13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GORUŞLER >u)dum. Şimdi her gün eskisi gibi gidip geliyonım buroya. Elbet genel müdür de benim bu iyi niyetimin altında kalmak islemedi, nerdeyse eski ayhğıma yakın bir para>ı ödüyor bana. Ama sorun orada değil ki... Yerime neden adam yetişmiyor? Ben neden emekliye ayrıldıktan sonra da çalışmak zorunda kabyorum? Genel müdür "Allah senden razı olsun!" deyip duruyor. Bütün amacım, yerime birini yetiştirmek. Onun için çabalıyonım. Daha doğnısu, size şunu söyleyeyim, işleri yüriitmek için değil yalnız, ögretmek için gidiyorum buroya. Bakalım, ne olacak?" Orhan Kemal'in bir küçük öyküsü ile başlayıp, tanıştığım iki kişi ile sürdürduğüm bu konu, toplumumuzdâ ne çok yeri doldurulmaz adam bulunduğuna ilişkin gözJemlerimden kaynaklandı. Başta, çöpçü için konuşurken de söylediğim gibi, "yeri doldurulmaz" olmanın, bireyimizi besleyici bir gücü vardır, deır.ek bir gereksemeye karşılık düşer; ama öte yandan, bütün işlerin, kişileri aşa aşa sürüp gittiği de bir gerçektir. Mahalle gene süpnilür, depo kapanmaz, satış müdürlüğü kapatılmaz. Yeri dolduruimayan insan yok mudur demek istiyorum? Hayır, vardır elbet; bilimleri yeni buluşlarla ilerletenler, güzel sanat türlerini yapıtları ile zenginleştirenler, toplumlara tarihsel değişimlerini gerçekleştirmekteöncülük edenler, kişilikleri ve başarılan ile bu gerçeği tanıtlamışlardır. Fakat onların verdiği örnekler, bizi kolayından övünmeye kalkıştıracak denli aldatıcı olamaz. Biz, bize verilmiş işleri temiz ve doğru olarak yapmakla yukümlüyüzdür ve elbet bunun değerlendirilmesini, hatta ödüllendirilmesini isteyebilir, bekleyebiliriz; bu bakımdan küçük iş büyu iş ayrımı yanlıştır. Büyük işîerin temiz ve doğru yürumesi, elbet küçük işlerin temiz ve doğru yapılmasına bağlıdır. Ancak unutulmamaJı ki yaşam sürüp gitmekte, böylece bütün işleri yeni yetişenler yüklenmektedir. Yerimizin doldurulamayacağı inancı bunca yaygınlaşırsa, toplumun daha üst basamaklanndaki işlerde yeni düşünlerin, yeni onerilerin uygulanmasma olanak bulunamaz. Böylece seçeneksiz bir yaşamın zorunlu baskısına yol açılmış olur. Başa geçen hükümetlerin genel politikada olsun, ekonomi politikasmda olsun, kendilerini seçeneksiz saymalan bunun en dğretici örneklerinden biridir. Burada seçeneksizlik, umut kıncı bir nitelik kazanır. Unutmayalım ki, bir Friedman ekonomisini uygulama sorunu, bir Kurtuluş Savaşı olayı ile benzeştirilemez. Kurtuluş Savaşlarında yaşam yolu seçeneksizdir. Ama ekonomik gelişim, ya da ekonomik bunalımları gidermek için alınan önlemlerin seçeneksiz sayılrnası, artık küçuk işlerde olduğu gibi gülümsemelere değil, zorbahklara yol açar. Orada "Benim yerim doldurulmaz" dedin mi, senden başka türlü düşünenleri "bain" yerine koyuyorsun demektir. Oysa senin yaptığın, burjuva ekonomilerinde sık sık başvurulan geçici onanmlardan birini uygulamaktır. Eğer tutarlı olmak istiyorsan, bu ekonominin başka seçeneklerine de olanak bırakacaksın. Sen "Yerim doldurulmaz" diyemezsin. Ne çok yeri doldurulmaz insanla dolu bu toplum!. NOT: Geçen haftaki yazımın hem başında, hem sonunda iki büyük yanlış vardı. Baştaki "Tasarruf", "fasavvuf" olacaktı. Sondan bir önceki tümce ise, "zararlıdır" diye bitecekti. Bakın şuişe, "yararlıdır" diyebitmiş. Özür dilerim. MELİH CEVDET ANDAY Orhan Kemal'in çok sevdiğim bir öykiisü vardır, bir mahalle çöpçüsünü anlatır o öyküde: Adam, değiştirileceğini, başka mahalleye verileceğini duymuştur, inanamaz, inanmak istemez bir türlü; ötekine berikine konuyu açar, mahaüenin onu ne kadar sevdigini anlatır, böyle bir atama çıkarsa herkesin karşı geleceğini söyler. Vazgeçilmez bir çöpçü gibi gormek istemektedir kendisini çünkü. Öykünün güldürücü yanı, işte "çöpçülük" ile "vazgeçilmezlik" arasındaki uyumsuz ilişkiden kaynaklanmaktadır. Işlerin en basitlerinden olan çöpçülükte kişilik gösterilemez ki! Onun yerine gelen çöpçü de aynı işi, aynı biçimde görecektir. Fakat olayuı insansal yanı, en basit işte bile bireyin yitmek istememesini gösterrnesindedir. Bu duyguyu "benzersiziik" nitemi ile daha iyi belirteceğimizi sanıyorum. Kovan için çalışan anlara benzemeyiz biz, her birimizin topladığı bal başkadır. Böyle düşünerek ayakta dururuz. Oldüğtlmüzde yerimizin doldurulamayacağına inanmışızdır çünkü. Doldurnlmaz Adam Y... kasabasında ambar memum imiş, görevinin adını söylerken yüzünün aldığı biçim gözume çarptı, hafifçe de gülümsüyordu, "Çekecegiz" dedi, "Yeriınize adam yetişmedikçe çekeceğiz. Yoruldum, aynlayım da kafamı dinleyeyim dijorura, olmuyor, bırakmıvorlar. E... yeter artık, biz yapacagunızı yaptık, ortaya dbzenli bir depo koyduk, bulun birini de yiiriitsün, degil mi ya! Olmaz diyorlar, sen gidersen çorbaya döner bu iş..." Bu sırada eşi, ellerini karrunda kavuşturmuş, şişman bir kadın, lafa girdi. Tatil giinlerinde bile çağınrlar, dedi ve sustu. Adam gülüyor, elinden geldiğince alçak gönilllü olmağa çalışıyordu. Hepimiz gdip geçieiyiz, dedi. Biz gidetim ki, gençlere yer açtlsın.. degil mi efendim.' Evet, ambar önemli, fakat ambar memunı nedcn yetişmez? Anlıyamıyorum bir türlü, yerimizi kime bırakacağız? Benim başka kaygım yok. Kime? Eşi, etekleri ile dizlerini örterek, Sen de aynl, ne halleri varsa görsünler, dedi. Adam, bu kez kaşlanm çattı. Ben, çok şükür. oradan aldıgım aylığa bakacak durumda degilim; ama ambann altı ustüne gelir, kimse isinden içinden çıkamaz sonra, dedi. Bir şirketin satış müdurü imiş, emekliye ayrıldıktan sonra, bir gün eski bürosunu ziyarete gitmiş, bakmış ki personel çay içerek laklak ediyor, masalann üstü toz içinde, yerierde kâğıt parçaları... "Ben size burayı böyle mi bıraktım!" diye bağırmış ve doğru genel müdüre gidip durumu anlatmış, büroyu eski durumuna getirmek için yeniden çalışmaya hazır olduğunu söylemiş. Gerçekte genel müdür de işlerin iyi yürümediğini anladığından onu işbaşına çağırmayı düşünüyormuş... Bu mutlu buluşmadan sonra başlamış eski işine, "Benim, çok şükür, geçimim yerindedir" diye anlattı bana, "Evim var, arabam var; ama buromu o durumda görünce, kendimi tutamadım. yorulmayı göze alarak Lşleri duzeltmeye ko PENCERE Devam, devam!.. Enver Paşa, yurtsever, yürekli bir askerdi; ama kafasının pek çalışmadığını tarihçiler diplomatik bir dille vurguluyorlar. Paşa Alman hayranıydı, Turancıydı; düş peşinde koşuyordu. 1915'in kara kışında Ûçüncü Ordu'yu Ruslara karşı taarruza geçirdi. Askerimiz düşmanla değil, amansız soğukla savaşıyordu. 112 bm kişilik 3'üncü ordudan 53 bin kişi donmuş, 30 bin kişi hastalanmış, 7 bin kişi esir düşmüştü. Enver Paşa savaşın sonucunu istanbul'a şu telgrafla bildirdi: " Düşman ordusu tamamiyie mağlup edilememişse de huduttan dışan ablmıştır. Yorulmuş olan ordumuz ileri harekete hazırlanmaktadır. Ben, Hafız Hakkı Paşa'ya kumandayı vererek İstanbul'a geiiyorum. Bunun mahrem tutulmasını rica eden'm." Hafız Hakkı Paşa, Enver'in sınıf arkadaşıydı; askeri deha olsa, bu durumda ne yapabilirdi? Enver Paşa'nın Birinci Dünya Savaşı'ndaki çılgınlığını, o dönemin yetenekli komutanları ve yürekli askeri ödeye ödeye bitirememiştir. Üç kıtada niçin ve nasıl savaşıldığını kimse bilemiyordu. OlaylarSevr'edekdayandı; MustafaKemal,ancak 1922de çarkı tersine döndürebildi. • Mazlum bir ülkenin ekonomik kalkınma savaşı da bir bakıma askeri savaşa benzer. Eğer elindeki sınırlı güçleri ve birikimleri bilimsel bir planlama ve sağlam bir stratejiyte nasıl kullanacağını saptayamaz da tüketirsen, toparianmak olanaksızlaşır. Sanayi devrimini gerçekleştirmek isteyen bir toplumun başlangıçta yapacağı temel işler vardır. Türkiye'nin altyapısını oluşturmadan; planlamayı göz ardı ederek; doğal kaynaklarını hiçe sayarak; tüketim ekonomisi hastalığına kendisini kaptırması, çılgınlığın ta kendisiydi. Sanayileşmemiş bir ülkede "serbest piyasa ve //beralizm" kavramlarına bağlanarak toplumu savurganlığa itelemek, emperyalizmın tuzağına düşmek, ekonomide bağımsızlığı yitirip yan sömürgeleşmek sonuçlarını doğurur. Bir kez yığmağı yanlış yaptın mı, toparlan toparianabilirsen... O parti gider, bu parti gelir, o lider gider, bu lider gelir; yine de iflah olamaz, ne olduğunu şaşırır, içerde ve dışarda düşman aramaya başlarsın. Sistem tersine çalıştığından, çıkmazdan kurtulamaz, açmazları çözemezsin. Sözde ekonomik tartışmalar, görüşmeler, lafazanlıklarla susuz kuyunun çıknğını çevirir durursun; işçiye kızarsın, memuru ezersin, köylüyü sıkıştırırsın, solculara, sosyalistlere, aydınlara diş bilersin; sertleştikçe sertleşirsın; ama yine de işin içinden çıkamazsın. * Bugün Türkiye'de enflasyonu, fıyatları, liradaki düşüşü, zamlan, yolsuziukları, gözetilen holdinglerin dalaverelerinı, devlet kesesinden zenginleşenleri izlemeye artık olanak kalmamıştır. Başlangıçta yapılan yanlış yığınağın faturası ödeniyor, ama Amerikan dolarının burgacına bağlanmış bu sistem/n Türkiye'ye ödetilmek istenen bedelini iki katıyla ödesek bile kurtuluş olanaksızdır. * Peki ne yapmalı? Sorulur mu efendim!.. IMF'nin dayattığı, ABD'nin istediği, (Arkosı 8. Sayfada) ARADA BİR VEDAT GUNYOL OKURLARDAN Göcek Lisesi gün geçtikçe solmakta, eski parlak ve basarıh yülannm özlemini çekmektedir. Bir iki senedir başarısızlık doruk noktasma ulasmiffır. önce üniversite smavlanna göz atalım. 24 öğrenciden sadece ikisi sınav kazanrmşlardtr. O sınavlar da iki yıüık okullar. Yüzdeye vunırsak %10'ubile bulmuyor. Yazık değil mi bu gençlere? Eylül ve haziran sınav sonuçları daha da yürekler acısı. 50 kişi bir dersten sınava giriyor, geçen öğrenci sayıst S kişi. Sonuçta Göcek Lisesi'nde başarısızlık geneldedir. Bazı veliler çocuklanm yakın iiselere gönderme hazırlığındadır. Bu durumun incelenip biz velilerin bir an önce huzura kavusması sağlanmalıdır. Her Göcek Lisesi küçülüyor Acep Ne Iştir ? Türkiye'nin, Türkiye'mizin, kanımız canımızta, varımız yoğumuzla bağlandığımız Türkiye'mizin yüreği, oldum bittim, hafk türkülerinde çarpmış durmuştur. Halk türküleri, Hitıtlerden, Friglerden, Selçuklulardan süzüle, anna, gelişe serpile, ınancı görüşü ayrı ama, amaçta bir, yanı yaşama, insanca yaşama isteğinde, ereğinde insan özlemlerini yansıtmıştır. Acısı çok, sevinci az, umudu kırılmış, ama yine de bir umuda bağlı, ışığa susamış, erinç peşinde, zavallı, harcanmış, hiçe sayılmış insanların serüvenini yansıtmaktadır türkülerimiz. Radyoda dinledim az önce bir doğu türküsünü: "Burası Muş'tur / Yolu yokuştur / Giden gelmiyor, I Acep ne iştir?" Evet, acep ne iştir, sorusu sürüp gitmiş, sürüp gitmekte. Osmanlı İmparatorluğu'nca horlanmış, ama savaş zorunluğu çıkınca, "Gel bakalım, al silahı eline, yürü ilk saflara", denmiş. Şehitlikler, ayrılıklar, acılar, yorgunluklar... Kâh bitik kâh mutlu: Nişanlı, evli, "gençliğim eyvah" çığlığında yitmiş, ondokuzunda, yirmisinde delikanlının acıklı serüveni yansımıştır o yürekler acısı türkülerde, türkülerimizde. Hep yokuş olmuştur Türkün yolu, Türk insanının yolu, Muşlardan başlayıp bütün yurdu kapsayan bolgelerle. Yirmi otuz yıl, cepheden cepheye savaşa döğüşe, yerini yurdunu, çoluğunu çocuğunu unuturcasına, kim düşman kim değil bilmeden, bilemeden bir ateşçemberiiçindesürünüp duran yüzbinlerce Anadolulu delikanlının acısı sızısıyla dolup taşar bu yanık türkülerde. Bir başka türkü şoyle der: "Eledim eledim höttük eledim Büyütüp besledim asker eyledim Gitti de gelmez ne çare." Evet, ne çare? Gitti de gelmez ne çare. Kurtuluş Savaşı, dünyada gelmiş geçmiş savaşlann en kutsalı olan savaşı, "acep ne iştir" sorusunun karşılığını bulmuştur, büyük tehlike karşısında bütünleşen bir ulus bünyesinde. Atatürk'ün, kısa bir süre esenliğe, onura kavuşturduğu Türk Ulusu, ne yazık ki "Acep ne iştir" sorunlarının sarmalına düşmüştür yeniden. Bağımsızlık bir Atatürk ilkesidir. Bunda kimsenin kuşkusu olmasın. Ama bağımsız bir Türkiye'yi bize çok görenler var bugün. Buna ne çare? Ekonomide bağımsızlıktır Atatürk ilkesi. Ama Türkiye bu konuda da bağımsız değil. Buna ne çare? ABD'nin, Avrupa'nın kapitalist ülkelerine bağlı bir enflasyon saımalmda, büyük çoğunluk geçim sıkıntısında, küçük bir azınlık vur patlasın çal oynasın cümbüşünde. Buna ne çare? Buna ne çare, buna ne çare? Hep böyle mi gidecek bu düzensizlik? Atatürk döneminde olduğu gibi, devlet gücünü ellerinde tutanlarla sanatçılar, düşünürfer, aydınlar elele başbaşa sarmaş dolaş, yurt esenliğinde anlaşmadıkça, olup bitenlere bakıp bakıp "Buna ne çare?" demekten başka yapılacak bir şey yoktur, olamaz da. Çare, çare diyoruz ya, nedir bu çare, akıldan mantıktan kaynaklanan, özgürlükle beslenen, sosyal adaletle gelişen bir düzen anlayışından başka? Bu careyi de kim bulabilir, kim kotarabilir, yurdun yüzünü ağartan, ağartacak olan aydınlarından, ama çıkarsız, namuslu aydınlarından, sanatçılanndan düşünürlerinden başka? Aydına, sanatçıya, düşünüre yüz çevirdik mi, Atatürk'e de yüz çevirmiş oluruz. Buysa, Atatürkçülüğe de, yurtseverliğe de, dolayısıyla insanlığa da aykırı düşer. geçen gün Göcek Lisesi küçülmekte, siyasetin cirit attığı bir eğitim yuvasına dönüştürülmek istenmektedir. Bir grup veli adına BEYTULLAH ATLI Göcek köyü/FETHÎYE Bizler' Kartal Maltepe Esenkent Mahallesi sakinleriyiz. 25 martta yapılan yerel seçimlerde mahallemiz muhtarlığına emekli polis Selahatün Bıyık seçildi. Ancak muhtanmızdan şikâyetçiyiz. Seçimden birkaç gün önce göstermelik semt pazarlan kuruldu. Cumartesi günleri kurulan bu pazarda belediye zabıtası görev yapmadığından fiyatlar, manavlardakinden daha pahahdır. Bizler yine minibüs Mahalle halkı muhtardan şikâyetçi parası verip, KartalMaltepe veya Gülsuyu pazarlanna gidiyoruz. Muhtanmız ayrtca kendi hemşerilerinden olmayanlara karşı sert bir tutum takınmaktadır. Acil bir işiniz olup da muhtarlığa gitseniz, ya kapı kilitlidir ya da içerde ilkokul öğrencisi oğlu bulunmaktadır. Durumu Kartal Kaymakamı ile Belediye Başkanı'na ilettik. Ancak durum yine aynı. tçişleri Bakanı sayın Ali Tannyar, Belediye Başkanı sayın Bedrettin Dalan ve tstanbul Valisi sayın Nevzat Ayaz'dan bölgemizin sorunlanyla ilgüenmelerini bekliyoruz. KARTALMALTEPE'DEN BİR OKUR İT&de ek sınav isteniyor I okuduğumuz az çok herkes tarafmdan biliniyor. Çoğumuz işçi, köylü, memur, esnaf çocuğuyuz. Ailelerimiz bize sınırlı bir yardım yapabiliyor. Kredi ve Yurtlar Kurumu 'nun verdiği kredi ise, bu koşullarda sembolik olmaktan öte gitmiyor. Bunun sonucu olarak çoğunlukla yan aç yan tok yaşıyoruz. Bannma sorunumuz daha büyük bir dert. Yurtlardaki yaşam koşulları başında birçok kez yer aldı. Ayrıca bu yıl öğrencilerin büyük çoğunluğunun yurtlara giremeyeceği şimdiden belli. Durum bu iken, öğrencilerin derslerde başanlı olmasını beklemek hayalcilik olmuyor mu? Her sınav dönemi binlerce öğrencinin okuldan atılması, ya da yıl kaybetmesi bu koşullarda çok doğaldır. MUSTAFA ÖZDEMİR tSTANBUL İTÜ'de oküyan bir gencim. Hangi koşullarda Dünyada yayımlanmış binlerce kitaba ^ ^ fc araştırmaya, fotoğrafa, beîgeye JMB1 fli sahip oîmanıza imkan yok! Şimdi, gerek de yok! Şimdi Dev Bir Ansiklopedi Yayımlanıyor: KAYBIMIZ İyi insan, iyi dost GÖRSEL BÜYÜK GENEL KÜLTÜR ANSÎKLOPEDÎSİ Binlerce kitabı, kitaplığı, araştumayı, belgeyi, fotoğıafı bir araya toplayan, konulanyla, kapsamıyla dev bir eser... Dev bir ansiklopedi. MEHMET ALİ kaybettik. Cenazesi 28.9.1984 (Cuma) Bebek Camii'nde kılınacak öğle namazından sonra Aşiyan Mezarhğı'nda toprağa verilecektir. EŞİ VE ÇOCUKLARI BU PAZARTESİ ÇIKIYOR. MUTLAKA AUN. büyük bir çalısmanın ürünü. Kendi alanında uzman 200'den fazla bilim adamının 2 yılı aşkın süreyle hazırladıklan eksiksiz bir kaynak. Kendi kültürümüze ait tüm bilgüeri de içeren ülkemizdeki ilk özgün ansüdopedi çağdaş insanın ansüdopedisL Bflgiyi, gerektigi zaman kolayca bulan, istediği için öğrenen insanın... Mutlaka sahip olun. Nasıl biı ansiklopedi? Görsel Büyük Genel Kültiir Ansiklopedisi Görsel Büyük Genel Kültiir Ansiklopedisi Bahariye, Moda, Etiler, Bakırköy (sahil tarafı), Ataköy, Ortaköy ve Beşiktaş semtlerinden birinde kaloriferli (tercihan kömiir kaloriferli) su sorunu olmayan veya fıîdroforlu 2 oda (3 oda da olabilir) 1 salonlu kiralık daire aranmaktadır. Mür: 528 66 29 526 60 72 KIRAUK DAffiE ARANIYOR Çok özenli bir baskıyla hazırlanıruş, bastan başa renkli bir ansiklopedi. Yepyeni, tenüz bir "nirkçesi var. Her hafta fasikiUhr halinde yaytmlanacak. Tamamı ekleriyle 9216 sayfa. Her fasikül 40 sayfa. 12 ciltlik dev bir eser. GAZI IJIVrVERSITESI REKTÖRLÜĞÜNDEN DUYURU 2984 sayılı kanundan yararlanarak üniversitemiz GAZİ EĞİTİM FAKÜLTESJ'NE kayıt yaptırmış olan öğrencilerden; a) 19791980 oğretim yılı başından (1 Ekim 1979 tarihınden sonra) itibaren ilişiği kesilmiş olanlar 19841985 oğretim yılı başında. b) 19761977 öğretim yılı başında (1 Ekim 1976'dan sonra) 19781979 öğretim yılı sonuna (30 Eylül 1979'a kadar) kadar ilişiği kesilmiş olanlar 19851986 öğretım yılında öğrenime başlayacaklardır. Gazı Eğitim Fakültesi'nde 19841985 öğretim yılı 1 Ekim 1984 tarihinde başlayacaktır. llgililere duyurulur. Akhıuza gelebilecek her konuyu. Tarihtengokbilime, matematiktentiyatroya, tophunbilimdenbügisayara, müziğe, jeolojiye, dinbihme, botaniğe varan çok geniş kapsanu var. Yuzbinden fazla madde, onbinlerce fotoğıaf, harita ve çizelgeyle genel kültiir alanında, aradığuuz herşeye cevap verecek zenginlikte. Hangi konulan içeriyor? Aradığınu nasü bulacağım? çağdaş bHincin ürünlen Çok basit Ansiklopedi, aradığınız bilgüeri kolayca bulabümeniz için alfabetik düzende hazırlandı. İstediğiniz bilginin adını saptaym, bilgi henten eliıüzin altında.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle