Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/7 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER laştırarak, Tolstoy'un yaşamındaymışım duygusuna kaptırdı. Elbet bunda, Yasmaya Polyana'yı görmüş olmanın da etkisi vardı, hatta çok büyük olarak. Gitmiştim Tolstoy'un köydeki malikanesine. Birkaç kez Çehov'un oraya gelip yatıya kaldığıru, birkaç kez de Gorki'nin geldiğini öğrenmiştim. Birlikte fotoğraflarını görmüştüm. Dahasını söyleyeyim, Yasmaya Polyana, Ikinci Dünya Savaşı'nda Almanların eline geçmiş, düşünün Moskova'ya kırk kilometre uzaklıkta; ve Almanlar çekilmek zorunda kaldıklannda Yasmaya Polyana'yı, dünyanın bu en büyük yazannın evini ateşe vermişler de güç kurtarılmış. Ben kapılıp gittim, "Tolstoy" fılmine. Oysa Francesco Rosi'nin "Carmen"ini, Andrzej Wajda'nın "Wilko'lu Kıziar", "Savaş Sonra» Görüntüleri" ve "Almanya'da Bir Aşk" filmlerini; sonra Belçikah Andre Delwaux'un "Köpekle Kurt Arasındaki Kadın" adlı filmini de gördüm. Daha da göreceğim birkaç füm var. Duyduğuma göre, bizim seyirci, "Cannen"i pek tutmamış. Sanunca, bizim opera sanatına pek alışkın olmadığımızdan olacak bu. Ben "Carmen"i, gençliğimde, 1936 yıhnda, Brüksel operasında görmüştüm; ama Francesco Rosi'nin filmi, bende yepyeni duygular uyandırdı, bildiğimiz bir operayı bir daha dinlemek, görmek degildi bu; sinema sanatının, nelere neyi katacağının olağanüstü bir tarutı idi. G.Bizet'nin müziği, belki de ilk kez görsel bir anlatıma kavuşuyordu. Gerçi ben müziğin görselIeşmesinden yana değilimdir, müziğin sadece ses olarak algılanmasını yeğlerim, müziği tanımak ancak böyle olur. Ama G.Bizet'nin bu yapıtı, bize bu olanağı tanımaz, öyküyu ille de gerekli kılar. Hatta şunu da söyleyeyim, bizi biraz askerleştirir: Ramp ramp ramp... Bu bakımdan ben Carmen operasına gitmeyebilirim, ama sinemasına gittim ve onda sinema sanatını buldum. Sinema Günleri içinde gösterilen, Polonyalı yönetmen Andrzej Wajda'nın üç filmi beni buyüledi. YVİlko'lu Kızlar'da konuyu sanki oynayış yaratıyor ve oynayıştaki doğaüık insanı şaşırtıyordu. Çehov'un piyeslerindeki gibi, burada da büyüklük Hiç'ten çıkıyor gibiydi, konu o kadar kendini silmisti. "S»vaş Sonrası Göriintüleri"nin hiç üstüne basılmayan iletisi ise, ne düşündürücü idi! II. Dünya Savaşı'nın sonunda Amerikan ordusu, Almanya'daki bir toplama kampım kurtanyor ve kamptakileri başka bir toplama merkezine götürüyor... Surekli bir kamp yaşamı! Almanya'da Bir Aşk'ı seyrederken, neredeyse bırakıyordum filmi, öylesine dokundu bana. Bir aşk öyküsünun, ne denli yasak aşk olursa olsun, böylesine tüyler ürpertici bir görünüme dönüşmesi sarsıcı idi. Neymiş, bir Alman kadınının Polonyalı bir tutsakla sevişmesi Alman ırkına hakaretmiş... Ve Gestapo, yapacağını yapıyor. Sözü uzatmayayım... Gördüğüm filmlerin yönetmenleri, gerçekten büyük sanatçılardı, ama bana çarpıcı gelen gene de oynanış oldu, aktörlük oldu. Artık hepimiz anlayalım ki, "rol kesmek" tarihe kanşmıştır, şu bizim çok düşkün olduğumuz "rol kesmek". Ve elbet kaçınılmaz soru gelip karşımıza dikiliyor: Bizde neden böyle filmler yapılmıyor? Bu sorunun yanıtlannı bilmiyor değilim: Halk tutmaz, yapımcı para yatırmaz... Bunlann hiçbiri beni kandırmıyor. Yapılacak bir gün elbet. 26 NİSAN 1985 Sinema Güııleri MELİH CEVDET ANDAY Istanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nca düzenlenmekte olan "Uluslararası tstanbul Sinema Ginleri" bu yıl uluslararası bir yarışma konması ile daha da ilpnç bir konuma girmiş bulunuyor. Uluslararası bir seçicüer kunılunun seçeceği filme, Istanbul Kultür ve Sanat Vakfı'nca ilk kez bir "Altın Lâfe" ödülü verikcek. Bildirildiğine göre, ayrıcagene ilk kez, Eczacıbaşı Vakfı, Türk filmleri arasından seçikcek bir filme, bir milyon liralık bir ödül verecek. Büyük başanya eren ve adını dünyaya duyuran Istanbul Festivali'nden sonra, özellikle bu yılki her bakımdan olumlu gosterileri ile "Sinema Günleri", Istanbul'u dünyanın goze çarpan kültür merkezlerinden biri durumuna getirmiştir. Bunun sevinci yanında, ben, dünya sinema sanatının en önemli çağdaş yapıtlanndan birkaçını görmüş olmanın mutluluğu içindeyim. Bu bakımdan bu yılın, benim için, unutulmaz bir yıl olarak kalacagmı samyorum. Bizim sinemalanrruzda, televizyonumuzda, yazık ki, bu ayar yapıtları görmenin neredeyse olanaksız olduğunu söyleyecegim ve bir eğlence, hem de sıkıcı bir eğlence durumuna düşürülmüş olan sinemamn, "Ulusiararası tstanbnl Sinema Günleri" dolayısıyla, ne şaşırtıcı, ne düşündürücü, ne esinleyici bir sanat olduğunu kesinkes anladığımt açıklayacağım. Ne o? Bugüne dek sinemayı sanat saymıyor muydum? Sayıyordum, ama bunun savunmasını pek de candan yapamıyordum. Ben bu sanatın sadece klasikleri ile yetinmeyi yeğliyordum. Onlan çok iyi büirim.. Burada sadece Şarlo'yu örnek versem yeter. Ben, kimi zaman, sanat konularında böyle geri kalınm; bağlandığım başyapıtlann gecilip geçilmediğinde ikircimli£e düşerim. Bir sanat, her zaman tümden yenilenmez, hatta hiç yenilenmez. öyle olsaydı gecmişteki yapıtlarla ilişkimiz kalmazdı. Ama sinema yeni bir sanattır ve benim çağdaş sinemarun başyapıtlarından birkaçını görmüşlüğum vardır. Bunlann çoğunu yurt dışında iken tanıdım ve o filmlerin bize neden getirilmediği sorusuna yamt bulamadım bir turlü. Bir örnek vereyim; Paris'te iken "Kiracı" adlı bir fılm görmüştüm, Polanski'nin filmi idi, başrolü de Polanski oynuyordu. Bu sanatçının yönetmenliğini mi, yoksa oyunculuğunu mu daha iistün bulayım diye düşündüm, içinden çıkamadun. Hayran bıraktı beni. Şimdi de, tstanbul'da, Sergey Gerasimov'un "Tolstoy" adü filmi karşısında, benzeri bir saşkmhğa düştüm. Gerasimov, hem filrnin yönetmeni idi, hem de Tolstoy'u oymryordu. Filmin yapımında o ne ölçülülük, o ne doğallıktı! Gerçi Tolstoy gibi, yapıtlan ve yaşamı ile her yanda tanınnuş bir büyük adam konu alındığında, çağdaş sinemanın fantazyacı tekniklerine gitmenin hem olanagı, hem gereği bulunamazdı; tek amaç. gerçeğe alabildiğine yaklaşmak olacaktı. Öyle de olmuş ve bu beni, zaman zaman sinema seyrettiğim bilincinden uzak PENCERE Zl Mayıs Anıtı... Anılar insanın belleğinde istiflenir, uykuya yatırılır; kimi zaman uyandırılmak için... Bir nazar boncuğu, bir rozet, bir kol saati, somutlaşmış bir anıya dönüşebilir. Çocukken elinin ayasını derinden kesmişsen, yaranın izi anı defterine çekilmiş çiziktir. Eski gaziler, bedenlerinde şarapnel parçalarını ölünceye dek taşımışlardı. ÇF nakkale'den, Kuvvayi Milliye'den, Bağımsızlık Savaşı'ndan taşıdıkları anı parçalarıyla birlikte gömüldüler. Eski bir kitabı karıştırırken, sayfaları arasında kuruyup kalmış çiçeği görünce, bılmediğin bir yaşanmışlığın sezgisiyle yüreğin ürperir. Anılar çoğaldıkça saçlardaki aklar da çogalır; beJleğin yükü ağırlaşır. Kimi zaman toplumların ortak anıları vardır ki bir meydana diktlince anıtlaştr. 23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı'na bir gün kala bizim gazetenin yedincı sayfasmda gördüğüm fotoğrafla içım burkuldu. Resmin altında şu başlık yer alıyordu: " 27 Mayıs Anıtı kaidırıldı!.." Yazıyı okudum: " 27 Mayıs Devrimi sonrasmda Beyazıt'ta, Vakıflar Bankası önündeki kaldırıma dikilen tunç anıt, dün sabah İstanbul Anakent Belediyesi'ne bağlı on kışilik bır ekip tarafından sökülerek kaidırıldı. 28 Nisan 1960 gençlik olaylan sırasında şehit olan Turan Emeksiz'in vurulduğu yere dikilen ve27Mayıs'ı simgeleştiren anıtın sökülmesinde belediyeye ait bir Ioder, bir konkasör, iki kamyon, birjip görevlendirildi. Dün sabah saatlerinde yurttaşlarca ilgi ile izlenen bir çalışma sonucunda sökülen anıt, loderin kepçesine yüklenerek karşı kaldınmdaki ve İstanbul Üniversitesi yanındaki röfüşün üzerine gelişigüzel bırakıld\." Demek ki istanbul Anakent Belediyesi, toplumun bellegine yerleşmiş bir ortak anıyı silmek istıyordu. Kimileri için 27 Mayıs acıdır. Kimileri için darağacıdır. Yargılamadır, mapushanedir, çiledir, savcıdır, iddianamedir, eziyettir, horlamadır. İktidar koltuğundan devrilenle, çıkarları bozulanlar az mıdır? Kimileri için 27 Mayıs sevinçtir. özgürlüktür. Gazeteleri kapatılanların gazeteleri yayımlanmış; kalemleri ellerinden alınanların kalemleri geri verilmiş; haksız yere cezaevine konanlara cezaevlerinın kapıları açıtmış; baskı alttr da yaşayan, horlanan, eziyet çekenler soluk almışlardır. 27 Mayıs'la birlikte acı çekenlerin ve sevinenlerin duygularını tarih kitaplarında okuyamayacaksınız. Kişilerin acılan, sevinçleri, duygusal tepkileri, öldüklerinde bedenleriyle birlikte gömülür. Unutulur. • Ama 27 Mayıs unutulamaz .. Çünkü sosyal adalet kavramını getirmiştir; sosyal devlet deyimini anayasaya geçırmiştir Toplusözleşme, sendikal haklar, grev gibi alınteri özgürlüklerınt ülkenin yaşamında vazgeçilmez değerler düzeyıne yükseltmiş, hukuk devletının çağdaş ilkelerini toplumun bilincine kazımak için gerekeni yapmıştır. Atatürk devrimlerinın ilkelerini savunmuş, laik cumhuriyetın tarihsel gelişmesinde demokrasiye yönelik büyük bir adım atmıştır. Fikir yaşamının canlanması, bilim ve sanatın yücelmesi için gerekli kuralları anayasal hukuka geçiren 27 Mayıs'tır. Kişilerin kişisel çıkarlanna dolanan buruk duygulan, 27 Ma(Arkası 11. Sayfada) ARADA BİR İLHAN AKŞtT Eski Milli Saraylar ve Çanakkale Müzeleri Müdürü OKURLARDAN Bilgin Mahallesi asfalt istiyor Bizler 4. Levent Sanayi Mahallesi BUgin Sokak sakinleriyiz. Mahallemizin tüm sokaklan asfalt iken, bize ceza vermek için olsa gerek, sokağımız çamur deryası olarak bırakümıs. Seçimaen sonra da belediye yetkilileri bizleri unuttuğu için biz kışın çamurlarla, yazaı da toz, toprakla birlikte geçüıip gidiyonız işte.L Bir belediye yetkilisini sokağımızı görmeye ve de asfaltuunaya çağınyoruz. İLYAS YILDIZ / tSTANBUL Ecevit'i eleştirenlerin 70'li yıllarda böyle düşünmediğini de büiyoruz. Sayın Rahsan Ecevit'in elbette benim savunmama gereksinmesi yoktur. Ama ona karşıt kişilerin bir çelişkisini daha sergüemek istiyorum. Bugüne kadar Sayın Bülent Ecevit'i hep esinin yönettiği savını ileri sürenler şimdi de tam tersini, Rahsan Hanımın onun yönetiminde bir kişi olduğu izlenimini yaratmaya çahşmaktadırlar. FATMA KETHÜDAOĞLU, RUMELÎHtSARIÎSTANBUL diyerek bozulan karan gözönünde bulundurmadan bana 3 ay hapis cezast verdi. 30 mayısta cezaevine gireceğbn. Tarla benim, sahte tapu alan baskası, tarla tarafıma verildi, mahkemeyi kazandım, Yargıtay onayladı. Suçum nedir? BABAOĞLU AFŞİN Alpagut Mahallesi Eski Sudeposu sokak ULUKIŞLA kütüphaneci öğretmen kadrolan kaldınlmış olup, 14'üncü derecedekiler şahsa bağlı olarak bırakümıs, diğerleri ise memur kadrosuna geçirilmişlerdir. Ancak, 3046 sayılı kanunun geçici 1. maddesinde "bu kanun uyannca bakanuklann ve bağlı kuruluşlann kumluş kanunlannda yapılacak düzenlemeler nedeniyle kadro unvanı ve derecesi değisen veya kaldmlan görevüürin eski kadrolanna ait aylık, ek gösterge ve her türlü zam ve tazminat haklan, yeni görevlerinde kaldıklan sürece, şahıslanna bağlı olarak saku tutulur" denilmektedir. Buna göre; kütüphaneci öğretmen kadrosunda görevti iken, bu kadrolarm kaldınlması ya da şahsa bağlı bırakılması sonucu başka unvandaki kadrolara atanan personelin eski haklan yeni kadrolannda kaldıklan sürece ödenmeye devam olunacaktır. Bu konuda hazırlanan ek gösterge, yan ödeme ve tazminat listeleri valiUklere gönderilmiştir. "Bir Grup Kutüphane Öğretmeni" imzasıyla yayımlanan yazıya açıklık getirmek üzere yukardaki bilgilerin gazetenizde yayımlanmasmı saygüanmla rica ederim. Dundar ARCA YÜREK Basm ve Halkla tlişkiler Müşaviri ÇanakkaleMe Düşmamn Durdurulu^unun 70. Yıldönümü Bundan 70 yıl önce 25 Nisan 1915 sabahı Kabatepe sırtlannda gece eğitimi yaparak Eceabat'a dönen 27. Alay Komırtanı Şefik Bey, top sesleriyle uyanmış, düşmamn çıkarmaya başladtğını anlayarak yorgun alayinı silah başı yaptırmış, emre hazır vaziyette beklemeye başlamıştı. Aynı anda Bigalı (Çamyayla) köyunde 19. Tümen Karargâhındaki Albay Mustafa Kemal de düşmanın Arıburnu kıyılarını döven ilktopatışıyia uyanmış, top seslerinin yakından, Arıburnu'ndan getdiğinı anlayarak büyük kaygıyla yatağından fırlamıştı. Zira kendisi ve Türk kurmayları, 18 martta büyük bir yenilgiye uğrayan düşmamn, Gelibolu yanmadasımn en ucundaki Seddülbahir ve Arıburnu'ndan çıkarak süratle yarımadayı işgal edeceğini, bu nedenle de bu kıyh larda sıkı önlemler alınmasını istiyoriardı. Ordulanmtzı ellerine teslim ettiğimiz Alman kurmayian ile fes giydirip mareşal yaparak ordumuzun başına getirdiğimiz üman von Sanders Paşa ıse düşmamn Anadolu yakasındaki Beşike ve Bolayır'dan çıkacağına kesin inançla bakmaktaydılar. Bunun için de 5. ordunun 5 tümenini de buna göre dağıtmışlar, düşmanın çıktığı Gelibolu yarımadasında yalnızca müfrezeler bırakmışlardı. Mustafa Kemal ve Türk kurmayları düşmanın Kumkale ve Bolayır'dan çıkmasına imkân olmadığını, zira Beşike'den Çanakkale'ye gelinceye kadar düşmanın engebeli bir yolu aşmak zorunda olacakları, Bolayır'dan çıkanlann ise hem Saros'daki hem de yarımadadaki birliklerle çarpışmak zorunda kalacaklan için düşmamn bunu göze alamayacağını, çıkarmanın Seddülbahir ve Arıburnu'ndan beklenilmesinin gerektiğini kesin şekilde ifade etmişler, ama dinletememişlerdi. Oysa, düşman 25 nisan sabahı Mustafa Kemal'i doğrulamış, (Arkası 11. Sayfada) Suçum nedir ? Niğde Ui Ulukışla ilçesi Alpagut Mahallesi'nde ikamet ediyorum. Bana ölü babamdan Ulukışla ilçesi Sıyırmabk mevkiinde 35 dönümlük tarla miras olarak kaldı. Bu tarlayı 1972'den beri eker, biçer ve ziüiyet olarak kullanmm. Ancak bir kisi, tapucuya sahte tapu çtkarttırarak benim yerimi işgal etti. Tapunun sahte olduğu ortaya çıktı ve sahte tapuyu verenler de cezaevindeler. Hal böyle iken Ulukışla Asliye yargıcı ve Asliye Ceza Mahkemesi tarlamın sahte tapu çıkaran kisilere verilmesini kararlaştırdı. Yargıtay'a başvurdum, Temyiz hâkimin verdiği karan yasaya aykm bularak bozdu. Bu kez aynı yargıç men V tecavüz ettin Insafsızkk ve çelişki En aşın karşıtlannın bile entelektüel kisiliğini yadsıyamayacaklan Sayın Rahsan Ecevit'i bir başyazar(.')ın, eski bir bar dansözü olan Evita Peron ve Mao 'nun eşi bir eski sinema oyuncusu ile kıyaslaması karşısmda sağduyulu insanlar o başyazara notlannı vermişlerdir sanınm. Yanus anlasılmasın, bu iki ünlü kadmı eski uğraşlanndan ötürü küçük göruyor değilim, salt eşlerini basamak yaparak adlannı duyurmuş olmalannı kıntyorum. Sayın Rahsan Ecevit'in onlarla ne ilgisi var? Biraz insaflı olalım. Rahsan Bakanlık: Ek gösterge ve yan ödemeler verilecek 25 Şubat 19S5 tarihli Cumhuriyet Gatetesi'nin 2. sayfasmda, "OKURLARDAN" adı alttnda yayımlanan bölümde "Bir Grup Kutüphane Öğretmeni" imzasıyla yayımlanan ve "Kutüphane Öğretmenlerinin Ayncahğı Kaldınlsın" başlığım taşıyan yazı incelenmistir. Bakanuklann kuruluş ve görev esaslan hakkmdaki 27.9.1984 tarih ve 3046 sayıU kanun ve 187 sayılı kanun hükmünde karamamede yer alan esaslar çerçevesinde yapılan yeni kadro düzenlemesi ile birimlain teşkilat ve kadrolan standart hale getirüdiğinden, 200 D den 300 EVe yeni Mercedes'ler MercedesBenz'in 2 0 0 D'den 3 0 0 E'ye her anlamda farklı yedi yeni modeli. Eşsiz Mercedes teknolojisinin dünya otomotiv endüstrisine kazandırdığı aşamaların en yeni, en gelişmiş örnekleri... Dört, beş ve altı silindirli motorda tümüyle yeni bir dizayn. Rakipsiz sürüş emniyeti. Mükemmel düz gidiş. Virajda görülmemiş denge. Yakıt tüketiminde sağlanan % 1225 arasındaki ekonomiye karşıhk yüksek performans. Geniş, huzur veren iç düzen ve seçkin konforu, efsaneleşmiş Mercedes kalitesiyle sunan yeni model Mercedesler... Otomobille Mercedes arasındaki açık farkı simgeler. Mercedes farkhdır... MercedesBenz ÖÎÖMARSAN LondraAsfaltı>tenıbosna/Bakırkoyİstanbul Tel: 584 50 00 DAIMLERBENZ AG Türkiye Genel Mümessili 6 süindirli 260 E / 300 E