Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/4 KÜLTÜRYAŞAM 3 AĞUSTOS 1983 TELEVIZYON 20.00 Tarım Dünyası Programda, Karadeniz Bölgesinde üretilen fındığın yetiştirilmesi, toplanması ve ekonomimizdeki yeri konu ediliyor. 20.30 21.00 21.05 21.10 Haberler Hava Durunrn Halk Ezgileri San Fransisko Sokaklan Sinema ve tiyatromın >ı: son kaybı Miirüvvet Sim Kiiltiir Servisi Sinema ve tiyatromuzun emekçilerinden biri daha geçip gitti bu dünyadan. Tanınmış karakter oyuncusu Miirüvvet Sim, 40 yıla yaklaşan sanat yaşamının perdesini ansızın çeİcip kapatıverdi. En güzel yıllarını sahnelerin tozlu kulislerinde, soğuk film setlerinde harcayan sanatçının daha 64 yaşındayken aramızdan ayrılışı, sanat çevrelerinde üzüntü yarattı. Miirüvvet Sim, artık fotoğraflarda, anılarda yaşayacak. Bir dönem tiyatro ve operet sahnelerinin şen yıldızı, beyaz perdenin gedikli annesi, son yılİarın piyangocusu "Mürvet Abla"sı yok artık. Bizleri kusursuz oyunuyla artık güldüremeyecek, kızdıramayacak, duygulandıramayacak, ağlatamayacak. Çoğu kez adı oynadığı oyun listelerine bile yazılmayan, film afîşlerinde, jeneriklerinde unutulan (!) Müriivvet Sim, birçok meslektaşı gibi hiç bitip tukenmiyecekmişe benzeyen bu büyük uğraşısını, didinmesini bir tutku uğruna, sinema sevgisi, tiyatro saygısı uğruna sürdurdu ve noktaladı. Hicbir zaman rolünü küçümsemedi, azımsamadı. Anne oldu, hizmetçi, kontes, madam oldu. Genelev patronu oldu. Hatta ateşli (!) Afrodit bile oldu. Kimliğine girdiği kişiyi hakkıyla canlandırabilmek için bir yaşam boyu didindi durdu. Başarısını görmenin mutluluğunu tattı. Son yıllarda sanat evreninden uzaklaşmaya başlamış, bir Milli Piyango bayiliği ile yetinir olmuştu. Sonunda hepsi bitiverdi. Miirüvvet Sim 1919'da Tekirdağ'da doğdu. Gerçek adı Müriivvet Caymatfdı. Sanat yaşamına 1946'da Raşit Rıza Topluluğu'nda başladı. Önce küçuk rollerde, sonra karakter rollerinde oynadı. Şehir Tiyatrosu, Devlet Tiyatrosu'nda çalıştı. Sonra özel tiyatrolarda karar kıldı. 1947'de Ses, 1951'de Karaca, 1954'te Şen Ses topluluklarında oynadı. "Lüküs Hayat", "Senatür" gibi birçok operet ve oyunda adını duyurdu. 1949'da " O n u Affettim" filmiyle sinemaya geçip, karakter rollerinde başarı sağladı. Ana rollerinin kıdemlisi oldu. 1980'den sonra oyunculuğunun dışında TV reklâmlarında gorünmeye başladı. Son yıllarda Milli Piyango bayiliği işini benimsemiş, "Mürvet Abla" gişesi açmıştı. Mürüvvet Sim'in 1950'den bu yana rol aldığı filmler şunlar: "tki Süngü Arasında" (1952), "Kara Efe Zeyneb'in Gözyaşlan"(1952), "Çeto Salak Milyoner" (1953), "Basmacı Güzel i " (1955), "Sevda Sahilleri" (1956), "Cumbadan Rumbaya" (1960), "Memiş İş Başında" (1961), "Mahalleye Gelen Gelin" (1961), " N e Şeker Şey" (1962), "Beni Osman Öldürdü" (1963), "Barut Fıçısı" (1963), "Kardeş Gibiydiler" (1963), "Keşanh Ali Destanı" (1964), "Kart H o r o z " (1965), " O Kadın" (1965), "Göklerdeki Sevgili" (1966), "Çifte Tabancalı Damat" (1967), "Sinekli Bakkal" (1967), "Sürtüğün Kızı" (1967), "Ali ile Veli" (1970), "Bütün Asklar Tatlı Başlar" (1970), "Kalbimin Efendisi" (1970), "Darıldın mı Cicim B a n a " (1970), " S ö z M ü d a f a a n m " (1970), " H a m Meyva" (1970), "Kara Gözlüm" (1970), "Yavrum Karataşlı Emine" (1971), "An Bir Zengin Olsam" (1971), "Beyoğlu G ü z e l i " (1971), "İdamlık" (1971), "Nasreddin H o c a " (1971), "Satın Alınan Koca" (1971), "Feryat" (1972), "Sev Kardeşim" (1972), "Ver Allahım Ver" (1972), "Bitirimler Sosyetede" (1973), " O h Olsun" (1973), "Yalancı Yarim"(1973), "Oturak" (1974), "Şaşkın" (1974), "Avanak" (1976), "Utanmaz Adam" (1976), "Yumurtanın Sarısı" (1976), "Bir Garip Yabancı" (1978), "Hanım Evladı" (1978), "Kadınlar Hamamı" (1978), " C a n i k o m " (1979), "Renkli Dünya"(1980). Akbabalar dururken güvercinleri hedef almanın anktrnı ne? ÇETİN ÖNER Yeni iki izlence başladı TV'de. Her ikisini de izlemek zorunda bırakıldığım için çok kızıyorum kendime, çevremdekilere. TV'yi kapatıyorum, bu kez de telefon çalıyor, "tzliyor musun ekrandaki ilkelliği?" diye. Telefon edenler eşten dosttan kişiler. He, hı diye geçiştirsem, gördüklerinde soracaklar nasıl bulduğumu, ne duşundüğümü. Zorunlu olarak açıyorum TV'yi, mide ilâçlarımı, sinir ilâçlarımı çevreme dizip.kalemi kâğıdı alıyorum elime, ya Allah deyip dahyorum amaçsız olarak birbirine eklenmiş gorüntulerin ardına. Mürüvvet Sim, Turkiye'nin belli başlı bütün tiyatrolannda oynamıştı. "Yalnızlar" başlıyor özgun müziği ve adı sanı bilinmeyen bir diyalog yazarının anonsu ile. Ardından Tank Buğra geliyor isim olarak. Sonra bir yığın tanıdık oyuncu. Bunca insan bir yapımda bir araya geldiğine göre bir şey yapacaklar herhalde, diye duşünuyor insan. Yok, yok, hiç bir şey yapmıyorlar, inanm. Ekjf ranın önünde gezinip duruyorlaf < ~* saatlerce. Yönetmen sıİcıştığı K :. yerde ya kıra, yazıya çıkıyor, ya '• f da dayıyor özgün müziğini. Işıklandırma iyi, kimi görüntuler de. Ne ki bunlar belli bir plan ve amaçla ardarda bile sıralanamamış. Açı atlamaları, yerlerde sürünen tempo, anlamsız tumceler, tavuk sesleri, inek böğürmelerine karışan özgün müzik, abartılmış bir oyunculuk... "Tarlayı fazla çamurlamasınl a r " diyor çjftliğin sahibi doktor, kâhyasına Ne demekse bu? Ardından ot yiyen bir atın amorsundan çarpıcı (!) bir çekim. Derken yine doktor: "Kâhyaya söyle atımı hazırlasın" diyor. Hemen ardından, "at hazır mı kâhya?" Kâhya: "Hayır, hazır değil." diye çekimi durduracak değil ya: "Hazır doktor" diyor adamcağız. Ve izleyici atın doktorun binmesi için hazır olduğunu iki dakikayı aşkın bir sürede ve yukardaki anlamlı diyalog düzeni içinde anlayıp rahathyor. Sonra bir kızcağız bir ağacın altında oturan doktor'a: "Çayınızı vereyim" diyor. Doktor da: " M e r s i " diye yanıtlıyor onu. Boylece doktor'a uzatılan bardakta çay olduğunu, doktor'un da "merci" diyerek yabancı bir dili bildiğini öğrenmiş oluyoruz. Yani, ilkokul bebelerinin yaptıkları resmin altına resmin adını yazmaları gibi, biz deher görüntuyu usta bir diyalog yazarının aracıhğı ile kavramış oluyoruz. Ben bu "Yalnızlar"ın ilk iki ~ bölumunu izlemek zorunda kaldım. Bu izlencenin neden, kime, nasıl yapıldığını çıkartamadım, anlayamadım. Anlayan bir Allahın kulu çıkarsa, noolur bir iki satır yazıp, bizi de aydınlatsın. tzlediğim ikinci izlence " H e def 9 0 " adını taşıyan bir yarışma. Önce çok guzel bir fotoğrafla başlıyor izlence. ikinci fotoğraf ayışığında bir güvercin. Derken bindirme ile hedef tahtası ve makinah sesleri. Güvercin sizlere omur. Ne demekse bu? tki sunucu gulucukler saçarak konuşmaya başlıyorlar. Anlatıyorlar, anlatıyorlar, anlatıyorlar. Bizler de, yarışmacılar da anlıyoruz voyunun,, kurallarını. Ne ki sunu^ulann'îcendileri anlarnadıklarından, izlencenin sonunda her şey arap saçına dönuyor. Binlerce kez özur diliyor sunuculardan erkek olanı. Kişisel yanlışı olduğunu sürekli yineliyor. Anladık be kardeşim, diye bağırmak geliyor içimden. Sadece kişisel değil ki yanlışın; toplumsal da! Silâh zoru ile mi çıkardılar seni ekrana? Eğer kişisel yanlışlıklarını yinelemek istemiyorsan, bırakırsın sunuculuğu, olur biter. Baksana bayan sunucu bir tumcede kırk kez teklediği halde, nasıl gulumseyerek bakabiliyor yuzumüze? Sen neden bu kadar alınganlık gösteriyorsun? Bak, yarışmacılar bile senin kadar uzulmuyorlar Mehmet Çınarlı adında çok, pek çok unlu bir ozanın adını hatırlayamadıklarından. Üstelik adamın en unlu eserlerinden "Hatırlıyor Gibiyim"in adı geçtiği halde, her """* iki yarışmacı da böyle bir şairin varlığını asla "hatırlamıyorlar gibiler"di. Bu izlence ile de neyin "hedef'lendiğini çıkaramadık biz. Eğer adı sanı bilinmeyen kimi kişiler yaşam öyküleri, yapıtları, yaptıklan ile dakikalarca beynimize kazınmak isteniyorsa biraz ayıp oluyor. Bakın Koca Yunus'u nasıl şıppadanak bildi yarışmacılar. Bari bu bir ölcü olsun size. lllâ ki yandaşlannızı tanıtmak için çırpmaeağınıza, toplumun tum kesimlerinin tanıdığı kişilerden seçiniz sorularınızı. Hem izleyiciyi eğitmiş, hem de yarışmacıları bulmacacı, bulmaca çözücu durumundan da kurtarmış olursunuz. Bir de noolur efendiler güvercini hedef almayın jenerikte. Bildiğiniz gibi güvercin Barış'm simgesidir. Noolur ateş etmeyin, ateş ettirmeyin güvercine. lllâ ki hedef olarak bir hayvan arıyorsanız, ne gune duruyor leş karcaları, sırtlanlar, akbabalar... Dizinin Tehlikeli Oyun, adlı bölümü ekrana geliyor. Stone ve Keller bir silahlı çatışma ihbarı alırlar. Keller olay yerinde yaralanır ve ameliyata alınır. Bu arada, suçlular kaçmıştır. Stone onların bölgedeki liselere esrarı sokan ve satan bir şebeke olduğunu öğrenir, peşlerine düşer. 22.00 Türk Hafif Müziği: Aydın Tansel Sanatçı şu eserleri sunuyor: Yıllar sonra, bugün, İnan seviyorum, Latin potpuri ve Hayat çok zor. 22.20 tstanbul: Değişime Uğrayan Kent (Renkli) Istanbul'un doğa güzelliklerini ve tarih eserlerini korumak veyeniden kazandırmak için UNESCO tarafından açılan kampanyayla ilgili tamtıcı fılm. 22.55 Haberler 23.00 Kapanış İZLEYİCİ GÖZÜYLE Siyah Beyaz Neyimize Yetmiyor? Renkli TV ve Video salgını her geçen gün yüksek boyutlara ulaşıyor! Beslenme, bannma vb. zorunlu gereksinmelerini karşılayamama sıkıntısı çeken dargelirli insanlanmızda da, "bir renkli TVya da video alabilmek" tutkusunu görüyoruz. Boyalı magazin basınmın da, durmadan kupon verip taksitle TV ve video dağıtma reklam kampanyalarmm zararlı etkisi gun gibi ortada! Parçalarınm ytizde doksanı dışardan ithal edilen bu araçlarm, bizim gibi yoksul bir illkeye getirdiği gereksiz yükü görmek zorundayız. Yöneticilerimiz, bence bu lüks tüketim araçlanna bunca paranın ayrtlmasım Onlemelidir. Oysa gördüğümuz durum, yetkililerin renkli televizyon imalatnlannı "dana çok üretmek"için sıkıştırıp durduğudur. Fiyatlarım da serbest bırakaraK! Üstelik doğru dürüst bir yayından yoksun TV'nin nesini renkli olarak izleyeceğiz? Siyah beyaz neyimize yetmiyor? ÇETİN BOĞA/Adana RADYO TRTI 05.00 Açılış program ve kısa haberler 05.05 Ezgi kervanı. 05.30 Solistlerden birer şarkı. 06.00 Köye haberler. 06.10 Bölgesel yayın. 06.30 Günaydın. 07.30 Haberler. 07.40 Günün içinden (1).10.00 Arkası yarın. 10.20 Reklamlar. 11.00 Kısa haberler. 11.05 Hafif müzık. 11.20 Türküler ve oyun havaları. 11.45 Şarkılar. 12.00 Kısa haberler. 12.05 Reklamlar. 12.10 öğle üzeri. 12.55 Reklamlar ve radyo programları. 13.00 Haberleı. 13.15 Hafif muzik. 13.30 Bölgesel yayın ve reklamlar. 14.45 öğleden sonra (2). 16.00 Kısa haberler. 16.05 Türküler. 16.20 Şarkılar. 16.40 Hafif müzik. 17.00 Olayların içinden. 17.30 Bölgesel yayın ve reklamlar. 18.00 Çocuk bahçesi. 18.15 Haftanın çocuk şarkısı. 18.20 Fasıl. 18.50 Hafif müzik ve reklamlar 19.0001.00 TRTII ile ortak yayın. 19.00 Haberler. 19.30 Yurttan sesler. 20.00 Köyümüz köylümüz. 20.20 Şarkılar. 20.40 Türkçe sözlü hafif muzık. 21.00 Kısa haberler. 21.02 Radyo tiyatrosu. 22.00 Türküler. 22.20 Küçük konser. 22.40 Şarkılar. 23.00 Haberler. 23.15 Gecenin içinden (3). 00.55 Günün haberlerınden özetler. 01.00 Program ve kapanış. 01.0005.00 Gece yarısı. kılar. 09.15 Turk buyükleri. 09.30 Sabah konseri. 10.00 Şarkılar. 10.20 THM toplu programı. 10.40 Kadın ve çevresi. 11.00 Kadınlar topluluğu. 11.30 Türkçe sözlü hafif müzik. 11.45 Türküler. 12.00 Dünya folkloru. 12.20 Şarkılar. 12.40 Turkuler geçıdi. 13.00 Haberler. 13.15 Saz eserleri. 13.30 Şarkılar. 13.45 Bir roman/Bir yazardan hikâyeler. 14.00 Bir albüm. 14.30 Yabancı dil öğrenelim. 15.30 Ankara Oda Orkestrası. 16.00 Şarkılar. 16.20 Arkasv yarın. 16.40 Türkuler geçidi. 17.00 Olayların içinden.17.30 Çeşitli sololar. 18.00 Erzurum Radyosu Türk halk müziği topluluğu. 18.30Bilim dergisi 18.50 Çocuklar şarkı söylüyor. 19.0001.00 TRT I ile ortak yayın Çoksesli Türk Müziği'ne venı örnekler FERRUH GENÇER 11. Istanbul Festivali'nin Klasik Turk Müziği bolumunde yer alan topluluklardan Boğaziçi Turk Müziği Kulubu (BUTMK) Korosu ile Ayangıl Turk Muziği Orkestrası ve Korosu, programlarında çok sesli orneklere geniş yer vermişler. BUTMK, geride bıraktığı 10 yıl içinde çeşitli faalıyetlerinin yanısıra, 1980 yılından beri tstanbul Festivali'ne katılıyor. Son iki yıldır kulüp korosunu Mah 1973'DE KURULDU Boğaziçi Üniversitesi Turk Müziği Korosu 1973'de kuruldu Amatör müzisyenlerden oluşan koro, yurt içinde ve dışında Türk muziğini tanıtmak için konserler verdi. TRT III 06.58 Açılış ve program. 07.00 Gune başlarken. 08.00 Sabah konseri. 09.00 Türkçe haberler. 09.03 Barok muzik. 09.30 Al Stewart söyluyor. 10.00 Hafif müzik dunyasından. 11.00 Oğleye doğru.12.00 Haberler.12.12 Diskoteğimızden. 13.00 Konser saati. 14.30 Caz müziği. 15.00 Müzikli dakıkalar. 16.00 Günün konseri. 17.00 Haberler. 17.12 Sizler için. 18.00 Haftanın topluluğu. 19.00 Haberler. 19.12 Bir konser. 20.45 Saz eserleri. 21.00 Yenı tınıYeni müzik. 21.45 Halk çalgılanmızdan ezgiler. 22.00 Haberler. 22.12 Gecenin getirdikleri. 23.00 Çarşamba konseri. 24.00 Gece ve müzik. 01.00 Program ve kapanış. Can çekişen kitapçılığımız 8 Refik'le Haldun'a, diyorum ki, bana öyle bir hafiye bulun ki, herif hem katılı bulsun, hem de ortalığı kırsın geçirsin, karıları yakaladı mı...lşte öyle bir hafiye canım... Ama beyzadeler bu tur romanları kuçumsedikleri için, beni dinlemiyorlar bile. Bir gun tstanbul'da yabancı kitap da satan bir kitapçıda dolaşıyordum. Birşeyler arıyordum. Birden gözume çarptı. Benim Ingilizcem bile yetiyor anlamaya. Herif kitabın ismini bile tam istediğim biçimde koymuş. " I the jury." "Kanun Benim" diyor. Hemen aldım. Refik'le, Haldun'a gösterdim. Okuyup, yok canım, pespaye birşey dediler. Yahu, hele bir de bana anlatın, dedim. Anlattılar ki, tam duşunduğum, tam aradığım gibi bir hafiye. Yalnız, seks bölumu biraz az. N'apalım? Ekletiriz, dedim. Kime? Refik, arkadaşını teklif etti. " F . M . İkinci yapar bunu" dedi. F.M. Ikinci'nin Kemal Tahir olduğunu, inan o sıralar daha bilmiyordum. Anlayacağın, Kemal Tahir, Mayk Hammer'e biraz ekler yaptı. Bastık. Vay vay vay!... Bizim Mayk Hammer bir olay oldu ki... Allah Allah!... Tam 100 bin sattık... Nasıl tuttu, nasıl tuttu?... Yahu, Mayk modasıdır sardı bütün Türkiye'yi. Amerika'da orijinal olarak topu topu 67 Mayk romanı yazılmış, bizde ise, inanmazsın, birkaç yıl içinde 6070 Mayk romanı yazıldı. Rahmetli Kemal Tahir de F.M. İkinci imzasıyla çok Mayk romanı yazdı. Kimler Mayk romanı yazmadı ki... dık. Ilan ettik, bilmem kaç numaralı kitabımız diye. Ama ortada roman yok. Gun geldi çattı. Romanı dizgiye vermemiz gerek o tarihte çıkarabilmemiz için. Yahu Refik, roman nerde, derim. Yaz artık ulan!.. Baktım başka çare yok. Tuttum, Refik'i bir odaya kapattım. Anahtarı da yanıma aldım. Çıkarmıyorum. Yemek saatleri, lokantadan yemek getiriyorum, kapının altından veriyorum. 4 gunde romanı yazdırdım. Bu romanların satışları nasıldı? Neredeyse otekiler gibi. Diyelim "Yağmur Duası"... Hatırladığım kadarıyla 50 bin dolaylarında sattı. Yani, bir Turk romanı için, o gune dek görulmemiş, inanılmamış rakamlarda. Biliyor musun, satışlarımızdaki ilk duşuş Kemal Tahir'in "Halk yandan ne bassak satar ınancıyla olmadık şeyler basıyoruz, hem de yeni dizilere geçmeye kalkışıyoruz. Bu ara bir de roman armağanı koyduk, roman yarışması açtık. ÇAĞLAYAN ROMAN YARIŞMASI. 2 bin lira ödul koymuştuk. O zamana göre bayağı buyuk para. Yarışma profesyonel yazarlara da açıktı. Ancak açık ad yazılmayacaktı, rumuzla katılmak zorunluydu. Hıç haberimizyok. İnan, haberımiz yok. Meğer Kemal Tahir de katılmış. Birinciliği Kemal Tahir'in "Köyun Kamburu" adlı romanı kazandı. Ama artık ortaklar birbırımize duşmuştuk, yayınevi son gunleri yaşıyordu. Basamadık. Niçin birbirinize duşmüştünüz? Dedım ya, iyice şımarmıştık. Bıraz da, ben çok gencim. Dcnıirtns Ovlıuıı mut Abra yonetıyor. BUTMK'nın kuruluşunda kısa bir sure sonra başlayarak 1981'e kadar koroyu yoneten Ruhi Ayangil ise, bu yıl kendı adını verdiği bir orkestra ve koroyla çıktı dinleyicilerin karşısına. İKİ TOPLLILUK VJEL. ,.*.. .* ÖRNEKI.ERİ sözunu ettiğımiz iki topluluk gerek duzenleme, gerek beste olarak çeşitli örnekler sundular. BÜTMK programında, Semih Fırıncıoglu ve Timur Selçuk'un duzenlemelerinı ve Erguder Yoldaş'ın bir bestesini dınledik. Ayangil Korosu ise, Mutlu Torun ile Ruhi Ayangil'in düzenlemelerini ve Selahattin İçli, Mutlu Torun, Fırat Kızıltuğ ve İhsan Özer'in bestelerini seslendirdi. Duzenlemeler Itri'den Vecdi Seyhun'a, III. Selim'den MUnir Nurettin Selçuk'a, çeşitli dönemlerin dinsel ve dindışı eserlerinden seçilmişti. Bazen koroorkestra çok sesli, bazen koro tek sesli orkestra çok sesli olmak uzere çeşitli yöntemler denenmişti. Klasik gitar, piyano gibi sabit perdeli Batı sazlarına yer verilmiş, timpaniden çelik üçgene çeşitli vurmalılarla geleneksel Turk müziği topluluklarında giderek ihmal edilen ritm sazları öne çıkarılmıştı. Her besteci, duzenlemeci, yorumcu çok seslilik esprisi içinde yeni renicler, lezzetler elde etmek uzere çaba harcamıştı. SÖZMÜZİK DENGESİ Dikkati çeken bir başka nokta da, bestecilerin çağdaş şairlerin urunlerini de muziklendirmiş olmalarıydı. Geleneksel olarak Turkiye'de sözlu müzik, saz muziğinden çok daha fazla gelişmiş ve yaygınlık kazanmıştır. Besteciler her devirde çağdaşları şairlerin eserlerini, sözmuzik dengesi içinde değerlendirmişlerdir. Bu tavrın son örneği olarak, MUnir Nurettin Selçuk'un Yahya Kemal'in şürine yaklaşımı gösterilebilir. Ancak, değişik toplumsal koşullara ayak uyduran Türk şiirinin yanında Turk müziği, eski şiirle adeta butünleşerek geliştirmiş olduğu yapısını korumuştur. Bunun sonucu çağdaş şiirlerin bestelenmesi, hafif müzik başta olmak üzere, öteki müzik türlerinin uğraştığı bir faaliyet olmuştur. Türk müziğinde ise, ya bu muziğin yapısına uygun şiirler seçilip bestelenmiş, ya da doğrudan doğruya bu müzik turü içinde güfteler yazılmıştır. Şimdi kimi bestecilerin çağdaş şiirleri ele alıp çok sesliliğin anlatım olanakları içinde bestelenmesi Türk müziği açısından ilgi çekici bir oluşumdur. Düşünülmesi gereken, çok sesliliğin olanaklarından yararlanarak da olsa, uzun yıllar başka bir yapı geliştirildi ve bunu ısrarla korumuş Türk muziğinin çağdaş şiirin muziklendirilmesinde ne ölçüde başanlı olacağıdır. Herhalde, bestecilerin çağdaş şiirin kaynaklarına yakmlaşması bu başarıyı belirleyecektir. Kemal Tahîr de Mayk Hammer romanı yazmıştı ad uydurduk romana. Firuz'a kapak yaptırdım. Bastırdık kapağı. Çeviri elime bir geldi ki... Eyvaaah.. Belki çok guzel... Ciddi bir roman... Baştan sona, Knstof Kolomb'un Portekizle Ispanya arasındaki gidiş gelişlerini anlatıyor. Dedim ki, yahu mahvettiniz beni. Şu kapağa baksanıza... Romanda nerde bu karılar? Bana niye soylemedinız baştan, romanın boyle olduğunu? Çaresiz, romana bu karıları ekleyeceğiz. Nasıl ekleriz? Seks sahnesı koyarak. Kemal Tahir'e, ekleyeceksin dedik. Hık mık etti. Yahu, dedi, Romain Rolland'ın romanına ben nasıl mudahale ederim? Edeceksin efendi. Ve Kemal Tahir, Romain Rolland'ın romanına tam 40 sayfalık ek yazdı. O biçim aşk sahneleri... Bu konuda bir olay daha anlatmak isterim. Bir gun Refik gene, Kemal ağabey harika bir roman çeviriyor bize, dedi. Nasıl bir şey? Kısaca anlattılar. Kamyonla bir yerden bir yere bir şeyler naklediyorlar. Falan filan. Gerçekten guzel. Derhal bir ad uydurduk; "Dehşet Yolcuları". Meğer asıl adı daha guzelmiş; "Korkunun Bedeli". Neyse. Ben hemen Firuz'a bir kapak yaptırdım. Nitro gliserini filan bildiğimiz mi var. Ama kamyonla tehlikeli bir şey taşıdıklarını biliyoruz. Firuz, gerçekten fiyakalı bir kapak yapmıştı. Sarp dağların arasmdan, uçurumların kenarlarından bir kamyon gidiyor. Köşede de bir adam elinde bir mavzerle pusuya yatmış. Kapağı bastırdık. Sonra Kemal Tahir çeviriyi getirdi ki... Eyvah gene... Kitapta o pusu sahnesi yok. Aman Kemal ağbi dedim, gözunu seveyim. Bu sefer senden seks istemiyorum. Ama roman kapağa uymah. Şimdi sen romana kapaktaki gibi bir pusu sahnesi uydurup ekleyeceksin. Yapma Ertem, der. Vallahi olmaz. Olacak ağbi. Kabahat Refik'in, bize yanlış anlatmış. Düzelteceğiz. Silahlı birileri pusu kurup, kamyonu soymağa kalkışacak. Hem de nitro gliserin yüklü kamyonu. Mermi kamyona değse, yer yerinden oynayacak. Kemal Tahir, çaresiz, sonunda razı oldu ve gerçekten çok güzel bir bölüm yazdı ekledi. 5060 bin sattık o kitaptan da. Yahu, aradan bir süre geçti. Meğer fîlmciler de o romanın filmini ithal etmişler. Filmin adını da bizim romandan alıp koymuşlar. Beyoğlu'nda bir sinemada oynuyor. Kalkıp gittim. SÜRECEK TRTII 06.58 Açılış ve program. 07.00 Solistlerden seçmeler. 07.30 Haberler 07.40 Türküler ve oyun havaları. 08.00 Sabah için müzik. 09.00 Şar BULMACA SOLDAN SAGA 1/ fstanbul'da Çingeneleri ile unlü bir semt. 2/ Samsun'un bir ilçesi... Bir nota. 3/ Güney Amerika'mn dağlık bölgelerinde yaşayan uzun boyunlu bir hayvan... Akıl. 4/ Bir renk... Pirzola. 5/ Asya'da bir ırmak. 6/ Temel ağırlık birimi... Neptunyumun simgesi. 7/ "Sonra gök kubbeyi alsam da.... nâmiyle / Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle"... Nişan. 8/ Doğu müziğinde nefesli bir çalgı... Sovyetler Birliği'nde bir şehir. 9/ Manivela. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Hint ve Çin denizleri kıyılannda yaşayan bir cins kırlangıç. 2/ Haberci... tlâve. 3/ Arap alfabesinde bir harf...Dişi koyun. 4/ Tayyare... Bir nota. 5/ Mezopotamya'da kullamlan eski bir hacim ölçüsü birimi... Trabzon'un bir ilçesi... Duman. 6/ Ümit... Sodyumun simgesi. 7/ Don yerine giyilen paçasız küçük kilot... Tümör. 8/ Notada duraklama zamanı... Bir uzvumuz... Yerine getirme. 9/ Yoklama, sorma. Kemal Tahir, "Halk Plajı" adlı romanını sonra yok etmiş... Kemal Tahir'in de bir romanını basmıştınız galiba? Tabii... Kimlerin romanını basmadık ki dizide. Kemal Tahir de "Halk Plajı" diye bir roman yazmıştı. F.M.ikinci adıyla. Ama sonradan o romanını reddetti. Bir daha basılmasına, hatta adının anılmasına bile izin vermedi. Kemal Tahir'in romanlarının arasında hâlâ sayılmaz bu kitap. Yok etti. Unutturdu. Daha sonra Refik Erduran'ın da bir romanını bastık. Refik'in, galiba ilk ve son romanı. Biliyor musun, Refik'e o romanı da ben zorla yazdırmıştım. Bir gun Refik, ben de roman yazacağım diye tutturdu. Tamam dedik. Adını koyduk: "Yağmur Duası." Hemen bir sıra verdik. Diziye girdi. Bilmem ne zaman çıkacak. Firuz'a kapağını yaptır O DA YAZDI Turkiye'de ilk Mayk Hammer romanı "Kanun Benim", Çağlayan tarafından basıldı. Görduğü buyiık ilgi uzerine sonraki yıllarda 6070 taklidi yazıldı. Yukarıda gorulen Kemal Tahir de birkaç Mayk Hammer romanı yazdı. Oysa bu kahramanın yaratıcısı Mickey Spillane o tarihte ancak 67 Mayk Hammer romanı yayımlamıştı. Plajı'nda oldu. 35 bıne duştu onun satışı. Butun kitaplarınızın satışı hep bu duzeylerde mi gitti? Yoksa bir noktadan sonra Babıali'nin normali diyebileceğimiz 45 binlik rakamlara mı ındi? Hayır efendim, hayır!.. Hiçbir kitabımızın satışı 35 binin altına duşmemiştir. 50. kitabımızın bile satışı bu duzeydedir. Ama artık biz şımarmıştık. Henuz daha 2526 yaşlarında var yokum. Çocuk yaşta olağanustu bir başarı kazanmışım. Tabii hazmedemiyorum. Tutturdum yeni dıziler yapacağız diye. 5 lira fiyatla şömizli kitap basacağız, satacağız. Refik'ler, gene Kemal Tahir'e bu dizi için bir kitap çevirttiler. Biraz anlattılar bana. Romain Rolland'ın bir romanı imış. Biliyor musun, o tarihe kadar Romain Rolland'ın adını bile duymamışım daha. Roman, Kristof Kolomb'un Amerika'ya gidişini anlatıyormuş. Ama ne bilirim.Demek anlattıklarından tam çıkaramamışım. Daha çeviri elimize gelmeden, "Kastiİ Buyucusu" diye bir Özcan ve Ekrem Tos'un sergisi Oren'de YAZ RESÎM ÇALIŞMALARI ResimHeykel Müzeleri Derneği ile Istanbul ResimHeykel Müzesi'nin düzenlediği 512 yaş arası çocuklar, gençler ve yetişkinlere yönelik 3. yaz resilrı çalışmaları ve konferanslar 3 Ağustos9 Eylül tarihleri arasında yapılaeaktır. Gerekli bilgi müzeden (Tel: 161 42 98 99) alınabilir. Kemal Tahir'in "Köyün Kamburu" ödttl aldı Nasıl yani? Nasıl değil ki? Hem bir Kültür Servisi Sanat etkinliklerini "Hümanist Sanatçılar" adı altında sürdüren Ozcan Tos ve Erkem Tos'un karma resim sergisi 6 ağustos cumartesi gü ^ nu Ören'de Motel Villa Lale Salonu'nda açılacak. 23 ağustosa kadar surecek sergide Ozcan Tos'un desenleri, Ekrem Tos'un guvaj çalışmaları yer alacak. Öte yandan, önümüzdeki ekim ayında Özcan Tos'un desenlerinden, Ekrem Tos'un grafik ve desenlerinden oluşan bir karma sergi îzmir Devlet Resim ve Heykel Müzesi'nde açılacak. 1984 nisanında ise Özcan Tos, Monte Carlo'da düzenlenecek Uluslararası 18. Geleneksel Resim Sergisi'ne figüratif soyutlama yapıtlarıyla katılacak.