15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/4 KÜLTÜR YAŞAM 8 MA YIS 1984 TELEVIZYON 19.00 Sınava Hazırlık 19.30 Satranç (Renkli) Programın bu bölümünde, problemin cevabı, mektup çekilişi ve bilgisayarla satranç oynama ekrana geliyor. TV'de Sinema TRT'NİN IÇENDEN MAHMUT T. ÖNGOREN 19.50 Tanm ve Köy Programda, çay tarımında çelikle üretinttn önemi, çay bahçelennin bakımı, zararlılarla mücadele, budanta, gübreleme ve çayın toptanarak ışlenmesi gibi konularda bilgi veriliyor. 20.20 Uykudan Önce (Renkli) 20.30 Haberler 21.00 Hava Purumu 21.10 TV'de Sinema: Macbeth (Renkli) (Aynntüı bilgi yandaki sütunlarda) 23.20 Haberler 23.30 Açık Öğretim 00.00 Kapanış Kültür ve Turizm Bakanı Mükerrem Taşçıoğlu, ahlak anlayışımıza ve geleneksel bilincimıze altın harflerle yazılmış yeni bir sayfa ekleyerek ülkemize gelecek yabancı kadın turistlerin sutyenlerinı çıkarmamalarını ıstedı. Tam bu sırada TRT Televizyonu'nda da ilginç bir olayla karşılaştık. 5 mayısta yapılan Eurovısion Şarkı Yarışması'ndan öncekı günlerde televizyonumuzdan yaymlanması gerekli Yugoslavya'nın tanıtma filmıne TRT yönetimi karşı çıktı. Bu filmde bır genç adamla bır genç kız yarı çıplak görünüyormuş. ilginçlik TRT yönetimi ile Kürtür ve Turizm Bakanı'nın aynı noktada birleşmelerinde değil de, her iki tarafın da boyun eğmelerindedır. Bakan boyun eğdi, çünkü sutyenle ilgili sözlerinin Batı dünyasında Türk turızmi aleyhinde kullanılması gündeme geldi. Ustelik, ülkemize gelen yabancı kadın turistlerin sutyen çıkarmalarını önlemek de mümkün değil. TRT yönetimi de boyun eğdı, çünkü üyesı olduğu Avrupa Yayın Birliği kurallanna göre herhangi bir ülkenin tanıtma filmini yaymlamama yetkısi yok. Demek ki, yirminci yüzyılda ülkelerin uluslararası geleneklere ve antlaşmalara uyum sağlayarak kendilerine ters gelen kimi uyguiamalardan kaçınmaları mümkün olmuyor. Elbette yukarda örneklerini verdığım olaylarda söz konusu olan çıplaklığın ya da seksin savunuculuğunu yaparak Türkıye'de bu konudaki anlayışı zorlamaya de gerek yok. Her şey kendiliğinden yavaş yavaş Batı'daki gibi oluşmuyor mu ülkemizde? Kültür ve Turizm Bakanı'nın yabancı kadın turistlerle ilgili davranışını ele alırsak, kendısınden niçın Istanbul'da yapılan kimi defileler hakkında da aynı görüşü ılerı sürmediğinı sormalıyız. Bu defilelerde çeşitli giysileri sunan Türk mankenlennın göğüslerini cömertçe sergileyerek orada hazır bulunan beyefendılerin yüreklerini ağızlarına getırdıklerinı gazetelerde ve dergilerde hem de renkli fotoğraflanyla izliyoruz. Âynı soruyu TRT yönetimine de sorabıliriz. Televızyonda Yugoslavya filminın çıplak insan görüntüsünden ötürü yayımlanması ıstenmıyor, ama aynı televızyonda "Insanlık İçin" adlı ABD dizisının bir hastane bahçesıne yerleştırilmış "Titanik" adlı hızmet arabasında kadın ve erkek doktorların sevışmesıni içeren sahnesi yayımlanabiliyor. Gerçekte, bu çelişkıler bır yerde hiç de önemli değil. Nasıl olsa Kültür ve Turizm Bakanı'nın da, TRT yönetimının de göstermelik amaçlarla çıplaklığa karşı çıktıklanndan eminiz. Burada önemli olan, uluslararası anlayış ve antlaşmalar karşısında Türkiye'nin üstlendiği yükümlülük ve bu anlayış ve antlaşmalann öngördüğü, ama beğenmediğimiz gerekleri de yerine getirmek zorunda kalışımızdır. TRT, Çıplaklık, Yükümlülük İZLEYİCİ GÖZÜYLE Dışgatım haberi vertnek TRTTnin işi mi? I mayıs aksamı 20.30 haberlerini izlerken, artık yadırgamaz olduğumuz bir olayla yeniden karşı karşıya geldik. Bilmem kaç ton karpit ihraç ederek bilmem kaç liralık dışsatım yaptığımız belirtiliyordu haberde. Ve anlaşılan, haberi desteklemek için, bir gemiye vinçle birtakım şeyler yüklendiği gösteriliyordu. ugililere sormak gerek: Bu ne ilkelliktir, bu ne geri kalmışlıktır? Bir sorsalar ya çevrelerine, dünyada böylesi haberlere yer veren bir başka televizyon var mı? Hiç sanmıyoruz. Başka devletler, satış bağlantısı yaptıkları ülkelere gönderdikten mallan sergileme yerine, yıl sonunda sağlıktı dışsatım ve dışalım rakamları vermeyi yeğlerler. Bize duşense, çingenenin komşusunun karşısına geçıp şişinmesi gibi övunmek olur: "Bende karpit var, sende ne var? Bende pamuk var sende ne var?" Ama ya komşu çıkıp sorarsa: "Bende dolar yüz lira, sende kaça?" diye. "Bende dıs ticaret açığı yok, sende ne kadar?" diye. Bu çağdışı kafayı bir yana bırakmak, TV'nin gerçek işlevi ne olmalıdır, sorusu üzerine kaja yormak gerek. Ama biz, sanki inat edercesine çağdışı kafaları TRT'nin başına getirmekte diretip duruyoruz. Yazıkf. SALİH DÜNDAR / htanbul KAN VEŞlDDET' Yönetmen Polanski, kansıSharon Tate'in fecibir biçimde öldurülmes'mden sonra ilk kez "Macbeth" çıktı sinemaseverlerin karşısına. Filmde kan ve şiddete ağtrlık verilmesini, geçirdiği bu acı deneye bağiayanlar var. filmiyle PolanskVnin yorumuyia "Macbetltf ütacbeth / Yönetmen: Roman Polanski / Oyuncular: John Finch, Francesca Annis, Martin Shaw, Nicholas Selby, John Stride, Stephan Chase /1971 yapımı / 130 dakika. Büyuk yazar Shakespeare'in ünlu trajedisi "Macbeih", konusunu 11. yuzyıl ortalarına doğru tskoçya tahtına geçen Kral Macbeth ve kansı konusundaki söylentilerden alır. Shakespeare, trajedisinin temelini yaşanmış olaylara yaslamakla birİikte konuyu ozgürce işlemiş, bazı olayları da kendisi yaratmıştır. Polanski'nin filmi, hatalı bir yol seçen ve bunun bedelini çok pahalı ödeyen soylu bir adamın trajedisinı anlatmaktadır. Kral Duncan. iktidar hırsıyla gözü dönen Macbeth tarafından bıçaklanarak oldurulür. Macbeth kral olurken, Duncan'ın oğulları Ingiltere'ye sığınırlar. Ama dokiilen kan, kralı ve kansı Lady Macbeth') çıldırtmıştır. Kadın sinir krizleri geçirirken, Macbeth de öldürduğu Duncan'la ilgili karabasanlar görur... Shakespeare'in bu unlu trajedisi, sinemada birçok filme konu oldu. Doğrudan filme alındığı gibi, konuyu modernleştıren denemeler de yapıldı. Orsan Weltes'in 1948'dekı "Macbeth"i bunların en unlulerinden biridır Çağın en büyuk sinema ustalanndan sayılan 1933 doğumlu, Polonya kökenli Roman Polanski'nin filmi, "MacbetlT'e çeşitli yenilikler getiriyor. Bunlardan biri, unlü çiftin hayli gençleştirilmesı. Birdiğeri, şiddet, kıyım, kan ögelerinin, renklilerin ve geniş perde sisteminin de katkısıyla ön plana çıkarılması. Polanski, temelde Shakespeare'in metnıne sadık kalmakla birlikte, birazda Franco Zeffirelli'nın Shakespeare uyarlamalannda olduğu gibi, işin içine bol hareket, vur kır, gerilim de katmış. Böylece ortaya hem ilginç bır Shakespeare uyarlaması, hem de kendi içinde gerilimi, sürükleyiciliği bulunan, neredeyse "tarihsel polisiye" diyebileceğimiz turde bir film çıkmış. Film, Polanski'nin kansı Sharon Tate'in korkunç bir cinayet sonucu öldurulmesinin ardından çevirdiği ilk yapıt. Filmde kan oğesinin böylesine uste çıkmasını Polanski'nin o dönemdeki ruhsal durumuna bağiayanlar da var. En azından ilginç bir deneme sayılabilir. RADYO TRT I •5.00 Açılış, program ve kısa haberler 05.05 Ezgı kervanı. 05.30 Şarkılar ve oyun havalan. 06.00 Köye haberler. 06.10 Bölgesel yayın. 06.30 Günaydın. 07.30 Haberler. 07.40 Günün içinden. 10.00 Arkası yarın. 10.20 Reklamlar. 11.00 Kısa haberler. ll.OSOkul radyosu. 11.55 Hafif müzik. 12.00 Kısa haberler. 12.05 Reklamlar. 12.10 Ögle üzeri. 12.55 Reklamlar ve radyo programlan. 13.00 Haberler. 13.15 Saz eserleri. 13.30 Bölgesel yaym ve reklamlar. 14.45 Hukuk ve sorunlarımız 15.00 Kısa haberler. 15.05 öğleden sonra. 16.00 Kısa haberler. 16.05 Okul radyosu. 16.55 Hafif muzik. 17.00 Otaylann içinden. 17.30 Bölgesel yayın ve reklamlar. 18.00 Çocuk bahçesi. 18.15 Haftanın çocuk şarkısı. 18.20 Erkekkr faslı. 18.50 Hafif müzık ve reklamlar. 19.00 Haberler. 19.30 Beraber ve solo şarkılar. 20.00 Köyumuz köylumuz. 20.20 Solistler geçidı. 20.40 Türkçe sözlü hafif muzik. 21.00 Kısa haberler. 21.05 Konulann içinden. 21J5 Türk halk müziği dinleyici istekleri. 22.00 Sevilen eserler. 22.30 Solısllerden seçmeler. 23.00Haberler. 23.15 Gecenin içinden. 00.55 Günün haberlerinden özetler. 01.00 Program ve kapanıs. 01.0505.00 Gece yarısı. •7.00 Açılış ve program. 07.02 Solistlerden seçmeler. 07.30 Haberler 07.40 TOrküler ve oyun havaları 08.00 Sabah için muzik. 09.00 ll il Türkiye. 09.30 Sabah konseri. 10.00 Şarkılar. 10.20 Türküler. 10.40 Nobel. 11.00 Kuçük koro. 11.30 Türkü ler. 11.45 Hafif muzik. 12.00 Yurttan sesler kadınlar topluluğu. 12.30 Beraber ve solo şarkılar. 13.00 Haberler. 13.15 Hafıf müzik. 13.30 Türküler geçidı. 14.00 Şarkılar. 14.15 Hafif müzik. 14.30 Yabancı dil ogreneiim. lSJOBarok muzik. 16.00 Halk müziği dunyamız. 16.20 Arkası yarın. 16.40 Şarkılar. 17.00 Olayların içinden. 17.30 Çağdaş Turk sanat müziği. 18.00 Yurttan sesler. 18.30 Din ve ahlak. 19.00 Haberler. 19.30 Mahalli sanatçılarımız. 20.00 Dünden bugüne tango. 20.30 Yabancı dil öğrenelım. 21.30 " " Anlatıyor. 22.00 Solistlerden birer şarkı. 22.30 Bir roman / Bir yazardan hıkâyeler. 22.45 Türkçe sözlü hafıf müzik 23.00 Haberler. 23.15 Solistler geçidi. 23.40 Hafif müzik. 23.55 Çağlar boyu oda muzıği 00.55 Program ve kapanış. Saadet Ikesus Altavivn 50. sanat yılı Izmir'de kutlanacak Ellerin, ellerle çizdiği bir dünya "Çizdiklerim bir tuhaf, zıvanadan çıkmış şeyler ve birdenbire farkına vanyorum ki çizdiğimi sandığım o kocaman elli adamlar artık kendi kendüerini çiziyorlar, bensiz. Elim o acayip biçimlere tutsak" diyor Abidin Dino sort sergisine egemen olan "eller" için. JÜLİDE GÜLtZAR Siz, ben, oteki, berikı, bir ınsanın eline baktıgımızda belki de bır kolun ucundaki beş ince uzantıyı algılanz. Ama bakmasını bılen bir goz, bir sanatçı gozıı, hele hele Abidin Dino'nun gözu olursa, neler neler goruyor onda. "Gizemli mavi damarlarla öriılü o kemik >elpazeyi, şaşılası becerilerini, her şe>i >apabilir gorunmelerini. >avaşça yumulmalannı >a da tek yumrukta birşeyi ezme>e hazır olmalarını..." göruyor Dino. Sonra mağara duvarlanndan tutun, Türkmen oymaklannın duğun bayraklarına, kimi bozkır evlerinin boğrüne kadar vurulan avuçları, kemik yelpazeleri, elleri, el damgalannı goruyor. Ve sonra da çiziyor. Açılmış eller, kıvrılmış parmaklar, birbirine geçmiş, birbirinin üstüne dolanmış, sanlmış parmaklar, tek bir el, ust üste eller, vazan, üreten, okşayan, seven, acı çeken eller... Eller de eller işte. Aklınıza gelen, hatla gelmeyen her turlü eller. Bir mektubunda şöyle yazıyor Abidin Dino: "Çizdiklerim bir tuhaf, zıvanadan çıkmış şeyler ve birdenbire farkına vanyorum ki. çizdiğimi sandığım o kocaman elli adamlar artık kendi kendilerini çiziyorlar, bensiz. Elim ki benim değil artık o acavip biçimlere tutsak. Dışardan bakıyorum olup bitene, ikileşmişim, el çiziyor, kendine buyruk. Durdurlamıyonım." Sergide, giderek acılara donüşüyor parmaklar, ellcı. Abidin Dino'nun insanları bambaşka biçimde acı çekiyorlar. Bizlerin alışmadığı, belki de yadırgayaca TRT II BULMACA 4 İZMİR (a.a.) tzmir Devlet Opera ve Balesi Mudüru Necdet Aydın, ilk Türk kadın opera yonetmeni Saadet İkesus Altan'm 50. sanat yılının 15 mayıs salı akşamı Izmir Elhamra Sineması'nTRT III da kutlanacağını açıkladı. Aynı 07.00 Açılış ve program. 07.02 Gü akşam Franz Lehar'ın unlü besne başlarken. 08.00 Sabah konseri. 09.00 Türkçe haberler. 09.03 Barok tesi "Şen Dul" opereti sahnelemüzik. 09.30 Çeşitli sololar 10.00 necek. 19 mayıs gunu saat Caz müziği. 10.30 Her hafta sizler 15.00'te ve 21 mayıs gunu saat le. 11.00 Oğleye doğru. 12.00 Haber 2O.3O'da iki kez daha sahneleneler. 12.12 Dıskoteğımızden. 13.00 cek olan "Şen Dul", 198485 seKonser saati. 14.30 Caz müziği. zonunun açıhşında da İzmir Dev15.00 Müzikli dakikalar. 16.00 Gunün konseri. 17.00 Haberler. 17.12 let Opera ve Balesi'nin oynaya Sizler için. 18.00 Pop dünyasından. cağı ilk yapıt. 19.00 Haberler. 19.12 Muzik dunyaSaadet İkesus Altan'ın yonetsından. 20.00 Melodıler geçidi. 20.30 tiği "Şen DuC'da orkestrayı ErTRT lstanbul Hafif Müzik ve Caz Orkestrası. 21.00 Salı konseri. 22.00 can Eynal yönetiyor. Danslan Haberler. 22.12 Gecenin getirdikle Betül Çakmakçı, çevre duzeninı ri. 23.00 Dört mevsimden. 24.00 Ge Edip Tufanoğlu, giysileri Sevda ce ve müzik. 01.00 Program ve Aksakoğlu gerçekleştirdi. Başlıkapanış. ca rolleri ise, Selmin Giınöz, Necdet Aydın, Erdem Turkbay, A>şe Tek Yenal ve Ziya Elmacı paylaşıyor. Izmir Devlet Opera ve Balesi Muduru Necdet Aydıni ın açıklamasına gore, yeni kurulan Izmir Devlet Opera Korosu ilk kez "Şen Dul"la sahneye çıkacak. 5 SOLDAN SAGA 1/ Çay, şeker, tarçın, limon ve rom ya da kanyakla yapılan bir ıçki... Bir çeşit pamuklu kumaş. 2/ Kuzey Amerika'nın beş buyuk gölOnden biri... Erzurum'un bir ılçesi. 3/ Ateş... Eti lezzetJi, kemikli bjr balık. 4/ Kuş gagası... Dinamitin bulucusu. 5/ Avcının av beklemek için taş yığınlanndan yaptığı pusu. 6/ Amerika'da yaşayan ve yavrulannı sırtında taşıyan keseli bir hayvan... özel gezinti gemisi. 7/ lstanbul'daki Bizans surlannın konıyucu kulelerinden bıri... Tanıalın simgesi. 8/ Damga, mühür... Hayvan çulu. 9/ Bir onaylama sözu... Mürekkep hokkalanna konulan ham ıpek. YUKARIDAN AŞAClYA 1/ Orta ve Güney Amerika'da tanm işçisine verilen ad... Japonlar'ın ulusal içkisi. 2/ Pakistan'ın resmi dili... Orta Asya'da eskı bır kent. 3/ Nikelin simgesi... Yerdeki karın yüzunde buz tutmuş olan tabaka. 4/ Tahıl yığını... lyi yaşamak için ge Kültur Servisi Fransız yazar ve iktisatçı Tibor Mende, 78 yaşında Kanada'nın Montreal kentinde oldü. Asya'nın ve Latin Amerika'nın gelışmekte olan ulkeleri uzerıne yapıtları bulunan Mende, 1945'ten bu yana 60 kadar ulkeyi gezmiş, kitapları 15'ten fazla dile çevrilmişti. 1915 yılında Budapeşte'de doğan Macar kokenli Mende, Londra Universitesi'ni bıtirmiş, New York Herald Tribune gaze(esinin Paris'te çıkan Avrupa baskısında uzun yıllar ekonomi bölümunü yonetmişti. Fransız uyruğuna geçen ve Siyasal Bilimrekli şey. 5/ Avrupa'da buyük bir ler Enstitusu'vle Yüksek Ticaret göl. 6/ Kadınlann sus için saçlarının Okulu'nda oğretim uyeliği yapan ustüne taktıkları küçuk başlık... İl Mende, birçok kez gezdiği Hinkel bır su taşıtı. 7/ Dtreklör lakabıyla distan uzerine uzman sayılıyortanınan Turk tiyatro yazarı ve gaze du. Bu ulkeyi konu alan "Fırtıtecisi .. Lityumun simgesi. 8/ Kur'an'ın bölunmuş olduğu yuz on dört na Karşısında Hindistan", "Gubölumden her biri... Sut ve yoğıırt neydogu Asya İki I>un>a Arasınçalkalamaya yarar kuçuk yayık. 9/ da", "Nehru ile Konuşmalar" ayTakımada... Bangladeş'ın para biri rıca de Uzak Doğu'yu işleyen "l>ogan Günesler" ve "Japonya ile Çin" adlı kitapları kaleme almıstı. Bırleşını^ MıHcılcr'ııı bazı arastırma projelen uzerınde Je çalışan Tibor Mende, yaşamı boyunca zengın ve yoksul ulkeler arasındaki ışbırliğini geliştirmeye çalışmış ve 1972'den çıkan "Yeni Somürgeciliğe Yardım Üzerine" adlı kıtabında uğranılan başarısızlıklan parlak bır biçimde yansıtmihtı. Mende, ulusal ve eşitlikçi temellcrc dayalı bır isbirliğini sa\ unnıakıaydı. ••• •••• ••• •• • b 7 8 9 Ne var ki, bir bakanın sutyen çıkarmaya karşı çıkması ve TRT'nin çıplaklığı içeren bir tanıtma filmini yayımlamak istememesı, uluslararası düzeyde alay konusu olmarnıza yol açar ve sonunda her iki kısıtlamanın kaldırılması ya da korunması da ülkemize pek bır şey kazandırmaz. Ama ülkeler, başka uluslararası anlayış ve antlaşmalann insan hakları, düşünce özgürlüğu, ölüm cezası, ışkence ve barış gibi konularda getirdiğı olumlu yükümlülükleri hıçe saydıklarında çok kötü, geri ve değersız durumlara düşüyorlar ve saçma bir mantığın tutsağı oluyorlar. Dıyorlar kı, "Hiçbır uluslararası antlaşma bu konularda tnzi bağlamaz ve bizim iç işlerimize kansamaz." Böyle diyorlar ama, sonra kalkıp IMF gibi uluslararası kuruluşlann ekonomilerıni kendi çıkarlarına aykırı düşen bir tutumla düzenlemesine ses çıkarmıyorlar. İşte gerçek çelışki burada yatıyor. Hasta yatağından sokaklara Türkiye'nin kendi çıkariarını fırlayıp çizdiği resımlerde çizgiayaklar altına almadan tüm leri alabildiğıne hırçın Abidin olumlu uluslararası örgütlerde, Dino'nun. Çunku yaşanan olav antlaşmalarda ve bırliklerde ellar hırçınmış. Öyle diyor. bette yer alması gerekir. BağımAnkara'da Caziosmanpaşa, sızlığını, insan haklarıyla ilgili Horasan Sokak'ta yeni bir galeri tüm güvencelerini ve kişiliği koaçıldı. Galeri Nev. iki mimar, ruyarak.. Eurovısion Şarkı YaAli Artun ve Haldun Dostoğlu, rışması gibi bir uluslararası külturel, sanatsal çalışmaların \e olayda ülkemizın aldığı derecesoyleşilerin yer alabileceği bir yer nin hiç önemi yok. Eğer kişiliolsun istemişler. Ve Galeri Nev'i ğimizi koruyabilmişsek... Ama Turk resminin ustalanndan AbiYugoslavya filmindeki çıplaklıdin Dino'yla açmayı akıllarına ğa ulusai anlayışımıza aykırı dikoymuşlar. Dino'nun 87 tabloye karşı çıkarken, kendi bestesu, hem de çeşitli donemleri yanmizden Arif Sağ gibi ulusal bir sıtan 87 tablosu süsleyıvermiş oğeyi de çıkarırsak, uluslararagalerinin duvarlannı. "tşin bizi sı platformlarda kişılığımızı naçeken yanı, resim kulturunü alasıl koruyabılınz9 Aynı şekılde inbildiğince derinleştirmek, resmi san haklarına kendi ıçinde demokratikleştirmek isteği olönem vermeyen herhangi bir du." diyor Ali Artun. başka ülke, kendisine karşı girişilen haksız ve kanlı kıyıma Yüz kadar nasıl başarıyla karşı çıkabilir? röprodüksivon ve albüm İşte bir bakanın sözleri ve TRT'nin bir davranışı, ne denli Dino tabloları çok guzel, ama kuçük ya da önemsız gibi görüher beğenenın alabileceği cinsten nürse görünsün, çok daha yükdeğil. Galeri sahipleri bunu da sek duzeydekı uluslararası koduşunmuşler ve Abidin Dino'nularla ilgili çağrışımlar da yanun imzalı muhrunü taşıyan yuz pabıliyor ve ülkemizın uluslarakadar roproduksiyonunu hazırrası platformdaki yerini belirlilamışlar. Her isteyen alabilir yor. bunları. 5500 lira çunku. Sonra yazılar dahıl her şeyi el baskısı olan, serigrafi sistemiyle hazırlanmış bır album. Içinde 64 resim var. 30 bin lira. Dino hayranları bunlarla yetinebılirler. Yazar ve iktisatçı Tıbor Mende öldü UZUN BİR ARA A bıdın Dino, uzun bir aradan sonra Ankara 'da Galeri Nev 'in açılısma tamklık eden bir sergiyle Türk sanatseverlerinin karşısına çıkıyor. Serginin ana konusu "eller" ve bu ellerden "Acılar" bölümü. (Fotoğraf: RIZA EZER) ğı biçimde. Sonra acılar acayıpleşiyor. Gerçekten acayip çızgiler goruyorsunuz tablolarda. Anlayabilmek için görmesini bılmek gerek. Duyarak, sındirerek, bakmak gerek onlara. Yine Abidin Dino'nun bir mcktubundan: " 1968 baharında butiin dunvayı birdenbire bir gençlik ruzgârı sardı. Bö>lece majıs 1%3'te Paris sokakları savaşkan bir pana»ır »erine donıiştü ve o yıizden hasta yatağımdan kalkıp, sokakta gordukkrimi çizdim. Her ne\se, butün bunlar bir yana... Görduğuınuz bir kitabın çizgileri tum resim donemlerimin karsılığı değil. Hepsi birden sığmaz ki tek kitaba. Daha koylüler, kalabalıklar, uzun >uruyuşler var. 30 >ıllarının csrarkeşleri de eksik. Bir de hastalar, hastaneler." Tum resımler, seyredilesi... Tum resımler guzel. Ama bir imzası var ki Abidin Dino'nun. resımler kadar güzel. "U/akdoğu ressamları çaresini bulmuslar," diyor yine bir mektubunda, "Resim türleri değiştikçe adlarını değiştirmisler. Resim delisi Hokusai boylece otuz kez adını ve imzasını yenilemiş, i>i de etmiş. Ben de kırk kez adımı değiştirmek isterdim. Gerçi kolayını bulmuştum. Yıllarca hiç imza atmadım resimlerime. Resmin kendisi dururken imza ne>in nesi? Daha sonra imzamı resimlestirdim." Abidin Dino'nun sergisi 31 ma>ısa kadar açık kalacak. Serial fUmler şimdi de televizyonda ZİYA METİN Hollyvvood'un erken dönem ıecimsel tuzaklanndan olan "dizi filmler" (serial), izleyıcinin parasına sürekli göz dikme anlamını taşır. Eskiden Turkiye'de "onbeş seri, otuz kısım" olarak iki haftada peşpeşe gösterime sokulan bu supruntuler, ABD salonlarında ikişer makara (yirmişer dakika) olarak pazarlanırdı. Her hafta "tefrika'yı" en heyecanlı yerinden keserek, yeniyetme izleyiciyi ardından suruklemek için. TV'nin yaygınlaşmasıyla yeniden ortaya çıkan serial'lerde konular çeşitlendi. Akıldışı seruven oykulerinin yanında melodramik aile ilişkilerine, cinsel sömürüye geniş yer veriliyor şimdi. Ortalama kultur duzeyindeki buyük kitleyi oyalamak amacını ustlenen dizi filmler, gelişmiş leknolojik olanaklan gereksinır. Bu nedenle sanayileşmemiş ülkelerde dizi film pek yapılamaz. Ya da bizim unlu "Devrim Otomobili" gibi astarı juzünden pahalıya oturur. " Ü ç tstanbul" ve "Kuçük Aga"nın yapım giderleri yuzer milyon TL. dolayındadır. Buna kurum içindekı hizmet harcamaları da katılırsa her dızı yuzelli milyonu bulur. Ekonomik bunalımın sınırına dayanmış devletler, boyle buyuk malı yuklerden kaçınmalı. Ya da onceden sağlam dış pazar bağlantılan kurup yapım giderlerine katkı sağlanmalıdır. Elbette uluslararası tekııik standartlara uymak, sesli çekim, vinçli kanıcra, background, trukaj olanaklarını gerçekleştirmek koşuluyla. Ayrıca bizim dizisever yonetmenlerimiz sinemanın once devinimli goruntu sanatı olduğunu unutmamalılar. Yeşilçam'ın kimi kotu alışkanlıklannı ekrana taşımak. söylevsel ve durağan sahnelerle filmi "resimli radyo oyununa" dönüşturmek nive? Dakikalarca avızeler, sarıklar gorüntulemek izleyiciyi sıkıntıya boğar. Işlevsiz objelerin üzerınde boşuna durup gorsel yorumun hakkını veremeyenler, duşünsel yorumlamaya ise pek heveslı görünuyorlar. TV dizisi yöneten kimse kendisinin Visconti, Robert Bresson çizgisine varacağını sanmasın. Dizilerde sanat yapılmaz. Olabildiğince geniş bir kitleyle temiz bir iletişim kurmava, TV'nin eğlendirici ve eğitsel görevini goz önunde tutmaya çalışmak gerekir, o kadar. Ayrıca "mini dizi" ölçülerinden taşmak da yanlıştır. Uzun dizilerde kimi bölumlerı kaçıran izleyıcilerin sinirleri bozulmaktadır. ABD ozel gırişimcileri sırf kazanç amacıyla dev dizileri yapadursunlar, bizim televizyonunıuz de\letindir. Ille de tarıhsel sorunlarımızı ayrıntıyla yansıtacak filmler yapmak gerekiyorsa, daha alçakgonullu bir tutumla yola çıkılabilir. Otuzbeş milimetrelik renkli peliküller yerine, elektronik kameralarla çekim, yapım giderlerı çok düsebılır. Boylece içecek ayranımv \okken, atla, bilmem nereye gitmekten kurtuluruz. Kultur Servisi lstanbul Filarmoni Derneği, Ataturk Kultur Merkezı'nde duzenlenen dizi konserler çerçevesinde, 11 ve 12 mayis gunleri Selanik Konservatuarı oğretmen ve öğrencilerinın iki konser vermesini sağladı. 11 mayıs cuma gunu saat 18.30'da verilecek konserde Selanik Konservatuan öğretmenlerinden bir grubun karma resitali yer alacak. 12 mayıs cumartesi gunu saat 18.30'da da, Selanik Konservatuarı Muduru ve Selanik Devlet Senfonı Orkestrası şefierinden Karolos Trikolidis yonetiminde oğrenci orkestrası çalacak. Konsere Çavuşoğlu Lisesi Korosu, Selahattin Evcil \onetiminde katılacak. Selanik Konservatuarı öğrencileri IstanbuVda konser verecek Kültür Servisi lstanbul Beledıyesı Konservatuvarı Tiyatro Bolumu öğrencileri, bugun saat 17.30'da Harbiye Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu'nda Haldun Taner'ın "Sersem Kocanın Kurnaz Kansı" adlı oyununu sergileyecek. Konservatuvar Geleneksel Türk Tiyatrosu öğretim görevlisı Müjdat Gezen'ın sahneye koyduğu uç perdelik oyunun reji asıstanlıklarını Esin Çetinbahadır, Mehmet Asa ve Semra Erbay yaptı. Konservatuvar öğreneileri 44 Sersem Kocanın Kurnaz Karısı"nı oynuyor
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle