Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
30 ARALIK 1984 • * * * HABERLERİN DEVAMI Paris'ten duğu trenle çarpışmaktan kurtulan Avrupa ekspresinin de tünelden geçtiği ana göre hesaplanmıştı. Ters yönden gelen Avrupa ekspresi söz konusu rötan yapmasaydı NapoliMilano ekspresi ile çarpışacak ve facianın çapı meydana gelen patlamayla büsbütün büyüyecekti. Işte 15 yıldan beri halya'da yapılan bu planlı saldınlann failleri hiçbir zaman bulunamadı. Bulunan bir iki suçlu zanlısı hakkında da kesin deliller ortaya konamadı. Ancak yapılan soruştunnalann çoğu, söz konusu katliamlann ltalyan gizli servisleri düzeyinde buyük ölçüde korunan faşist gruplarca gercekkştirildiğine işaret ediyordu. "Sürekli bunalım" stratejisi ile ltalyan demokrsisini yok etme hedefıni güden ünlü P2 mason locasının da bu olaylarda parmağı olabilirdi. Nitekim Başbakan Craxi de bu son "Noel katliamı"nda yasamını yitirenlerin cenaze töreninde yapnğı konuşmada bu "meçhuT'lere dikkati çekiyordu. "Bn ülkenin tarihinin pek çok sayfası karanlıkta kalmıştır" diyordu Craxi. "Pek çok soruşrurma tıkanmış, pek çok dava ise sonuçlanamamıştır. Şimdi ise pek çok ölü bizden adalet istemektedir." Bu sözlerıyle geçmiş Hıristiyan Demokrat hükümetleri açıkça suçlayan Başbakan Craxi aym gün Senato'da yaptığı bir konuşmayla da bu son saldınmn derinlemesine soruşturulmasıru istedi ve bir faşist operasyondan, Mafya'dan, Islami Cihad gibi yabancı terör örgütlerine dek uzanan tüm olasılıkların iizerinde de durulması gerektiğini belinti. CUMHURÎYET/11 (Baştarafı 1. Sayfada) Italyanlar hâlâ gözyası döküyor. Geçen perşembe günü Bologna'da yapılan resmi cenaze töreninde ltalya'nın yaşlı Cumhurbaşkanı Sandro Pertini'nin bile duygulanıu kontrol edemediği görülüyordu. Garip bir cenaze töreniydi Bologna'da yapılan. Cenazede tek bir tabut yoktu. Ölenlerin yakınlan, bu devlet tarafından düzenlenen resmi cenaze törenine katılmaktansa, cenazelerine kendi özel ayinlerinde ağlamayı yeğlemişlerdi. Devlet Başkanı ve hükümet üyelerinin katıldığı resmi törene katılmamakla devlete arük güvenlerinin kalmadığını söylemek istiyordu ölenlerin yakınlan. Haklıydılar da bu sessiz başkaldınşta. Çünkü NapoliMilano ekspresine konan bu son bomba 1969 yüında başlayan ve ardında hesabı sorulmayan 160 ölü bırakan meçhul saldınlar zincirinin son halkasıydı. Noel bayramı dolayısıyla kuzeydeki göçmen işçi akrabalannı ziyarete giden Napolililerin doldurduğu Napoli Milano ekspresine konan bomba da ardında 15 ölü, 115 yaralı bıraktı. öncekiler gibi bu saldınrun da çok önceden ve teknik açıdan mükemmel biçimde planlandığını iki veri açıkça ortaya koyuyordu: Bunlardan birincisi T4 olarak adlandınlan özel bombanın kullanılmasıydı. Beyrut'ta Amerikan sefaretlerine yapılan saldırılarda kullanılan bu bomba sadece ordunun elinde bulunuyordu. Saldınrun ne denli ince planlandığını ortaya koyan ikinci veri ise bombanın zamanlamasıydı. Paüama bir dakikalık bir rötar yüzünden bombanın bulun Faturanın sahîbi kîm? Roma'dan Fransa'da ateşli nutuklar ni Cezayir'in Fransa'dan koparak bağımsızlığını kazandığı dönem. Ikincisi ise Mayıs 1968 gençlik olaylan sırasında.. Bu kez iktidann "mUletvekili seçim sistemi"nı değişirme hazırlığı içinde olduğu belirtiliyor. Büyük partileri kollayan dar bölge sisteminden uzaklaşılarak 1958 öncesi nispi temsil sistemine dönuleceği sık sık tekrarlanıyor. Kimilerine göre nispi temsil, partilerin miUetvekillerini paylaşmasında daha adil ölçüler getirirken, muhalefet çevTelerine göre, sisteme dönülürse partiler arasında koalisyon pazarlıkları dönemine, başka bir deyişle Dördüncü Cumhuriyetin istikrarsız hükümetlerine geri dönülmiiş olacak. Ayrıca son zamanlarda iyice palazlanmış gözüken ve şöhreti Türkiye'ye bile yayılan JeanMarie Le Pen'in aşırı sağ partisi güçlü bir grupla 1986 parlamento seçimlerinden sonra çalkantıh Fransız meclislerinde boy gösterecek. Ve amaç "ne olursa olsun hükümet kurma" olduğuna göre, iktidar ortağı olmasınm önüne geçilemeyecek. Butün bunlar Avrupa'nın başka ulkesinde olsa belki de önemsenecek şeyler değil. Ancak rejim buhram yaşama alışkanlığı olan ateşli ve ihtiraslı politikacılar ülkesi Fransa'da olursa? Geçen ay patlak veren Yeni Kaledonya olayı yüksek gerilimli Fransız politika yaşamına tuz biber kattı. Yakın zamana kadar Fransızlar dışında kimsenin adını bile duymadığı biri büyük ikisi küçük uç adadan oluşan, "deniz aşın topntk parçası", parlamentoda atılan ateşli nutuklara, öfkeli demeçlere, yenilerini kattı. Avustralya'nın doğusundaki takımadalarda yaşayan Malenezya asülı Kanak'lar bağımsızhk talebi ile harekete geçince Yeni Kaledonya nüfusunun yanya yakmını oluşturan Avrupa asıllı bağunsızlık karşıtlan Fransa'run doğal olarak kendi yanlarında yer almasını beklerken, sömürgecilik aleyhtan akımlara duyarlı iktidardaki Sosyalist Partisinden bekledikleri desteği bulamadılar. Kendileri iktidar olsaydı, belki de benzer şekilde hareket edecek olan sağ muhalefetin temsilcileri, politik gerilimi bir kaç bin volt artırmayı, ihmal etmediler. Size son zamanlarda politika kürsülerinden yapılan konuşmalardan bir kaç örnek: "Bu tutum nasvonal sosyalist politikanın urünudür." "Cumhurbaşkanı Mitterrand ve Bakanlar Kunılu, Yüce Divan'da vatana ihanet suçuyla yargılanmalıdır.'' Fransızlar, tütün rejisindeki grevden ötürü Noel tatiline sigara bayilerinin raflan boşalmış olarak girdiler. Öte yandan, bu yılki Noel tatilinde, kış sporları yapmaya gidenlerin sayısı ekonomik krize rağmen, Fransa yakın tarihinin bu alandaki tüm rekorlannı kırdı. Hayranlık veren sanayi estetîgi (Baştarafı 1. Sayfada) dma dizilmiş dev fabrika bacalanna dikerek bir buçuk saat yol aldığında ne düşünmeli? Ruhr Havzası, böyle bir insana fazlaca düşünme seçeneği bırakmıyor. Ya sanayileşmenin etkisine, tüten bacaların çıkarttığı dumanlann büyüsune kapılacaksınız; ya da Federal Almanya'da çevre konınmasının, doğa dengesinin bozulmasına başkaldırarak bir siyası akım oluşturan Yeşillerin hiç de haksız olmadığını teslim edeceksiniz. Yani ya ağır sanayinin görkemine kendinizi kaptınp, yeni bir tapınma icat edeceksiniz; ya da gelişmeye karşı çıkıp, gericilik etiketini yemeyı göze alacaksınız. Aslında, uçsuz bucaksız ağır sanayi tesislerinin kendine özgü, insanı okşayan bir estetiği yok da degil. Köln'den Essen'e doğru aynı kentin değişik mahallelerinden geçercesine, yoğun yerleşim merkezleri arasında seyreden trenin penceresinden dışan baktığınızda, bizde Magirus üretimiyle tanınan Deutz'u, dev Bayer armasıyla "aspirin başkenti" Leverkusen'i, daha sonra Dusseldorf'u ardınızda bırakacak, az ötenizde çatal bıçaklan ile ünlu çelik merkezi Solingen'in, Wuppertal'in bulunduğunu bilerek Duisburg'a ulaştığınızda gördüğünüz bacalar, bacalar ve dumanlar, dumanlar ve dumanlarla heyecan da duyacaksınız. Hatta, Duisburg'da, bu hiçbir çekiciliği olmayan sanayi kentinde Hitkr'in savaş makinesini harekete geçiren Krupp'un, Thysen'in bulunduğunu öğrenecek ve yeryüzünün metrekare başına en yoğun sanayi merkezinde fabrikalar ve bacalar estetiğine hayran da olacaksınız. Ama bu göz alıcı manzarayı yaratmak için ödenmesi gereken maliyet gerekli mi acaba? Çünkü Ruhr Havzasında ve bu havzanın göbeğindeki Duisburg'da artık Aimanya'nın sanayi odağının bir hayli güneye, Baden Württemberg eyaletine, Stuttgart yakınlanna kaydığını dinliyoruz. Buralarda de bacalı, bol dumanlı sanayi değil, elektronik ve bilgisayarh "temiz" üretim merkezleri yoğunlaşıyor. Ruhr'daki sanayi görüntüleri artık "cağdışı", "modası geçmiş" sayıhyor. Demir çelik ve komurun, çağdışı sanayiler sayılmasıyla devre dışı bırakdmaya çalışılmasıyla, bir yığın toplumsal sorun da gelişmiş Batıyı bekliyor. Batının "kalkınma yolundaki ülketere" önerdiği formullerden birini, kendi "cagdışı sanayileri"ni aktarmak olduğu bılinıyor. Şimdi, ille de "agır sanayii bamlesi" diye didinmek çok mu gerekli? Bu çaba yerine, çağdışı olmayan sanayi oluşumuna yönelinemez mi? Ruhr'u gördükten sonra, Ruhr estetiği mi güzel, bereketli Anadolu toprağınınki mi sorusuna, ikincisi yanıtını gönül rahathğıyla verebiliyoruz. Ruhr'dan The Tımes 200 yaşında Times', Napolyon dönemi sa(Baştarafı I. Sayfada) vaşları ve daha sonra da Kınm nın Roll Royce"unun 200. yaşı Savaşı sırasında ilk kez olay yenedeniyle kîasik müzik konserrine özel muhabirler göndererek leri bile düzenlediler. Bu arada gelişmeleri "süratli ve doğnı olaIngiliz posta idaresi, "Royal rak" okurlanna aktardı. Bu Mail" özel bir pul serisi yayımalanda büyük ün kazandı. Bulayarak kutlamalara katıldı. Gagün seyyar telsiz ve telefoto ayzete de seramikten bir anı tabagıtlanyla cephelerdeki çatışmağını satışa çıkardı. ları, haberiyle, fotoğraflarıyla, Londra'nın Babıalisi Fleet 1015 dakika içinde Kambocya'Street'in jargonunda Times'in dan Amerika'ya, El Salvador'lakabı 'Thunderer", yani gökdan Avustralya'ya ulaştıran sagurleten. Gazete, özellikle ilk gençlik yıHannda bomba gibi ha • vaş muhabirlerinin dedesi sa>ılan VV'illiam Russell, 1870'lerde berler yayımlayarak kamuoyunu Kınm Savaşını, önce harita ve sarsarmış. 1785 yılında Amerikrokiler, daha sonra da karakaka'da iç savaşın sona ermesinden lemle çizdiği çatışma sahneleriyle hemen sonra Loııdrah bir sigorTimes aracılığı ile tngiliz okurtacı olan John Walter tarafından lanna ulaştırmıştı. 'Times'in yayımlanmaya başlanan 'The parlak yıllan ve ünü tkinci Dunya Savaşı öncesinde ve sırasmda biraz gölgelendi. Çünku gazetenin o zamanki yöneticileri, Avrupa'da esen Hitler'le uzlaşma ruzgârlan akımının sozculuğune dan açılan "Pegassus" Turizm soyunmuşlardı. Şirketi'nin düzenlediği gecede ne Times, 1950'li yıllardan sonEge, ne Kıbns, ne de genel Turk ra ise, habercilik alanında her Yunan sorunu davetliydi. zaman yuksek bir duzey tutturYunanlı çilingir sofrasında ya da Türk Yunan mutfağının or masını ve bu düzeyi korumasını taklaşa yarattığı mezeliklerle do bildi. Sıyasal alanda genel olarak Muhafazakâr Partinin politikanatılmış taverna masasında, Turk insanı ile bir araya geldi lannı destekliyor. Uluslararası alanda da Washington yöneümiğinde, yalmz müzikten, folktan, ne oldukca yakın bir çizgiyi sakardeşlik, dostluk ve yemekten vunuyor. Gazete, 1970'li yıllann söz ediliyor.. Söyleşiyi karşılıksonuna doğru basın sanayiındesız bırakmayan Turkler de, Yuki elektronikleşmenin getirdiği nan şarkılanmn bazılannı Türkguçlüklere karşı çıkmaya çalışırçe sözleriyle mırıldanmaktan ken işçi sendikaları ile de anlaşkendinı alamıyor.. Sonra da bimazlığa düştü ve büyük bir malinen "tatlı lartışma" başlıyor... li bunalım içine girdi. Times bu "Yahu bu bizim şarkı...", "Öydönem içinde aralıklı olarak le ama tnuziği bizim..". yaklaşık bir yıl boyunca yayımlanamadı. Gazetenin batması söz konusu olmuştu. Avustralyalı basın imparatoru Rupert Murdoch 1981 ocağında gazeteyı ucuz sayılabilecek bir fiyata aldı. Amerika, Kanada ve Pasifiklerde yüzlerce gazete ve dergiye sahip olan Murdoch gazetinin yazı işleri kadrosuna çok fazla dokunmadı. Ancak, Murdoch'tan sonra Times'in iyice sağa kaydığını ilen sürenler oldu. Gazetinin yeni Genel Yayın Yönetmeni Charies DouglasHome bu iddiayı şöyle reddetti: "Biz bir referans, yani kayıt gazetesiyiz. Gazetede sadece bir gun onceki ola>ların ka>dı >oktur. Biz gunu gunune çağdaş tarihi yazıvoruz. Bizim 'referans gazetesı' tanımımıza gore, bir gazete, sadece bir yılhk değil, örneğin 4050 yıllık koleksiyonlan ile oğrencilere, tarihçilere, bilim adamlanna ulusal ve uluslararası aktualiteyi vermelidir." Ingiliz basının onemli özelliklerinden biri de haber ile yorumu birbirinden kesinlikle ayırmak olduğu ıçin, gazetenin siyasal eğilimi habercilik düzeyini çok fazla etkilemiyor. 55 milyon nufuslu Buyük Britanya'da 120 günluk gazetenin her gun toplam 27 milyon adet sattığını düşünürsek Times'in 200 yıl boyunca "ciddi gazete" olarak ayakta kalabilmesi herhalde şapka çıkartıracak bir olay... Ne demeli? Darısı bizim ciddi gazete(leri)mizin başına! Londradan Atina'dan Bir TürkYunan gecesi (Baştarafı I. Sayfada) lettiği "Saray" tavernasında çalman Türk ve Yunan müziğı, davetlileri coşturdu. Atina'nın ana caddelerinden Amalias'ta yeni açılan "Pegassus" Turizm Şirketi'nin, Türkiye'ye gezi düzenlemeye başlaması, "Türk Yunan Gecesi" için vesile oldu. Gerçi, davetlilerin arasında resmi kişiler yoktu.. Ancak Atina, Türk Büyükelçiliği'nde görevli bazı diplomatlar ile Yunanistan'daki Türk kuruluşlanmn temsilcileri ve ünlü Yunan turizm şirketi mensuplannın, bazı Yunanlı sanatçıların, gecede bulunması hem resmi hem de sıcak bir hava estirdi. Uzolar, şaraplar açıldıkça, mikrofonda söylenen Türkçe ve Yunanca şarkılar da davetlileri keyfe getiriyor, şarkılara eşlik ettiriyordu... Yunanca şarkılara Yunanlılar, Türkçe şarkılara Türkler, ancak her ikisine de Istanbullu Rumlann eşlik etmesi, şarkı söyleyen sanatçılan bir an bile "korosuz" bırakmıyordu. Gecenin surprizi ise Türkiye'den gelen şantöz "Prenses Fatoş" oldu. "Prenses Fatoş", kıvrak vücudu ile pist ortasında oryantal müziği canlardınrken, bu tür rakslan nadiren gören Yunanlı davetlileri daha da coşturdu.. İki Istanbullu işadamı tarafın New Yorktan NoeFden sonra gelen kar (Baştarafı 1. Sayfada) mesi belirgin bir küskunlük yarattı New York'lularda.. Mevsimin ilk kan beklenmedik biçimde geldi.. Geçen geceyarısından sonra patlak veren sürpriz kar fırtınası beyaz bir battaniye örttü New York'a.. Kara, demir ve havayollan ulaşımı bir anda altüst oldu.. Kar her yerde bir numaralı haber.. Yeni yıla girerken kardan sonra gelen haberler, Polonya'da papazı öldüren polislerin yargılanması, kuraklık nedeniyle Sudan'a sığınan aç Etıyopyalılar ve Afganistan'ın Sovyetler tarafından işgalinin yıldönumü nedeniyle Reagan'ın Moskova'ya çatması.. Uzun süredir ilk kez gerçekleşecek yüksek düzeyde ABDSovyet görüşmelerine uç hafta kala Reagan'ın Moskova'ya veryansın etmesi pek ciddiye alınmıyor.. Zaten gerçekçi değerlendirmeler Afganlı rnücahitlere ABD silah yardımımn etkili olmadığı, zamanın Sovyetler lehine çalıştığı merkezinde.. Açıkça söylenmemekle beraber "Afganistan olayını fazla kurcalarsak Pakistan da tehlikeye girebilir" görüşu ağır basıyor.. TV'de bir açıkoturumda, kar fırtınası gelmeden birkaç saat önce "Big Band" denilen büyük caz orkestralarının neden dağıldığı tartışılıyor.. 1930'lardan İkinci Dünya Savaşı sonrasına kadar suren Benny Goodman, Gtenn MiUer, Tomm> Dorsey gibi ustalann yönetimindeki dev orkestralar çağının sona ermesinde en büyük etken, oturuma katılan bir caz tarihçisine göre turne olayının ortadan kalkması.. Büyük caz orkestralannın mali altyapısını oluşturan turneler, gerekli verimlilik düzeyini tutturamayınca dev topıuluİclar ayakta kalamamış.. Buyük kent halklan içinde nıh doktorlarının kapısını en çok aşındıran galiba New Yorklular.. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında "kar şoku" olmadığı şuradan belli: Sürpriz kar fırtınasmın sabahında bile Manhattan'da "kulaklıkla tedavi" bantlan satan dükkân yine kalabahktı.. Kulaklıkla tedavi şöyle oluyor: Ruhsal tedavi gereksinmesi duyan kişiler hem yürüyorlar, hem de kulaklıkla teyp bandından kendilerine iletilen telkinleri dinliyorlar.. Dukkânda tanesi 10 dolara satılan bantlar peynir ekmek gibi gidiyor.. Dükkân sahibi çok memnun.. "Müşterilerin elinde bizim banttardan gören nıh doktorlan da bunlardan almaya başladı. Hastalanna da bizim bantlan veriyorlar" diyor.. Dükkân sahıbıne göre nıh hastalan bu bantlan alarak en az 75 dolar doktor parasından tasarruf ediyorlar.. Bir müşteri dukkândan söz konusu bantlardan 15 tane birden alıyor.. Nedeni sorulduğunda "Çevremde ihtiyacı olanlara dağıtacagım.. Büjiık hayır islemiş olunım" diyor. Brüksel'den Şimdİ sevişmek zamanı (Baştarafı 1. Sayfada) ama, Belçika'nın, cinsel özgürlük dalgalannın her ruzgâra göre sahile vurduğu kuzeyin Protestan denizinde, Katolikliğin son mendireği olduğu doğrudur. Lutherci dalgaların şıddeııne karşı koymak için olacak, bu mendirek, uzantısı olduğu, Papa'nın anakıtasmdan bile bazen daha tutucudur. Ülkede kurtaj yasal aeğildir. Iskandinavya'da, Aimanya'da hatta tspanya'da her köşe başında rastladığınız "malum" sınemalar^ 'raalum' yayın satan dükkânlar Belçika'da yoktur. Varsa da, sansürün makasından, karakaleminden geçmiştir. Buna karşıhk, içinde uryan hatunlann beklediği kırmızı fenerli barlar, "hosteslerin" müdavimleri "Tayland işi masajlarla rahatlarbgı" saunalar, üye olmadan girilmeyen "özel kıüüpler" mevcuttur. Ama vitrindeki bu "ahlâk" tabelası artık solmuş, işlerliğini yitirmiştir. Tabelanın, sahte iki yüzlü "püriten" harfleri, toplumun geniş kesimi tarafından okunmamaktadır. Cinsellik, diğer Batı Avrupa ülkelerindeki kadar özgürdür. Evlilik muessesesı eski kutsal işlevini yitirmiştir. Evli olmadan yaşayan çiftlerin sayısı her gün artmaktadır. Anketlere göre, genç kız ve genç erkekler "Uk deneylerini" on altı yaş civannda gercekJeştinnektedir. Eşcinsel ilişkıler tabu olma*tan, eşcinseller toplum dışına itümekten büyük ölçüde kurtulmuşlardır. Yetmişli yıllann başından itibaren yaygınlaşan çok partönerli "sonsnz cinsellik" anİayışı da yavaş yavaş kaybolmaktadır. Toplumun "saghklı cinsellik" arayışı sürmekte, eski mutlak değerlere dönulmese bile, "çiftin yaşanabibriigi" savı güç kazanmaktadır. Sevişmek güzeldir. Cinsellik guzeldir. Sevişmeden sonra, terli vucutlann birbirine dokunuşu, bir yorgunluk kahvesi gibi içilen cigaranm ilk nefesi güzeldir. Marilyn Monroe'nun yüksek topuklu ayakkabüar ustündeki bacaklan, liseli kızların ilk öpüşmelerindeki titreyişleri, genç adamın gerilen sinirli kasları güzeldir. Eluard'ın "sevişmezsin de n'aparsın" dLzesi, Sait Faik'in "Şimdi Sevişmek Vakti" başlığı güzeldir. özgurlük bir bütünse, sevişme özgurluğu, cinselliğin özurlüğü de, bu bütunün kopmaz parçalandır. Sevişmesini bilmeyen, cinselliği "ahlak" zincirleriyle prangaya vuran toplumlar tam anlaraıyla özgür olamazlar. Bütün totaliter rejimler sevişmeyi de, cinselliği de zaptu rapt altına sokmaya çalışırlar. "Ahlakçı" duvarlar örerek zindanlarını daha da genişletirler. Hitler'e göre sevişmek "An ırkı" yaratmada fiziki bir eylem biçimidir. Rusya'da, Çin'de, "sosyalist ahlak" cinselliği suç sayar, sevişmek "yeni toplumda" eski bir günahtır. Humeyni'nin tran'mda, erotik Pers minyatürlerini edinmek, ipte sallanmak tehlikesini göze almak demektir. özgurlükleri savunmak, sevişmeyi, öpüşmeyi, okşamayı savunmak da demektir. özgurlükleri savunmak, cinselliğin çekiciliğini, Jayne Mansfield'ın göğüslerinı, Glark Gable'nin vücudunu da savunmak demektir. özgurluğü savunmak, kadınlann çok olduğu sokaklan, kahveleri savunmak, babalann, kızlarının sevgilileriyle eve gelmesini olağan karşılamalannı da savunmak demektir. özgür insanlar sevişirler. Sevişmesini bilen insanlar da ozgürlüğün tadını cinsellik bardaklanndan yudum yudum çıkartırlar. Şimdi sevişmek zamanıdır. BİRKARAR.İYİ K U R A R Paranız Dışbankta degerlenirken geleceğiniz değerlenir. DISBANK BAMKA Paranız Dışbank'ta değerlendikçe geleceğe daha güvenle bakarsınız... Dışbank'ın gücüne güç katan ortakları, dünya bankalarıyla ilişkileri, 3 ayda bir kamu oyuna duyurduğu bilançoları ve rasyonel bankacılığı paranızın, geleceğinizin güvencesidir.