19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CVMHVRİYET/8 HABERLER "Seçimle gelen ve halk iradesine dayanan yerel yönetimlerin, biirokrasinin vesayeti altına konulması tutarlı değildir/' le bir örgütlenme son yapılan Belediye düzenlemesinin katılım boyutunda önemli bir gelişme meydana getirebilir. 1973 sonrasında Türkiye'de demokratik belediyecilik hareketinin gelişmesi sırasında en çok sözü edilen konu bu olmuştur. Merkezi yönetimi denetleyen iktidarlar, Belediyelerin yeterli gelire kavuşmasını sağlayacak olan ve Anayasa'ya göre gerçekleştirilmesi gereken yasal düzenlemeyi yapmamışlardır. Bu nedenle sorun sürekli olarak gündemde kalmış ve bu yeni belediyecilik akımının "kaynak yaratıcı belediyecilik"ilkesi gelişmiştir. 12 eylülden sonra belediye gelirlerini artıran yasal düzenlemeler yapılarak, bu tartışma bugün için yapacakları fedekârlıkların derecesinin ne olduğuna da karar verebilmelidir. Bu önerinin mantığını daha iyi anlatabilmek için, kişilerin ya da ailenin tüketim harcamalarına eğilelim. Bir aile daha iyi bir evde yaşamak için tüketim yapma serbestliğine sahiptir. Ama bu kadar harcama yaptığı eve çamurlu sokaktan gelmektedir. Eve yaptığı harcamaların bir kısmını belediyeye vererek çamursuz bir sokaktan eve gelmek seçeneğine sahip değildir. Kişi kendi kişisel tüketiminde sınırsız bir harcama yapma serbestliğine sahipken, toplu tüketim yaparak daha iyi bir çevrede yaşama olanağını kendisine sağlayamamaktadır. Toplumsal adalet açısından özendirilecek bir tüketim varsa o da kişisel değil toplu tüketimdir. Belediyelere belde halkını vergilendirmede bazı esneklikler tanımak, gerçekte o beldeye toplu tüketim yapabilme olanağını tanımak olacaktır. YÖNETİM REFORMU JÇİNDEKİ YERt Belediye konusundaki yeniden düzenlemeleri tek başına ele almak yetersiz olur. Bu düzenlemeleri tüm yönetimsel bir yeniden düzenleme içinde ele almak gerekir. Böyle bir yeniden düzenlemenin iki nesnel çıkış noktası vardır. Bunlardan birincisi bu yazının başlangıcında aktarılan yerleşme yapısındaki değişmedir. Kırsal yerleşme yapısında ve kentsel kademelenmedeki değişmeleri, metropolitenleşmedeki gelişmeyi gözönüne almak gerekir. ıkincisi ise geniş yığınların siyasal süreçlere katılmasını artırarak yabancılaşmayı ortadan kaldırmak hedefidir. Bu çıkış noktaları, kırsal alana hizmet götürmekte ilçe özel idareleri düzeyinde bir örgütlenmeyi, il ölçeğinin üstünde bölgesel yönetim ünitelerinin oluşturulması ve metropoliten alanlarda metropoliten yönetime geçmeyi vb. gerekli kılmaktadır. Yeni belediye örgütlenmesini böyle bir yeniden düzenleme içinde düşünmek gerekir. 3 AĞUSTOS 1983 Türkiye'de yerel yönetimler Prof. Dr. İlhan TEKELİ Yerel yönetimler halk tarafından denetlenmeli Türkiye'de 1973'lerden sonra demokratik bir belediyecilik akımının güç kazanmasında merkezin yerel yönetimler üzerindeki vesayetinin hatalı biçimde kullanılması etkili olmuştur. Seçimle gelmiş ve bu yolla halkın iradesine dayanan bir organ üzerinde, bürokratlara vesayet yetkilerinin verilmiş olmasının mantıksal tutarlılığını kurmak zordur. Bu durumun gerekçeleri ancak 1930'lann tek partili yönetiminin genel felsefesi içinde bulunabilir. Ülkeyi çağdaşlaştırmak için kendini topluma öncülük ile görevli gören tekparti, yerel yönetimlerde de bu görevi yerine getirecek bir denetim kurmak istemektedir. Parti ile devletin büyük ölçüde özdeş olarak görüldüğü böyle bir dönemde, bürokrasiye Belediye üzerinde vesayet yetkileri verilmesinde büyük bir tutarsızlık görülmeyebilir. Oysa, tek parti rejiminden çok partili rejime geçildiğinde seçilmiş organlar üzerinde merkezi yönetimce atanmış bürokratlara verilen vesayet yetkilerini savunmak güçleşmektedir. BELEDlYELER ÜZERİNDE VESAYETİN GEREKÇELERİ Genel olarak böyle bir vesayetin kullanılması şu nedenlere dayandırılmaktadır; I) Yerel yönetimlerde seçilmiş kişiler yerel siyasal etkilere açık olabilmektedir. Oysa, merkezi hükümetçe atanmış memurlar seçilmiş olmadığı için siyasetten etkilenmemekte, tarafsız kalabilmekte ve ulusal çıkarları savunabilmektedir, II) Belediyeler güçsüzdür, dolayısıyla güçlü teknik kadrolar kuramazlar, merkezi yönetim daha güçlü teknik kadrolar oluşturabildiği için, teknik bilgiye sahip olmaktan kaynaklanan bir vesayet hakkına sahiptir, III) Merkezi yönetim ülkenin bütünunü yonetmekten dolayı yerel yönetimlerin kavrayamayacağı problemleri kavrama olanağına sahiptir. Bu durum, merkezi yönetimlere sistemin bütünlüğünü sağlamak ve sürdürmek konusunda onemli sorumluluklar gelirmektedir. Bu sorumluluklann başarıyla yerine getirilmesi için merkezi yönetime verilmesi gereken yetkilerden biri de merkezi yönetimler üzerinde vesayet hakkıdır. Eğer bu hak merkezi yönetime verilse ulusal çıkar daha iyi korunur. Tabii bu konuda ilk sorulacak soru, bu savların ne kadar geçerli olduğudur. Bu konuda spekülatif bir tartışmaya girmeğe gerek yok. Savların geçerliliğini görgül olarak tartışabilecek deney birikimine sahibiz. 1970'ler Türkiye'sinde atanan bir mülki yöneticinin, seeilmiş bir Belediye Başkam'ndan daha az siyasete açık olduğunu ileri sürmek olanağı yoktur. Geçmişte yaşanan deneyler bu savı desteklemiyor. Belki sadece siyasetten etkilenme konuları ve yollarında bazı değişiklikler var. Merkezde toplumun daha güçlü kesimleri yerel yönetimde ise göreli olarak daha güçsüz kesimler siyaset yoluyla etkili olabilmektedir. Teknik bilgi bakımından üstunlük savına gelince bu savın mutlak bir geçerliliği olmadığını 1973 sonrası Belediyecilik deneyleri gösterdi. Özellikle, büyük Belediyeler, kendilerine bazı ödeme esneklikleri tanındığında, merkezi yönetimle yarışabilecek, hatta daha yaratıcı teknik kadrolar oluşturabileceklerini kanıtladılar. Kuşkusuz, bu karşı sav geçerliliğini daha çok büyük belediyeler için korumaktadır. Küçük belediyelerin de, belediyeler birliklerinde oluşturulabilecek böyle teknik kadrolardan yararlanabileceği yine aynı dönemin belediyecilik deneyinde ortaya çıkmıştır. Kaldı ki, daha gelişmiş teknik kadrolara sahip olmanın merkezi yönetime, bir vesayet hakkı verip vermiyeceği çok tartışma konusudur. Daha gelişmiş teknik beceriye sahip olma merkezi yönetimlere, yerel yönetimlere yardımcı olma sorumluluğu yükleyecektir, ama bunun keyfi bir vesayet hakkına dönüşmesini savunmak olanağı yoktur. Üçüncü sav'a gelince, konumu dolayısıyla belli konularda ulusal çıkarın merkezi yönetimlerin kararları ve eylemleri ile korunacağı geçerli bir öneridir. Ama bu sav belli konularda olmak koşulu kaldırılarak tüm konuları kapsayan bir genişliğe kavuşturulursa bunu savunmak olanağı bulunulamaz. Buraya kadar yaptığımız tartışma yanlış bir kam doğurmamalıdır. Merkezi yönetimin, denetiminden tamamen bağımsız bir yerel yönetimin savunması yapılmamaktadır. Burada savunulan yerel yönetim ustünde ler gösterilebilir. Örneğin, 1973 sonrası dönemde Izmir Belediye Başkanı "imar yapıyorum" diye 19'uncu yüzyıl Izmir'inin binalarını yıkmıştır. Bu uygulamaları bizim meslek değerlerimiz içinde savunma olanağımız yoktur. Bu tür geriye dönüşü olmayan uygulamaları yargı organı karar verinceye kadar durdurma yetkileri merkezi organa verilebilir. YEREL YÖNETtME HALKIN KATILIMI NASIL ARTIRILABtLİR? Belediye yönetiminin halk katılımını kolaylaştıracak biçimde yeniden kurulması gerekiyor. Oysa son gelişmelerle Metropoller, ya da büyük kentler etrafın Marmara UniversitesVnde 11 öğretim elemanıgeri alındı Rektör Orhan Oğuz'un istediği inceleme sonucur da daha önce fakültede kalmasına karar verilmi 9 öğretim görevlisinin ilişiği kesildi. yıllık fakülte mezunlarından olı şuyordu... Atatürk Eğitim Fakültesi De Marmara Ünivesitesi Rektökanı Prof Dr. Amil Çelebl'niı rü Prof. Dr. Orhan Oğuz'un imzasıyla gönderilen ilgili yazı "yeniden inceleme" istemesi ların, öğretim görevlilerinin eliüzerine, Atatürk Eğitim Fakülne geçmesi üzerine, fakülte yötesi'nde kadroları, ilgili bakannetiminin seçimi hangi kriterlelıklara iade edilen 79 öğretim göre göre yaptığı konusunda tartışi revlisinden 11 'i geri alındı. Onmalar başlamıştı. Şikâyetleri ceden fakülte yönetiminin kaldikkate alan Rektör Oğuz, tüm masında yarar gördüğü ve araiki yıllık eğitim enstitüsü mezunlarında birbuçk ay önce ölen larının ilgili bakanlıklara iade Arlf Gülcr'in de bulunduğu iki edildiklerini belirterek, buna yıllık eğitim enstitüsü mezunu 9 karşılık hazırlanan listeyi inceletöğretim görevlisinin ilişiği kesitireceğini söylemişti. lerek kadroları ilgili bakanlıklara Rektörün isteği üzerine, Iktiiade edildi. sadi ve Idari Bilimler, Hukuk ile Böylece, fakülte ile ilişiği kesilenlerin sayısı 79'dan 77'ye in Teknik Eğitim Fakülteleri dekanlarından oluşan bir komismiş oldu. Sözkonusu öğretim yon toplandı ve Atatürk Eğitim görevlilerinin maaşları otomaFakültesi Komisyonu'nca saptatikman yarıya düşüyor. Ağustos nan liste, yeniden ele alındı. maaşlarını ise, ne ilişkileri kesiFakülte çevresinden ediniler len fakülteden, ne de kadrolarıbilgiye göre, komisyonun ince nın iade edildiği ilgili bakanlıklemesi sonucunda iki yıllık eği lardan alabildiler. tim enstitüsü mezunu olup da fa 20 temmuz 1982 tarihinde yükülte ile ilişiği kesilmemiş olaı rürlüğe giren, Yüksek Öğretim 10 öğretim üyesi saptandı. Rek Kurumları'nı yeniden düzenletörlükçe oluşturulan komisyon yen 41 sayılı kanun hükmündeki kararname ile çeşitli bakanlık da sözkonusu öğretim görevlile rinden 9'unun ilişiğini keserken lardan üniversitelere devredilen rektörün kararına karşılık Sü eğitimciler, bir yıl süreyle kendi heyla Taner adlı öğretim görev kadrolannda kalabileceklerdi. lisinin fakültede kalmasına ka Bu süre sonunda en geç 31 temrar verdi. Ayrıca fakülte komis muz 1983 tarihine dek Yüksek yonunun kalmasında yarar göröğretim Kurumları'nda kalmadüğü, Rektörlük Komisyonu'sına gerek görülmeyenler ilgili nun ilişiğini kestiği 9 öğretim göbakanlıklara iade edileceklerdi. revlisinden üçünün yaklaşık bir Buna göre, Marmara Üniveray önce emekliliklerini istedikleri sitesi Atatürk Eğitim Fakültesi'bildirildi. ndeki toplam 124 öğretim görevYeni komisyon, ayrıca aralalisinden 79'unun fakülte ile ilirında yardımcı doçent ve dokşiği kesilerek kadroları, ilgili batorun da bulunduğu 11 öğretim kanlıklara iade edilmişti. tade edilen öğretim görevlileri, iki ve görevlisinin dönmesine karar verdi. Aynı komisyon, İsmail üç yıllık eğitim enstitüleri ile aralarında yardımcı doçent, doktor ve doktora öğrencisi olan 4 ve 5 ASİYE UYSAL Avcı'nın da dönmesine karar verirken, fakültede kalan 3 yıllık eğitim enstitüsü mezunu sayısı, 20'ye yükseldi. Fakülte yönetiminin kalmasına gerek görmediği, aralarında doktora öğrencisi de olan 31 tane fakülte mezunu ^K öğretim görevlisinin ise, ilgili bakanlıklara iadesini uygun gördü. , Sözkonusu öğretim görevlilerinin her birinin, yüksek öğretim kurumlarında 8 yıl süreli hizmetleri bulunduğu bildiriliyor. 77 öğretim görevlisinin ilişiği kesildiği A'atürk Eğitim Fakültesi'nde 198384 öğretim yılında açığın kapatılması için çok sayıda ücretli öğretim görevlisinin ders verdiği kaydedildi. Rektörlüğün isteği üzerine kurulan komisyonca Atatürk Eğitim Fakültesi'ne dönmesine karar verilen öğretim görevlilerinin adlan şöyle: Yard.Doç.Dr. Figen Ülgencan, Dr.Oya Yiğit, İsmail Avcı, Sait Dinçtürk, Halit Değer, Şehvar Doğanlı, Nedim Kuşoğlu, Engin Büyükinal. Belgin Bellisan, Vural Yıldırım, Bektaş Öztürk. Yeni komisyonun fakülte ile ilişiğini kestiği öğretim görevlilerinin adları şöyle: Mükerrem Aşık, Arif Güler (ölü), Süleyman Ok, Edip Torun, Cahit Vücel, Muammer Soysal, Kaniye Güven, Pervin Öztabağ, Mehmet Tunacı. Atatürk Eğitim Fakültesi'nde kalan üç yıllık eğitim enstitüsü mezunları ise şunlar: Ahmet Özal, Ali Candaş, İ.Hakkı Demirtaş, Mehmet Özet, Yılmaz Sulukçü, Nüzhet Kutluğ, Raif Gülcan, Yücel Elmas, Yıldız Elmas, Nihat Şenel, İlknur Okatan, Kadir Kargın, Çiğdem Bilgen, Gönül Demircan, Nuran Aydın, Tevfik Bozkurt, Musta ^ 'a Uslu, Fatma üoğan, Toros Jluçay. ^Belediyeler üzerindeki denetim iki düzeyde düşünülmelidir. Seçimler yoluyla Iıalkın denetimi ile merkezi yönetimin ve kentlilerin başvurusuyla harekete gececek yargı denetimi/'' keyfi tutumlara karşı korunan bir denetimdir. Belediyeler üzerindeki denetim iki düzeyde düşünülmelidir. Birincisi ve kanımca en üst düzeydeki temel denetim seçimler yoluyla halkın yapacağı denetimdir. Ikinci düzeyde denetim merkezi yönetim organlarının ve kentlilerin başvurmasıyla harekete geçebilecek yargı yoluyla kurulan denetimdir. Burada öngörülen denetim bugünkü gibi eylem öncesi yönetsel bir denetim olmayacak eylem sonrası bir "yargısal" denetim olacaktır. Kuşkusuz bu tür bir denetimin uygulanması halinde yerel yönetimlerin, yapabileceği bazı zararlı uygulamalar hakkında örnekdaki belediyelerin birleştirilerek tek bir belediye haline getirilmesinin, bazı hizmetlerin üretilmesinde bir etkinlik sağlayacak ise de, katılım açısından bir gerileme oluşturacağı söylenebilir. Çevre belediyelerinin sağladığı katılım olanağını belediye şubeleri yardımıyla ikame etmek olanağı bulunamaz. Büyük kent belediyelerinin düzenlemelerinde, 50.000 60.000 nüfuslu mahallelerin ya da mahalle gruplarının seçilmiş kişilerden oluşan belli yetkilere sahip yönetim ünitelerine sahip olması, merkezdeki belediye ya da belediyeler birliği ile bu yönetim birimi ya da Belediye arasında bir iş bölümu tanımlanması önerilebilir. Böyiçin kısmen ortadan kaldınlmıştır. Belediyelere sağlanan gelirin yeterli olup olmadığı, daha başka hangi tür vergi ve resimlerin belediyelere verilmesi gerektiği, mali tevzin yoluyla devlet bütcesinden belediyelere aynlacak payın ne olması gerektiği üzerinde değişik görüşler ileri sürülebilir. Ama bütün bunlar kanımca ayrıntıdaki konulardır. Belediyecilik bakımından en önemli olan ilke, belediyelere belli sınırlar içinde vergi koyma gücünün verilmesidir. Madem bir belde halkı müşterek ihtiyaçlarını görmek için bir belediye örgütünu demokratik olarak oluşturabilmektedir, öyle ise bu hizmetlerin görülmesi BtTTİ Ankara DevYol davasında tahliye istemleri bugün karara bağlanacak ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yasadışı Devrimci Yol örgütüyle ilgili olarak Sıkıyönetim Komutanlığı (1) No'lu Askeri Mahkemede görülmekte olan 614 sanıklı Ankara DevYol davasında toplu tahliye talepleri bugünkü duruşmada karara bağlanacak. Toplu tahliye istemlerinin karara bağlanmasından sonra mahkeme heyeti davaya 5 Eylul 1983 tarihine kadar ara verecek. İLHAN ERDOST DAVASI Yayımcıyazar İlhan Erdost'un Mamak Özel Askeri Cezaevi'nde dövülerek öldürülmesine ilişkin davaya dün de devam edildi. 1 Numaralı Askeri Mahkemedeki duruşmada sanıklardan Ahmet Şeker, Metin Gündoğan, İbrahim Keskin ve Kısmet Çağların tutukluluk hallerinin devamına karar verildi. Savunma yapması için süre verilen ve dünkü duruşmaya gelmeyen Avukat Can Ozbay'a davetiye gönderilmesi kararlaştırıldı. POLİS BEKİR PULLU YENİDEN YARGILANACAK Polis memuru Bekir Pullu hakkında işke'rice suçundan verilen beraat karan bozuldu. Pullu 2 No'lu Askeri Mahkemede Devrimci Yol Davası sanıklarından Nasup Mitap ve Oğuzhan Müftüoğlu'na "Cürümu söylettirmek için işkence yaptığı savıyla yargılanmıştı. Yargıtay 4. Dairesi eksik soruşturma nedeniyle beraat kararının bozulmasına karar verdi. HALKEVLERİ OAVASI Ahmet Yıldız ve diğer Halkevleri yoneticilerinin komünizm propagandası yaptıkları iddiasıyla yargılamalarına devam edilecek. Ali Korkmaz hakkında bir başka davanın bu davayıu birleştirilip birleştirilemeyeceğı kararlaştırılacak. HERKES ELİNİ ÖPTÜ Veda töreni sırasıla hemen hemen herkes Dışişleri Bakanlığında görevlendirilen ŞüktBalcı'nın elini öptü. 36 yıldır Emniyet'in çeşitli kademelerinde gö» yapan ve 4 yıldır İstanbul F.mniyeti'ni yöneten Balcı'nın veda tdini çok duygusal oldu. (Fotogf: Ender ERKEK) Şükrü Balcı ve^a etti İstanbul Haber Servisi Dışişleri Bakanlığı emrine atanan İstanbul Emniyet Müdürü Şükrü Balcı 36 yıllık çalışma arkadaşlarına veda etti. Emniyet Müdürlüğü Gayrettepe binasında düzenlenen veda töreninde konuşma yapan Şükrü Balcı, "Bu meslek paraşütle tepeden gelenlerin mesleği değildir. Kurşunlara ve bombalara göğüs gerenlerin mesleğidir" dedi. Gözyaşları ve alkışlar arasında kürsüye gelen Emniyet Müdürü Şükrü Balcı konuşmaya başladığı sırada heyecanlanarak gözyaşlarını tutamadı. Bir süre önce kalp ameliyatı geçirdiği için üzülmemesi gerektiğini belirten Şükrü Balcı "Ancak biz polislerin katıgı heyecan ve üzüntüdür" dedi. Şiddet ve terörün zirveye ulaştığı hiç kimsenin can, mal ve ırz emniyetinin kalmadığı karanlık bir dönemde 15 Aralık 1979 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü görevine atandığını belirten Şükrü Balcı, "tstanbul şehrini dünyanın en huzurlu bir şehri haline hayatımız pahasına getirmiş bulukyoruz" şeklinde konuştu. » Polisin so||l problemlerine de değinen imniyet Müdürü Şükrü Balcı U konuda yapılan çalışmaları ar^ttı. Yeni bir göreve atandığıaıjmeliyat için gittiği Amerik'ı'4h döndüğünde ajanslardan iğrtıdiğini söyleyen Şükrü Balc koiuşmasını şöyle sürdürdü: "36 yıldı meısubıı olmaktan iftiharedi|$crefduyduğum İçişleri Bakanğı'ndın başka bir bakanlık emine nskledilmem benim için h; bir şey değiştirmeyecetir. Çnkü benim görev anlayışım hngi koşullar altında olursa oltn görevini tam yapmak.takttini ise yüce devlet ve vatandaşhma bırakmak olmuştur ftnım kadar sevdiğim mesleğimen bir kader sonucu aynlırkeniizUntülerimi açıklamaktan kidimi alıkoyamadığımı da itiıf etmek isterim. Bu meslek paşütle tepeden gelenlerin mesl;i değildir. Kurşunlara ve bomalara göğüs gerenlerin meslejlir." MENDİREKTE NE FENER VAR NE DE DİBt TEMİZLENMlŞ Balıkçı barınağı olarak yapımına başlanan ancak yarım bırakılan ve daha sonra da yal limanı olarak kullanılan Bozburun mendireğinin içi kendiliğinden akın akın gelen yabancı turistlere "hi/.mct" veriyor. Kotoğrafta, rıhtımda laşıma su ile yıkaflan bir grup (urist.. Bozburun'da turistler taşıma su ile sabunlanıyorlar DENİZ SOM Marmaris'e 62 kilometre uzakta olmasına karşılık dağların tepesinden geçen 25 kilometrelik "keçi yolu" nedeniyle 3 saatte ancak gidilebilen Bozburun, henuz yerli turistlerce keşfedilmemiş bir tatil belgesi... Yabancı yatlar için ise vazgeçilmez bir uğrak yeri... Onünde Sönbeli, arkasında Hisarönü körfezleri tam karşısında da Sonbeki adası bulunan Bozburun'a deniz yolu ile geliş, dantel gibi işlenmiş sayısız koy ve burnu geride bırakıp irili ufaklı adacıkların arasında bir labirentten geçer gibi oluyor. Dipteki balıkları, taşları ve de anforları görebildiğiniz deniz ise bardağa konup içilecek duruluk ve temizlikte... 450 hane ve 1800 nüfuslu Bozburun'da halk geçimini kekik, adaçayı ve bademden sağlıyor. Balıkçılık, süngercilik ve tekne yapımcılığı da öteki gelir kaynakları arasında. Son yıllarda da yerliden önce yabancı turiznıe açılmışlar. Rıhtımdaki, Bolkepçe lokantası bir İngiliz yat şirketi ile anlaşmış gelen teknelere akşam yemeği veriyor. Koy meydanındaki YSE'nin çeşmesi başında çamaşır yıkayan bikinili kadınlara kimsenin baktığı bile yok. Bayındırlık Bakanlığı, Balıkçı barınağı için mendirek yapmış barınağın dibini temizlememiş, mendireğe fener koymamış... 80 metre rıhtım yapılmış, iş yarım bırakılmış... Yatlara su verebilmek için koy muhtarlığı kendi olanakları ile nhtıma üçbeş musluk yerleştirmiş ama yetersiz. Rıhtımda duş niyetine yapılmış uzun borulardan da su akmıyor. Yabancılar genellikle taşıma su ile sabunlanıyorlar... Buuın bıınlara karşın Bo/.burun kimi zaman İstanbul Boğa7i'ndan da yoğun bir deniz trafiğine sahne oluyor... Yabancı bayraklı tekneler "konvoy" halinde pupa yelken Bozbunın'a geliyor... Gelinlik çağına gelmiş kızların çoğunun henuz Marmaris'i bile gormediği Bozburun'da gelenekler özgun bir biçimde süruyor. "Bugün kekikçiyim" ya da "bugün uykucuyum"... Bozburunlu, o gun ne iş yapıyorsa " N ' a b e r " diyen arkadaşına böyle yanıt veriyor...Düğüncü, içkici, oyuncu, boyacı, balıkçı, süngerci, bademci... Bu aralar hemen herkes "dügüncü".. İki gün üst lislc düğün oluyor. Önce oğlan sonra kız tarafı düğün yapıyor. "Okundu"yu alan konuklar da duğünde oğlan babasına muhtarın açış konuşması ile yardım parası veriyorlar. Bozburun muhtarı Orhan Yöndemli geleneksel konuşmayı bizim için de yaptı: "Düğün sahibi Turgul arkadaşımızın törenine sercf verdiğiniz için misafir ve yerli arkadaşlarım hoşgeldiniz. Hepinize teşekkiir ederim. Küçüklerin gözlerinden büyüklerin ellerinden öperim. Efendim biliyorsunuz geçmiş düğünlerimizde de yaptığımız gibi bu arkadaşımıza da yardım edecegiz, bunu da memnun edecegiz. Karınca kaderince, herkes elinden geldikçe, zoraki bir şey yok." Duğun için " o k u n d u " goııderiliyor önce. " O k u n d u " ya da " O k u " daveti>e yerine geçiyor. Bir kuzu ya da lavuk, gömlek, atlet ya da havlu.. İki gün sabahtan akşama kadar yenilip içilen duğünler ise en aı 1 milyon hraya maloluyor.... 19 yaşındaki daınat Dursun Bulucu, duğununun ilk gununde "yemek baslayalı 2 saat oldu, üç erkec (erkek keçi) bitti" üedi. Balıkçılık ve süngercilik yapan Dursun Bulucu, düğün için 100 buyuk rakı, 50 kasa bira ve I ton karpuz aldıklarını söyledi... Sonbeki adasına gide gele 2530 yıl önce sandal yapmayı öğrenen AIi kaptanın testere keserle başlattığı ve bugün ülke çapında "Bozburun yapısı" diye bilinen tekneler de yörenin küçuk sanayisini oluşturuyor. Bot, piyale, ordek, tırhandil ve gulet tipi teknelerin yapıldığı Bozburun'da 10 atölye var. 20 metre boyunda gulet tipi bir tekne kamarasız olarak 7 ayda bitiriliyor. Fiyatı ise 55.5 milyon lira. Guletlere kamara konursa gezinti teknesi.konmazsa balıkçı teknesi oluyor... Tekne ustası Salih Uslu "kereste sorunumuz var" dedi. Orman İdaresi, tekne yapımı için kereste vermiyormuş, yetkililer "ihalcye girin alın", diyormuş... Derler ya... Salih Uslu ise aynı kanıda değil. "Kovan yapmak için arıcılara 5 metreküp kereste tahsisi yapıyorlar da bize bir santim kereste vermiyorlar" diyor... Ama ilgililerin mutlaka bir bildiği vardır... Yat limanı yerine balıkçı barınağı yapıp boşuna mı yarım bıraktılar... Kimi günler 1520 teknenin geldiği Bozburun'a boşuna mı çekek yeri yapmıyorlar... Kokudan girilmeyen iskeledeki tuvaletin yerine yenisinin yapılması için " t u valet kredisi" verilmediğine göre başka bir " p r o j e " olsa gerek... Ya da ilgililer henüz Bozburun'u görmediler... Zaten, Bozburun postanesinin duvarında asıh duran " T . C . PTT Işletmesi Genel Müdürlüğü Posta Haritası"nda "Bozburun"un adını tükenmez kalemle köyde yazmışlar... Danışmanlığını yapmakta olduğumuz, ülkemizin önde gelen, yabancı bir ilaç şirketi için ELEMANLAR ARANMAKTADIR • ingilizce'yi çok iyi bilen, • Yöneticilik vasfı olan, • Genel Müdür sekreteri olarak en az üç yıl deneyimli • bayan GENEL MÜDÜR SEKRETERİ • Müşteri ilişkileri, sevkiyat, faturalama, tahsilat ve satış istatistikleri görevlerinden sorumlu olacak, • Iktisat, Ticari Bilimler ya da benzeri yüksekokul mezunu, • tercihan Ingilizce bilen, • erkek Alkışlar ve gözyaıları arasında uğurlanlı SELAHATTİN GÜLER "Ben canım kadar sevdiğim mesleğimden bir kader sonucu ayrılıyorum..!' Böylesine görkemli bir veda töreni bugüne dek Emniyet Müdürlüğü'nde görülmedi. 36 yıl aralıksız Emniyette görev yapan İstanbul Emniyet Müdürü Şükrü Balcı, dün yaptığı bir veda konuşması ile bu görevden ayrıldı. tstanbul Emniyet örgütünün üst düzeydeki yoneticilerinin tümü, Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü binasının sinema salonunda toplanmıştı. Balcı veda konuşmasını yapmak üzere mikrofon başına geldi. Çok heyecanh idi. Bu heyecanı belki de bugüne dek girdiği kanlı baskınlarda, kurşun yağmuru altında kendisine doğrultulan silah namluları karşısında duymamıştı. Ne var ki meslekten ayrılışının onu son derece heyecanlandırdığı, bu heyecanın yanında üzdüğü de gözden kaçmıyordu. O mikrofon başına giderken salonda bulunan polis müdürleri ayağa kalktı. Kendisini uzun uzun alkışl^ılar. Balcı'nın gözlük camlarnuğulandı. Belli ki bu heyecanı biraz olsun yenebilmek için dıyordu. Gözyaşlarını tutamad$:ısa bir durakla • madan sonraVonuştu. Mesleği övdü. Çalışni arkadaşlarına moral verdi gil^ayak. Sağlığını da bu yolda teh^ev? sokmuştu. "Senim üzülmftıcm gerek. Bir ameliyat geçird» Ancak bin ameliyat geçirserröe üzülmem" diyordu. Sonra yiç mesleğin inceliklerini anlatıyodu genç mes* lektaşlarına uzun eun. Salond "^ çıt yoktu. Gözyaşl^nı silen çoktu. Ve Balcı böylece görkemli bir törenle uğurlaiyordu. Konuşmadan sonra plis kıtasını denetledi. Bando tıarş çaldı. Herkes elini öptü Bjcı'nın. Kıtanın sonunda basınmensupları da vardı. "Benimen büyük destekçilerim basın fensuplarıdır. Onlarla ağabey lardeş gibi geçinirdik" dedi. Bir pzeteci arkadaş, "Sizin sık sık sylediğiniz bir söz var, bir kez daja tekrarlar mısınız?" dedi. Bâcı "Dangalaklar" diyerek tebesüm etti. "Yine hep görüşeceğiî" dedi. ILAN FATİH 2. SULH HUKUK HAKİMLİĞİ'NDEN Sayı: 1983/27 Tereke Şah Husamettin Sokak, No: 34, Şehremini/İstanbul adresinde ikamet etmekte iken 18.2.1983 larihinde Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahi Merkezi'nde vefat eden, İbrahim ile Lütfiye kızı, 1337 D.lu. ALİ ŞENLİYİM'in terekesinden alacak iddia edenlerin 1 ay içinde: mirasçı olduğunu ileri sürenlerin veraset ilamları ile birlikte 3 ay içinde mahkememize muracaat etmeleri, aksi takdirde alacak iddia edenlerin hakkı saklı kalmak şartı ile nıirasın hazineye devredileceğı hususu ilân olunur. 21.7.1983 (Basın: 8400) • i r i ! \ l c n .ıldığım kimlik kartımı k.nlvııım. C'roccrsiy'dir. Ahıklkanm ISURCHAŞH SATIŞ İDARESİ ŞEFİ İlgililerin, aynntılı özgeçmişlerini, fotoğraflannı içeren ve istedikleri ücreti belirten, "ELEMAN" rumuzlu bir mektubu aşağıdaki adrese göndermeleri rica olunur. YARATIM A.Ş. Piyer Loti Cad. Dostluk Yurdu Sok. Azim Han Kat: 3 4 Çemberlitaş, İstanbul SUHAÖZTARTAR SANATGALERISI 46 5940 KARMA RESİM SERGİSİ I 1 Haziran 31 Ağustos I Devrim Erbil Hüseyin Hazan İhsan Şurdum Metin Nigar Mehmet Tesen Nihat Akyunak Orhan Ersoy Refia Çıray Ruzin Gerçin Süha ÖztartarZeki Kıral
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle