25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 ŞUBAT 1984 KÜLTÜR YAŞAM CUMHURİYET/5 YAYIN DÜNTÂSENDA SANAT EDEBIYAT Duyduk Gördük ye duşündii'Merden kurtulmak mıdır? Karşılaştırmalardan hoşlanmam ama, yukardaki saptamamı açıklayıcı örnekler olarak Mehmet Se>da'nın "Cinsel O>un"unu (1960), Leyla Erbil'in "Gecede"sini (1969), Pınar Kiir'ün "Asılacak Kadın"ını (1979) anmak isterim. Üçunde de bilinç akışı tekniği işlevsel bir nitelik taşır. Kişiselleştirmedir bu işlev. Orhan Pamuk'un temel yanlışı, kişilerini kişisf'leştiremeyişidir işte. Bilinci aktarılan babaanne, Recep, Faruk v.b. değil, Orhan Pamuk'un şablonlarıdır. Sahici olamayan birer şablon üstelik. Toplumsallığa gelince... Gelince diyorum, çunku Meşrutıyet'ten gunumuze tarihseltoplumsal bir fonun uzerine kuruyor romanını Orhan Pamuk. Selahattin Bey'den torunlarına bir ailenin öyküsüdür anlatılan. Selahattin Bey'in yazgısını belirleyen de Meşrutiyet sürgünluğüdür. Sonra bu yazgı, oğul Doğan'da ve torun Faruk'ta surecektir. Selahattin Bey'in çevreyle uyumsuzluğunu ve bunun getirdiği bunalımı oğlu da, torunu da yaşar. Ama bu olgunun toplumsal boyutlarına girmez Orhan Pamuk. Tersine, babannenin bilincinden bir soyaçekim olarak verir bu olguyu. Babası gibi, dedesi gibi nitelemeleriyle. Bunun nedeni bilinç akışı tekniğini kullanması olabilir, diyemezsiniz; çünku Faruk'un bölümlerinde tarih kavramı, tarih anlayışı, tarihçilik üzerine duşunce üretilir pekâlâ. (Bunun amacı tarihle hikâye ilişkisinden çıkarak roman kuramı geliştirmek, kendine gerekçe hazırlamak olsa da...) Nitekim, kişiler aracılığıyla değişik hayat duzlemleri sergileniyor romanda, ülkücüdevrimci çatışmasından (hangi çatışma?) yararlanılarak romanın ana olayı (Nilgun'un olumu) geliştiriliyor, ama butun bunlar romanın toplumsal içeriği duzeyine ulaşmıyor. Denilebilir ki, yapay, biçimoz dengesi kurulamamış, bireysel ve toplumsal içerikten yoksun bir roman "Sessiz E v " . Biçimin işlevini yerine getiremediği roman SessizEv / Orhan Pamuk'un romanı /363 sayfa / Can Yayınları. ATİLLA ÖZKIRIMLI Yazarının va da yayıncısının arka kapaktaki anlatımıyla "Sessiz Ev". "biri tarihçi, biri devrimci, biri de zengin olmavı kafasına ko>muş üç (orunun, 1980 yazında. İstanbul'dan elli kilometre uzakta, Cennethisar'da yaşayan babaannelerinin konagında geçirdikleri bir haftanın öyküsüdür." Yine arka kapakta belirtildığine gore, "Sessiz Ev'in konusu, yalnızca 1980'in sıcak yazında geçen bu bir haftalık siire degildir." Roman kişilerinin, "geçmişte, şimdide ve gelecekte yaşayan" bilinçleri aracılığıyla "tarihin ve gelecegin parçalan, tıpkı bir bilmece gibi, agır ağır da olsa birleşir." Uzun sözun kısası, "Sessiz Ev, çağdaş bir trajedidir." Gerçekten iyi bir özettır bu. O olçude de iddialı. Bu yargılardan yola çıkacak bir okur, roman kişilerinin bilinçleri aracılığıyla tarihin ve geleceğin parçalarının birleştiği söylendiğine göre, toplumsal oluşumlann roman kişilerinin bilinçlerine yansıyan gelişim aşamalarının verildiği sanısına kapılabilir. Yine roman kişilerinin bireyselliklerının çok boyutlu bir gerçeklik olarak kavrandığını da duşünebilir. Oysa "Sessiz Ev"de olmayan da budur. Şimdi açalım "Sessiz Ev"i. kollamak ve gözetmekten başka kaygu taşımaz. Onun bilincinde Selahattin Bey, baba olarak anılmaz bile. "Babam" sozcüğü geçmez bilincinden. Çunku romancı için Recep, kasabanın çarşı pazarını, halktan kişilerinı aktaran, o hafta olup bitenlere tanıklık eden bir aracıdır. Evdeki hayat, olavlar onun bilincinden verilir ve onun bolumleri aracılığıyla öteki kişilerin bölümleri arasında bağlantı kurulur. ki, muzik, uyuşturucudan oluşmuş dunyalarını, yoz ilişkilerini tanırız. Hasan ise, bir başka kesimin gençlerini tanıtır. Kasabanın yerlisi, yoksul, tutkulan ve özlemleri bastırılmış, "sosyetik'iere kin duyan gençlerdir bunlar. Ama nasıl anlatıcıların bireysel derinlikleri yoksa, onların aracılığıyla tanıtılanların da hiçbir derinliği yoktur. Mustafa, Serdar gibi ülkucüler, zengin ailelerin yoz çocukları yuzeysel tiplerdir. Birer ad olarak yaşarlar romanda. Aslında devrimci olarak nitelenen, romanın ana kişilerinden Nilgun'un devrimciliği de romancıdan menkuldür. Fusun Akatlı'nın da belirttiği ("Milliye« Sanat", 15 Ocak 1984) gibi "Sessiz E\"in yanlışlanndan birini somutlar bu: Kişiler tek çizgilidir, bireysellikleri tek boyutludur. Bu saptamanın getirdiği doğru ise daha çarpıcıdır: Romanda kullanılan teknikle, ozdeki bu boşluk, bu eksik kapatılamamışsa, biçim aksıyor demektir. Bilinen, genelgeçer bir doğrudur. Romancı, bir anlatım biçimni seçerken bir şeyi amaçlar. Şey diyorum, çunku bu romancıdan romancıya değişir. "Öz, biçimi belirler" kuralını benimsemiyor olsak da, ozle biçimın birbirine sıkı sıkıya bağlı olduğunu yadsıyamayız. Aynı öz, aynı içerik değişik biçimlerle anlatılabilir. Doğrudur. Ama değişik biçimler seçilmişse bir amacı var "Sızıntı" dergisinin açıklaması "Sızıntı" dergisi Yazı Işleri Müdürü Servet Engın, Istanbul 12. Motert aracılığıyla "DuydukGörduk " köşemize bir açıklama gondermiş. Aynen kullamyoruv "Gazetenizin 9.2.1984 tarihli nushasının beşinci sahifesinde, 'Bu garip sızıntı nereden geli>or?" bashklı yazı, mecmuamızın mali kaynakları ve mahiyeti hakkmda efkârı umumiyede şuphe uyandıracak şekilde olup, ifade edilen hususlar, haksız ve mesnetsizdir. Mecmuamız okuyuculanna, en son ilmi ve teknik gelişmeleri yetkili kalemlerden sunmayı, ayrıca insanüğtn ihtiyacı olan temel ahlaki prensipleri benimsetmeyi hedef alan bir maksat ve muhteva ile çıkmaktadır. Derginin bu mahiyeti, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından da tetkik ve kabul edildiğinden 2 Mart 1981 gün ve 2081 sayılı tebliğler dergisi ile tavsiye kararı verilmiştir. Buhususta, herhangi bir kabul ettirme söz konusu olmayıp, mezkür tarihteki bakanlığm kendi insiyatifiyle tavsiyesi mevzuubahistir. Mecmuanın TV'deki ilanını yadırgamamak gerekir. Zira sizinde bir işletmenin sorumlusu olduğunuzu düşünerek gunümuzde reklamm önem ve zaruretini izaha lüzum görmüyoruz. Bu ilan sair mecmua ve gazeteler gibi devamlı olmayıp, senede birkaç defa ve çok kuçuk çapta yapıldığına göre, maliyeti temin ettiği traj artışına nisbetle astronomik değildir. Maksat bir gerçeği araştırmaksa vakıa yukanda açıkladığımız şekildedir. A \si halde fazla söz sahibine aittir." Derinliği olmayan tipler Ama ne Recep, ne de oteki anlatıcılar Faruk, Metin ve Hasan İKt YALI Anıt değerinde iki tarihsel yapı: Solda Kurtoglu, sagda Karaağaç yalılan. Sayuı Atasofun dikkatine Yeniköy vapur iskelesinin yanında, tarihsel yönden değer biçilemeyen bir yalt vardır: Kurtoglu Yalısı. Hemen yanı başında da, başka bir tarihsel yapı yükselir ki, bunun da adı Karaağaç Yalısı'dır. tki yalının arasında da, yangın olasılığına karşı denizden su çekebilmek için 23 metrelik bir boşluk bulunur. Bu tutum, geçmişte bu yapılara verilen değeri göstermektedir. "Sessiz Ev"de kişiler tek çizgilidir, bireysellikleri tek boyutludur. Bu saptamanın getirdiği doğru ise daha çarpıcıdır; romanda kullanılan teknikle, özdeki bu boşluk, bu eksik kapatılamamışsa, biçim aksıyor demektir. bireysel bir derinlik taşır. Anlatıcılar diyori'm, çünkü bilinç akışı tekniği kullanılmış olsa da gerçekte hepsi anlatıcıdır. Yansıttıkları dış gerçekliktir. Metin, turistik bir kasabaya dönüşmuş Cennethisar'daki yazlıkçıları yansıtır. Ne zenginlik duşlerinin. ne de tutku boyutlanndaki aşkının nasıl oluştuğunu bilmeyiz. Onlardan biri olmak için onların arasına katılmıştır o kadar. Onun bölümlerinde, zengin ailelerin çocuklarını ve bunlann içCumhuriyei gazetesı okuması dışında ayrıntı voktur bu konuda. Yakın donemde benzeri olayların yaşandığı, belirli gazeteleri okuyanların dovulduğu gerçeği, Nilgun'un sırf bu yüzden etiketlenip Hasan'dan dayak yemesini açıklar ama, kişiliğinin belirleyici ozelliği olarak sunulan devrimciliğini açıklamaya yetmez. Hele Nilgun'un devrimciliğinin yeni, o gunlerde gerçekleşmiş bir olgu olarak sunulduğu duşunulurse.. dır bunun. Oze ilişkin bir amacı. Oysa "Sessiz Ev"de romanı yine kişilerin anlatımına gore kurgulasanız ve her bolumde üçuncu kişi anlatımını kullansanız bir şey değışmivor. Bilinç akışı tekniğinin en başarılı biçimde kullanıldığı babaanne bölümlerinde bile ustelik. Biçim işlevini yitirıyor böylece. Bilinç akışı tekniğinin işlevi, Orhan Pamuk'un deyişiyle. yalnızca "di Devleti sevtnek nasıl olıır? Bir haftalık siire öyküleniyor Romanda bilinç akışı tekniğıni kullanıyor Orhan Pamuk. Babaanne, tarihçi (Faruk) ile zenginleşmeyi amaçlayan (Metin) iki torun, cuce uşak Recep ve ülkucu Hasan romanın anlatıcıları. Onların anlatımıyla kurgulanıyor roman. Birinin kaldığı yerden oteki başlatılarak bir haftalık sure öyküleniyor. Bu oykuleme, kişilerin bilinçlennin yansıtılması, bilincin dile dönuşturülmesi tekniğine dayanıyor. Çevre (mekan), yaşanılan zaman (geçmiş ve şimdi), toplumsal ortam (kasabadaki yaşayış biçimleri), kişilerin dünyası (tutkulan, özlemleri, duyuş ve düşunüşleri) ve olaylar bu bilinçler aracılığıyla aktarılıyor. Bir anlamda, geçmişte yaşıyor babaanne. Onun bölümlerinde ailenin geçmışi, büyukbaba Selahattin'in İstanbul'dan uzaklaştırılmasıyla başlayan Cennethisar seruveni parça parça tanıtılıyor. İttihatçılarla çatıştığı (niçın?) için sürulen bir doktordur Selahattin Bey. Cennethisar'da yaptırdığı konakta, ortaçağ karanlığında yaşayan Doğu'ya Batı'nın bilimini, tekniğini getireceğine inandığı buyuk bir ansiklopediyi yazmaya girişir. Ama tanrıtanımaz, akılcı (nasıl olmuştur?) Selahattin Darvınoğlu kırk sekiz (daha sonra elli dört) cilt olarak tasarladığı ansiklopedisini bitiremeyecek, karısının mücevherleri birer birer satılacaktır. Ayrıca, konaktaki ahçıhizmetçi kadınla ilişki kuran Selahattin Bey'in ondan iki çocuğu olmuştur. Babaannenin (kansının) döverek sakatladığı cuce Recep'le, kasabanın piyango satıcısıdır bu çocuklar. Piyangocu Ismail, romanın ana kişılerinden ulkucu Hasan'ın babasıdır. Recep, kendilerine ilişkin bu gerçeği bilir. Babaannelerini görmeye gelen torunlarsa, çocukluklanndan beri tanıdıkları Recep'i, artık aileden olmuş sadık bir yardımcı olarak görmektedirler. Babaanne, o bir hafta suresince, Recep'in gerçeği torunlarına anlatacağı korkusunu yaşar. Oysa Recep, hem sadık bir uşak, hem de bir amca sevecenliğiyle torunları rahat ettirmek, Yayın raporu CtNAYET MAHKEMESJ ANILARI Yazan: Andre Gide / Türkçesi: Sami Selçuk / 124 sayfa / Kendi yayını Fransız Edebiyatı'nın buyuk adı Andre Gide (18691951), gönüllü olarak mahkemelerde jüri uyeliği yapmak için ülkesinin adliyesine başvurmuş, ancak altı yıl bekledikten sonra sırası gelmiş. 1912 yılında Rouen Ağırceza Mahkemesi'nde yaptığı jüri uyeliği izlenimlerini 1914 yılında yayımlanan "Cinayet Mahkemesi Anıları"nda anlattı. Katiller, yankesiciler, dolandırıcılar, hatta tanıklar, Andre Gide'in kalemiyle çizildiklerinde karşımıza bir başka kılıkta çıktılar. Ve Gide, mahkemeyi dinleyici sıralarından izlemeyle juri saflarında yer alma arasındaki buyuk farkı vurguladı. Juri sıralarında oturup, İsa'nın sözlerini evirip çevirdi kafasında: "Sakın yargılamavın..." Ünlu yazar, çağımızda sık sık üzerinde duşunülmesi gereken bu cümleyi ("Sakın yargılamayın") 16 yıl sonra sorumluluğunu üstleneceği bir kitap dizisinin adı olarak kullanacaktı. Ulkemizde yayınlanan çok geç kalmış, herkesi duşundürmesi gereken bir kitap bu. Alaol Behramoğlu'nun şiirleri / 64 sayfa ' Varlık Yayınları Ozan Ataol Behramoğlu 1980 vılında ilk baskısı yapılan "Dörtlükler"i, 197074 yıllarının urunü olan \e Ülkeler tzlenimler" başlığı altında toplanan şiirlerle birleştirerek yeniden yayımladı. Paris dızelerinin Aragon'la ilg>lı olanlarında şöyle tanıtıyor Behramoğlu bize unlu ozanı: "Aragon / Gerçekten / Kuynıklu yıldız gibidir. / Kuyruğu ' O yürürken • Ardı sıra giden / ' Yuzlerce genç şair." PALDIR GLLDÜR Aydın Bovsan'ın Mizah Söyleşileri / 48 sayfa / Bas Yayınları Bir sureden beri Hürriyet'in gunluk eki Kelebek'te "Desek mi Acaba?" başlığıyla haftalık mızah sohbetlerini surduren Aydın Boysan, mizahı konu edinen konuşma biçimindeki 14 yazısını bir kitapta topladı. Asıl mesleği mimarlık olan Boysan, ülkemizde ender gorülen "yan merak" sahiplerinden. Güneş enerjisiyle uğraştığını, çiçek yetiştirdiğini, bir yemek ve ardından bir diyet kitabı yazdığını, son uğraşının ise mizah söyleşilen olduğunu kendisinden öğreniyoruz. "Sululuğu bik ciddi planlamaya çalıştım" diyen Aydın Boysan'ın "Paldır Güldür" adlı kitabına bir sayfa da önsöz yeri ayrılmış, ama önsöz "yok". DİKENLİ TEL Yazan: Manuel Scorza / Çeviren: Izzet Yasar / 256 sayfa / İletişim Y'ayınları Geçenlerde bir uçak kazası sonucu olen Perulu unlu yazar Manuel Scorza'nın "Dikenli Tel" adlı romanı, 1975 yılında basılmış ve kısa sürede tukenmesine karşın yeni baskısı bir turlü gerçekleştirilememişti. Kızılderili bir anadan dünyaya gelen, gazeteci olarak yetişen ve ulkesi Peru'nun halkını yakından tanıyan Scorza, bir ABD şirketinin anayurdunun topraklarına yılan gibi çoreklenmesini alaylı bir dille ve buyuk bir ustalıkla yansıtıyor bu kitabında. Latin Amerika Edebiyatı'nın en yetkin orneklerinden biri olan "Dikenli Tel"i okumak gerek. PSİKANALİZE GİRİŞ Yazan: Sigmund Freud / Çeviri ve ekler: Profesor Dr. Giinsel Koptagel İlal / 304 sayfa / Altın Kitaplar Yayınevi Psikanaliz konusunda ülkemiz, ozellikle son ynllarda yoğunlaşan bir yayın olayıyla karşı karşıva. Ancak psikanalizin "babası" sa\ılan Freud'un >apıtlarının onemli bir bolumu henuz dilimize aktarılmadı. Ayrıca Turkçenin "teknik terim" yönünden bu alandaki eksikliği, değişik kişiler tarafından >apılan çevirilerde kavram kargaşasına yol açmakta. Bu nedenle, hiç değilse Freud'un "Psikanalize Giriş" adh kıtabıyla psikanaliz terimlerinin sağhklı Türkçelerini sunmak temel amaç olmuştur. Günsd Koptagel tlal'ın üçüncü baskısı yapılan bu çevirisinde çevirmenin ekleri de ver alıyor. YAŞAMAK ZAMAM ÖLMEK ZAMAM Yazan: Erich Maria Remarque / Türkçesi: Ahmet Cemal / 509 sayfa / Can Yavınları. E. M. Remarque neredeyse belli başlı tum vapıtlan dilimize çevrilmiş bir yazar. "Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Y'ok" ve "Dönüş Yolu", "Zafer Anılı", "İnsanlan Seveceksin", "Üç Arkadaş", sanatçının Türkiye'de de birkaç kuşak tarafından ilgiyle okunmuş romanları. 1898'de Almanya'da doğan, 1970'te ABD'de Ölen Remarque'ın son romanlarından biri •'Yaşamak Zamanı Ölmek Zamanı" (1970). Bu romanda da ana tema savaştır. Ernest Graber'in izinlı olarak cephe gerisine döndüğü kısa zaman dilimi içinde geçer. Kitap, savaşı yitirmekte olan Nazi Almanyası'nın başarılı bir görunümünün yanı sıra, yıkıntılar arasında belirip yiten bir sevgi umudunun da başarılı oykusudür. GERÇEKÇİLÎGİN EVRENSEL MtRASI Yazan: Anna Seghers/Çeviren: Ahmet Cemal 119 sayfa De Yayınevi Dilimize çevrilen "Transit", "Santa Barbaralı Balıkçılann Ayaklanması". "Yedinci Şafak" gibi romanlarından tanıdığımız Alman romancı Anna Seghers'in. bu kez de denemeleri "Gercekçiliğin Evrensel Mirası" adıyla çh:tı. Bu kitapta yer alan yazılarında, Seghers, sanat sorunları, duşünce ozgurlüğü gibi konulardan başka, Tolstoy, Dostoyevski gibi buyuk Rus romancılarına, ünlü Macar düşunüru Georg Lucacs , Brecht'e eğiliyor. Lucacs'a yazdığı "Gerçekçilik Tartışmasındaki Boşluk" konulu iki mektupla konuya kendi goruşunü getiriyor. Ayrıca Orozco, Siqueiros ve Rivera gibi üç Meksikalı duvar ressamının fresklerini yorumluyor. Kitabın sonunda, çağdaş Demokratik Alman kadın romancısı Christa VVolf'un Seghers'le yaptığı ilginç bir konuşma var. Gelelim gunumuze: Şehir Hatlan tşletmesi, Yeniköy hkelesi'nin bir bölümünün Beykoz Yeniköy seferi yapan motorlara ayrılmasını tehlikeli bularak iskeleye yalnız kendi vapurlarının yanafabileceğini bildirmiştir. Vapuru kaçıran yolcuları ' 'kaparak'' para kazanan ve bu işten iyi de Okurlarımızdan Avukat Fevkazanç sağlayan motorcular zı Çakmak Tatar, başından geçen iskeleden fazla uzaklaşmak bir otobüs seruvenini bize yazisterler mi! Yetkili makamları, mış. Aynen sütunlarımıza aktayolcu indirip bindirmek için o nyoruv daracık araltğa yanaşma "Birkaç gün önce belediye konusunda ikna ederler. otobüsüyle Taksim yönünde gi tmzalanan protokol şimdi diyordum. Eminonü durağma Ankara'da Ulaştırma Bakam geldiğimizde, mavi bir "Halk V'eysel A lasoy 'un onayını Otobusü" önumuzu ttkadı. Bir bekliyor. Bu protokolu türlü kalkmak bilmediğinden, bakana gönderenler elbette, ardından cebe girmiş olan beleyalılardan yürüyerek beş diye otobüsü de doğal olarak çıdakika ötedeki Çirozluk kamıyordu. Sıkmtıdan korna çaİskelesi'nin motorcular için lıp duran soför, "Bu da nereden son derece elverişli olduğunu çıkıı be birader?" diye söylendi. söylemediler. Ama bizden Elli yaşlarında, hafif kırlaşmış anımsatması: Sıçrayacak en saçlı, önlerde oturan bir erkek ufak bir kıvılcım ya da yolcu ona karşılık verdi: "Her motorlardan inenlerin şeyı özel teşebbusun eline verdik atacakları bir izmarit bu ya... Şimdi devleti istedtkleri gitarihsel yapıların sonu bi seviyorlar.'." olacaktır. Yine Fransızlar üzerine "Özgurluk, Eşitlik, Kardeşiik" etiketini kazıyınca Fransız malının altından ne çıktığını hâlâ biliyoruz. İşte size son moda bir Fransız fıkrası: Soru: Bir Arap Eyfel Kulesi'nden dü'şerse ne olur? Cevap: Çok iyi olur. HAYVANLAR İsmail Gülgeç D U M DUMA K.M ICıME KİM KİME DUM DUMA Behiç Ak DÖRTLLKLER GALERILER SERAMAR SANAT GALERISJ 528 66 2952219 97 ÖZGÜN BASKI SERGİSİ 22 Şubai22 Mart 1984 Iğnp Cıkmazı No 2 Fenerbahçe (CUMAIJ) SmwtGalen<ı ÇAGDAŞ REŞMIMIZİN ' 3. DÖNEMİNDEN BİR KESİT 25 subat 9 nıart URAHT SANAT GALERİSİ TARİHTE BUGÜN Mümtaz Ankan 23 Şubat •SANAT GALERISI* lanak Resim Sergısi 926 Şubat CİHAT ÖZEGEMEN ~ 165 19 35 Sergı 2> şubat cumartesi saat 14JH)'ten itibaren izlenebilir Mofla Cad 264 Moda. Tel: 337 15 31 Avni Arbaş Abidin Dino Turan Erol Bedri Rahmi Eren Eyüboğlu Mustafa Esirkuş Neşet Günal Nedim Günsür Nuri İyenı Kayıhan Keskinok Orhan Peker Mehmet Pesen Adnan Turani Mümtaz Yener Adnan Varınca NESE ERDOK Resim Serjrsi 929 Şubat ZH/EIG'IN ÖLÛMÛ.. 1942. 'DE g/JGUM, ÜNLU AI/USrueYALI YAZAg ST£F*N 2WEI6, BREZILyA'NIN PGTROPOllSKBNTİHO6 EŞİ ILE &I%L1KT£ İMrtHAR ETTİ. YAHUDt ASILLI OLMASl NEDEHİYLE,ALMAMİ$6ALI ALTINPAKİ AVUSTURYA 'PAfJ IT. DÜMYA SAI/AŞI BAŞIUPA AYHILZORUNOA KALMlŞTt. İM&lUZ UYRU6UUA YA2AZ, 1941'D£ £&£2ILYA'YA YERiJEŞTİ. Ğ İ , EDEB1YATA ŞİİRLE SAŞLAMIŞ, £>AHA SONBA OÛZYAZIYA GECM/Ş,ROMAHL4B,TARİUİ VEBlYOG/gAFİk: ÖYKÜLEfi YA2MIŞT/. ZH/E/G, YAUM,LİRlK AA1L4T/M/YLA VE AYR.INTILAHLA USTACA g£Z£AJM(ŞfPSfX&LOr/K PERİH LIBİOLAN YAP/riA/S/YlA, YALNIZ AVUSTU£.YA~NIN &EĞİL, PÛNYANtN ONEMLİ YAZA£L4£/NPAN BlRıptR. DESTEK SANAT GALERİSİ A.ABİDİN ELDEROĞLU ResimSerghi 4 Şııbat1 Mart Her pazartesı muzıklı slayt göstensı 170018 00 Abdı Ipekcı Cad 75 Maçka1460354 50 YIL ÖNCE Cumhuriyet Yeni bütçe tetkikatı Ankara 22 (Telefonla) Heyeti Vekile bugun saat beşte Başvekil İsmet Paşa Hazretlerinın hyasetlerı altında toplanarak buıçe muzakeresine devam elli. Anlaşıldığına göre bu muzakerelerde evvelâ varıdai yekununun ne olabileceği meselesi teıkik edilmekıedır. Bundan sonra vekâleılere uynlavak tahsisat miktarı k arar/aşlırılacaktır. Malıye Vekâletı yeni varıdaı membalan leklij etrığı gıbı dığer vekâletler de yapacak ları işlerı karşılayacak tahsısaı elde edebilmek için bazı varidai membalan gostermekledirler. Bu meyanda Iktisat l'ekâleıının de ıkıisadî programı taıbik için bazı varidat membalan gosıerdiği soylenıyor. Bu mevzular arasında elekırık ve nakliyaı resımlenne zaııı yapılınası tasavvurlarının da ıııevcut otduğu unlaşılıyor. 23 Şubat 1934 Muamafıh henuz bunlar hakkmda verilmış bir karar vokıur. Memurlardan tekaudıye kesilmesı meselesi hakkmda verilen haberlere gelmce şimdiye kadar bu ıı evzua hiç lemas edılmemişrir. Memurlardan ve musıahdemınden veni bir vergı alınması ıçın de herhangi bu leıkıkıe buluıııılnıaınışiır. HUKIKI vazt.vcı uuutıı. bunlar huncinde yazılaıı yazılar lamamen ihtimallere musıenıttir. 19341984 Nıspetıye Cad 44 Etıler îel KARMA RESİM SERGİSİ 3 EISİCLJT sanat ö CİHAT BURAK Resim Sergisi 17 Şubat 10 Mart 1984 Gaıen pazar gunlen 13 00 ten tıbaren acıktrr IOOY1I.DAN 50 DE66AM 30 RE6ÎM S'NA ,.Al»K!b! l»F.Kt> O f A.nnrı'j „ 2aa £ft & 2 f e w » r u <al PHİLIPS 4 SEVtMCE RESİM ALJNIR Butun Avrupayı Alan 10 Şokat 7 Mart 1M4 Rumelı Cad Matbaacı Osmanbey S 35/2 Erkut Ap 0smanb«y Tel 146 05 47 5 Lâmbalı Ahize 23() Turk Lir
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle