15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/10 HABERLERİN DEVAMI 26 EKİM 1985 ANAP Ne Yapmak Ister? (Baştarafı 1. Sayfada) sine sahip çıkılmalıdır. Bu konuda 12 Eylül zihniyetiyle herhangi bir biçimde çatışmaya girmek "Donkişotluk" sayılır.1982 Anayasası ve Cumhurbaşkanı Evren yüzde 92'lik oyla benimsenmiştir; bu nokta akıldan çıkarılmamaiıdır. 4. Dış politikada gerilim ve çatışmalardan uzak durulmalıdır Ozellikle Amerika ile ilişkilerin iyi gitmesi yolunda özen ve çaba gösterilmelidır. 5. Parti içindeki değişik eğilimleri seçimlere kadar dengede götürmenin önemi büyüktür. Hem parti teşkilatındaki selametçi ve hareketçi öğeleri tatmin etmek, hem de eski MSP ve MHP oylarının ANAP'ta kalmalarını sağlamak açısından söz konusu dengeleri sürdürmenin yaşamsal önemi vardır. "İrtica" tartışmalanna girmemek, ancak "yoktur" havasını vermek yerinde olacaktır. Üstelik bu gibi nazik konuların kamuoyunda külleıımesi yararlıdır. 6. Enftasyon ve hayat pahalılığı henüz gündemdeki yerini korumaktadır. Seçimlere kadar bu konuda mutlaka olumlu sonuçlar alınmahdır. ANAP'ın stratejisi böyle özetlenebilir. • ANAP kurmaylarına göre işler şimdilik genel olarak kendi istedikleri yörüngede seyretmektedir. Genel seçimlere değin enflasyon ve hayat pahahlığınm da denetime alınabileceği kanısındadırlar. işler zor da olsa iyimserliklerini koruyorlar. İç politika gerilimsiz devam edip gidebilir mi?.. Dış politika ve Amerika ile ilişkiler ANAP kurmaylannın dilediklerı gibi sorunsuz bir çizgi izleyebilir mi?.. Parti içinde selametçi ve hareketçiler dengesi korunup MSP ve MHP oyları yine büyük ölçüde ANAP'a kanalize edilebilir mi?.. Bu sorulara, bugünden, hele Türkiye gibi "bilinmeyeni" çok, üstelik Ortadoğu gibi kaygan bir bölgede yer alan ülkede ANAP kurmaylannı hoşnut kılacak yanıtlar verebilmek kolay değildir. Kolay olmayan bir başka alan da en çok umut bağladıklan ekonomidir. Çünkü ekonomi ANAP.stratejisinin belkemiğidir. Ekonomi bize göre hâlâ dikiş tutmaktan uzak bir konumdadır. Bütçe açıgı büyük bir sorun olma niteliğini korumaktadır. "Fon"larla birlikte adeta bütçe dışında bir "ikinci bütçe" oluşmuştur. Fon yönetimi denetimden bir bakıma uzaktır. Bütçe açığı ile birlikte yüksek faizler, enflasyonun denetimini güçleştirici faktörler olmaya devam etmektedir.Artık IMF ile resmen bir anlaşma yoktur.Önümüzdeki yıl içinde parasal limitlerin nasıl kontrolde tutulabileceği bir başka soru işaretidir. 1986'da anapara ve faiz olarak 3.4 milyar dolar dış borç ödenecektir. Bu alanda bulunması gerekli olan dış kaynak 1986'da 500 milyon dolardır. Bu kaynak nasıl bulunabilecektir? Başbakan Özal'ın umut bağladığı "yapsatişlet" formülü bu konuda işleyebilecek midir?.. Kısaçası, hiç de öyle kolay gözükmüyor Sayın Özal'ın işi. Ne dersiniz?... UGUR MLMCU (Baştarafı 1. Sayfada) GOZLEM pılmaması; hukuk docentleri tarafından, "Öğrenciler herhangi bir disiplinsizlik suçu işlememişlerdir. Ancak ilerde suç /şleyenler olur, onun için ceza vermek gerekir" mantığı ile raporlar hazırlayabilmeleri, şimdiden "YÖKcyküleri" arasına girmiştir. En keskin devrimcilerin Marksizmden kesin dönüş yapmalarından sonra hangi dekanlıklara ve rektör yardımcılıklarına getirildikleri, Sovyet dtş politikasını en hızlı TKP'liden daha bağnazcasavunanöğretimüyelerinin hangi rektörlük makamında bulunduklarını, daha önce, tek tek ve belgelere dayanarak açıklamıştık. Görevli bulunduğu Uganda'dan, Libya'daki bir arkadaştna mektup yazan bir ögretim üyesinin, 1980 yılında Devlet Başkanı Sayın Evren ile ilgili yakışıksız satırlar döşendikten sonra, hangi üniversitenin rektörlüğüne getirildiğini de yine bu köşede okumuştunuz. YÖK konusu üzerinde ne kadar dursak azdır. YÖK ile ilgili son haberler, "1'402'lik" diye adlandırılan ögretim üyelerinin bölge idare mahkemesine açtıkları iptal davalan ile ilgilidir. Bilindiği gibi sıkıyönetim komutaniıklan, bir kısım kamu görevlilerini görevlerinden uzaklaştırmışlardı. Sıkıyönetim kalkan illerde, haklarında bu işlemler uygulanan öğretim üyeleri, "Sıkıyönetimin geçici bir yönetim olduğunu" belirterek, eski görevlerine dönmek için başvurularda bulunrnuşlardı. Rektörlükler bu başvuruları reddettiler. Sıkıyönetim Yasası'nın değişik 2. maddesinde, görevlerinden uzaklaştırılan kamu görevlilerinin "bir daha" bu hizmetlerde çalıştırılamayacakları belirtilmektedir. Rektörlükler, yasadaki bu ifadeye dayanarak, başvuruları reddetmektedirler. Bir daha kamu hizmetlerinde çalıştırılmama, bir ceza mahkumiyetinin hüküm ve sonuçlarından biridir. Bir mahkeme, kesin hükümle ağır hapis cezasma çarptırılmayan herhangi bir yurttaşa, idari işlem yolu ile "bir daha kamu hizmetlerinde çalıştırılmama" cezası veremez ve böyle bir yaptınm da uygulanamaz. Sıkıyönetim komutanlıklarınca alınan bu kararlar, "geçici" nitelikte önlemlerdir ve sıkıyönetimin süresi ile sınırlıdırlar. Anayasanın 70'inci maddesi, "Kamu hizmeüne alınmakta, görevin gerektirdiği niteliklerden başka bir ayrım gözetilemez" dediğine göre, geçici nrtelikteki bir yetkiyi, anayasal hakları bir ceza yaptırımının hukuksal sonuçlarıymış gibi uygulamaya kalkmak, anayasaya da hukukun genel ilkelerine de Sıkıyönetim Yasası'nın özüne ve sözüne de ters düşmektedir. Eski Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cevat Geray ve aynı fakültenin eski öğretim üyelerinden Prof. Dr. Alpaslan Işıklı, haklarındaki Rektörlük ışleminin iptali için bölge idare mahkemesine başvurmuşlardır. YÖK konusundaki bir başka ilgi çekici haber de DTCF öğretim üyelerinden Prof. Dr. Nejat Kaymaz ile ilgilidir. "Nejat Kaymaz" adım daha önceki yazılardan anımsayacaksınız. Doç. N. Kaymaz'ın profesörtüğe yükseltıleceği günlerde, aynı fakültenin Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Mehmet Altan Köymen'in bir ihbar yazısı ile "Marksist" olduğu ileri sürülmüş, bunun üzerine, Doç. Kaymaz'ın Marksist olup olmadığı, uzmanlık alanı deniz ticareti olan hukuk profesörü Turgut Kalpsüz tarafından incelenmişti. Prof. Kalpsüz, yazdığı raporda Doç. Dr. Kaymaz'ın gazetemizde 1967 yılında yayımlanan bir yazısında, "kültürel altyapı" ve "sınıfsal çıkariar" gibi kavramlar kullandığını belirterek, Doç. Dr. Kaymaz'ın Marksist olduğu kanısına varmış; Ankara Üniversitesi Senatosu da bu rapora dayanarak Doç. Dr. Kaymaz'ın profesörlüğünü reddetmişti. Doç. Dr. Kaymaz, Senato karannın iptali için bölge idare mahkemesine dava açtı. Bu arada bir hukuk davası da açarak, hakkında ihbar yazısı yazan Prof. Köymen'i mahkemeye verdi. Rektörlük, bu davalar üzerine, Prof. Köymen'in ihbar yazısını, hem Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne hem de 3. Bölge İdare Mahkemesi'ne gönderdi. İş bu noktada daha da karıştı. Çünkü, mahkemelere gönderüen bu iki yazı birbirinden farklıydı. Bu da bu yazıları gönderenler için ceza sorumluluğu doğurmaktaydı. 3. Bölge idare Mahkemesi, Doç. Dr. Kaymaz ile ilgili rektörlük işleminı iptal etti. Rektörlük, bu karar aleyhine Danıştay'a başvurdu. "yt/rüfmey/durc/u//TJa"istemli bu başvuru da reddedildi. Aynı günlerde, Doç. Dr. Kaymaz'ın duru jj mu senatoca yeniden ele alındı. Doç. Dr. Kaymaz'ın avukatı, Ankara Hukuk Fakültesi'nin görevine son verilen eski öğretim üyelerinden Dr. Yahya Zabunoğlu, Ankara Savcılığı'na başvurarak. mahkemelere farklı belgeler gönderen Rektörlük sorumlulan hakkında soruşturma açılmasını istedi. İşte tam bugünlerde, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Fikret Eren, ki Doç. Dr. KurtKaraca" imzası ile yayın yapan ülkücü öğretim üyesidir Doç. Kaymaz'ın avukatı Zabunoğlu'na bir resmi yazı göndererek, bölge idare mahkemesi karan gereğince Doç. Kaymaz'ın profesörlüğe yükseltildiğini bildirdi. İşin ilginç yani, Doç. Dr. Kaymaz'ın profesörlüğe yükseltilmesi için senatoda bir oylama yapılmaması ve işlemin Rektörlük Personel Daire Başkanlığı'nın bir yommuna dayatılmasıdır. Bu yolla profesörtüğe yükseltilen Doç. Dr. Kaymaz'ın durumu, bu gibi işlemlerle karşılaşan öğretim üyeleri için bir örnek olmalıdır. Haksızlığa uğrayan bir öğretim üyesi, boyun eğmemiş, yasaların verdiği bütün olanakları sonuna kadar kullanarak, hakkını mahkeme yoluyla da olsa almasını bilmiştir. Şimdi sorulacak iki soru var: Birincisi, iki ayrı mahkemeye farklı belgeler gönderen rektörlük hakkında ne gibi bir işlem yapılacağıdır. İkinci soru da, "Milli Misak Üzerine Yapılan Tartışmalar" konulu "Profesöriük takdim tezi" bulunan Prof. Kaymaz'a "mkılap tarihi" derslerinin verilip, verilmeyeceğidir. Bu konu çok daha ilginçtir. YÖK ile birlikte "mkılap tarihr dersleri fakültelerde kimler tarafından okutulmaktadır? Doç. Kaymaz'ı "kültürel altyapı" kavramını kullandı diye "Marksist" sayan ticaret hukuku profesörünün ne yaptığını sorarsanız, sayın profesörün yönetim kurulunda görevli banka iflas edip, battı. Sayın profesörün de kişisel iflası istendi. "Neden?" diyeceksiniz. Bankanın "altyapısı" bozuktu da ondan. GENEL SEKRETER VE HAYRANIYLA Ozal, de Cuellar (solda) ve Yakovas Ue birergörüşme yaptı. ABD'deki ruhanilider Yakovas, "ÖzaJ'ın insanlığına hayranım" dedi. (Telefoto: AP/a.a.) New librk caddelerinde OzaPla gezinti nımaların da yardımlanyla özal'ın sağında yerimizi ahyoruz. özal'ın s o lunda ise bir "meslek büyngümüz" pozisyon almış durumda. Çevremizde ise 4'ü Türk, 6'sı Amerikalı toplam on koruma görevlisinden olusan bir emniyet çemberi var. Birind Caddeyi aşıp "Türkevi"nin önüne geldiğimizde konumuz yurt dışındaki Türk vatandaşlannın seçimlerde oy kullanmalannın nasıl sağlanacağı. özal, "ustad"ımızın sorusu üzerine yurt dışındaki Türklere seçimlerde oy kullanma imkâru sağlanması eğilimini saklamıyor. "Seçim kananunda küçuk bir degişiklik vaparsak bu iş hallolor" diyor. Biz de soruyoruz: "Diydun gerekli def işiklik yapıldı. Almanya'daki oylara giiveniyor musunuz?" özal, çok emin bir tonda, "ANAP Almanyadaki oyları silme götürür" diyor. "Meslek biiyögümüz" tamamhyor: "Eh, nasıl olsa Amerika'daki oylar zaten garanti..." Şimdi Manhatlan Adası'm doğudan batıya doğru kesen 46'ncı Sokakta birinci ve ikinci cadde arasında yol alıyoruz. özal'ın yurt dışındaki Türklere ilgisinin yalnızca ANAP'a Almanya'dan gelecek oylarla sınırlı olmadığmı biliyoruz. Çunkü, kendisi bir akşam önce yaptığı konuşmada çok daha genel bir çerçevede "iktidanmız yurt dışındaki Turklerle çok yakından alakadardır" demış ve bu ilginin alanını şimdi Sovyetler Birligi sımrlan içinde kalan Orta Asya'daki Türklere kadar genişletmişti. Kendisine soruyoruz; "Dış Tiirklerle alakamzın sının nedir?" yanıtlıyor: "Biz geçmişte dtş Türklerle pek ilgelenmemisiz. Örnegin Bulgaristan'daki Turk azınlığı ile ilgilenmemişiz. Ama bakın şimdi ilgUeniyonız. Bu Türkiye'nin guçlenmesiyle ilgili bir meseledir. Türkiye güçtendikce bu aiaka artacaktır." Birinci Cadde*yi de aşıp, tkinci ve Üçüncü caddeler arasındaki blok boyunca yürümeye başlıyonız. Bu arada bazı inşaatlann yamndan geçerken kaldırımdan inip caddeden yürümemiz gerekiyor. Çevredekilerin merakh bakışlanm üzerimizde hissediyoruz. New York usulü bir manavın yanından geçerken "meslek bayügümüz" özal'a sokaktaki vitrine yerleştirılmiş meyve ve sebzeleri göstererek "Beyefendi buradaki yiyecek rıyatlannı incelediniz mi?" diye sorup "iskandil atıyor". özal, Türkiye'deki fıyatlara iftihar payı çıkarmak istercesine "evet inceledim. Buralan bizdea çok pahab" karşüığıru veriyor. Biz de, müdahale edıyoruz: "Evet, bizim paraya vurunca pabalı, ama buradaki satın alma göcıine göre hesapladıgımzda daha ucuz bdki." Başbakan, bu yargımıza katılmıyor: "Yok öyle degü. Bizdeki fiyatlann diger ulkelere göre bir kıyaslamasını yapnk. Sann alma gucune göre bizdeki yiyecek fiyaüan bircok nlkeden ucuz." "Örnegin hangi Ulkderden daha ucuz?" Başbakan Özal, bu konuda birden ölçeği kaydınyor. "Mesda Suriye'den, Endonezya'dan, Bangladesten..." Demirel: Savunma lıakkı bir gün (Baştarafı 1. Sayfada) lannı ziyaret eden Demirel, dün doğam yeri Islamköy'e giderek cuma namazı kıldı ve anne babasımn mezarlarmı zıyaret etti. Yarın Ankara'ya dönecek olan Demirel'ın kasun ayı içinde Izmir, Şaıüıurfa, Diyarbakır, Samsun ve Burdur ıllerini kapsayan "dost ziyareli" gezisine çıkacağı öğrenildi. Demirel, Isparta'da kardeşi Şevket Deminf in evinde dün sabah, kahvaltıdan sonra gazetecileri kabul ederek, sorularını yanııladı. Demirel Isparta'ya gelişiyle birlikte siyasi yasakların çiğnenıp çiğnenmediğinin sorulması üzerine. "Benim ne Türkiye meselelerini düşünmem yasakbr, ne konuşmam yasaktır, ne nefes almanı yasaktır, ne gezmem yasaktır, ne arkadaşlanmla muhabbet içinde olmam yasaknr, ne haHan beni sevmesi yasaktır, ne de benim halkı sevmem yasaktır" dedi. Ispara'ya gelışindeki coşkulu karşılamadan oldukça duyguiandığı gözlenen Demirel, 2969 sayüı yasanın eski siyasilere, siyaset yapmayı yasaklamadığım vurgulayarak Türkiye'de siyaset yapmayı yasaklayan hiçbir yasa bulunmadığını söyledi. Anayasanın geçici 4. maddesi ile 2969 sayilı >asamn getirdiği yasaklan yorumlayan Demirel, siyaset yasağının yanüş anlaşıldığını belirterek, siya§çt yasağınm geride kalan siyasetçiler için çok anlam taşımadığuu, ancak gelecekte siyaset yapacaklar için güvenceyi ortadan kaldırdığını vurguladı. Şevket Demirel'in evinde, yanında kapatılan AP'nin eski Genel Sekreteri Nahit Menteşe, eski bakanlardan Münif tslamoglu ile birlikte gazetecileri kabul eden Demirel'e yöneltilen sorular ve yanıtlan şöyle: Isoarta'ya geiişiniz siyasi bir anlam lasıyor mu? DEMİREL Ben, yurt gezisine çıkmış değilim. Ispana benim raemleketim. 15 senedir Isparta'yı temsil ettim. Beni burada bağnna basanlann çoğu benim arkadaşlanmdır. Hadiseyi, siyasi bir hadise olmaktan ziyade 15 senedir kendilerini temsil etmiş bir evladım bağırlanna basmaları olarak değerlendirmek lazım. Muhabbetten şikâyet olmaz. Muhabbet güzel şeydir. Halkla beraber olmak güzel şeydir. Anayasanın geçici 4. maddesi, siyaset yapmayı yasakladığına göre, sizin konuşmalannız anayasanın bu maddesine ters düşmujor mu? DEMİREL Siyaset yapmayı yasaklayan hiçbir kanun yoktur Türkiye'de. Baa kişilerin tamamen susmasını, bazı kişilerin konuşmasmı tanzim eden bir kanun da yoktur. Geçici 4. madde 1980 öncesindeki bir kısım parti yöneticilerinin, bir partiye üye olamayacaklannı, parti kuramayacaklannı, seçilemeyeceklerini getirir. Yasak budur. Bunun adına siyaset yasağı demek mümkün değildir. Ülke meseleleri hakkında konuşmayı yasaklayan bir genel yasaklama ve kanun yoktur. 2969 sayüı kanun bazı yasak lar getirir. Bu daha çok 12 eylül öncesinin tartışılmasıdır. Bunu da herkese getirir. Hiç kimseye imtiyaz tanımıyor. Bir de bu kanun 12 EylüJ öncesindeki yöneticilerin övülmesini ve yerilmesini yasaklıyor. Bunu da herkese yasaklıyor. Yani 12 Eylül öncesinin yöneticilerini koruyor. Bir de bu kanun 12 Eylül öncesinin yöneticilerinm iç ve dış siyasete menfi tesir edebilecek beyanda bulunmalannı yasaklıyor. Bu kanun, bunun dışında kalan işler in yapılmasına mani değil. Kaldı ki böyle yasaklamalar ne kadar makuldür, Türkiye'ye ne sağlâr? Ama siyaset yasağı yanlış biliniyor. Böyle bir yasak yok Türkiye'de. Yasak koydunuz mu, ne yasağı, ne kadar yasak bunları sayacaksınız. Benim, ne Türkiye meselelerini duşünmem yasaktır, ne konuşmam yasaktır, zaten böyle bir yasak da konulamaz, akla sığmaz. Sadece parti kurmam ve seçümem yasakür. Benim ne nefes almam yasaktır, ne gezmem yasaktır, ne arkadaşlanmla muhabbet içinde olmam yasaktır, ne de halkın beni sevmesi yasaktır, ne de benim halkı sevmem yasaktır. Zaten, yasaklanamaz da. Olsa da o çeşit yasak lar yurümez. Ne kadar çok yasak koyarsanız, ulke idaresini o kadar zorlaştınrsınız, idare edenler bakımından. Siyasetçilere koyduğunuz yasaklar, geride kalmış siyasetçiler için çok mana taşımaz. Fakat bundan sonra siyaset yapacaklar için güvenceyi ortadan kaldınr. Bugün siyaset yapanlar düşünmeyecekler mi? Eskiden siyaset yapanlara ne oldu, acaba bizim başımıza ne gelir diye düşünmeyecekler mi? Onun için bir medeni ülke yasaklar yerine serbestliği tercih etmelidir. Ülkenin gelecegi bakımmdan söyluyorum, kendi bakımımdan söylemiyorum. Benim, hiçbir şikâyetim yoktur. Bu sakın ola yasaktan memnunum manasına gelmesin. Bir talebim yoktur. Bu anlamda başım bulutlara değecek kadar diktir. Ben, bunları ülkenin menfaatleri bakımmdan söyluyorum. TRT'nin yanlı davranışı demokrasinin yerleşmesini nasıl elkiler? DEMİREL Demokrası, eşitlik ve adaletin teminatıdır. Devletin yaptığı her işte eşitlik ve adalet olmalıdır. Adalet devletin esasıdır. Adalet ve eşitlik yoksa birlik ve beraberlik meselesinde güçlü olamazsınız. Devletin radyo ve televizyonu, vatandaşların doğruyu öğrenmesine aracı olmaJıdjr. TRT, zaman zaman tartışılmıştır. Ama hiç bu kadar tek taraflı olmamıştır Türkiye'de. Eğer, fıkirler karşıbklı olarak tartışılıp söylenmiyorsa, gerçeği bulmakta vatandaş güçlük çekecektir. Tek taraflüığın ülkeye bir yaran yoktur. Her tartışmayı, kısır çekişme, iktidar hırsı, siyasi kavga sayarsanız, o zaman tartışma ortadan kalkar. Demirel, adalet ve eşitlik konusunda Kuranı Kerim'den de "tnsallah irtica falan saymazsınu" diyerek, bir ayet okudu ve Kuran'da Davut'un insanlar arasında adaletli davranmasımn emredildiğini söyledi. Demirel, Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in "vatan hainligi" suçlamasına ilişkin bir başka soruyu ise şöyle yanıtladı: "Fikir söylemek başka, suçlamak baska şeydir. Sucladıgınız zaman suçlanana savunma hakkı tanımalısınız. Savunma hakkı insanlann en aziz hakkıdır. Bir gun herkese laztm olur. Savunma bakkının mutlaka tanınması lazım. Bunu genel anlamda söylü>onım, yani soyut olarak mucerret olarak." Demirel, AET ile ilgili son gelişmelere ilişkin bir başka soruya da, "Türkiye ye igne batsa, bize cuvaldız batar. Türkiye'ye zarar veren her hareket beni iizer. Umarım ki Ortak Pazar parlamentosunun bu kann ktsa zamanda tatile uğratılır." Demirel, daha sonra doğum yeri Islamköy'e giderek cuma namazı kıldı ve anne babasının mezarlannı ziyaret etti. Demirel yann Ankara'ya dönecek. öte yandan ANKA muhabirinin edindığı bilgiye göre, Demirel kasım ayı içinde önce Izmir, daha sonra da Şanlıurfa, Diyarbakır, Samsun ve Burdur illerini kapsayan bir "dost ziyareti" gezisine çıkacak. Yurt gezisinin amacırun "kesinlilde politika dışı" olduğunu bildiren Demirel'e yakın çevreler söz konusu yurt gezisinin amacının ziyaret olduğunu belirterek şu görüşü savundular. "Sayın Başbakan ABD'ye gidiyor. ENKA'nın sahibi Sank Tara yurt içinde ve dışında geziyor. Sayın Ecevit Danimarka'ya gidiyor. Mehmet Vazar ve oleki kişiler her yerde dolaşıyorlar. Politika ya da politika dışı amaçla. Sayın Demirel, Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşıdır. Vatandaş olarak >un içinde anayasanın verdiği. seyahat etme özgüriüğunü H ' bette kullanacaktır. Sade bir vatandaş olarak arkadaşlannı gormeye gidemez mi?" (Baştarafı 1. Sayfada) Özal da kendisini yakalayınca "yakasını bırakmadıgımız" kanısında, "Bir kere buldunuz mu, sonuna kadar suzujorsunuz insanı" diyor... Ayak üstu mülakatımız lslam Konferansı'mn Pakistanlı Genel Sekreteri Ptrzade ile görüştüğü genel kurul salonunun hemen arkasındaki "Eodonezya Holü"nde başladı. Genel kurulun önünden geçip yürüyen merdivenlerle çıkış katına inerken, konumuz ABD Baskaru Ronaid Reagan'la arasında geçen "diyalog". Ozal, New York'ta Reagan ile iki kez karşüaştı, biri BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar'm yemeğinde. Diğeri de Reagan'ın şehrin en ünlü oteli Waldorf Astoria'da verdiği davette. "Iki kez karşdaştınız kendtsiyle Ne konustnnuz?" özal tebessümle karşılıyor soruyu. Biz Usteleyince de, "anlatmayacagun" diyor. Israr ediyoruz. "Sö> lemeyecegim" diyor. "Aramzda herhangi bir espri de mi geçmedi?" diye soruyoruz. Yine cevap yok. "Böyle ayak üstü konuşmalarda nernalde dddi bir müzakereye girmemişiinizdir?" Bu sorumuzun karşılığı da yine bir tebessüm oluyor. özal neden Reagan'la konuşmalannı gizli tutmak istiyor ve bir "devlet a m " havası veriyor? Çok kısa geçen bu konuşmaların "bir incir çekirdegini" doldurmamasından, klasik nezaket sözlerini aşmamasından mı? Yoksa Reagan'ın New Yorkta ikili görüşme yapmak için seçtiği yabancı' devlet adamlan arasında kendisinin olmamasuun yarattığj kırgınlıktan mı? Yoksa "konıışluklanmızı anlatmayacagım" derken, Reagan'la aralarında ikili bir görüşme gerçekleşmemesinin yarattığı havayı silmek, çok önemli şeyler konuştuklan izlenimi mi vermek istiyor? Hangisi, bilemiyoruz. Birleşmiş Milletler'in bahçesinden çıkıp birincı caddeyi geçerken, baslangıçta bizi saf dışı etmek için yoğun çaba harcayan Amerikalı koruma görevlileri pes ediyorlar. Türk ko Özal, (Baştarafı 1. Sayfada) ten hemen sonra, Kıbrıs Rum yönetimi lideri Spiros Kipriyanu ile programında olmayan uzun bir görüşme yapması, diplomatik çevrelerde bütün dikkatlerin bu iki görüşmeye ve de Cuellar'm senaryosuna çevrilmesine yol açtı. BM Genel Sekreteri, özal'la görüşmesinde, Kıbns sorununa bir çözüm bulmak amacıyla oluşturduğu birinci taslağının Kıbrıslı Rumlar tarafından reddedilmesinden sonra, mayıs ayında sunduğu ikinci belgeyi yalnızca Rum tarafına danışarak hazırlaması ve bu metinde birincisine kıyasla Rumlar lehine özlü değişiklikler yapmasının Ankara'da yaratmış olduğu "largmbgı" gidermeye çalıştı. Türk kaynaklanndan sağlanan bilgilere göre, Genel Sekreter'in Kipriyanu ile yapacağı görüşme öncesinde Başbakan özal, Türkiye'nin de Cuellar'm Kıbrıs sorununu çözmek amacıyla hazırlamakta olduğu üçüncu belgede görmek istediği temel üç ilkeyi altım çizerek vurguladı. özal, Kıbns sorununa bulunacak gerçekçi bir çözümün öncelikle "iki toplumun siyasi esilliğini", "Türkiye'nin garantörlügünü" ve "iki kesimliligi" esas alması gerektiğini BM Genel Sekreterine diplomatik bir dille beliıtti. Perez ae Cuellar, görüşme sırasında özal'a Kıbrıs sorununa çözüm bulmak amacıyla hazırladığı "üçüncu belgeden de söz etti". Üçüncü belgenin ele alındığı, görüşmeden sonra Özal tarafından da doğrulandı. Başbakan Özal, bununla birlikte konunun, "genel bir sekilde konuşuldugunu" bildirdi. Özal, "Sayın de Cuellar bana Kıbns sonınu ile ilgili cabsmalan hakkında bilgi verdi" dedi. Görüşmede ayrıca Ortadoğu'daki gelişmeler, FUistin sorunu, Löbnan'daki durum ve Afganistan'daki son durum da ele alındı. Görüşmenin en ilginç yönünu ise Başbakan özal'ın Perez de Cuellar'ı Türkiye'ye davet etmesi oluşturdu. De Cuellar, Özal'ın davetini "memnuniyetle" kabul etti. Başbakan Turgut Özal, ilk görüşmesini ABD'deki Rumlann ruhani lideri Başpiskopos Yorgo Yakovas ile yaptı. Böylelikle ilk olarak özal'ın geçen nisan ayında ABD'ye yaptığı ziyaret sırasında kurulan diyalogda dünkü görüşmeyle bir adım daha ileri gidildi. Görüşmede hazır bulunan bir Türk yetkilisinin verdiği bilgiye göre, Yakovas, ayrıca özal'a "dostluğu ve insanlığı"na duyduğu "hayranlığı" da övücü sözlerle ifadeetti. Demokrasi SHP île (Baştarafı 1. Sayfada) se parlamento, Türkiye'deki demokratik yaşam ve normlarla ilgili olarak birtakım talepierde bulunmuştu. özal hükümeti, bırakımz bu talepleri karşılamayı bunu bir programlamaya bağlayarak, zaman içinde düzeltme yapılacağı konusunda da herhangi bir güvence vermiyor. Avnıpahlann bu teklifı onaylaması, 2.5 yıldır bekleniyordu, ama tek görevinin ticari geziler olduğunu sanan hukümetin başkanı uluslararası kuruluşlann talepleri konusunda ciddi bir girişimde bulunmadı. Sanıyonım hükümetin genel stratejisinin çok önemli bir parçası. Raporun kabulü SHP'nin Sosyalist Enternasyonal'de bir an önce yerini alması gerekliliğini bir kez daha hatırlatmıştır. Avrupa sosyalistleri ve sosyal demokratlaıı ne yazık ki, bazı konularda yanlış bilgilendirilmektedir. Türkiye'de Avrupa standartlarında bir demokrasiye sahip çıkacak güç yoktur sanıyorlar. Demokrasinin gerçekleşmemesinin muhatabı Türkiye'nin bütünü değil hükümettir. SHP Avrupa sosyal demokratlannın öne sürdüğü demokrasiyle ilgili taleplere sahiplenen bir demokratik kuruluştur. İNÖNÜ Ben karan çok üzücü bir gelişme olarak görüyorum. Bu karann niye alındığuu düşünürken, bizim de buna nasıl yol açtığımızı düşünmemiz gerekir. Bence Türkiye'nin hak etmediği bir karardır. Fakat bu üzücü olay karşısında heyecanlanıp bakış açımızı kaybetmemeliyiz. Türkiye demokrasiye bütün kurumlarıyla kavuşmayı, Türk halkı istedi|i için gerçekleştirecektir. Avrupa Parlamentosu'ndan çıkan karar biâm söylediğimiz eleştiri ve yakınmalardan farklı bir şey değildir. Türkiye'de demokrasinin bir an önce yerleşmesini biz de istiyoruz. Ancak bunlan bir türlü hükumete anlatamıyoruz. Hükümet, Türkiye'yi Avrupa'dan kopartarak sadece ABD ile mi iliskileri yüriitmek istiyor? GL'RKAN Hükümet Avrupa ile iliskilerde son derece hevessız. Bu ilişkilere gerekli değeri vermiyor. Ozellikle Yunanistan ile Bulgaristan'la ilişkilerimizin sağlıklı yürümediği bir dönemde Avrupa dışına itilmek ülke çıkarlannı fevkalade zedeleyici bir gelişmedir. ABD ile dostane ilişkilerine karşı değiliz, ama bu ilişki Avrupa ile olan ilişkilerin soğuk tutulması gerekçesi yapılmamabdır. CtNDORUK'A YANIT DYP Genel Başkanı Cindoruk, demokrasi mucadelesi konusunda size çesitli vesilelerle davetiyeler çıkanyor ve sizi eleştiriyor. Bunu nasıl yorHmlujorsıınaz? GÜRKAN Cindoruk ne düşünüyorsa kendisi açıklar. Biz de ne düşünüyorsak omı açıklıyoruz. Cindoruk, sadece konuşuyor. Arada bir dinlemesinde ve okumasında buyük yarar var. Kaldı ki ben Cindoruk'un demokratik hak ve özgürlükler konusunda bugüne kadar ciddi bir talebine rastlamadım. Sendikal haklar, düşunce ve fikir özgürlüğü konusunu biz işliyoruz, biz sahipleniyoruz. İNÖNÜ Her yiğidin bir başka yoğurt yiyişi vardır. Ben Cindoruk'un da bizim de demokrasi konusunda çalışnğınuz kanısındayım. Cindoruk, kendi geçmiş birikiminden gelen bazı bırıkimlerin etkisi altında aklına geleni söylüyor. Zeytînin de boynu bükük (Baştarafı 1. Sayfada) kesim insanının değişik bir görüntüsünü yansıtır körfez yöresinde... Türkiye'nin zeytin üretimi Ayvahk, Burhaniye, Edremit ve Gemlik yöresinde yoğundur. Zeytinci "bir jil var, bir yıl yok" yıü yaşar. Kimi yıl kış çok sert geçer kıyı kesiminde, zeytin çiçekleri telef olur, kimi yıl bir böcek sarar ağaçları, ürün kurur. 197984 Türkiye zeytinyağı üretimi gözden geçirildiğinde rekoltenin yuzde 90'ının Ege"de çıktığı, üretim noktalarının ise körfez yöreleri olduğu görülür. örneğin 197980 Türkiye zeytinyağı rekoltesi 60 bin ton olarak gerçekleşmiş, aynı dönemde Ege"de üretilen ze>tinyağı 48 bin tona ulaşmıştı. 198384 yılında ise üretilen zeytinyağı 40 bin tondu. Bu üretimin de 32 bin tonu Ege*nin kıyı kesiminde devşirilmisti. 198384 yıbnda dünya zeytinyağı rekoltesi 1.5 milyon ton olarak gerçekleşti. Sıralamaya göre ttalya 780 bin ton, Ispanya 266 bin ton, Yunanistan 231 bin ton, Tunus 155 bin ton, Türkiye 40 bin ton, Suriye 29 bin ton zeytinyağı üretti. Bir yıl önceden 764 bin ton stokla dünya devletlerinin elinde 2 milyon 360 bin ton zeytinyağı birikti. Dünya tüketimi ise 1 milyon 683 bin tonda kaldığından 198485 döneminde stok miktan 676 bin ton oldu. Bu stok bir önceki yıldan 87 bin ton eksik. 198384 yıbnda Türkiye 2 bin ton zeytinyağı ithalatı yaptı. Aynı yıl ise 26 bin ton zeytinyağı ihracatı gerçekleşti. DENGESİZ ÜRETİM . Türkiye'deki dengesiz zeytin ve zeytinyağı üretimi ilkel tanm yöntemlerinden kaynaklanıyor. Diğer üretici ilkelerde bu sorun çözümlendiği için üretimlerinde boylesi bir dengesizlik söz konusu olmuyor. Dengesiz üretim nedeniyle zeytinyağı fiyatlan her yıl dalgalanıyor. Ürün bol olduğu dönem ne >"apacağımızı şaşınyor, az olduğu dönemlerde de nereden ithal edeceğimizi araştınyoruz. Türkiye'nin en yoğun zeytin üretiminin gerçekleştirildiği körfez yöresinden yola koyuluyoruz... Bu yörede en büyük alıcı, tüccar ve TARİŞ... Ayvaük TARİŞ Yönetim Kurulu Başkanı tlhami Sesigür ise üreticinin durumunu düzeltmek ve son üç yıldır normal verimin altında bulunan zeytin ürününe bir çare bulmak için devletin alması gereken önlemleri şöyle sıralıyor: "thracatçılar artık zeytinyağı ithal eder hale gelmiştir. Üretici artan üretim girdileri nedeniyle, zararlılarla da mücadele edemedigi için ürününün büyük bir bölümünün çüriimesiyle karşı karşıya gelmiştir. Devlet, zararlılarla mücadele konusunda bir şey yapamadığı için uriinden sağlanan yağ asidi yüksek oluştu ve fiyatı da düştü." HP içindeki gelişme ve istifalar konusunda ne düşünuyorsunuz? GÜRKAN Ana muhalefet partisinin TBMM'de güçlü bir biçimde temsili son derece önemli. HP'nin gücünden kayıplara uğramaması için her türlü görevi yapıyorum. Ama birleşmeyi herkese sindırtebilmek, kabul ettirebilmek mümkün olmuyor. Kabul etmeyen arkadaşlanmın bulunması doğaldır. Takdirleri o yöndedir. Bu arkadaşlanmızla kurultay iradesi arasında bir çekişme vardır. Ben onların takdirlerine bir saygısızlık yapmıyorum. Bu takdirlerinin gereğini istifalarla yerine getiriyorlar. Bildiri yayımlayıp, Cumhurbaşkamna saygısızlık yaptığımız, bölücü akınüara destek sağladığıınız gibi işitmekten dahi ürpertı duyduğum şeyleri söylüyorlar. SODEP'le birleşmeyi sosyal demokratlann, demokrasinin ve ülkenin çıkarları açısından güçlenmesi için gerekli göriiyor ve öyle yapıyoruz. Bu arkadaşlanmız hem kurultay iradesine, hem de yasalara saygılı olmak zorundalar. TEŞEKKUR RAHMİ SALTUK'un İstanbul Şan Tiyatrosu'nda ve Ankara Çağdaş Sahne'de verdiği "SEVDA TÜRKÜLERİ" resitallerini büyük bir coşkuyla izleyen ve yer bulamadığı için izleyemeyen tüm halk müziği dostlarma teşekkür eder, resitallerin Kasım aymda Ankara ve İstanbul'da yineleneceğini duyururuz. Atiia Sav'ın istifa ettigi mektubu, size verdiği söyleniyorî İNÖNÜ Benime konuşmak istedi. Dönüşte kendisiyle görüşeceğim. Hiçbir arkadaşımın ıstifasını kabul etmem. COŞKULU KALABALIK Elazığ'da kalabalık bir gnıp tarafından ve coşkuyla karşılanan İnönü ve Gürkan partililerce alkışlandılar. Daha sonra Köşk Sineması'nda tümüyle dolu olan salonda bir konuşma yapan İnönü, hükümeti eleştirdi, bu iktidardan kurtulmak isteyen herkesin sosyal demokrat birliğe katılmasını istedi. Seçim yokken böyle coşkulu biçimde karşılanmalarına minnettar kaldığım belirten İnönü, birleşme ve bütünlesme surecini anlattı. Bu coşkuyu halkın iktidardan bıkması ve halkın demokrasiye özleminin işareti olarak nitelendirdi. Her gittiği yerde halkın baskılardan, sol düşünceli insanlara yapılan eziyetlerden, hayat pahalüığından şikâyet edıldiğıni de vurgulayan İnönü, "tktidardan kurtulma yolu birieşmeydi. Biz bu yolu buldok. Sözlerle yakınmalaria, bir yere vanlmaz. Bir siyasal güç olusturulmalı ve iktidar olunmabdır. Bunun için birlesiyoruz" dedi. İnönü, Elazığlı olan Gürkan'ı mikrofona, "HemsCTİniz Gürkan'ı size getirdik" diyerek çağırd]. Gürkan, "Kuçuk bir bebeyken Elazıg'dan kopmuşum, ama ber zaman bu yürenin çocuğu oldugumu unutmadım ve övünç duydum" diye konuşunca büyük alkışaldı. Daha sonra heyet, Tunceli'ye geldi. Yolda eski Danışma Meclisi Tunceli üyesi ve SODEP MKYK üyesi Kamer Genç, tnönu ve Gürkan'a, "Tunceti'de deviet terörii yaratümış olduğunu, suçu olmayan birçok vatandaşın bugünkü anayasal düzene aykın olarak beş yıl ikâmete mecbur tutulduklannı" anlattı. Genç, "Bir vatandaş kayıp oglunu anyor diye. beş yıl mecburi iskana tabi tutuldu. Sonra da oğlu oldunıldü. Bu sahsın oglunun cenazesine gitmesine bile izin verilmedi" dedi. Mazgirt'te lise mezunu bir kızın saldırıya uğradığını, ancak intihaı etti diye rapor tanzim edildiğini ileri süren Kamer Genç, valinin baa uygulamalanndan da yakındı. "Yöredeki zulüm ve iskencderi dinledikten sonra insan oldugumıızdan utamvoruz" diyen Kamer Genç, köylerdeki tüm yerli öğretmenlerin toptan tayinirün yapüdığıro bildirdi. Türk formülünü ABD reddedince BM'nin 40, yıl NEW YORK (Cumhuriyet) Birleşmiş Milletler'in kırkıncı yıldönümü bildirisi, Türkiye tarafından bu konudaki görüş aynlıklannı gideren formülünün ABD tarafından reddedilmesi üzerine çıkmadı ve bir haftadır süren kutlama törenleri dün bildirisiz kapandı. Ancak Kutlama Komitesi'nin bu konuda yaklaşık bir aydır sürdürduğü çalışmalarda "Fiistin sorunu"na yer verilip verilmemesi, bildiri metni üzerinde ciddi görüş ayrılıklanna yol açtı. Bildiriyi kaleme alan Kutlama Komitesı, önceki gece törenler bitmeden yetiştirmek amacıyla son bir deneme yaptı ve geceyarısına kadar süren toplantısında bildiriyi çıkarmaya çalıştı. Toplantımn başında Türk tarafı bir uzlaşı formulu önerdi. Ancak Türk metninin sağladığı uzlaşı, ABD'nin onayını alamadı. ABD temsilcisi, yapılan butün telkinlere rağmen bildiride "FUistin soranu" ifadesinin yer almasına karşı çıktı. ABD temsilcisi toRlantının sonunda Washington'a danışıp yanıtını ileteceğini söyledi. Ancak daha sonradan yazılı olarak gönderüen ABD yanıtı "olumsuz" çıktı. Bildirinin kabulü için tüm üyelerin oybirliği (konsensus) gerektiğınden ABD olurunu bildirmeyince kapamş bildirisi yayımlanamadı. DÜZELTME Dünkü yazıda, "Bu kolaylıklar sağlandıktan sonra yatsever işadamlarımız Antalya'daki tersanelere yatlar ve sürat tekneleri ısmarlamaya başlıyorlar" tümcesindeki, "Itatya'daki tersanelere" bölümü bir dizgi yanlışlığı sonucu, "Antalya1 daki tersanelere..." biçiminde çıkmıştır. Düzeltir özür dileriz. Aziz arkadaşım, büyük insan, ailemizin bir parçası gibi olan NEVZAT TUĞLU'yu SSK İstanbul Hukukçular ve îdareciler Kooperatifi'ne eşsiz hizmetlerinin sonucunu görmeye yakın (24.10.1985 günü) kaybettik. Yokluğundan doğan acımız sonsuzdur. Avukat Dr. METİN ŞEKERCİOĞLU SERPtL ŞEKERCİOĞLU
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle