.etimlerinin bir surekliliği olmalıdır ki iktidar değişiklikleri toplumda buyük sorunlar yaratmadan goze ahnabilsin. Bu süreklilik olmayınca sivil yönetimin iç güvenliği sağlayabilmesi son derece aüçleşir. Düşünce ve anlatım özgürlüğüne sınırlama getirilemez diyoruz. Burada iki istisna var: Ulusun ve devletin varhğının ve bütünlüğünün korunması ve şiddete başvundması, bunun özendirilmesi... Bunlar dışında düşünce ve anlatım özgürlüğüne sınırlama getirilemez. nı uygulamalarına, belli birçerçeve içinde olanak veren bir anayasa olmalıdır. Öte yandan, çok ayrıntılı bir anayasa mı olmalıdır?.. Yani yer yer bazı konularda yasa hatta tüzük metni haline gelen bir anayasa mı olmalıdır, yoksa zaman içinde gereksinmelerin, koşulların değişeceğini, uygulamalarda birtakım aksakJıklar çıkabileceğini göz önünde tutarak genel kuralları saptayan bir çerçeve anayasa mı olmalı, sorusu da önemlidir. Eğer bir çerçeve anayasa isteniyorsa, bu da yeni bir anayasa hazırlamayı gerektirir. Kısacası, öz bakımından bugünkü anayasa totaliter devlet ve toplum felsefesine dayanmaktadır. Üstelik çok ayrıntılara girmektedir. Onun için demokratım diyenlerin, demokrasiyi içtenlikle benimseyenlerin, birtakım ufak tefek rötuşlarla düzeltebileceği bir anayasa değildir bu... Yeni bir anayasanın, toplumsal uzlaşmayı yansıtacak yöntemlerle hazırlanması gerekir. Aynca bu anayasanın dayandığı totaliter devlet felsefesi ile bir ölçüde bağlantılı bir başka unsur da şu: Sivil yönetimin nerede bitip, askeri yetkilerin nerede başladığı ayırt edilemez halde. O zaman, demokrasiyi içtenlikle isteyenlerin ve müdahalelere kesinlikle son verme çabasında olanlann, bu iç içe geçmişliği de ortadan kaldırmaları gerekir. Bu da ufak tefek düzeltmelerle yapılabilecek bir şey değil. DSP programında "şiddet kullanılmasını veya a>rılıkçılığı özendirici yayınlara... şiddet eylemlerine veya ayrılıkçı akımlara katkıda bulunan örgütlere karşı etkin onlemJer" getirilecel^ fakal güvenlik gerekçesiyle de olsa anlatım ve örgutlenme özgürlüğüne bunun ötesinde sınırlama getirilmeyecek deniyor (s.56). DSP ik Devrimci ve Marksist sol ile a j n m SHP programında (belki gerek bile görulmediğinden hiç soz konusu edilmeyen, buna karşılık DSP programında çeşitli vesilelerle değinilen bir konu da demokratik sol ile "devrimci" veya Marksist sol arasındaki ayrım. Bu konuya 12 Eylül öncesi deneyimlerinden ahnan derslerin bir gereği olarak yer verildiği düşunülebilir. DSP programı şöyle diyor: "DSP, 'halk için halka karşın' devrimciliğe özenenlerden temelde ayrılan, atacagı her adımda... halkın istemini ve katılımını arayan bir partidir" (s.13). "Demokratik sol, kusursuz toplum veya yeryüzü cenneti hayalleri uğruna. yasayan kuşakları feda edebilen bir utopyacılık değildir; toplumlann... gelişmelerinin zorunluluk yasalarıyla belirlendiğini one süren; o arada sınıf çatışmasını veya 'kapitalizmin çökuşünu' kaçınılmaz SCRECEK "" SÜRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle