22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 26 EKİM 1985 Bakırköy Akıl Hastanesi Başhekimi Yıldınm Aktuna Bakırköy Akıl Hastanesi Başhekimi Yıldırım Aktuna ile kadın, sevgi, moda ve mutsuz evliliklerin kişilerde yarattığı ruhsal bozukluklara ilişkin bir söyleşi. * Saym Aktuna, konumuz "Erkeğin gözüyle kadın." Kadın konnsuna girmezden önce "sevgi" nstiine düşüncelerinizi ögrenebilir miyiz? AKTUNASevgi, kişinin ve toplumun yaşamını etkileyen güçlü ve temel bir duygudur. Insanlara, yaratıcılık duygusu, dirlik ve düzenlik veren duygusal bir yaşam biçimidir. Başka bir kişiye duyulan güçlü bir yakınlık ve bağblıktır. Doğduğumuz anda başlar, evreler geçirir, anne, baba, kardeş, arkadaş sevgisine, karşıt cins, eş, evlat sevgisi eklenir. Sevgi, tutum ve davranışlann temelinde bulunan bir güçtür. lnsan severse mutlu olur ve mutluluk onun yaratıcı gücünü arttınr. Evlilikte sevginia yeri nedir? AKTUNAEvlilik, sevgi bağlanmn en güçlü olduğu bir kurumdur. Huzurlu, mutlu bir evlilik, kişinin başarısını da etkikr. Eşler evde dayamşma içindeyseler, her güçlüğü daha kolay yenerler. Eşlerin birbirine sevgi dolu tebessümleri ve güzel sözleri, birbirlerine verecekleri en güzel armağanlardır. Bir evlilikte olması gereken sevgi ve saygı yoksa, ya da yitirilmişse yerini huzursuzluk ve kaygının aldığı görülür. Olumlu, yapıcı duygularla beslenen ve huzur veren evlilik, olumsuz duygularla yıpranmaya başlar. Ev artık huzursuzluk kaynağıdır. Sevgiden yoksun olunca, eşler birlikte olduklan halde yalnızdırlar. Tek başına bir sorun olan yalnızlığın yanında, çözülmesi gereken bir sürü engeli de yalruz asmak durumundadırlar. Çatışma ve kararsızlıklar içindedirler. Sevgisini yitinniş bir evlilikte ericek acısından bir çıkış yolu yok mudur? AKTUNAHer insanın yaşamında hiç şüphesiz, çatışma ve çelişkiler olabilir. Onemli olan, bu çelişkilerin yarattığı kaygıyı bir güç olarak kuüanmaktır. Kişi, eğer bu gücü kullanabilirse, mutsuz evliliğine bir çare bulabilir, ya da bir başka yönde mutlu olmayı başanr. Ya bonu yapamıyorsa? AKTUNAEğer bunu yapamıyorsa, artık mutsuz veya parçalanmış bir ailenin ferdi olmuşsa, kaygıyı, gelecekte kötü bir şeyler olacakmış şeklinde algılar ve anlatır. örneğin, çocuklannı kaybedecek, ekonomik düzeni bozulacak, yalruz kalacak, artık sevilmeyecek, sevemeyecek, güvenemeyecek veya güvenilmeyecek gibi düşünceler, onu kaygıya sürükler. Onun için boşanma büyük bir strestir. Tedirginlik, gerginlik, güvensiziik, korku, endişe ortaya çıkar. Matsuztuğun, evlilikteki sevgi yoksonln|Bnun, kişilerde yarattığı yalnızca kaygı mı? AKTUNAMutsuz evlilikler, sevgi yoksunluğu, kişilerde bazan kaygı yerine öfke de yaratabilir. Bu öfkenin aşın derecede olduğu da görülür. Bu durum, kişiden kişiye, kültürden kültüre, kişilerin içinde bulunduğu toplum özelliklerine göre değişir. Bazı kişilerde bu öfke, kin, nefret, kıskançhk, düşmanhk gibi duygulara dönüşebilir. Karşısındaki kişiyi suçlayarak, kendi bencil kişiliklerini suçluluktan anndırdıkları inancındadırlar. Başkalannı suçlama ve kara çalmada, öfke ile birlikte kıskançhk da önemli bir rol oynar. Kişinin kendi yetersizliginden kaynaklanan ve kaygıdan kurtulmak için başvurduğu bir savunma düzeneği oluşur. Bu düzenekte, öfkenin doğrudan anlatım biçimi saldırganhkla birlikte olur. Saidırganlık, başka kişilere veya nesnelere yönelmiş olan, zararlı, yok edici bir davranış biçimidir. Saldırgan davranışlann duygusal düzeyinde, öfke ve kızgınhktan başka değişik derecelerde, kin, nefret ve düşmanhk gibi bütün duygular bulunabilir. Çizdiginiz tablo sonucunda, kişilerin gerek sosyal yaşamlannda, gerekse bünyelerinde ne gibi değişiklikler oluyor? AKTUNAöfke, endişe, gerginlik, güvensiziik, zamanla kişinin ruh sağüğını bozar. Ortaya çıkan ruhsal hastalıklann başında stres sonrası anksiyete gelir. Kişi devamlı olayları tekrarlar, kendini bir türlü bundan kurtaramaz. Uykusu bozulur, günahkârlık duygusuna kapüır, işlerinde eskisi gibi başanlı degildir ve gittikçe çevresinden kopar. Daha ileri durumlarda bir deprasyon gelişebilir. Hatta, intihar olaylanyla bile karşılaşmak mümkündür. Bu kişilerde görülen ruhsal hastalıklardan biri de, psikosomatik hastahk Kadın üretendir, eştir, annedir gözüyle KADIN ERHAN AKYILDIZ lardır. Midebağırsak yakınmalan, çeşitli ağnlar, dolaşım, solunum bozuklukları gibi şikâyetlerle psikiyatriste başvunırlar. Kimi zaman da öfke ve saldırgardıklannı engellemek, ya da kaygılannı azatanak ve yalnızhk duygusundan kurtulmak için alkole veya uyuşturucu bir maddeye sığınırlar. Bunların kaygıyı, öfkeyi ve saldırganhğı bir ölçüde azalttığı fikri halk arasmda yaygın olmasma karşın, çok tehlikeli sonuçlar doğurduğunu da unutmamak gerekir. Bir süre sonra, alkol veya uyuşturucu madde ya da ilaç kullanmaya başlayan insanlar, kullandıklan maddenin tutsağı olurlar. Bu durum, sonralan kişinin bedeni ve ruhsal sağlığının bozulmasma, sosyal ve ekonomik kayıplara uğramasına yol açar... Bu söytedikleriniz, ailesindeki sevgiyi ve mutlulnğu yitinniş her erkek için gecerii mi? AKTUNADeğindiğimiz ruhsal sorunlar, mutsuz ERKEK Kadının toplumdaki gerçek yerini alabilmesi için, kadınerkek eşitliğinin sözde kalmaması ve bunun yalnız kadınlar tarafından değil, erkekler tarafından da kabul edilip benimsenmesi gerekir. Kadınlar, henüz toplumumuz içinde gerek ekonomik gerekse toplumsal yönden erkeklere bağlı olmakta kendilerini kurtarma bilincine ulaşabilmiş değillerdir. Kadınlar, ekonomik ve toplumsal özgürlüklerinielde etme bilincine varabildikleri gün, zor ve mücadeleli yolu seçecekler, yani yaşamlannı kendi yarattıkları olanaklarla kurmayı ve sürdürmeyi öğreneceklerdir. AKTUNAKadın, toplumdaki önemli rolüne ve Türkiye'deki aile tipinin, Atatürk devrimleriyle modern aile tipine dönüşmüş olmasına karşın, genellikle bastınlmış, bu nedenle de silik kalmıştır. Kırsal kesimde yaşayan kadının aile ve toplum ekonomisine katkılanna karşın, bağımsızlığı ve sosyal güvencesi yok gibıdir. Çoğu zaman kocasını seeme hakkına dahi sahip degildir. Kocasının verdiği başlık parası karşılığı ömür boyu ücretsiz ve güvencesiz çahşan bir kişidir. Kadının yaşam şeklini erkek istediği gibi tayin etmektediı. Kırsal bölgelerden kentlere gelip yerİeşen ailelerde çahşan kadından, ev kadmlığı da beklenir. Evin temizliği, çocuklannın bakımı ve zaman zaman gelen misafirlerin ağırlanması istenir. Onun da dışanda çalıştığı, yorgun olabileceği hiç düşünülmez. Çoğu zaman bütün bu işlerde kocası, eşine yardımcı olmadığı gibi, gördüğü eksikliklerden dolayı öfkelenip, bağırıp, çağınr. Bu durum, kadın evinin kadınıdır; çocuklann anasıdır. Toplumun her kesimindedir. Her meslekte çalışıp üretendir. Kadın üreten olarak, mesleği doğrultusunda veya çalıştığı konuda insanların ve toplumun ihtiyaçlarına, erkeğin yanında onunla beraber hizmet eder. Eşler evde dayanışma içindeyseler, her güçlüğü daha kolay yenerler. evlilik ve boşanmanın yarattığı kaygı ve anksiyetenin olumsuz savunmalarla karşılanış biçimidir. Eğer erkeğin güçlü ve şağlıkh bir ruhsal yapısı ve kişiliği varsa, mutsuz evlilik veya boşanma olayının yarattığı stresler nedeniyle ortaya çıkan bazı ruhsal yakınmalan kısa süreli olacak ve psikosomatik veya psikonevratik bir hastalık şekline dönüşmeden kişi hayatını yeniden düzene sokacaktır. Sayın Aktuna, eğer kadını tanınüamak gerekse, nasd bir tanımlama yapılabiiir? AKTUNASözlüklere göre kadın, erkek karşıtı, yetişkin dişi insandır. Kadın evinin kadınıdır. Çocuklannın anasıdır. Toplumun her kesimindedir. Her meslekte çahşıp üretendir. Kısaca kadın üretendir, eştir, annedir. Kadın üreten olarak, mesleği doğrultusunda veya çalıştığı konuda insanların ve toplumun çeşitli ihtiyaçlarına, erkeğin yanında onunla beraber hizmet eder. Kadın eş ve annedir. Kankoca ve çocuklardan oluşan bir yuvada sevecen duygulan ile eşine destek olan ve çoğu kez eşinin çalışmalarında, başarılı olmasmda sevgisi ile destekleyen ve yuvanın bütünlüğünde, devammda rolü büyük olan insandır. Bunu kısaca "yuvayı yapan dişi kuştur" atasözü ile beürtebiliriz. Kadın yuvada çocuğunu doğuran, onu sevgi, şefkat ve koruma duygusuyla doyurarak eğitiminde ve kişiliğinin gelişmesinde rolü olan insandır. Atatürk'ün deyimiyle "Dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadmın eseridir. Kısaca kadın yaratıcıdır. Günümüz toplumunda kadının, aüe içinde nasd bir yeri var sizce? da hem aşın yorgunluk, hem de ruhsal gerginlik, bıkkmlık yaratır. Çabuk sinirlenen, öfkelenen, yaşamından bezmiş, umutları kınlmış insan haline gelir. Ekonomik durumu iyi olmayan ailelerde, kadın, evin dışında çalışmıyorsa, istekleri kocası tarafından tepkiyle karşılanır, hatta aile içinde "kaşık düşmam" olarak değerlendirilir. Büyük kentlerde yaşayan ve ekonomik durumu iyi olan ailelerde kadın çalışmıyorsa, annebabasından bir gelirinin olmamasına ve öğrenim düzeyine göre aile içindeki yeri ve rolü değişebilir. Hangi kesimde olursa olsun, geleneksel kültürün etkisiyle çoğunlukla kadınlar, erkekler tarafından ikinci planda tutulmakta "sözüne değer verilmez" olarak kabul edilegelmektedirler. Uzun yıllar büyük kentlerde yaşayan ailelerde bile, erkeklerin eşlerine karşı tutumlan bilerek veya bilmeyerek benzer değerlendirmelere göre şekillenmektedir. Toplumumuzda kadının hep ikinci planda görülmesi, sadece büyükçe bir bolum erkeklerin ortak hatalı davranışı olmayıp, aynı hata bazı yasalarımızda da bulunmaktadır. Sayın Aktuna, bu değeriendinnenizden sonra, kadın çauşmalı mıdır, bu konudaki görüşlerinizi de alabilir miyiz? AKTUNAEkonomik gelişme, sanayileşme ve çağdaş teknoloji koşullanna sahip olmaya çalışan ülkemizde, bu gelişmelerin getirdiği sosyal değişikliklere uyum sağlamak bir zorunluluk halindedir. Atatürk devrimleriyle toplum içindeki yerini almaya çahşan Türk kadını, erkeğinin yanında çalışıp, üreten bir kişi olmak durumundadır. Ancak böylelikle Yıldtrtm Aktuna: Kadm, Yükseköğrenimde kadının yeri ke gibi bütün kurumlar kapatıldı. Ve eğjtime bağlı bütün kurumlar Eğitim Bakanlığı'nın çatısı altında toplandı. Böylece Osmanlı eğitim sistemindeki dinsel temel ortadan kalkmış, eğitim kurumlanrun kapıları kadınlara da açdmış oluyordu. Şurasını belirtmek gerekir ki, genç Türkiye Cumhuriyeti Osmanlüardan yalnızca Darülfünun adı verilen Istanbul Üniversitesi'ni miras olarak almıştı. 19271928 Eğitim yılına gelindiğinde hâlâ bir tek üniversite vardı. Ama 18 fakülte ve de kadın ekonomik özgürlüğünu kazanabilecek, aile ve toplumda saygınlığını elde edebilecektir. Ancak bu konularda kadınlara yardımcı ve destek olacak, eğitici, öğretici, yol gösterici yaygın eğitimin işlerlik kazanması, kadının sosyal güvenliğini sağlayan, çocuğun bakımım kolaylaştıncı kummların ihtiyaca cevap verecek düzeye getirilmesi gerekmektedir. Toplum ve yeni yetişen kuşaklar, kadının çalışarak üretime katüması, ekonomik yönden güçlenmesi ve saygınlığını arttırması oranında gelişirler. Kadının toplumdaki saygınlığı, rolü ve yeri, toplumsal gelişmenin ölçusü olarak kabul edilmelidir. Bu ortamda yetişen çocuklar, kadınerkek eşitliğini görerek büyüyecek ve ileride karşı cinsle ilişkilerde daha sağlıkİı olma şansına sahip olacaklardır. Çalışan annebabalann çocuklannın egitimi ve yetiştirilmesi konusunda karşılaştıklan sorunlar neierdir? AKTUNAToplumun hızla değişmesi ve ekonomik ihtiyaçlann artması nedeniyle kadının dışanda calışması çocuk bakımı yönünden birçok sorunların doğmasına neden olmaktadır. Ülkemizde, öteki Ulkelere oranla, kreş ve çocuk yuvalannın çok yetersiz olması, aile için önemli bir sorundur. Çocuklan için kreş ve yuva bulamayan annebaba, çocuklannın bakımını aile büyüklerinden istemek zorunda kalırlar. Kuşak farkı nedeniyle çocuklannın eğitimi yönünden aile büyüklerinin eğitimi çocuklar üzerinde olumsuz etki yarattığı gibi, aile içi çatışma ve anlaşmazlıklara da neden olabilir. Annenin dışanda çalışmadığı evlerde, akşam eve gelen babaya, çocuklann eğitimi ile ilgili somnlann yansımamasına rağmen, annenin dışanda çalıştığı evlerde, akşam kreş ve yuvadan dönen çocuklar annebabalanndan aşırı ilgi beklerler. Annenin eve dönünce hemen ev işlerine sanlması gerektiğinden, bu görevi çoğu zaman baba yüktenmek durumunda kalır. Ev ve çocuklanyla ilgili her türlü hizmeti eşinden bekleme görgüsü ve alışkanlığı içindeki birçok erkek bunu yaparken zorluk çeker, yorgunluğunu ileri sürer. Bu tür olaylar da eşler arasında çatışma ve ruhsal gerginliğe yol açabilir. Feminizm konusundaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz? AKTUNAToplumumuzda kadının da erkek gibi okuması, meslek sahibi olması ve calışması tabii ve gerekli olmalıdır. Ancak, kanımca çoğu genç kız ve annebaba, evlenme olayını, kadınlann ekonomik ve sosyal güvencelerini sağlayan bir kurum olarak görebilmektedirler. Çok iyi okuyan bir genç kızın, iyi bir talibi çıktığı zaman öğrenimini yanda bırakabilmesi veya evlendikten sonra mesleğini bırakıp, ev kadınlığına dönebilmesi toplumumuzda henüz kadının ekonomik özgurlük bilincine ulasamamış olduğunu göstermektedir. Kadının toplumdaki gerçek yerini alabilmesi için, kadınerkek eşitliğinin sözde kalmaması ve bunun yalnız kadınlar tarafından değil, erkekler tarafından da kabul edilip benimsenmesi gerekir. Kadınlar, henüz toplumumuz içinde gerek ekonomik gerekse toplumsal yönden erkeklere bağlı olmaktan kendilerini kurtarma bilincine ulaşabilmiş değillerdir. Kadınlar, ekonomik ve toplumsal özgürlüklerini elde etme bilincine varabildikleri gün, zor ve mücadeleli yolu seçecekler, yani okuyarak meslek sahibi olmayı, calışmayı ve yaşamlarını kendi yarattıkları olanaklarla kurmayı ve sürdürmeyi öğreneceklerdir. Bu mücadelede şüphesiz kadın dernek ve kurumlarına da büyük görevler düşmektedir. Ama öyle inanıyorum ki, yalnız ülkemizde değil, tüm dünya ülkelerinde kadınlar bir gün her yönüyle erkekler ile yanyana ve eşit koşullar içinde, ekonomik ve sosyal özgürlüklerini elde etmiş olarak toplum içinde yerlerini alacaklardır. Kadındaki moda tutkusu konusunda ne diyorsunuz? • AKTUNAGüzel görünme ve bu amaçla süslenme toplumsal bir olgudur. İnsanın kendini yeni bir biçimle ortaya koyma tutkusudur. tster kadın, ister erkek olsun, tüm insanlarda güzel görünme ve süslenme eğilimi vardır. Ancak kadınlarda çeşitli araçlardan yararlanarak güzel görünme isteği daha fazla ve yaygındır. Güzelliğe ve süslenmeye aşırı değer veren çevrelerde yetişen bazı kadınlar, giyimi ve süslenmeyi adeta yaşamlannın bir amaa olarak görürler. Günümüzde kadınlann bu ilgi ve tutkusundan giyim, süslenme ve güzelleşmede sürekli değişimi sağlayan moda kavramı ile büyük bir giyim ve süsleme sanayii dalı doğmuştur. Köylerden büyük kentlere kadar değişik ekonomik ve toplumsal düzeylerde kadın, derece derece bu giyim ve süslenme tüketim ekonomisinin etkisi altında kalmakta, reklamların yönlendirdiği biçimde giyinme ve süslenme için çaba harcamaktadır. Anketlerin diliyle VerıAraştırma Erkeklere göre çocuklar, sonınları olduğu zaman kime başvuruyor? Erkek çocuklar Eğitim Cinsel Parasal Aile Arkadaş sorunları sorunlar sorunlar sorunları sorunları Baba Anne Bİarak % olarak 84.3 60.6 64.7 31.2 90.2 59.6 81.0 82.6 62.1 66.9 Kız çocuklar Eğitim Cinsel Para Aile Arkadaş sorunları sorunlar sorunları sorunları sorunları obrak 77.8 15.9 87.3 73.8 40.2 Anne y* olafsk 59.3 87.8 51.4 70.7 67.9 Erkekler, erkek çocuklannın, çoğunlukla, eğitim, cinsel ve paraya ilişkin sorunlarında kendilerine; aile ve arkadaşlanna ilişkin sorunlannda ise anneye basvurduklannı belirtiyorlar. Yine erkeklere göre kız çocuklar, çoğunlukla, para, eğitim ve aile sorunlarında kendilerine; cinsel ve arkadaşhğa ilişkin sorunlarında anneye başvuruyor. Kadınlara göre çocuklar, sorunları olduğu zaman kime başvuruyor? Erkek çocuklar Eğitim Cinsel Para Aile Arkadaş sorunları sorunlar sorunları sorunları sorunları Baba A N M olarak % ılarak 59.7 79.1 51.4 50.7 70.4 77.2 84.3 54.7 77.7 35.0 Baba alarak 56.8 11.6 71.2 56.5 24.0 Kız çocuklar Eğitim Cinsel Para Aile Arkadaş sorunları sorunlar sorunları sorunları sorunları olarak 77.6 79.8 68.2 83.5 82.1 , Kadınlar, erkek çocuklannın, çoğunlukla, eğitim, aile, arkadaş sorunlarında kendilerine; paraya ilişkin sorunlarında babalanna basvurduklannı belirtiyorlar. Cinsel sorunlarında ise hem kendilerine, hem de babaya danıştıklarmı söylüyorlar. Yine kadınlara göre, kız çocuklar, para dışında, diğer sorunlannı babadan fazla anneyle paylaşıyor. Kadınlar da erkekler de, çocuklannın sorunlan olduğunda, daha çok kendilerine basvurduklannı belirtiyorlar. Ancak paraya ilişkin sorunlarında, çocuklann babaya başvurduğu konusunda birleşiyorlar. Eşin eğitim düzeyine, erkekler, kadınlar kadar önem vermiyor Erkeklerin eğitim düzeyine göre eşlerinin eğitim düzeylerinin oransaİ dağılımı. rikokııl Ortalise Yjjkri •ezumı mezunu I M Z M W erkekler erkekler erkeUer % Vt % Eşi ilkokul mezunu 92.3 35.6 9.8 Eşi ortahse 7.0 63.3 56.9 mezunu Eşi Y.okul mezunu 0.7 1.1 33.3 Erkeklerin eğitim düzeyi yükseldikçe, eşlerinin de yükseliyor. Ancak, tablo bir başka ilginç noktayı da veriyor. llokul mezunu erkeklerden, eşi yüksekokulu bitirenlerin oranı % 0.7 iken; yüksekokul mezunu erkeklerin % 9.8'nin deeşi ilkokul mezunu. Dolayısıyla bu oranlar, eşinin eğitim düzeyine, erkeklerin kadınlar kadar önem vermediğini düşündürüyor. Çoğunlukla erkekler için, önemli olan, kadının eğitiminden çok, 'iyi bir evhammı' oluşu. Erkeğin eğitim düzeyi, kadının evde oturması gerektiği düsüncesini önemli ölçüde değiştirmiyor. dının yerini ve bu yerin elde edilmesindeki tarihsel geöğrenci Seçme Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Başkanı Prof. Dr. Altan Günalp geçen günler lişmeyi de özetler misiniz? GÜNALP Yüksek öğrenimde kadının bugüniçinde îsveç'in Uppsala kentinde düzenlenen uluslararası bir semirene katıldı. UNESCO ta kü katılımını değerlendirebilmemiz için, tarihsel gerafından düzenlenen seminerin konusu; "Yük lişmesine kısaca bir göz atmamızda zaten büyük yarar var. Bizde, kadının eğitimi için ilk adımlar 19. yüzsek Öğrenimde Kadının Yeri" idi... Birçok ülkeden çok sayıda bilim adamımn katıldığı se yüın ilk yansında, Osmanlı İmparatorluğu döneminde minerde Prof. Günalp, "Türk kadının yüksek 1839 yılında cıkanlan Tanzimat Fermaıu ile oldu. Kadınlann eğitilmesi konusu Osmanlı aydınlan tarafınöğrenimdeki yerV'ni ayrıntılı biçimde anlattı. Konumuz '"Erkeğin gözüyle kadın" olunca biz de Prof. Günalp ile aynı konuyu kapsayan bir söyleşi yaptık: Sayın Günalp, kadının, Türk topiumundaki yerinin tarihsel bir özetini yapar mısınız? GÜNALP Türk kadmıyla ilgili ilk önemli karar Atatürk'ün 1925 yılında gerçekleştirdiği "Kıyafet ve Şapka Inkılabı" ile ahnmıştır. Her ne kadar bu kararda kadının giyimine ilişkin ozel bir madde yoksa da, inkılaptan sonra kadınlar peçelerini, çarşafiannı çıkarıp şapka ve çağdaş giysiler giymeye başladılar... Bunu izleyen 1926 yılında Türk Medeni Kanunu'nda yapılan değişikliklerle dini nikâh yerine, resmi nikâh ilkesi kabul edildi. Medeni Kanun aynı zamanda erkeklerin çok kadınla evlenmesini yasaklıyor, kadınlara da kocalanndan boşanma hakkını veriyordu. Bunun dışında Medeni Kanun miras ve mülk konusunda da kadın ve erkeği eşit kılıyor, her iki cinsin de mahkemelerdeki tanıklığını kabul ediyordu. Yeni Medeni Kanun'un getirdikleriyle cinsler arasındaki aynm ortadan kaldınlmış, en azından azaltıhnış oldu... 1930 yılında kadınlara seçme hakkı, Belediye Seçimleri'nde ise seçilme hakkı verildi. 1934 yıhnda ise Anayasa'nın 10. ve 11. maddeleri değiştirilerek 21 yaşım aşmış her kadın ve erkeğin parlamento üyelerini seçebilinesi, 30 yaşım aşmış her kadın ve erkeğin de parlamentoya seçilebümesi sağlandı. Bunlar o zamana göre oldukça ilerici adımlardı. Çünkü Avrupa'da pek çok ülkede kadınlara seçme ve seçilme hakkı 2. Dünya Savaşı'ndan sonra verildi... Cumhuriyet Hükümetlerinin kadınlara tanıdığı bu haklar, kuşkusuz ki, kadının statüsünü geliştirmede çok önemli ve ilerici adımlardı. Ancak şurasmı belirtmek gerekir ki, kadınlann bu hakları kazanmalan kendi savaşlan ve çabalan sayesinde olmadı. Bu haklar onlara verildi... Sayın Profesör, Törk eğitim sistemi içinde ka Başkanı Prof. Dr. Günalp: Bugün üniversitelerde görev yapan kadın öğretim üyesi saym erkeklerin yüzde 28.6'sım oluşturmaktadır. Üniversitelerimizde kadın profesör sayısı 291'dir. Bu da genel profesör sayısımn yüzde 16'sını oluşturmaktadır. dan ileri sürülen bir fikirdi. O dönemde ebeler için kurslar, ilk ve orta dereceli okullar, ilk teknik okullar ve kızlar için öğretmen okullan açıldı. Bu çabalar 20. yüzyıhn başlannda da sürdu. Bu dönemde "Inas Darülfünunu" denilen kız üniversitesi açıldı. Ne var ki bütün bu değişikliklerden ancak kentlerdeki küçük bir azınlık yararlanıyordu. Kapılannı kız öğrencilere açan ilk üniversite Istanbul Üniversitesi oldu (19191923). Kurtuluş Savaşı yıllarında tstanbul Üniversitesi'ne bağlı Edebiyat Fakültesi, kız öğrencileri kabul eden ilk Yüksek Öğretim Kurumu oldu. Şurasını da belirtmek gerekir ki o dönemde, kadınlann yüksek eğitim kurumlarına kabul edilmesine karşı direnenler de vardı. Bu kişilerin gösterdikleri direnme, Osmanlı'nın geleneklerinden ve genellikle dinsel inançlardan kaynaklanıyordu. 1923 yılında Cumhuriyet'in ilanıyla yeni bir eğitim politikası izlenmeye başlandı. Yeni politika, ulusal, demokratik ve laik bir eğitim sistemiydi. Bütün eğitim sisteminin reorganize edilmesi için yasal ve radikal onlemler alındı. 1924 yılında laikliğe aykın medrese, tek ğişik türde eğitim hizmeti veren kurumlar vardı. Yeni üniversitelerin açılışı 194O'lı yıllarda öğrenci sayısımn artmaya başlamasıyla gerçekleşti. Bugünkii durum nedir Sayın Günalp? GÜNALP Bugün Türkiye"de 28 üniversite ve yaklaşık 450 yüksek eğitim kurumu vardır. Bütün bu •yüksek eğitim kurumlarındaki toplam öğrenci sayısı 19841985 öğretim yılında 398 bin 185 idi. Bu öğrenci sayısımn yüzde 31.4'ünü de kız öğrenciler oluşturmaktadır. 19271928 öğretim yılında aynı oran ise yüzde 11.3'tü. Yüksek eğitim kurumlarına devam eden kız öğrenci sayısı hiçbir dönemde erkek öğrenci sayısını aşmıyor. Ancak vurgulanması gereken nokta 192728 yıllarında yalnızca 35 yüksek okul mezunu kadın varken (ki bu toplam öğrenci sayısımn yüzde 5.6'sını oluşturuyordu) 198384 yıllanndaki kadın yüksek okul mezunu sayısı 12 bin 794'e ulaşmışür. Aynı yıl içindeki toplam öğrenci sayısımn yüzde 32.1'ini oluşturmaktadır bu sayı. Sayın Günalp, Kız öğrenciler genellikle hangi yüksek öğrenim dallannı tercih ediyoriar? GÜNALP Son üç yıl içinde, üniversite ve yüksek okullanmızdaki kız öğrencilerin dağılımına bakarsak, kız öğrencilerin yüzde 42.2'sinin uygulamalı sosyal bilimleri yeğlediğini görüyoruz. İkinci sırayı ise yüzde 12'lik bir oranla, tıp, eczacıhk, veterinerlik gibi sağhkla ilgili bilim dalları alıyor. Kız öğrencilerin yoğunlaştığı üçüncü alan 11.2'lik bir oranla teknik bilimler, onu da yüzde 10.2'lik bir oranla öğretmenlik izlemektedir. Yüksek eğitim kurumlannın tümünde. erkek öğrenciler kız öğrencilerden fazla mıdır efendim? GÜNALP Kız öğrenci sayısımn, erkek öğrenci sayısını geçtiği eğitim dalları yalnızca dil ve edebiyat bölümleridir. Üniversite sonrası doktora ve master egitiminde kız öğrencilerin konumu nedir? GÜNALP 198485 öğretim yılında master yapan öğrencilerden yüzde 34.2'si, doktora yapanlardan da yüzde 33.9"u kız öğrenci idi. 19831984 öğretim yılında master yapan öğrencilerden yüzde 32.4'ünü, doktora yapanların da yüzde 31.9'unu kız öğrenciler oluşturuyordu. Üniversite sonrası eğitimde master yapan kız öğrenciler yalnız sağlık bilimleri aJanında erkek öğrencilerden fazladır. Doktora calışmalannda da çocuk sağhğı eğitimi yapanların sayısı erkek öğrencilerden fazladır. Sayın Günalp, üniversite ve yüksek okullarda öğretim görevlisi olarak çalışan kadın ve erkeklerin kıyaslamasını yapar mısınız? GÜNALP Bugün için, yüksek öğretim kurumlannda görev yapan kadın öğretim görevlisi sayısı erkeklerin yüzde 28.6'sını oluşturmaktadır. Bugünkü sayılanmıza göre yüksek öğretim kurumlarımızdaki profesör olan kadın sayısı 291'dir. Bu da genel profesör sayısımn yüzde 16'sını oluşturmaktadır. Buna karşılık Profesör, doçent gibi akademik titri olmayan kadın öğretim görevlisi sayısı ise genel toplamın yüzde 62.6'sını oluşturmaktadır. Sayın Günalp, yüksek eğitim kunımlannda yönetici olarak görev yapan kadınlann durumu nedir? GÜNALP Günümuz yüksek eğitiminde kadınlarımızın, idari görevler üstlenmeleri küçumsenemeyecek kadar büyüktür. Bugun 179 fakültenin 12'sinin dekanı kadındır. Bunların dışında 35 yüksek oğretmen okulunun 12'sinde, 104 enstitü niteliğindeki kurumun 8'inde de kadın müdür ya da başkanlar bulunmaktadır. Eşlerini evkadını isteyen erkekler İlkokul mezunu erkekler Ortalise mezunu erkekler Yüksekokul mezunu erkekler 805 62.2 67.3 Hangi eğitim düzeyinde olursa olsun, erkeklerin büyük çoğunluğu kadmın evde oturmasmdan yana. tlokul mezunu erkeklerde bu oran daha da yükseliyor. Evkadını eş isteme nedenleri İlkokul Ortalise Yjkel mezunu mezunu mezunu erkekler erkekler erkekler % % % 43.0 53.9 71.4 1.8 0L9 8L6 oluşu Aileye daha iyi bakabilme Çalışmanın kadını yıpratması Kadının çaiışmasının geleneklere ters Neden belirtmeyenler 36.8 28.7 11.4 18.4 16.5 8.6 BİTTİ tlkokul ve lise mezunu erkekler, kadmın aileye daha iyi bakabilmesi ve gelenekler nedeniyle kadının çalısmasına karşı olduğunu söylerken, yüksek okul mezunlannda geleneklerin öneml azahyor. Eşlerinin ev kadını olmasuu isteyen yüksek okul mezunu erkeklerin önemli kısmı (% 71.4) evde oturan kadımn aileye daha yararh olacağı inancmda. Lise metunlannuı, daha az oranda eşlerinin evkadını olmasuu istemeleri ise ekonomik zorunluluğa dayanıyor. Eşlerinin çalışan kadın olmasım isteyen lise mezunu erkeklerin % 81.4% ekonomik zorunluluğu neden gösteriyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle