16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLEfe ranna olursa, ulusal egemenlik gerçek ve çağdaş anlamında işlemiyor demektir. Şunu da hemen not edeyim ki, Doğu uluslarının birçoğunda ve Müslüman devletlerinin hemen hepsinde çağdaş demokrasinin kurulamayışı, onların henüz "ulülemre itaat" aşamasından ulusal egemenlik aşamasına geçememiş olmalanndandır. Türklerin ise demokrasi konusunda 110 yıllık bir geleneği vardır. 2 Gelelim 12 Ocak 1986 tarihli yazımızdaki bir başka soruya: "Gerçek demokrasi birkaç bilinmezli cebir denklemi gibi çok mu zor geliyor bize? Asker veya sivil parlamentoculuk 'kisvesi' altında güdümlü bir yönetim, bizim halkımızı daha mı çok rahat ettiriyor?" Bu sorunun yanıtı "evet" olsaydı, son bir iki yıldan beri ülkemizde ve halkımız arasında huzur ve rahathk olurdu. Kimilerince bnznr ve rabatfık, anarşi ve teröriin yok edilmesine baglanıyor ve böylece halkın demokratik ve ekonomik huzur ve rahathğı ile asayişten dogan huzur ve rahatlık birbirioe kanştınlıyor. Oysa hangi rejimle yönetilirse yönetilsin, bir ülkede başgösteren anarşi ve terörü bastırmak, yönetimi ellerinde tutanlann baş görevidir. Yıllarca önce Fransa'yı, sonra Almanya'yı büyük bir terör dalgası kaplamıştı. O ülkeler, demokraside kesinti yapmadan bunJann üstesinden geldiler. trlanda anlaşmazlığı dolayısıyla lngiltere'de ve lrlanda'da, BASK bölücülüğü dolayısıyla Ispanya'da, Korsika bölücülüğü yüzünden Fransa'da bugün de birçok terör eylemleri surflp gidiyor. Am? oralarda demokrasiyi askeri müdahale ile kesintiye uğratmak kimsenin aklına gelmiyor. Demokratik sistemi konıyarak, sivil yönetim terörün üstüne gidiyor. Bizde ise kendini zayıf hisseden sivil iktidarlar, bir seçim sonucunda sol eğilimli muhalefetin iktidara gelmesinden ise, askerin iktidara gelmesini yeğ tutuyorlar. Bu nedenle dikkat edilirse görülür ki, son 25 yıldaki üç askeri müdahale sağ iktidarlar döneminde olmuştur. Sol eğilimli (eğüimli diyorum, çünkü tam sol muhalefet hiç olmadı Türkiye'de) muhalefet ile diyalog kurup, ülke sorunlanm dengeli ve adaletli bir çözüme bağlayacak, anarşi ve terörün üstesinden gelmek için güçbirliği yapacak yerde, işi olunına bırakanlar, ne yazık ki, son 25 yılda hep sağdaki iktidann lider ve yönetici kadrosu olmuştur. Sanırım şöyle düşünülüyor: Asker uzun süre iktidarda kalmaz; Çünkü ülkeyi savunma görevini ihmal edemez; nasıl olsa bir gün gidecek ve iktidar yine bize kalacak. Yani kısacası, Silahlı Kuvvetler, anarşi ve terörü yok edecek, bunlann açtığı yaralan temizleyip onaracak ve sonra biz gelip ülkeyi rahat rahat yöneteceğiz. Memleketi askeri müdahaleye getirip dayayanlann ve daha önceleri Türk demokrasisini "Husumet Andı" temeline oturtanları baş tacı edip, onlann elini öpenlerin, günümüzde demokrasi havariliğine soyunduklanru gördükçe insan ne diyeceğini, ne yapacağmı şaşmyor. Bugünkü anayasanın kurduğu parlamentoculuk kisvesi alünda yürütülen demokrasinin iktidardaki liderleri, dün 1961 Anayasası'm yıkmak için ellerinden geleni yapan ve bu yolda yürüdükleri için sağ ve sol terorizmin yayılmasına neden olan liderlerin çömezleri değil midir? Türk halkınuı büyük çofmılaga, özeilikle dar gelirii ve yoksul znmre, bagfinkü güdünılü demokrasideıı faoşnut ve rahatlık içinde deffldir. Gerçek aydınlar, hiç degiMir. Çağdaş demokrasi dediğimiz yönetim biçimi gerçi güç bir rejimdir; ama birkaç bilinmezli cebir denklemi gibi zor gelmez halkımıza; eğer onun önüne turlü engeller konulmaz ve ülkede sosyal adalete dayah, dengeli bir ortamın gerçekleştirilmesi için gereken koşullar sağlanırsa ki bu, ancak yukanda tanımını vermiş olduğum demokrasinin, kendi kurallanna uygun olarak anlaşılması ve buna yürekten inarulması ile olur kaç bilinmeyenli olursa olsun, bu zorluk kesinlikle aşılır. Gerçek demokrasi, sag ve sol görüstere, sennaye ve emege, terazinin kefelerinde aynı agırlıgı tanıyan, birini ötekine ezdinneyen özgüriökça, dengeli ve adaletli yönetimdir. Bitmedi. Demokrasi arayışıru daha surdunnek gerekiyor. (*) Demokrasi Arayışı ve Askeri Egitım (22.12.1983); Demokrasi Arayısı ve Askeri Zihnıyeı (5.1.1986); Demokrasi Arayışmda Sivil Yönetim (12.1 1986). (**) S « r » etltlaıd öottmm Rınf t ı a a ' ı : Çok ılgınç mektubunuza ve lotfediien degerlı kıtabımza, yakında çıkacak yazımda genış yer verecejim. Yüreklen tesekkUrlenmi sunanm. H.V.V. HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU 1986'ya ayak atarken demokrasi arayışı konusunda üç yazı yaznuş (*) ve sonuncusunu "arayışı sürdüreceğiz" diyerek bitirmiştim. O zamandan beri geçen birkaç ay içinde başka güncel konulara ilişkin yazılar yayımlamakla birlikte, demokrasi arayışı konusunda düşünmeye hiç ara veraıedim diyebilirim. 12 Ocak'ta çıkan yazıda belintiğim gibi, ister Marksist, ister teokratik, ister dış görünüşüyle parlarflentarist nitelikte olsun, ister faşist olsun, bütün totoliter sistemlerde kıyımın, işkencenin, adaletsizliğin, güvencesizliğin egemen kılmması, iktidardakiler gibi dttşünmeyenleri acımasızca ezme amaana yöneliktir. Böyle kişiler, devlet başındaki zorbanın veya zorbalann bir işaretı üzerine, sözde mahkemelerce yargılanıp, yıllarca tutukevlerinde çürutülürler; gizli ve sorumsuz bir güvenlik görevlisinin herhangi bir kuşkusu, bir ailenin perişan edilmesi için yeterli olur. Işte bu nedenledir ki, Batıda, en başta namuslu aydınlar, düsunürler olmak üzere, ruhunda gerçek insan onunı taşıyan kişiler, yüzyıllardan beri böyle zorba rejimlere karsı kimileyin yasamlan pahasına savaşım verdiler ve toplumlan, "Birleşmiş Milletler lnsan Hakları Bildirisi" aşamasına kadar getirebildiler. Ne yazık ki, Dogu ulusları ve bu arada biz Türkler henüz ulus olarak kendiliğimizden Demokrasi Arayışında Soru ve Yanıtlar bu asamaya ulaşamadık; daha doğrusu bu olgu ile henflz özdeşleşemedik. Acaba niçin? Demokrasi arayışını surdürürken, özellikle kendi Ulkemiz bakımından bu "niçirT'in yanıtını bulmaya uğraşıyoruz ve yanıtı bulmak için yola çıktığımızda yeni sorunlarla karşılaşıyoruz. Arayış yazılanmızda bunlardan bir bölümünü işaret etmiştim. Onlan anunsatarak kendimizce sorulan birer birer yarutlamaya çalışalım: 1 Acaba Orta Asya'dan getirdiğimiz "başbuğluk" geleneği ve bin yıl önce katıldığımız İslamın "ulülemre itaat" ilkeleri mi engel oluyor çağdaş demokrasiyi kurmamıza? Bu soruya "evet" yanıtını vermek, Türk ulusunun bütün yeniliklere kapalı ve 21. yuzyıün eşiğinde hâlâ böyle tarihsel kalıtunlarla yönetilme özlemi içinde olan geri kafalı ve içine dönük bir toplum olduğunu kabul etmek olur. Belki bugünkü Türkiye'de bunu kabul etmekle onur duyan geri kafalılar bulunabilir; ama Türk ulusunun çağdaş ve ışıklı yolda yürüyen yöncticiler önderliğinde ne harikalar yarattığım, en başta Ulusal Kurtuluş Savaşı ve zaferi göstermiyor mu? Ulusun ondan sonra gerçekleştirdiği siyasal ve sosyal devrimler ve kısa sürede ortaya koyduğu ekinsel (kültürel) ürünler de, Türk'ün bağnnda henttz işlenmemiş ne büyük cevherler yattığını kanıtlamaktadır. O halde eğer Atatürk'ün açmış olduğu çağdaş ulusal devrim yolu kesilmemiş olsaydı, birkaç kez Nobel ödülü için adı geçen edebiyatçılanmız, üstün yetenekleriyle Batıda da kendilerini kabul ettiren müzik yorumculanmız, bestecilerimiz, ressamJanmız, bilim adamlannuz, iki elin parmak sayısı kadar kalmaz, Batı ülkeleriyle eşit orana ve düzeye ulaşmış olurdu. O halde yukanki sorunun yanıtı "hayır"dır. Yani iyi yönetilince şimdi saydığım değerleri yetiştiren Türk ulusu, yolu kesilmeseydi, çoktan Batı ölçülerine uygun çağdaş demokrasi ortamını yaratmış olurdu. Geçen gün kutladığımız 23 Nisan 1920 Ulusal Egemenlik Bayramı, Türk ulusunun "başbuğluk ve ulülemre itaat" sistemlerinden çoktan beri aynlıp, kendi egemenliğine bağlı bir ulus olduğunu bu yıl da vurgulayan bir olgudur. Ulusal egemenlik, çağdaş demokrasi nin temel koşuludur ve ilk aşamasıdır. Türk ulusu bu asamaya çoktan uluşmıştır. Ama cagdaş demokrasi bu aşamada kalmaz. Çünkü çağdaş demokrasi yönetimi bütün uygar Batı dünyasına yerleşmiş tanımı ile"Halkın halk tarafından halk yaranna yönetilmesi" demektir. Eğer halk tarafından yönetilmesi, halk yaranna olmaz da ayrıcalıklı ve varlıklı bir azınlık ya PENCERE 27 NÎSAN 1986 Filistin Kurtuluş Savaşım Türkler Anlar... OKTAY AKBAL EVET/HAYIR Anayasafda Neler Değişmeli ? "82 Anayasa'sı hazırtanırken toplumun her kesiminden ve karşrt görüşlerinden yararianılmış mtdır?" Böyle bir soru yonettilmış sağdan, sotdan, ortadan birtakım ünlütere.. Buna 'evet' diyenler yüzde 28, 'hayir' diyenlor yüzde 72).. Bu Anayasa ile hak ve özgurlükler gerilemıstir diyenler yuzde 74; 82 Anayasası'm 1961 Anayasası'ndan daha 'geri' sayanların oranı ise yüzde 70... 12 Eyiül öncesirtdeki bunalımlara 61 Anayasası neden olmuştur diyenlerin oranı yüzde 30. 61 Anayasası'nı suçlu görmeyenler ise yüzde 70... 82 Anayasası'nda ne gibi değişiklikler yapılmalıdır sorusuna 'tamamjyle değişmeli' yanrtma verenler de yüzde 51... OKURLARDAN Trafik kazalannda binlerce insan hayatını kaybedip, onbinlercesi yaralantrken, milyonlarca liraya ulaşan hasar, binlerce saat iş kaybı olmaktadır. Türkiye'de bir savaştaki kadar, belki de daha fazla can ve mal kaybına neden olan trafik kaıaları, daima gündemde kalmasını başarmış, dünya sıralamasmda ne yazık ki ön sıralarda yer almıştır. Trafik kazalarını önlemek ve en aza indirebilmek için ne yapılabilir? Ne yapılmalıdır? JVasıl yapılmalıdır.7 Trafik kazalarının insandan, araçlann teknik yapılarından, altyapı yetersizliğinden kaynaklandığı bilindiğine göre, önlemlerin de buna göre düşıinühnesi gerekir. Türkiye 'de insandan kaynaklanan trafik kazalarının sayısı, dikkati çekecek düzeydedir. Can kaybına neden olan trafik kazalarını gerçekleştiren araçlardan birinin "kamyon" olması, konu üzerinde Trafik üzerine Denecek ki bu bir derginın yaptığı araştırmanın sonucudur. Başka bir dergi ya da gazete böyle bir soruşturma açsa sonuç daha başka Olur muydu bilmem Çünkü gerçekler ortadadır, insan aklı da doğruyu yanlışı ayıracak bir nıtelık taşır. 82 Anayasası'nın en kısa sürede değiştirilmesi, Türk ulusunun özlemlerıne, çağın gereklerine yakışır bir niteliğe kavuşturulması günden güne daha büyük bir önem kazanıyor 12 Eylul'ün ve sonraki yıllarda gerçeklestirilen işlenn hesabını yapmak istemıyorum. Bu hesap er geç yapılır. Yanılgılar düzeltilir, kımler sorumludur kim ler değildir, ortaya çıkanlır. Şimdi en önemli sorun 82 Anayasası'nın ve bu Anayasanın getırdığı uygulamaiann en kısa sürede tartışılıp, doğru yolun bulunmasıdır. Bir erken seçim sonucunda oluşacak parlamentonun yenı bir Anayasa taslağı hazırlayıp, ulusa sunmasını beklemek yanlış bir dilek olmaz sanırım 82 Anayasası'nın kesinlikle değiştirilmesi gerektiğine inandığımız maddelen acaba hangılen1' Bu soru ne karşılaşan kimı seçkinlerımiz şu yanıtları vermışler. Geçici 4. madde 58 oy, eski siyasilere yasaklar getirilmesı. . Geçici 15 madde 55 oy, 12 Eylül dönemındeki işlemlerden dolayı Konsey uyelerı, hükümet ve Danışma Meclısı üyeleri sorumlu tutulamayacak.. 2a madde: Basın özgüriüğünün düzenlenmesi. 51., 52., 5a ve 54. maddeler: Sendikal haklara ilişkin. 104. Madde Cumhurbaşkanının gorev ve yetkılen. Değiştirilmesi istenen öteki maddeler derneklerie, kışı haklanyla, düşünce özgurlüğü ile, yüksek öğretimle partiler arası milletvekılı transfeıien ile ilgilıdır. Ama bu maddeler yuzde 50'nın attında oy almıstır. Ne yazık ki sayın yanrtçılar en önemli bir maddeyi unutmuşlar, ya da önem vermemışler. Bu 134. maddedir. "Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurulu" yasasının gerekçesi olan 134. madde... Atatürk vasiyetinı bozan, daha doğrusu ortadan kaldıran bir maddedir bu. "Atatürkçü düşünceyı, Atatürk ilke ve ınkılapiannı, küttürünu ve tanhmi ve Türk dilını bılimsel yoldan arastırmak tanıtmak ve yaymak ve yayınlar yapmak amacıyia .Atatürk'ün manevi himayetennde, Cumhurbaşkanının guzstım ve desteğınde Başbakanlığa bağlı" AKDTYK bu 134. maddeye dayanılarak oluşturulmuştur. Bu yüksek kurum yıllardır hemen hemen hiçbır olumlu yapıt ortaya koyamamıştır özellikle bu kuruma bağlı yenı TDK, Atatürk ilkelerine, devrimine, özellikle dil devrimine karşıt kişılerin etkisi attına girmiştir. Her şeyden daha önemlisi, Atatürk'ün ölümünden bir ıkı hafta önce el yazısıyla bırakıp noterlikçe de onaylattığı vasıyet bozulmuştur. Bunda Atatürk, T. iş Bankası'ndaki htsse senetlennin geltrinı kurucusu olduğu Cumhunyet Halk Partısı'ne bıraktığını yazıyordu. Bu gelirden CHP hiçbir pay almayacak, Atatürk'ün bir kaç yakınına belirli paralar verdikten sonra kalan gelir Atatürk'ün kurduğu Türk Dil ve Tarih Kurumlanna verilecekti. Bu kurumlar bağımsız bir dernek olarak bilimsel çalışmaJarını her türlü etkkjen baskıdan uzakta sürdürebilsınler dıye Şımdıki gıbı sıradan bir devlet dairesi olmasınlar dıye!.. 82 Anayasası'nın en başta, değiştirilmesi değıl, ortadan kaklınlması gereken yeri, işte bu 134. maddedir. O maddeye dayanılarak oluşturulan ADTYK'dır 82 Anayasası'nın bir çok yennın değistırilmesini isteyen aydınlarımızın bu 134. maddeyi unutmalar: üzücüdür. Evet, 82 Anayasası değişmeli, tumüyte.. Daha doğrusu yenı bir anayasa taslağı hazırlanmalı, gerçeklere, çağdaş düşüncelere ve Atatürk'ün devnmcı ılkeierıne dayanan bir Anayasa... durmayı gerektirir mahiyette gorülmüştur. O zaman profesyonel surücüler, özellikle kamyon sürücüleri için taşır aracı kullanma belgesi verilirken, titizlik göstermek gerekmektedir. Her şeyden önce doktor muayeneleri ciddi yapılmalıdır. Bu kişilerde, tüm yöneticilerde olması gereken "insan sevgisinin" varlığı araştınlmaltdır. Sorumluluk bilincinde olup olmadığı incelenmelidir. Belli bir diplomayı getirme, aracı kullanabilme becerisi yeterli sayümamahdır. Bu uygulama sürdüğu müddetçe Türkiye'de trafik kazaları tırmamşta olacaktır. Hele trafik kurallartm kendisi dışmda herkesin uyması gereken bir kural olduğunu sanan kişılerin eline verilen surucu belgeleri, adeta azrail vekaletine dönüşmektedir. Pervasız, duygusal, direksiyon başında kendisini "dev" sananlarm bir de alkol aldıktan sonra, saatlerce araç kullanmalarına şaşmamak gerekir. Sonııçta küçük adamlar, can almakta hiçbir sakınca görmezler. O zaman ortaya bir eğitim sorunu çıkmaktadır. Kim, kimler, nasıl eğitecektir? Herkes eğitilmelidir. Bu da kitle ile tişim araçlan ile olasıdır. Kuşkusuz bu eğitim ciddi biçimde gerçekleştirilmelidir. RUHİ TEK İSTANBUL şebeke" olduğunu söylüyorlar. Oysaki, 1971 tarihinden bu yana sırada beklemekteyiz. Parayı vermeseydik kuşkusuz sıramız da yanacaktu Bizler Küçükyalı santralı alantna giren Altıntepe'den tdealtepe'ye dek binlerce kişiyiz. PTTye gidip soruyoruz, ses çıkmıyor. Ama sizin gazetenizde bakanın ağzından telefon müjdesi çıkıyor. Ve bizi bir düşünce alıyor; demek ki yine bir sürü insanın parası alınacak ve aylarca bekletilecek. Gazete olarak durumu inceleyin, bakanın ağzından "müjde" yazmayın. PTTnin vatandaşlan sömürerek böylece milyonlarca lira topladığının hangi hukuk ve adaletle bağdaşabileceğini Sayın Bakan Atasoy'a sorun. Adımı sakın yazmayın, zira bir yıldır verilmeyen telefonlanmız hiç verilmez o zaman. Küçükyalı tdealtepe'de oturanlar İSTANBUL PTT parayı alıyor, telefonu bağlamıyor 20 martta gazetenizin son sayfasında Ulaştırma Bakanı Veysel Atasoy'a atfen "lelefon müjdesi" başlıkh bir haber verdiniz. Bu haberi okuyunca elimde olmayarak gülumsedim. Çünku, temmuz 1985 tarihinde telefon vereceğiz diye PTT Başmüdürlüğü ile mukavele yaparak 41 bin 950 lira ödedim. Numarayı da almama karşın bugüne kadar telefonum bağlanmadu Sorduğumuzda, "koşullu Terör, kolay tanımlanacak, sınırlan kesinlikle çizilebilecek bir kavram değil. Bireysel terör var, örgutsel terör var, devlet terörü var. Kimi zaman bunlar birbirine kanşryor. Elindeki güvenlik güçterini halkı terörize etmek için kullanan bir devlet başkanının kürsüye çıkıp "teröre karşıyız" diye nutuk attığı çok görülüyor. Bir küçük devlete karşı terör yöntemlerini kullanan bir başka devtetin baskanı, sureti haktan görünerek televizyonlarda bütün dünyaya yalan söyleypbil'ryor. Ulusal bağtmızlık savaşlarıyia terörü birbirine kanştırmaktan da sakınmalıyız. • ABD, bir yandan Libya'ya saldın düzenledi; öte yandan "Zenginler Kulübu"nü Libya'ya karşı ekonomik önlemler almaya zorladı. Olayın karanlık yani ne? vaşıngton Libya'mn kimi terör eylemlerinde parmağı olduğunu ileri sürüyor; ama kanıtlan ve belgeleri açıklamaya gelince diyor ki: Belgeler gizlidir, açıklanamaz; istihbarat kaynaklarımızı deşrfre edemeyiz. Bu sav, belki doğrudur, belki değildir. Hiç kimse vaşington'un her soylediğini gerçek saymak zorunda değildir. ABD dünyayı aldatmak üzerine buyük bir propaganda imparatoıiuğu oluşturmuştur. AETdeki ortaklar ise Libya'ya ilişkin belgeleri geçerli saydıklan için mi Trablus'a karşı önlemler alıyorlar? Yoksa ABD'nin baskısına mı dayanamadılar? "Zenginler Kulübü" nün guvenilir kişilerince ortaya sürülen savı Türkiye'den benimsemek, karanlığa kurşun sıkmakla esanlamıdır. Kaldı ki Libya kimi terör eylemlerinin içinde olsa bile Amerikai nın ve CIA'nın olmadığı söylenemez. İşte bu Amerika hiçbir sınır tanımıyor; gerekirse iran'a ve Suriye'ye de saldıracağını açıklıyor. O zaman tüm yeryüzünde terörün nerede başlayıp nerede bittiğinf sormak gerekir. • Hasan Tahsin adını unutamayız. Ansiklopediler, öteki adı Osman Nevres olan Hasan Tahsin'i bize şöyle tanıtıyor: "Türk gazatBdsi. ParistB SiyaseJ BHgüer Oku/ı/nu bitirdi. 1908"den sonra htihst TeraWye katıldı. BlrindDünya Savaş* öncesı Bükreş'te Beudston kardeşler adındaki iki ingiliz diptomatjna suikast duzentedf. On ytt hapse mahkum okju. Bir yıl kadar hapistBtetoWrtansonra Dünya Savasınm çıkması üzerine Bükres'e geten Hilmi'Paşa'nın yt dımıyia hürriyetine kavuştu. Mütareke yıllannda Izmir'e yeheşı.. Hukuku Seser (İnsan Haklan) adlı bir gazete çıkardı. Izmir'in Yunanhlar tarafından işgalini protesto amacıyia çevredeki aydınlana biriikts "Reddi llhak" bildirisini hazıriadı. 15 Mayıs 1919'da Izmir'e çıkan Yunan askerme ilk kursunu sıkt; ve aynı yerde şehit edildi" Hasan Tahsin, anarşist ve terörist miydi? Bugün izmir'de Konak Meydanı'nda yükselen "İlk Kurşun" anrtı bu sorunun yanıtını verir. Yeryüzünün pek çok ülkesinde kurtuluş savaşlannın ilk kurşunlannı atanlar için saygı anıtları dikilmiştir. • "Filistin Kurtuluş Savas/"nı anlayacak ve benimseyecek ilk ulus biz olmaJıyız. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Rlistin'de ingiliz mandası kurulmuştu. 1918'de bu topraklardaki nüfusun yüzde 93'ünü Araplar oluşturuyordu. Ekilebilir arazinin yüzde 975'i Müslümanların elindeydi. Yahudiler küçük bir azınlıktılar ve 84 bin kişiydiler. Ancak Dünya Siyonist örgütü, Filistin'i işgale karar vermiş, bu amaç için göçmen trafiği olusturmuştu. 1948'de ingilizler manda yönetimine son verirken, Londra ve vaşington'da, israil devletinin kuruluşuna çoktan karar verilmişti. israil'in mayasında empeıyalizm ve terör bulunduğunu bütun dünya bilir. Ancak şimdi geçerli kılınmak istenen mantığa bakarsanız, terörle Filistin'e yerleşmiş ve mazlum bir halkı topraklarından sürmüş israilli değil, Filistinli teröristtir. Emperyalizmin propagandası altında bilinci karartılmış çoğu kişi "Filistinli" ife "terörist" kavramlannı birbirine yakıştırıyor. Oysa bu çarpıklığa evet demek için, önce Türkiye Kurtuluş Savaşı tarihini, sonra Filistin tarihini unutmamız gerekir. BÜTÜN DÜNYADA VE TÜRKİYE'DE AYNI ANDA! acolor Golcl Daha canlı, daha parlak renkler... gülümseyen renkler... Deneyin, farkı görün! Kodak DİSTRİBÜTÖRÜ Kodacolor Gold, şimdiye kadar geliştirilmiş en mukemmel renkli baskı filmidir. Kodacolor Gold'la çekilen fotoğraflarda, renkler daha canlı ve parlak, daha yoğun ve saftır. Gerçeğın tıpkısıdır. BURLA Makına Ticaretı ve Yaünm Anorum Şırkeh
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle