17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR YAŞAM CUMHVRtYET/5 un Kültür Servisi Irlandalı yazar James Joyce'un adı bizde de sıkça geçer. "Ulysses" adlı romanını okuduktan sonra T.S. Eliot'ın Virginia Woolf'a, " O n dokuzuncu yüzyılı öldürdü" dediği Joyce'un yapıtları ise adından söz edildiği oranda çevrilmiş değildir henüz. Tümüyle dilimize aktanlan bir tek Murat Belge'nin çevirdiği "Sanatçmın Genç Bir Adam Olarak Portresi" vardır. Yeni Dergi'de Tektaş Ağaoglu'nun "Dublinliler"den Türkçeleştirdiği birkaç öyküyü, Bilinç Akışı Özel Sayısı'nda "Ulysses"den çevrilen bir bölümü de anımsıyoruz. Sonradan "Dublinliler"in eksik bir iki çevirisi de kitap olarak çıktı. ÖOCTyanlışı düzeldi hğı (glokom) belirmişti. Romanını kargacık burgacık harflerle büyuk hesap defterlerine yazıyor, eklemeleri de renkli defterlere geçiriyordu. Tamamlanan bölümler değişik daktiloculara gidiyor, bu da korkunç sonuçlar doğuruyordu. Sözgelimi, bir keresinde metni daktilo eden kadının kocası.Joyce'un guç bela okunabilen elyazısını görünce öfkeye kapılmış, birkaç sayfayı tuttuğu gibi şömineye atmıştı. GÖRDÜK KÖNUŞTUK Î'.Ü; "Ulys8es'*in serüveni sona erdi mi? Provalan okumak da Joyce için nerdeyse yeni bir yazma aşamasıydı. Provalan değişik renklerde kalemlerle düzeltiyor, kimi zaman birkaç sözcüğü atıyor, ama çoğunlukla yeni yeni sözcükler ekliyordu. Nitekim, 1922 şubatında yayımlanan ilk basımın başında şöyle bir not goze çarpıyordu: "Yayıncı, olagandışı koşullarda kaçınılmaz olan dizgi yanlışlannı okurların hoşgörüyle karşılamalarını diler." Şimdi, yıllar sonra, Prof. Gabler'in olağanustu çabası sonucu yayımlanan "yanlışlardan anndınlmış" yeni "Ulysses" de hiç kuşkusuz onümüzdeki yıllarda edebiyat uzmanları ve eleştirmenlere üstunde konuşup tartışacaklan epey malzeme sağlayacak. "Ulysses"in belki de Homeros'tan bu yana surmekte olan serüvenleri sona erdi mi, ermedi mi? Ama Joyce'un "Ulysses"inin 62 yıldır yaşadığı serüvenler, belki de çağımızın bu büyük yazarının tam istediği turden. Romanı yayımlanmadan kısa bir süre önce bir dostuna şöyle yazmamtş mıydı Joyce: "Kitabın içine o kadar çok bilmece ve bulmaca koydum ki, profesörler ne demek istediği mi yüzyıllarca tartışacaklar. Eh, insanın ölümsüzlüğıinü saglama bağlamanın tek yolu da b u ! " İngilizce bilmeyen d izgi l iiH Bir oyunda beyaz kâğıtları para yapıyorum. Genellikle bana şu soru soruluyor: "Yahu ne güzel kâğıtları para yapıyorsun, neden çalışıyorsun?.." îşte ben bunun için işi anlatmaya çalışıyorum. Bu aldatmacadır, diyorum gerçek değil. Gerçekten de, çağımız edebiyatının temeltaşlanndan biri sayılan "Ulysses" in okunması çetin ve özenli bir çabayı gerektirir; çevrilmesi belki çok daha zorlu bir uğraşı zorunlu kılar. kuşkusuz. Ancak, 400 bini aşkın Ama siz "Ulysses"i bir de bun uzmanı, Frankfurt'taki Goethe sözcükten oluşan "Ulysses"de Üniversitesi'nde duzenlenen 9. dan altmış iki yıl önce Fransa'5000 yanlış, aşağı yukarı yüzde run Dijon kentindeki basımevin Uluslararası James Joyce Sempozyumu'nda bir araya geldik 2'lik bir orandı. Son basımda de dizmeye çalışan Fransız dizyapılan düzeltrnelerin büyük çogj ustalanna sorun. Kıh kırk ya lerinde, Prof. Gabler ve ekibinin ğuniuğu yazım ve noktalama ile ran bir yazar olan James Joyce, baskıya hazırladığı "en son" ve "yanlışsız" "Ulysses"i tartışı ilgiliydi. Sözcük değiştirme ve okuması için kendisine gönderieklemeler ise Nevv York'taki len provaların kenarlanna tam yorlardı. Joyce, romanını yedi Garland Yayınevi'nden çıkan 100 bin sözcük eklemişti. Bu du yılda yazmıştı. Gabler ve arkadaşlan da, bir bilgisayardan da son metinde çok küçük bir yüzrumda romanın nerdeyse yenide tutuyordu. Ama Prof. Gabden dizilmesi gerekiyordu. Bu yararlanarak, yedi yıl sabırla çaler aynı kamda değildi: "1922'de yetmezmiş gibi, Joyce, kitabımn hşmışlar, altmış iki yıldır süregelen yanhşlan duzeltebilmek için yapılan ilk basım nasıl olması gebir an önce basılmasını, 40. yaş rekiyor idivse, 1984 basımı öyle gününde elinde olmasını istiyor romanın yapısını yeniden kurişte... Joyce'da virgül yanhşlan du. Syhvia Beacb'in Paris'teki muşlardı nerdeyse. Sonuç: Düzeltilen 5000 kadar yanlış ve bile çok önemli. Çiinkii virgülünlu "Shakespeare and Coler, metnin ritmiyle ve şiirsellirapany" adlı yayınevinin yayım 1919 sayfalık 3 ciltten oluşan yeğiyle yakından bağıntılıdır. Yalayacağı kitabı Dijon kentinde ni bir "Ulysses." zış tarzının yoğunlugu düşünüdizmeye çabalayan ve IngilizceOzan ama, daktilocu liirse, Joyce bir ozandır çünnin "i"sini bilmeyen dizgiciler kü...' degil sanırız, "Bir deli kuyuya bir taş Joyce bir ozandı, ama daktiBaşyapıt sayılan bir romanda atmış, kırk akıllı çıkaramamış" 4050 dizgi yanhşının bile tehli locu değildi. Dahası, "Ulysses"i diye duşünmuşlerdir. yazmakta olduğu son dört yıl Evet, Joyce'un "Ulysses"ro keli olduğu düşünülduğünde, içinde gözlerinde karasu hasta5000 yanlış tüyler ürperticiydi manındaki dizgi yanhşlan altmış iki yıldır tartjşıhp duruyordu. Aslına bakılırsa, bu yanhşlan ilk fark eden de, romanm 1922 şubatında yayımlanmasından hemen önce bir yayınevi yönetmenine, "Biıtün bu dizgi yanlışları beni çıldırtıyor" diye yazan James Joyce'un kendisiydi. Ama kimi zaman da umutlanıyor ve Yapıt: Yakup Kadri Karaosmanoğlu/Uyarlama: "Sanırım çeşitli dizgi yanlışlan Ergin Orbey denetiminde DTCF Tiyatro nın düzeltilmesi miimkiin olacak, Bay Pound öyle diyor" di Bölümü öğrencileri AraşîırmaYazım ye yazıyordu bir dostuna. Ne var Grubu/Oynayanlar: DTCF Tiyatro Bölümü ki, Ezra Pound yanılıyordu. So Öğrencileri. nunda kitabın ilk basımı 40. doönemli bir kesitini dile getiriyor ğum gününde Joyce'un eline AYŞEGÜL YÜKSEL romanında: Kurtuluş Savaşı geçti, ancak sayısız dizgi ve baskı dönemini, Cumhuriyet'in ilk DTCF Tiyatro Bölümü hatalanyla. Stephen Dedalus ile yıllarını ve 193343 yılları Leopold Bloom'un 1904 Dub amatör topluluğu lstanbul arasındaki gelişme dönemini. lin'indeki o olağanüstü gezinti Festivali'ne üçüncü kez katıldı bu lerine hangi dizgici ayak uydu yıl. 1982'de "Belgelerle Kurtuluş Temelde bir tartışma Savaşı" ve "OlümDogum oyunu rabilirdi ki? Evlenme" geçen yıl da "YârenBir kitapta 5000 yanhş Semah" ve "AntigoneTartışmalı Sahne yazısı, romanın baş Çok geçmeden klasikler ara Bir Tragedva"oyunlarıyla, ders kişisi Selma'nın yaşadığı bireyselsındaki yerini alan "Ulysses"in yılı içinde yaptığı deneysel toplumsal serüven eksenine birbiri ardına yeni basımlan ya çalışmaları festival izleyicileri yerleştirilmiş. Selma'nın özel pıldı, ama sorun sürüp gitti: Her önünde sınayan topluluk, Yakup yaşamı aracıhğıyla Cumhuriyet yeni basımda eski yanlışlann ba Kadri Karaosmanoglu'nun doneminin kırk yıllık bir zılan düzeltilirken, yeni baa diz "Ankanı" romanı uyarlamasını kesitinin toplumsal değerlendirgi yanhşlan ekleniyordu. Joyce 57 temmuz tarihleri arasında mesi yapılıyor. "Ankara.» AnkaRumelihisarf nda sergilediler. ra... Ankara..." temelde bir taruzmanları şu sorunun yanıtını bir türlü bulamıyorlardı: RomaAnkara... Atatürk yoktan var tışma oyunu. Başkent'in üç ayrı nın kendinden gelen karmaşık etmezden önce sözü bile dönemi, oyunu baştan sona salıkları, rastlansal dizgi yanhşla edilmeyen sıradan bir Anadolu ran tartışmanın basamaklannı rından nasıl ayırt edilecekti? kasabası. Ve "başkent" olma oluşturan canh tablolar biçiminde görüntüleniyor sahnede. "Anîşte bu zorlu sorunun yanıtı, süreci içinde yaşadığı değişim... kara... Ankara... Ankara" bir Ankara'nm öyküsü bir anlamda geçtiğimiz günlerde, Münih Üniarayışın tartışması, Doğruya, iyiversitesi'nden Prof. Hans Wal genç Türkiye Cumhuriyeti'nin ye, güzele >'önelik bir toplum arater Gabler ve çalışma arkadaşla öyküsu. Yakup Kadri, "başkent" yışının... nnca verildi. 250 kadar Joyce Ankara özelinde bu öykünun Sermet Erkin, "Hilelerin sırn çok basit olmalaru.. Basit olduğu için akla gelmeı" diyor. (Fotoğraf: MEHMET AK/FJ Halkın akh hep üçkağUt Ülkemizin en ünlü ve en eski illüzyonisti Z^ıti Sungur bu >ıl 87 yaşına girdi. Bir süre önce mesleği bırakan Sungur yerini Sermet Erkin adlı yardımcısma bıraktığını açıkladı. Bu hafta Erkin'le illüzyon sanatı üzerine konuştuk. Sayın Sermet Erkin kendinizi "illüzyonist" olarak tanıtıyorsunuz. Bizde genellikle "sihirbaz" denir.. Evet sihirbaz deniyor ama illüzyonist demek laam.. Sihirbazlık ilkel kabilelerin kullandığı dinsel bir olay.. Bizle ilgisi yok.. Bizimki yanılsamaya dayanıp yapılan el çabukluğu işleri.. Bunun tam Turkçesini bulamadık. Metin And "gözbağcı" diyor ama bana illüzyonist daha doğru geliyor.. Biz de illüzyonist diyelim öyleyse.. Nasıl girdiniz siz bu işe.. Önce tahsiliniz nedir? Tahsilim.. tstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümu mezunuyum.. Bu işe nasıl girdiniz? Kitap okumaya küçükten beri meraklıyımdır. Parasızlıktan kitaba para yetiştiremezdik. Bedri bey diye bir kitapçı bana kiralardı kitapları.. Onunla dost olmuştuk.. Bedri Bey de Zati Sungur'un baldızının kocası.. Beni Zati Sungur'la tamştırdı. O sırada Zati Bey'in "sahne oyunlan" diye bir kitabı çıkmıştı. Bunu okumuştum. Zati Bey'e bir tebrik kartı göndermiştim. El yazımı çok beğenmiş. Beni cağırdı.. Tebrik kartlarını, mektuplarını falan yazdırmak için.. Bir nevi kâtibi oldum. Evine gidip gelmeye başladım. Merakımı da biliyordu. Böyle başladı.. . t «., Zati Sungur'un tahtına yerleşen illüzyonist Sermet Erkin: Çogunluk bunu biliyordur zaten.. Bilmeyen de çok.. Bu işi falcılık gibi kullananlar çok var. Hem de çok para kazanıyorlar.. Sonra halkın akh hep işin üçkâğıdında.. Mesela ben beyaz kâğıtları para yapıyorum bir oyunda.. Genellikle bana şu soruluyor: "Yahu ne güzel kâğıdı para yapıyorsun, neden çalışıyorsun".. Îşte ben bunun için, işi anlatmaya çalışıyorum. "Bu aldatmacadır, diyorum, gerçek de£il". lstiyorum ki seyreden bunun aldatmaca olduğunu bilsin ve sizin becerinizi takdir etsin.. Çünkü heTkes ciddi diye bakıyor.. Gerçek diye bakıyor.. Olay bir eğlencedir.. sahne sanatıdır.. Büyü.. sihir yoktur... Yani biz aldattığını söyleyen dürüst satıcıyız. Yoksa bizim meslek dolandırıcılığa çok uygun bir meslek.. * , , Üç kagıtçılar Bir arayışın tartışması: Ankara... Ankam... Ankattu, VtDEO KULÜPLERtSDE NE VAR NE YOK? pyre / Yönetmen: Wemer Herzog / Oyuncular: Klaus Kinski, habelle Adjani, Bruno Ganz. Roland Topor, Walter Landengast, Dan van Husen, Jan Grot, Carsten Bodinus / 1979 yapımı / 107 dakika. Bir dağın tepesindeki şatosunda yaşayan Kont Drakula (Klaus Kinski), Avnıpa'daki adamına yeni bir ev saun almak ısıediğini bildirir. Satış işlemlerini tamamlamak için Kontla buluşmaya giden genç görevli ise (BruBO Ganz), karşısına çıkan garip görünüşlü adamı yadırgar. Daha once, aralannda bir gece kaldığı çingeneler tarafmdan uyanlmış, ancak onlara kulak asmayarak Kontun şatosunun yolunu tutmuştur. Artık yalnız kendisini değil, geride bıraktığı karısını da (İsabelle Adjani) korkunç olaylar beklemektedir. Çağdaş Alman Sineması'nın en usta yönetmenlerinden Werner Herzog, bu filmdeki başarısıyla uzun uzun kendinden söz ettirdi. Konusu rahatsız edici de olsa, başarıh oyunculan, eşsiz mekân seçimleri, nefıs fotoğrafları, hele konuyu destekleyen nüziğiyle (özellikle Gounod'nun •*Dört Ses ve Orkestra tçin SacreCoeur Ayini"nden "Sanctus" bölümü) önemli bir yapıt. Sinema sanatına gönül verenler mutlaka görmeli. (AKADEMİ VlDEO Nişantaşı) ISosferatu The Vom> Dolandınctlık deyince aklıma geldi.. Eskiden sokaklarda üç kâgıtçılar vardı. "Bul karayı, al parayı" diye.. Bunlar da sanıyonım ilkel illüzyonistlerdi.. Bunlar yine var.. Evet bir nevi illüzvonist ama o kadar ilkel değil.. lnanır mısınız ben üçkâğıdı denedim yapamadım. Bizde uçkâğıtçıhk yok galiba.. Ben kâğıt oyunu da oynayamam. Herkes beni süper briç, poker falan oynuyorutn sanır.. Halbuki hiç bilmem. Peki dıinyads kaç çeşit oyun vardır aşağı yukarı? Binlerce oyun var.. Sayı veremem. Çok vardır.. Kim buluyor bu oyunları? Bilemiyoruz.. Asırlardan beri gelişmiş bir sanat.. Ben de iki oyun buldum mesela.. Oyunun ilk bölümü birinci Sizinkiler hangileri? dönem milletvekilerinin, Gazeteyi onaltı parçaya bölüyorum.. Sonra bir sallayışta galstanbullu görevlilerin yavaş zete bütün oluyor.. Bir de kiıçülen plaklarım var.. Kırkbeşlik bir yavaş doldurduğu, taşra kasabası plağı alıyorum. MendiIIe örtüyorum. Mendili her kaldırışta plak bideğerleriyle kentsoylu değerraz küçülüyor.. En sonunda ikibuçuk santim çapına kadar iniyor.. lerinin çatıştığı bir An Nasıl yapıyorsunuz bunlan? kara'yı dile getiriyor. Orası sır.. Anlatamam, kusura bakmayın.. Ardından ise Ankara'nın yerli Çevreden sıkışürmıyorlar mı sizi bu konuda.. insanlarıyla "yeni" insanlannın Hem de nasıl.. Küçük oyunlan söylüyoruz.. ama büyük oyunlar aynı amaçta buluştuğu ve sırdır.. Bunlar esaslı gösterilerdir.. Bilsin ki hilelidir ama ne hilesi.. kurtuluş yolunda omuz omuza Bunu bilirse tat alamaz.. savaşım verdiği o coşku dolu, Sayın Erkin, başka bir iş yapıyor musunuz? zor, acılı, mutlu günler Hayır yapmıyorum. Neden soruyorsunuz? Bu iş değil mi? Ama yaşanıyor. haklısınız.. Bu iş değil seyircinin gözünde.. Vehbi Koç da bana sordu.. Bir programda beğenmiş. Çağıntı.. "Çok begendim" falan delkinci bölümde Cumhuriyet di. Sonra da "Siz ne iş yapıyorsunuz" diye sordu.. sonrası Ankarası'nın, "alafran Bildiği her şeyi ögretti mi size? Bu işten iyi para kazanılabiliyor mu? galaşma"modasına uyma Hemen hemen.. ama belki öğretmediği şeyler de vardır.. Kazandırıyor ama şöyle.. Basit bir şarkıcının.. üçdört şarkı yolunda yarışa giren kaymak Artık çekildigine göre neden hepsini öfiretmiyor.? öğrenmiş bir şarkıcı bile bizim yanımızda süper paralar kazanır.. tabakasının yaşantısından Bu işin usulu budur.. Bir illüzyonist her oyununu öğretmez. Ama bana yetiyor.. Halimden memnunum. sahneler yer alıyor. (1940'lar Çok kişi var mı bu sahada çalışan.. Birazını kendine saklar.. kuşağı, anneannelerinın ürkek Sermet Bey, bu işi herkes yapabOir mi.. Yoksa bazı özellikbakışlarla kısa kollu, kısa etekli ler gerekiyor mu? giysilerin çelişkisini yansıtan Gazinoya sokulmuyoruz Yapabilir ama tabii biraz yatkınlık gerekiyor.. Üç şey birarasararmış fotoğraflarını elbette Çok yok.. çünkü saha yok.. Bizde gazino anlayışında sadece ya gelecek: anımsayacaktır bu tablolarda...) şarkıcı ve dansöz vardır.. İllüzyonist istenmez.. Halbuki Batıda her Oyunun sırrını bileceksiniz. Aletini bulacaksınız. Bu iki unsuru "Yenilik", yalnızca biçimsel gösteride illüzyon vardır. düzeyde benimsendiği, el çabukluğu ile kullanacaksınız. Ni>e bizde gösieri dünyasına girmemiş? Benim bildiğim kadüşünceye sindirilemediği için Bu sırların genel bir kuralı var nu? darıyla halk bu işlere meraklıdır... yeni çelişkilere neden Genel kurallan çok basit olmalan.. Basit olduğu için akla gel Ashnda halk meraklı ama sokmadıkları için girmiyor. Gaziolmaktadır: Ankara'nın eski mez.. Halk daha karışık bir durum var sanıyor. Halbuki biz çok sahipleriyle yeni sahipleri bir kez noların yapmak istedikleri başka.. Seks sadece.. Artık erkek şarkıbasit şeyler uyguluyoruz. Mesela bir toplu iğneyi elimin derisine gedaha yabancıdırlar birbirlerine... cı bile istenmiyor biliyor musunuz? Sadece kadın şarkıcılar almıçiriyorum. Sonra iskambil kâğıtlarını toplu iğneye tutturuyorum. Sonra devrimlerin daha bir Elimi ters çevirince kâğıtlar dökülmez.. Toplu iğne akla gelmiyor. yor.. derinliğine kavrandığı 193343 Herkes elimde yapışkan mı var, mıknatıs mı var diye düşünüyor. Siz nerede çalışıyorsunuz? yılları arasındaki dönem gelir Kâğıtlara bakıyorlar.. Elime bakıyorlar.. Yok böyle şeyler.. tabii Ben Kervansaray'da çalışıyorum.. Oraya da sadece turistler sahneye. Bu kez 40'lar kuşağının şaşırıp kalıyorlar. Halbuki çok basit.. bir toplu iğne.. Birini boşgeliyor. Yani yabancıya gösteri yapabiliyoruz. annelerınin 19 mayıs gösterileri lukta havaya kaldırmada.. Gerçekten havaya kaldınyoruz ama boş Siz dışarda da çalıştınız galiba.? sırasında çekilmiş beyaz şortlu lukta değil.. Seyirci hep daha büyük sırlar düşünür.. Oysa çok ba Çok çalıştım.. Bir sirkte çalıştıtn uzun süre.. Birçok Avrupa fotoğrafları gündemdedir...) sittir.. ülkesinde bulundum.. Yakup Kadri, toplum adına Nedir mesela.. Nasıl havaya kaldınyorsunuz? O halde yabancı illüzyonistleri de görmüşsünüzdür. Sizi de şaoldukça umutlu olduğu bir Bunu söyleyemem.. şırtan, sırrını çözemediğiniz oyunlar oldu mu? aşamada noktalar romanını. Ama demin bir sırnnızı anlattınız.. Tabii bilmediğim oyunlar var.. Seyrettiğim zaman anlayamaYazann, yapıtının 1964'te yapılan Bazı şeyleri anlatıyorum. Hatta küçük bir kitap çıkardım. Sa dığım oluyor ama tekniğini bildiğim için ikinci seyredişimde çözüüçüncü basımı için yazdığı ve lon oyunlan, masa oyunlan anlatıyorum bu kitapta.. Bunu şunun yorum genellikle.. Çünkü nereye bakılması gerektiğini biliyorum.. belirli bir düş kırıklığı içinde için yapıyorum. Bu işin insan üstü güçler sonucu olmayıp, yanılsa Nereye bakılması gerekiyor? olduğunu, '*arayış"ının bitmedima ile ortaya çıktığını söylüyorum. El çabukluğu ve aletlerin yardı Her illüzyonist seyircinin ilgisini başka yere çekmek ister. tşin ğini dile getiren "önsöz" ise oyumıyla.. Seyirci bunu bilirse daha çok zevk alır gibi geliyor. Ama asıl döndüğü yeri ikinci plana atmaya çalışır. Buna dikkat ederim. nun "son söz"ünü oluşturuyor. işin sırnnı da bilirse hiç tat almaz o zaman.. Yani işin içinde hile Genellikle olayın en görünen yerinde hiçbir şey olmaz. Onun tersiVe tartışma 1964'ten gunümüze olduğunu bilsin ama hileyi bilmesin.. Bir beceri olduğu ortaya çıkıne bakmak lazım.. de ulaşarak oyun ötesinde ' süyor o zaman.. rüyor. Biz, aldattığını söyleyen dürüst satıcıyız. Yoksa bizim meslek dolandırıcılığa çok uygün meslek. Ben üçkâğıdı denedim, yapamadım. Bizde üçkâğıtçılık yok galiba. Ben kâğıt oyunu da oynayamam. Amatör tiyatroculuğun çok başarıh örneği "Ankara.» Ankara.. Ankara" yoğun bir laboratuvar çalışmasının ürünü. Usta tiyatrocu Ergin Orbey, kırk üç kişilik bir oyuncu kadrosu, yüzden çok değişik giysi, sayısız tablo değişimi, kusursuz bir trafik duzeni, hızh bir tempo gerektiren bu "de>" projeyi başarıyla uygulama alanına getirerek yetkin bir sahne düzeni gerçekleştiriyor. Oyunun daha çok sinema kurgusuyla başedilecek hareket düzeninin, devingen toplu sahnelerin gerçekleştirilmesi yolunda Orbey'in yönetimindeki yorulmak bilmez, genç kadro tüm olanaksızhklan özveriyle aşarak amatör tiyatroculuğun çok basanlı bir örneğini veriyor. Ankara'da izlediğim oyunun hızlı temposu, hareket ve ses düzeni Rumelihisarı koşullarında da sürdürülebilirse, "Ankara... Ankara... Ankara", özüyle, biçimiyle alabildiğine çarpıcı, festival seyircisinin büyük tat alacağı bir tiyatro olayı olacak. Ergin Orbey'i ve oyuna sahne üstünde ve gerisinde emeği geçen elliyi aşkın genç insanı yürekten kutlarım. i:4RİHTE BUGÜN mMrtz 7 Temmuz VAMPÎR "NOSFERATU" H'emer Herzog un ılginç füminde, güzel İsabelle Adjani çok ilginç bir makyajla kont Drakula olan Klaus Kinski'nin kurbanmı canlandınyor. 19?8'P£ BUGÜN, SOLOKAON ADALAR.I BA&VİSU DEVLET OWU. BÜYÛK OK~ yAhlUS^A, A VUSTRALVA 'NIN KJUZEYDO&USUN0AKİ BU AMLAg G&UBU, DAHA ÖNCB IN€iLTER£'re BAĞUYCH. ÇO6UNLUĞUNU MALENSZYAU'LA&N OLUŞTVRDUĞU SOO SlN KİŞİNİN YAŞAO/Şf SOLJOMON AOALARI, OÜNYA TARİUİNpE YALNI2CA gİR. KE2 ÖNEMLİ fiOL oy?VAMfT7:ir. DÜNYA SAVAŞtNPA JAPDMLAR JARAFINDAN ıŞGAL £OHMİ$,ARO/NDAN M MÜ7TE&KLERCZ HAHLI £AVAÇLAR SOAJUMPA €ERİ AUNMIŞ71. (GUAOALCANAL ÇAZPlŞMALARl 1958 yıh Nobel Edebiyaı Öduoğlu olan Yuri Andreyeviç Jivago (Omar Sharif) çok küçuk yaş lU'nün sahibi Boris Pasternakta yetim kalmıştır. Tıp öğrenimi ın ünlu romanından uyarlanan görür ve çocukluk arkadaşı An film, modası bugun bile geçmetonia (Geraldine Chaplin) ile ev yen müziği ("Lara'nın Şarkısı"), lenir. Güzel Lara ise (Julie Chris Jivago rolünde devamlı gözleri sulanan Omar Sharif dışındaki tie) bambaşka bir çcvreden yetişoyunculannın başarısı (özellikle miştir ve annesinin sevgilisinin Julie Christie, Rod Steiger ve iletkisinden sıyrıhp kendine düginç kompozisyonlarla karşımırüst bir yaşam seçer. Daha once za çıkan Alec Guiness ve Tom Dr. Jivago I Yönetmen: de rastlaşan, ancak tamşmayan Courtena>), güzel fotoğrafları ve David Lean / Oyuncular: Lara ile Jivago, Birinci Dunya usıa işi kalabalık sahneleriyle Omar Sharif, Julie Christie, Geraldine Chaplin, Tom Co Savaşı sırasında bir hastanede seyredilme>'e değer. Büyük yakarşılaşırlar ve genç adam Lara' pımların ustası, yoneımen David urtenay, Alec Guiness, Ralph ya âşık olur. lç savaş sırasında, Richardson, Rod Steiger, Ri 1917'de kısa bir mutluluk yasaı Lean'in belli bir duzeyi her zaman tutturmuş olduğunu da \urta Tushingham, Klaus Kinski lar. Ama devrimle gelen fırtına gulamakıa yarar var. (V1DEO / 1965 yapımı / 197 dakika. lı günler Jivago'nun yaşamını alt NET Bostancı) üst edecektir. Zengin bir Moskovalı ailenin 50 YIL ONCE Cumhuriyet Af'yonlarımızı ıslah tpşebbüsleri Isparta (Hususı) lsparta iklim ve toprak şartları ilibarile morjln derecesı yUksek afyon yeiişıiren vilâyetlerdendir. lsparta'da a/yonculuk eski bir tarihe malik olmakla beraber yalnız ticaret maksadile ekilmektedır. Bu mahsul yüzünden Isparta'ya müh'ım miktarda para girmektedır. Afyon, bu mmtıkada hububaı zıraaıine nazaran biraz daha fazja kâr temın eden bir ziraat maddesidir. İstihsal zamanının yaklaşması hasebile uyuşturucularla ilgili inhisar tarafmdan afyonlanmıztn tohumlarmın ıslahı, yiiksek morfmli afyon istihsa/i ve köylümüzün inhisardan isüfade edebilmesi için hazırladığı programı köytümuze anlatmak ve onlarla yakından münasebel ve alâka peyda etmek üzere Anadolu 'ya gonderdiği mütehassıs şehrimize gelmiştir. Mütehassıs Ticaret Odasile 7 Temmuz 1934 birleşerek rnerkez ve tslâmköy mıntıkalarındaki haşhaş tarlalarında tetkikat yapmaktadır. Afyonlarımızın tohumlarmın ıslahı ve yiiksek ınorfin dereceli afyon yetistırmek hususunda alman ilk tedbirler şunlardır: Afyonlarımızın tohumlarmın ıslahı için şimdiden bol başaklı ve iyi cins afyonlara kırmızı kordelâlı etiket takılmaktadır. Bu etikeıli başaklar 15 gün sonra 19341984 toplanacaktır. Bu etiket ' konulan kozalardan aynı zamanda süt de almarak numaralı kutulara konmaktadır. K «nıv E CE ÇOMABI HER yEHDE ARAY1NIZ1
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle