Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
75 FYLUL 1985 CUMHVRİYET/6 Ada yöneticileri değişmiş, hoparlörde marş çalıyor Açıklama CÜNEYT ARCAYÜREK'ten KUDETA D Şaşınp kalmıştım, fakat bu şaşkınlığım bır sure sonra daha buyumuştu Çunku, "Benimkileri bıle dinlıyorlar, anla artık"demıştı Bır başyonetmenın telefonlarını o başyönetmenın buyruğunda olan Ktıhbarat örgutlerı dınlıyorsa, benımkını haydı haydı dınlerlerdı Daha başka bır gun, sevgılı dostum Ruğum, telefonum jn dınlendığım somut bıçımde öğrenmış, bana ıletmıştı. Çok, ama pek çok kudretlı bır kışi söz arasında, "Ama, telefonda buyuklenmuden biri için 'sap yıyor saman sıçıyor' demışsımz" deyınce, ırkılmış, duşunmuş taşınmış, böyle bır cumle söylemedığıne karar verınce, "Ben m i ? " dıye sormuştu Sakret Bn. Lazöy Adtfda herkes birbirini yakından izlerdi e\ler, daha belırgınleştı Hava sıcaktı Denız dalgasız, durgun, olu bır göl gıbı Ne bır motorun >ansıyan sesı, ne bır vapur duduğu Çevrede hıçbır şe> >oktu Bu yok olmuşluğu, bu sessızhğı sevı>ordum Ikı yunus ılerımızde ovnaşıp duruvordu Aykıl mezarlarıyla suslu dağlar teknenm gensınde, uzaklaşıp daha bır yukselıyordu sankı Teknenın sancağında, ılerıde mumbıt ova yeşıllerle kaynaşıyor, bır genç kızın karnı gıbı hafıf eğım çızerek iırmanıyor, doryklarında mora kaçan dağlara doğru uza nıyordu ' Guneş vakıyordu Teknenın burnunda sırtustü uzanmış, çevreyı, bulutsuz göğun ma\ılığını seyredıyordum Sert tahtalar kuş tuyu yataktı Başımı koyduğum paketler yastık Ovlesıne mutluvdum Kent gurultulerınden kopup gelmenın huzurunu duyuyordum Hıçbır konuyu duşunmek ıstemıyordum Sıyasal olayların gelışmelerını, çeşıtlı söylentılerı, ınsanların sureklı bırbırını >emelerını, kuçuk ayak oyunlarmı, kışılerın ayağıru kaydırmak ıçın gınşılen basıt davranışları, hıçbırını duşunmek ıstemıyordum Oylesıne yorgundum Tekne yuk motoruydu Gunu gelır Ada'ya kum, taş, çakıl çekerdı Gunu gelır, su taşırdı Içı pıstı Yıpranmış motoru aralıksız soluklarla pata pata ses ven>ordu Teknenın kıçına oturmuş, bır ayağını dumene dayamış Nacre, ılenye doğru bakıyordu Ince, uzun, >ağsız ve kaslı bır genç ınsan ^ "Hanr ol abi" dedı Nacre. Kalktım, "Hazınm" dedım ve Ada'ya baktım Çevrede kımse görunmuyordu Denız saatıydı kadınlar, çocuklar Ada'nın arkasında suya gırıyor olmalıydılar Motor, küçük ıskeleye yanaştı Paketlerı ındırdik. Tekneyı uzaklaşsm dıye ayağımla ıttım, açıldı Nacre, "Hadi eyvallah" dedı, tekne pat pat seslerıyle uzaklaşmaya başladı Küçuk evın butun pencerelerı açıktı Karım mutfaktan çıktı, evın önundekı küçuk terasa geldı, baktım yuzu kızarmış Koptu geldı, paketlen yuklendık "Kent Ideta yanıyor, çok sıcak" dedım "Burası da yanıyor" dedı, ama sesındekı tıtreşım, gunün sıcağıru dokundurmuyordu. Bıraz alaycı, bıraz kuşkulu Üstelemedım "Neyin var" dıye sormadım Aşap'ın öğretıleruıden öğrendığım kuralı ışlettım "Lzenne gitme!" Oysa bır tershğın olmasından ışyennın bır görev ıletmesı olasılığından korkuyordum Elbette bencülık' Yorgundum, dınlenmek ıstıyordum Gıttım terasta gölge bır köşe buldum, oturdum, sırtımı duvara verdım Soluklandım Karıma, "Soguk bira var mı?" dıye sordum "Var" dedı "lyi lutfen bir şışe getirir misin?" "İç, ama sonra dokunmasın. Mıdene ıyi geimez, ulser teper, gene agnlar... Biliyorsun >a..." dedı "Boş ver şimdı bunları, tadımı bozma AUah'ını seversen. Eninde sonunda bir bıra bu, dokunmaz" dedım kanma Kadın ıçgudusu kuralını ışlettı, sesımden tersleneceğım ızlenımını hemen kaptı "Uzerime gdme!" Yabanı keçıboynuzu ağaçlanna yuvalanmış ağustosböceklerı koro halınde bağırışıvorlardı Sureklı kulak verdığımız zaman ınsanı tumuyle rahatsız eden bu sesler, karanlık ınınceye değın susmazdı Uç beş dakıka ara verır, sonra Ada'mn ucundakı bır ağaçtan ılk çığlıklar kopar, zıncırleme butun Ada'nın ağaçlanna bulaşırdı. Bır eksıklık var gıbı gelıyordu bana, ama toparlayamıyordum Kafam bır ses alma aygıtının boş bandı kadar sessızdı Zorladım kendımı Yonetıcılerın Ada'nın her yanına koydukları hoparlörlerden sureklı yayımlanan arabesk muzığı yıtmıştı Aralıksız duyduğumuz ağdalı, acıkü sözlerle bezenmış, ınsanın ıçını kıyan nağmeler duyulmuyordu usumde elımı tutan kücuk kız "Ozgurluk ve adalet bır duş mudur, nedır?" dıye sordu "Ozgurluk, uçan bir kustur, adalet de o kuşu korvyan ruhtur" dedım kücuk kıza Gulumsedı, sarıldı bana Yıllardır ucan kusu ruhunu duslerımde arıyorum Bır buluyor, bır yıtırıyorum Ne olacak duş ıstei Bır öyku yazmayı denemek ıstıyorum duşumde Yazıyorum da Duslenn buyuk savları olamaz, bu dussel oyku de Uddıasız" Sadece duste bır oyku yazılıp yazılamayacağını arastıran bır oyku Kımıne sacma sapan gelecek, kımıne gore fazla ılerı gıden yazılmasına gerek olmayan, kısılerı karalayan, hıçbır şeyi kanıtlamayan Gene de kararlıyım Duşumdekı oykulerı yazacağım Belkı de duşlenn kımı zaman gerçek kımı yerde bır duş olduğuna ınananlar çıkacak Şoyle dıyenler olacak Duşler, gerceklerın tersıdır Gerçekler duşlenn dıyecekler bulunacak "AÇIKLAMANIN" ana amacı bu yazdıklanm değıldı aslında "Bu oykude geçen yer, olaylar, adlar, olaylarla ınsanlar arasındakı bağlantılarla benzetmelerm gerçek yaşamdakı yer, olaylar, adlar, bağlantılar ve benzetmelerle hıçbır ılgısı yoktur. Olaylar, ınsanlar, adlar, aralarındakı bağlantılar duş urunudur " Şımdı oykunun gırısıne donelım Kuçuk kız "Bulursan o kuşu ve ruhunu ne yapacaksın?" dıye sordu Saf saydam guzellığı vardı saclannı okâadım •Kuşla ruhunu bulduğum zaman rahat oleceğım galıba" dedım Guldü eçmiş gunlerden birinde, ülke yönetiminde bakanlıklardan birine atanan Nanda'nın eşi, Ada'da telefonların dinlendiğini söylemişti bize. Karşısındakı ınce tel çerçeve gözluklu, kısa boylu, yana doğru yaygın gövdelı kışıyse, "Siz degil, ama konuştuğunuz arkadaşınız" cumlesıyle olaya acıklık getırmıştı "O zaman anladım, kısa sure once seninle konuşuyorduk, sen de buyvklenmizden birisi için boyle demıştın, anımsadın mı?" "Nasıl anımsamam" demıştım dostum Ruğum'a "Ehh dikkat et işte telefon konuşmalanna". "Olur" demıştım, "dikkat edenm" Pek etmemıştım gene Dıledığım gıbı konuşmayı surdurmuştum Hıç değılse telefon konuşmalarında ozgur olmahydım Hele, gerıcı bır suru maddesıne karşın Batılı görünsun dıye olacak anayasaya konulan, "telefon konuşmalannın dinlenmesi yasağından" sonra, bu özgurluğu testının kırılacağı vere değın kullanmak ıstemıştım G B JV. ızım "Ada" özel bir adaydı doğrusu. Dil gibi uzanan dıkdörtgen biçimine daha yatkın, Aykil uygarlığından Snazib 'lere değin uzanan bir geçmişi vardı... A da'yı çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırmak için bir iki kişinin önderlipnde bir dernek kurmuşlar. Aaını da "Güzelleştirme ve Kalkındırma Derneği'' koymuşlardı.. Başkanlığını lla üstlenmişti. Mahli'nin başına gelen ahro'y a "Ne haber" dedim. Bir kahkaha attı, "Bu sabah erken, adanın dört bekçisiyle dernek merkezine, defterlere, evraklara el koyup, "Yönetim bizde, artık yeter demişler" dedi. şaltıyor, bır yandan da, "Domatesi kaça aldın?" dıye soru yetıştınyordu "tki yuz kapik" dedım, bır çığlık attı, "Daha geçen hafta yuz elliye gidiyordu, domates uredlen bir yorede nasıl oluyor bu fiyat?" dıye ısyankâr sözler soyluyordu "Boş ver, paran olunca al, olmayınca? tşte, ne bileyim ne istersen yap" dedım "Ne olacak bu memleketin hali, bu pahalılık?" dedı Sevecen gözlerle karıma baktım Yırmı altı yıldır nasıl derler aynı yastığa baş koymuşuz Dırdırsız, taruşmasız, kavgasız yırmı altı yıl Hanı ozanın dedığı gıbı, "bır rubu asır" geçırmışız Benı kavgacı, huysuz bılıp nıteleyenler, bunca yıl evlılığımızın nasıl olup da bu denlı duzenlı surduğunu pek anlayamazlardı Elbet, marıfetı karımda bulurlar, benım gıbı bır dehdoluyu "klare ettigi" ıçın ıçlerınden onu kutlarlardı Nedense bın çıkıp, "Canım adam da iyidir, dış eonınuşune bakmayın, insancıldır, sevecendir" filan gıbı, benden yana bır ıkı cumlelık bır dostluk gösterısınde bıle bulunmazdı Bılırdım bunları, ama umursamazdım Varsın öyle duşunsünler, arkamdan öyle söylesınler, yaşadığım gerçeğı değıştırecek değıller ya Karımın yanına gıttım, yanağından öptum "Baban ne derdi her zaman. Hiçbir şeyi dert etmeyin, ulser olursunuz, kanser olursunuz, demez miydi?" dedım sanlarak "Dun dul Revvenum Hanımı gordnm, sızlandı. Bu hayat pahahlıgı nereve varacak diye soruyordu. Dıyecek soz bulamadım Kadın beikı de ac. Ona babam, fazla dert etme, ulser, kanser olursun derdi, diyemezdım ki..." Uzulduğu zaman yuzunde genışleyen hayret, acı dolu çızgıler belırınce, "Buyuklenmız her şeyi duşunur tatlım. Onlann gozu kulağı nep bızlerde, halkımızda, bunu hıç unutma" dıyecek oldum, "Gene ışin alayındasın sen, hadi işıne!" dedı Şortun kıç cebınden sıgarayı çıkanp yakacakken, bu kez, "Az iç lutfen, biliyorsun bu zehir de dokunuyor" dıye çıkıştı "Olur" dedım, "az içerim". Yaktım sıgarayı, küçuk sofada tuvalet kapısının yanındakı kuçuk masaya yerleştırdığımız telefonu açıp bekledım Ada'da otomatık telefon yoktu Köy santralı gelebılmıştı Bunadaşukur' Almacı kaldıracaksın, Ihtefın gazınosuna kurulmuş santralın başında bın varsa, cızırtıyı ışıtıp açacak, Ada'dakı hangı evle konuşacağımızı soracak, bağlayacak Bekleme kımı zaman dakıkalarca surerdı JV, B ahro, "telefonda konuşmayalım" derken haklıydı. Sadece benim gibi yazar çizerlerin değil, başyönetmenlerin telefonlarının dinlendiği dönemler geçirmiştik... netım bızde, artık yeter' demişler" dedı "Sen hukukçusun be! Nasıl olur boyle şey.Tuzuk var.bu tuzugu koruyup kollayanlar var." "Sen hiç akıllanmayacaksuı" dedı Nahro "Olur işte, olmaz deme olur." "Anlal da aynntıyı ogrene>im." "Telefonda anlatamam, biraz sonra sana gelirim, konuşuruz" dedı "Atla deve mi yavu. Nihayet iki yılda bir oluyor, alıştık bir kez, ne olmuş >ani, bir dernegi ele geçırmışler. Bunun telefonda anlaülmayacak ne yanı var kı... Hadi, hadi!" "Anla işte", dıye bağırdı "Teiefonlar dinlenebilir." Sunturlu bır küfür çektım, "Oglum Nahro, işi buyutme, dramatize etme. Ust tarafı bir dernek sorunu bu" dedım "Sen oyle bU" dedı Bıraz duraksadı, "Santral nerede?.. thtef'te, Ihtef kimin yanında şimdi?.. Yeni yoneticilerin. Eee?.." Amma da ınce ıştı "Haaaaa!.." demışım "Yaaaa!.." dedı Nahro Ada'da ellı beş konut vardı Tek, ya da ıkı gözlü küçük konutlann yermı daha sonralan yenı bınalar, görkemlı yalılar almıştı Sessız sakın, gızlı söylentılerın, ellı beş aılenın bırbırlenyle ılgılenmez gömnduğu, ne çare her bınnın ötekının ne yaptığını, ne ettığını yakından ızledığı küçük bır adavdı • Bır ıkı kışı dışında öyle sıkı fıkı olduğumuz kımse de yoktu Ada'da Ama, karımın sözunu ettığı "gerçek" doğrusu hem yadırgatıcı, hem de ılgınçtı "Nasıl olmuş bu iş" dıye sordum "Ben de pek bilmiyonım, Ihtef'in kuçuk oglu geldi, ekmek getirdi, bu arada 'Bılıyor musun abla, Ada'ya başkaları bakacak artık, babam da şımdı onlarla bırlıkte' dedi ve gitti." "Ne zaman olmuş bu olay?" "Sen gitün, sabah erken. Sonra hoparlorler marş çalmaya başladı, arkasından İhtef'in oglu bu haberı getirdi" dedı karım ır gece, ulkenın en buyük kentınde denıze karşı yemek yıyorduk Nahlı ıle Söz gene telefon dmJeme hastalığından açıldı Benım boş veren davranışlanmı özenle ızleyen Nahlı, "Bak yavnım" dıye söze başladı "Ben de senın gıbı, geçmiş yıllarda boş verip omuz silkiyordum. Ama dınle, neler geldı başıma." Anlatmaya başladı "lçeri attıklannda yuzlen maskeli adamlar, ulkeyi bızım gıbı mıkroplardan kurtarma gorevıyie yukumlu olduklarını soyleyerek dovduler, sovduler, ayaklanmıza, ellerimize pranga vunıp, ışkence ettiler. ttiraf edecektik. Ulkeyı nasıl sattıgımızı soyleyecektik, yoksa kurtuluş yoktu!.. ...Ben ne soyleyeceğimı bilmiyordum, ama adamlar ne soylememi istediklerini çok iyi biliyorlardı. Dayagın, turlu ışkencenin gun gelip de fazla işlemediğını anlamış olacaklar ki, ışi tatlı dile doktuler. 'Bak aslanım' dediler. 'Sen düedığın kadar sakla yaptıklannı, konuştuklannı Ama elımızde senın telefonda yaptığın aşkm bıle metnı var ' Dalga geçtiklerini sandım once. Adamlar başladılar okumaya. Beni arayan, adını bile bilmedigim ır ucuyla ağaçtan yoksun, bızım taraflarıy la yabanı zeytmlıklerın, kuçuk çam ağaçlanmn süsledığı Ada'yı çağdaş uygarlık duzeyıne ulaştırmak ıçın bır ıkı kışının önderlığınde bır dernek kurmuş lar Adını da, "Guzelleşbrme ve Kalkındırma Dernegi" koymuşlar Derneğı uzun suredır bu yörerun yerhlennden bır B Ada'da neler olmuş, nelerî Adamızın açık denıze bakan, bızım evın otuz kırk metre arkasına duşen kuçuk koya gıdeceğunı, gelırse Nahro'nun benı orada bulabıleceğını soyledım karıma Buzdolabından bır şışe bıra alıp dışarı çıktım Bırayı aldığımdan kanmın haberı olmadı Nasılsa bır sure sonra buzdolabına bakar, bıra şışelennı sayar, durumu hemen anlar ve Dönduğum zaman K Güzel Ada! Şirin Ada! ahro, sevimli, zeki, cana yakın insandı. Dostluğumuz otuz beş yıl geriye uzanıyordu. çocuk azarlar gıbı yaramazlığımın hesabını sorardı Baharda yemyeşıl, gelmakler, margıntlerle suslenen Ada'da ağaçlar dışında her yer sararmıştı artık Eczacının konutunun yanındakı arsadan kuçuk koya ındım Açıkta denız, köpuk köpuktu Bır turlu adlarını oğrenernedığım ruzgârların hangısı esıyorsa denızı kabartmıştı, dalgalar Ada kıyılarına gelınceye değın yumuşuyordu Dar kıyıya, kumlara yattım Bırayı yazlık şapkamın altına koydum, ısınmasın dıye Nahro'yu beklemeye başladım Nahro gerçekten sevımlı, zeki, cana yakın insandı Dostluğumuz otuz beş yıl gerıye uzanıyordu Inatçı, kışılığıyle sıvasette yıtırdığını bır sure sonra gene kazanırdı Şımdılerde, "gen donuşu zor" olan bır yoldaydı Sıyaset yapmasına olanak yoktu Oysa polıtıka, ıçındeydı, kanmdaydı Ada'ya geldığım zaman hıç polıtıka konuşmamaya soz verırdık, nasıl olursa olur, bır de bakardık kı, ıkımız de geçmış bır sıyasal olayın, gunumuz sıyasetının ıçıne gırmışız JV, ne diyor? kaç kışı yonetıyordu Başkanlığını bır sure sıyaset yapan lla ust lenmıştı Bır yığın projeden söz ederlerdı Gecelerı serınlemek ıçın Ada'nın otekı tarafında, açık denıze kar şı bır burnun uzerınde kurulmuş olan kuçuk gazı noya gıttığımız zaman, bu projelerın ayrıntılarını dınlerdık Yıllardır gerçekleşemeyen projelerı, öyle guzel anlatırlardı kı, 'yapılmasa daha iyi olur' derdım ıçımden Projeler gerçekleşecek olsa anlatılanlar, duşu kurulanlar kadar görkemlı, ınsanın ıçını sarıp sarmalayacak nıtelıkte olamayacak gıbı gelırdı bana Karım. "Sen gittıkten sonra Nahro aradı" dedı, "HerhaJde onda bilgi vardır, meraklandıysan arayıver." Nahro ıle >ıllardır arkadaşız Can çocuk, durust çocuk Ada'ya yerleşmemıze Nahro onayak olmuştu Bıradan bır yudum daha "Ararım" dedım karıma Karşı kıyıda çarşı pazar yurumekten, ayaklanmdan sankı ateş çıkıyordu Terastan çıkıp mutfağa gırdım, çıplak ayaklanmdakı ateşı serın taşlar aüyordu Karım paketlerı bo Arabesk yerine marş? erıne değışık bır gurultu yansıyordu çevreye Bırden başlamıştı Bıra şışesını kafama dıkıp bır yudum aldığım sırada, bırden arabesk muzık yenne marş çaJınmaya başladı. "Nedir bu yavu" dedım karıma "Bugun ulusa) bayram mı?" " Y o o o o ! " dedı "Ee, peki bu ne, bu marş niye?" Karım guldu "Ada yoneticilen degişmiş, bu nedenle kısa aralıklarla marş çalıvorlar" dedı Yuzune bakakaldım Bızım "Ada" özel bır adaydı doğrusu Dıl gıbı uzanan, dıkdörtgen bıçımıne daha yatkın, Aykıl uygarlığından Snazıblere değın uzanan bır geçmışı vardı Daha buyukmuş Çökmuş yer yer, denız olmuş Ada'nın buyuk bolumlerı, toprağı Denızın durgun olduğu gunlerde kıyılarının kımı yerlerınde denızaltında kalan kılıse duvarları olduğu gıbı ortaya çıkardı Y gazınosunda santralın başına bınnın oturup oturmadığına bağlıvdı ısteğımız Bız lhtef'in santralına, orası şehırlerarasına, oradan da ıstedığımız kente Yararlı tek yanı, koy telefonu olduğu ıçın kentlerdekıne oranla daha ucuz tanfeye bağlı oluşuydu "Looo" dedı bır ses Alo'nun kısaltılmışı! Ada dılı, " L o o " dedım, "Nahro'un evine bağlayıversene!" " O l d u " dedı Beklemeye başladım "Şimdı" dıyordum kendı kendıme, Nahro telefonun sesını duvunca balkondakı koltuğundan kaJkmıştır Sırtı cıtvel gıbı dumduz, başı dık, dızlerını hafif kıraıak balona yuruyor Başında da hıç çıkarmadığı keten şapkası. Olanca sesıyle, "Da.. Bu evde lelefona hiç bakulmaz mı?" dıye soylene söylene Santral, "Gonışun" dedı "Ne haber?" dedım Nahro'ya Duraksadı, sonra anladı neyı oğrenmek ıstedığımı, bır kahkaha attı "Bu sabah erken, Ada'nın dort bekçisiyle dernek merkezıne, defterlere, evraklara el koyup, 'yo Telefonda konuşma! ysa, Nahro çok çok haklıydı Ne gunler görmuştuk Yarabbı' Sadece benım gıbı yazar çızerlenn değıl, başvonetmenlerın telefonlarının dınlendığı dönemler geçirmiştik Hıç unutmam, bır kezınde ulkeye kurtarıcılar takımının egemen olduğu gunlerde, ıçlennden bın başyönetmenlık görevını surdururken, daha oncekı yıllardan kalan Lıbab harabelen kadar eskı dostluğumuz adına benı uyarmıştı "Telefonlarda konuşmalarına dikkat et!" demıştı. O bir kadının soylediklenne gırgır olsun diye verdıgim yanıtlardı bunlar. ama buram buram seks ve aşk kokuyordu. 'Şımdı öt bakalım' diyorlardı, 'Dök butun zehrını ortaya' " Nahh'ye, "Ne yazar bu" dedım "Telefon konuşmalan kanıt degil. belge değil." "Çok safsın" dedı 'Kanıt degil, belge degil elbette, fakat adamlar 'Senın aşk konuşmalanna dek her şeyını bılıyoruz, elbette yaptığın ötekı ışlerı de bılırız bız' demeye getıriyorlardı. Bir çeşit manevı baskı, oldukça etkılı de olabilır." "Vay vay!" demıştım ıçımı çekerek, "Telefonda aşk ozgurlugu bile yok bu ulkede." Ada'ya yerleştınlen koy santralından esasen ısteven ıstedığı zaman telefon konuşmalarımızı dmleyebılırdı Hatta, bır görkemlı donemde, 'tek ses, tek nefes, tek kol, tek ayak' olup bırleştığımız geçmış gunlerden bırınde, ulke yonetımınde bakanlıklardan bırıne atanan Nanda'nın eşi, Ada'da telefonların dınlendığım söylemişti bıze Santrala kım yanıt venrse o kışı, bağlantıyı kurduktan sonra kulaklığı yenne bırakmıvor, konuşmalan ızleyebılıyordu Yenı yonetım, yapsa yapsa bır ses alma aracını santrala verleştırırdı Ya da santrala bır memur atar, her konuşmayı dınletıp not aldırırdı Kımseyle konuşacak değıldım lş yapacak değıldım, yazı yazacak değıldım Tembel tembel, kıcımda bır şort, ayağımda lastık ayakkabı Ada'mn ıçınde gezecek, denıze gırecek, bır hayır sahıbı çıkıp guncel gazetelerden bır ıkısını getırırse okuyacaktım Telefon dinlenmesi umuruma 9 VARL\: Darbe niçin yapıldı?