25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 AĞUSTOS 1983 KÜLTÜR YAŞAM CUMHURÎYET/5 Prof. Wittrock: Üniversitenin topluma yararlı olması için öııkoşııl özerklik SAHİN ALPAY tkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki dönemde Batı ülkelerinde hükümetler üniversitelerde çalışan toplumbilimcileri e k o n o mi, savoınma, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, enerji, vb. çok çeşitli alanlardaki politikaların planlanması, uygulanması ve değerlendirilmesi konularında yönetime yardımcı oknaya çağırdılar. Universiteler ile yönetimler arasındaki ilişkiler giderek yoğunlaştı. Çok geniş bir kamu sektörüne sahip olmamıza ve üniversitelerimizin de tümüyle kamu kuruluşları olmalarına rağmen, üniversiteli toplumbilimcilerin zaman zaman çeşitli kamu organlarının üst kademe yöneticiliğini yüklenmeleri dışında, üniversite ile kamu yönetimi arasındaki ilişkilerin sınırlı olduğu görülüyor. Toplumbilimcilerin kişi ya da grup olarak kamu yöneticilerine danışmanlık yapmaları, çeşitli politikalann belirlenmesinde yardımcı olmalan.örnekleri pek az görülen bir durum. Üniversitelerden esas olarak araştırma değil öğretim yapmalarının istenmesi, toplumbilimcilerin kamu yönetimine yararlı olabilecek nitelikte bilgi üretmelerini engelleyen başlıca nedenlerden biri olmuştur. Bizde, dün de bugün de, üniversitelerin "ögretim ve araştırma" kurumları olarak değil, "öğretim" kurumları olarak görüldüklerini söylemek yanlış olmaz. Uluslararası Siyaset Bilimi Derneği'nin Kamu Politikalan Inceleme Grubu'nun 913 ağustos tarihleri arasında Boğaziçi Üniversitesi'nde yaptığı toplantıda çeşitli ülkelerde kamu politikalarının belirlenmesinde "Üniversite ile Hükümetler Arasında Işbirliği" konusu tartışıldı.Seminere OECD'yi temsilen katılan, Stockholm Üniversitesi Siyasal Bilimler Bölümü profesörlerinden Björn VVittrock, kamu yönetimi ve üniversite işbirliği alanında yaptığı çeşitli araştırmalar ve yayınlarla tanımyor. öte yandan gerek Isveç hükümetinin, gerekse OECD, Nobel Kurumu, Uluslararası Siyaset Bilimi Derneği (IPSA) gibi çeşitli uluslararası kuruluşların projelerinde görevler yüklenmiş olan bir araştırmacı. Kamu yönetimi ile Universiteler arasında işbirliğinin belki de en gelişmiş olduğu ülkeden gelen bir bilim adamı. VVittrock ile, gazetemizi ziyarete gelmesinden deyararlanarak, uzmanı olduğu konular üzerinde bir söyteşi yaptık* Bu söyleşiyi özetleyerek sunuyoruz. ALPAY Sayın VVittrock, 1970'lere gelindiğinde gözlemlenen bir durum, Batı ülkelerinde bilim adamlarının "sunduğu" toplumbilimsel bügilerle, kamu yönetimleri tarafından "yararlanılan" bilgiler arasında bir dengesizlik olduğu. Kısacası, kamu yönetimleri toplumbilimcilerin Urettikleri bilgilerden yeterince yararlanmıyorlar. Sizce bu dengesizligin nedenleri nedir? * Festival konserleri radyoda suruyor • m Duyduk Gördük •• Kültür Servisi 11. Uhısla rarası Istanbul FeStivali kapsamında yer alan Klasik Batı Müzi^i konserlerinin banttan yayını Istanbul Radyosu'nca sürdürülüyor. Istanbul Radyosu prodüktörlerince ortaklaşa hazırlanan 1 program perşembe ve cumartesi akşamlan TRTIII'de yayına giriyor. , Programın yayın saatleri şöyle: 25 ağustos perşembe 19.12'de Bach Collegium (2. konser), 27 ağustos cumartesi 23.00'de Bulgar Pipkov Korosu, 1 eylül perşembe 19.12'de Gabrieli Nefesli Çalgılar Beşlisi, 3 eylül cumartesi 23.00'de Ayşe Savaşır klavsen resitali, 8 eylül perşembe 19.12'de K.A. Kulka keman resitali, 10 eylül cumartesi 23.00'de Margand Dörtlüsü, 15 eylül perşembe 19.12'de LeningSracKFilarmoni Orkestrası, 17 eylül.cumartesi 23.00'de Victor M. 'Serranlto gitar resitali, 22 eylül perşembe 19.12'de Eder Dörtlüsü, 24 eylül cumartesi 23.00'de New York Arp Dörtlüsü, 29 eylül perşembe 19.12'de Veda Reynolds (keman) Ergican Saydam (piyano) resitali, 1 ekim cumartesi 23.00'de Saim Akçıl (keman) Hülya Saydam (piyano) resitali 6 ekim perşembeiS.12'de Prag Dörtlüsü, 8 ekim cumartesi 23.00'de Edinger (keman) Pucbet (piyano) resitali. ÇEŞtTLt KURULUŞLARDA GÖREVLİ Arkadaşımız Şahin Alpay, tsvecli siyaset bUimd Björn VVittrock'la göriişiiyor. Profesör VVittrock, kamu yönetimi ve üniversite işbirilgi alanında yaptığı araştırmalar ve yayınlarla tanımyor. lar da bu yararlanmayı engelliyor. Yönetimlerden kaynaklanan bir başka darboğaz da pek çok ülkede uzun vadeli politika planlaması yapan kamu organlarının bulunmayışı ya da bulunsa bile yönetim içindeki yerlerinin güçsüz oluşu. ALPAY Profesör Castles katıldığımz seminere sunduğu bildiride çok önemli bir konuya değiniyordu: "Ne kadar 'gelişmiş' olurlarsa olsunlar [ne kadar 'demokraük' oiuriarsa olsunlar da denebilir] bütün ülkelerde kamu politikalarında yararianabilecek bilgileri üretenler ile bu bilgilerden yararlananlar arasında temelli bir çelişki olduğu görttlüyor. Kamu yönetidleri belirii türde bOgUerin uretilmesini özendiriyor, beUrü türde bilgflerin Uretilmesini ise engelliyorlar" öte yandan, "Kamu yönetiminin sorunlan çözme yeteneginin artınlabilmesi için de yönetimin hiç değilse uygulamaya yönelik toplumbilimsel araştırmalann yönlendirilmesinde bir ölçüde söz sahibi olması geregini yadsımak da olanaksız." Bu çelişkiyi çözmenin yolu sizce nedir? WITTROCK Evet, dünyanın her yerinde bilim adamlarıyla yönetimler arasında böyle bir çelişki var. Yöneticilerin toplumbilimcileri "faydalı" saydıkları hedeflere yöneltme gayretleri ne genel olarak bilime, ne de yönetime bir yarar sağlar. ö t e yandan bilim adamlarının yönetimi işlerine hiç bir şekilde karıştırmamaya uğraşmalarınm da yönetimin "bilimselleştirilmesi", etkin ve verimli olması açısından doğru olmadığmı da teslim etmek gerekir. Bu konuda artık ne tam liberal, ne de devletçi/müdahaleci yaklaşımlar geçerli. Yönetimin bilim adamlarının, üniversitelerin özerkliğine saygı göstermelerine; bilim adamlarının da yönetimin ve toplumun ihtiyaçlarım dikkate almalarına geveç'te toplumbilimsel araştırmaların esas olarak üniversitelerin bünyesinde yürütülmesi karanna varıldı. lsveç'te yönetim üniversitelerdeki çeşitli araştırma gruplanna sorunlannın çözümünü "ihale" ediypr. Universiteler de yönetimden tamamen bağımsız olarak, ondan gereken tüm desteği alarak sorunun çözümü için öneri getiren araştırmalarını yapıyorlar. Bu ara^ırma projelerinde hem kısa hem uzun vadeli amaçlar, hem saf bilimsel hem de uygulamaya yönelik hedefler arasında denge kuruluyor. Isveç'ten örnek vermeyi sürdürürsek, bu ülkede herhangi bir kanun tasansının gündeme gelebilmesi için, önce bu konuda etraflı bilimsel araştırmaların yapılması gerekiyor. önemli siyasal sonuçları olabilecek araşfırmalann yönetim kurullannda siyasal partilerin, çeşitli meslek kuruluşlarının temsilcilerine de tim isbirliğinln çok canlı bir örneğisiniz. Yttklendiğiniz cesifli görevlerden örnekler verebilir misiniz? Universitesi Yüksek öğretim ve Araştırma Politikaları Inceleme Grubu'nun başkanıyım. Devlet fonlarınca desteklenen "Enerji kaynaklarının Araştırılması Programı", "Araştırma Politikalan ve örgütlenmesi", "Refah Devletinin Yaşadığı Kriz ve Geleceği" gibi projelerde çalışıyorum. Çeşitli bakanlıkların araştırma ve damşma kurullannda görevlerim var. OECD nezdindeki Isveç delegasyonunun Uyesiyim. Uluslararası Siyaset Bilimi Derjıeği'nin çeşitli inceleme gruplanna dahilim. Son olarak da Nobel Kurumu'nun bir araştırma grubuna seçildim. Tüm bu görevlerde akademik kimliğimi koruyorum. ALPAY Denebilir ki, ts USTA GAZETECt Yıllann usta gazetecisi CUneyt Arcayürek, anılarının ikinci cildiyle çok partili dönemin ilk yıllanna ışık tutuyor.. vyiTTROCK Stockholm Arcayürek, kişileri ve kişilikleri öykülerle sergiliyor Cüneyt Arcayürek'in anılarının ikinci cildi yayımlandı. "Yeni tktidar, Yeni Dönem 19511954)" adını taşıyan bu ikinci ciltte,Arcayürek,gencecik demokrasimizin "çiçeği burnunda" çok partili döneminin ilk yıüannı anlatıyor. Anlattıklanndan bazıları bilinmeyen değil, ama "unutulmuş" şeyler. Bazıları da, bilinen, ama her nedense "anlatılmayanlar." Bunlardan biri de, kitabın dördüncü bölümünün "Oy Sarhoşluğu" başlığı altında yayınlanan yeri. pavyonun sahibi Süreyya Bey' ni, davranışlarında içtenlikten in yağdırdığı iltifatlar arasında yoksunluk sezdiği insanları, isyuvarlak, küçük masaya otur terpara babası olsun, ister ünlü duk. Ben, Erol Simavi ve Hür bir yazar ya da politika adamı, riyet'in Ankara muhabiri Nizam kibarca selamlardı, ama o kadar işte... Payzın... "... 1950başlarında, Simavi'"... Bizim gibiüçyiğidin oturduğu masa kadınsız tek masay nin masasında otururken bana ve Nizam Payzın 'a karşı 'bigâdı. Biraz yadtrganır gibiydik ama, başta Süreyya Bey'in, ar ne' duran Süreyya Bey'in, otuz kadan da kimin nesiyle oturdu yıl sonra, 1982 'de, masada otuğumuzu öğrenenlerin kınayıcı ran iki insandan birine (rahatsız bakışlarmdan bağışıktık. Erol olduğu halde) yanıma değin geSimavi olmasaydı o gece, bizi lerek bana 'iltifat'etmesinin bir Görmemişliğe, davet eden Hürriyet'in sahibinin nedeni vardı. küçük oğlu olmasaydı, sanırım bencilliğe, insanlara yukardan Arcayürek'in kitabmda, bir giriş kapısından bile geçemez bakan, demokrasi yanlısı görüde "Kişiler, Kişilikler" başlığı al dik..." niip de salt kendi rahatı uğrutında yer alan bölüm var ki, ibna, para, ikbal uğruna günün ".... Otuzyılgeçmiştiaradan. retle okunmaya değer. Bu böBir gece, otuz yıl kadar önce iktidar sahiplerine olmadık yağ çeken bir insanı, Süreyya Bey tilümde usta gazeteci, Hürriyet Erol Simavi'nin konuğu olarak gazetesinin sahibi Erol Simavi'ilk kez yakından görüp tanıma pindekiler ancak bu yöntemle yle birlikte sık sık uğradıklan ya çalıştığım Süreyya Bey, bak eleştiriyorlardı... ünlü Süreyya Pavyonu'nun satım ki hemen yanımdaydı. Yaş"...Süreyya Bey'in ilk karşıhibi Süreyya Bey'le ilgili amlalanmıştı. "Sizin burada olduğu laşmamızdan otuz yıl geçtikten nnı dile getiriyor. Bu pavyonu nuzu işittim, dayanamadım gel sonra, Boğaz'daki ünlü lokantaişleten Süreyya Bey, özellikle DP dim" dedi. sında o geceki tutumundaki iniktidarımn sonuna ve 1960'lann "Çok iyi görünüyorsunuz Sü celiği karşımda oturan kişi acaortalanna kadar Ankaralılann reyya Bey, dedim ayağa kalkaba algılamış mıydı? Sanmam, yakından tamdıkları, daha son rak. sanmıyorum. Erol Simavi gibi ra da tstanbuVa yerleşen ve Be "Yok, dedi. İyiyim iyi olma'anadan doğarken patron' olbek'te lokanta açan bir Bayaz sına da, bacağım çok kötü. Yü makla, sonradan patronluğa, Rus'tur. Çok ilerlemiş yaşına rümemi engelliyor." zenginliğe, para doyumsuzluğuna ulaşanların, ihtirasla paraya karşın, bazı geceler hâlâ Bebek '"Erol Simavi'ye olanca içtenteki lokantasında müşterilerini liğiyle iltifatlar yağdıran yıllann düşenlerin arasındaki derin ayırım, bir uçurumla anlatılabilir ağırlamaktan zevk alan Süreyya Süreyya Bey 'i, otuz yıl sonra Sitürden değildi. Bey, tam anlamıyla bir insan mavi ile aynı sıfatı taşıyan ma"sarrafı"dır. Işte Arcayürek, ki samızdaki ikinci kişiye hiç bakYemeklerini ıstakoz, Rus havtabının bu bölümünde de, artık mıyor, birfıkir işçisine lâyık gör yarı, sarı votka ile açıp tatil yönesli tükenmekte olan bir gaze düğü iltifatkâr cümlelerini aderelerinde içki kadehlerini uşakte patronuyla (Erol Simavi), sa ta ondan esirgiyordu." larına bir adım gerisinden taşıyılan gün geçtikçe artan bu mestanlarla.benim tanıdığım pat"ilk görüşümden sonra davleğin "türedi"leri arasında ilginç ranışlarım yakından izleyip sap ronlar arasındaki değer ölçüsünbir karşılaştırma yapıyor ve Sü tadığım Süreyya Bey'in önemli de büyük ayırım hiçbir zaman reyya Bey'in bunlardan birine nitelikleri vardı. O bir Beyaz kapanmayacak. Süreyya Bey gidavranışından çıkardığı ilginç Rus'tu, ama kimin 'adam' oldu bi gün görmüş, insanları yakından tanıma olanağını bulmuş sonucu bizlere aktanyor: ğunu, kimin 'sonradan görme' büyük ve önemli insan olmaya olan kimi deneyimli insanlar, "... Süreyya Pavyonu'riu 'biri ile öteki' arasındaki çelişkisoyunduğunu çok iyi bilirdi. Bir 1951 'lerde ilk kez Erol Simavi'karakter müzesiydi çünkü. Yıl yi, kibarhk akan davranışlarıynin konuğu olarak gördüm. Kılar ve yıllar, önünden kimler ve la her zaman ortaya koyacaklar. zılay'da şimdi Yapı ve Kredi 'Biri'ni her zaman gerçek anlamneler gelip geçmişti, kimleri görBankası yükseliyor eski Sosyal memişti. Hiç kimseye karşı ter da insan, 'öteki'ni her zaman Han'ın bodrum katına iniyor'adamlığa özenen sıradan biri' biye smırlarını aşan davramşta duk. Daha önce üç kişiyle gelebulunmazdı ama, sevmedikleri olarak göreceklerdi.' ceğini bildiren Erol Simavi'ye 23 Ağustos Liverpool 1984'ü "Beatles yılı" ilan etti LtVERPOOL (a.a.) Yirmi yıl önce yarattıkları müzik türüyle alışılmış kalıplann yıkılmasına yol açan "The Beaties" topluluğu, doğum yerleri olan Ingiltere'nin Liverpool kentinde önümüzdeki yıl boyunca bir dizi kutlamaya konu olacak. Kent yönetimi, bu amaçla sergiler açılmasını, gösteriler düzenlenmesini kararlaştırdı. Yönetim, ilk agızda, "The Beatles'ın, menajer Brian Epstein tarafından keşfedilinceye kadar çalıştığı Cavern Club'ın yeniden yapılmasını öngördü. Birkaç yıl önce yıkılan kulüp binası, yıkımdan kurtanlan malzemelerle yeniden inşa edilecek. öte yandan, inşa edilecek bir sergi evinde, topluluk üyeleri John Lennon, Paul McCartney, George Harrison ve Ringo Star'ın eşyaları sergilenecek. Jngiltere'nin en zengin ikinci tablo koleksiyonuna sahip olan ünlü VValker Sanat Galerisi de salonlarını "Beaties Sanatı"na ayıracak. Bu sergide, topluluğun son albümlerinden "Yellow Submarine"in adını taşıyan ve "The Beatles"ı konu alan çizgi filmden renkli tablolar, topluluk üyelerinin çizimleri ve resim çalışmaları yer alacak. Kutlama şenlikleri, 1984 ağustosunda ünlü topluluklârın katılacağı ve "The Beaties" bestelerinin yorumlanacağı dev konser le doruğuna ulaşacak. Bu konserin en az üç gün sürmesi bekleniyor. Ancak şenliklere Pa^ McCartney, George Harrison ve Ringo Star'ın katılıp katılmayacaklandaha belli olmadı. Kamu yöneticilerinin toplum bilimcileri "faydalı" saydıkları hedeflere yöneltme gayretleri ne bilime ne de yönetime yarar. Üniversite de ürettiği bilgilerin toplum yararına kullanılabileceğini göstermelidir. Toplumlar geçerliliği olmayan bilgilerin üretilmesine kaynak tahsis etmek istemiyor. VVITTROCK Bir yanda bilim adamlarından, öte yanda kamu yönetimlerinden kaynaklanan baa darboğazlann ya da engellerin kamu yönetimi üniversite işbirliğinde tıkanıklıklara yol açtığı gözlenebiliyor. Bilim adamlarından kaynakIanan darboğazlann başında, onların kamu yöneticlerinin yönelttikleri nitelikteki soruları yanıtlamaya hazırlıklı olmayışları geliyor. Yönetimlerin ortaya koyduğu sorunlann çözumU, çoğu kez disiplinlerarası yaklaşımı gerektiriyor. Oysa sürdürülmekte olan bilimsel araştırmalar genellikle bu nitelikte değil. tkinci bir darboğaz, bilim adamlarının yönetimlerin istediği türden açık ve kesin yanıtlar veremeyişleri. Toplumbilimciler daima belirli koşullara bağlı ve kesinolmayan yanıtlar verebiliyorlar, ki bu da bilimin doğası gereğidir. Nihayet, toplumbilimcilerin kamu yönetiminin istediği süratle bilgi üretemeyişleri de bu bağlamda zikredilmesi gereken başka bir darboğaz. Toplumsal araştırmaların sonuçları istenilen çabuklukla alınamıyor çoğu kez. Kamu yöneticüerinden kaynaklanan darboğazlara gelince, önce yönetimsel süreçlerden ileri gelen engeller dikkat çekiyor. Bilim adamlarına talepler çoğu kez yönetimlerin Ust kademelerinden geliyor. Alt, uygulayıcı kademeler ise bilim adamlarının verdiği bilgileri kullanmaya fazla hevesli görünmüyorlar. Öte yandan, bu bilgilerden çeşitli yönetsel birimlerin birimlerarası bir yaklaşımla yararlanmaları gerekiyor. Birimler arasındaki sınır yer veriliyor. Bilimsel araştırmalar yapılması yamsıra, söz konusu tasarı ya da karar ile ilgisi olabilecek tüm kişi ve kuruluşların görüşleri alınarak, mümkün olduğu kadar geniş bir kamuoyu desteğinin sağlanmasına çalışılıyor. Bu gelenekler Isveç demokrasisinin bazı özelliklerini yansıtıyor. Universiteler kendi kaynaklarıyla ve kendi kararlarıyla başlattıkları araştırmalarının toplum için geçerli alanlara yönelmesine özen gösteriyorlar. Son yıllarda bakanlıkların tümüyle toplumbilimcilerden oluşan ve araştırmalannı tümüyle bağımsız olarak sürdüren araştırma merkezleri kurdukları da görülüyor. Çalışma Bakanlığı'nın kurup desteklediği " G ö ç Sorunlan Araştırma Merkezi" bunun iyi bir örneği. ALPAY Üniversitenin yönetime karşı bağımsızlığının savunulmasma hizmet eden "koruyucu engeller"le neleri kastediyorsunuz? yönetiminin çeşitli kademelerinde bilim adamlarından oluşan danışma organlarının kurulması. Bilim adamlannın çeşitli kademelerdeki yöneticilerle sürekli bir diyalog içinde olmalan. örneğin lsveç'te bu çok yaygın bir uygulama. Başka ülkelerde, örneğin tngiltere'de bazı bakanlıklar içinde araştırma merkezleri kurulması yoluna gidildi. Ama bu tür merkezlerde yapılan araştırmaların "bürokratikleştiği", verimli olmadığı görüldü. Bu deneyimler de dikkate alınarak ts WITTROCK Üniversitelerin topluma yararlı bilgi üretebilrek var. Üniversite ile yönetim melerinin diğer koşulu da kuşkuarasında karşılıklı güvene daya suz, üniversitenin özerkliği; yönan bir diyaloğun kurulması ge netimin denetimden bağımsız rekli. Yönetim üniversiteyi yön olarak araştırma yapabilmeleri. lendirmekten kaçınmalı. Üniver Yine kendi ülkemden örnek vesite de ürettiği bilgilerin toplum recek olursam, Isveç'te kamu yararına kullanılabileceğini gös kuruhışları olan Üniversitelerin termelidir. Toplumlar hiç bir ge üst yönetiminde her kademede çerliliği olmayan bilgilerin üre öğretim üyeleri ve öğrencilerin tilmesine kaynak tahsis etmek is temsilcileri yamsıra, hükümetin, temiyorlar. Yakın zamanda ln siyasi partilerin, sendikalann ve giltere'de Muhafazakâr hükü diğer çaüşanlar örgütlerinin temmetin Toplumbilimleri Araştır silcileri yer alıyor. 'Bu şekilde ma Kurulu'nu (Social ScienceRe üniversitelerin yönetiminde çeşitsearch Council) nasıl lağvetme li toplum kesimlerinin ve devleye çalıştığını ve bu çabanın ka tin de bir ölçüde etkisi var. Anmuoyunda fazla bir tepki uyan cak fakülteler düzeyine gelindiğinde bilim adamlarının çok gedırmadığım gördük. niş bir özgürlükleri var. piledikÜniversite yönetim çelişkisi leri konuyu, diledikleri kadar nin çözümünün, üniversite ile mali kaynak kullanarak ve dileyönetim arasında bazı kurumsal dikleri şekilde araştırabiliyorlar. "köprü mekanizmalalsveç'te araştırma'mn üniversirı"nın ve üniversiteyi yönetime telerin en az öğretim kadar karşı savunacak bazı "koruyu önemli bir görevi olduğunu becu engeller'Mn bulunmasında lirtmeme biîmem gerek var mı? yattığına inanıyorum. ALPAY Isveç'te kamu yöALPAY Bu "köprü mekanlzmalan" üzerinde biraz dura netimi ile toplumbilimciler arasındaki işbirliğinin çeşitli yönlebilir misinlz? ri üzerinde durdunuz. Bildiğim WITTROCK "Köprü mekadan ile siz üniversite yönekanizmalan"ndan biri, kamu vec, yönetim ile üniversite arasındaki İlişkilerin (çeşitli eleştirilere rağmen) en başanlı örneklerinin görüldüğü ulke. tsveç bu başarısını sizce neye borçlu? VVITTROCK lsveç'in 6070 yıl öncesine kadar çok yoksul bir Ulke olduğu, nüfusunun beşte birinin ABD'ye göç etmek zorunda kaldığı, asrın başında sermaye ile emek arasında çok keskin çelişkilere sahne olduğu çoğu kez unutulur. lsveç'in hızlı sanayileşme ve gelişmesi 1930'larda başlar. Demokrasinin yerleşmesinden, yani 1. Dünya Savaşı'ndan önceki dönemden başlayarak toplumbilimcilerimizin toplumsal sorunlarımıza yakın bir ilgi duymalarının, kamu yöneticileriyle işbirliği yapmalarının, lsveç'in kalkınmasında çok önemli bir rol oynadığına inanıyorum. lsveç'te refah devletinin kurulmasına yönelik politikaların benimsenmesi için Keynes'in ortaya çıkışını beklemek gerekmemiştir... Bertil Ohlin, Gunnar Myrdal, vb. iktisatçıların bu gelişmede çok büyük payı olmuştur. Toplumbilimcilerimiz, toplumsal çelişkilerin giderilmesini, çeşitli toplumsal kesimlerin birleşmesini sağlayan cözümleri bulmayı başarmıslardır. Toplum olarak sahip olduğumuz deneyimlerden ders çıkarmak; yapılan hatalardan ders alarak yanlışlıkları yinelememek; cesaretle yeni cözümleri denemek gibi gelcneklerin de başarılarımızda etkili olduğunu söyleyebilirim. Üzerinde durmak gereken başka bir sağlıklı geleneğimiz de, ilerleyebilmek için başka ülkelerden öğrenme geleneğimizdir. Uluslararası ilişkilerden, özellikle bilim adamlannın uluslararası temaslarından büyük yararlar sağladık. Araştırmaalann çeşitli ulkelerdeki meslektaşlarıyla temas kurmalan, dışanya açılmalan gelişmenin vazgeçilmez bir koşulu. Bu başka uluslardan da öğrenme stratejisi, lsveç'te yerleşmiş bir politikadır. Isveç hükümeti şimdilerde uluslararası temaslan geliştirecek ve özendirecek yeni önlemler Üzerinde çalışmakta. ALPAY Bu çok yararlı görüşme için teşekkür ediyonım. TARÎHTE BUGÜN Mümtaz Arıkan GAKAZYAALAM SAMŞIBASUYOA/ 1821'DE 8UGUN,S/)K4RYA ALAN SAVAŞl Ş S. İNÖNÛ SAVAŞtNDA YENİLEH YUNAN KUW£TL£Kİ, MHfi SONRA, KESİN SONUÇ ALMAK İÇİN TÜM &ÜÇLEfZİYLŞ ANKARA'YA YÜRÜME EMfÖALM/ÇTV.ALTINÛ İ ' SON£A TİİŞK XUWETte/ll SAKA&YA A/EH/İ/NİN OO6USUNA Ç£XİİM£K 2O8UNC* K4LDI SU S/MOA MUStt FA KBUAL '£, TÜeKİVE BÜYÜKMİUET MEa.İSİ,SfeKEZ YUNANULAft.HEHRIDE 6EÇTİKLERİ SlHAOA,ZZ(SaN &ÜBECEK OLAN SAACAZYA SAVAŞl BAŞIA01.1OO KİLOMETRELİK BİK CEPHEDE MUSTAFA k£MAL PA$A'M "HATTIMÜO4FAA YOKTUZ/SATHIMÜMFAA Meotg* ÖZD€YİŞİNEUYGUN SAVAŞAN TVKKLER, YUNANLILARl BG2UP. SAKABYA'NIN ÖTESİNE SÜ8ECEKTİ.. () 50 YIL ONCE Cumhuriyet Doğru ve uzak gören gözler Misafirimiz M. Heryo yüksek ve mümtaz bir şahsiyettir. M. Heryo, evvelki gün Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Hazretleri'nin huzuruna kabul edilmek ve Gazi Hazretleri'yle saatlerce görüşmek şerefıne nail oldu. Büyük Fransız siyaset adamı Gazi'den bahsederken kısaca "doğru ve uzak gören gözler" diyor. M. Heryo, Gazi Hazretlerini şu beş kelime ile pek derin bir surette anlamıs ve ifade etmıştir. Bu anlayış ve ifadesiyle de kendisinin derin görüşlü bir siyaset ve devlet adamı olduğunu göstermıştır. Hakikaten Gazi Mustafa Kemal, asrımtzın doğru ve uzak gören gözleridir. 23 Ağustos 1933 sadece ihzar etmekle meşgul olmaktadırlar. Yarın Üniversite idare heyeti orofesörlerin de iştirakiyle oplanarak Üniversite akültelerinin ders programlarının tesbitine başlıyacaktır. Müşavır neyeti reisi Ihsan Bey dün de Üniversiteye gelerek ıslahat işleriyle meşgul olmujtur. İdare heyetinin, Üniversite kadrolannda münhal bulunan kürsüler ve muavinliklere yeniden bazı profesörlerin tayiniyle meşgul olduğu söylenmektedir. Bu kadro Refik Bey'in avdetinde kendisine arzedilecektir. 19331983 İPEKİŞ ATÖLYESİ MAMULAil Üniversitede nakil işlerine başlandı Üniversite nakil işlerine dünden itibaren tamamen başlanmıştır. Hukuk Fakültesi yeni dairesine nakledilmiş ve k'ısmen de yerleşmiştir. Edebiyat Fakültesiyle Tıp Fakültesinin nakline dün başlanmıştır. Maarif Vekili henüz Ankara'dan avdet etmediği için yeni müşavirlik heyeti Üniversite ıslahatına dair işleri Refik Bey'in avdetine kadar Cihaz takımları "Bu if te JPEkİŞ'i Dostlar Bfiro Malzemeleri Sanayii ve Ticaret Llmlted Şlrketi • Elektronık ve mekanik yazı hesap makineleri satış • Elektronik ve mekanik yazı hesap makineleri tamiri • Yazar kasalar satış ve tamiri ADRES: Kemankaş Cad. No: 71 KARAKÖY (Denizcilik Bankası Genel Mudürlüğü Meydanı Citizen mağazası) Tel.: 144 79 82 145 51 08 TÜRK HAVA YOLLARI A.O.DAN Ortaklığımız ihtiyacı olan, 200.000 mt. ham tülbent bezi kapalı zarfla teklif alma usulü uygulanmak suretiyle satın alınacaktır. Aralan malzemenin toplam tahmini bedeli 9.000.000. TL olup, geçici teminatı 36O.OO0.TL.dır. Kapalı zarf ile alınacak teklif mektuplan, en geç ihale güı, olan 08.09.1983 perşembe günü saat 14.00'e kadar lstanbul, Şişli Abidei Hürriyet Caddesi Vakıf lş Hanı B Blok Kat.3 adresinde bulunan THY A.O. Alım ve Satım Kurulu Başkanhğı'na teslim edileçektir. Şartnameler aynı adresten sağlanır. Ortaklığımız 2490 sayılı yasaya bağlı değildir. NEREYE UÇAR GÖKYÜZÜ REFİK DURBAŞ'ın yeni şiir kitabı YAZKO YAYINLARI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle