14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/4 M J L 1 U K KAŞAJY1 TELEVIZYON 19.29 Açılış ve Program 19.30 Gençlik Gençlik Sovyet wnetmenler Bati*da çok başarılı Programda, Kızılay Genel Müdürlügü'niin eençlsriçin açtığı katnpları tanıtmak amacıyla, Mudanya ve Muratdağı Gençlik KamplaKültiir Servisi "Sovyet Sinndakijaaliyetler ekrana geliyor. Aynca, gençlik kamplannm amacı, işlevleri, başvurma koşulları ve kamplardaki gençlere yönelik hiz neması Batı'da yeniden doğuyor." Sinema çevrelerinde son metler konusundaki açıklamalara yer veriliyor. günlerin moda cümiesi bu. Özellikle son Venedik Film Şenliğj'19.55 Meraklı Komşular nde Sovyet yönetmenlerin Batı'Dizinin bugün yaymlanacak olan bölümünde, D. EE Fen Bilgisi der da çevirdikleri filmlerin gordüsinin tavşanlar bölümunden kırık not alır. Stella bunu Kassiy'e an ğü ilgi ve kazandığı başarı, bu latırken Flora ve Vanda duyarlar veyanlış anlarlar. Stella'yı hami yargıyı bir kere daha gundeme getirdi. le sanıp koca bulmaya kalkarlar bunu duyan Stella çok kızar ve okul Gerçekten de, once "Andrei aile birliğine bir ders vermeye karar verirler. Roublev"in ünlü yönetmeni Tarkovski İıalya'da çevirdiği, 20.30 Haberler ülkemizde de "Sinema Gıinleri 21.00 Hava Durumu 84"de gosterilen "Nostalgia" ile ilk buyuk ilgiyi uyandırmıştı. 21.10 Uykudan Önce Ardından, Andrei Konçalovski ABD'de "Maria'nın Sevgilileri" 21.20 Haber Program (12 Eylül) ni yaptı. Onu Gurcu Otar Yosseliani'nin Fransa'da çevirdiği 21.55 İnsanlık İçin Dizinin "Kâbus" adlı bölümü yayınlanıyor. Cassie admda birpsi "Ayın Gözdeleri" izledi. Bu koloji oğrencisi cadde ortasmda yaralı bır halde bulunup hastane nimlerin ilki 1983 Cannes Film Şenliği'nde gösterildi. Son ikisi ye getirilmiştir. öldurulmek istendiğini ileri sürmektedir. Ganzo, Venedik'te başan kazandı. Cassie 'nin üniversitedeki hocasıyla görüşüp durumu aydınlatmaya çalışır. Bu arada hastanede bazı garip olaylar cereyan etmektedir. Doğu cephesinde yenılık yok ... BezitizmLİn s a h i b i t w y u n ı t Bir yayın, sahibinin kişisel duygularım vansıtıyorsa, kimse karışamaz. Ister psikiatriste gidip itiraf seanslarına katılır, ister düşüncelerini yazıya döker. Ama eleşüri yapmaya yeltenir, saldırganlığa kalkışırsa ona bir yanıt vermek gerekir. ORHAN URAL Bay Necdet Evliyagil'i tanıyacaksınız. Hani cumartesi akşamları televizyonda Manakyan Tiyatrosu'nun ilkel aktorleri gibi şiirler okuyan, gülünç yorumlar yapan, manzumecik yazdığını sanan birisinden soz etmek zorunda kaldığım için gerçekten üzgünüm. Ajans Türk diye (tarafsız, siyasi, iktisadi, sanat dergisi) çıkanyormuş. îstanbul'un çeşitli yörelerindeki kitapçılara, gazete satılan kulübelere, Kadıkoy Jskelesi'ndeki dağıttcılara sordum. Böyle bir dergiden haberleri yok<nuş Bir adam matbaa sahibi olursa, dergi de çıkanr, kitap da basar, incilerini de yayınlayabilir. Ne var ki bu yayın, kendi kişisel duygularını yansıtıyorsa kimse kanşmaz. İster psikiyatriste gidip itiraf seanslarına katılır, isterse bu tür düşüncelerini yazıya döker, başkalanru ilgilendirmez bu! Ama bir kitap eleştirisi yapmaya yeltenir, saldırganlığa kalkışırsa tiksintiyle de olsa bir yanıt vermek gerekir. Bay Evliyagil, "Şiir'de Lirizm ve Rezilizm" adlı bir eser hazırlarmş. Aşağıdaki ilginç (!) yazı da hem o kitapta hem de adı geçen, kendi bilinmeyen derginin ağustos 1984 sayısında yayınJanmış! Işte bu yazıdan kimı alıntıları sergilemek zorundayız. Şöyle başlıyor: "Atatürk'ün eski Cumburbaşkanı Sayın Celâl Bayar'a kurdurduğu İş Bankası, bilinen, amaçlı gorüşlere araç vapılamaz; yapılmamalıdır da... Açıkcası bir zamanlar Türk Dil Kurumu'nun vonlendirildiği ve vozlaştınldıgı biçimde ideolojik duşüncelerin ruzgârı, bu milli kuruluşumuzda estirilemez." yayını olsa idi, konunun iizerine gitmeyi gereksiz sayacaktık." Ne güzel sözler soylemiş Evliyagil, "İş Bankası, bilinen, amaçlı görüşlere araç yapılamaz." Ağzınızdaki baklayı çıkarın. Türkiye, şimdiye değin "ya söylersem" diyen, çok soytanlar görmuştür. Siz onlardan değilsiniz sanırım. Sonra, "Türk Dil Kurumu"na laf atma cüretini göstermek için onun kapanışını mı beklediniz? Şimdi Don Kişot gibi saldırarak kendinize bir doyum mu sağladığınızı saruyorsunuz? Yazı şöyle bir paragrafla sürüyor: "Bay Lral'a göre Cumhuriyet dönemi şairlerinden bir bölümü şunlardır: Nâzım Hikmet, Necip Fazıl. Rıfat Dgaz, Fazıi Husnu, İlhan Berk, Cahit Külebi, Cevhun Atuf, Salâh Birsel, Necati Cumalı, Ümit Yasar, Hasan Hüseyin, Metin Eloglu, Turgut Uyar. Ahmed Arif, Tabsin Saraç, Cemal Siıreya, Hilmi Yavuz, Ataol Bebramoğlu ve Edip Cansever." Niye bir bölümü de tümü açıklanmıyor? Kitap eleştirisi dikkati gerektırir. "Cumhuriyet Dönemi Türk Şiiri" kitabında adını unutur göründüğünüz, ya da benimsediğiniz şu ozanlar da vardı: Yahja KemaJ, Ahmet Haşim, Âşık Veysel, Faruk Nafiz, Abmet Kutsi, Ahmet Hamdi Tanpınar, Behçet Kemal Çaglar, Mustafa Seyit Sutüven, Ahmet Muhip Dıranas, Ziya Osman Saba, Cahit Sıtkı Tarancı, Bedri Rahmi Eyüboglu, Orhan Veli Kanık, Oktay Rifat, Melih Cevdet Anday, Behçet Necatigil. İlhan Gecer, Sabahattin Kudret Aksal, Ozdemir Asaf, Aıtila İlhan... 22.40 Miizik Demeti Programda, sanatçılar şu parçalan seslendirecekler: Jo Boxers: Just Got Lucky, Anne Murray: A Little Good Nevvs, Bıg Country: In A Big Country, Irene Cora: Why me, De Barge: Time Will Recall, Survivor: Jackie Don V Go. ABD'de film yapan ilk Sovyet yönetmen Konçalovski, ABD'de film ceviren ilk Sovyet sinema yönetmeni. (Daha önce, 1930'ların başında Eisenstein benzer bir girişimde bulunmuş, ama sonuç 23.20 Haberler alamamıştı.) Bir Fransızla evli olan Konçalovski ise, Paris'le 23.30 Kapanış Moskova arasında rahatça gidip gelebilen bir sinemacı. En büyük isteği de, günün birinde anayurdunda Rachraaninov'un yaşamıTürkçe sözlu hafıf muzık. 11.45 nı sinemaya aktarabilmek. Batı'TRTI Türkuler. 12.00 Şarkılar. 12.20 Şan çevirdiği "Maria'nın 05.00 Açılış, program ve kısa haber soloları. 12.45 Türkuler. 13.00 Ha da ler 05.05 Ezgi Kervanı. 05.30 Solıst berler. 13.15 Saz eserleri. 13.30 Sevgilileri" içinse, sözünu esirlerden birer şarkı. 06.00 Köye haber Turküler. 13.45 Şarkılar. 14.00 Bir gemeden SSCB'de pek gösteriller. 06.10 Bölgesel yayın. 06.30 Gu albüm. 14.30 Yabancı dil ögreneliro. me şansı bulunmadığını belirtinaydın. 07.30 Haberler. 07.40 Gü15.30 Ankara Oda Orkestrası. 16.00 yor. Oysa filmın öykusü çok yanün içinden. 10.00 Arkası yann. Şarküar. 16.20 Arkası yann. 16.40 lın: Bir ABD askeri (John Sava10.20 Reklamlar. 11.00 Kısa haber Turküler 17.00 Acemâşiran faslı. ler. 11.05 Hafıf müzik. 11.20 Tür 17.30 12 Eylül Harekâlı Özel Prog ge) cepheden döner. Nişanlısı küler ve oyun havalan. 11.40 12 Ey ramı. 17.50 Hafıf muzik. 18.00 Er (Nastassia Kinski) bir an önce lül Harekâtı Özel Programı. 12.00 zurum Radyosu Turk Halk Müziği evlenmek istemektedir. Oysa şok Kısa haberler. 12.05 Reklamlar. Topluluğu. 18.30 2000 yılına doğru geçiren asker, nişanlısını çok 12.10 ögle uzeri. 12.55 Reklamlar ve bilim ve teknoloji. 18.50 Çocuklar sevdiği halde erkeklik görevini radyo programlan. 13.00 Haberler. şarkı söylüyor. 19.00 Haberler ve yerine getirecek durumda değil13.15 Hafıf muzik. 13.30 Bölgesel olaylann içinden. 20.00 Şarkılar. dir. Konçalovski, filmin ana teyayın ve reklamlar. 14.45 Hafıf mu20.15 Hafıf müzik. 2030 Yabancı dil masını unlu Sov)pet romancısı zik. 15.00 Kısa haberler. 15.05 öğ ögrenelim. 21.30 Şarkılar. 21.45 Platonov'dan aldığını gizlemiyor leden sonra. 16.00 Kısa haberler. Konser saati. 22.15 Bağlama takımı. 16.05 Tıirküler. 16.20 Şarlular. 16.40 22.30 Bır roman / Bir yazardan hi ve şöyle diyor: "Konunun meHafıf müzik. 17.00 Kısa haberler. kâyeler. 22.45 Hafif muzik. 23.00 lodrama kayan, Slavlara özgii 17.05 Köyumüz köylümuz. 17.25 Haberler. 23.15 Beraber ve solo şar yanını çok seviyonım. Filmin seBölgesel yayın ve reklamlar. 18.00 kılar. 23.40 Hafif muzik. 23.55 Çar naristi Gerard Brach'la birlikte, Çocuk bahçesi 18.15 Haftanın çoşamba konseri. 00.55 Program ve basit kişilerde zortu duygular yacuk şarkısı 18.20 Tahir Buselik faslı. kapanış. rattık." 18.50 Hafif müzik ve reklamlar. 19.00 Haberler ve olaylann içinden. Hiç tanınmadan TRT III 20.00 Yurttan sesler. 20.30 Güfte şairleri. 20.50 Hafıf müzik. 21.00 Kı 07.00 Açılış ve program. 07.02 Güyapımeı nasıl ikna sa haberler. 21.02 Radyo tiyatrosu. ne başlarken 08.00 Sabah konseri. edilir? 22.00 Türkuler. 22.20 Küçük konser. 09.00 Türkçe haberler. 09.03 Com22.40 Şarkılar. 23.00 Haberler. 23.15 modores topluluğu. 09.30 Barok müKonçalovski, Fransızlardan Gecenın içinden. 00.55 Günün ha zik. 10.00 Hafıf muzik dunyasından. hiç ilgi görmediğini, bunun üzeberlerınden özetler. 01.00 Program 11.00 Öğleye doğru. 12.00 Haberler. rine ABD'ye gitmeye karar verve kapanış. 01.05 05.00 Gece yayı 12.12 Diskoteğimızden. 13.00 Kondiğini şöyle anlatıyor: "Paris'e nı. ser saati. 14.30 Klasik Türk müziği ayak basar basmaz, dogru Gakorosu. 15.00 MUzikli dakikalar. TRT II 16.00 Gunun konseri. 17.00 Haber umont firmasına gittim. Ama onlar beni sevmiyorlardı, ben ler. 17.12 Sızler için. 18.00 Haftanın 07.00 Açılış ve program. 07.02 So topluluğu. 19.00 Haberler. 19.12 Bır onları sevmiyordum. Mantıklı listlerden seçmeler. 07.30 Haberler konser. 20.45 Hafıf müzik. 21.00 bir karar verdim ve Holl>wood'07.40 Turküler ve oyun havalan. Yeni tınıYeni müzik 21.45 Türk 08.00 Sabah için muzık. 09.00 Şar halk müziğjnden seçmeler. 22.00 Ha un yolunu tuttum." Oysa ABD'de Konçalovsld'yi kılar. 09.15 Türk el sanatları. 09.30 berler. 22.12 Gccenin getirdıkleri. Sabah konsen. 10.00 Şarkılar. 10.20 23.00 Çarşamba konseri. 24.00 Getanıyan yoktu. Cannes'da seçiTurküler. 10.40 Kadın ve çevresı. ci kurul özel ödülü alan bir filce için. 01.00 Program ve kapanış. 11.00 Kadınlar topluluğu. 11.30 mi vardı. İlk başyapıtını 1965'te çevirmişti. Bir filmi de yasaklanmıştı ülkesinde. Ama bütün bunlar Amerikalılar için bir şey ifade etmiyordu. "Meçhul biriydim. Şurası da bir gerçek ki, ABD'li yapımcılar sinemaya gilmezler. Gidecek zamanlan yoktur. Bense ülkeme başım önde donmek istemiyordum. Direttim..." 1983'te Konçalovski, Çehov'un "Marü"sını tiyatroda sahneleme onerisi alır. Oyunun başrolünde Nastassia Kinski oynayacaktır. Son anda oneri Kinski'den gelir: "Neden bir film yapmıyoruz?" Ünlü bir ressarrun torun çocuğu, bir başka ünlü ressamın torunu, bir tiyatro adamının oğlu olan (babasının Sovyetler Birliği milli marşının bestecisi olduğunu da belirtelim) Konçalovski, önceleri piyanist olmak üzere eğitilmiş. "L'nlii piyanist Vladimir Ashkenazv ile aynı sınıftaydık. Bir dahiydi Ashkenazy, beni piyanodan soguttu." 1961'de "Leylekler Geçerken" fılmini gören Konçalovski (24 yaşındaymış o sıra) bu fîlmden daha iyisini yapacağına SSCB'de 19211922'de para yerine SOLDAN SAGA karar vermiş. Birbiri ardından 1/ Nabizade N&zımın, yazımmız kullanılmak uzere kabul edilen emek da köy gerçeklennı konu alan ilk ya hesap binmi. 8/ Bır felsefı ya da top 20 senaryo (bu arada da "Andpıt olması bakımından önemlı uzun lumsal öğretiye sistemli biçimde bağ rei Roublev"inki) yazmış, sonöyküsu. 2/ Muhtemel... Tavır, dav lanan kimse. 9/ Eskiden çarşıya pa ra da kamera başına geçmiş. "Tann'ya inanınm," diyor. ranış.3/ Bambu kamışına ve bu ka zara getirilen şeylerden alınan tarlı mıştan yapılmış mobilyaya verilen vergısi. Tek ortak yanları ad. 4/ Su.... Antımonun simgesi... Giysi yapılan bir tür pamuklu kusenarist maş. 5/ Yazı... Şarkı, turku... Bir nota.6/ Birıne karşı güdülen kötüGürcü yönetmen Otar Yosseluk etme istegi... Sık gozlü ağ.7/ Düliani ise, ters, dazlak kafalı ve rust, iyi ahlaklı... lyi bir şeye erişme Tann'ya inanmayan biri. Kondurumu; mazharıyet. 8/ Numaranın çalovski'yle tek ortak yanı ise, kısa vazılışı... Amme. 9/ Etı beğesenaristi Gerard Brach. En bunilen bir deniz yumuşakçası. yuk yönetmenlerle (Polanski, YUKARIDAN AŞAGlYA Antonioni, Ferreri gibi) işbirli1/ Evrenin oluşumu, kokeni, doği yapan Brach'ın özelliği ise, ğuşu ve yaradıhşı ile ilgili kuram. 2/ geniş yer fobisi olduğundan kaBır renk... Nevşehir'in bir ilçesi. 3/ pı dışan çıkmayışı. Yosseliani, Yol... Mesafe. 4/ Osmanlılarda geSSCB dışında film çevirme nedece bekçisi... Tesır. 5/ Davula sol elnini şoyle dile getiriyor: "Anale vurulan incedegnek... Utanma. 6/ Bir tembih sözü.7/ Sert, katı... yurdumda üç film çevirdim, üçüniin de sinemalarda gösterilmesi binbir güçlükle ve yarım yamalak gerçekleşti. Gerekçe mi? AnJatlıgım oykıilerden kimse bir şey anlamıyordu ve o zaman da 'bu işin içinde bir iş var' Sa>ı: 1983/405 deyip çıkıveriyorlardı işin içinDavacı: BağKur Genel Mudurluğu, Ankara den." Dasalılar: Adem Bağlan, adresi meçhul, Muharrem Karagozoğlu, Mahmut Unal. TEK. Gn. Md. "Ayın Gözdeleri'nde YosseDa\a. Tazmınat liani yine kendine özgü anlatımıDaıao BağKur Genel Mudurlüğu tarafından da»a!ılar Adem Bağna bağlı kalıyor. Kırk kişi, yirlan, Muharrem Karagozoğlu, Mahmut Ünal. TEK Genel Mudurlumi konu, on öykü, binbir rast7 ğu aleyhlerıne açılan tazmınat (1 138 49 94 TL ) da\asında lantı filmde iç içe. "Beni ilgilenAdresi meçhul davalı Adem Bağlan'a 26 6 1984 gunu saat: 9 30"daki diren," diyor Yosseliani, "tnduruşma için davelı\e resmı ga/ele üeçıkarılmış olup gelmediğınden sanlann vazgısının kendilerine gı\ap kararı çıkarılmasına karar verıimekle, davalı Adem Bağlan'ın yabancı olan başkalannın yaşa26.9.1984 gunu saaı 9.30'da duruşmaya gelmedığı lakdırde da\anın mına nasıl yaasıdığı". Bu nedengıyapta gorulup karar verileceğı, gıvaplararı >erıne kaim olmak u/crc le de, son filminde bankacıları ılanen teblığ olunur soyan hırsızlar, polis kanlanyla Basın: 23946 RADYO VEKEDİK'TE BEĞENİLDİ Konçalovski'nin ABD 'de yaptığı ilk film, son v eneaık şentıgı nae oeğenildi. Filmin basrollerinde Nastassıa Kinski ile John Savage çok başanlı bir oyun veriyorlardı. yatan bankacılar, silah tüccarlannı aldatan polisler, teroristleri kandıran silah tuccarları, çöpcüieri zengin eden teroristler var.. Boyle bir öykü Yosseliani'ninki, ya da ancak böyle ozetlenebilir. dan Tiflis'te yetiştirilen kuçük Otar, bir yandatı müzik öğrenımi görürken bir yandan da 2. Diinya Savaşı'na değgin söylentileri dinlemiş (Bu arada da 2 milyon Gurcu'den 650 bıninin ölduğunü öğrenmiş). Günün birinde John Ford'un "Tütün Yolu"nu seyretmiş. Işte yönetmen olmaya karar vermesi o gune rastlıyor. Ama seçtiğı meslek de başına dert olmuş. Her filminin sonunda aynı soru karşılamış Yosseliani'yi: "Bu ne anlama geliyor?" Bürokrasiyi sinirlendirdikçe sinirlendirmiş. Filmleri ikiüç yıl bekledikten sonra on kopya olarak piyasaya çıkmış. (Oysa normal bir filmin dağıtımı için en az 500 kopya gerekli). "Ama," diyor Yosseliani, "Tiflis'e dönecek ve yine alışılmamış öyküler çevirecegim." Resmi g ö r ü ş temsilcileri ise Evet, Sovyet Sineması'nın büyük ilgi gören iki ünlü yönetme" ' " ' " görüşleri ve geleceğe yönelik tasarıları bunlar. Oysa, pek çok ulkede olduğu gibi Sovyetler Birliği'nde de resmi görusün temsilcileri aynı biçimde duşünmüyor. Mosfilm Stüdyolan Genel Müdurü Nikolai Sinov, 27 Temmuz 1984 tarihli "Pravda" gazetesine verdıği demeçte, Sovyet yönetmenlere öğutler yağdırarak şöyle diyor: "Gelecegin Sovyet filmleri, olumlu ögeleri on plana çıkarmalı. Örneğin, teknolojik devrimden esinlenen genç bir fabrika müdurü, yaratıcılıkla yüklü bir bilim adamı, gunıin sorunlannın bilincindeki bir kolhozcu, Sovyet politikasını silahsızlanma konferanslarında kabul ettirmeyi başaran bir diplomat, ele alınması gereken ornek kahramanlar arasında yer almalı. Aynca, SSCB ve Hindistan arasındaki iyi ilişkiler, SovyetPolonya dostlugu dile getirilmeli." Göruldüğü gibi, Doğu Cephesi'nde henüz yeni bir şey yok. Bu dünyada kesinlik yok "Yaprakların Diişiişii" (1966), "Bir Ötücü Kuş Vardı" (1970) ya da "Pastoral" (1976) filmlerini görenler için bu sonuncu yapıtın şasırtıcı yanı yok: Yosseliani'nin dunyasında hiçbir sey kesin değil. Saksılar damlardan düşuyor, insanlar bakışıyor, zaman saatlerin içinde geçip giderken kayıtsız saatçiler bağbozumlarını anlatıyor. Mühendisltk mesleğini seçen bir aJbayın oğlu Yosseliani. Babasını çok az görmuş. 1936'da tutuklanıp kampa gönderilen baba, oğlu 22 yasmdayken, 1956 yılında aklanarak çıkmış. Bu arada, annesi ve teyzeyı tarafın Oon Kişot gibi saldırarak "Orhan Ural'ın 'Cumhuri Bir kitap da alınmayanlardan düzenlenebilir "Cumhuriyet Dönemi Türk Şiiri" kitabına alınmayan kimi ozan adlannı sıralıyorsunuz. Bir öneridir. Siz de onlardan oluşan bir kitap duzenleyebilirsiniz. Alınmayanlardan Mehmet Akif, Cenap Şehabettin şairdir. Ötekilerin bujıık çoğunluğu bir zamanlar şair sanılıyordu. (Hâlâ o düzeyde kalmışsamz, gelişemeyen kültürunuze yakırun?) Mehmet Âkif'i niye mi almadım? Cumhuriyete ve Atatürk'e ters düşen bir şair olması ve birkaç şiiri dışında sadece manzumeler yazması nedeniyle!.. Cenap Şehabettin'i de dilinin yıpranmışlığı ve Türk İstiklâl Savaşı'na inanmayan bir yazar olduğunu kesinlikle bildiğimden ötürü! (Öğrenme yaşım geçirseniz de, daha çok öğrenecekleriniz var!) Bay Evliyagil sürdürüyor o güzelim yazısını: "Düşünün bir defa Mehmet Âkif, Cumhuriyet döneminin şairi değil de, buna karşı Cemal Siireya bu dönemin lemsUcisi!.. Bay Ural, Cenap Şehabettin'i şair saymıyor da, tş Bankası'na Neceti Cumalı ilr Edip Cansever'i yutturabiliyor!.." Yazısının alt satırlannda Cemal Siireya için: "Bay Siireya, Koca Sinan'ı şöyle şiirleştiriyor" diyor: Bütün mimarlar yüksek, muhendisler de Bir sen kaldın alçak mimar ey Sinan Usta!.." Cemal Sıireya'nın bu dizelerindeki inceliği sezemeyene sadece acınır. Neler yapmışım? Jş Bankası'na Necati Cumalı ve Edip Cansever'i yutturmuşum. İş Bankası veznelerinde sahte çek bozulmadığı gibi, Kültür Yayınlan arasında da ozan taslaklanna yer verilmemiş, sanata kendini adayanlar hep değerlendirilmiştir. Necati Cumalı ve Edip Cansever yapıtlarıyla ortada. Kalemi eline al ve eleştir. Bay Evliyagil, yazısının sonunda Doğan Hızlan'ı da Erol Simavi'ye şikâyet etmekte: "tş Bankası'mn bu sakat ya>ını hakkında Doğan Hızlan. Humyet'te Bay Ural'ı ve Antolojisi'ni öven uzunca bir yazı döşenmiş! (31 Temmuz 1984). İş Bankası gibi Hürriyet debu ovunlara araç yapılmamalıydı. Antoloji'deki bu malum şiirleri (!) Hurriyet'in sahibi Erol Simavi'nin onaylamayacağı kuşkusuzdur." Iş Bankası ve Hürriyet gazetesi bu kitap nedeniyle oyunlara araç edilmış. İster misiniz? İş Bankası bu büyük eleştirmenin tavsiyelenne uyarak, "Cumhuriyet Dönemi Türk ŞiirT'nin satışını durdursun ve Erol Simavi de, Doğan Hızlan'ın yazısından ötüru depodaki butün 31 temmuz gunlu Hürriyet gazetesi "iade'Merini Cağaloğlu Harnamı'nda yaktırsın. Sonra Erol Simavi, şür beğenisi hakkında açıklama yapma, yargıda bulunma hakkını size bağışlamış ve vekalet vermiş midir? Cahıl, oğrenme şansını yitirmemiş kişidir. İlerisi için umut beslenebilir. "Echel" ise, ne yazık ki bu olanaktan yoksundur. Miyopluk, gözlük vekontaktlensle geçiştiriliyor. Beyinsel miyopluğa ise, buyuk cerrahlar da henüz bir çare bulamadılar. yet'in 60. Yılına Armağan, Cumhuriyet Dönemi Türk Şiiri Antolojisi eger tş Bankası Kültiir Yayınlan arasında yayınlanmayıp herhangi bir yayınevinin OSMANLTDAN BUGÜIME / VEÜDEDEOĞLİ Universitenin yüksetiş yılları 11 Bir Alman deniz uçağı Wannsee adındaki gole inmişti. Gidip gezdik. Bu olayı yazdım. Falitı Rıfkı başyazardı. Doğrudan onun adına gönderdim. Beğenmiş olacak ki, yazımı kullandı. Almanya'da size anlattığım olaylann yanında bir de madalyonun ters yönü vardı. Bu da düşunce ve kulrur yaşamıydı. Operalar, tiyatrolar, operetler, konser salonları ve kabaretler... Üç mark olan biletler, oğrencilere bir marktı. Biz kuyruğa girer bilet alırdık. Sonra müzeler... Bergama Muzesi çok ılginçti. Gordüğum zaman ağlamaklı oldum. Osmanlı döneminde Abdülhamit'in iznıyle getirilen Zeus Tapınağı. Şoven duşünuşlü okurlar belki bana kızacaklar: Ben daha sonraları Türkiye'de Bergama'yı gezdiğimde, tarihin nasıl yağmalandığına tanık oldum. Almanya'da Zeus Tapınağınj gördüğüm zaman ne kadar uzulduysem, Türkıye'ye döndüğumde Bergama'da tarihin talan edildiğıni gördüğümde de o kadar, hatta daha çok uzüldüm. Bizde kalsaydı yakılıp yıkılacaktı. Atatürk'ten sonra başlayan titizliğimiz Osmanlı döneminde olsaydı, butun Türkiye doğrudan antik bir muzeye donüşecekth sağlam bir Turkiye yaratmaktır kanımca. İtaha'daki günlerinizi de anlatır mısınız? VELİDEDEOĞLU Isviçre'den ltalya'ya gittim, İsviçre' • de doktoramı bitirdikten sonra. Roma'da altmış yaşiarında bir oğretmen hanımın evinde oda buldum. Öğretmen, ulusçu bir kadın olmakla birlikte faşist değildi. Mussolini'nin davranışlarını kınardı. Fransızca bildiğim için ilk zamanlar iyi anlaştık. Sonraları bana İtalyanca konuşmamızı öğutledi. O tarihlerde ben yirmi sekiz yaşındaydım. İtalyanca öğrenmem için bana sıkı bir yöntem uyguladı. Her gün sekiz saat, edebiyat çalışır gibi ttalyanca çalışmaya başlaçer, Tiber Irmağı'nın köprüsünde yürudükten sonra üniversiteye giderdim. Roma Adalet Sarayı çok görkemli bir yapıydı. Zaten adalet saraylan Batı ülkelerinde hep görkemlidir. Bu da adaleti her şeyin ustünde tutmanın simgesidir sanınm. Antik çağm buyük Roma hukukçulanrun heykelleri vardı, AdaJet Sarayı'nın önünde. Ben bunları gördükçe imrenirdim. 1934 yılının mart ayında Turkiye'ye döndüm. O yıllarda üniversite yaşamı nasıldı? VELtDEDEOCLU Osmanlı Darulfünun'undan Batılı üniversite havasına dönülmüştü. Fakültelerde yeni kitaplıklar, İLK KEZ AVRUPA' DA Hıfu Veldet ilk kez Avrupa'ya çıktığında, İsviçre'nin Neuchatel Hukuk Fakültesi öğrencisiyken. noglu Turkiye'ye dönmüş, Milü" Eğitim Bakanlığı'nda Yükseköğretim Genel Müdurü olmuş. Eğitimcilerden de kırk kişi Sovyetler Birliği'ne gidecekti. Gidenler arasında ilkokul, ortaokul, lise öğretmenleriyle, ben ve dört doçent vardı. Listede üç de bayan öğretmen bulunuyordu. Öneriyi kabul ettim, geziye otuz iki kişi kanlabildi. BULMACA 1936 eylülünde Rusya'da Demek Stalin döneminde Sovyetler Birliği'ne gidiyorsunuz? VELİDEDEOĞLU Evet, öyle. İstanbul'dan bir Sovyet gemisiyle yola çıktık. Grubumuzda doçent Muzaffer Şevki Yener, Nebil Bilhan, Ali Rıza Berkem, Adnan Saygan da vardı. 1936 yılının eylül ayıydı. Odessa'ya vardık. Otellerimizi hazırlamışlar. Ben ilk kez bir Sovyet kenti gorüyordum. Kaldığımız otel vasat. O akşam Odessa'da öğretmenler bir yemek verdiler. Özellikle votka bol. Durrnadan votka ve havyar getiriyorlar masarruza. Başkanırruz Rüştü Uzel, "Bu sert içki şişede durduğu gibi durmaz" diye uyanyordu bizi. Zaten benim içkiyle aram, oldum olası iyi değildi. Ama öbür arkadaşlar içiyorlardı. Sovyet öğretmenlerinin başkanı kalktı, bir konuşma yaptı ve kadehıni Türk dostluğuna, Mustafa Kemal Atatiirk ile Lenin'in şerefine kaldırdı. TürkSovyet dostluğunu Atatiirk ile Lenin kurduğu için, böyle söylerlerdi. "Tavariş Stalin" şerefıne kadehler yeniden kaldınldı. Daha sonra bizim başkan konuştu ve kadehler yine kaldınldı. O tarible sanat durumu nasıldı? Leningrad'da gittiniz mi? VELtDEDEOĞLU Mos kova'da tiyatroya ve operaya gittik. Perde aralarında lobide gordüğum insanlar, Paris'te operaların lobilerinde görduklerimden farksızdı. Ama giyim öyle şık ve özentili değildi. Sanat a gerçekten değer verdiklerini anladun. Sadece sanayileşmeyi değil, sanata da önem veriyorlardı. Çok etkilenmiştim. Bu alanda büyük bir çahşma hızı vardı. Sanayileşme de öyle. Şimdi bizim içinde bulunduğumuz "Su bentleri, barajlar yapma dönemi" var ya; işte aşağı yukan elli yıl önce Sovyetler Birliği o dönemdeydi. Komur üretimi üzerine, çelik uretimi üzerine istatistikler yayınlıyorlardı. Sanayide kalkınma çabası bizde çok geç başladı. Güçlii toplum özgür düşünceyle oluşur Bize Hitler Almanya'sından kalan izlenimlerinizi anlatır mısınız? VELİDEDEOĞLU En güçlü toplum, ozgür düşünen insanlardan oluşan toplumdur. Almanya'da o donemde duşüncenin açıklanması şöyle dursun, düşünmenin yasak olduğunu gördüm. Çunku Hitler herkes için duşunüyordu. Bir süre daha Almanya'da kalmam olasıyken, bu nedenle ayrıldım. Düşünceyi kısıtlamak en büyük tehlikedir bir ulke için. Çünkü düşünmeyen insanJardan oluşan bir topluma her kalıp kolayca basılır. Böyle bir toplum tıpkı yumuşak bir balmumu gibidir. Üzerine hangi damgayı isterseniz kolayca basabılirsiniz. Bizde de boyle donemler olmuştur. Ben bunu Almanya'da, ftalya'da, daha sonra Sovyetler Birliği'nde görduğum için söylüyorum. Özgür düşünmc demek, ülkenin bütunlüğüne kastetmek, ülkeyi düşmanlara teslün etmeyi, ya da ülkeyi din esaslanna davalı teokratik bir duzenle yönetmeyi savunmak demek değildir elbet. Bunlara karşı kısttlamalar konması doğaldır. Ama Batıdaki gibi özgür bir demokrasi kurmak, ILAN SAKARYA İŞ MAHKEMESİNDEN dım. Ve altı ay sonra Italyancanın belini buktüm. Ceza Hukuku üzerinde çalışmak için fakülteye kayıt oldum. Hem ders, hem İtalyanca çalışmam nedeniyle eğlenceye pek olanak bulamadım. Üstelik param da çok kıttı. Çünkü bursum bittiği için Türkiye'den para gelmiyordu. Yanımda bir miktar biriktirdiğim para vardı. Bir de Istanbul'daki akrabalarımın gonderdikleri para geliyordu. Dokuz ay içinde bir kez operaya gidebildim. Üniversite o zaman Roma kentinin kıyısındaki sitede değildı. Henüz site yapılmamıştı. Venedik Alanı'na yakın bir yerdeydi fakülte. Pansiyondan oraya otuz otuz beş dakika yurürdüm. Kaldığım ev Vatiİcan'a yakındı. Adalet Sarayı'nın yanından ge enstitüler, laboratuvarlar, araştırma merkezleri kurulmuş, bilimsel araştırmalar başlamıştı. O donemde gerçekten önemu araştırmalar yapıldı. Kısacası üniversite bir yükseliş dönemindeydi. Ayrıca her hafta halk için konferanslar verilirdi. Zeynep Hanım Konağı'nın arkasındaki konferans salonu bin beş yüz kişi alır, dolar taşardı. Bilimi yaygınlaştırmak için yahn bir anlatımla verilirdi konferanslar. Üniversite öğretim uyeleri, aynı zamanda halkevlerinde konferanslar verirlerdi. Böyle konferanslara koşa koşa giderdik. İşte bu sırada vaktiyle Berlin'de kalmamı sağlayan öğrenci müfettişi Cevat Dursunoglu'ndan bir cağrı aldım. Dursu SÜRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle