25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
MHURİYET/12 18 EKİM 1985 Ev kadını "zaman"ın değerini ne kadar biliyor \Jadece çalışan kadınlar değil, ev kadmlarınm çoğunluğuda "zamansızlıktan" şikâyetçi. Ama onların neden zamansızlıktan şikâyei ettiklerine bakıldığında, çoğu kez dikkat ve ilgilerini bir konu ıızerine gereksiz yere yoğuntaştırarak ' 'zamanı'' yanlış kullandıklarım görmek müınkün. Ev kadmlanyla yoptığımız ve bir bölümu bu diziye yansımayan söyleşilerde dile getirildiğine göre, zamansızltkran şikâyet eden kadınlardan baztları, günde 3 kez yerleri silip, 56 kez toz alacak kadar "titiz" oldukian için neredeyse yemekbulaştkçamaşırutu gibi günlük işleri bile yetiştiremiyorlardı. ınoda olan "günlere" girmek, ya da evde konuklarını ağırlamak için dolma sarıp, hamur açmaktan "zamanın nasıl geçtiğini" anlamıyor ve işleri yetiştiremıyordu. Tüm dikkatini çocuklan üzerine yönelten kimi kadınlar ise, okullarm taşıt servislerine bile itimat etmeyip, çocuklan okula kendi götürüp geıirmekten, neredeyse çocuk tuvaletteyken bile onu izlemeye varan "gereksiz bir ilgi ve baskı" sonucu hem başka şeyle uğraşmaya zaman bulamıyor hem de çocukların huzurunu kaçırıp, onların kişiliklerinin gelişmesini istemeyerek engelliyordu. Kiminin konken oynamaktan "yemek yapacak, çamasır vıkavacak" zamanı bile kalmıyordu. Buraya kadar sıratadıklarımız, ev işlerınin büyük böiümunü kendileri yapan ev kadınlanydı ve onların "zamansızlıktan "şikâyet etmeye belkide bir ölçiıde hakları vardı. Ama tuhafıır ki, ust gelir grubunda yer alan ve ev işlerini çoğunlukla paralı hizmetkârlara yapııran ev kadmlarınm da zamansızlıktan şikâyeıçi olduklarını gördük. Yatılı hizmetçisi, çocuklannın mürebbiyesi olduğu halde, "giin yetmiyor, zaman yok" diye yakınan bir ev kadınma bir gunünün nasıl geçtiğini anlaıtırdığıtntzda, saatler sıiren telefon sohbetleri, kuafor, manıkür, pedikur, dernek toplantıları, "sosyal faaliyetler", kokteytler ve davetziyafeılerin "baş kasımaya bile" zaman bırakmadığına tanık olduk. Bu arada özellikle üst gelir grubunda hemen her kadının bir derneğe üye olduğunu ve kimine göre "yararlı", kimine göre de "gösteriş" olarak nitelenebilecek "sosyalfaaliyetler"de bulunduğunu saptadık. Ev kadınlarıyla görüşmelerimizde aslında satır aralarında ortaya çıkan gerçek, hemen tümii için günlük işlerden arta kalan ve doğru yönlendirilemeyen bir "artık zaman "m var oluşuydu ve belki de dikkatlerini yoğunlaşıırabilecek bir ilgi alanını bilinçsizcearayan ev kadmlan, çoğu kez "titiztik", "çocuklara asırı ilgi ve baskı", "konken "ya da çoğunluğu yararsız "sosyal faaliyetler" gibi "bir dala tutunuyorlar" ve zamanlarını tüketıyorlardı. Kocalar işe, hanımlar konkene •ir ö i r akşam üstü, siyah önlüğü ve okul çantasıvla sivah tir evin önünde hüngür hüngür ağlayan bir kız çacuğu... Niçin ağladığını öğrenmek amacıyla yanına yaklışıyoruz... Ökul donüşü sokakta kalmış. Evde kimse yokmuş. "Biraz bekle, annen neredeyse döner işten. Herhalde trafik sıkışıktı. ' diye onu yatıştırmaya çalışyoruz. "Hangi işten?" diye soruyor küçük kız, "benim annem çalışmıyor ki..." O zaman biz de telaşlanıyoruz... Hastahk, ölüm falan gibi bir olağanüstu durum olmalı ki, bu küçdcük kız akşamın alaca karanlığında evinin kapıs.nı çaldığında kimseyi bulamasın. Ama yanılıyoruz. "Annem oyuna gitmişti," diyor küçük kız. "Beni kapıcı oraya gotürecekti, ama o da yok ortada. Annem datıa saatlerce gelmez. Çişim geldi, karnım acıktı, dersim var. Ben şimdi ne yapacağım?"... Ve ağlamaya devam ediyor. "Eğer sen annenin konken oynadığı evin yolunu biliyorsan, haydi birlikte gidelim," diyoruz. Küçük kız hemen ağlamayı bırakıyor ve birlikte yola koyuluyoruz. 510 dakikalık bir yürüyüşten sonra Nişantaşı'nda Valikonağı'nda bir apartman dairesindeyiz. Salondaki oval masanın çevresinde 6 kadın. Oyun çok heyecanlı olmalı ki, başlannı kaldıracak halleri yok. Çay servisi yapılıncaya kadar beklemek zorundayız. Konkenci hanımlar, ancak börekliçöreklidolmalıçiğ köfteli çay servisi başladığında yiyeceklerle ilgilenmek için oyundan başlannı kaldırıyorlar ve bu arada benimie de ilgilenme fırsatları oluyor. Anlattıklanna göre gün aşırı birinin evinde toplanıp, çanaklı konken oynuyorlardı. Sabah kocalar işe, çocuklar okula gitti miydi, hanımlar da hemen ardından "vazifeye", yani konkene gidiyorlar. Oyun öğle üzeri başlıyor. Akşam 08.00'e kadar sürüyor. Çanaklı konken ya, çanaktan her oyunda bir miktar para alınarak bir kenara konuyor ve bu para, ev sahibine o giınkü masraflarını karşılaması için veriliyor. riktirdiğimiz VİERAL TAMER 5 Kimi her öğleden sonra, ev kadtnlan arasmda pek Anketlerin DiliyleVeri Araştırma "Hiç kocaya ben konken oynayacağım para ver denir mi? Ya evin masraflanndan arttırırsın, ya da doktora gideceğim, tahlil yaptıracağım falan dersin, ya da... Evet ya da evdeki gümüşleri, halıları falan satıp, eve hırsız girdiğini söylersin." Ne kadar diyoruz? "3040 bin lira civannda olur," diyorlar. Şaşkınlığımızı gorünce de "...hanım var. Evini her gün konkencilere açar. Ama 100 bin liradan aşağı kabul etmez," diyorlar. Bu vesileyle, hanımlar için yeni bir para ka/anma yolu ve iş alanının açılmış olduğunu da öğrenmiş oluyoruz. Kadınlann hiçbiri çalışmadığına göre oyun oyna yacak parayı herhalde eşlerinden istiyoı olmaiılar. Peki eşleri bu işe karşı çıkmıyor mu? "Orasını karıştırma," diyor Faloş Hanım... "Hiç kocaya ben kâğıl oynamaya gidiyorum, para ver denir mi?" Ve anlatmaya devam ediyor: "Biz hep aynı kişiler birbirimizle oynadıgımız için bir gün verdiğimiz parayı ertesi gün geri alırız. Onun için de evin masraflanndan arta kalanı arttınp bi riktirdiğimiz para. va da kendi banka hesabımızdan ya aldığımız faizler yelerli olur. Ama eğer şans tutmaz da üst üste 56 kere kaybedersek, o zaman da ya evin, ya da çocuğun beklenmedik bir masrafı çıkmış gibi gösteririz. Mesela şuramburam ağnyor, doktora gideceğim, tahlil yaptıracağım falan derim ben şahsen..." Evet, " o grupta değil. ama".. başkalannda evden gizlice birşeylerin satıldığı bile olurmuş. Hatta "oyun oynayabilmek için evdeki gümüşleri, halılan satıp, kocasına da eve hırsız girdi diyenler bile varmış." Bu arada "Ayşe Hanım lafa giriyor ve "biz bu işi erkekçe, paravan kullanmadan oynuyonız," diyerek bize bırşeyler ima ediyor. "Ne demek istedi acaba?" diye düsünürken, Süheyla Hanım merakımızı gideriyor: "Biz nasıl çanakta toplanan paradan bir böiiimünü ev sahibine bırakıyorsak, bazı konkenci hanımlar, çanaktan ayrılan para>la Danilaceze'ye, Verem Savaş Derneği'ne falan yardım yaparlar. Hatta yoksul çocuklan okutanlar bile vardır. Bunları da övüne övüne söylerler. Madem oynuyorsun bu oyunu, kılıf hazırlamak niye, değil mi efendim? Darülaceze'ye yardım yapmaya, >a da çocuk okutmaya o kadar meraklıysalar, konken oynamaya ne gerek var? Yaparsın doğrudan doğnıya bağışını. olur biter..." Anlaşılan konkenci kadınlann dünyası oldukça farklı, bizim pek kolay anlayamayacağımız bir dünya... Çocuklarını sokaklarda unutabilecek, evdeki değerli eşyaları satabilecek noktaya gelmiş olan bu kadınlar için, iskambil kâğıdı adeta esrar gibi, uyuşturucu gibi, bir kez alışıldı mıydı, vazgeçilemeyen bir tutku... Öyle olmasa kırlarda dolaşarak. kitap okuyarak, vitrin gezerek, muzik dinleyerek ya da çocuklarla oynayarak geçirilebilecek saatleri. bir deste iskambil kâğıdının başında tuketmek neden?.. İskambil oynamanın da dinlendirici, zihin çalıştırıcı, keyif verici yönü vardır kuşkusuz, ama kişiT nin diğer işlerini, aile yaşantısını aksatmadığı, haıta eşlerin birlikte paylaşabilecekleri bir unsur olduğu takdirde ve makul aralıklarla oynanması kaydıyla... Üst tabaka çalışan kadın çalışmaktan memnun Üst toplumsal tabaka çalışan kadını, hem alt (^o 28.5) hem de orta (% 59.4) tabaka çalışan kadınma gore daha büyük oranda (V "o 69.4) çalışma isteğini sürdürüyor. TABLO 1 Çalışan üst toplumsal. tabaka kadının, ev kadını / çalışan kadın olma isteme nedenleri ve oranları (°^o olarak) Ev kadını olmak isteyenler ,....% 30.6 Aileye daha iyi bakabilmek için % 17.2 Dısarda çalışma güçlüğü nedeniyie % 3.8 Neden belirtmeyenler % 9.6 Çatışan kadın olarak kalmak isteyenler... % 69.4 Ekonomık nedenlerle % 19.3 Topluma yararlı olmak için % 19.3 Sıkıntidan ve statü kazanmak için % 9.6 Ev işlerinden hoşlanmadığı için % 1.9 Neden belirtmeyenler % 19.3 TOPLAM 100.0 Üst toplumsal tabaka çalışan kadınının ev kadını olma isteği en büyük oranda "aileye daha iyi bakabilmek " isteğinden ge/iyor. Çalışmj seçimi ise ağırlıklı olarak ekonomık nedenlere ve üretıci, topluma yararlı olma isteğiyle açıklanıyor. Burada söz konusu edilen ekonomık neden, kadının ekonomik özgürlüğü olsa gerek. Çunku ev temizlik işlerinde yüzde 58.8 oranında ucretli kadın kullanan, çamaşırmı yüzde 61.5 oranında, bulaşığını yüzde 13.4 oranında otomatik makinelerle yıkayan, ancak beşte bir oranında kiralık evde oturan üst toplumsal tabaka çalışan kadını için ekonomik neden, alt ve orta toplumsal tabakalarda gundeme gelen ekonomik nedenlerden farklı olsa serek. Ara sıra bir tokat, sokağa giderken izin YURDAGÜL ERKOCA VJüngör Akçal, Ayşe Yılmaz ve Sevgi Koç. Erenköy'de Zulfiye Adanır'ın evinde toplanmışlar. Hemen her gün tekrarlanan akşamüstü toplantılarjndan biri bu. Sabah erken saatlerdeeşlerini işe yolladıktan sonra ev işlerine başlayan bu kadınlar; bulaşık, yemek, temizlik, ütü, çamaşır gibi işlerini tamamladıktan sonra içlerinden birinin evinde bir araya gelip yorgunluk çayı içiyorlar. Saat 16.00 civannda başlayan bu çay sohbetleri, eşleri işten dönmeden sonlanıyor. Ev sahibi Zülfiye hanım 30 yılhk evli, üç çocuk sahibi, Sevgi Koç 24 yaşında iki yıllık evli, 47 yaşındaki Güngör Akçal'ın üç, 45 yaşındaki Ayşe Yılmaz'ın ise iki çocuğu var. Bu hanımlara neden evde oturmayı tercih ettıklerini soruyoruz. Ayşe V'ılmaz yanıtlıyor önce: "Ben liseyi bitirdiğim yü evlendim. Çalışmak ya da okumak istedim, ama eşim izin vermedi. Çalışmadığıma çok pişmanım. Bugun bile uygun bir iş bulsam çalışacağım." Lanımlann hepsi bu konuda dertli mi dertli. Sevgi Koç da Ayşe hanım gibi duşünüyor. Henuz 24 yaşında olmasına karşın kocasının isteğine boyun eğip evde oturmayı kabullenmiş. "Eğer çalışsaydım evde biraz ben de söz sahibi olabilirdim." diyor ve ekliyor: "Parayı çok harcadığım zaman; ben de kazanıyorum, benim de söz hakkım var diyebiürdim. Belki, ne bileyim biraz daha özgür olabilirdim. Belki erkeğin yanında bu kadar ezilmezdim". Güngör Akçal giriyor söze: "Aman. söz sahibi olmasam bile hiç değilse kocam her sabah vazifeye giderken eline bakmazdım. Aybaşı geldiğinde elime parayı aldığım zaman gider ayağıma bir çift ayakkabı alabilirdim. Ufak tefek ihtiyaçlanmı giderirdim. tkide bir ne yapıyorsun kadın bu kadar parayı, sen beni milyoner mi zannettin gibi laflar da işitmezdim." İL ine Sevgi Koç'a dönüyoruz. Kocasıyla görücü usulüyle evlenmiş. Nedenini şöyle anlatıyor: "Görücü usulü ile evlenmemi ailem isfedi. Ben anlaşarak evlenmek islerdim. Ama yine de kocamla nişanten vazgeçiyorum. Bir yere giderken izin alman mı gerekiyor? Tabii almam gerekiyor. tzin almadan gidemezsin, gittigin zaman mutsuzluk çıkar ortaya. Benden izin almadan gittin, ben bu evin erkeği değil miyim der. JVonuşmanın burasında Zülfiye Adanır, toplumumuzdaki standart ev kadınının evliliğe bakış açısını şu sözlerle dile getiriyor: "Mutluluğu devam ettirmek için birtakım şeylere katlanmak şart." Ayşe Yılmaz, Zülfiye Hanım'ın bu görüşüne kazemiyordum. Geceliğimi giyip esimde şöyle rahatça dolaşamıyordum. Kocama karşı rahat davranamıyordum. Bu >üzden epey dayak yedim." Bu kez Sevgi Koç atılıyor: "Benim kayınvaldemin sloganıdır kocadır, döver de, sever de, söver de, sayar da, her şeyi yapar!" Sevgi Koç kocasından bir kez dayak yemiş. Nasıl bir tepki gösterdiğini şöyie anlatıyor: "Hiçbir tepki göstermedim. Yalnızca teessüf ederim dedim. Gözümden biraz yaş aktı. Tabii biraz da gözümden düştü kocam." Yine aynı anlavış giriyor devreye: "Mutluluğun devamı için bazı şeylere katlanmak şart. Ne olacak yani kocan dövsün sen çek git. Ya da sen de ters davran, sonu nereye varacak? Eğer günde üç öğün yemek, hafta bir dayak mantığını gütmüyorsa kocalar. Arada bir çok sinirlendiğinde bir kaç tokal aşkediyorsa bunu anlayışla karşılamak lâzım..." Kocalannın evde iş yapması; bulaşık yıkamak, toz almak, etrafı loplamak gibi işlere kanşması bu kadınlar için kabullenilmesi güç bir durum. Bu konu açıldığında aralarında şu konuşma geçiyor: Sevgi Koç: Kocam bana hamileyken yardım etti. Masayı kurarken mesela, sonra alışveriş filan yapardı. Bulaşık, çamaşır filan yıkamaz. Zaten ben öyle erkeklerin kılıbık denebilecek derecede iş yapmasına karşıyım. Bu tip erkeklerden hoşlanmıyorum. Ayşe Yılmaz: Ben de her işe kanşmasını istemem kadın gibi. Zaten çamaşır bulaşık filan yıkamaz erkek. Yemek yapar, belki salata yapar. alış\eriş yapar. Erkeğe bu işleri yakışuramıyorum ben. Zülfiye Adanır: Çamaşır yıkasın, bulaşık yıkasın. gece de al onu koynuna erkek diye. Çok acayip kaçıyor. Ev işleri nasıl paylaşılıyor ? TABLO: 2 Üst toplum tabaka çalışan kadını ailesinde, ev işlerinin kimler tarafından ne oranda yapıldığı (<*b olarak) Kadın Aileden Kadın hiç tek birinin kartşmadan başına yardımıyla Temizlik 3S2 2.0 58.8 Yemek pişirme 765 11.8 11.7 Bulaşık yıkama 765 11.8 11.7 Çamaşır yıkama 92.2 2.0 5.8 Tamirat 20 22.4 75.6 Alışveriş 36.7 40.8 22.5 Üst toplumsal tabaka çalışan kadını günde ortalama 176 dakika ev işlerine zaman harcadığım söylemekıedir. Işine yüzde 24 oranında özel aracıyla ve yuzde 22 oranında yuriiyerek gitıiğini söyleyen ust tabaka çalışan kadını gıinde ortalama 82 dakikasını işe gidiş geliş için yolda geçinnektedır. Diğer tabaka çalışan kadmlan gibi günde 9 saatinin (bir saaıi öğle yemeği olmak uzerej işte geçtiğini düşıindüğumuz üst labaka çalışan kadını yol ve ev işleri ile birlikte günde ortalama 13 saat 20 dakikasını çalışarak koşturarak geçirmekıedir. L'yku dahil kendine kalan süre ise 10 saat 40 dakika. Yani usı tabaka çalışan kadını, alt ve orta tabaka çalışan kadınma göre 80 dakikalık daha fazla bir süreyı kendine ve uykuya ayırabilecek durumdadır. Ortadirek ev kadını ev işlerinde kocalarından yardım beklemiyorlar. Hatta Zülfiye Adanır, erkeğin ev işi yapmasına tümden karşı çıkarak, "Gündüz çamaşır, bulaşık yıkasın. Gece de al onu erkek diye koynuna. Çok acayip kaçıyor" diyor. lanmadan önce bir kaç kez çıktık. Bu süre tanımam için yetmedi tabii. Dedim >a ailem istedi. Ben de evlendim." Sevgi Koç'la aramızda şu konuşma geçiyor: Kocanla aranızda ne gibi sorunlar çıkıyor? Genellikle kayınvaldemden dolayı lartışmz. Başka pek sorunumuz olmuyor. Tabii o erkek olduğu için hep benim istediklerim olsun diyor. Ben de buna bazen karşı çıkıyorum. Genelde onun istediği oluyor. Bazen de benim istediğim." Hangi istediklerin olmınor mesela? Mesela, bir arkadaşıma gideceğim zaman, gidebilir miyim diyorum. Biraz fazla ısrar edersem gidebiliyorum. Bakı\orum izin verme\ecek, gitmektılıyor: "Sen hot, ben hot bizim eşeğe kim verecek ot, hesabı eğer kocanla uyum sağlamazsan mutlu olamazsın, taban tabana gidersen evlilik yürümez. ldareci olacaksın." Diğerleri Ayşe Hanım'ın sözlerini onaylıyorlar. Güngör Akçal'a dönüyoruz bu kez. VJüngör Hanım'a "kocandan hiç dayak yedin mi" diye soru\oruz: "Dayak oldu tabii. Olmadı diyemem. Mesela kayınbiraderim yanımda dört yıl kaldı. Sırasında ben onu istemiyordum. Kocam da kardeşinin yanımızda oturmasııu istiyordu. Gençtim, istediğim gibi ge Ha Boş zamanında ne yapıyor ? TABLO 3 Üst toplumsal tabaka çalışan kadını, boş zamanını nasıl değerlendirir ( r o olarak) Ev dışı gezmeyle değerlendirenler % 24.5 Dınlenmeye ayıranlar % 22.4 Arkadas ziyaretine ayıranlar % 163 Eve ve çocuklara ayıranlar % 163 Kultîrel faaliyetlerı izleyenler % 10.2 Sosyalkültürel faaliyete katılanlar % 8.2 Elişiörgu gibi ıslere ayıranlar % 2.1 Sosyal külııırel faaliyetlere kaıılma ve izleıne oraıu, bu boş zamanları değerlendirme faaliyeti olarak en büyük oranda üst toplumsal tabaka çalışan kadınları tarafından benimseniyor. Ev dışı gezme, dolaşma ve dinlenme tüm çalışan kadınlann ortak boş zaman deserlendırmp vo/u Sanatçı kadın SeldaAlkor 196364'te Ses Mecmuası'nca kapak yıldızı seçilerek sinemaya atılan ilk adım Film çevirmeye başladıktan 11,5 ay gibi kısa bir süre sonra sinemada isim olan sanatçıların arasına yerleşiverme Tanju Gürsu'yla "Çiçekçi Kız", Kartal Tibet'Ie "Senede Bir Gün", Fikret Hakan'la "Buzlar Çözülmeden", Cüneyt Arkın'la "İlk ve Son", Ayhan Işık'la "Erikler Çiçek Açtı"... 6 yıla sığdırılan tam 70 film... Sonra milli basketbolcu, makine mühendisi Cıhat İlkbaşaran'la 1970'te verilen evlilik kararı ve sinema sanatçıhğından ev kadınlığına geçiş... Taa ki tam 14 yıl sonra "Kartallar Yüksek Uçar" adlı TV dizisinde "Hanımağa" rolüyle izleyicinin karşısına çıkana kadar Evet, Selda Alkor'la birlikteyiz. Sanatçının 1. Levent'teki evinde aile hayatı, ev kadınlığıyia meslek hayatınm çeliştiği noktalar, bir evliliğin yürümesi için taraflara düşen görevler üzerine konuşuyoruz. Selda Hanım'dan öncelikle evlendikten sonra sinemayı neden bıraktığını öğrenmek istiyoruz. Eşi mi istemedi? Birlikte mi kararlaştırdılar? Kendisine mi zor geldi?... "Biz bu konuyu eşimle inanır mısınız hiç konuşmadık. Ne o bana sinemayı bırak dedi, ne de ben ona evlendikten sonra film çevirmeyeceğimi soyledim. Ama sonunda öyle oldu," diyor Selda Hanım ve ardından da kendisinin evlilik olayına nasıl yaklaştığını anlatmaya koyuluyor: "Ben bir kocam, bir evim olsun diye evlenmedim. Çalışma hayalından geldiğim için bir evi yürütebilecek maddi gücüm zaten mevcuttu. Evliliği lam bir müştereklık olayı olarak goruugum ve cınaı la DU Evlilikle sinema yürümüyor Bence ev hanımlığı en güç görevlerden biri. Evlenmeye karar verince ev hanımlığı görevini üstlendim ve çok değişik bir hayatın içine girdim. Evlilik tam bir müştereklik olayı. Sevgiyle temeli atılan, karşılıklı anlayışla süren ve karşılıklı saygıyla ölünceye kadar sürebilecek bir olay. Benimki problemsiz bir evlilik. Cıhat'la 14 yıllık beraberliğimizde önemli bir tartışmamız olmadı. nu gerçekleştirebileceğimize inandığım için evlendim ve bugün deyanılmadığımı görüyorum. Bence evlilik sevgiyle tameli atılan, yine sevgi ve anlayışla yüriitülen ve saygıyla ölüme kadar gidebilecek bir olay. Yıllar geçtikçe evliliği koruyabilmek için sevgi nin otesinde bir anlayış, bir karşılıklı özen gerek bence. Benim gerek iş hayatında, gerekse özel hayatımda belli prensiplerim vardır. Her şeyin itinalı olmasını isterim. Ve bu yüzden hem sinama sanatçılığını, hem de ev hanımlığını birlikte yürutebileceğime inanmadıgım için sinemayı bıraktım. Ama bir başka önemli nokta daha var. Ben sinemada gerçek manada aradığımı bulduğumu ve düşündıiğüm sinemayı yapabildiğimi söyleyemem. Eğer çevirdiğim 70 filmden yansı tam istediğim gibi olsaydı. belki evlendikten sonra çok seyrek de ol.sa, yılda bir, iki yılda bir, film yapmayı düşünebilirdim. 2 yılda bir film çevirmek sürekli bir iş değil, ama o bile aile hayatını aksatabilir. Nitekim ben sinemaya 13 yıl ara verdikten sonra geçen yıl Kartallar Yuksek Uçar adiı televizyon diıisini çevirirken bunu yaşadım. Ama bu işe girmeme eşimle birlikte karar vermiştik ve eşim büyük anlayış gösterdi." Selda Alkor'a " o halde siz, hem sinema sanatçısı, hem de iyi bir eş olunamayacağı kanısındasınız," diye soruyoruz. "Bence mumkun değil. Ancak sinema sanatçısının eşi de aynı meslekten olursa, o zaman hem iş hayatı, hem de iyi bir evlilik yürütulebilir. Zaten sinemadaki hanım sanalçılan leker teker gözden geçirirseniz, eşi sinema dünyasından olmadıgı halde hem sinema sanatçılığını, hem de iyi bir evliliği yüruten bir kadın sanatçıya rastlayama/sınız. Hülya Koçyiğit'le Selim Soydan var. Ama Selim, Hülya ile evlendikten sonra Hülya'nın mesleğiyle ilgili iş yapmaya başladı. Yani o sinema alanına geçti. Bir de Türkan Şoray, Cihan Ünal çifti var, ki onların ikisi de aynı mesleği yürütüyorlar." Selda Alkor'un eşi Cıhat İlkbaşaran eski milli basketbolcu. Makine mühendisi olarak iş hayatına atılan Cıhat İlkbaşaran şimdi Koç Holding'e ait bir firmanın genel mudüru. Selda Hanım'a daha sonra "evliliğiniz nasıl yiirüyor?" diye soruyoruz. "Benim evliliğim problemsiz bir evlilik." diye soze başlıyor Selda Hanım ve sözlerini şöyle surdürüvor: "Biz öyle bir hale geldik ki, eşimin ayağa kalkışından ya da bana bakışından ne demek istediğini anlarım ben. İnsanlar belki mutluluğu tarif edemiyorlar. ama bence mutluluk birisini lam manasıyla anlayabilmek. Evliliğimiz sevgi ve anlayış üzerine kurulmuştur ve eşim de bunun korunması için çok büyük özen gösterir. " Peki Selda Hanım Cıhat Bey hiç kavga etmiyorlar mı? "Günlük münaşakalar oluyor elbet. Ama bizde kırgınhğın süresi bir saati geçmez. Günun stresi nedeniyle birbirimize ters davransak bile, aradan daha yanm saat geçmeden ya o. ya da ben şirin halimizi takınıp birbirimizin gönlünü almaya çalışınz. 14 yıllık evliliğimizde ben daha bir gece yalağa dargın girdiğimi hatırlanııyorum." Modayı ne kadar izliyor ? TABLO 4 Çalışan ust tabaka kadınlarının modayı izleme oranı \e kavnakları (^o olarak) Modayı izlemeyenler % 38.5 Vitrinlerden izleyenler % 36.5 Basmdan izleyenler % 13.5 Çok kaynaktan izleyenler % 11.5 Üst toplumsal tabaka çalışan kadmlarınm modayı izlemeleri açısından iki ilginç nokta var. Bırincisi, orta labaka çalışan kadmlarından daha az oranda modayı izlemeleri. İkincisi ise, arkadaşlarmı ve radyoTV'yi ınoda izlenıe kaynağı olarak gorınemeleri. Üst toplumsal tabaka çalışan kadmlan yuzde 94.1 oranında kendi istediği kişiyle, ama ailesinin onayıyla evlenen 1% 86.3), çalışma konusunda eşinden en büyük desteği gören kadınlar olarak. en yuksek oranda çalışmak isleyen kadınlar olma özelliğımi hiç kimseye bırakmıvorlar. Yarın: Cinsellik
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle