12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER mak' diye birşey aradığımız yok. Bize hep 'Hak değirmende olur; bu dünya, yalan dünyadır. Onda gafıller oyalanır' diye öğrettiler; bu nedenle Atatürk'ün bu konuşmayı yapmasından, yani 62 yıldan beri biz kendi paramızla milyarlarca lira harcayıp on binlerce cami yaptık. Ahretimizi, yani gerçek dünyamızı kazanmak için yarı aç, yan tok bütün gücümüzle hazırlanıyonız. Yarın sizler kendi yalan dünyanızda her yılbaşında güzel güzel eğleniniz. Bizler de bunu kahvelerde ya da komşu televizyonlarında güzel güzel izleyerek eğlenelim. Allah sizleri başımızdan eksik etmesin" mi derlerdi? Bir türlü karar veremiyorum ve 1984'ü, yani çağı yakalayamıyorum. * * * En iyisi biraz iyimser hava yaratmak için geriye dönüp başka bir konuya geçelim: ABD'nin tanınmış politika adamlanndan olup 1952 ve 1956 Başkanlık seçimlerinde Demokrat Parti'den aday gösterildiği halde Cumhuriyetçilerin adayı General Eisenhower karşısında yenilgiye uğrayan Adlai Stevenson'un (19001965), Amerika'nın Birleşmiş Milletler'deki sürekli temsilciliği görevindeyken Londra'ya gittiği sırada, 14 Temmuz 1965 tarihinde, orada ansızın ölmesi o zamanın dünyasında geniş yankı uyandırmış ve her ülkede olduğu gibi bizde de gazeteleri birkaç gün meşgul etmişti. Işte dünyaca ünlü bu devlet adamının başucunda bir mesaj örneği bulunmuş; aslı 1692 tarihini taşıyormuş. Içinde Tann inanandan da söz edildiğine göre, belki de Protestan bir misyoner papazının kaleminden çıkmıştır. Bu mesajın çoğaltılmış bir nüshası 1965'te benim elime geçtiğinde önemli bölümlerini bu sütunlarda yayımlamayı düşünmüştüm. Birkaç günden beri çok aradım ama yayımlanıp yayımlanmadığını gösteren bir iz bulamadım. O zaman çıkmış olsa bile bunu 1984 yılının son günlerinde bugünkü an ve güzel Türkçemizle sevgili okurlanma ve her dereceden bütün politikacılara sunmayı yararlı gördüm. Işte mesaj: "Gürültn ve kargaşanın ortasında yolunuza sükunetle koyulunuz ve sessizlikte ne büyük bir huzur olabileceğini öğreniniz... lnandığınız gerçekleri sakin ve açık bir biçimde açıklayınız ve başkalannı sıkıcı ve bilgisiz de olsalar dinle>iniz. Çünkü herhalde onlann da anlatmak istedikleri bir şeyler vardır. Kendinizi başkalanyla kıyaslarsanız gunırlu da, üzüntülü de olabilirsiniz. Çünkü sizden daha küçuk ve daha büyük olanlar her zaman var olacaktır. Dde etdğiniz başarılardan ve ilerisi için yaptığınız planlardan zevk almağa bakınız. Mesleğiniz ne denli gosterişsiz olursa olsun, onunla sürekli olarak ilgileniniz. Çünkü zamanın degişen koşullan içinde bir insanın gerçekten sahip olabildiği şey, uğraşıdır. İş ilişkilerinizde gereken onlemi alınız. Çünkü dünya üçkâgıtçılarla doludur. Ama bu durum, erdemlilerin varlığını da gormenize engel olmamalıdır: Pekçok kişi yüksek ülküler ugrunda savaşım vennektedir ve yaşam, her yerde yigitliklerle doludur. tçinizden geldiği gibi davranınız. Özellikle, içinizden gelmedikçe sevecen gorünmeğe kalkmayınız. Aşkı da hafife almayınız. Bütün kuraklık ve çoraklık ortamında, tıpkı çimen gibi, sürekli olarak kendiliginden yeşeren odur. Yülann geregini sükunetle yerine getiriniz ve gençlige özgü davranışlan tatlılıkla bir y ana bırakınız. Ruhunuzun gücünü ani bir felâkete karşı sizi koruyacak yolda egitiniz. Ama düşler kurarak kendinize acı çektirmeyiniz. Korkulardan pek çoğunun kaynağı, kişinin kendisini tükenmiş ve yalnız hissetmesidir. Onurlu bir disiplinin ötesinde, kendinize karşı da hoşgörülü olunuz. Ağaçlar ve yıldızlar gibi siz de evrenin bir çocugusunuz ve doga, siz henüz anlamıyor olsanız bile, gizlerini gerektigi biçimde açma yolundadır. (...) Yaşamın patırtılı kanşıklığı içindeki çabalannız ve amaçlannız ne olursa olsun, kendi nıhunuzla da barış içinde olnnuz. Bütün tatsızlıkları ve kınlmış düşleri ile de olsa, bu dünya güzel bir dünyadır." • * • 286 yılhk bu mesajın sonuna ben de şu satırları eklemek istiyorum: "Ve biz insanlar, gerçek insanlıga yaraşır katküanmızla, bu güzel dünyayı yalnız bireyler olarak değil, toplum olarak mutluluk içinde yaşanılabilir bir dünya durumuna getirebiliriz, getirmeliyiz ve ergeç getireceİ«". 1985 yüında her şey gönlünüzce olsun sevgili okurlarım. (1) TBMM Zabıt Ceridesi, Devre I, Cill 18 (2. bası) sh. 5. Not: Bir rahatsızbğın gerektirdifi kcsin dinlenme sırasmda dostlsmnun ve Cumhuriyet okurlartndan bir çoğunun göstermiş olduğu yakın ilgiye yıırtklen leşckkurterimi sunanm. H.V.V. NOT: Tek tek yanıt veremediğimden okurlanmın yeni yılını böyle topluca kutlar, kendilerine ve güzel yurdumuza hoşgörülü bir ortam içinde sağlıklar, esenlikler, mutluluklar dilerim. H.V.V. 84'ü Yakalamak ııtı ya da Dünya Güzel Bîr Dünya 3 HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU Siz hiç "ya da" ilgeçiyle bağlanmış iki tumceden oluşan bir yazı başlığı, bir roman adı... gördünuz mü ? Avnıpa'daki öğrenciliğim sırasmda "Uyumak ya da ölmek", "Gülmek mi, Ağlamak mı?", "ölmek mi, Yaşamak mı?" gibi, adı iki sözcükten oluşmuş sıradan cep romanlanna rastladım araa iki tümceli roman ya da yazı başlığına hiç rastlamadım; belki vardır da ben görmedim. 1984 yüının şu son pazar yazısını bitirip okuduktan sonra ona yukanki başlığı uygun buldum. Evet, yılın son pazar söyleşisi bu. 1984, ucuna geldi, yerini 1985'e bırakacak ve bizleri de eğer yapabilirse yeni yıla devredecek. Şu halde çabuk davranarak 1984'ü, hiç değilse son günlerinde, yakalayıp yine aynı sütunlarda sevgili okurlanmın karşısına çıkmak isteğiyle kaleme sanldım. Ama ne yazayım? Kadının Türkiye'de siyasal haklara kavuşmasının yıldönümü daha yeni kutlandı. "Kadınlanmız Isviçreli kadınlardan 35 yıl önce seçme ve seçilme hakkına kavuştu" diye gazetelerde, radyo ve televizyonda övündük durduk. Hemen not edeyim ki televizyonun kadın programı güzeldi. Ben 25 yıl kadar önce bu sütunlarda çıkan bir yazımda tsviçre kadınından sözederken: "Türk kadınının siyasal haklara sahip olmasına elbette seviniyorum; ama keşke kadınlarımızın bu hakkı olmasaydı da onların bılgı, aydınlık, özgürlüK ve bilinç düzeyi Isviçreli kadınlannki kadar yüksek olsaydı" demiştim. Bugün de aynı düşüncedeyim. Çünkü çoğumuz "Türk kadını" denilince öğretmen, avukat, doktor, eczacı, sekreter, memur ve bunlar gibi okumuş meslek kadınlannı düşünüyonız. Ülke genelinde, kadınlanmızdan çoğunun hâlâ okuryazar olmadığını düşünen yok. Saym Cumhurbaşkanı geçenlerde bu noktaya özellikle parmak bastı. Dahasını söyleyeyim: Küçük kasaba ve köylerimizde kadımn, erkeğin baskı ve egemenliği altında bulunduğunu, kocasından dayak yediğini düşünen var mı?.. Neyse, bu yıl bu konu geride kaldı, eeçelim. 1984'te "Insan Hakları" gününü de kutladık. Gönlüm isterdi ki bu konuda yılı değil çağı yakalamış, dahası çağı aşmış olalım ve ben, bir Türk yurttaşı olarak, Batılı ülkelerden kimisini insan haklarını gözetmemekle, ihlâl etmekle kanıtlar göstererek suçlayabilme yetkisini kendimde göreyim. Ama yapamam bunu; çünkü "sırça köşkte oturuyorum." Benim ülkemde insan haklannın ihlâl edıldiği, zaman zaman rfıahkeme kararlarıyla saptaıuyorsa ben bu ülkede hangi insan haklarını kutlayabilir ve başka ülkeleri de nasıl eleştirebilirim!.. Bunu da geçelim. En ivisi. iki gün sonra "Hoş geldin, safalargetirdin" diyerek karşılayacağımız 1985'ten söz edelim. Yılın başında her yıl olduğu gibi büyüklerimiz halka kutlama mesajlan yayımlayıp iyi dileklerini sunacaklar. Ben şimdi düşünüyorum; üretici kitleyi oluşturan köylü ve işçilerimiz de, mucize eseri olarak, bir yanıt mesaj yayımlama olanağı bulsalardı, bu mesajda acaba ne derlerdi? Doğrusu çok merak ediyorum. Acaba Atatürk'ün 1 Mart 1922'de Birinci Türkiye Buyük Millet Meclisi'nin üçüncü dönemini açış konuşmasından soz ederler miydi? Bu konuşmanın bir yerinde Mustafa Kemal Atatürk şöyle demişti: "Türİdye'nin sahip ve efendisi kimdir? Bunun cevabını hemen biriikte verelim: Türkiye'nin gerçek sahibi ve efendisi, hakiki müstahsil (gerçek üretici) olan köyludiir. O halde herkesten daha çok refah, saadet ve servele hak kazanan ve en lâyık olan köyludiir. Bu sebeple Türkiye Büyük Millet Meclisi Hüküraeti'nin iktisadi siyaseti, bu asli (temel) gayeyi elde etmeye maluftur (yöneliktir). Efendiler, diyebilirim ki, bugünkü felâket ve sefaletin bâisi yegânesi (tek nedeni) bu hakikâtın gafili (bu gercekten habersiz) olmamızdır. (1) Üretici halk, hayal ettiğim yeni yıl mesajında Atatürk'ün bu konuşmasını dile getirdikten sonra: "Sayın yöneticiler, Atatürk'ün bu ekonomi politikası uygulanmış mıdır? Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bizim hakkımızı koruyacak kaç temsilcimiz var?" diye sorar mıydı acaba? Yoksa: "Bizim 'hak PENCERE Yarı Yoldan Zi 1984'ün sonuna vardık; görenek olduğu üzere geçmiş yılın değerlendirmesi yapılıyor. Kuşkusuz değişik değerlendirme yöntemleri kullanılabilir; kimine göre İstanbul'un gözde semtinde "şarküteri"ye girip Hollanda peyniri bulmak, beğendiği marka yabancı sigaranın dumanını üflemek, dış geziye çıkarken cebine istediğince dolar koymak, Türk bankasında döviz hesabı açtırmak, işlerin iyi gittiğini göstermektedir. Olağanüstü koşullarda koltuklara yerleşmiş bir partinin denetimsiz yöneticileri "tabu"lan yıkıp para babalarına hizmet arzediyorsa gel keyfim gel... Ülkede hadsiz hesapsız para kazanan azınlık öyle bir sarhoşluğa kapılmıştır ki onlara laf anlatmaya kalkmak nafiledir. Ortadirek adı takılan halk ise şaşkın görünüyor; ama tepki ve öfke birikimi için için ve günden güne yoğunlaşıyor. • 1984'ün değerlendirmesini yapmak böyle bir ortamda ne işe yarayacaktır? Kötü de konuşmayalım. Eski çağlarda kötü haber veren ulakların başı kesilirmiş. Yaşadığımız dönemde ise bu gibi kişiler 'İelaket tellalı" sayılıyor ve dangalakça bir savunmayla karşılaşıyor: İyimser, yansı boş şarap bardağına bakıp yarısı dolu diye sevinen adamdır; kötümser ise bunun tersini söyleyip olumsuzluk yaratır. 1984'ü bir yana bırakırsak, 19801990 arasındaki süreyi konuşabiliriz. Çünkü bu sürenin tam ortasına geldik; ama ne siyasette "istikrar"a kavuşabildik, ne de ekonomtde. Geniş açılı yaklaşımla olaya baktığımızda tartışma götürrneyen tek gerçek bu.. Bir kez pariamentodaki durum, siyasette yapılan bütün hesapların tersine çıktığını gösteriyor. MDP boşlukta sallanan bir partidir. HP'nin çatlayıp üçe bölündüğünü gazetelerde okuyoruz. Muhalefet Meclis'te yok; parlamento dışında da nasıl gelişeceği belli değil. ANAP'a "iktidar partisi" diyemeyiz; genel kongresini bile yapamamıştır; ekonomide başarı kazanamazsa hali dumandır. Ekonomide başarı ise zor... Emekçi halkın temel örgütleri dağıtılmış, işçilerin sesi kısılmış, sendikalar ve kooperatifler kısıtlanmıştır; ama bu kez de "sağın sağa muhalefeti" başlamıştır. 19801990 arasındaki ikinci yarıya dayanmamıza karşın işlerin iyi gittiğini ve 1985'in parlak olacağını sağın ağır topları bile söyleyemiyor. Büyük holding ve bankaların önümüzdeki yıl için enflasyon öngörüleri en aşağı yüzde 40... Uygulanan ekonomik modelde faiz oranlarının, Amerikan Oolarının, Türk ürası'nın kerterizi böylece şimdiden saptanmış oluyor. * Biz bir şey söylemiyoruz. Yaşadığımız beş yıl içinde emekçi halkın belini büken; ama bir avuç ışadamına hadsiz hesapsız para kazandıran siyaset inşallah 1985'te sonuçlarını verir; belli holdinglerde odaklaşan sömürünün ülke içinde yatınmlara dönüşmesi süreci başlar; büyük sermayenin emekçi halk yığınlarını ardmdan sürükleyecek atılımı, Türkiye ekonomisinin lokomotifi olur. Devletin belgelerinde, Bütçe Kanunu'nda, özel kesimin yayınlannda böyle bir dönüşümün olanaksızltğı vurgulansa da bekliyoruz. İnşallah! 19801990'ın ilk yarısı halk yığınlarının özverisini zorunlu koşullara bağlamış; ikinci yanda atılımı öngörmüştü. Siyaset programı da buna göre düzenlenmişti. Bekliyelim, görelim... • Şimdi soran olursa: Alay mı ediyorsun? Yok canım; "icraatm içinden" konuşuyorum. Şaka değil, 19801990 sürecinin tam ortasındayız. "Yan yoldan ziyade yerden uzak, yan yoldan ziyade mâha yakın... OKTM AKBAL EVET/HAY1R İnönü'yü Anarken... Gözümüzü açtığımızda Başbakan olarak bulduk. İlkokul, ortaokul sıralannda da hep Başbakan... Okul kitaplanmızın ön sayfalarında resmi vardı. Gazi Paşa, yanı Atatürk başta; İsmet Paşa, daha sonra İnönü onun ardında. Lise sıralarına geldiğimizde cumhurbaşkanıydı. Tam on iki yıl. Lise, üniversite, yaşama atılma yıllannda hep TC'nin başkanıydı.. Ta 1950'ye dek... Bugün yaşı altmışa, yetmişe ulaşmış bir kuşak için 'ismet İnönü' nice anılar, nice anlamlar, nice güzellikler, acılar, türlü duygularla anımsanan bir addır, bir kişidir. Seksen dokuz yıl süren yaşamında devletin en büyük yerlerinde sorumluluk almış; daha sonra muhalefet lideri olarak çok sevilmiş; yeniden başbakan olmuş, bir kez daha muhalefet lideri olarak görev yapmış, en sonra da kendi partisi ıçindeki bir akımı önce korumuş, sonra karşı çıkmış, bu yüzden de kurucusu olduğu, 1923'ten 1972'ye kadar yönetimde sorumluluklar aldığı partiden ayrılmak zorunda kalmış bir kişi... Savaşlar, barışlar, savaşımlar, uğraşlar, çabalar, arayışlar, değişışler, buluşlar... Yaşasa yüz yaşında olacaktı. Celal Bayar bakın yüz yaşını iki yıl aştı, yaşıyor aramızda... Geçen günkü TV'deki programı dinlemiş, kendi sözlerinin İnönü'nün konuşması diye verildiğini duyunca şaşırmış. Böyledır, zaman geçince, geçmişe bakış, geçmişi yorumlayış değiştigi gibi, Ali ninki \feli ye, Veli'ninki Ali'ye de mal edilir. İnönü'nün sesi diye Bayar'ı dinledik geçen akşam. Ama kaç kişi anladı bunu? Sanınm pek az. Yoksa TRT telefonları vızır vızır işlerdi bu yanlışlığı kınamak için... Tarih' denen 'bilim'e inanmam. Hatta 'bilim' saymam ben. Bayar'ın, Atatürk'ün Anıt Kabir'e götürülüşü sırasmda yaptığı konuşmanın İnönü'ye mal edildiği bir dönemde yaşıyoruz. Şunun şuraşında kaç yıl geçti? Daha tarih' bile olmadı bu yakın günler... Öyleyken her şey birbirıne kanştmlıyor. Okuyorum, şaşırıyorum; genç tarihçiler, araştırıcılar, sosyal bilimciler neler neler ortaya atmıyorlar ki! Bir eski doçent 1933'teki üniversite reformu ile son yılların YÖK işlemini eş tutmaya kalkmaz mı? Hem de bunu büyük bir bilimsel ciddiyetle yapıyor. Nasıl gulünç düştüğünü göremiyor! Amaç, Atatürk'ü ve devrimci atılımlarmı küçümsemek! Gerçekleri çarpıtanlar öylesine çoğaldı ki! Genç kuşaklann şaşkına dönmemeleri güç. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu anlamaları için çok çok okumaları, tek yanlı görüşlere kendilerini kaptırmamaları gerek. Her görüşü, her düşünceyi bilmek, sorunun özüne inmek, kendiliğinden bir sonuca varmak; zaten 'bırey' olmak, çağa yakışan 'aydın' olmak da bu değil mi? İsmet İnönü'den söz ederken nerelere geldik? Evet, korkuyorum, yarın solcu görünümlü 'yeni sağcı' birtakım araştırıcılar, sözde bilimciler İnönü gerçeğini de çarpıtacaklar. bambaşka bir görünüme sokacaklar diye! Oysa İnönü'nün tarihsel kişiliği, niteliği öylesine açıkttr ki! Sürekli iyiye, güzele, doğruya, uygar ve bilimsel olana doğru bir ilerleme, bir değişme... Hiçbir zaman yerinde saymamak, uyumamak, çağın gerisinde kalmamak... Tarihte hangi 'Milli Şef kendiliginden Demokrasinin Öncüsü, Kurucusu' olabilmiştir? Tek, Inönü'dür bunu başaran. Sonuna dek, her türlü güçlüğe, acıya dayanarak başaran... Bu yazıda size İnönü'yle ilgili anılanmı anlatmak istemiştim. Bu niyetle başladım, ama olmadı. Güncel gerçekler ağır bastı. Ben derim ki, İnönü ömek alınacak bir kişidir, yetişmesi, bilgisi, öğretimi ile tutucu olması gerekirken, birden bire silkinerek kendini çağdaşlığa adayan, ulusunu da çağdaş uygarlık düzeyinde bir toplum yaşamına ulaştırmaya çabalayan bir büyük adam... Böyle kişiler azdır tarihimizde... Hepsinin de başı dertlere girmiştir. Halk çoğunluğunu bu gibi kişilerin karşısına dikmek gericiler için kolay olmuştur. Ama bir İnönü'dür sonuna dek direnen, karşı koyan... Belki bu yüzden hiçbir zaman seçimlerde üstün çıkamadı, hep yenildi. Ama bir ulusun, bir ülkenin tarihinde 'Benim en büyük zaferim, bu tür yenilgilerimdir' diyen bir büyük adam varsa, yetişmişse, bundan gurur duymak hepimizin hakkıdır. Çağdaşlığa, uygarlığa, demokrasiye, halkçılığa inanan, ömrü boyunça bu çizgide, ama hep iieriye doğru yürüyen bir kişidir İsmet inönü... Gelecekte ne gibi yorumlar yapılırsa yapılsın, bu niteliği her zaman ağır basacaktır. Ocak 1985 "Yıldızlar" sayısı İnsanlar ve Yıldızları • Yeşilçam'da Erkekler ve Dişiler • Greta Garbo • Video'da Yıldızlar • Kartallar Nasıl Uçtu? • Ocak'85 Sinema ve TV rehberi • 1985 Yıldızlar takvimi Cüneyt Arcayürek/Engin Ayça/Orhan Barlas/Nezih Coş/Atilla Dorsay/Ahmet Günlük/Tarık Dursun K./Onat Kutlar/Pınar Kür/Ziya Metin/Murathan Mungan/Alim Şerif Onaran/Bertan Onaran/Oğuz Onaran/Mahmut Tali Öngören/Fatih Özgüven/Çetin Özkırım/Vecdi Sayar/Giovanni Scognamillo/Osman Şahin/Vedat Türkali/Nejat Ulusay İstanburdan Turan'a Birinci Dünya Savaşı'ndan Bağımsızlık Savaşına 4. BASKI Remzi Kitabevi yazarmısınız lütfen TÜRKİYE MUHASEBE UZMANLARI DERNEĞİ MESLEK TOPLANTISI (KATMA DEĞER VERGİSt UYGULAMASI) Konusu 8 Ocak 1985 salı günü saat 14.00'de GALATASARAY lstiklâl Caddesi ODAKULE İŞ MERKEZİ Konferans salonunda üye ve meslektaşlarımıza girişte DAVETtYE alınmak suretiyle sunulacaktır. KONUŞMAC1: ŞÜKRÜ AYDIN Maliye ve Gümrük Bakanlığ: Gelirler Başkontrolörü Bütün meslektaşların teşrifleri rica olunur. BİLGt İÇİN: TÜRKİYE MUHASEBE UZMANLARI DERNEĞİ TELEFON: 148 42 27 VİDEOSİNEMA CAMPAMERICA İLE 8 HAFTA TATİL GENÇTUR • Yerebatan Cad. 15/3 Sultanahmet İSTANBUL • P.K. 1263 Sirkeci İSTANBUL • Tel: 526 54 09 Dış işlemler elemânı aranıyor. Uluslararası faaliyet alanına sahip bir kuruluş için iyi derecede İngilizce bilen, iş başında yetiştirilecek, dış işlemler elernanı aranıyor. Adayların mülakat için, iş günlerinde 150 33 39 nurrHralı telefondan randevu almaları rica olunur. Kayıtlar: 3, 4, 7, 8, 9 Ocak tarihlerinde 15.30 18.30 Kurslar: Her düzeyde, ayrıca yabancılar için TÜRKÇE, ÇEVİRİ ve TEKNÎK ÇEVİRİ kursları. Adres: Beyoğlu Evlendirme Dairesi bitişiğinde ALMAN LlSESİ BİNASI Tel: 144 66 68. Kayıt için 2 fotoğraf, 7.500. TL. kurs ücreti (KDV hariç) gereklidir. TÜRK ALMAN EĞİTİM MERKEZİ 2. DÖNEM ALMANCA DİL KURSLARI 10 OCAK 1985 TARİHİNDE BAŞLIYOR AMERİKA'DA 8050 TON ÇAKMAKTAŞI SATIN ALINACAKTIR Şarlnamesi, bedelsiz olarak aşağıdaki adreslerden alınabilir. 1 Karabük'te: Denıir ve Çelik Fabrikaları Muessesesi Tedarik ve Ikmal Mudurlüğümuz. 2 Utanbul'da: Sirkeci, Yalıkoşku Cad. Yalıköşkü Han Kat: 45'deki mümessilliğimız. 3 Ankara'da: Dışkapı, Çankırı Caddesi No: 57'deki Genel Müdurluğumuz. lsteklilerin şarcnamemiz esaslarına göre hazırlayacaklan kapaiı teklif mektuplannı, geçici teminatlanyla biriikte en geç 9 Ocak 1985 Çarşamba gunü saat 14.00'e kadar Karabük'te Muessesemız Haberleşme ve Arşiv Mudürluğünde bulundurmaları ilan olunur. B: 31072 BROŞÜR İSTEYİNİZ SATILIK YALOVA lebiderya yazlıkkışlık daire, Üsküdar Doğancılar İhsaniye'de deniz manzaralı daire. Tel: 333 37 71 ••••••••A * * * * * * * * * * ECNEBİYE Levent ana caddede çift cepheli, möbleli, telefonlu daire. 164 57 25 585 94 39 HIZIR BEY ET LOKANTASI Sayın müşterilerinin hizmeıine irmiştir. köy, Tel.: 579 58 83 f
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle