17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
,ER CUMHURİYET/9 *Başınızı ezeriz' # • Dekandan Oğrenci Derneği'ne tehdit ANKARA, (Cnmhuriyet Bürosu) Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakultesi'nde ayhk Öğrenci Postası dergisinin okula sokulması engellendi. SBF Öğrenci Derneği'nce yapılan açıklamada, "Öğrenci Postası" rıın, Dekan Necdet Serin'in emriyle okula sokulmasının engellendiği öne sürülerek uygulama protesto edildi. SBFÖD Geçici Yönetim Kurulu Başkanı Renui Özkan yaptığı açıklamada, 30 ekim perşembe günü sabahtan, elinde öğrenci Postası dergileri yer alan bir öğrencinin, okula girişi sırasında görevlilerce kimliğinin alındığuu belirtti. Açıklamada, demek yöneticileri olarak bu uygulamanın nedenini Dekan Prof. Dr. Necdet Serin'e sorduklannda, "Benden hesap mı soruyorsunuz?" yanıtıru aldıklannı öne süren özkan açıklamasını şöyle sürdürdü: tnsan hakları gelgitTi RAPORDAN Türkiye'de insan haklarını uygar düzeye geürmek için yapılması gereken çok şey var. Işkence hâlâ sürüyon İhsan Doğramacı, üniversiteler konusunda son söz hakkına sahip tek kişi durumunda. Üniversitelerdeki yeni öğretim kadrosunun, öğrencileri eğitmek gibi bir amacı yok. SEMRA SOMERSAN Uluslararaa Helsinki tnsan Haklan Ftderasyonu (UHF)'nun 1986 yılı içinde Türkiye'de insan haklarına ilişkin hazırladığı ikinci raporda "Türkiye'de insan haklan çelişkilive sürekli 'gel git'lerie ynklu konumanu sürdurmektedir" denihyor. önümuzdekı gunlerde UHF tarafından yayunlanacak elli sayfayı aşkın raporda, Türk basınımn eskisine göre siyasi tartışmaları ve işkence olaylaruu dik getirmekte daha özgür olduğu belirtiliyor. Ancak basın özgürlüğflne, gazeteciler aleyhine açılan davalarla ve Muzır Yasası ile her gün yeni kısıüamalar getirildiği vurgulanıyor. Geçmişteki siyasi liderler her ne kadar artık kamuoyu önünde konuşmalar yapabiliyorlarsa da, Bülent Ecevil'in siyasi katılım sınırlannı aştığı gerekçesiyle hakkında dava açılmış olması insan haklan açısından olumsuz bir puan olarak değerlendiriliyor. Aynca serbest bırakılan kilit siyasi kişiler hakkındaki davalann hâlâ sürmekte olduğu üzerinde duruluyor. 1986 yılı mart ayında yayımlanan birinci UHF raporunda (Özgürhik ve Korku Türkiye'de tnsan Haldan) olduğu gibi, bu raporda da hükumet yetkilüerinin insan haklan suiistimalleri konusunda hassas oldukları belirtiliyor. Buna örnek olarak da geçen süre içinde hükümetin buna karşı bazı önlemler aldığı kaydediliyor, ancak "işkence vakalan hâlâ sona ermedi. hapishanelerde insanca yaşama kosullan jok ve çeşitli özgürlukler konusunda rasgele kısıtlamalar yapüıyor. Kısacası Türkiye'de insan haklannı diizeltmek için daba çok sey yapılması gerekiyor" deniyor. BASIN, ŞANAT VE YAY1N ÖZGÜRLÜĞÜ Rapor, basında yer alan pek çok işkence olayını, hükümetin yalanlama yoluna gitmesine rağmen bunlann kamuoyunda büyük rahatsızhk yaratuğım vurguluyor. Pornografıyi önlemek amacıyla yürürlüğe konan Munr Yasası'nın, temel olarak basın ve sanat özgürlüğüne yeni kısıtlamalar geüreceğini belirtiyor. tnsan Dogramacı'nın, üniversitelere yapılan tum atamalar ve üniversiteden tüm atılacaklar hakkında, nihai söz sahibi olduğunu vurgulayan rapor, "YÖK'ün, tum akademik bayatı denetlemesine karşın, 25 üyesinden sadece 8'i üniversitelerce scçflmis kişUerdir" diyor. Amerika'da yayımlanan saygm eğitim dergisi The Times Higher Education Supplement'ın 16 Ekim 1985'te çıkan sayısında, Turk unıversitelerine ilişkin şöyle bir değerlendirme yapüıyor; "Şu arabrda TiirViye'deki universitelerde hem toplam ögretim kadrosu hem de profesör düzeyindeki eleman sayısı duşerken, ogrenci sayısı giderek artmaktadır. Sonuç olarak bir ogetmene 430 ögrenci duşuyor." Üniversite bağlanunda, güvenlik soruşturması, öğrenci ve öğretim uyelerinin giyimlenne ilişkin sıkı kurallar, rektörün izni olmadan öğrenci birlikleri kurulamaması, merkezden uzak bölgelerde eleman yokluğu nedeniyle askeri kışilerin eğitim işini ellerine almış olmalan not ediliyor ve "Bu yeni ögretim kadrosnDU, ne öğrencileri egitmek ne de egitimin öleki lemel amaçlannı yerine getirmek gibi bir kaygısı oldugundan endişe ediliyor" denıyor. AYDINLAR DİLEKÇESİ VE StYASt ÖZGÜRLÜKLER Aydınlar dilekçesine imza atan 1300'ü aşkm kişiden 56'sının yargılanıp beraat etmesme rağmen, düekçeye bugüne kadar hükümetten bir yanıt gelmemiş olması Uluslararası Helsinki tnsan Haklan Federasyonu'nun dikkatüu çekiyor. Rapor aynca Ekmek ve Hak Bildirisi'nden de söz ediyor. Siyasi özgürlükler konusunda, 1982 Anayasası'nın bağımsız demeklerin politik eylemlerini yasaklaması, meslek örgütleri ve işçi sendikalanmn çok yakından izlenmesi. her demeğin tçişleri Bakanlığı tarafmdan onaylanması gereği, insan haklarına ilişkin panellerde polis kayıüan tutulduğu, bunlann zaman zaman j saklarup, düzenleyenlerin takibata uğradığı ve Aziz Nesm'in "AydınUr, mahkeme salonlan hariç kamnyı açık hiçbir yerde seslerini dujıımak unkânına sahip degiBer" sözleri üzerinde duruluyor. Raporda, Tatokla ve Hükıimlü Aileleri Yardunlaşma Derneği'nin kuruluşunda çektiği yasal ve bürokratik zorluklara da aynca değiniliyor. StYASİ TUTUKLULAR, AF VE tŞKENCE UHT raporu, af konusunun, basın ve parlamentoda sık sık günde > me geldiğini ve Şikiyelçi Bcşler'le "Dostane Çözüm"ün en temel koşullardan birinin af olduğunu, tüm bunlara rağmen, hükümetin bu konuda hiçbir şey yapmadığım vurguluyor. Parlamentoda bekleyen idam dosyalan hakkında da henüz bir gelışme olmadığı kaydediliyor. Barış Derneği, DİSK gibi davalann yaru sıra, UHF raporunda, "Dr. lsmail Beşikçi'nin sosyoloji alanında yaptıgı bilimsel çabşmalar, hııkumet tarafından Kurt propagandası olarak degeriendirildi" denihyor. Turk Ceza Yasası'mn işkenceyi yasaklamasma rağmen 12 Eylül öncesi ve sonrasında işkencenin yaygın olarak uygulanmasına değiniliyor, "Ancak Türk hdkDmeti Urihte iskence yapıldıgını kabul eden ve buna karşı önlemler aJmaya çalışan ilk biikümet olduğunu iddia ediyor" deniyor. Uluslararası Helsinki tnsan Haklan Federasyonu buna rağmen hergün yeni bir işkence vakasının basında yer aldığından, bunlardan bir kısmımn da çok yakın zamanlarda olmasından kaygı duyduğunu belirtiyor. UHF raporunda, hükumet yetkililerinin, gözaltına alınan kişilerin avukat ve aileleri ile görüştürülmedıklerim yalanladığı, ancak Helsinki tzleme Komitesi'nin konuştuğu tüm avukatların bu olayın varlığına surekli taruk olduklannı söyledıkleri belirtüiyor. Altnuşı aşkın siyasi davaya bakan bir avukatın, Hefafald lzleme Komitesi'ne bu durumun, 60 vakasının her biri için tek tek doğnı olduğunu söylediği açıklanıyor. Uzun gözaltı surelerinde ise yoğun işkence olaylannın yaşandığına değiniliyor ve "19801986 arasında gözalUnda asgari 80 kisinin öldiigö" söyleniyor. 1980'den bu yana işkence yaptıkları nederüyle 4623 polis hakkmda dava açıldığı, bunlardan 439'unun mahkumıyet yediği, 2052'sinin beraat ettiği, 410 davanın kanıt yetersizliği dolayısıyla düştüğü, 1722 davanın da hâlâ sürmekte olduğu da UHF raporunda belirtüiyor, ve "Cezalandınlan iskenceci sayısı, işkence yapılanlaria orantılı olamayacak kadar az" denıyor. Raporda, Türkiye hakkında UHF için 1986 Nisan ayında ayn bir rapor hazırlayan Danimarka eski Adalet Bakanı Ole Espersen'in "Göıal> tına alındıklannda intihar eftDderi iddia edilen tutuklu sayısı oldnkça kabank. Polis, işkence kurbanlannın, olaylan, sonradan kamuoyuna yansılmasından korkuyor. Bn nedenle bu kişileri gözaltındayken öldürmeyi yegliyor" dedigi kaydediliyor. HAPtSHANE KOŞULLARI Parlamentoda hapıshane koşullannı düzeltmek Uzere bir karar alınmış oimasına rağmen, bugüne dek bu konuda hiçbir reform yapümanu} olması da UHF raporunda gündeme geliyor. Bu arada hapishanede hastalık nedemyle ölen, intihar eden ve "mahkumlar arasında çatışma" sonucu hayatlaruu kaybedenler için istatıstikler veriliyor. Hükumet yetkilüerinin açıklamalan ile basında bu konuda çıkan istatistiklerin birbiri '• ni tutmadığı da \iırgulanıyor. Parlamentodaki Hapishane ve Totukevleri TefÖş Koımsjonu üyelerinden Kenan Nehrozoglu Helsinki tzleme Komitesi'ne "Biz komitenin iiyesiyiz. Bnna rağmen. hapishancye gtttigimizde pek bir şey gönnemiz mümkun olmuyor. \skJeri hapishaneleri gezerken yanımızda sürekli bir snbay oluyor, dolayısıyla mahkfimlar da bizimle acıkça konuşmaya çekiniyorlar. Ama bir kez mahkemeden donen bir tutukhınun çınlçıplak soydunılup arandıgma şahil olduk" dedigi not ediliyor. Bunlara rağmen komisyonun reform için önerilerde bulunduğu da belirtiliyoı. Helsinki Insan Hakları Federasyonu Türkiye raporu 4 tnan avcı, sen vur benî ısa sürede giderek artmış, Artri geceleri evlerinden dışan çıış, yen göğü ayılann evleri basarı yediği, kahve içip savuştuulan sarmış, hatta bir keresinvlanan bir avcıya bir ayının n biliyor musun?" dediği bile ımuştu. altına almmışlardı, çünkü ayıvurdurulması orman idaresidan neredeyse 75 metre küp leli karşıhğı gelire kavuşmasııktı. Üstelik bundan sadece or• değil, herkes ekmek yiyecekrketi, köylerde kalacaklan evle' satın alacaklan e) işleri, o *, çantacüar. Böylece bu jfc>..'\e aniden bir ayı endüstıktı, dağlar taşlar san saçlı avu, Artvin şehrinin Yusufdi ilejçi köyü Kaliforniya sosyeteıaz bir parçası haline geldi. kaç sene önceye kadar beyaz Ie turist muamelesi yapan bu KBeri, şimdi Kalifomiya sosyejeçen sene Brijit gelip bir ayı veya "Rudi'den mektup akhm, fenerini yollayacakmış" diye başlanuşlardı. Los Angefes Ti;azeteciavcı Hal Edwards'ın •aretinı ünlü beyaz avcı Stuart <i takip etmiş, onu da eşleriy<anyol avcılar izlemişti. ınyollar birbirlerinin hanımlan n öpüştüğü için evlerinde mian Çevreli köyünün imamı saı yattığı yataklan değil, tüm evi a yıkatmışsa da, iki gecede tum den daha fazla para kazanması kardeşim öpuşsünler, demek Ideri var" sentezine ulaşmasıtı. Yusufeli'nin belediye encume,alılan kardeş millet ilan etmek lara başlamış, belediye reisi bir lip Vusufeli'nin girişindeki ka•elasındaki "3967" nüfusu, yairlere ayıp olduğu için "4000" arayollan ikı gün sonra dunıdip tabeladaki sayıyı tekrar >mış, reis aynı gece tekrar fır" yazarken, "bunu eUeyenin Türkliığunden, milliyetiaden m" deyince, Yusufeli'nin nuılarak tescıl edilmişti. İNSA.NLAR ı tepesindeki bu insanlar kimlanyo yaparken "knrna" adıı mermerden bir çanağın içine 'or, daha sonra "hamamtası" kapla vücutlanna dökerek yıı? Neden Yusufeli'nin girişine ırdes dikkıl çocuklanmız dir" pankartını germişlerdi? Caddesi'ndeki sımsıyah kaşbiyıklı dağlı balıkçılar "taıc :' rdıkları sırada neden tezr». .p önlerınden dörtnala gelUn peşine düşmüşlerdi? Ve niie saf durdukları zaman aslınıklerde olmalarına karşın hepri san görunen çoraplanrun sır, kendilerı akılb olduklarından ıde ta buraya kalkıp geleo ria" eğlenıyor, "bunlarda hic merika'dan gelip aç susuz ayn * " diyorlardı. Kendileri kısa öysa gelenler kasabanın her feişi yatan tek otelinin kapısınlunarak san saçlı adamlara "l'e 10 veren" diyorlardı. Bir keresinde bir Yusufelili, pentur kadar gilzel beyaz avcıyı lşletme Müdürü Mehmet Ali Budak'a gösterip sormuştu: Yav müdür bey, bu ayu nuualchmnı oerden bulıryorsnn? Peki acaba gök gözlü, kovboy şapkah, bellerinde bıçak, ayaklannda üç ytizyıl boyunca tüm Yusufelili cocuklann rüyalanna girecek kadar güzel av ayakkabılanyla caddelerde dolaşan beyaz avcılar, Yusufeli'nde neler hissedıyorlardı? Silicon vadisinın en akıllı şirkeline sahip olup, Yusufeli vadisinin Enver Paşa Caddesi'nde "dangalak" diye dalga geçilmek nasıl bir duyguydu? Bu sorunun heyecaru ile yarup tutuşan her beyaz tenli gazeteciavcının mutlaka yapmas: gereken şey av kıyafetlerini giyerek Enver Pasa Caddesi'nde dolaşmaktı. Nasıl da isaretlerle yanlanna cağırıp ellerini, elbiselerini elliyor, kaz tüyü av yeleğini okşuyorlardı. Kimbilir dafıa sonra ara vniyalılar gelecek diye, Artvin'in ayısında birpoz, birpoz... "Dernek yöneticileri Öğrenci Postası'nın yasal bir dergi olduğunu, dağıümının serbest oldugunu anlatmaya çalıştılarsa da, dekanın söderini şu biçimde sördıirmesini şaşkınlik içinde dinlemek zorunda kaldılar. 'Siz öğrencileri kışkırtmak istiyorsunuz, kışkırtmaya devam ederseniz başınızı ezeriz. Gidin, bu sözleri de derginizde yazın' Şebekesi abnan öğrenci yanm saal kadar sonra dekanlığa giderek, şebekesinin iade edilmesini istedi. Dekanın ögrenciye sorduğu ilk sonı, dernek üyesi olup olmadıfıydı. Birkaç 'uyandan' sonra öğrencinin sebekesini verdi" SBF Dekanı Prof. Serin, öğretim yılı başında, 2 ekim tarihinde okula yeni başlayan öğrencilere yaptığı konuşmasında öğrenci dernekleri konusuna da değinmişti. SBF öğrenci Derneği üyeleri de bu konuşmayı öğrenci Postası dergisine yazarak, "Dekan Baba Dedi ki" başhğıyki Kaüfomiyah beyaz avcı, dünyanın btr ucundan kalkıp Deretçt'nin kartal yuvası avlaklanna konacak la yayımlanuşlardı. Bu yazı üzei derdi ki Silikon Vadisi'nin beyaz fatihi, Artvin sokaklannda bir garip 'meczup' muamelesi görecek?.. rine SBF'de öğrenci derneğiyle idareciler arasında bir gerginliğin oluştuğu öne sürüldü. SBF öğrenci Derneği 7 kasım cuma gunü "öğrenci atılmalan" konulu bir açıkoturum düzenlemek amacıyla Ankara Valiliğine başvTirdu. Açıkoturuma kodan sıgmayacak kadar protein bombardı nının duvannda asılı Necmettiıı Oky»y ÜLDEMİR nuşmacı olarak üç öğrenci ile manına uğradıklanndan, san saçlı bu hattından eski Turkce taKk "Ya nzk" krvProf. Cevat Getay, Prof. Yakup vletin korunması altına aljndı adamlara " l ' e 10" adını takmışlardı. Fü hasını sakin bir ifadeyle okuduktan sonsme çoğalmışlardı ki, ArtvinKepenek'in katılmayı kabul etzeler, roketlerle uğraşan Beyaz Avcı Na ra "ben aloisız bem, sevgili berber, sen de acaklannı şaşırmışlı. tiklerini bildiren dernek yönetitaUe Eckel dış dünyayı nasıl yaptıgı iş ışı şu akıllı aklmla söytediklerimi bir ttkrar den sonra alınan karar uyanncüeri, YÖK Başkam Prof. Dr. İhğında yorumlayıp minareyi "şârlu söyle et bakabm" dediğinde o dükkân nasıl da rtık sadece 1000 dolar mukayen rokele" benzetmişse, ziraatla uğraşan tarihinin en büyuk depremine uğramıştı? san Doğramacı'ya da telgraf çeavcüar vurabilecek, harcsız ayı Yusufeliler de yeni ithal edilmeye başlanan TEK AT1ŞTA VURDUNUZ kerek kendisini konuşmacı ola•vlete karşı ışlenmiş suç muao verimkâr buğday tohumuna atıfta buHer şeyden önce toprak her yerde gayrirak davet ettiklerini açıkladılar. bilecekti. menkul olup, Yusufeli'nde menkul oldugundan, öküzün yattığı yer kadar teras bahçeye "tarta" adıru verdiklerinden ve nihayet kafaları kızınca topraklanru küfeye doldunıp alıp başlanru başka yerlere gittiklerinden, topraktan ayüar lehine vazgeçmeleri kolay olmuştu. Giderek yeni ayı endustrisine uyum göstermiş, ayılann ceplerine büyük paralar soktuğunu görünce avcılan, "fidan gibl boyu vardı, ayryı vurdngu kursun dereji aşıp bir de domuz indirdi" diye efsaneleştirmeye başlamışlardı. Vurulan her ayı, çevrede bulunan her Yusufeli'linin cebine yılhk gelirleri kadar bahşişin üç saniye içinde girmesi anlamına geldiğinden, beyaz avcüann ilk mavzer ateşini müteakip çifteleriyle ayıya domdom yagdırarak mutlaka ölmesini, böylece hızla bahşişe kavuşmayı amaçlıyorlardı. Bir keresuide nişan alan beyaz avcının eUerinin titrediğini gören ve ayıyı vuramayacağını hisseden rehber, avcının tetiği çektigini tahmin ettiği anda tetiğe asılmış, sonra av Dokunulmazlıklar için karar haftası ANKARA, (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Genel Kurulu ile Anayasa Komisyonu, gundeminde bulunan dokunulmazkğm kaldırılması istemierini ele alarak dokunulmazlıklan tartışılan milletvekillerinin durumlanna açıklık getirilecek. Komisyonda, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması yolunda karar verilen Istanbul DYP Milletvekili Sabit Baturalu için duzenlenen dokunulmazlıfın kaldırılması raporu TBMM Genel Kurulu'nda göruşülecek. Genel Kurul'un bu hafta içerisinde Batümlu'nun dokunulmazlıp konusunda karar vermesi bekleniyor. Batumlu hakkında kendisine ait işyerinde sigorta prim borçlannı ödemediği halde sahte evrak düzenleyerek ödemiş gibi gösterdiği iddiasıyla dava açümış ve 4 ile 10 yıl arasında hapis cezasına çarptmlması istenmişti. SHP Adana Milletvekili Cöneyt Caaver ise, hakkında en fazla dokunulmazlığın kaldınlması tezkeresi bulunan milletvekilleri arasında yer alıyor. Hakkında 7 ayn dokunulmazlığın kaldırılması istemi bulunan Canver'in Cumhurbaşkanına hakaretten açılan iki ayn dosyaSÎ Anayasa Komisyonu'nda yeniden görüşulecek. Canver'in SHP grubunda ve Izmir'de bir konuşmasında Cumhurbaşkanına hakaret etiği gerekçesiyle dokunulmazlıgının kaldırılması ıstenmiş, bunlardan gnıptaki konuşması için dokunulmazlıgının kaldırılması yolunda karar alınmıştı. Ancak komisyonun ANAP'b üyeleri, Canver'in lzmir konuşması ile ilgili dosya için de yeniden görüşme istemişlerdi. KomisŞonun ANAP'lı üyeleri her iki dosyanın birlikte yeniden ele almmasını istediler. "Beyaz ava" Nathatk Eckel iarında neler konuşuyorlardı; konuştuklannın bir sene sonra "bir ava getöiydi, tüyden ydegi, demirden «yakkabüan vardı" cümlelerine dönüşmeyeceğini kim iddia edebilirdi ve o sadece sağ elınin tırnakları uzun avcıyı yaşamın hangi yaldızlı çerçevesine oturtacaklarına karar veremediklerinden nasıl da paniğe kapümışlardı? Peki ya sokakta yürüyen beyaz tenli Türk avcıya "hey amigo" diye bağıran, ama avcı yumuşak bir yüzle yanlanna gelince ne yapacaklannı saşıran kasetçi dükkânının önünde toplanmış gençler kimbilir kaç sene bunu hatırlayacaklaıdı? öyle ya bugüne kadar "bey amigo" diye hangi turisti çagırsalar, turist onlara aldırmadan yoluna devam etmiştı, halbuki şimdi o avcı kararlı adımlarla onlara doğnı gelmiş, korkmadan kasetçi dükkânırun içine girmiş, onları süzmeye başlamış, kimse "buyrun, bir arzunuz m« var" diyecek cesareti bile bulamamıştı. Yabancı zannetükleri, belki de yüzde yüz hak.li olduklan, avcının dısanya çıkarken ana dili Türkçe ile "iyi günler" demesinden sonra hepsinin yuzü nasıl da allak bullak olmuştu. Hele orada'i çıktıktan sonra girdigi berber dükkânında kalfasına "şu aküsuı alabunıs kes" diye seslenen berbere, dükkâ Ayılar devletin korunması altına almdı alınalı öyle çoğalmışlar ki, Artvinliler ne yapacaklannı şaşırmışlardı. Sayıları kısa sürede giderek artmış, Artvin köylüleri geceleri evlerinden çıkamaz olmuştu. Ayılann evleri bastığı, çocuklan yediği, kahve içip savuştuğu dedîkodulan yeri göğü sarmış, hatta bir keresinde kaçak avlanan bir avcıya bir ayının 'Ben kimim biliyor musun?' diye çıkıştığı bile rivayet olunmuştu. cıya "Tebrik ederim, tek atçu iudlnBniz" demiş, avcı, "Ya kardeşim, ben hic tetigi çekmedim ki" deyince, rehber, çantacı, soför alkısa başlayıp, "Olur nm ya, ne biçim kbr nişancı adam" diye avcıyı omuzlanna almışlaıdı. Bu Yusufeli'nde hiçbir şey yoktu, ama telefon vardı. Hayatlannda trafik lambası dahi görmemiş, okula giderken her şeyleri eksik, ama yumnık kadar düğümlü kravatlan tamam çocuklar, jetonlu telefonlarla Almanya'daki babalanru ararken 19. yüzyıl ile 21 yüzyıl arasında gezinip duruyorlardı. Bu yüzyıl arası cografyanın tahlili öylesine zordu ki, örnegin "su iti" dedikleri hayvanın ne olduğu nu anlamak için bile Amerikalılann tercümanlığına ihtiyaç olmuştu. Rehber Nazım Kasap mınibüsün penceresmden Coruh kenanndaki su itlerini Kalifomiyalı beyaz ava Natalie'ye göstermiş, Naıalie, su itlerinin lngilizce'deki admı soyleraiş, tngilizceyi Türkçeye çevirince, beyaz Türkler su itinin "su samunı" olduğunu anlamışlardı. Kimbilir belki de Kalifomiya sosyetesi, beyaz Türkler ile esmerler arasmdaki kayıp halkaydı, kimbilir belki de azgın nehirler üzerindeki anlayış köprüsü.. ANKARA, (Cumhuriyet Burosu) Sağlık ve Sosyal Yardım EUerinde bîletleriyle kala kalan iki Mardinli genç, 'Eşyaianmız uçtu.biz kaldık' diyorlar. Bakanı Mustafa Kaİemli, özel sağlık sektorünün teşvik edileceğini ve devlet hastaneleri ile SSK hastanelerinin yardımlaşmasının sağlanacağını bildirdi. Ankara 11 Sağlık Merkezi'nde Daha önce pek çok kez yurt iarının da hareket eden uçakla "S^kk SistemiBİn Reorganizas YALÇIN ÇAKIR dışına giriş çıkış yapan ve hak birlikte Kıbns'a gittiğini, biletyona" konulu toplantıda yaptı"Uçaga binecektik, biletimiz, larmdaki güvenlik soruşturma lerinin yandığını söyleyince kenğı konuşmasında Kaİemli, bütün vatandaşlann sağlık sigortasm pasaportumuz her birşeyimiz ha sında bir şey çıkmadığını belir dilerini bir odaya soktuklannı dan yararlanmalannı am^ylaHıic zırdı. Polis durdurdu bizi, >üzü ten Mardinli Hüseyin Ank (26) söylediler. tki arkadaş sonrasılannı veherkesin istediği bastane müze baktı. Doğum yerimizle il ile arkadaşı Abdulhalik Türk nı şöyle tamamladılar: "Bizi götürdukleri odada bir de tedavi obnası yolunda girişim gilendi. Amirine seslendi, göster (26) "Madem Id »aphcU şahısu, di. Amir bey bakü, 'çıka neden salıverdiler" diye sorarak amir bey daha oturuyordu. O da lerde buiunduklannı söyiedL Kaİemli, şimdiye kadar sağlık hiz myygniT' dedi. SoBim UCUŞ İUUİ şöyle anlatıyorlardı başlanna ge polisti. Baktı, Mardinlisiniz, dedi. Çok giriş çıkış yapmışsınız, metleri ile ilgili olarak yapılan lannuzuı üzerine 'şüpbeli şa len ilginç olayı: "Biz daha önce Beyrut'ta işçi şüpbelisiniz, dedi. O zaman nidüzenlemelerin sağlık hizmeti hu' yazıldı. Pasaportlanmıza olarak çahşryorduk. Savaş çıkın ye bizi tutmuyorsunuz, dedik. anlayışından uzak olarak yapü da 'dikkaf diye yazdılar. Ne olduğunu anlayamadık ve sorduk: ca yurda döndiik. Atatürk Ha Uçuş kartlannı yırttı. Biletleri dığını kaydctti. 'Siz kaçakçı olursunuz. Gittiğivalimaru'ndan 22.10.1986 tari geri getirtti, zımbaladı. Ve yanıSağlık ve Sosyal Yardım Baka niz yere de iltica edersiniz' dedihinde giriş yaptık. Yanımızda mıza bir polis verip havaalam çını Mustafa Kaİemli, ayrıca "özel ler. Diretince bir odaya götiirdiigetirdiğimiz ve aslında hediyelik kış kapısına gönderdi, sonra da muavenehander kapatdıyor" bi ler. Oradaki amir bey de 'Buraeşya sınıfına giren malları güm dışarı attılar. Gidin, başka yerçiminde basında yer alan haber dan uçamazsınız. Gidin başka rüğe tabi tuttular. 50 bin lira ce den uçun dediler." lerin yanlış olduğunu vurgulaya yerden uçun' dedi. Yanımıza bir za ödedik. Bunları kanun gere"Madem suçluyduk, neden rak, "Bizler hükumet ve iktidar polis verildi, uçağı da kaçırmışği tekrar yurtdışına çıkartıp yur bırakıldık. Suçumuz Mardinli olarak serbest rekabet sistemi tık. Elimizde saati geçmiş biletda öyle sokabiliyorduk. Biz de olmaksa eşyalar gitti, ne olacak? içinde muayenehanelerden azami ler ve üzerinde 'dikkaf yazılı pa iki Kıbns bileti aldık. Önceki ak Biletler yandı, ne olacak? Soyabir şekilde istifade etmek istiyo saporllarımızla havalimanının şam saat 20.05 uçağıyla uçacak dım Türk, ben Türk değil miruz. Muayenehanelerin kapatıl dışına çıkartıldık. 'Hadi gidin' tık. Alana saat 19.30'da geldik. yim?" diye soran Abdulhalik ması yolunda bir fikrimiz dediler..." Sonra bUetimizi kestirip uçuş Türk, savahğa gideceğini belirt>oktur" dedi. ti. Konuyla ilgili olarak aynı geKaİemli, kapanış konuşmasın Hüseyin Ank ve Abdulhalik Türk adlı iki genç, Kıbns'a ce havalimanındaki pasaport da ise, "Toplanüda, nitelik ve ni gitmek üzere Atatürk Havaalanı'nda uçağa binmek servisinde görevli bir polis mecelik açısından vatandaşa sağlık muru, "Bunlar kaçakçı oluyor. üzereyken, şüpheli bulunarak geri çevrildiler ve hizmetlerini yeterince ulaştıraHem zaten Mardinliler. Bir de madığımız sonucunu çıkarttım" pasaportlarına 'dikkat' kaydı konuldu. gittikleri yere iltica etmek isti>ordedi. lar. Ama ben kesin bilmiyorum. Üniversite rektörleri ve dekankartı aldık. Salona geçtik. Kapı Gidip başka yerden uçsunlar. Kıbns'a gitmek için birkaç lan, üç büyük şehir hastaneleri gun öncesiııden büetlerini alıp açıhnca polis kontrolünc n ve Belki de geç kalmışlardır uçağa" başhekimleri, TBMM Sağlık ve Atatürk Havalimanı'na gelen ve pasaporttan da geçtik. Kapıda yanıtını veriyordu. Gidiş termiSosyal İşleri Komisyonu ve Baş kendi deyişleriyle "sakıncalı" karta miihiir vuracak gört ,1i bizi nalindeki bir başka görevli, bakanlık Kanunlar ve Kararlar bulunduklan için kapı dışarı edidurdurdu. Pasaporta aktı, "Emniyeüe ilgili bir sorunlan Daire Başkanlığı yetkilileri ile il len Mardin'in Nusaybin ilçesi Mardin doğumlu oldu^umuzu yok. Ama bir sorun çıkmasın digili kamu kuruluşlan temsilcile nüfusuna kayıtlı iki genç başla görünce amirine seslendi, 'Bun ye bırakümamış otabilirier" derrinin katıldığı toplantıda, Kaİem rından geçeni böyle özetliyorlar lar Mardinli' diye. Amir de ge ken, gorevli bir güvenlik görevli, şöyle konuştu: dı. Anlattıklarına göre, uçağa lip pasaporta bakü, 'Uçamaz lisi amir ise şöyle konuşuyordu: "Finans zorluklan, personel alınmaına gerekçesi Mardinli olsınız' dedi. Biz itiraz ettik. 'Ben "Şüpheli görürunüşler. Bunpolitikasındaki tutarsızlık, dok malarıydı. Ve havalimanındaki Mardin'liyi bu havalimanından lar Mardinli. Pasaportlanna, torlann yetiştirilmesi, heba olan gorevli polisler "sizler kaçakçı çıkartmam' dedi. Sonra, 'Dikkaf yazılır tabii. Valiz ticasağlık enerjisi ana sorun olarak olursunuz" diyerek kapı dışarı 'Şuphelisin' dedi ve uçuş kartla reti yapar bunlar. Ne olur ne oletmişlerdi onları. Aynı gece Atabelirlendi. nmıza 'şüpheli' diye yazdılar. maz. Kaç kere girip çıkmışlar... Sağlık poliükasının bu aksa türk Havalimanı dış hatlar gidiş Uçaklan ikaz geldi bu arada, İşçi olan insan bu kadar çok giyan yonlerini gidermek amacıy terminalinde görevli bir polis amir de 'Uçun kardeşim, ben rer çıkar mı? Başka bir kapıdan memuru ve amir de sözlerini la, bir kanun tasansı hazırlıyobunları bırakmıyorum' dedi. çıkış yapsınlar. Biletlerinin pararuz. Bugun ortaya konan sorun doğrularcasına, "Evet çıkış >erNedenini sorduk, 'Gidin, başka sını da şirket öder nasılsa. Bizim lar da tasarıya ışık tutacak. Ka medik. Pasaportlarına da yerden çıkış yapın. Mardinliler arkadaslar şüphelenmiş, emni'dikkaf yazdık. Ne olur ne ol kaçakçı olur. Uçurmuyorum yetle ilgili sorunlan yok ki göznun tasansı 56 maddeyi geçmeyecck, uzun uzun toplantılar maz. Gitsinler, başka yerden sizi' diye bağırdı." altına alınsınlar. Hem uçağa da yapıp bu işi siiriincemede bırak uçsunlar" diyorlardı iki genç Polislerle bir süre tartıştıkla geç kalmışlar. Bu yüzden ıtçaiçin. mayacagız." rını belirten Türk ve Ank, eşya mamışlardır." Özel sağlık sektörüne özendirme 'Mardinliler kaçakçı olur İki genç, Mardinli oldukları için yurtdışına salıverilmediler 9 Şide: Kararları yaşanıa geçirmeye çalışacağız İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Kapalı kapılar ardında üç gün süren ve dün sona eren TürkAlman sendika komisyonu toplantısının ardından yapılan ortak açıklamada, gündemdeki en önemli sorunun, vize ile ilgili önlemler olduğu belirtildi. Türktş Genel Sekreteri Sadık Şide alınan kararları hayata geçirmek için çalışacaklannı belirtirken, Alman Sendikalar Birliği'nin (DGB) Yabancı Işçiler Dairesi Başkanı Kari Heinz Goebels, "Parlamentomuza baskı yaparak ilk aşamada Almanva'da çalışan işçilerin aileleriyle ilgili vize sorununu çözmeye çalışacağız" dedi. Alman Sendikalar Birliği ile Türklş'in ortaklaşa oluşturduğu TürkAlman sendika komisyonu toplantısı sonucu alınan kararlann yaşama geçirilmesi, sendikaları aşan durumlann da hükümetlere iletüerek çözümü sağlanması kararı alındı. Toplanııların ana konulanm, vize sorunu, Almanya'nm yabancılar politikası ve Türk işçilerinin AE T ülkelerinde serbest dolaşımı oluşturdu. Türklş Genel Sekreteri Sadık Şide, DGB üyelerinin her türlü eleştiriye açık olduklannı ve hükümetlerinin yaptığı hatalan biie açık yüreklilikle dile getirebildiklerini belirtti
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle