25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 EKİM 1986 11 Osman Koksal'm anılarından öğreniyoruz kı, Sadi Koçaş, Köksal'ın en çok güvendiği dostlanndan biridir. 27 Mayıs îhtilali'nde rol oynayacak kurmay subaylar, Köksal ve Koçaş tarafından saptamrlar. Daha sonra Koçaş, Londra Büyükelçiliği 'ne Askeri A taşe olarak atanır. Ancak ilişkıleri sürer. thtilalcinin yazgısı herhalde. Sadi Koçaş, 12 Mart doneminde Nihat Erim hükumetinde Başbakan Yardımcısı olarak görev alır. Aralannda Koksal'm da bulunduğu sanıklar hakkında bu dönemde kamu davası açılır. 27 Mayıs îhtilali'nin öncülerinden emekli Korgeneral Cemal Madanoğlu tutuklamr. Koçaş, daha sonra Erim hükümetinden ayrılır. Koçaş 12 Eylül doneminde MGK'de damşman olarak da çalışır. Sadi Koçaş, 1 Ağustos 1960 tarihinde örgüt arkadaşı Köksal'a şu mektubu yazar: Sayın Albayım, Çirkioliğimi jüzöme vurmak için olsa gerek (Güzel Kardeşim) diye başlayan mektubunu aldım. Biliyorum, (iyi ama güzel kardeşim diye başlayıp, sevgili kardeşim diye biten bir CUMHURİYET/7 Osman Köksal'ın sandığından çıkan mektuplar 'Inkılap Mektupları' Uğur Mumcu 'nun kaleminden Amerihaltntn teklifi: Koçaş, 21.9.1960 tarihinde Köksal'a şunları yazıyor: Bir müddet evvel bir Amerikalı bana müracaatla, Türk Ordusu'nda ihtilal fikir ve tatbikaîları mevzuunda bir eser yazmamı, 27 Mayıs'ın hazırlanması üzerinde durarak bazı vesikaların dercini de isîedi. Reddettim, fakat o kadar yüksek telif ücreti ve satış hissesi teklif ediyorlar ki, dışarıya çıkardığınız insanlann (14'ler) hiç olmazsa bir kısmı, hayal bile edemeyeceği bu rakamlar karşısında yolunu şaşırabilir. Osman Köksal "Rica mektupları adresL' 'Amerikalı, 27 Mayıs vesikası istiyor' mektuba "sayın albayım" diye mi cevap verirler) diyeceksin. Öyle bir mektuba değil ama, 10 ay miiddetle eski dostlannı tam manası ile unutabilen bir albava, bir yarbay ancak böyle hitap edilebilir. Ikf** LOKDOt* Koçaş, 14'lerin yüksek paralar karşılığı bazı ihtilal belgelerini verebileceklerini söyleyerek KöksaVı uyarıyor 'Avukat Oğuz' devam ediyor Bu kadarcık olsun içimi döktükten sonra müsaadenle mektuba "AVUKAT OGUZ" devam etan.... (PLANCISI) kelimesiyle lütfetmek nezaketinde bulunduğunuz iltifatlan maalesef benimseyemiyorum. Bu yüzden de teşekkür edemeyeceğim. LONDRA'da oturduğum yerden böyle bir şerefe hak kazanılabiieceğini zannetraiyorum. "Plan" deyince aklıma geldi. Güzel kızının rüyasını mecmaada okurken bütün ev baikı ağiadı. Bu kadar "riskli" bir planın tatbikatına pervasızca girişini, profes>onel bir asker olarak ben tasvip etmedim: bu hususta sana bir hayli de kızdığımı itiraf etmek isterim. Kusura bakma, şu anda belki sana kızmaya bile hakkı olmayacak kadar birbirimize uzağız ama, ben hep eski "OSMAN "ı düşünerek içimden gelenleri yazraaya mani olamıyorum. "Sizjnie beraber bulunmam" hakkmdaki arzu ve teveccühlerinize arzı teşekkür ederim. Fakat bu beraber bulunmanın mana ve mahiyetini anlamadan bir şey söylemekte mazurum. Bunun manası "bir mükâfat" ise asla kabul edemem... Mesaime ihtiyacınız, şahsıma güveniniz var da o bakımdan beni Tîe görevlendirmek istiyorsanız bana ne soruyorsun?... Benim bu mevzudaki düşünce ve ideallerimi ayn bulunduğumuz şu 10 ay zarfında mı unuttun Osman?.... Türkeş'ten 1,5 ay evvel aldığım mektuba verdiğim cevapta buna temas etmiştim. Size de soylemiştir zannediyordum. Siz Hazine boş dersiniz, 150 milyon vererek subaylan emekliye ayınrsınız. Şimdi de maaş artımı ve hizmetin tazminatı veriliyor. Nereden buluyorsunuz bu paralan, deyince: Para bulunur, ne yapdırsa sizi âlâkadar etmez. Bu söz üzerine 'nereden bulunur' avazesi ve buna karşılık veren bir diğer grubun.'belki yardım alımyor, size ne' sözleri ve (para bulmanın yolları vardır, konuşmayı kesiyorum) şekUndeki mukabelem ile ortada dolaşan dedikodu bana maf edilerek bir gazetede çıkmış. Bunu gazetede gormedim ve okumadım. Bu hadise olduktan sonra beni ziyaret etmek zahmetinde bulunan komite arkadaşlanmdan öğrendim. Madem paşamız buna kızmışlar, hiç değilse çagırıp bir defa sorsalardı veya bir arkadaşla haber gönderselerdi mesele aydınlanır, ben de bugünkü dunıma dusmezdim. Bir aydır gozüne uyku girmeyen, üzüntüden eşinin sol kolu felç tedavisiyle, lisan bilinmeyen bir ülkede tedavi yapJan, üç ogluna, ailesine ve millete karşı hacil duruma düşen bir arkadaşınız, gunahsız bir arkadaşınız olarak sizlere bir sual sonnak istiyorum: Ben, bu yabancı diyarda böyle ızdırap içinde şerefsizlikle itham edilmiş bir insan olarak çırpınırken sizlerin vicdanı rahat mıdır? ! , ,t> okor*«o w"*h bir*!**» * 1 "^'SiöTÎ*»! Sadi Koçaş "Hiç haber gelmiyor, lütfen yazın." Avuhat Oğuz (Sadi Koçaş)'dan KöksaVa: ıtll Plan deyince aklıma geldi. Güzel kızının rüyasını mecmuada okurken bütün ev halkı ağiadı. Bu kadar riskli bir planın tatbikatına pervasızca girişini profesyonel bir asker olarak ben tasvip etmedim, bu hususta sana bir hayli kızdtğtmı itiraf etmek isterim. Sadi K o ç a ş (1.8.1960) Türkeş dedikodusunu ben duyurdum Alpaslan Türkeş hakkında ilk çıkan dedikoduyu ortaya getiren ve Alb. Tunçkanat, Bnb. Özgüneş, Alb. Sami Küçük ve diğer arkadaşlara duyuran ben değil miyim, sorun kendilerine. Gene Alb. Tunçkanat'a komite arkadaşlanmızın bazı faaiiyetlerini duyuran memur dunımunda olan ve protokolde onlann önünde bulunmamız sebebi ile bu anlar emrinde çalışan arkadaşlanmızın donmelerini ileri surerek Alpaslan'ı Paşa'nın yanından alalım diye teklif eden bendim. O da bunu en kuvvetli koz olarak en sonra söyleyelim demişti, hatırlar herhalde. Onlann vekil olmak için arzulanna karşıretcevabı veren ve menfi rey kullananlar arasında oldugumu herhalde çok arkadaşlarım hatıriar. Kamil Kareevlioğlu'nu bir gün arabaya alarak anlattıklanmı sorun size izab etsin. Bu durumu tashih etmek mümkundür. Hatta bir vazife sebebi Ue yapılmış süsü dahi verilebilir. Bu vazife yurtdışında Tasarılardan bahsederseniz sevinirim Şimdiden sonra sık sık mektup yazmak hususundaki vadini ve hele "Soz veriyorum" ifadeni sened telakki ediyorum. O zaman belki sayın albayımı affedebilirim. Mekluplannda bilhassa hiçbir malumat alamadığım için uzuntü duydugum mühim icraat ve tasanlannızdan bahsedersen minnettannız olurum. Bu suretle sevinmeme ve sizinle övünmeme imkân vermiş olursun. Dakikalan bile kıymetli olan sayın büyüklerimi bu kadar boş ve uzun laflarla işgai etmek cür'etimi. 10 aydan beri yap l'nutnlduim Bütün dostlan tarafından hemen toptan unutulmuş, yetkili hiçbir yerden tek kelime haber alamayan bir durumdayınu Meşhur Bizim Radyo hezeyanlar yumurtluyor, yabancı basın yalan yanltş tefsirler yapıyor, bizim gazetelerde beni tatmin edebilecek tek satır yok, gelip gidenlerin verdiği haberler sadece dedikodudan ibaret. tıgın hataya karşılık sayarak kusura bakmayacağından emin ve müsterihim. Orgenerale hürmet ve tazimlerimi lütfen ulaştırmanı rica eder, senin de yanaklarından operim. Not: Daktüo ile yazışımı hoşgör. Parmaklarımda bir rahatsızlık var. Uzun yazınca okunmuyor. SADt Sadi Koçaş'ın ikinci mektubu 21 Kasım 1960 tarihini taşıyor. Koçaş bu mektubunda bir Amerikalınm 27Mayıs'ın hazırlanışı konusunda ortak bir kitap yazmayı önerdiğini; bu öneriyi reddettiğini «finlatıyor. m tlginç, okuyahm: Kardeşim Osman, • BUvasıta aldığım haberlerden sana yazdıgım mektuplann v eline geçmedigini öğrendim. Ümit ederim ki, bu da o eline ulaşmayan talihsiz mektuplardan biri olmaz. Her ne kadar, bugüne kadar senden bir haber alamayışım yüzünden sana hiçbir şey yazmamak luzumuna kani isem de, aşağıdaki mevzuun önemi, beni bu mektubu da yazmaya mecbur ediyor. 19 Kasım 1960 ve İNT: 5079.128260 sayılı bir rapor Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı'na göndererek, Konıite'de yapdan değişiklik ve 14 subayın harice tayinleri mevzuunda Londra'da kordiplomatiğin düşuncelerini belirtmeye çalışmıştım. Ne yapalım artık işimiz rapora kaldı. Bu raporun 6. maddesindeki şahsi mütalaalarım arasında zikri gereken bir husus var ki, bunu, herhaJde tahmin edeceğim sebepler yüzünden, yazamadım. Fakat bu hususu sizlere duyurmak benim için vazife mefhumunun bile üstünde bir borç durumunda. Bu yuzden sadece senin anlayabileceğin kadar (Yani mümkiin mertebe kapah) endişemi belirtmeye çalışacagım. " Şefik Soyuyüce "Suçlu isem mahkemeye verin." Soyuyüce: Kurbanoğlu'nu getireyim Yurtdışma çıkarılan 14 MBK üyesinden Şefık Soyuyüce, aklanmak için Köksal'a şu teklifi yapıyor Hatta bir vazife sebebi ile yapılmış süsü verilebiür. Bu vazife yurtdışındaki düşüklerden Muzzafer Kurbanoğlu ve diğerlerinin getirilmesi olabilir. Nerede oldukları herhalde M. Emniyet'çe bilinir. Böyle bir nal tarzı kabul edilirse, mutlaka getiririm. Şefik S o y u y ü c e (14.12.1960) mite azası oiduklan için, benden istenen vesika onlardan istenmeyebilir. Senin, benim ve belki sadece birkaç kişinin bildiğimiz bazı çok mühim resmi ve hususi işlerle, benim bilmeme imkân olmayan daha bazı mühim hususlan bu 14 kişi içinden hiç olmazsa 13 kişinin bilmesi ihtimal dahiiindedir. Bu mevzularda açıklayacakları bir kaç kelime ve verecekleri bir küçük eser, onların çocuklanna bile yetecek bir te'lif ucreti almalannı mümkün kılar. Raponımda daha bazı mevzulara temas etmekle beraber bunlara temas edemedim. Bu hususu hiç düşündünuz ve bunlara karşı tedbir aldınız mı? Dünyaya dağıtılmış ve kontrol imkânı kaybedilmiş bu insanlara karşı tedbir almanın güçlüğünü mudrik, fakat luzumuna da kaniyim. Şu anda Londra'daki halimi tasavvur edemezsin Osman... Butun dostlan tarafından hemen hemen toptan unutulmuş, yetkili hiçbir yerden tek kelime haber alamayan bir durumdayım. Meşhur BİZİM RADYO hezeyanlar yumurtluyor; yabancı BASIN yalan yanlış tefsirler yapıyor; bizim gazelelerde beni tatmin edebilecek tek satır yok; gelip gidenlerin verdiği haberler sadece dedikodudan ibaret. Soyuyüce, 13 Kasım 1960 günıi yurtdışma gönderilmelerine karar verilen 14 MBK üyesinden biri Şimdi, Ankara'da Esenboğa yolu üzerindeki sağlık malzemeleri üreten ve satan bir büyük şirketin sahibi. 13 kasım günü Şefık Soyuyüce, "Kıymetli Osman Ağabey" diye başlayan mektubunda, "14'lerin içine kendisinin de kattlmış bulunmasından"yakınıyor ve arkadaşlarım "miüetçe kötü vasıflaria suçlanacak olanlar" diye niteliyor. "Kıymetli Osman Ağabey; Bu sabah bir tebligat aldım. Memleket için hayırlı olacağına kanaat ettiğim bu tebligatı gayet samimi olarak karsıladım. Daha sonra radyodaki tebligatı dinleyince kendi hesabıma üzüntü duydum. Çunkü hep oturup tenkit ettiklerimiz ve tuttukları yolu beğenmeyip düzenli bir çalışma kurabilmek için çırpındığımız ve fikirlerini kabul etmediklerimiz içine benim de dahil edilmiş olmam kahretti beni. Bunu siz yakından bilirsiniz. Bir kardeşiniz olarak onlara beni niçin dahil ettiniz? Komitede çalışmamda, devamımda kusur göriılebilir mi? Ben çocuklanmın ve silah arkadaşlarımın bizim yaptıgımız icraattan utanmamalanm her vesile ile söylemiş değil miyim? Milletçe kötü vasıflaria suçlandınlacak olanlar içine dahil edilişime gönlünüz razı olur mu? Zannediyorum ki bunda bir hata vardır. Tashih edilemez mi acaba? Bu vesile ile hurmetlerimi arzeder cevabınızı beklerim ağabeyciğim. Ş. Soyuyüce" Şefik Soyuyüce'nin Osman Köksal'a yurtdışmdan yazıp gonderdiği mektup ilk mektubundan ÇOK daha ilginç. Soyuyüce, kendisinin de 14'lerin arasına katılıp, yurtdışma gönderilmesinden yakınıyor. Bir de durumun düzeltilmesi için önerisi var. Önerisi de şu: "Bu durumu tashih etmek mümkundür. Hatta bir vazife sebebi ile yapılmış süsü dahi verilebilir. Bu vazife yurtdışında olan düşüklerden Muzaffer Kurbanoğlu 'nun ve diğerlerinin getirilmesi olabilir." 14'ler olayına bir ölçıide de olsa ışık tutabilecek olan bu mektubu olduğu gibi sunuyorunv Kıymetli Ağabey, Size Ankara'da iken bir mektup daha yazmıştım. Herhalde o günlerin mahmul olan işleri içinde cevap veremediniz. Keza o günler içinde sayın paşama da uç mektup yazmıştım. Kardeşim, Kur. Yb. Asi Şen'e vermiş. Bilmiyorum paşamız okuyacak zaman buldular mı? Tahmin edersiniz ki pek büyük ve ezid bir üzüntü ve teessür içindeyim. Bilirsiniz ki ben hiçbir zaman ne oidum delisi olmadım. Ve gene toplantüarda defalarca söylediğim gibi (ne oluyor hiçbir seyden baberim yok. Burada toplantı nisabını teminden başka şey yapmıyorum) demişimdir. Kimsenin kötü maksadına bugüne kadar alet olmadım. Bu badire içinde hiçbir gunahı olmadan uzuntü çeken ve şerefi ile oynanan bir insan olarak kıymetlendirivorum kendimi. Paşa; benim subaylann emekliliği için 12 milyar dolar Amerikan yardımı aldığımızı açıkladığımı ileri sürmüşler ve buna kızmışlar. Benim böyle bir açıklama ile âlâkam olmadıgı gibi böyle bir paranın bugün dahi Hazine'ye girdiğini bilmiyorum. Ortalıkta dedikodu halinde dolaşan boyle bir haber her nasılsa, üniversite yurtlarını komitenin verdiği (tasfiye hareketi sebebi ile) vazife esnasında dolaşırken bir grup talebenin küstahça: Türkeş dedikodusunu ben duuurdum: 14'lerden Şefik Soyuyüce Köksal'a yazdığı mektupta affını ve yurda dönmeyi isterken şöyle diyon Alpaslan Türkeş hakkında ilk çıkan dedikoduyu ortaya getiren, Alb. Tunçkanat, Binb. özgüneş, Alb. Sami Küçük ve diğer arkadaşlara duyuran ben değil miyim, sorun kendilerine. olan duşuklerden Muzaffer Kurbanoğlu'nun ve diğerlerinin getirilmesi olabüir. Nerede oiduklan herhalde M. Emniyetçe bilinir. Böyle bir hal tarzı kabul edilirse bulur, mutlaka getiririm. Böylece ben de şeref ve haysiyetime kavuşmuş olurum. Belki hatıriayacaklardır. Başvekâlet Müsteşan İncesulu'yu ilk defa ziyaret ettigim zaman kendisine naçizane bazı tavsiyelerde bulunmuş ve Alpaslan'ın yaptırdığı tayinleri tetkik etmesini bazılannın maksatlı olduğu kanaatinde bulunduğuau, böyleleri, şüpheli olanlan varsa paşaya duyurmasını söylemiştim. Vita Fabrikası'nın sabun imali için 27 Haziran 1960'ta verilen müsaadenin bütün Türk sabunculannı bu ecnebi şirketin batırmak gayesi ile harekct etmekte olduğu şeklindeki sabunculann muracaannı paşamıza arzetmeye (kendi arzusu ile) gittiğim zaman, komitedeki huzursuzluğu gidermek için kendilerinin sık sık komiteye gelmeleri, aşın beyanat veren, nutuk çekenleri çağınp nasihai etmelerini istirham eden bendim. Belki birçok arkadaşiar da soylemiştir. Bu hususu paşamız sabun hikâyesi anlaülırsa hatıriariar. 1112 Kasım 1960 gunleri hissettiğimiz gerginliği bertaraf etmek için çırpınmamızı ve hatta paşaya anayasadaki (7 kişi Ankara dışında vazife alabilir) kaydından istifade ile gerginliği yaratanlan bir iki gun içinde yurtdışı vazifelere tayir. edebileceğimi teklif etmeye gidecektik. Bu hususu Yb. Kadri Kaplan ve Alb. Muzaffer Yurdakuler gayet iyi bilirler. Bir kaynaktan ögrendiğime göre kötu niyetli kişilerin oldürmek istedikleri arasında benim ve Münir'in de bulunduğunu tespit etmişsiniz. Doğruluk derecesini bilmiyorum. Bunlar dahi benim suçsuz oldugumu ispata yetmez mi? Deli oluncaya kadar, havameydanında fenahk geçiren zavalh annemi kaybedinceye kadar, üzüntüden felç durumu geçirmekte olan kanmm yatalak olmasına kadar ve hayatım sona erinceye kadar bu lekeyi, bu cezayı çekecek miyim? Buna hanginizin vicdanı razı olur? Annesinin ve babasının teselli edilmesi vazifesini denıhte zorunda kalan on yaşmdaki oğlumuzun, her gece geç vakitler yatağında oturup elini açarak f Allahım bu işten bizleri kurtar, annemi, babamı bize bağışla) diye ağlayarak dua etmesi bile o hassas kalplerinizi ihtizaza yeter zannediyorum. Bana burada altından bir köşk yaptırsanız dahi, zerre kadar tereddut olmasın ki vazifemi ve rütbemi. vatanımı tercih ederim. Bilmiyorum karar karardır, dönulemez, diye dün beraberce başımızı oriaya koydugumuz arkadaşımzın suçsuzluğunu bile bile acı ve ızdırap içinde ocağının sonmesini arzu eden var mıdır? Amerikalı 27 Mayıs için vesika istiyor Bir müddet evvel bir Amerikalı bana müracaatla (Turk Ordusu'nda ihtilal fikri ve tatbikatları) mevzuunda bir eser vazabilir ve onlar tarafından İngilizce>e çevrilecek eserin İngilizcesinin kontrolunu vapabilirsem benimle bir anlaşmava vu rabileceğini söyledi. Bidavette, 27 Mavısa temas etmemek dıı şüncesivle, kabul ettigim teklifi, bilahare onların. daha <"• ,' • 27 Mavıs'ın hazırlanması mevzuu üzerinde durmaları ve haıta bazı vesikalar dercini istemeleri yüzünden reddettim. (Size kimse 27 Mayıs hakkında vesika gosteremez. Gosttren olursa inanmayın) diyerek teklifi kabul edetneveceğimi bildirdim. Cevaben: (Bunu biz de biliyoruz fakat eserin (ulııla bilmesi için okuyucunun muharrire inanması lazımdır. \lısela ihtilalden sonra, ihtilal liderleri ile yaptığınız ve oku>ucunun size inanmasını sağlavacak mektuplann nesrinc mıı saade ederseniz hem bizim isiegimiz olur. hem de sizin tt'lil hakkımz birkaç misli artar) dedi. Teklifi toptan reddedip, bu bususta bir fikrim oJmadığını soyledim. Genelkurmaya, yukarıda arzettiğim raporu va/arken ht'p bu teklif kafamın içini kurcalıvordu. Hatta, divebilirim ki bu raporu yazmamı bana ilham eden bu teklif oldu. Fakat bu hususları tabii raporda zikredemezdim. Bu vuzden sana hu ek RAPORU yazmaya mecbur oluyorum. Kafam kırılsaydı düşünmeseydim Seni temin ederim ki, bu durumda Huzur içinde olmaktan vazgeçtim uyku dahi uvumak imkânı bulamıyorum. Her akşam birkaç uyku hapı alıp sabaha karşı sızıyor, bir iki saatlik bir uykudan sonra hayal gibi sefarete gidiyorum. Hayatunda hiç gormediğim bir huzursuzluk ve ızdırap içindeyim. Beni bu işe eğer birisi teşvik etmiş, sokmuş olsaydı, şimdi yiyeceği kufür ve bedduanın haddi hesabı olmazdı. Şimdi bu hissiyatımı sadece kendime ve zaman zaman da sana yükleyerek ferahlamava çalışıyorum. (Kafam kırılaydı da bu işleri düşünemez olaydım) demekten başka bir şey elimden gelmiyor şimdi... ~9 ' lşin içyüzünü yazıverin Allah lillah aşkına birkaç satırla olsun işin iç yüzünü. neler dönüp durduğunu, benim anlayabileceğim kadar kapalı bir lisanla biriniz yazıverin. Sizden mal mülk istemiyorum. Haber almaya da mı hakkım yok benim? Hiç olmazsa bu mektubu aldığım ve yukarıdaki endişelerim hakkmdaki duşünceierinizi birkaç satırla olsun yazar mısın? Hammefendiye hürmetler eder, yavrulann gözlerinden öperim. Sana ve arkadaşlara gelince, maalesef, gönderecek selamım bile kalmadı... Muhakkak ki, yabancüar nezdinde bu 14 subayın hepsi. 1~> İMZA Mayıs ihtilali mevzuunda benden daha yetkili insanlardır. Bu Sadi Kocaş 13 kasım operasyonundan bir gun sonra devlet başna benzer teklifler, hatta daha parlak şekilde, onlara da »a kanı Orgeneral Gursel'e de eski Turkçe olarak yazdığı mektubunda pılabilir. Senin 4 sene evvel bir muşterek dostumuz için > > <> da 13 kasım operasyonunu "venı bir celadet ve vaıanperverlik orlediğin (Beni vakalarlarsa keliemi alırlar ama sır alama/luı. nei" olarak nıtelıyor. Ve bu operasyonu "En az 27Mayıs kadar deFakat seni biraz sıkıştınrlarsa hepimizi ele verirsin) dedigııı ğer tastyor" diye dvuyor. gibi, benden hiç bir menfaal vaadi ile ortalıgı bulandıratak veva sansasvon yaratacak bilgi alamazlar. Şefik Soyuyüce af istiyor 13 kasım tasfıyesi.. Fakat o kadar yüksek te'lif ücreti ve satış kâr hissesi teklif Osman Köksal, "4 Xo'lu Dosya" başlığı ileyaptığı dizmde bu mekediyorlar ki, dışarıya çıkardığınız insanlann hiç olmazsa bir kısmı, hatın hayaline dahi getiremeyeceği kadar yüksek olan tuplara yer vermiş. Mektupları sıraya da sokmuş. 4. sırada Şefik Sobu rakamlar karşısında yolunu şaşırabilirler. Üstelik onlar ko yuyuce'nın mektubu var. Suçlu isem hapiste yatayım Anayasanın yukanda yazdıgım kısmından istifade ile suçlu olanlar dışanda bırakılmak, suçsuz olduğu anlaşılanlan çağırmak suretiyle de bir hal tarzı bulunabilir. Hiçbir şey mümkün değilse, komiteye gönderdifim (hariçte olduğum için üsul icabı pulsuz olan) dilekçemde de istediğim vechiyle beni mahkemeye verin. Suçlu isem burada devletin dövizini yemek yerine memleketimde hapishanede yatmayı tercih ediyorum. Muhterem ağabey; mektubumu her ne kadar sıkılıriarsa da tahammül edip dinlemelerini sağlayarak komitede okuyun ve lütfen paşamıza da izah edin. Bunu sizden büyük bir yardım olarak istirham ediyorum. Ben, uzun mektuplardan «ılnlAgmı halde pek çok uzun yazdım. Özür dilerim. Selam ve •ünnetlerimle ellerinizden öpe rim. Şefik Soyuyüce Not: Maaşı ayın 13'ünde aldığım için parasıziık sebebi ile evvelce paşaya bir tel çekip geçmiş olsun diyemedim. Nanuma bu vazifeyi lütfen yaparsanız memnun olurum. Alb. Sezai Okan vasıtası ile geçmiş olsun diye haber yollamıştım. SÜRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle