15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 EYLÜL 1985 CUMHURİYET/6 Sakret el koymanın gerekçesini anlatıyor Loyu çevreleyen ağaçlardan birine hoparlör yerleştirilmişti. İlk önce "Dikkat dikkat" diye bir ses duyuldu. Ihtefin kendine özgü kalın, sözcükleri ağzının içinde yuvarlayan sesi kulağuna geldi, "bir iki iiç" diye. Sonra sanıyorum thtePin sesi, "Tamam efendim, hopariör, mikrofon çahşıyor, emrinizde" dedi. Bir iki gırtlak temizleme, ses ayarlama gürültüsü. Ardından Ada lehçesiyle konuşmayan bir başka ses konuştu: "Sevgili Adalı hemşehrileriın!" diye basladı. "Galiba bu yeni yönetici" diye geçirdim içimden. "Bu sabahtan itibaren dernek yönetimini ele geçirmiş bulunuyoruz. Eski yöneticilerin Ada'yı kalkındınp güzeOeştirme yerine birbiriyle kıyasıya kısır tartışma içinde olmaları, her geçen gün gttzel Adamızı, bu cennet toprak parçasını sizlere, siz değerli hemşehrilerimize zehir zıkkım ediyordu. Giderek büyüyen bu kısır tartışmalann daha vahim olaylara yol açacagı kuşkusu içindeydik. Ada yöneticiierini sürekli uyanyor, aralannı bulmaya çahşıyor, sonınlara birlikte egUmelerini istiyorduk. Ne çare, yülar yılı bu söylediklerimiz bir kulaklanndan girdi, öteki knlaklanndan çıklı. Eski yöneticiler dernek tiuugünü bfle dinlemiyorlardı. Eski yoneticilere bu tüzük yeterii degil diyorduk, degiştireiiın yeni maddeJer, hatta yeni bildiriler çıkanp yönetimi kolaylaştırahm diyorduk, bir araya gelip bunlan yapmayı da beceremiyorlardı. Bakımsızlıktan Ada'ya yerlesmiş bize göre de, size göre de vahşi kimi hayvanlardan dolayı sokağa çıkamıyorduk. Ada'nın güvenligi için tahsis edilmiş dört beş bekçiye sırtlanuı dayamış olan bu eski yöneticilerin elinde. giinii gelecek Ada elimizden gidecekti. Çevrede, Ada'yı tüzügün emrettigi biçimde düzenli yönetemedigimiz için elden alınabilir yargısına dayanarmk gelip el koyacaklar vardı. Onİar da bizim milletimizdi. ama onlar düzenlere karşıydılar. Eğer biz Ada'da yöneüme el koymasaydık, bugün belki de benira yerime onlardaa biri konuşacaktı? Dernek tüzüğünde bir madde var: 'Yöneticiler nznn siire tüzügün gereklerini yerine getirmezler, K 2 CÜNEYT ARCAYÜREK'ten büyüklere bir masal IV. Bn. Lazöy •f/v" oparlörde Ada'nın yeni yöneiicisi konuşuyordu: Bu sabahtan itibaren dernek yönetimini ele geçirmiş bulunuyoruz. Eski yöneticiler Ada'yı kalkındınp güzelleştirme yerine birbirleriyle kıyasıya tartışma içindeydiler... H lla Dlasah Latnee Gazeteei ahro, eve gitme buyruğuna uymayı reddediyordu. Bekçi, "O zaman yeni yöneticinin, Sayın Sakret'in şu buyruğunu alın, okuyun." Nahro okudu: "Dernek buyruklarına uymadığınız görülmüştür. Bir ay süreyle evinizden çıkmamanız güvenliğiniz açısından uygungörülmüştür. " değişikliği. Genelde herkes olanlan onayhyordu. Kimileri çocuklarının plajlara rahat gidemeyeceğinden yakınıyor, kimileri komşularını gece ziyaret edemediği için eski yönetime veryansın ediyor, erkeklerin birkaçı eski yoneticilere şu ya da bu nedenle kırgın ve kızgın olduklan için eleştırilerini hiç esirgemiyorlardı. Doğası dünükledi, Nahro dayanamadı, "Bakalım bunlar ne yapscak?" dedi. Yerel bir gazetenin sahibi olan adını bile bilmiyordum uzun boylu, kalın enseli birisi, "Sen varken yönetimde ne oluyordu sanki?" diye sert sert yanıt verdi. seni eleştirecekler. Eski yönetimde sürekli tartısmalarla vakit gecirildigini, huzurun bu nedenle kalmadıgını kimi olaylann bu nedenle basanlamadıgını, Ada'nın her yanına huzursuzlugu senin ve arkadaşlannın yaydığını söyleyecekler. İyisi mi gel giddim evlerimize." "Olmaz!" dedi Nahro. "Biz bu tüzügü demokratik hak getirinceye kadar kaç yıl ugraştık biliyor musunuz sen?" "Eh, biraz bilgim var" dedim Nahro'ya. "Biz insanlann tartışarak, birbirini eleştirerek, ama zamanı geldiginde dernek genel kurulunda oylamayla dogrunun, iyinin mükemmelin bulunacagını savunduk. Bu yönde maddeler koyduk tdzuge. Çok sayın Sakret gelmişler, şimdi buyunıyoriar. Görevi eski dernek yöneticilerine yardım edip, vaısa türlü musibet orta yerde, bunlan temizlemek olmalıyken. pat diye dernege el koymuş. Bir de tutmuş, Ada halkmı sayacagım diye evlere tutsak ediyor. Kabul edemiyonım bunu." I¥ahro'ya ceza ahro gibi düşünüyordum aslında. Ne diyebilirdim. O sırada arkadaşım Nahro'nun hatta Nahro'nun da hasmı biamanı lla'nın da yeni yöneticilerle ters düşmesini istemiyordum. Çünkü gene günü gelecek, tüzüğün, Ada halkının ellerinden belki de çaktırılmadan alınacak kimi özgürlüklerinin savunusunu yapmak gerekecekti. Savaşırmn gereği iş bugüne dayanınca, insanlan yasal, daha ötesi doğal haklan için bilinçlendirmek için birlikte çahşmalıydık. Bu düşünceleri Nahro'ya açıklamaya çalışırken, yabani zeytin ağaçlarından oluşan küçük koruluğun içinden bir numaralı bekçi çıkageldi: "Nahro Bey evinize gitmeniz gerekiyor" dedi. Nahro bekçiye baktı, kafasını sabırla iki yana salladı, "Gitmedik. yönetkiye söyleyin gitmeyecegim de!" dedi. "O zaman yeni yöneticinin, Sayın Sakret'in su buyruğunu alın okuyun" dedi bekçi. Baktım tabanca kılıfım da okşuyor. Dörde katlanmış kâğıdı açtı Nahro, yüzü sarardı. "Bak ne diyor?" diye bana uzattı. "Dernek buyruklanna uymadığınız görülmüştür. Bir ay süreyle evinizden çıkmamanız güvenliğiniz açısından uygun görülmüştür." Yazının özeti buydu. "Ya dinlemezsem" diye sordu Nahro, bir numaralı bekçiye. "Bey sen bilirsin ama" diyen bir numaralı bekçi, tabanca kılıfı ile gözle görünür biçimde oynamaya başladı. "Yani zorbalık" dedi Nahro, üzüntülü sesiyle. "Zorbalık bu!" Sesizlik geldi, egemen oldu çevreye. Ağustosböceklerinin oluşturduğu koro yeniden başladı. "Demek biz, bu Ada'ya hapsedildik şimdi, öyle mi?" diyordu Nahro. Yerinden de kalkmıyordu. N, Yeni yöııet im sevinçle karşılandı tartışmayı didişmevi önleyemezkr, gereken hizmeti veremezlerse, Ada halkının çoğunluguna dayanarak oylama yapmayı beklemeksizin yönetime el konulabilir' diyor. Biz, dernege el koyarken bu gidisattan bizarolan sizlerin, Ada halkının çogunluğunun bize bu yetkiyi oylamasız verdiginden emindik, yönetime bu giivenle el koyduk. Allab bizimledir, biz sizinleyiz, yaşasın Ada'nın asil, çalışkan ve zeki halkı!..." Kimindir bu ses bilemiyordum elbette, konuşma bu cümleyle biterken, gerilerden bir "Amin" sesinin mikrofona, oradan hoparlörlere yansıdığı duyuldu. o zamanlar söyledikleri onaylandığı haJde herhangi bir eyleme geçeceğini dokunduracak tek bir sözcük söylemiyordu. Yazları Ada'ya gelen, sonbaharda Isviçre'ye dönen diş doktoru bir kezinde "Sayın Sakret, neden gereken uyanlardan sonra dernege müdahale etmiyorsunuz?" gibi bir soru yöneltmişti. Sakret, gözlerini kısmış, dişçiye bakıp, "Derneğe egemen olanlar giiçiii, varlıklı kişiler. Arkalannda kimi güçler var. Bizim gibi kendi işinde gücünde olanlar için bu islere kanşmak nasıl olabilir?.. Kanşsak, bu yöneticilerin karşımıza çıkmaları ihtimali yok mu?" diye yanıtlamıştı soruyu. Sonra, hiç gereği yokken, "Bakın işle yazıp çizen, bu işleri yıllardır kovalayan bir arkadaşımız var burada" diye beni göstermişti. Gülümseyerek, "Hakkım yok mu?" demişti. Ada sahipleri de pencerelerden bayrak sallandırırdı; doğal bir sonuçtu. Kurtuhışu ve kurtancüan selamlamak gerekti, ne var ki! Hafîf göbeği vardı. Yüzü güleçti. Nedendir bilemiyorum bana hep kül yutmayan, hesaplı, ince eleyen, sık dokuyan bir insan izlenimi vermişti. Hatta, bir kezinde Ada gazinosunda otururken incelemiştim yüzünü. Gazinoda çevresini alanlara, Ada'nın güzelliğine karşı bu umursamazlığın, yöneticiler arasındaki bu kargaşanın, daha ne kadar sürüp gideceğini soruyordu. Babacan davranışlar, kül yutmayan, işi ince eleyip sık dokuyan yaratılışımızı etkiliyor, çevresini alanların onaylayıcı baş sallamalarıyla söyleşi daha koyulaşıyordu. Fakat düşünüyorum da, Sakret sına olanak veriyordu. Bu tür yardımlar aynca ne mesleğime ne de doğama uyuyordu. Ne var ki Sakret için, dişçi için, İhtef ve ötekiler için durum boyle miydi? Yöneticilerin de çesitli sıkıntıları vardı, biliyordum, anlatıyorlardı. Nahro'ya "Hadi Ada'yı turiayalım, bakalım hallumız yeni dernek yönetimini nasıl karşılanusJar görelim" dedim. Nahro, "Herkes baygın sevincinden, pencerelerinden bayrak sallandıranlar bile var" diye yanıi verdi. Yeni dernekçiler hoparlörlerde marşlar çalarsa, Yürn y a knlum! ahro doğru söylüyordu. Hemen her evin penceresinden küçüklü büyüklu bayraklar sallanıyor, çocuklar mantar tabancalarını patlatıyor, kimisi çıtır pıtırla çevreyi gürültüye boğuyordu. Kadınlar kapıların önlerindeydi, arada sırada kulağımıza ulasan sesler, "Neydi o günler yahu, dedikodudan, tartışmadan sokağa çıkamaz olmuştuk, evimizin kapısından kafamızı uzataraıyorduk" diyordu. Kimileri ise örgülerini kapmış, eteklerini bacaklannın arasına toplamış, hem çene çalıyor, hem de Sakret'e övgüler yağdırıyordu. Ada'da dernek başkanlığı görevi önemliydi, ne yazar, kaç yazar deyip geçmemek gerekirdi. Sonuçta avuç içi kadar Ada'da hemen her türlü gereksinimi karsılamak, insanlan yönetmek dernek başkanının elinde olacaktı. N, JV. Nahro diklendi, tartışma kavgaya dönüşecekti. "Nahro'nun hakkı degil mi bu soruyu sonnak dedim" araya girerek. "Siz de onlar gibisiniz" dedi yerel gazete patronu. "Yani" diyecek oldum. "Bir oy sorunudur, bir demokrasidir tntturmuşsunuz gidiyorsunuz. Rahatımızı düşündügünüz yok, elbette Sayın Sakret sizler gibi düşünmeyecek ve Ada'ya bekienen huzunı getirecek, güzelleştirecek." Biz aynldık Nahro'yla, gazinoya doğru ytlrüdük. "Eski dernek yöneticisiyiz ya, bakalım ne gelecek başımıza" dedi Nahro. Düşünceliydi, bir sigara yaktı, sustu. "Ne gelecek hiç!" dedim Nahro'ya. Doğrusunu isterseniz, ben de pek umutlu değildim. Nahro'yla hiç sevmediği, sürekli kapışıp tartıştığı lla'nın başına "birşeyler" gelebilirdi. Hiç değilse evinin suyunu keserlerdi. Bir şey söyleyemedim Nahro'ya. ahro, "Merak etmiyor musun, yönetimin başına kimin geldipni? Sakret Bey geldi yönetimin başına, derneği ele geçirenlere Sakret öncülük etmiş" dedi. K "Allah kabul etsin" dedim, biradan bir yudum daha çektim. Gelen kim? Nahro, "Merak etmiyor mnsun. yönetimin başına kimin geJdigini" diye sordu. Sormadım. "Merak etmiyor musun ya'vu?" diye üsteledi. Gene yanıtlamadım. "Sakret Bey geldi yönetimin başına, dernegi de geçirenlere Sakret öncülük etmiş" dedi Nahro. "Yok be!" dedim. "Hani şn küçücük evde oturan etliye siitlüye kansmayan, hatim selim kendi halindeki Sakret mi?" "Ta kendisi" dedi Nahro. Ayağa fırladım. "Bakıyorum" dedi Nahro alayla, "Bakıyonım da bu adı duyuaca, oby birden ilgini çekti." Sakret'e birkaç kez Ada'nın bakunsız, bana göre Ada'ya cekici, doğal bir görünüm veren taşb. yollarından birinde rastlamıştım. Haklıyı haksızı öylesine zamansız zamanlarda tanımlamıştım ki, hep basun belaya girmiş, daha sonraları bu saptamalarımın doğruluğu ortaya çıkmış olsa bile, o günlerde üzerime gelen gelene olmuş, çekmediğim kalmamıştı. Susmuştum. Sakret, "Enhh, yazanlar çizenler susarsa, bize ne oluyor ki..." demişti. Çevresini alan dostlar da eleştiri dolu bakışlannı üzerime çevinnişlerdi. Bir seyler söylemek zorunda kalmıştım: "Efendim, dernek yöneticileri bu kargaşaya neden oluyoriarsa, bütün olup bitenler ince elenip sık dokunduysa, dernek toziiğiinüo size verdigi bakkı, Ada halkına da dayanarak yerine geürebilirsiniz, bu da sizin karannız olur" demiştim. "Tutua ki" diye başlamıştı söze Sakret, bastonunu da hafifçe sallayarak, "Bu hakkı kullandık, siz desteklemez misiniz?" Doğrusu, kargaşanın sürüp gitmesinden Ada halkı gibi ben de rahatsızdım bir ölçüde. Fakat, onlardan ayrılıyordum bir noktada. Bana göre kargaşayı önlemek için tüzüğün elverdiği birtakım işlere girişmeden önce, daha demokratik çözümler aramaLydık. Dernek tüzüğünde, "Ada balkının Ada'daki bütün kuruluşlann yönetime yardımcı olması" gibi ifadeler de vardı, bütün bunlann toplu direnişlerinden sonuç alınmadığı zaman, yöneticilerin olağan kongreler yapılmadan uzaklaştırılmaAma, Sakret'in böyle bir görevi istemediği izlenimi veren davramşlarından sonra, bu karara varmasında kimi önemli etkenler rol oynamış olabilirdi. örneğin, benim pek iyi tanımadığım bir iki yakın arkadaşın sürekli olarak bu işi gerçekleştirmesi için ona baskı yaptığını bir iki ev sonra öğrendik. adınlar kapıların önlerindeydi, "Neydi o günler yahu, dedikodudan, tartışmadan sokağa çıkamaz olmuştuk, evimizin kapısından kafamızı uzatamıyorduk" diyorlardı. Mahro'nım tepkisi ahro'nun evine giden yolun gazinoya dönen aynmında Adalılann bir bölümü toplanmış konuşuyorlardı. Konu elbette Ada'daki yönetim N. Gazinoya yakiaşıyorduk, birden hoparlör cızırdadı, sonra "Alo, alo" diye bir ses duyuldu. "Yeni yönetimin ilk karannı iletiyonım" dedi aynı ses. "Ada'da bemen savım yapılacak, yeriisi yabancısı, evlisi evsizi sayılacaktır. Bu nedenle 24 saat Ada halkının evlerinden çıkmaması rica olunur!" "Hoppala!" dedi Nahro. "Bu ne demek be?" "Yani şimdi evlere gidecegiz, bckkyecek miyiz?" diye sordum. "Göriınen bu. Nasıl yapar bunu, dernek tüzüğünde böyle bir madde yok ki..." "Yoksa yok" dedim. "Yapıyor, bak berkes de tıpış tıpış nasıl evine gidiyor. Biz de zorunluyuz sanınm!" Gazinoya vardık, "Ben gitmem eve buynık muynık da dinlemem, insan haklan, tüzük bu denli ayak altına ahnamaz" diyordu Nahro. Iskemlelere oturduk, caylan söyledik, thtefin küçük garsonları çay getiremeyeceklerini söylediler, gazino binasına kaçular. Nahro, "Biz de sigara içeriz" dedi. Sinirliydi. "Bak Nahro" dedim arkadaşıma, "Bak bütün Ada halkı nyuyor bo buynıklara. Direnirsen, gene Bekçiye döndü: "Peki, Sayın Sakret benim burada oturdugumu o kadar uzaktan, taa evinden nasıl görebildi?" diye sordu. Bir numaralı bekçi omuzlannı silkti. Nahro, "Bak bu da burada" dedi beni göstererek. Bir numaralı bekçi, "Sayın Sakret, gazeteei takıma dokunmaym şimdilik" diye talimat verdi, onun için..." "Sıyırdın" dedi Nahro bana. "Boş ver, gel seni götüreyim evine" dedim. "Hem benim için verdigi karar da şimdilik" diye ekledim. "Bu Sakret zorlu çıkacak, çıktı" diyordu Nahro. "Kime anlatacaksın. Gördün, Ada halkının tam destegini almış" dedim Yola vurduk. Güneş parlaktı, yakıyordu. Sakret'in Nahro'yla gazinoda oturduğumuzu nasıl saptadığını düşünüyordum. Sonra, ne demekti "Güvenliğiniz açısından." Nahro evine zorla girdi. Bütün pencereleri açtı, yanından aynhp giderken, pencerelerden birinden, "Sakret özgUrlük anlayışına üç kez yuhaaa!" diye avazı çıktığı kadar bağırdı. \ ARIÎV: Miçin e l kovdu? İSTANBUL 1. İFLAS MEMURLUĞU'NDAN 1 Müessese Müdürlüğümüzce lstanbulRami'de yaptırüacak olan 35/10 KV. indirici merkez ve idare binası inşaatı birim fiyat esası ve kapalı zarf usulü ile eksiltmeye çıkanlmıştır. 2 Bayındırlık Bakanlığı'nın 1985 yılı birim fiyatlarına göre, yaklaşık keşif bedeli 318.850.255. TL. olup, geçici teminatı, 9.565.508. TL.'dir 3 Bu ise ait şartnameler, Meşrutiyet Caddesi Asmalımescit Sokak No: 63 Tepebaşı/İSTANBUL adresindeki Müessesemizin Makine Ikmal ve Satınalma Grup MüdürlUğü'nden 50.000. TL. bedelle temin edilebilir. 4 Eksiltmeye katılabilmek için önceden şartname satın alınarak, fenni ehliyet vesikası alınması zorunlu olup, a) Firmalar, şartnamede belirtilen belgelerle birlikte fenni ehliyet vesikası almak için en geç 24.9.1985 günü saat 17.00'ye kadar Müessese Müdürlüğümüze müracaat edeceklerdir. b) Fenni ehliyet vesikaları, 27.9.1985 tarihinden itibaren firmalara verilecektir. 5 Teklifler, en geç 2.10.1985 günü saat 10.00'a kadar Müessesemiz Muhaberat Servisi'ne elden verilecek ve aynı gün saat 10.30'da alenen açılacaktır. 6 Kurumumuz 2886 sayılı yasaya tabi değildir. Basın: 23733 TRAFO MERKEZİ VE İDARE BİNASI İNŞAATI YAPTIRILACAKTIR TEK SINIRLI SORUMLU BOĞAZİÇİ FLEKTRİK DAĞITIM MÜESSESE MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN İLANEN TEBLİGAT İSTANBUL 6. İCRA MEMURLUĞU'NDAN BİLİRKİŞİ RAPORU Dosya No: 984/9225 Borçlu: Kılınç Arslan tdemen Rumeli Caddesi No: 32/2 OSMANBEYİSTANBUL Alacaklı Mustafa Kapan vekili Av. Güldal DaJ tarafından aJeyhinize yapılan icra takibinde 386.550. lira borcunuz sebebiyle adına kayıüı olup, kaydına dosyamızdan haciz vazedilmiş bulunan: Çatalca, Kalfa Köyü, Konıaltı mevkiinde kain 1 pafta, 272 parsel sayılı 18.000 M ; sahalı gayrimenkulünüze bilirkişice 23.5.1985 tanzim tarihli rapora göre 48.520.000. (Kırksekizmilyonbeşyüzyirmibin) lira takdir edilmiştir. Adresinizin meçhul bulunması sebebiyle, başkaca adresiniz de tespit edilemediğinden, Tebligat Kanunu'nun 28. ve müteakip maddeleri gereğince bilirkişi raporunun ilanen tebliğine karar verilmiştir. Işbu ilanın gazetede neşri tarihinden itibaren, bilirkişi raporuna bir itirazınız varsa, mercii hâkimliğine 17 gün zarfında itiraz edilmesi ilanen tebliğ ve ihtar olunur. 5.9.1985 Basın: 11405 ILAN EYÜP AŞLİYE 2. HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Dosya No: 1984/225 Davalı: NASRİ BAYCAN, Bayrampaşa Altıntepsi Mah. Deniz Sokak No: 22'de iken adresi meçhul. TEK vekili Av. Rasim Güleş tarafından Nasri Baycan aleyhine açılan alacak davasının yapılan duruşması sonunda: Verilen 13.5.1985 günlü kararla, davalının, iş yerinde davacı idareye ait elektrik cereyanını sayaçtan geçirmeksizin kaçak olarak kullandığı anlaşıldığından cereyan bedeli tutarı olan 283.415 lira 22 kuruşun 14.4.1982 tarihinden itibaren işleyen "I* 5 kanunı faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı idareye ödenmesine, 27.675 lira vekalet ücreti, 11.210 lira muhakeme masrafı 8500 lira harcın davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Karar, davacı idare avukatı tarafından faiz yönünden temyiz edilmiştir. Davalıya ilamın ve temyiz dilekçesinin tebliği yerine kaim olmak üzere, ilan olunur. Basın: 11429 Müflisin hüviyeti ve ikametgâhı: Modern Nakış Tekstil ve Konfeksiyon Sanayii ve Ticaret A.Ş. Sahil yolu Beşkardeşler sokak Z.Burnu 1/lasın açıldığı tarih: 29/3/1985 tstanbul 1. Ticaret Mahkemesi'nce iflasına karar verilmiş olan yukarıda isim ve adresi yazılı müflis hakkındaki tasfıyenin şimdilik adi tasfiye şeklinde icrası tensip kılınmış olduğundan: 1 Müfliste alacaklı olanlarla, menkul ve gayrimenkulleri üzerınde istihkak iddiasında bulunanlar, ilandan itibaren (bir ay) içinde Istanbul 1. İcra ve lflas Memurluğu'na yazılı olarak alacak ve istihkak iddialarını kaydettirrneleri ve delillerini (Senet, Defter Hülasast vesaire)nin asıl veya musaddak surederini tevdi eylemeleri. 2 Bunlar hilafma hareket cezai mesuliyeti müstelzim olmak üzere müflise borçlu olanlar varsa, bunlar da a>Tiı müddeı içinde kendilerini ve müflise verecekleri mal veya para miktarlannı bildirmeleri. 3 Müflisin mallannı her ne surette olursa olsun ellerinde bulunduranlar o mallar üzerindeki kanuni haklan mahfuz kalmak şartıyla, bunlan aynı müddet içinde iflas dairesi emrine tevdi eylemeleri ve etmezlerse, makul mazeretleri bulunmadıkça cezai mesuliyete uğrayacaklan ve rüçhan haklarından mahmm kalacakları. 4 24/9/1985 Salı günü saat 10.30'da ilk toplantı yapılacağından, alacaklıların bu toplantıya gelmelerı veya selahıyetli bir vekil göndermeleri ve aynı zamanda müflis ile muşterek borçlu olanlar veya müflisin borcunu ödemeyi tekeffül edecek olan sair kimselerin de toplantıda hazır bulunmalan lüzumu ilan ve tebliğ olunur. Dosya No: 1985/23 TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN Çankın ili Çerkeş ilçesi belediye hudutları dışında kalan yerlerdeki (Bütün Bucaklar ve köyler dahil) taşınmaz malların 766 sayılı Kanun uyarınca tapulaması yapılacaktır. Keyfiyet, sözü edilen kanunun 10. maddesi gereğince ilan olunur. Basın: 23638 ÂltLLA ŞOFÖR OKULU Türkiye'de tek. Eğitim ve öğretimde tek. Uzman bayan kadrosuyla tek. Disiplin ve ciddiyetiyle tek. Ücrette çok ucuzluğuyla tek. Fındıkzade/İst. 523 79 11 IMahmut TEZCAI^ yönetimindeki derginiz GARANTİ EDİYOR ÎAŞAMA ÖSS ALDINIZ MI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle