Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURtYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER tiri", "yılacıhk" degüdir; özgürlüğün kullanılmasmı da kimse anarşi diye nitelemeye kalkmaz. Topluca anlatıhrsa, hangj birlikte yaşama birimi alınırsa alınsın, "görüş farklan" var olabüir, ama bunlardan doğan zıtlaşma "düşmanlığa" varmaz. Uyum anlaşmasının sınırlarını zorlayanlara bile, zora başvurmadıkça "düşman" denmez, olsa olsa "uyumsuz" (dissenter) denir ve bu tutumunu değiştirmesi isteniyorsa, "tenkil" değil "ikna" edilmeye çalışıhr. Bu temel yapı üzerinde yükselen "hukuksal kurallaşma" ise, pratikte, çıkar dengesini sağlamaya ve korumaya yarar. Her tekil olay için mutlaka bir kural bulunmaya çalışıhr. Bu kurallaşmamn işlevi, son irdelemede, "hukuksal gfivenlik"tir. Birlikte yaşama birimine katılan her birey, ne kadar "uyumsuz" tavır ve düşüncede olursa olsun, hukuksal güvenliğin kurallanyla bağlıdır ve üstelik bu güvenlikten kendisi de tastamam yararlanma hakkına sahiptir. Sözünü ettiğimiz "kat mülkiyeti" biçimindeki "birlikte yaşama" tarzı bakımından, bu tür uyum anlaşmasının ne denli önem taşıdığı, 1966'dan bu yana geçen yıllarm uygulaması ile ortaya çıkmıştır. Aynı düzenin (kat mülkiyeti sisteminin) Lşlediği Batı toplumlarında görülmeyen ölçüde ve çoklukta kat mülkiyeti çekişmesi, kısa bir sürede, mahkemelerin gündemini doldurmuştur. Ortak giderlere katılma paylarının ödenmemesinden, bahçeyi otoparka çevirmek üzere ağaçlan söküp beton atmaya, merdiven sahanhğını depo olarak kullanmaya, ortak terasın üstünü kapayıp kendi bağımsız bölümüne katmaya vb. varan bir sürü "bireysel istem", gitgide keskinleşen, yığınla davanın nedeni olmuştur. Bugün de, sözü edilen "bireysel istem "lerden doğan çekişmeler sünip gitmektedir. Birçok örnekte ortaya çıkan sorunlar, birlikte yaşamanın gerektirdiği, "anlayış", "hoşgöriı" ve "ortak çıkar dengesini konıma" kurallarının hiçe sayılmasından kaynaklanmaktadır. Yargıtay kararlanyla gittikçe olgunlaşan hukuksal çerçeveye karşın, birlikte yaşamanın asıl temel ilkesini oluşturan "uyum anlaşması "na riayet edilmediği için, çekişmelerin sonunun alınması olanaksız görünmektedir. Bu yakınlarda, kat mülkiyeti ilişkileri bakımından önem taşıyan yeni bir çekişme nedeni daha ortaya çıkmıştır. Birçok yapıda, akaryakıt ile işletilen ısınma düzenleri, bu tür yakıt fıyatlannda meydana gelen olağanüstü artışlar dolayısıyla, katı yakıtlı düzene çevrilmek istenmektedir. Şimdiki ölçülere göre salt yakıt gideri açısından hesaplanırsa, bu değişiklik, aşağı yukan yan yanya tasarruf sağlamaktadır. Kimi teknik kuruluşlar, "fueloil'den kömüre" çevirme işi için rekabet halindedirler. Hemen her yapıda bu konu kat malikleri kurulunun gündemindedir. Yaz ayları içinde gerçekleştirilmesi uygun olan bu işlemin yapılması, doğal olarak, bir ortak karar işidir. Sorun, bu ortak karann nasıl oluşacağıdır. Hukuksal çerçevesi bakımından durum şöyle özetlenebilir: tlk olarak bu işleminin yapılmasının, Kat Mülkiyeti Yasası'nın 19. maddesi kapsamına giren bir "onanm" işi mi, yoksa aynı yasanın 42. maddesinde sözü edilen "yenilik ve ilave" mi olduğu belirlenmek gerekir. Birinci halde "oybirliği" ile hareket etmek gerekirken, "yenilik ve ilaveler" için "oy çokluğu" yeterlidir, sayılmaktadır. Oy çokluğunun oluşumunda çoğunluk. hat malikleri kuruluna katılanların değil, bütün kat maliklerinin'çoğunluğudur. Örneğin, arsa payları oranları eşit olan 12 daireli bir apartmanda, 10 kişi ile toplanan kurul, 6 üyesinin olumlu oyuyla böyle bir karar veremez; en az yedi oya ihtiyaç vardır. Yargıtay, ısınma düzeninin değiştirilmesi (örneğin, kaloriferden sobalı ısınmaya geçiş) kararlan için oybirliği aradığı halde, kaloriferi "fueloilden kömüre çevirme" kararlan için oy çokluğunu yeter sayma eğiümindedir. (Örnek: Yargıtay 5. HD. 20.6.1983) Bu çözümün doğruluğu tartışma götürür. özellikle büyük giderlere yol açacak tesisat değişikliklerinde, bunun sakıncaJı olduğu söylenebilir. Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki, bu işlem için 42. maddenin uygulanacağı ilke olarak kabul edilse bile bunun özel durumlardan doğan aynkları (istisnalan) olacaktır. Örneğin alınan karar yapmın alt katlannda oturan kat malikleri açısından katlanılmaz sonuçlar yaratacaksa, buna itiraz olunabilir. Kısaca, bu konuda da "çoğunluğun azınhğı ezmesi"ne izin verilemez. Aynca hava kirlenmesinin yoğun olduğu yerlerde kat mülkiyetinden daha geniş "birlikte yaşama düzeni" dolayısıyla kirliliği heThalde arttıracak bu tür değişikliklere müsaade edılmemesi gerekir. özetle, bu karann verilmesi için hukuksal çerçeve aşağı yukan bellidir. Ayrık durumlar da göz önünde tutularak, bu kurallaşmaya uyulacaktır. Ne var ki sorunu sadece bir hukuksal çerçeve sorunu olarak da görmemek, bunun altında yatan "temel uyumu", "hoşgörüyü" ve "uzlaşmayı" hep ön planda tutmak gerekir. Bunlar olmadıkça, "banş ve adaleti" kurmaya olanak yoktur. 10 TEMMUZ 1984 Kat Mülkiyeti ve Isınma'daıi Çıkan Sorun Isınma (yakıt) giderlerinin artması, kat mülkiyeti içinde "birlikte yaşayanlar"da yeni bir sorun yarattı: Sıvı yakıttan katı yakıta (kömüre) geçiş. Kat malikleri arasında çıkan anlaşmazlığı hukuk çözer elbet. Ama asıl çöziim "uyuşma"dadır. PENCERE Sendika Babası... Kimi haber hayatın içinden fışkırır, gazetecinin kalemine dolanır, toplumsal bir gerçeği öylesine gagalar ki akıllardan silinmez. Pazar günkü Cumhuriyet'in 7'nci sayfasında yayınlanan Mehmet Güç'ün haberi bu türün eşsiz örneklerinden biri olduğundan köşeme aktarmadan geçemedim. Hep birlikte bir kez daha okursak, bugünlerin tarihini gelecekte yazanlara ibret belgesi niteliğindeki bu olayın üzerinde birlikte düşünebiliriz. "ŞEVKET YILMAZ, BÜYÛK OĞLUNU İKİNCİ KEZ EVLENDİRDİ" "Bursa Türkİş Genel Başkanı Şevket Yılmaz, buyük oğlu Nusret Yılmaz'ı yaklaşık 2.5 milyon lira harcama ile gerçekleştirilen düğünle ikinci kez evlendirdi. Nusret Yılmaz, iki yıl önce eşinden aynimıştı. Sanat okulu mezunu işsiz oğlu Nusret için Taylan Gazinosu^ nda 700 kişilik düğün töreni düzenleyen Türkİş Genel Başkanı Yılmaz, 80 yaşın üzerindeki annesinin horon tepilmesini istemesine karşın, misket havasıyla çiftetelli oynadı. Setbaşı Evlendirme Dairesi'nde, Bursa Belediye Başkanı Ekrem Banşık'ın kıydığı nikâhta şahitlikleri vali yardımcısı ve Sıkıyönetim Komutan Yardımcısı yaptılar. Damadın giydiği oldukça şık smokin ve özel yapım gelinlikle nikâhlanan çift, göz kamaştırdılar. Tüm gizliliğe karşın smokinle gelinliğin fiyatlarının 200 bin dolayında olduğu öğrenildi. Düğün töreni için Kültürpark içehsindeki Taylan Gazinosu kiralandı. Gece saat 01'e kadar süren yemekli eğlence için gazino salonuna kişi başına iki bin liranın üstünde ücret ödendi. Sendikacılar, bürokratlar ve işadamlannın bulunduğu 700 kişilik düğünde, İstanbul An Biskuvi Fabrikası'nda işten atılan Murat Ekiz ve Ekrem Solak adlı isçiler de vardı. Şevket Yılmaz'la görüşmek için gelen isçiler, buna otanak bulunamayınca törenden ayrıldılar. Törende ilk düğün dansından sonra bir ara gelin Reyzan Karaaslan'a mücevherler takıldı. Şevket Yılmaz, gelini Reyzan'a yaklaşık 60 bin lira değerinde bir saat takarken, annesi Emine Yılmaz'a göre damat Nusrefin taktığı 1.5 metrelik zindrin değeri olan 350 bin lira da Şevket Yılmaz'ın cebinden çıktı." Haber dört dörtlük değil mi? Şimdi çoğu kişi bu olaya dayanarak Türkİş Genel Başkanı'nı eleştireceğimi düşünüyor; sert bir kınama, ya da yergi bekliyor. Yok canım... Amacım o değil. Şevket Yılmaz'ı kutlamak için konuya değindim. Maşallahı var Türkİş Genel Başkanı'nın, kırk bin kere maşallahı var; damatla geline de bir ömür boyu mutluluklar dilerim, çocuklar iyi günlerde yaşlansınlar, bir yastıkta kocasınlar, dert yüzü görmesinler... Eeee?.. Öyleyse haberi neden köşeme aldım? Şunun için: Şimdiye değin ünlü işadamlarının, sermaye babalarının, holding başlarının düğünlerini gazetelerde okurduk; kim kime ne takmış, kim göbek atmış, kim çiftetelli oynamış öğrenirdik. Böylesine savurganlığın yeri olmadığını yazardık, halk kemer sıkarken, emekçilerden özveri istenirken, saçıp dökmenin kötü örnekler oluşturduğunu vurgulardık. Demek o günler geride kaldı. Artık sendikacımız; işadamiarını, parababalannı aratmayacak düğünler düzenliyor, takıp takıştırıyor... Çok güzel... Anlaşılıyor ki ortalıkta sendika ağası katmadı, sendika babası kaldı. Eh bir sendika babasının da çocuklarının mürüvvetini görmek için parababalarıyla eşgüdüm içinde bulunmasına ne denir!.. Prof. Dr. AYDIN AYBAY Kat mülkiyeti, günümüzde, büyük kentlerden yazlık yerleşrae alanlanna kadar uzanan düzlemde başlıca "birlikte yaşam»" biçimlerinden birini oluşturuyor. "Birlikte yaşama", doğal olarak çok genış ve oldukça belirsiz bir kavram: Ulus olarak birlik [ve beraberlik (!)] içinde yaşamamız gerektiği söylendiğı zaman da bu kavrama başvunıyoruz; mahalle halkı olarak belli konularda uyumlu hareket etmemiz gerektiğinde de bu kavramdan yola çıkıyoruz. Anakent belediyesi üe yavrukent belediyesi, her ikisi de, "birlikte yaşama biçiminin" görünümleri sayılıyor. Birinde "hemşehrilik" bağı, ötekinde "semtdaşlık" ilişkisi nedeniyle "birlikte yaşıyoruz". HUKUKSAL GEÇERLİLİCt OLAN KURALLAŞMA Birlikte yaşamanın her türünün hukuka, ahlaka ya da geleneğe dayanan kurallan var. Kural olmadıkça "birliktelik" ve "yaşam" olmayacağı için, hangi düzeydeki birimi alırsak alalım, mutlaka bir "kurallar yumagY'na da rastbyoruz. Ailenin kurallan var, öğrenci yurdunun kurallan var, belediyenin kurallan var vb. Bunun gibi, birlikte yaşam biçiminin bir tür göriinümü olan "kat mülkiyeti" ilişkisinin de, doğal olarak, kurallan var. Bu yaşama biçirai bizim için "yeni" sayıldığından, kuralları da yeni bir yasayla getirilmiş bu lunuyor: 1966 yıbnda yürürlüğe giren "Kat Mülkiyeti Yasası". Ashnda, bir yapının ayn bölümlerine bağımsız olarak malik olmak, bizim için yepyeni bir durum sayılmaz. Eski yasada (Mecellede), "tahtanisi bir kimseye, fevkanisi başkasına" ait olmak üzere bir yapmın bölünebileceği söyleniyor. Eski hukukta buna benzeyen başka hak çeşitleri ve düzenlemeler de var. Bunlara bakarak, Medeni Yasa'nm yürürlüğe girmesinden önce (1926'dan önce), ülkemizde "kat mülkiyeti" ilişkisinin kabul edilmiş olduğunu söyleyebiliriz. Ama bunun uygulamasının çok sınırlı olduğunu, üstelik nitelikçe de şimdikinden çok farkb bir şey olduğunu belirtrneüyiz. Medeni Yasa'nın kabul etmediği "kat mülkiyeti" ilişkisi, bu bakımdan yeni bir düzen sayılabilir. Koşuliann zorlaması ve yapı tekniklerindeki Uerlemeler sonucunda, 1950'li yıllardan başlayarak, kat mülkiyeti düzenine geçilmeye başlanmış ve sonunda 1966 yılında yürürlüğe konan yasa ile bu "yaşam biçirai" güvenceli bir kurallaşmaya kavuşturulmuştur. Günümüzde kent insanımızın çoğu, (bugünkü çocuklann, giderek gençlerin ne olduğunu pek bilmedikleri bir yemek taşıma araa ile yapılan benzetme ile) "sefertası" biçimindeki yapılarda, birlikte yaşamaktadır. Birlikte yaşamanın her türünde "kurallaşma", özellikle hukuksal geçerliği olan kurallaşma büyük önem taşır. Ama belli bir uygarlık düzeyi bakımından ele ahnırsa, bundan da önemli olan, ya da hukuksal kurallaşmamn da "anası" sayılan başka bir öğe vardır: Batı dillerinde, Latinceden gelen bir sözcükle anlatılan bu öğe, "coasensus"dur. Bunu, birlikte yaşayanlann, birlikte yaşamın sürmesi için yaptıkları varsayılan temel "uyum anlaşması" olarak anlatabiliriz. Bu anlaşma, öyle kâğıda kaleme dökıllmüş bir şey değildir; örtiilü (zımni) bir amaç sörieşmesidir. Birlikte yaşayanlar, birlikte yaşamı tehlikeye sokacak eylemlerden kaçınmaya, gereken hallerde özveride bulunmaya ve düzenin bozulmasına karşı birlikte hareket etmeye karar vermişlerdir. Bu ortak karar, birlikte yaşam ortamına sonradan girenler de dahil olmak üzere, herkesi bağlar. Oykündüğümüz Batı uygarlığında bu "temel uyum anlaşması" (consensus), toplumun bütün birimlerinde ve kesimlerinde geçerlidir ve böyle bir anlaşma, kendiliğinden "özgürlügü", "eleştiriyi" ve "muhalefeti" de içerir. Temel amaç anlaşması sağlam ve sağlıkh olduğu içindir ki, bunun içinde bireyin "muhalefeti" ile "ihanet" birbirine karışmaz. Yine bu nedenle "eleş HESAPLAŞMA BURHAN ARPAD O, E ğ i t i m P m a r ı y d ı 23 Haziran 1960'ta yitirdiğimiz, 1 Hakkı Tonguç, yoksul bir köylünün oğluydu. Yaşamı boyunca kökeninden kopmadı. Kişiliğinin kozasını, destanlık acılar çekerek ördü. önüne dikilen her engeli, kendi gücüyle birer birer aştı. Bilgi dağarcığını, deneyin süzgecinden geçmiş bilgilerle doldurdu. Ellerini, yararlı becerilerle donattı. Yeteneğini, haksız kazanç sağlamak ve bir koltuk kapmak için kullanmadı. Etkili ve yetkili kişilere dalkavukluk yapmadı. Sözüne yalan ve işine hile katmadı. Beyninin ve yüreğinin kapısım, yoksul köylülere kapatmadı. Tüm gücüyle, yüzlerce yıldan beri el sürülmemiş köy sorualarını çözmeye çalıştı. Insanlığın yüzakı olan bilgeler gibi onurlu yaşadı. Bıkıp usanmadan iyinin, güzelin ve doğrunun ardından koştu. lsmail Hakkı Tonguç, özgürlüğe tutkundu. Katı kuralların, yargılann ve buyruklann gölgesine sığınmadı. Kuşkuyu ve eleştiriyi, olumlu bilimlerin anası saydı. tnsanoğlunun beynini ve yüreğini kısırlaştıran uygulamaİarı kınadı. Elinden özgürlük, saygı ve sevgi anahtarını hiç bırakmadı. Tonguç, eylem adamıydı. Koyu gölgeye oturup sözebeliği yapmadı. Karmaşık kuramlann ve öğretilerin sahncağında sallanmadı. Terle yoğurulmamış ekmeğe ele uzatmadı. Taşıma suyla değirmen döndürmeye kalkışmadı. Yaz ve kış demeden, Anadolu'yu adım adım dolaştı. lşlenmemiş topraklan, kurumuş ağaçlan ve boşa akan sulan gördükçe, yüreği ince ince sızladı. Konuk kaldığı köy odalannda, mitili çıkmış minderlere bağdaş kurarak oturdu. Kurtuluş Şavaşı'na katılmış, yoksulluğun ayazında donmuş ve sıcağında kavrulmuş ak saçh gazilerle sıcak dostluklar kurdu. Ülkemizin gerçeklerine uyan, emeğe dayalı olan eğiüm ve öğretim dizgesini deneyimli köylüleri dinleyerek oluşturdu. tsmail Hakkı Tonguç'un dili, kaynak suları gibi an ve duruydu. Oluşturduğu eğiüm ve öğretim dizgesinin kurallan çok sadeydi. Tonguç'a göre, eğiüm öğretim kurumlanmız üretici insan yetiştirmeliydi. öğrenim gören her insan asalaklıktan kurtulmalıydı. Toprağın, suyun, bitkilerin ve hayvanların dilinden anlamalıydı. Çevresindeki doğal kaynaklan işleyecek ve toplumun yaranna sunacak beceriler kazanmabydı. Kişisel çıkarlannın tutsağı olmamalıydı. Yeryüzünü kirleten kötülüklerle ve haksızlıklarla savaşmaktan korkmamabydı. Kendisini yenilemek için sürekli olarak kafa yormalı ve ter dökmeliydi. Kula kul olmayı kabul etmemeliydi. Insanlık ve yurttaşhk haklanru hiçbir güce çiğnetmemeliydi.. MAHMUT Y Ğ U AMR lsmail Hakkı Tonguç, 3/8/1935 tarihinden beri vekaleten yürüttüğü llköğretim Genel Müdürlüğü görevine, 31/1/1940 tarihinde asaleten atandı. Hiç zaman yitirmeden, binbir özenle oluşturduğu eğitim ve öğretim dizgesini uygulama alanına koydu. Köylülerimizi yoksulluğun ve bUisizliğin (cehaletin) pençesinden kurtaracak destanlık imeceyi başlattı. Birbiri ardından, 21 köy enstitüsünün temelini attı. Köy enstitülerine, titizlikle seçtiği eğitimcilen, uzmanlan, ustalan ve bahçevanlan görevli olarak yolladı. Öğrencilerini ise, ilkokulu bitirmiş yoksul köy çocuklannın arasından seçtirdi. Kısa bir süre sonra ıssız yaylalar, ot bitmeyen bozkırlar ve ipek gibi yumuşak topraklı ovalar, oğul veren an kovanlan gibi uğuldamaya başladı. Özverili görevlilerin önderliğinde yatakhaneler, yemekhaneler, derslikler ve işlikler yapıldı. Işık üreten santrallar kuruldu. Toprağın derinliğinde uyuyan sular yeryüzüne çıkanldı. Toprağın yüzü, bağlar ve bahcelerle donatıldı. Kova kova süt veren inekler, kovan kovan bal yapan anlar yetiştirildi. lşliklerde, gerekli olan araçlar ve gereçler üretüdi. Alanlarda, ulusal oyunlar oynandı: halkımızm acısını ve sevincini dile getiren türküler söylendi. Sofralan, el ele verilerek üretilen yiyecekler süsledi Kınacası. öSrencilerin kişilikleri özgürlük içinde geliştirildi. Beyinleri olumlu bilgilerle, yürekleri insan sevgisiyle beslendi. Kafalanyla elleri arasında uyum sağlandı. öğrenimini başanyla bitirenler, öğretmen, sağlıkcı ve eğitmen olarak köylere yolcu edildi. Köy enstitülerinden yetişenler göreve başlayınca, yoksulluğu yazgı sanan köylülerin gerçeklere kapalı olan gözleri açıldı. tnsanbk ve yurttaşlık haklanm çiğnetmek istemeyenlerin sayısı günden güne arttı. Halkımızı avutarak ve uyutarak siyasa yapmak zorlaştı. tşte bu yüzden, köy enstitülerine karşı acımasız bir yergi kampanyası açıldı. "Din, iman ve vatan elden gidiyor" diye mangalda kül bırakılmadı. 27/1/1954 tarihinde köy enstitüleri kapatıldı. Sonuç olarak söylemek istediğimiz şudur: Köy enstitüleri, halk kaynağmı devinime geçiren köktenci bir eylemdi. Bu günah kapatanlara yeter. tsmail Hakkı Tonguç, 23 Haziran 1960 tarihinde, ardında doğru yolu gösteren bir ışık ve kalıcı yapıtlar bırakarak dünyamızdan aynldı. Köy enstitülerinde görev yapanlar, öğrenciler ve yoksul köylüler O'na "Tonguç Baba" diye seslenirlerdi. Enstitülerine ve köylerine geldiği gün bayram ederlerdi. Gömütünde rahat uyu, eşsiz eğitbilimcimiz Tonguç Baba! Saygı Yazısı 1950 seçimleri, Türkiye'nin toplum ve düşünce yapısında çok değişikliklere yol açtı. Bunların hepsini olumlu sayamazsak da, bilmekte, üzerinde düşünmekte yarar var. Oeğişiklerden en önemlisi basın alanında görüldü. O günlere geiinceye kadar 20 bin satan bir gazete, önemli sayılırdı. En yüksek satış elli binle seksen bin arasıydı. Buna karşılık, günümüze göre o az satışlı gazetelerin politikada etken rolü vardı. O gazetelerin başyazısı vardı. O gazetelerin başyazarı vardı. O başyazarlann adı ve görüşleri anlamlıydı. 1984 Türkiye'sinde bu anlamda tek gazete kaldı. Cumhuriyet Gazetesi, başyazarı ve butün yazı kadrosuyla yine görev yapıyor. Haziran ayının onbeşinci günü akşamı, Kumkapı'da bir lokalde toplanan yüz kadar insan mutlu ve duygulandırıcı saatler geçirdiler. 19451960 arasında Türkiye'nin etkili gazetelerinden VATAN'ı andılar. Vatan'da çalıştıklan yılları konuştular. O güzel toplantının anısını belgelemek için bir de orta boy on iki sayfalık VATAN çıkardılar. Eski Vatan yazartarı, unutmadıklan Vatan için yazdılar. Ben de yazdım. O yazımı buraya alıyorum. Saygı Yazısı başlığını taşıyor: Yanm yüzyıla yaklaşan yazariık ve gazetecilik hayatımda aralıksız en uzun süre çalıştığım gazete "Vatan" olmuştur. Muhabir, röportaj yazarı, filrn ve tiyatro eleştirmeni, köşe yazarı olarak on üç yılım 'Vatan'da geçmiştir. Oysa, Vatan, arada bir yuzbine yaklaşmasına karştn, büyük baskı sayısına ulaşmış bir gazete değildi. Çalışanlara yapılan ödemeler de öteki gazetelere oranla, çekicı sayılmazdı. Vatan'da yazar ve gazeteci olarak uzun süre kalabilmemin iki nedeni vardır. Çalışanlar arasında yakınlık ve dostluk havasının ağır basması, Ahmet Emin Yalman'ın da çalışanlara düşünce ve yazı özgürlüğünü tanıması. Yalman'ın hoşlanmadığı tek bir durum vardı. Haber yazılannda yorum yapılması; haberde yan tutmayıp, kesin yargı okura bırakılmaiıydı. Gazeteciliğin haber dalında başladığına kesinlikle inanmış olan Ahmet Emin Yalman, günlük başyazısı dışında, haber yazıiarı da verirdi. Vatan'dan bir arkadaşın da katıldığı açıkoturum, tören ve benzeri oiaylan, Yalman da izlemişse, yazı işleri müdürüne bir haberyazı vermeden edemezdi. Ahmet Emin Yalman, 85 yaşında öldüğünde varlıklı kişi sayılmazdı, hatta sıkıntı içindeydi. Oysa, Birinci Dünya Savaşın'da 'harp muhabirliğini' başlangıç alırsak, yetmiş yıl gazetecilik yaptı. Gazeteler kurdu, ortaklaşa gazeteler çıkardı. Damad Ferid'ce Kütahya'ya, İngilizler tarafından Malta'ya sürgün edilmesini izleyen 192325 ytllarında 'Vatan'ı, Ahmet Şükrü Esmer ve Enis Tahsin Til'le kurdu. Uzun suren zorunlu bir aradan sonra 194O'ta Vatan'ı yeniden yayınlamaya başladı. Ahmet Emin Yalman, Alman lisesini bitirdikten sonra felsefe doktorası için gittiği Birleşik Amerika'da Gazetecilik fakültesini de bitirmiş olmasına rağmen, başarılı gazeteciliğin her şeyden önce özel bir yetenek ve kafa yapısı gerektirdiğini, bundan yoksun kişinin ne denli öğrenım görmüş olursa olsun, başarıya ulaşamayacağına inanırdı. Birlikte çalışanlarla tartışma ve çatışmalarda, belirli bir düzeyin altına düşmezdi. "Basın Ahlak Yasası", "Basın şeref divanı" kuruluş toplantısında Emin beyle uzun uzun tartıştığımı hep hatırlarım. Ahmet Emin Yalman, liberal düşünce ve liberal ekonomiye dayalı toplum düzeninin, insanoğlu saygınlığına en yaraşır yol olduğuna inanmış kişiydi. 22 Mart 1960 günlü Vatan'da GÜNÜGÜNÜNE köşe yazım "Taksitle 1200 Dolara" başlığını taşır. Demokrat Parti yönetiminin en tedirgin ve karanlık dönemidir. Sıkıyönetim vardır. Yazı şöyle başlar: "Bir ölü, bir sakat ve on yaralının karşılığı bu kadarcık, altı ay taksitle ödenmek üzere 1200 dolar. Olay, Türkiye'nin başkenti Ankara'da geçti. Bir Amerikalı yarbay, akşamın geç saatlerinde ve hafıf içkili olarak elli kilometre hızla sürdüğü otomobiliyle Türk askerlerinden birini öldürdü, birini sakat bıraktı ve ötekileri yaraladı. Albay Morisson faciası, bu çeşit olayların ilki değil. Bu gidişle sonuncusu da değil. 17 mart günü birinci sayfada çıkan korkunç bilanço, bunun böyle olduğunu gösteriyor. Haberin özeti şu: " Türkiye'de NATO adına görevli Amerikalılar 1953'ten bu yana 398 suç işledi. Öldürme, yaralama, sarhoşluk, kavga çıkarma, para gasbetme, ölümle tehdit, kızhğı bozmak, trafik suçlan işledi. Suçlular kendi özel mahkemelerinde yargılandı. Çoğu suçsuz görüldü. En ağır suçlar için bile para cezası verikJİ." Birleşik Amerika'yı "özgür toplum" düzeni simgesi bilen Ahmet Emin Yalman'ın VATAN'ında bu yazı çıkabilmişti. Ahmet Emin Yalman'a saygı. TEŞEKKUR Şişli Etfal Hastanesi 2. Hariciye Servisi Klinik Şefi Mütehassıs Operatör Dr. NUREDDİN APAYDEN ameliyatımda göstermiş olduklan ıhtimamları sayesinde kısa sürede sağlığıma kavuştum. Ayrıca, ilgilerini eksik etmeyen hastanenin bütün doktorlanna, son derece çalışkan ve müşfik hemşireleri Sadiye Gelbal, hemşire Nevin Bayraklı, hemşire Memnune Yıldız ve Şerefcan Türkmen'e, hastanede yattığım sürece bütün emeği geçen hastane personeline sonsuz teşekkürlerimi sunmayı bir borç bilirim. Esentepe GazetecUer Sitesi sakiolerindea SELAHATTtN ILGAZ rtur turizm sunar 10 gun 9 gece HER CUMA KESİN HAREKET Özel otobuslerle gıdı$ donuş „ AlANYA TAKSİTLE MARMARİS'TE UCUZ TATİL sabah kahvaltısı + ögle yemeği + akşam yemeği + yatak = günlük sadece 1950 TL. € rvlARMARIS martı 700 KAMP DÖNEMLERİ 1. dönem 15 gün 30 Haziran14 Temmuz 1984 2. dönem 15 gün 16 Temmuz30 Temmuz 1984 3. dönem 15 gün 2 Ağustos16 Ağustos 1984 4. dönem 15 gün 18 Ağustos1 Eylül 1984 5. dönem 10 gün 3 Eylül12 Eylül 1984 Yerlerinizi ayırtmaku gecikmeyin Başvuru: Akay Cad. No: 7 Bakanlıklar/ANKARA TELEFON: 189440 atlantik 42 700MARIVIARİS MARMARIS alaaddin 33 700J DtKORASMDN • O KAÖIOf •PARK£ MARLEY •CİLA •YAGLI BOYA BAOANA •OUVAR RESİML£R) •VtTRAY •HALI •MOBİLYA DEKORASYONU FETHIVE ı orkkJe hotel39 700 EOREMİT > seketur motel 39 700 cavuşoğlu motel 44700 tatil köyü 5Q 700" 1 TAM PANSIYON KONAKLAMA Tesısierde Sgun 7gece Barbaros Sulvarı. 35 Beşiktaş IST. Tel: 161 10 74 161 82 26 336 16 60 KHKTÜ8ÇİÇEÖİ MOTEL Inebey mah \Jattde Camıı sok. S5 4 AKSARAYtSTANBUL LONDRA gezileri Uçak, banyoWCRenkli TV'li otel ve kahvaltılar dahil Yaltuz HER CUMARTESİ 7 GÖNLÜK GÖLKÖYBODRUM Tel.: Gölköy 20 Tel: 521 15 66524 51 28 • Aiaturk fcğıtım tnstıtusnnden almış olduğum mezuniyeı belgemi kaybettim. Hükümsüz dür. ŞÜKRAN BALKAYA 190.000 TL. KADIKÖY. Altıyol. Onur Ifhanı No: 408 ~ Tel: 337 01 38 GALERILER ^•İASANAT. GALERISI 52166 29 AEDFA EVLER •MHIMI AkMl AnH Artaş F*hr«ttln Bayfcal V*cih Bvakattıjlu MuzaflwB«cwn HOacyin Biltşik CMıat Burak GOnUI Ouyar M»dn Edramn MMımvt GutbaY N*cd*tK«lay Flkrat Kohrtfdl NHgün Ongan OrtlOT Pakar GünaySOun Burtım Uygur M0 Yaşar V*nlca« Nazmi Yıknu Htis*yin Yüe* Krnnal Yüka*l*ngU Eski ve yıpranmış tabîolarımz değerlendirilir, satm alımr. Maçka Cad 73/1 Teşvikiye / istanbul Tel: 148 22 35 RESİM ONARIM MERKEZI MUMTAZ YENER ATÖLYE Ş MESUT ÖZOK SERGİSİ GÖRSELTASARIM Mimarlıkla dolu 71 yılın ürunleri Açılış: 11.7.1984 Çarşamba, Saat: 18.00 Yer: Mimartar Odası İstanbul Şubesi Miralay Şefikbey Sok. No: 1/2 Gümüşsuyu RESİM SERGİSİ YASEMİN AYTUĞNİLGÜN İNAL NURCAN PEHLİVANOĞLU ELİF ŞENGEZERŞADAN YENER 1 5 K I ' T ı m u ı 1964 BODRÜU MOZESt HALUK ELBE SANAT CALERİS1 DESTEK SANAT GALERİSİ URART Resim sergisi 22 Hazlraa 15 Ta SAHİBİNDEN SATHJK Nişantaşı Kodaman'da 87 m 1dükkân... Kadıköy Salıpazan'nda 27 m dükkân satüıktır. Tel: 333 65 18 J Karma/Reşim/ Sergisi 331 temmuz ADdı Ipekçı Cad 75 Maçka1460354 SANAT GALERİSİ Mehmet Zaimovic 1M4 MUHSİN BİLYAP Resim Sergisi Ç R£Sİ(* 620 Temmuz BIU3CPASAJ BOORUM TEL:96141.29TI Dizgi makineleri ve komple matbaa. Tel:29396 ANTALYA ı» Sağıık karnemı kaybettim, hükümsuzdür. A YDAN US * Sıgorta kartunı kaybettim. Hukümsüzdür. SEHER KURT. SATILIK Husr«v Gerçde Cad 126 Teşvilgyt Meydara Tffl 141 27 11 AYASOFYA MUZESI