13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
umhuriyel Sahıbı < tımhuriscl Matbaacılık \e Cıj/ekalık Turk \nonını Şırkeli .ıdıııa Nadir Nadi, # Genel Ya\ın Muduru: Havan C'emal. Muessese MuUurıı £mine l >akli|>il. Vvı l>lerı Muduru. Oka> donensin. 0 Habcr Mcrken Muduru Yalçın Ba>er. Sa>t'a Du/eni Yonetmt.'nr Ali \ıar. TAKVIM 28 Eylul 1984 Imsak: 5.25 üuneş: 6.50 ler. ANKARA. Yalvın Doğaıi. I/MIK. Hikmel (,e(inka>a, AD\\ \ Mercan. # Servıs Şeflerı Isianhul Haberlcrı Krha O/, Dı> Haborler. Krgun Balcı, Fkoııomı: (Kman l laga.v Kullur: A>dın Kmeç. Maua/ın \akın Pek^en, Spor Danı^manı \bdulkadir \ucelman. Du/elıme: Kefik I)urba>. Ara^iırına ^ahin \Ipa>, IşSendıka Şukran Kelenci. Ikındı: 16.20 Hnrulitr • \nkara: /ı>a Ciokalp Buharı Inkılap Sokak No: 19 4 Td 331141 4"\ • İ/mir: Hahı Zi>a BuKarı No. 6 5 3 , Tel:254'09l .'1230 • Adana: (.akmak Cad. No 134 Kaı 3. Tel: I455O19MI • Busun \e Yavun: Cumhuri>el Matbaacılık \e Ga/eıecilık T A Ş Turk fVaeı ( ad. 3941, Cağalüğlu, 1si. PK 246Ist Tel: 526 10 00 (9 hat) Telex:22246 Oğle: 13.00 Denktaş: Şardı yarcbm, BM girişimini sakatlar CENGİZ ÇANDAR KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, ABD Kongresi'nin Türkiye'ye askeri ve ekonomik yardımı Kıbrıs'ta taviz şartına bağlamasının, BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar'm Kıbns sorununa çözum çabalannı sakatlayacağını söyledi. Denktaş, Cumhuriyet'e verdiği özel demeçte, Kongre'nin tutumunun Rumlan uzlaşmazlığa ittiğini, bu nedenle Perez de Cuellar'ın girişiminden sonuç almanın güçleşeceğini bildirdi. Denktaş, New Yorkt'ta BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar'ın kendisi ve Kıbrıs Rum Yonetimi Başkanı Spiros Kipriyanu arasında uyguladığı "odalar diplomasisi"nın ilk turundan sonra Lefkoşe'ye dönüşünde uğradığı lstanbul'da Cumhuriyel'e özel bir demeç verdi. Bilindiği gibi, Rauf Denktaş 15 ekimde yine New York'a dönecek. Cumhuriyet'in KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş'a sorulan ve yanıtlar şöyle: ABD Kongresinde Türkiye'ye yardım konusu Senato Genei Kuruiu'na geldi. Ancak, yardımı Tiırk Silahlı Kuvvetleri'nin Ada'dan çekilnıesi ve Maraş'ın Kıbnslı Rumların yerleşimine açılmak üzere devri şartına bağlayan önergeler var. ABD'nin Türkiye'ye askeri ve ekonomik yardımı Kıbrıs'ta taviz koşuluna bağlaması BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar'ın son girişimi NEW YORK DÖNÜŞÜ CIJMHURİYET'E DEMECİ &ABD Kongresi'nin tumumu Rumlan uzlaşmazhğa itiyor", "Rumlar federasyonu kabul eder görünmekle birlikte, bu kavramın içeriğiyle ilgisiz düşüncelere sahipler. BM Genel Sekreteri ve Türk tarafının iyi niyetine rağmen çözüm çabaları güçlüklerle karşılaşıyor } ni etkiler mi? Genel Sekreter'in soruna çözüm bulma çabalannı sakatlar mı? DENKTAŞ Sakatlar. Çünku Rumlara uzlaşmamayı telkin eder. Rumlar, Kongre böyle kararlar çıkarsın diye uzlaşmaz. Kongre'nin bu yaklaşımı 1974'ten beri Kıbrıs meselesinde bir fasit daire oluşturmuştur. Fakat, ABD Kongresi'nin Türkiye'ye yaptığı ve yapacağı muamele Türkiye'yi ilgilendirir. Baskıların Kıbrıs meselesini halletrnediği zannedersem bilinmektedir. Kıbns meselesi, Rumların 1963'te Türkleri yok ederek Kıbrıs'ı Yunan adası yapmak eğiliminden kaynaklanmıştır. Meselenin halledilmesi için gereken formül 1977 ve 1979 doruk anlaşmaları (DenktaşMakarios ve DenktaşKipriyanu) ile De Cuellar'ın Viyana göstergelerinde mevcuttur. Bunun dışına çıkılmamahdır. Kongre'nin davranışı, Rumlara bu çerçevenin dışına çıkma cesaretini vermiştir. ABD'nin Türkiye'ye 1985 yılı için öngördüğü askeri ve ekonomik yardımın kaderi ekim başına dek belli olacak. 15 ekimde siz ve Kipriyanu tekrar De Cuellar ile görüşmek üzere Ne\* Ybrk'a gideceksiniz. Yardım şarth çıkarsa, bunun 15 ekimde baştayacak Kıbrıs görüşmelerinin üzerinde doğrudan olumsuz bir etkisi olur mu? DENKTAŞ Bunun uzerinde fazla durmak istemiyorum. Neden? Perez de Cuellar'ın girisimi ile ilgili iyimser havayı bozmamak için mi? DENKTAŞ Hayır. Kongre kararını tüm yaklaşımlarımıza temel yapamayız. Kongre, Türkiye ile ABD arasındaki ittifakı bozmak isteven bir Yunan lobisinin etkisindedir. Türkiye'ye yardım konusu bu ekimde şu veya bu şekilde bir karara bağlansa, bu kez önümüzdeki ocak ayında, gelecek sene ne olacak diye yine ortaya atılacakur. ABD yönetiminin hiç rolü yok mu? Geçtiğimiz şubatta Lefkoşe'de sizle göruştiiğümuzde. Amerikan icra organı Kongre için'Damokles'in kılıcıgibi üzerimizde tuiuyor' demiştiniz.. Sözünü ettiğimiz tutum sadece Kongre ile mi ilgili, yoksa, yönetimin de payı var mı? DENKTAŞ Ortada seçim faktörü var. Baskı mekanizması Türkiye'nin ve sizin üzerinizde işletilmeje başlandığında hep Maraş gündeme getiriliyor. Maraş, nasılsa bugünkü dunımuyla kalmayacağına göre, bu tavizi vermeyi hiç düşünmediniz mi? DENKTAŞ Paket anlaşması var. Paket anlaşmasının dışına çıkılmaz. Daha önce bir minipaket vardı. Maraş'ın yanı sıra biz daha önce Lefkoşe Havaalanı'nın açılmasını ve uzeıimizdeki ekonomik ambargonun kaldınlmasını önerdik. Kabul etmediler. Şimdi de paket anlaşma var. Maraş, paket anlaşmanın dışında ayrı bir konu olarak ele alınamaz. PAPANDREU FAKTÖRÜ KKTC Cumhurbaşkanj, New York göruşmeleriyle ilgili olarak BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar'ın çabalannı övdü ve Kıbrıs Türk tarafının bu çabalara destek olduğunu ifade etti. Denktaş, Rum tarafının gizlilik ilkesini çiğneyerek Genel Sekreter'in girişimiyle ilgili bilgileri Rum basınına aktardığını, ancak bu konuda da kendisinin söylemediği sözleri söylemiş gibi yayınladıklarım belirtti. Türk basınında Rum kaynaklarına dayanarak kendi önerileri gibi yayınlanan önerilerin gerçekte BM Genel Sekreteri'nin önerileri olduğuna dikkati çekti. KKTC Cumhurbaşkanı, Kıbrıs sorununa çozüm bulma çabalarının Türk tarafınjn ve BM Genel Sekreteri De Cuellar'ın iyi niyetine rağmen Papandreu faktöru nedeniyle guçlüklerle karşılaştığına değindi. Yunanistan Başbakanı Andreas Papandreu'nun uzlaşma istemeyen tutumunun Rum tarafının tavrını etkilediğine işaret etti. Rumların federasyonu kabul eder görünmekle birlikte, federasyon kavramının içeriğiyle ilgisi olmayan düşüncelere sahip olduklannı, Türkleri Ada'nın eşit ortağı gibi görmekten kaçındıklarını, bunların şu anda çözüm çabaJannın önünde duran pürüzler olduğunu açıkladı. ERDAL İNÖNÜ anlatıyor BABAM VE BEN Fatıh Güllapoğlu Akşam: 18.59 Yatsı: 20.19 Beyecanlanmalardan sonra yalnızsa, ki bu çok ender olurdu, muhakkak birisini arayıp onu çağırır, biraz konuşurdu. Gerilimli olaylardan çıktıktan sonra sükunete gelmesinin yolu buydu. Yemekte olayı tekrar yaşamak, kendi sözlerini tekrar etmek onun yöntemiydi. Tabii bütün bunlara karşın gece uyumadığı da olurdu bazen. Bir diğer metodu da satranç oynamaktı. Teskin edici ilaç almazdı çunkü bu ilaçlar aksi tesir yapar, sinirini tahrik ederdi. berkes, bizi itham ettikleri dönemde, benimle birlikte ya da CHP içinde çalışmış insanlardır. Şimdi o dönemde yapılan işlere karsı hücum ediyorlar. Ben o dönemin bütününü savunuyonım ve bundan da çekinmiyorum. Bunlan inanarak yaptık. Bunlar da sizin ne kadar yanlış suçlamalarda bulunduğunuzu gösteriyor. Çünku bunlann hepsini birlikte yaptık." Cumhuriyet idaresi yönetimini devrimler olsun, devletçilik gibi çeşitli uygulamalarda sağlam durmuş olmak, halkın çıkarlarını daima korumuş olmak gibi konulan savunmaya devam edeceğini söylemekten zevk duyardı. Bu şekildeki tartışmalar oldukça sert devam eder ve iki taraf da oldukça sert kelimeler kullanırdı. Sonra Halk Partisi aleyhine karar çıkardı. Bunun ardından babam eve geldiğinde, oldukça heyecanlı olurdu. Geç vakit bir iki arkadaşı ile birlikte eve gelir ve yemekte bu hareretü tartışma devam ederdi. Ve Meclis'te kullandığı kelimeleri tekrar ederek, "Böyle dedim, nasd iyi yapmış mıyım?" diye sorardı. Yanındakilej de "Çok iyi oldu paşam" gibi sözlerle O'nu hem sükunete getirir hem de olanları beraber değerlendirmiş olurlardı. Ben psikolog değilim ama, insanın böyle bir gerilime girdiği zaman tekrar sükunete gebnesi için, bir zaman geçmesi gerekiyor. O zaman içinde de geçen olayı aynntılanyla tekrar canlandırmak yararh oluyor. En iyi dinlenme şeklini, babamda ben bunu görmüştüm. Eğer böyle heyecanlanmalardan sonra yalnızsa ki bu çok ender olurdu, muhakkak birisini arayıp onu çağırır biraz konuşurdu. Gerilimli olaylardan çıktıktan sonra sükunete gelmesinin yolu buydu. Yemekte olayı tekrar yaşamak kendi sözlerini tekrar etmek, O'nun yöntemiydi. Biz de bu olaylan O'nun tekrar etmesiyle yemekte duyardık. Metodu buydu. Tabii bütün bunlara karşın gece uyumadığı da olurdu bazen. Zaman zaman misafirleriyie satranç da oynardı. Bir diğer metodu da satranç oynamaktı. Teskin edici ilaç almazdı. Çünkü bu ilaçlar babama umumiyetle aksi tesir yapar, sinirini tahrik ederdi. Sonraki dönemlerde hastalık geçirdiği zamanlar ilaç ajmıştı, ama teskin olmak için ilaç aldığını hatırlamıyorum. Bu metodu uygular ve sonra da "Artık bu konu bitmiştir" diye kendini bu konu üzerinde düşünmemeye zorlardı. Bir tren yolculuğunda Doğu'da meydana gelen bir olayı arkadaşlanyla tekrar canlandırmıştı. Doğu'da mahiyetini bilmediğim bir olay neticesinde bazı vatandaşlar suçsuz yere hayatlannı kaybetmişlerdi. Mahalli makamlar bu işin önde gelen sorumlularıydı. Bu Özalp olayıydı. Bunun sonunda olayla ilgili ordu kumandam yargılandı ve bir ceza da gördü. Bu olayın memleketin bütünlüğü ile bir öiçüde ilgisi de vardı. Açıkça da tartışılamıyordu. Fakat bir şekilde bunu "Cumhurbaşkanı'nınzulmü"şeklinde göstermek isteyenler olmuş ve bu konuda da birisinin açıkça bir beyanı olmuştu. Bunu gazetede görünce, "Sinirlendim. Şimdi bunu ortaya çıkarmanın anlamı nedir? Ne yapmak gerekir diye düşündüm, uykum kaçtı. (Karşılarına çıkanm olanlan olduğum gibi anlatırım, hiç bir şey yapamazlar) diye karar verdim ve uyudum" diye bir şey söylediğini haurhyorum. Yani kısacası olayın aynntısına inmenin artık önemi olmadığım ancak kendisini müşkül duruma düşürmek için tavır alacak olanları görüp cesaretle olanları söylemeye karar verip rahatladığıru anlatmıştı. Onun bu tavn sinirlerinin sağlamuğının sonucuydu. Canını sıkan olaylarda biraz düşünür ve biraz sonra "Ben bunla uğraşmanın yolunu bulurum" diye karar verip artık onun üzerinde düşünmezdi. Bir doktorun bana söylediğine göre, bu tavn almak siyasette uzun zaman kalabilmenin başhca koşullanndan birisiymiş. Devamlı geçmişteki hatalan ve geçmişteki sıkıntılı olayları zihninizde sürdürerek bu hayata tahammül etmeye imkân yok. 1957'ye kadar olan dönemde babama en çok sıkıntıya düşüren bunalım hangisiydi? tNÖNÜ Demokrat Parti'nin, o zamanki Halk Partisi'ni zayıf düşürme hareketlerinin hepsi ayn birer bunalımdı. 1954 seçimi, kendisi için büyük bir sürpriz olmuştu. Belki en buyük bunalımı o denebilir. (Arkası 11. Sayfada) Reagan'm eski danışmam Jed Synder: "TürkABD iüşkilerinin 9 geleceği çok partak..? Ankara'da "Bir Amerikan Yahudisi" olarak konuştuğunu belirten Jed Synder, "Türkiye'nin Ermeni teröründen yakınmaya hakkı olmadığım, çünku kendisinin de bir terör örgütii olan FKÖ'yü tanıyıp desteklediğini" öne sürdü. Türkiye ile îsrail arasındaki ilişkilerin gelişürilmesini istedi. ANKARA, (Cumhuriyet Bürosut ABD Başkanı Reagan'ın eski danışmanlanndan Jed Synder tstanbuTda başladığı Türkiye'ye yönelik "telkin" ve "tavsiye'Merine önceki gece de Ankara'da, Amerikan Kutuphanesi'nde devam etti. Konu, Türkiye'nin NATOguney kanadındaki güncellikten etkilendiğinden olacak konuşmanın sınırlarıru Ermeniler ve Filistinliler ile Israillileri de içine alacak biçimde genişletti. Synder Amerikan Kongresi'ndeki Ermenilerle ilgili kararlar üzerindeki görüşlerini açıkladı, Türkiye'nin Ermeni teröründen fazla yakınmaya hakkı olmadığım söyledi. "Filistin Kurtuluş Örgutu'nü tanıyorsunuz. Oysa ki, FKÖ teröristlerce kunılan terörist bir örgüttür. Ona 1979'da Ankara'da temsil imkânı verdiniz" diyerek, "Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu" anlamına iki elini havaya açtı. Bir dinleyici bunun Uzerine bir soru yöneltti: "Siz burada Amerikalı olarak mı konuşuyorsunuz, İsrail adına mı konuşuyorsunuz?" Yanıt çok açıktı: " Ben Amerikan Yahudisi olarak konuşuyorum". Böylece " A B D ' l i bilim adamı" Mr. Synder'in söyledikleri daha da açıklık kazandı. Mr. Synder, Türkiye'nin akılcı olmayan lsrail politikasıru eleştiriyordu. Türklsrail ilişkileri niçin en alt duzey olan ikinci kâtip seviyesine indirilmişti? Büyükelçi niçin geri çekilmişti? Oysa ki, Türkiye, 1949 yılında dünyada İsrail devletini tanıyan ilk İslam ülkesi idi. Bu politika değişikliği Türkiye'nin çıkarına değildi. Üstelik büyük bir hata idi. Mr. Synder Kıbrıs'a geçti. Türkiye'nin 1974 yılındaki "Barış Harekâtı" üzerinde de "siyasal bilim" açısından değil, "dil bilim" bakımından durdu. "Barış Harekâtı" sözcüğünü "gülünç" bulduğunu doğru sözcuğun "işgal" olduğunu ifade eyledi. Bunun üzerine dinleyicilerden biri, dinlemekten vazgeçerek, şöyle konuştu: "Türkiye'nin anlaşmalara dayanarak ve yıllardır süren Rum zulmünü önlemek için yaptığı müdabaleye işgal dersek, Sovyetler'in Afganistan'a yaptıgına Hitler Almanya'sının Polonya'ya yaptıgına bir başka sözcük bulmak gerekecek. Bu sözcüğün ne olduğunu merak ediyorum. Aynca, Ada'da on yıldan beri bir kişinin kanı akmamıştır. Bu da "Barış Harkekâtı" sözcügünün fazla gülünç sayılmaması gerektigini göstermez mi?" Ancak, Mr. Synder, söylenenlere fazla kulak vermedi. Mikrofonun desteği ile Türkiye'nin Kıbrıs'taki eyleminin "işgal" olduğunu, yineleyip durdu. Dinleyici Türkler, konuşmacı ile fazla zıtlaşmadılar. Nihayet kendisi misafir idi. Bir sözcük için kalkıp, Amerikalar'dan gelmiş birine kabalık etmek doğru olmazdı. Uluslararası ıJişkiler uzmanı, Türkiye'nin en önemli üç ülkeden biri olduğunu, ABD yardımının en fazla îsrail, Mısır ve Türkiye'ye aktığını anlattı. Uzman, Batı gözönde Türk'ün "Barbar, dişleri arasında bıçak tutan birisi" olduğuna işaret ederek, bu imajı değiştirmeden Batı'nın Türkiye'ye olan tavrını değiştirmenin olanaksız olduğunu belirtti. Amerikan halkı gibi Kongre üyelerinin de Türkiye'yi tanımadığını anlatan uzman, Turk imajını değiştirmek için çaba harcanması yolundaki tavsiyelerini yineledi. Turk basınının Ermeni meselesini fazla abarttığını bildirdi. Time dergisi ile New York Times gazetesinin Ermeni konusuna bir satır bile yer vermediğini buradan da meselenin ABD kamuoyunun gündemine girmediğinin anlaşılmış olduğunu kaydetti. Mr. Synder sözlerine, Kaliforniya Valisi Dökmeciyan'ın Kaliforniya eski Valisi, Reagan'a hiçbir şekilde etki edemeyeceğini ve TürkAmerikan ilişkilerinin geleceğinin çok parlak olduğu müjdesini vererek son verdi. BUNALIMLI BİR AN MI? Muhalefette bulunduğu özeUikle 195060 arasındaki dönemde Ismet tnönü gerüimli Meclis toplantılanndan sonra heyecamm epey Mr süre üzerinden atamazmış. Eve gelip yemeğe oturduğunda o gün yaptığı konusmayı tekrarlayıp dururmuş. Aralıksız, gerüimli günler arasında en büyük bunalımı 1954 seçim sonuçlan nedeniyle yaşadığım oğlu Erdal tnönü naklediyor. Yukandaki fotoğrafa bakınca ve Erdal tnönü 'yü dinledikten sonra Pasa nın yine bir gerilimli Meclis toplantısından çıknğı akla geliveriyor. En büyük bunalımı 1954 yılında yaşadı yi düşünüyordum. Bu nedenle döndükten sonra ODTÜ'ye girdim, yoksa müstafi saymasalardı, Fen Fakültesi'ne geri dönecektim. DP dönemindeki önemli çalkantılann büyük bölümıi 1957 sonrasında olmakla beraber bundan önce de ilginç gelişmeler meydana gelmişti. Siz 1957'den önce Türkiye'deyken babanızın ana muhalefet partisi lideri olarak aldığı tavırlar ve o anlardaki ruhsal durumu açısından bir iki ornek verebilir misiniz? İNÖNÜ Genellikle babam bunu devamlı bir mücadele diye gördüğü için şaşkınlık göster Sfmeclisteki tartışmalardan sonra babam eve geldiğinde oldukça heyecanlı olurdu. Geç vakit bir iki arkadaşı ile birlikte eve gelir ve yemekte bu hararetli tartışma devam ederdi. Ve Mecliste kullandığı kelimeleri tekrar ederek, "Böyle dedim, nasıl iyi yapmış mıyım?" diye sorardı. Yanındakiler de, "Çok iyi oldu paşam" gibi sözlerle onu sükunete getirirlerdi. Amerika'ya gittiğiniz zaman evli miydiniz? Evlüiğiniz görücü usulü ile mi, yoksa tanışarak mı oldu? İNÖNÜ Hayır görucu usulü ile evlenmedim. Amerika'ya gitmeden önce Sevinç Sohtorik'le evlendim. Bu mutlu bir evliliğin başlangıcı oldu. Babam Başbakanken rahatsızhk geçirdiğinde, tstanbul'da bir yerde dinlenmesi düşünülmüş ve bunun için Heybeliada'da bir ev almış. O zamandan beri vakit buldukça Heybeliada'ya giderdi. 1957 yazında da biriki ayımızj Heybeliada'da geçirmiştik. Bir ev sonraki komsumuz, İstanbul'lu tanınmış işadamı, armatör ve Halk Partisi'nin de İstanbul il başkanlığını yapan Ali Sohtorik'di. Aile dostu olarak zaten kendisini tanıyordum.Ali Sohtorik'in CHP'ye girişi de CHP'nin iktidarı kaybetmesinden sonra olmuştu. O zaman işadamlannın politikayla ilgilenmesi çok nadir bir şeydir. Ali Sohtorik'in politikaya gjrmesi bir ölçüde babama olan sevgisinden, bir ölçude de CHP'nin iktidardan düşmesinden sonra Demokrat Parti'nin babama yönelttiği haksız suçlamalann etkisiyle oldu sanınm. Ve babam o zaman mağdur dunıma düşmüştü. Zannediyorum buna tepki olarak Ali Sohtorik daha aktif olan bu görevi aldı ve uzun bir süre de il başkanhğı görevini yürüttü. Sevinç'le de o yaz tanıştık. Kısa sure içinde de nişanlandık ve evlendik. Bunlar bir yaz içinde oldu. Ben o zaman 31 yaşındaydım. Bu dönemde benim için ilginç bir başka şey de ABD'ye giderken çektiğim zorluktu. ABD'deki programa katılanlann hemen hepsi gitti, sıra bana gelince üniversite bana izin vermedi. O sırada Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi'nde doçenttim. Fakülte içinde bırakmamam gereken görevlerim olduğu gerekçesiyle Fakülte Yönetim Kurulu gerekli izni vermedi. Fakat ben hayatımı ona göre ayarlamıştım. Dola>ısıyla bu durum da fakülteden aynlmama neden oldu. Ben gene istifa etmeden ayrıldım, ama fakülte beni müstafi saydı. O zaman CHP muhalefette idi ve o dönemde yurt dışına gitmek her zaman bir mükafat gibi görulmuştür. Oysa yurt dışına gitmenin önemli bir görev yüklediği pek akia gelmezdi. Müstafi sayılmama karşın ben yaptığım işin doğru olduğuna inanıyordum ve gerçekten de oradaki programı tamamla%inca dönmemezdi. Örneğin Meclis'te bir hararetli konuşma olurdu, rahmetli Menderesdiyeüm. Halk Partisi'nin mallarının ahnması gibi bir konuyu gündeme getirmişse, Meclis'te babam kendi partisini savunmak için kürsüye çıkar, ardından rahmetli Menderes çıkar, "Ne derseniz deyin biz soylediklerimizi yapacağız" der ve genellikle böyle konuşmalarda sözü 1946 seçimlerine taşır. "Siz 46'da şöyle yaptınız, böyle yaptınız" şeklinde konuşturdu. Babam da bunlara cevap verirdi ve "Bizim hiçbir suçumuz yok, biz dünisl davrandık" der ve en çok kullandığı cümleyi de şöyle söylerdi: "Bugün bizim karşımızda olan Halefoğlu ile görüştü Hamam böceklerini yok etmede yeni yöntem NEW HAVEN, (a.a.) ABD Yale Üniversitesi Bilim adamları, hamamböceklerini, cinsel isteklerini uyandırarak yok eden bir yöntem geliştirdiler. Dişi bir hamamböceğinin salgıladığı kokuyu laboratuvarda oluşturan bilim adamiarı, bu koku ile erkek bocekleri, önceden kurulan bir tuzağa cekmeyi başardılar. Üniversite yetkilileri, bu buluşun patenüni, adı henüz açıklanmayan bir ilaç şirketine satmak için görüşmeler yapıyorlar. Ancak bilim adamlan, söz konusu ürünün piyasaya geniş çaplı dağıtımının ancak bir kaç yıl içinde mumkün olacağını da vurguluyorlar. Shultz: ABD yönetimî iyî ilişki için çaba gösterecek değerlendirilmesi gerektiği gerçeğini anımsattığı öğrenildi. Görüşmede aynca Halefoğlu'nun ABD Kongresi'nde Türkiye'ye askeri yardımın kesintiye uğramasıyla jlgili gelişmelere değinmediği, ancak Shultz'un bu konuda görüşünü açıklayarak, "ABD yönetirai, Türkiye'ye askeri yardımın en yüksek düzeyde çıkması için elinden gelen çabayı barcamaktadır" dediği öğrenildi. Bu arada Halefoğlu, ikili temaslarını surdürüyor. Bakan, Avustralya Dışişleri Bakanı Bill Hayden, Zambiya Dışişleri Bakanı Prof. Goma ile Nepal ve Moğolistan dışişleri bakanlarıyla ayrı ayrı görüşmeler yaptı. TANJU AKERSON NEW YORK ABD Dışışleri Bakanı Staultz, "Amerikan yönetiminin Türkiye ile ilişkilere gölge düşiirecek herhangi bir gelişmeyi önlemek için azami çabayı göstermeye devam edeceğini" söyledi. BM Genel Kurulu çalışmaları nedeniyle Ne>. York'ta bulunan Dışişleri Bakanı Vahit Halefoğlu, dün ABD Dışişleri Bakanı Shultz ile 35 dakika süren bir gorüşme yaptı. Halefoğlu görüşmede, ABD Kongresi'ndeki 24 nisanın sözde Ermeni soykınmı günu olarak her yıl Amerika'da anılması yolundaki gir 'mlere değinerek, "Bu tur gelişmeler Türk kamuoyunda Amerika'nın güvenilir bir müttefik olduğu yolunda kuşkulara yol açmaktadır" dedi. ABD Dışişleri Bikanı Shultz ise, Halefoğlu'nun bu sözlerine karşılık, Reagan yönetiminin Türkiye ile Amerıka arasında dostluk ve ittifak ilişkilenne gölge düşurecek herhangi ,:>ır gelişmeyi önlemek için azami çabayı göstermeye devam edeceğini bildirdi. Bu arada Shultz'un aynı konuyla ilgili olarak Halefoğlu'na Amerikan siyasal sisteminde Kongre'nin ayrı bir yeri olduğunu, yönetimin Kongre'yi kontrol güci'üiuii bu sist ,TÎ verçe*.csir.de Bir ¥104 püot kurtuldu BANDIRMA, (Cumburiyet) Bandırma'da askeri bir jet uçağı denize düştu. Pilotu ise paraşutle atlayarak kurtuldu. Önceki gün 16.00'da Bandırma 6. Ana Jet Üssü'nden eğitim uçuşuna çıkan pilot Üsteğmen Melih Tarcan'ın yönetimindeki F204 jet uçağı bilinmeyen bir nedenle Fener Adası açıklannda denize düştü. Pilot ise parasütünu kullanarak denize indi. Pilot daha sonra hava üssunden gönderilen bir helikopterle denizden alınarak hava üssüne getirildi. L'SUTULMAZ GÖRÜS'TÜLERİNDEN İsmet tnönü nün kend'ısine özgü bir selamı vardı. Meclis oturumlanna girip çıkarken, CHP kurjltaylannm kapısında, Basbakanlığın önünde, Parti Genel Merkezi'ne gidip gelirken ve seçim kampanyalannda çevresini kuşatan .'atandaslara ve basın mensuplanna elini büküp, kolunu havaya kaldırarak selam verirdL Bu selam tant onun unutulmaz görüntülerindindi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle