15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 f" OLAYLAR VE GÖRÜŞLER kisel toprağın erozyonla kaybı 3.75 milyon TL/yıl mertebesindedir. Aynca 30 cm. kalmlığında bitkisel örtü katmanı yılda birim m ! başına en az 20 kg. su tutabilir. Aynı örnek için su değeri kaybı ise 3 milyon TL/yıI olarak verilebilir. Başka sözlerle, toplam kaybın parasal karşılığı 6.75 milyon TL/yıldır. • Yine, açık işletme yönteminde, taştoprak malzeme, çalışma alanının civanna gelişi güzel biçimde yığılmaktadır. Kuşkusuz böyle yığınların taban alanı da tanmsal faaliyet yönünden "üretim dışı" kalmaktadır. Bir fikir vermek özere, orta büyiiklükteki bir açık işletme üretimi için kaldınlacak toprağın yayılacağı alan yaklaşık 0.34 milyon mVyıldır. • Oluşturulan dev büyüklükteki taştoprak yığınları, yağmur suları, sismik etkiler gibi dış etkiler nedeniyle içsel dengesini kaybederek heyelanlann oluşmasına yol açmakta ve daha geniş alanlara yayılarak civar köy ve kasabaların canmal güvencesini dramatik ölçülerde tehdit etmektedir. Nitekim, Ingiltere'de 37 km. yüksekliğindeki yığın, içsel dengesini ansızın kaybederek 0.5 milyon ton malzeme, 600 m. kayıp ve 100 kişinin yaşamına mal olmuştur. • Termik santralda yakılan linyitin yanma urünleri olarak bacadan çıkan SO, SOve NO gibi "termal kirleticiler" özellikle SO, sıcak nemli atmosferde su buharı ile birleşerek "asit yağmuru" biçiminde yeryüzüne dönmektedir. Bu, santral civannda 20 km'lik bir alanda ekolojik doğal dengeyi kısa sürede tümüyle tahrip edebilmektedir. Yukarıda kısaca değinilen çevre sorunlarının karşısında, linyit üretiminden bir kalemde vaz mı geçelim? Kuşkusuz bu sorunun yanıtı yazımızın başlangıcında açıkça ortaya konulan nedenlerden dolayı "hayır" olacaktır. O halde, sıralanan çevre sorunlarını ortadan kaldıracak etkin teknik ve idari önlemler bir an önce alınmaJı ve uygulamaya geçilmelidir. Devlet, bu konuda sorumlu ve samimi görev üstlenmelidir. • Açık işletmecilikte dekapaj işlemi sırasında açığa çıkan taştoprak, tekrar açılan boşluğa doldurulmalı ve önceden ayrı bir tabaka olarak kazılan "bitkisel toprak" buranın üstüne serilmelidir. Ve bu işlem linyit üretimine paralel şekilde sürdürülmelidir. Böylece, üretim çukurları çevreleriyle birlikte tekrar tanmsal kullanıma alınabilmekte ya da rekreasyon alanlan olarak düzenlenerek güzelleştirilmekte ve halkın yaranna sunulmaktadır. Aslında bir çok Batı ülkesinde (ABD, R Almanya, Ingiltere) uygulanan bu "koruyucu açık işletmecilik" yeni yürürlüğe giren Maden Yasası'na ait tüzüklerin hazırlanması sırasında mutlaka dikkate alınmalı ve uygulama projeleri yerinde titizlikte izlenmelidir. "Koruyucu işletme" çalışmalannı yerine getirmeyen kuruluşlann madencilik faaliyetleri derhal durdurulmah ve yol açtığı tüm maddi zararlar ise ödettirilmelidir. • Açık işletmelerin civannda oluşturulan taştoprak yığınlannın "stabilite şartları" ayrıntılı geoteknik incelemeler yardımıyle belirlenmelidir. Emniyet yönünden uygun görülmeyen şeyler derhal yapılacak müdahalelerle "denge şartlan" iyileştirilmelidir. Aynca; erozyon tahribatına karşı (3:1 5:1) eğimli şeyleri, hidromekanik tohum ekiciler yardımıyla sürekli makilik alanlara dönüştürülmelidirler. • Dekapaj malzemesi (marn, kiltaşı, kireçtaşı, vb.) endüstrinin çeşitli alanlarında, örneğin yol kaplaması, refrakter, çimento hammaddesi, seramik malzemesi olarak geniş ölçüde değerlendirilebilir. Özellikle termik santrallann baca külü olan "uçucu küller" yapı endüstrisinde "çimento ikame malzemesi" şeklinde kullanılabilir ve birim m' beton bu yolla yaklaşık 100 TL. daha ucuza üretilebilir. • Gerek klasik sistemlerden daha yüksek bir yanma veriminin elde edilmesi, gerekse çevre kirliliğine neden olan "SO.. ve tozlann çok etkili bir biçimde tutulabilmesi bakımından özellikle yüksek kükürt içerikli linyitlerimizin "akışkan yatak"ta yakılması endüstriyel ölçekte yaygınlaştırılmalıdır. SONUÇ Genel anlamıyla bugünün çevre sorunlan, artan üretim ve tüketünin "dışa vurmuş" bir sonucu olarak görülebilir. Kuşkusuz bu durum, ülkemizin doğa varhklannı yok etme, zarara uğratma hakkmı bize vermemektedir. isıtma ve enerjik sektörümüz açısından çok önemli olan linyit üretimimiz, doğa ve çevre onarımı ve düzenleme faaliyetlerini kapsayan "koruyucu işietmecilik" ile birlikte yapılmalıdır. Toprağımız, ormanlanmız, suyumuz, kısaca tüm doğa varlıklarımız, ancak bu şekilde gelecek için korunabüir. 26 EKİM 1985 ünyit lİretiıııi ve Çevre Sorunlan '1984 yılı itibariyle termik santrallarında yakılan 9.43 milyon ton linyit kömürü 750 milyon dolar dolayında döviz tasarrufu sağlanmıştır. Öte yandan linyit madenciliğinde uygulana gelen üretim şekli ve anlayışı ülkenin doğasım, ormanlarını, tarım alanlarını, peyzajını devamlı bozmaktadır. Ülkemiz ekonomisi açısından böylesine değerli olan linyit ; üretimi, doğa ve çevre onarımı ve düzenleme çalışmalarmı içeren "koruyucu işletmecilik" ile birlikte gerçekleştirilmelidir. Tıkır Tıkır.. PENCERE •• Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye'yi dışlayan son karannı bizim gazetelerimiz yine o biçim verdiler: ' Avrupa'nın ihaneti." " AETde komünistlerin, sosyalistlerin, Yunanlıiarın marifeti..." " Lanet oisun.." AET'nin küstahlığı!.." Oysa olayların gelişmesinde sorumluluk onlarda değil, bizdedir. Hürriyet Gazetesi'nin yazdığına göre Avrupalı parlamenterler Türk gazetecilerine durumu özetlemişler: ' Eğer Avrupa kulübü ile resmi ilişkilere girmek istiyorsanız, Avrupa ölçülerinde demokrasi ve insan hakları tesis edersiniz." Konu bu kadar yalın. Amerika kendisine bağlı ikinci sınıf devletler için "vesayet demokrasisi" adında bir rejim icat etti. 12 Eylül, Türkiye'yi bu rejime oturttu. AET ise vesayet demokrasilerini Avrupalı saymıyor. Haksız mı? ^ < Avrupa Parlamentosu'ndaki komünistler ve sosyalistler sorununa gelince... Eski adıyla "Ortak Pazar" yeni adıyla AET (Avrupa Ekonomik Topluluğu) kapitalist dünyanın uluslararası bir örgütüdür. AET, başlangıçta Avrupa komünistferince tepkiyle karşılandı. Çünkü bu örgüt Batı Avrupa'nın büyük tekellerini kaynaştırıyor, ulusal sımrlar çerçevesinde kalan işçi sendikalarına karşı ÇÜŞ'lerin (Çok Ülkeli Şirketlerin) dayanışmasını sağlıyordu. Başlangıçta AET, hem ABD kapitalizmine rekabet, hem Avrupa işçi sınıfına karşı güç birliği içeriğini taşıyordu. Ne var ki Batı Avrupa'da sosyalıst, komünist ve sosyal demokrat partilerin gelişmesiyle yeni bir oluşum başgösterdi. AET'nin organlannda sol kanat ağırlığını duyurdu, çoğunluğa doğru tırmandı. Türkiye, AET'ye tam üye olarak Avrupa Parlamentosu'na girse, şu garip görüntü ortaya çıkacaktır. Avrupa Parlamentosu'na her ülkede yapılan seçimle parlamenterler seçilir. Türkiye'den Strasbourg'a bu yöntemle gidecek bir parlamenter Avrupa Parlamentosu'nda sosyalistler ve komünıstlerle aynı sıralarda yan yana oturacaktır. Oysa bugün bizim Millet Meclisi'nde ne sosyalist var, ne komünist... Bu durumda bizim demokrasinin içe dönük yüzü başka, dışa dönük yüzü başka olacaktır. Avrupalı böyle bir aldatmac? ya girmek istemiyor. Peki, biz neden komünist ve sosyalistlerle aynı parlamentoya girmek için AET'nin kapılarını aşındırıp zorlanıyoruz? Türkiye'deki sosyalist ve komünistleri istemezken niçin Avrupa Parlamentosu'ndaki "gâvur" sosyalist ya da komünistiyle işbirliği yapmak için aynı çatı altında çalışmak hevesindeyiz? Strasbourg'ta Avrupalı, Ankara'da Doğulu mu olacağız? Görüldüğü gibi AET parlamentosu bizim kafamıza göre değildir. Türkiye'ye yönelik son karar, bu çelişkiyi vurguluyor. Gazetelerimizin başlıklarındaki gibi, Avrupa bize ihanet etmiyor, biz Avrupa'yı istemiyoruz. Bu durumda ne yapacağız sorusu da böyle aydınlanır. Avrupa bizi dışladıktan sonra ABD ile başbaşa ve yalnız kalacağız. Ondan sonra gelsin tekstil ambargosu, gelsin Türkiye'de yeni nükleer düzenleme, gelsin soykırım kararları, gelsin Ege'de ve Kıbrı&'ta yeni koşullar, gelsin Doğu Anadolu'ya kurulacak Amerikan radosu, gelsin Yunanistan'la 7'ye 10 oranı, gelsin Ortadoğu'ya yönelik planları, gelsin VVashington'un tüm baskıları. Maşallah... Ülkemizi köşeye sıkıştırmak, yalnız ve çaresiz bırakmak isteyenlerin planları nasıl da tıkır tıkır işliyor... Prof. Dr. BESALET PAMAY Doç. Dr. ERGİN ARIOĞLU 1984 yüı itibariyle termik santrallarında yakılan 9.43 milyon ton linyit kömürü 750 milyon dolar dolayında döviz tasarrufu sağlanmıştır. öte yandan linyit madenciliğinde uygulana gelen üretim şekli ve anlayışı ülkenin doğasım, ormanlarını, tarım alanlannı, peyzajını devamlı bozmaktadır. Ülkemiz ekonomisi açısından böylesine değerli ' olan linyit üretimi, doğa ve çevre onarımı ve düzenleme çahşmalarını içeren "koruyucu işletmecilik" ile birlikte gerçekleştirilmelidir. Yıllık üretimi 22 milyon tona ulaşan linyit kömürü, ticari yakıt olarak toplam birincil enerji tüketiminde petrolden (<%45) , sonra ValSA ile ikinci sırada yer alır. özellikle, varolan geniş potansiyeli (8.2 milyar ton) ve içerdiği değişik endüstriyel özellikleri (11004200 Kcal/Kg) nedeniyle taşkömüre kıyasla çok daha elverişli bir konumda bulunan linyit kömürümüz, izlenecek orta vadeli bir enerji politikasında petrolun enerji üretimindeki payıni azaltmak yoluyla döviz tasarrufuna katkı getirmesi ve odun tezek gibi ticari olmayan yakıtlann ikamesinde yegâne seçenek olması açısından hayati bir önem taşımaktadır. IV. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kömür Özel fhtisas Komisyonu tarafından yapılan linyit talebi projeksiyonuna göre, 1986 yılı için önerilen üretim 103 milyon tondur. AfşinElbistan Linyit İşletmesi'nin 20 milyon/ton/yıl ile üretüne girdiği gözönünde tutulsa bile, yaklaşık 60 milyon ton/yıl bir "üretim açığı sozkonusudur. Sadece tezek ve kaçak yakacak odunun ikamesi için 20 milyon ton/yıl linyit üretiminin yapılması gerekmektedir. Bu ise, bugünün toplam üretimine eşdeğerdir. 1989 yılına kadar bitirilecek değişik kapasiteli termik santraller için 41.5 milyon ton/yıl linyit üretimi projelendirilmiştir. Bu üretimle ülkemiz yılda 2.177 milyar dolar döviz tasarrufu elde edecektir. Diğer kelimelerle, 1 ton linyit üretimi enerji sektöründe yılda 52 dolar kazanç yaratacaktır. Verilen bütün bu sayısal değerler linyit üretim konusunun hangi boyutlarda ülke ekonomisi gündemine girdiğini açıkça belgelemektedirler. ÇEVRE SORUNLARI Ne var ki bugünkü linyit üretimi, onarımı oldukça güç ve sayısal şekilde ifade edilemeyecek ioğa ve çevre •güzelliklerinin kaybma neden olan çevre sorunlarını yapısında taşımaktadır. Sözü edilen sorunlarm en önemlileri şöyle sıralanabilir: . i $ ] e t m e c m t e ( t o p lam U n v i ^ üretiminin % 8 5 . ; b u y o n . r e t i m i n i n linyit temle sağlanmaktadır) kömür damarının hazırlık işlemi olan önü tabakasının kaldınlması (dekapaj) sırasında 3040 cm. kahnlığındaki "bitkisel toprak" dekapaj malzemesi ile birlikte kazılmaktadır. Çok aadır ki, doğanın binlerce yılda çabalayıp ürettiği bu paha biçilmez "kıymet" hiçbir şekilde değerlendirilmeden, erozyonun acımasız tahribatma terk edilmektedir. Orta büyüklükteki (1x3 km.) bir açık işletme alanı için basit bir değerlendirme hesabı yapılır ise sadece tanmsal üriin bakımmdan bit EVET/HAYIR OKTAY AKBAL r OKURLARDAN Karanlıkta kalan yurttaş yakınıyor Sayın Başbakammız geçen gün televizyonda "Dikkat ettinizse artık elektrik kesintileri olmuyor" dediyse de, kentin göbeğinde, Göztepe htasyon Caddesi'nde, bazı apartmanlann elektriği sık sık kesilmektedir. Birden karanlığa gömülüyor, umutsuzluğa düşüyoruz. Hele bitişik karşı apartmanlarda ışık gördükçe, üzühnemek, kızmamak elde değiL Sorun neymiş? Öbürlerinin elektrik hatlan yeraltından kablolarla veribniş de, bizimkiler çıplak tellerle karştdaki elektrik direklerine bağlanmışmış. Bunu hangi sorumlu, hangi yetkili böyle planlamış diye "anza"yı anyorsunuz, sürekli meşgul çıkıyor. Kaldıki, sözünü ettiğimiz kesintili apartmanlar ve bir eski köşk, bu caddenin en eski yerlesim birimleridir. Anlaşılan yeraltı kablolarmın döşenmesi masraflı, yurttaşı karanlıkta bırakmak "ucuz" kabul ediliyor. Ama elektrik faturasım zamanmda ödemezseniz, TEK elektriğinizi kesmeye hazır. Öte yandan, hizmet götürmeye, vermeye de pek hazır değiL 6070 abone varsm karanlıkta otursun!. ALtME ARIN Göztepe/İSTA NBUL özen gösterilmesi gerekir. Zira sağlığa olan zararı zaten paketinin uzerinde yazmaktadır. Insanın evinde. arabasında, bahçesinde sigara içmesine elbette kimse kanşamaz. Ama bu sigara birtakım insanlann zorunlu olarak bir arada oldukları yerlerde içilirse o zaman durum değişir. Zira sigara dumanından hoslanmayanların, bundan rahatsız olanlann da bulunabileceği dikkate aunarak, daha ö'zenli, daha özverili davranmamn gereği ortaya çıkar. Özellikle şehirlerarası otobüsler belirli yerlerde çay veya yemek molası verdikleri zaman otobüse dönen tiryakiler birer sigara tüttürmeye başlıyorlar. Verilen mola esnasmda açık havada daha geniş alanlarda sigara içmek daha doğru iken, kırk kişinin bir arada olduğu dar hacimde sigara yakmanm pek doğru olmadığı ne zaman anlaşüacak acaba. Eskiden dolmuşlarda da aynı tabloya rastlanılırdı. Sekiz on kişinin bir arada bulunduğu sıkışık alanda yakılan sigaramn rahatsıziığı bir süre sonra sağduyunun egemenliğiyle . yasaklandı. Konu yerel yönetimler veya ilgili demekler tarafından ele alınıp çö'züme kavuşturulmalıdır. Belirli saatlerde yola çıkanlan otobüslerin sigara içmeyenlere tahsis edilmeleri şimdilik akla gelen en basit ve kolay yöntemdir. ABDULLAH ANTALYA TEKİNJ ^ Bir Şairi Öldürmek... "Niye ölümden korkmalı? Ölüm kimseyi korkutmaz ki!" Böyle diyordu Güney Afrikalı genç şair Benjamin Moloise. c Asılmadan bir süre önce kendisini görmeye gelen annesine şu bildiriyi veriyordu: "Biz yengiye ulaşacağız, ben kanımı geride kalanlar ve savaşı sürdürenler için akıtacağım." Oysa bağımsızlık davasının hızfj bir militanı da değilmiş. Mahkemede savunan kadın avukata göre güçsüz bir kişiliği olan, etki altında kalabilen biriymiş; işlediği söylenen cinayetle de ikjisi yokmuş. Ama genç şairi tutukladılar, duruşmalara çıkardıfar, savunmasını yaptırdılar, sonra da dünya ölçüsünde büyük tepkilere kulak asmayarak. 18 ekim cuma sabahı asarak öldürdüler. Asılmak için bekletilen daha iki yüz on zenci yurtsever var. Güney Afrika'nın ırkçı beyaz yönetimi her şeye karşın acımasızlık ve ödün vermez politikasını sürdürüyor. Ne zamana kadar? Bilinmez. ^ 1980'de yapılan nüfus sayımına göre Güney Afrika Cumhuc riyeti'nde 17 milyon zenci yaşıyor. Buna karşılık beş milyon ka" dar beyaz, üç milyona yakın melez, bir milyondan az Asyalı... Nüfusun yüzde 70'ini oluşturan kara derililerin 5 buçuk milyonu Zulu, 3 milyonu Ksoşa, 2 milyonu Güney Sotho, yine 2 milyonu Kuzey Sotho, 1 buçuk milyonu Tsvana vb. "Ölümün korkulacak biryanı yok" diyerek ölüme giden genç şair Moloise'nin şiirlerini okumak isterdim. Amatör bir şairmiş, hapisteyken şiir yazmaya başlamış. Öyledir, hapis yatmak kişiyi şair de yapar filozof da, devrimci de!.. Atarsınız içeriye hiçbtr suçu olmayan, yalnızca üstüne kuşkular çekmiş birini, birkaç •ay, birkaç yıl, bakmışsınız bambaşka bir insan olup çıkmış... Bir okuldur, bir üniversitedir hapishaneler! Bilseler, böyle olacağını hapislere atmazlar genç insanları, daha başka bir yol bulurlar istenilmez durumların önlenmesinde... Bir ülkenin üçte ikisi yerliyse, melezse; Afrikalı ya da Asyalı o ise, yine o ülkenin ancak üçte biri beyazlardan oluşuyorsa, nice çırpınsalar, yırtınsalar, didinseler boştur. Her türlü zulüm ve işkenceyle, kızmakla, öldürmekle önü alınmaz bağımsızlık sevdasının... Kendi halinde yaşayan, etliye sütlüye pek karışmaz olanlar bile bir gün gelir aslan kesilir. Dimdik dikilir ölüme, işkenceye, acıya, halkının bağımsızlığı, özgürlüğü için çarpışır. ! Şimdi Moloise, kara derili milyonların gözünde bir kurban, özgürlük, bağımsızlık yolunda bir öncü... Şairler böyledir, binlerce insan ölür gider de, bir şairse kıyılan, o zaman yankısı çok daha büyük olur. Şairler, kutsal kişiler gibidir de ondan mı? Ama bu sözüm gerçek şairler için, yoksa eline kalem alıp 'ben şairim' deyip üç beş dize çiziktirenler için değil... l* "İnsanlığın yükünü taşımıyorsan Kendinden söz etme" diye yazmış bizim Sabahattin Kudret. Uzaktan bakınca Sabahattin Kudret, bireysel yalnızlığına gömülmüş bir şair sanılır. Görünüşe aldanmamalı, şairsen, içinde fırtınalar yaşar, kopar. 'Şiir Üstüne /Vof/ar'ından defterime bu dizeleri yazmışım. Nerden nereye Afrikalı Moloise ile bizim Sabahattin Kudret arasında bir yakınlık kurmak da nerden aklıma düştü, bilemem! Ama şairler, hangi dinden, renkten, ulustan olurlarsa olsunlar, yakındırlar, dostturtar, akrabadırlar. Şair, 'insanlığın yükünü' taşır içinde, yüreğinde. Dizelerinde de bunu yansıtır. Kimi zaman da eyleminde. Moloise gibi istediği kadar şiddet olaylarmdan uzak kalmak, yalmzca dizelerinin dünyasında yaşamak istese bile... "Savaş yüklü bir şiir yazıyordum ki birden küçük bir gözyaşı damladı parmağımın ucuna kalemin kuş deseninden" diyen genç şair Sunay Akın'ın bana yolladığı mektupta yazdığı gibidir; şairler savaşa, kan dökmeye karşıdır. Barıştan, insanca yaşamaktan yanadır onlar. Ama gerekinde de 'Ben kanımı geride kalanlar ve savaşı sürdürenler için akıtacağım' derler... Olüm bir şey yapamaz da ondan. Moloise de annesine ne demiş son görüşmesinde: "Niye ölümden korkmalı? Ölüm kimseyi korkutamaz ki!" "Kıvılcım külün altında Külünü kanştırmayı unutma" diyor Sabahattin Kudret genç şairlere. Bilsinler ki külün altında alevler, ateşler vardır, her zaman saklıdır o güç, bir gün alev alev yanıp tutuşmak için bekler anını, zamanını... Moioise'nin asılması da o kül altındaki ateşin parıl parıl yanmasına yol açacaktır. Yolcu otobüsleri ve sigara Sigaramn sağlığa olan zararından çok içileceği veya içilmesinin doğru olmadığı yerlerin tartışıhp bu konuya Craflk Sanab; kapaktan «ynrrtı. sayı 4: (Setofan naplı kuşe kağaa trmrorrj basn; Ü^t Graf ik Sanatı, sayı 4: Amblem İçin Önsöz, Marka ve Amblemler, Amblem Tasanmları Üstüne Bazı Değinmeler, Marka ve "Antropomorfik Tasarım", Bir Grafık Ustamız: Cemalettin Mutver, İspanya'dan Bir Konuk: Garbayo, Bu Aym Ajansı: ERA, Bir Türk Reklâmcının İtiraflan, ERA'dan Seçmeler, Yarının Ustaları, Türk Grafik Sanatı Tarihi, Kitaplar ve Resimler 2: Halikarnas Balıkçısı, Grafık Sanatlar ve Dizgi, Tramlı Baskıda Serigrafi Mürekkepleri, Haberler, Istanbul, Ankara, Izmir dışındaki kentlere dağıtılmayacağından edınmek isteyenlerin abone olmaları gerekir. Ödemeli isteme adresi: Klodfarer Caddesi 31/9 Sultanahmet, İstanbul 512 18 38. 520 75 30 31 Türkiye, ulusalgelirin ancak %25'inin lanmdan karşdanmasına karşın , nüfusun %80'inin ulusal gelirin %40 ını pavlaştığı ve nüfusun %60'ının tanmla geçindiği U*^U«sa Sorun Yayınları Kuruluşunun onuncu yıhnda sunar: Boyacı Ahmet Sok. No: 12 307 Çemberlitaşİst 5113455 Çağdaş Yayınları Tiirkocağı Cad. \ 39/41 Cağaloğlutstanbul • RAKIM ZIYAOGLU'nun İstanbul'a ışık tutan kitabı: V. İ. Dobrenkov YORUMLU İSTANBUL KUTUGU * • • • v • • bir tarım ülkesi; sorunlan olan, çö'zümler bekleyen... ERIC FROMM'UN YENİFREUDÇULUĞUN ELEŞTİRİSİ •' Sırrı Öztürk Dağıtım: T.T.O.K. Şişli Meydanı DUYURU Nüfusta yanlışlıkla Fevzi Tatar olarak işlem gören adımı (Fevzi olan ilk adıraa Çakmak ekleyerek) Fevzi Çakmak olarak Ist. II. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 14.10.1985 tarih ve 1985/55/433 sayılı karan ile değiştirdim. Soyadımla birlikte Fevzi Çakmak Tatar olmuştur. Duyurulur. Fevzi Çakmak Talar Ziraat Dünyası Ayhk Dergi 200 TL A k a y Caddesi, No: 7/4, Bakanlıklar, Ankara İLERİCİ YAYINCILIĞIMIZIN SORüMLULUĞU Dağıtım: Istanbul. CEMMAY Ankara. ADAŞ îzmir. DATİÇ Cumhurıyet Kitap Kulübü (160)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle