18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
UMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER tanıdıklarından kimi örnek alırsa alsın, romana geçti mi, olaylar içinde o kişiyi geliştirecek, onu kendisinin bile tanıyamayacağı bir duruma getirecektir; başka bir deyişle, o kişi artık Tolstoy'un istencinden çıkacakur, kendi başına yaşamağa başlayacaktır. Kısaca, Nataşa'da Tolstoy'un küçük baldızını izlemek olanaksızdır demek istiyorum. Elbet "Kreutzer Sonat" romanım da bu gözle okuyacağjm, orada Sofıa'yı aramayacağım. Ben romanlarda, dünyadaki insanlan bulmaktan hoşlanmam; onlar, başta da söylediğim gibi, romancıya bir başlama kolaylığı verirler... Ama bundan da vazgeçiyorum şimdi, geçen yüzyılın roman anlayışı içinde yeri vardı bu anlayışın, bugün ise ne Kafka'da ne Faulkner'de bulabilirsiniz bir tanıdık, ama bu iki yazann yarattığı kişiler, eskiden örnek tutulmuş olan kişilerden daha yakandır size, daha da tanıdıktır. Bana, Sofıa'nın durumu, bir aile dedikodusu gibi geliyor. Bu hanım yüzyıl önce gelseydi de, Beethoven'in eşi olmuş olsaydı (Tanrı korumuş), "Kreutzer Sonaf'ın müziğini kavga konusu yapabilecek miydi? Hiç sanmam, çünkü müziğin konusunu çıkaramayacaktı. Müzık sanatı, doğası gereği, işitimsel imgede kalan, anlıkta bir kavramla birleşmeyen arı bir sanat diye tanımlanır; ama bir besteci onunla da nefretini ya da sevincini belirtebilir. Ama anlamak... o çok başka bir şey! Ben Sovyetler Birliği'ne yaptığım yolculukta, Moskova'dan Yasnaya Polyana'ya, Tolstoy çiftliğine, kır evine gitmiştim. Yatak odasının, evinden kaçtığı geceki durumu, olduğu gibi korunmuştu, yatağının başucunda, yan açık "Karamazof Kardesler" duruyordu. Elimizdeki kkapta buna ilişkin bir anı da yer ahyor. Bayan Tolstoy şöyle yazmış güncesine: "Akşam ise Dostoyevskinin Karamazof kardeşleri'ni ilgiyle okudu ve 'Halkın Dostoyevski'yi neden ilgiyle sevdiğini bugün anladım, çünkü çok görkemli düşünceleri var" dedi. Sonra da eleştirerek, romandaki kişilerin tümünün Dostoyevskinin ağzıyla konuştuklanm bir kez daha vurgnladı." Bu sözlerden çıkanlacak ilk sonuç, büyük yazarın, romanlanndaki kişiler karşısında yan tutmadığı, onlarla eşdeş olmayı yanlış bulduğudur. Imdi, bu durumda Tolstoy, nasıl olur da karısını yerer, ya da baldızını sever bir roman kişisi ağzından? Adam günce tutmuyor ki, roman yazıyor. Romancı ile romanının özdeşleştirilmesi sorunu konumuzun boyutlarını çok aşar. Defalarca okudum, hâlâ okuram." Bense bu iki büyük yazar için hiçbir zaman böylesine kesin bir karara yatkın ohnamışımdır. Yalnıt yeni romanın Dostoyevski izinde oluştuğunu biliyorum; başka bir deyişle, Dostoyevski gelmeseydi, roman sıkmağa başlayacaktı insanlan. Nusret Hızır sağ olsaydı, konuyu onunla yeniden konuşmak isterdim, "Evet, derdim ona, mantıkçtoldugun için Tolstoy'u daha çok sevdiğini anlamadım defil, ama bir felsefeci olarak sen, Dostoyevski'de nasıl olur da Uginç bir yan bulamazsın!" (Örneğin özgürlükzorunluluk sorunu gibi.) Burada "felsefe" derken, roman ile felsefeyi kanştırdığım sanılmasın, nitekim Nusret Hızır da "manük" derken, mantıkla romanı kanştırmıyordu. Tolstoy'un Dostoyevski'yi yermek için söylediği "romandaki kişilerin tumünün Dostoyevskinin ağzıyla konuştuklan" sözüne gelince, burada, Tolstoy'un, çağın değiştiğinin ayudına varaRahmetli dostum Prof. Nusmadığı ortaya çıkmaktadır: Çünret Hızır, Tolstoy'u Dostoyevskiye yeğlerdi, bunu çok kez söyle kü "tip" romandan atılmaktadır. mişti. Ben de içinden çıkamamıBayan Tolstoy'un kocasından şımdır bu açıklamanın. Gösteri bir yakınması da, onun köylü gidergisinin son sayısında, sayın bi giyinmesi ve köylüleriyle dostFüsun Akatlı, "Hocam Nusret luk etmesiydi. (Yasnaya PolyaHızır" başlıklı o çok sevdiğim na'ya gittiğinde dinlerniştim, her yazısında bu konuya değiniyor, yemekte sofrasmda bir iki köydemiş ki Hızır: "Biliyorsun ve lü olsun istermiş). Lenin, Makanlaşamıyonız bu konuda Tols sim Gorki'ye şöyie diyor: "Bilitoy'u Dostoyevski'den daha çok yor musnnuz, onda beni en çok seviyonım, daha büyük buluyohayrete düşüren nedir? Sesinin, rum. Nedenine gelince, yapısal düşüncesinin mujik oluşu. O bakımdan, roman kurgusu, ya gerçekten iam bir mujiktir. Bu piM baknnından, daha romancı, Kont'tan önce edebiyatta hakiki daha büyük geliyor Tolstoy ba bir mujik gösterilmedi." na. Belki kuru mantıkçılıktan geSözünü ettiğim Günce'yi en len bir egilim bu bende. Ama çok hanımlann okuması nedenDostoyevski'yi de çok severim. dir dersiniz? 21 MART 1986 lir Aile Geçimsizliği [ELİH CEVDET ANDAY Fethi Naci, Gösteri'deki son eştiri Günlüğü'ne, Odysseia'yı inci kez okumağa başladığını zarak giriyordu ve "Swann'ın r Aşkı" adlı çeviri dolayısiyle "...eskiden okudugumuz roınlann gerçekten degerti olannıu yeniden okumakta yarar r" diyordu. Öylesine doğru bir z ki, eskiden pek değerli bulıdığımız kitapları da okusak ne çok yararlı olur diyeceğim; mbilir onlarda da ne güzellik:, ne incelikler kaçırmışızdır. îhası, o kiıaplar bugün, bu yanızda bize başka şeyler söylebilir, neden olinasın! Ama buın için vaktimizi çok iyi kullanamız gerekir, zaman ilerledikyeni kitaplar birikiyor. Ama n eski kitaplan okudukça kenmi, günümü daha iyi anladıtn sanısı içindeyimdir. Çünkü yorum, kendi kendime, diyelim r romanın " g e ç m i ş " ve >ekcek" olarak iki uzantısı varr, geçmişin bir romanı bana jgünü, bugün yazılanlardan ıha iyi anlatabilir, geçmişin yitiş gitmiş yapıtlan ise sadece o pinii" anlatmak sevdasmda anlardı belki, boyuttan yokındular, evrensel olamadılar. ünümüze bakmayahm, yalnızı geçmişi ve geleceği mi düşü;lim demek istiyorum? Hayır, îsem desem şunu derim, günülüzdeki geçmiş ve günümüzdei gelecektir yakalanması gerekli lan. Yann karşısında çoğun dilz kalışımız, belki de bunu kurüayamayışımızdan. Ben de bugünlerde "Kreutzer Sonaf'ı yeniden okumak hevesine kapıldım. Neden mi? önce Beethoven'in "Krentzer Sonat" ını nedense a k sık dinlediğimden; sonra da son günlerde Sofıya Tolstoy'un güncesini okumağa başladığundan. Tolstoy'un Beethoven'i sevdiğini biliyorum, ama romanına neden bu sonatın adını verdiğini bilmiyorum. Romanı okursam bu ilişkiyi kurabilecek miyim? Yok canım; belki Tolstoy'un, Sonat'tan aşağı yukan seksen yıl sonra, romanını yazarken kafasının içinden geçenleri düşlemek olanağını bulurum. Olur ya! Aynca ilk okuyuşumda o romanı çok sevmiştim. Eşi Sofıya ise, Tolstoy'un bu romanından nefret etmiş, mutsuzluğa düşmüş bu yüzden, romanda karı koca arasındaki cinsel ilişkilerin kınanması neden olmuş buna. Sofiya'mn hırçın bir kadın olduğunu bilirdim ama, genel olarak evlilik yaşamının elestirilmesinden bunca aJınganlık çıkarmasına gene de aklım ermedi. Üstelik kadın, kocasını dünyanın en büyük romancılanndan biri olarak tamyordu, buna inanıyordu; peki, dünyanın en büyük romancısı nasıl olur da oturup kansı ile en mahrem ilişkisini anlatır! Konum, karı koca gecimsizliği değil, roman yazma işi, hele burada romancı Tolstoy gibi bir devse, durum oldukça önem kazanır. Demek Sofıya, "Kreutzer Sonaf'ı okuyor ve orada kendisini görüyor. (Goethe de bir romanı ile, yeni evlenmiş bir çifti mutsuzluğa sürüklemişti, şimdilik onu bir yana bırakalım.) Kreutzer Sonat'ı yeniden okuma hevesini duyuşuma hak vermiyor musunuz? Hiçbir ailenin içyüztinü merak etmem, benim merakım romanın nasıl yazıldığı, nasıl yazılması gerektiği konusu. Ama bunu işlerken Sofiya'mn çıkardığı bir olay üzerinde daha durmamız gerekiyor. Sofıya, küçük kız kardeşi Tania'yı kıskanmış kocasından. Konu şu: Tula'ya (Tolstoy'un çiftliği Tüla yakınındadır) yakın bir kasabada, 1863 yılında bir balo verilir; karısı gebe olduğu için Tolstoy bu baloya küçük baldızı ile gider. Ancak unutmayalım ki, Tolstoy, "S«*»ş ve B«ış"ın ünlü Natasa'sı için bu küçük baldızı kafasında örnek tutmuştu. Sofıya evde yalnız kalınca güncesine şunlan yaayor: "Gryinip Tania'yla baloya gittikleri zaman, acı aeı aglamaya başladım ve bütiin gece ağladım." Gel de işin içinden çık! Kendisi "Kreutzer Sonal"ın kahramanı, kız kardeşi ise "Savaş ve Bans"ın. Sofıa okumuş bir kızdı ve hiç de aptal değildi. Demek büyük bir romancı ile evlenmiş olmak onun aklım başından alıyor. "Ne tanh9zUk!" demiyeceğim, bütün sorum, bir romancının yaratmalarına, yaşantılarının ne ölçüde katıldığidır. Eğer Tolstoy acemi bir romancı olsaydı, Sofıa orada "nasılsa öyle" boy gösterecek ve kitaptan dünyanın haberi olmadığı için de kocasına kızmayacaktı. Yaratıa olan Tolstoy ise, CAGDAŞ YAYNH ABl İlhan Selçuk 10 bası •çıktı Fiyatı: 800 lira, Çağdaş Yayınları, Türkocağı Cad. 39/41 Cağaloğlu İstanbul GENEL KURUL İLANI Eksan Endüstri ve İnşaat Malzemeleri Çelik Metal Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin Olağan Genel Kurul Toplantısı 7/4/1986 günü saat 16.30'da Alemdağ Cad. No: 190/1 Ümraniye/Üsküdar adresinde Şirket Merkezinde 1985 Yılı Olağan Genel Kurul Toplantısı yapılacağından sayın ortaklarımızın hazır bulunmalannı ilanen arz ederiz. GÜNDEM: 1. Başkanlık Divanı ile bir oy toplayıası ve bir kâtip secimi. 2. Başkanlık Divanına Genel Kurul Toplantı tutanağının imza yetkisinin verilmesi. 3. İdare Meclisi ile murakıp raporlarının okunması ve 1985 yılı bilanço ve kâr, zarar cctvellerinin incelenmesi. 4. Yeni Yönetim Kurulu ve murakıplann secimi. 5. Eski Yönetim Kurulu üyelerinin ibrası. 6. Kâr dağılıp dağılmayacağına ait Genel Kurul kararı. 7. Dilek ve temenniler. Yönetim Kurulu ve denetleyiciler faaliyet raporları, bilanço ve kâr/zarar cetvelleri savin üyelerin şirket merkezinde 15 gün süre ile incelemesine açıktır. VEKALETNAME Ö R N E C İ ^RADA BİR [AFET TUZÜN Askeri Yargıtay aşkanlığı'ndan Em. Hâkim Tümgeneral HAZIRLAYAN OGRETMENOGRENa OKURLARDAN SELİM ÖZYÜKSEL fargı Bir toplumda, yasalar ve anayasa yargı erkinin safıyetini, yanzlığını, bağımsızlığını kuşkuyadüşürmüş ise, o yönetımde hujk devtetinden temel haktardan, ınsan onurunun korunduğunan, aftan, işkenceden insan haklarından sözetmenin hem geîği hem olanağı yoktur. Çoğulcu, özgürlükçü bir demokratik rejimin mimarı olacakırı vaat ve iddiası ile iktidara adaylığını koyup da ezici bir çounlukla iktidar olan bir siyasi parti, kısa bir süre sonra bu ideline hiçbir neden yok iken ihanet etmişti. Şoyle ki: 1924 Anayasası'nda da temel ilke olarak üç erkten e devletin üç fonksiyonundan biri olan yargının bağımsız mahemeler ve güvenceli hâkimler tarafından yürütülmesi hükmü ardır. Vardır, ama hükümet yürürlükte olan 5434 sayılı bir kaunu çok yanlış bir yorumla şoyle bir uygulamaya koydu. Adı eçen yasanın 39. maddesinin b fıkrasındaki hükme göre hiçir gerekçe göstermeden yürütme organı adli yargının yüksek lahkemelerindeki başkan ve üyelerini azledebiliyordu. Aynı ygulamayı idari yargının başkan ve üyeleri için de yapabiliordu. Azledilen yüksek hâkimler bu idari tasarruf için ne anaasaya aykırılık iddiasında bulunabiliyorlardı ve ne de Büyük rtillet Meclisi'ndeki Dilekçe Encümeni'ne başvurarak hak araabiliyorlardı. Çünkü hükümetin bu mutlak takdir hakkıdır ve lir hükümet tasarrufudur denerek hukuk devletınde idari taarrufa karşı böylesine açık hiçbir kapı bırakılmıyordu. Demokratik rejimin inkârı olan bu tasarrufa karşı kendi kenline yargı da yetki yolunu kapatmış idi. Hukuka bağlı ve hukukun üstünlüğünü ulusal istenci (Milli radeyi) titizlikle koruması icap eden Türkiye Büyük Millet Mecsi de kendisine yapılan başvurulan kabul etmeyerek yürütmelin gücünü adeta kendi gücü üstüne çıkarmış ve kendi gücü istünde tutulmasına rıza göstermiş ve böylece ulusal istencın lözardı edilmesine yol açmıştı. Dün böyle idi, acaba bugün başka türlü müdür? Hayır! Çün;ü: Gerek Anglosakson sisteminde ve gerekse kara Avrupa'sı iisteminde, yargıda kuşkuya yer yoktur. Yargının yapısında ve işleyişinde kuşku var ise o sistemde Joğru karar ve hüküm verme olanağı yoktur. Kamuoyu bu kuşku olduğu sürece o yargının yansızlığına ısla inanmaz. Bu bir "fikziyon"dur, ispata gerek görülmeyen ioğrudur. Tersini ispata da yer yoktur. Örneğin, idari yargı yanında bir de Askeri Yüksek idare Mah(emesi'nde anayasaya karşın yasa ile olanak verilmiş olması junun açık bir kanıtıdır. Özellikle Silahlı Kuvvetlerde emekliye sevk ve terfi gibi işemlerin iptali için başvurularda bu kuşku iki kez ikı dört gibijir. Yargının safiyeti; gerek Ceza Muhakemesi Hukuku ile ve geekse sıkıyönetim ve gerekse Devlet Güvenlik Mahkemeleri gibi yasalar ile bozulmuştur. Bir başka örnek, idari yargının atamalarında söz konusudur. Şoyle ki: idari rejimi, anayasaları ile kabul etmiş demokratik jüzende adli sistem ile idari yargı biri öbüründen tamamen ayrı /e de birbirlerine karşı bağımsızdırlar. Oysa bizde sistemleri Kolayca dejenere ettiğimiz için Adalet Bakanının başkanlığında Yüksek Hâkim ve Savcılar Kurulu Yasasına göre Danıştay'a ait üyelerin tayinleri de bu kurul tarafından yapılmaktadır. Kanun yapma ince bir teknik işidir. Bu hak anayasa ile Millet Meclisi'ne "ilk ve esasi ve devredilmez" bir hak olarak verilmiştir. Anlamı. ulusal istencin koşulsuz surette ulusun temsilcilerinden oluşu ve demokratik idarelerin en güçlü organı Meclise ait olduğunu vurgulamak içindir. Ama maalesef Meclis'ten aceleci ve darbe şeklinde yetki kanunları çıkarılmaktadır. Bununla anayasanın temel maddelerineters düşüldüğü gibi kanun tekniğine, sistematiğine, ölü bir kanuna atıfta bulunmak gibi yanlışlıklara çoğunlukla düşülmektedır. Yasalardan vazgeçtik, anayasanın kalıcı ve de geçici maddelerinin düzenlenmesinde hukuka değil, akıl ve mantık kurallarına dahi dikkat edilmemiş olması üzücüdür. Örneğin anayasanın düzenlenmesindeki bazı maddelerinde yer alan bazı hükümlere göre ben suçlayacağım, siz savunmayacaksınız, ben konuşacağım, sizler susacaksınız gibi doğal haklara yasaklar ve sınırlamalar getirilmiştir. Ve yine örneğin temel haklann içeriğini, özünü yok eden, sınırlayan hususların kanun ile dahi yapılması anayasa hükmü ile yasaklanmış olduğu halde bu husus dahi ihmal edilmiştir. Sonuç: Yukarıdan beri arz ettiğim nedenler bana tarihi bir olguyu çağrıştırdı. Ingilizlere karşı Hindistan'ın bağımsızlığı için uğraş vermiş olan Islam dünyası, Ebu Kelâm Ahmed'i yakalayıp İngiliz yargıçları önüne çıkardıklarında yargıçlar kendisinden savunmasını yapmasını istemişlerdir. Ebu Kelâm Ahmed'in yanıtı şöyle olmuştur: Bu mahkemenin vereceği karar başından beilidir. Ama ben bu sonucun hükkamın adaleti sevmediklerinden değil, mevcut yasaların onlara icrayi adalet etme imkânı vermediğinden kaynaklandığına inanıyorum, demiştir. Evet benim yasalar ve anayasa hakkında söyleyecek pekçok sözüm var. Ve fakat konuyu burada noktalamanm şimdilik yeterli olduğuna inanıyorum. Ar7olmok hanrtan takrtir cİ7İ Eğitim fakültesini bitirdim, işsizim Eğitim fakültesini bitirdim. Mesleki yeterlilik sınavına girdim. Yedekte kalarak kaybettim. Şu anda mesleğimiz olan öğretmenlik yolu da kapandığı için işsiz ve umutsuzum. öğretmen ihtiyacının had safhada olduğu bir dönemde adı "yeterlilik sınavı" olmasına rağmen böyle bir işlevi yerine getiremeyen bir sınav yüzünden biz ve ailemiz mağdur durumda bırakıldık. Fakültede derecemin yüksek olmasına, en çahşkan öğrencilerden biri olmama rağmen yedekte kaldım ve kazanamadım. Oysa, bizden istenen bütün görevleri yerine getirmeye hazır olarak, yurdun en ücra köşesinde dahi görev yapmaya hazır olarak okuldan mezun olduk. MEGSB yetkililerinden ricamız, hak dağıtmak yerine, geride perişan durumda kalan öğretmenler bırakan bu adaletsiz sınavın tekrar gözden geçirilmesidir. İnsanlan hele hele öğretmenleri kolayca harcanan bir top lumun sağlıklı olmayacağını siz de takdir edersiniz. BtR EGtTtM FAKÜLTESİ MEZUNU Ne kadar bekleyeceğiz? 26 Ekim 1986 tarihinde yapılan "öğretmenlik yeterlilik" sınavını kazanan bir öğretmen adayıyım. Sına\a girmemizden bu yana 5 ay geçmiş olmasına rağmen, hâlâ atamalarımız yapılmış değil. Oysa ki bakanlık yetkilileri şubat tatilinden önce atamaların tamamlanacağını, okulların açılması ile biriikte de herkesin görevi başında olacağını belirtmişlerdi BugUne kadar bunlardan hiçbirisi gerçekleşmiş değil. Bu konuda sayın bakanlık yetkilileri ciddi bir açıklamada bulunamazlar mı? Bir diğer haksızlık sınavla öğretmen alınmasıdır. Ben öğretmen yetiştiren bir kurumdan mezun olmuşum, pedagojik sertifikamı almışım. Uygulama devam edecekse bile öğretmen yetiştirmeyen kurumlardan mezun olan öğretmen adayları için yapılsın, bizim için değil. Dileğim hiçbir yasal temele dayanmayan bu uygulamaya bir an önce son verilmesidir. DURMLŞ DEMİR DİYARBAKIR Güvenlik soruşturmaları uzun sürüyor 17 bin öğretmen adayı olarak yeterlilik sınavına girdik ve kazandık. Şu anda tayin bekliyoruz. Sayın Bakanın açıklamasına göre, 6 bine yakın öğretmen adayının tayini çıkmış ve güvenlik soıuşturması tamamlanmış, geriye 9 bin civannda öğretmen adayı kalıruş. Yine kendi deyişiyle bunlann güvenlik soruşturması devam ediyormuş ve 1,5 ay içinde sonuçlanacakmış. öğretmenlik için başvuran adaylann hepsinin maddi durumu iyi değil. Tayinlerimiz 1 marta kadar çıkmazsa askere götürecekler. 2^aten maddi durumumuz iyi değil, bir de askere götürürlerse tam anlamıyla çöküntü olur bizim için. Tamer Yüce Eksan Endüstri ve İnşaat Malzemeleri Çelik Metal Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi'nin / 1986 günü saat de ki olağan genel kurul toplantısında beni en geniş ve mutlak yetkilerle beni temsile mezun olmak üzere Sayın vekil tayin ettim. İmza örtağın adı soyadı Adresi Ov adedi KARTALKAYA KARTAL OTEL SICAK YUVANIZ ILAN T.C. GELİBOLU SULH HUKUK HÂKİMLİCİ 1983/102 1985/105 Davacı Turgut Özkanay vekili A\. Yuksel Fırat tarafından açılan izaleyi şuyu davasının yapılan açık duruşması sonunda verilen ara karar gereğince: Gelibolu ilçesi Yazıcızade Mahallesi, pafta 33, ada 180, parsel 4 ve yine Gelibolu ilçesi Yazıcızade Mahallesi pafta 33, ada 180, parsel 5'te kayıtlı bulunan taşınmazlardan parsel 4 33, 13 m : 'liktarında olup, 99.390 TL.'sı değerinde ârsa vasfında bitişik nizam üç katlı konut alamnda kalmaktadır, parsel 5 ise 180,53 m ; miktannda olup, arsa vasfında bitişik nizam üç katlı konut alanında kalmakta olup toplam değeri 1.089.180 TL.'sı degerindedir. Bu gayrimenkullerin şehir imar planı içinde kaldığı, payda ve pay adetine göre ivaz ilavesi su reti ile dahi taksiminin kabil olmadığı mahkememizden verilen 1983/102 esas ve 1985/105 sayılı karar ile satılmasına karar vsrildiğinden davalılardan EMÎNE SEBERMUSTAFA ADAMOL AKTAN OKTAYBOHORO ESTERMURDAHAY OĞLUMUİSMUSTAFA ÖZÇAM'ın yokluklarında verilen karar gazetede ilan tarihinden itibaren bir ay içinde temyiz edilmediği lakdirde kesinleşeceği ilanen tebliğ olunur. 17.1.1986 Basın: 14344 KAPALl YÜZMEHAVTJZU Dİ5KOSAVNA CCRETSİZ LİFTLER v* TELESKİ ÇAYve lHLAMVRUNirZ 5DOĞAL KAYAKPtSTİ BlrMsltampansiyon PazarPerşembe (4 gece5 giin} 60 000 TL Perşembe'Pazar (3 gece 4 gün) 60 000TL Pazar.Pazar (7gece8gun) 120 000 TL CumaPazar (2 gece 3 guo) 45 POO TL OtobOs lenrlUmiı «rtır. • Rez: Beşlkta$ 161 10 74 161 22 81 16112 26 33616 60 Oya Bilgiçoğlu... Üniversite öğrencisi... Annesinin "Aman kızım, okula gidip gelirken otobüsten başka vesaite binme" uyarısıyla çıkıyor evden... Yazın kızgın Akdeniz kumsallarında tatil yapmayı düşlüyor... Ve o bir Limon okuru... T.C. DİYARBAKIR 2. İCRA MEMURLUĞU'NDAN tLANEN TEBLİGAT Sayı: 984/1444 Ferit HELVACIOĞLU (Kavassagır Mah. Çarşı Içi Sk. 12 Diyarbakır) Şükrii YANLIŞ (Mardinkapı Belediye Garajı 60 Diyarbakır) Temel HELVACIOÖLU (Cemüoğlu Cad. 10. Çıkmaz Diyarbakır) Alacaklı T.C. Ziraal Bankası Gazi Caddesi Şubesi yetkili A. Cemşit BİLEK'e masraflar hariç 950.750. TL.'nin ticari faiz ^o komisyon, G.Vergisi, icra fnasrafı, Av.vek. ücret odemesi için yapılan icra takibinde: Yukanda yazılı adresinize örnek 49 ödeme emrı gönderilmiş ise de ödeme emri bila tebliğ iade olunmuştur. Yapılan Polis Tahkikatı neticesinde de adresıniz tesbit edilmemiş okluğundan ödeme emrinin ilanen tebliğine karar verilmiştir. Ödeme emrinin gazete ilanından sonra 27 gün içersinde borcunuzu masraf ve talep edilen ticari faiz, ücreti vek. ile biriikte ödemeniz borcunuzun tamarrunı veya bir kısmını veya alacaklımn takibat icrası hakkında dair bir itirazıruz varsa, senet altındaki imza size ait degilse 27 gün içinde aynca ve açıkca bildirmeniz, aksi halde icra takibindeki senediniz altındaki imzanız ve senediniz sadır olmuş sayılacağı imzayı ret ettiğiniz takdirde merci önünde yapılacak dunı$mada hazır bulunmanız, buna uymazsanız vaki itirazınızın rauvakkaten kaldınlacağı, senet veya borç itirazınızı yazılı veya sözlü olarak icra daıresıne 27 gün içersinde büdirmediğiniz takdirde aynı müddet içersinde 74. madde gereğince mal beyanında bulunmanız aksi takdirde hapisle taz>ik olunacağınız, hiç rnal beyanında bulunmaz veya hakikate aykın beyanda bulunursanız hapisle cezalandınlacagrnızı tebligat kanununun 28 ve müteakip maddelen gereğince ödeme emri yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 14350 İLAN TC KARAMtJRŞELASLİYE HUKUK HAKİMLİĞİ'NDEN Sayı: 986/47 Davacı Osman Akbaş vekili Av. Seçkin Badoğlu tarafından davalı Ismail Yertürk aleyhine açılan "senet iptali" davasının yapılan tensibi gereğince: Dava konusu olan borçlusu Osman Akbaş hamili Turan Kösedağ vealacakhsı Ismail Yertürk olan 1.5.1986 vade tarihli ve (2.240.000) TL. emre muharrer senedin tedavül ve işleminin önlenmesi yönünden açılan dava sonucuna kadar senet üzerine ihtiyaten tedbir konulmasına karar verilmiş olduğundan üçüncü kişilere ilanen duyurulur. 12/3/1986 Basın: 3289 ULUSLARARASI DİNLER VAKFI (IRFINTERNATIONAL RELIGIOUS FOUNDATION) Tüm dünya uluslarını ve dınlerini temsil edecek olan gönüllü 200 genci ÇAĞRI SENEGAL'de 10 Temmuz10 Agustos 1986 tarihleri arasında yapılacak "Yardımlaşma ve Tanışma" toplantısına çagırıyor. TUrkiye'den de gönüllü gençler seçilerek gönderilecektir. Tüm dünyayı temsil eden 200 genç, Senegal hükümeıiyle işbirligı yaparak: * Ormanlandırma, okul ve kuyu yapım projelerinde ve köylere sağlık gereçleri ulaştınlmasında calışacak, * Folklor, müzik, konferans vb. etkinliklerle kendi Ulkelerini tanıtacak, kültürel ve dinsel görüşlerıni paylaşacaklardır. Senegal'de bir aylık konukluk süresindeki tüm giderler İRF tarafından karsılanacaktır. (Senegal'e gidişdönüş uçak biletleri, gençlerı gönderen ülkelerdeki kişiler ve kuruluşlarca karsılanacaktır.) KÜTAHYA ASLİYE 2. HUKUK HAKİMLİĞİ'NDEN Esas: 1983/297 Karar: 1984/629 Davacı Milli Savoınma Bakanlığı adına Maliye Hazinesi tarafından Davalı Tayyıp Şermetler'in gaipliğine karar verilmesine dair davanın yapılan açık duruşması sonunda: Kütahya ili Merkez lstiklal Mahallesi, cilt 015/01, sayfa 41, kütük 116119'da nüfusa kayıtlı bulunan Fazla ve Mevlüde oğlu 1935 D.'lu Tayyip Şermetler'in M.K.'nun 31. ve 32. maddeleri gereğince mahkememizin 3.12.1984 gün ve 1983/297 Es. 1984/629 sayılı hükmü ile GAİPLİĞİNE karar verilmiş olup iş bu ilanın ilan tarihinden itibaren 15 gün sonra tebliğ edilmiş sayılacağı H.U.M.K.'nun 31. maddesi eereğince ilan olunur. Basın: 14331 KİŞİLERE VE KURULUŞLARA ÇAĞRI Türkiye'yi temsil edecek gençlenmizın Senegal'e gidişdönüş uçak biletlerinin ıümunü ya da bir bölümunü karşılamak ısteyen kişiler ve kuruluşlar için başvuru adresi: NEVZAT ERKMEN P.K. 7 Levent İstanbul KAYSERİ 2. SULH CEZA MAHKEMESİ Esas No: 1985/855 Karar No: 1985/225 Say.Es. No: 1984/4692 Hâkim : Zehra Özkaya 26253 Kâtip: Mustafa Savaş Sanık: TURAN MARTGEN: Kayseri ve Teslime oğlu 1938 D.lu Kayseri Karpuzaıan mevkii No: 11 'de ikâmet eder. Suç: Gıda. Suç tarihi: 13.11.1984 Yukanda açık kimliği yazılı sanık hakkında yapılan yargılamada mahkememizin 12.3.1985 tarih ve 1985/85225 sayılı kararı ile sağlığa zararlı sucuk ımal etmek suçundan sanığa 32.000. lira ağır para cezası ve 3 ay sureyle ciirme vasıta kıldığı meslek, sanat ve ticaretinin tatiline, 7 gün süreyle işyerinin kapatılmasına karar verilmiş, aynca hüküm özetinin Ankara, İstanbul ve Izmir'de yayımlanan bir gazett ile Kayseri'de yayımlanan mahalli bir gazete ile yayımlanmasına karar verilmiştir. İlan olunur. Basm: 14724 Davacı: K.H. HAYRABOLU ASLİYE HUKUK HAKİMLİĞİ'NDEN Dosya No: 1985/467 Davacı Rahim Süzen vekili Av. Sabri Koç tarafından davalı Nazım Coşar aleyhine mahkememizde açılan tazminat davasının yapılan açık duruşması sırasında davalı Nazım Coşar'ın adresi tesbit edilemediğinden kendisine dava dilekçesinin ilanen tebliğine karar verilmiş olup, davalı Nazım Coşar'a duruşmagünü olan 8.5.1986 günü saat 10.15'te mahkeme salonunda hazır bulunması veya kendisini bir vekil ile temsil ettirmesi, aksi halde adına gıyap kararı çıkanlmayıp H.U.M.K.'nun 509 ve 510. maddeleri gereğince duruşma yapılıp gıyabında karar verileceği ve dava dilekçesi yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 14318 İLAN MİDYAT ASLİYE HUKUK HAKİMLİĞİ'NDEN Esas No: 1984/327 Davacı Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdiirlüğü tarafından davalı Mehmet Şükrii Ok hakkında açılan rücuen tazminat davasının yapılan açık yargılaması sırasında H.U.M.K.'nun 213. maddesi gereğince tebligat yapılmasına karar verildiğinden , davalı Mehmet Şükrü Ok'un duruşmanın atılı bulunduğu 9.4.1986 günü saat 09.00'da mahkememizde hazır bulunmadığı veya kendisini bir vekille temsil ettirmediği takdirde, yargüamaya yokluğunda devam edileceği ve karar verileceğine ilanen tebliğ olunur. Basın: 14366
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle