Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 2 AĞUSTOS 1983 ISMET PAŞALI YILLAR 1953/1973 Belgesel Röportaj FİKRET ÜTYAM "Daima sade insan gibi yaşadım benim mutlu olma sımm budur" Paşa, 1968 şubatında, Ankara CHP tl Kongresi'nde ö/xllikle "trtica" konusu üzerinde durdu, aynı ay, bir başka dinsel konuya değindi: ".... Sfinnitik ve Alevilik mücarielesi de yeniden başlayacak veya başlamış görünüyor. Bu otey, vatanâaşlan ayıran ve vatanı bölen bir tehlikedlr. Lâik Cumhnriyetin 40 senedir tedavî ettiği bir hastahk yeniden uyandtnlmrş veya uyandırılmak yolundadır. Ben bu tehlikeyi bu kadar yakın görüyorum ve vatandaşlarntn uyarmak istiyorum. Bu ihtüflfa müsaade etmeyiniz. Bu böluctttüğe meydan vermeymiz, bu bizim vebalimizdir..." 1968 martının dördünde otomobillerle Konya'ya hareket ettik, Kulu'da AP tlçe Başkanı Mehmet Ali Baran da Paşa'yı karşılayanlar arasında, Paşa keyiflendi ve Belediyeyi ziyaret etti, kapıdan bağırdı: "Hadi bakaluım, çayları söyleyüinıtn..." AP'li çayları içtik. "Konya'mn en akıllı ilçesi burası mı? Konya'da aktllıtık iddia etmek zor iştir, her ilçc birbirinden akıönhr.." Konya'da muazzam bir karşılama.. Ne ki bu, Paşa'nm şoförü Kâmil Efendiye yaramadı, cebindeki 1400 lira bulunan cüzdan, cep değiştirdi! Pembe Köşk'ün bahçesinde Paşa ile konuşuyoruz: "Paşam irticanın önüne nasıl geçeriz?" "Hepinizin aklı başına geldiği zaman... "însanın akhnın başına gelebilmesi için neler olması luzım Paşam?" "Ufak bir şart, aklı olması lâzım..? PAŞANIN NOT DEFTERİNDEN Paşa konuşma metnini düzeltiyordu. O sırada göziim masanın üzerindeki bloknota ilişti. Benimle ilgili bir not vardı.Paşa'nınbir anbaşınıçevirmesinden yararlanıp notu aceleyle yırtıp cebime attım. Köşk'le iki saatte bir telefonla konuşuyorum ve saat 21.30'da bu sefer arayan Pembe Köşk'tu, kalbim durayazdı. Gaziantep Milletvekili ve Dünya Gazetesi'nden Yazı Işleri Müdürum Ali Ihsan Göğüş karşımda, "Hemen atla gel, Paşa seni istiyor!" On dakika sonra elimde karanfıller oradayım. Mevhibe Hanımefendi ve Ali Ihsan Göğuş, Paşa'nın yanında, Paşa koltuğuna uzanmış.. "Bana soru sordurma, anlat bakalım, bugiın Meclis'te neler oldu?" Nefes almadan anlattım, sonra yorulduğumu anlayınca sozu aldı: "Konya'da bana bir soru yöneltmiştin, Konya Müftüsiinün davranışı hakkında. Ben, Konya Müf tüsünü şahıs olarak karşıma almadığımı ifade etmiştim, bir zihniyeti tenkid ediyorum. Sayın Cumhurbaşkanının bayram tnesajını hem okudum hem de dinledim, büyük memnuniyet duydum." Paşa, biliyordu ki bu görüşme, kendi durumu ertesi günkü gazetede, geç saat da olsa yer alacak, nitekim oyle oldu, "dedikodular" yalanlandı. 16 martta Paşa ilk kez bahçeye çıktı, bizlerle şakalaştı. "Hep irticadan şikâyet ediyorsunuz?" "Ederim.. Ederim." "Bunun önüne nasıl geçeriz Paşam?" "Hepinizin aklı başına geldiği zaman." "tnsanın aklının başına gelebilmesi için neler olması lâzım Paşam?" "Ufak bir şart, aklı olması lâzım." Bahçeye hergün çıkıp çıkmayacağmı soran bir gazeteciye yanıtı: "Bugün tecrübe, yarın belli olur. Söylemeyeyim ama, Fikret Otyam'ın yaşı kadar geçirdim bu hastalığı." Paşa, 40 yılhk şeker hastası da olduğunu, perhizini hiç aksatmadığını bildirdi "Artık bu işin uzmanı oldum" dedi. Paşa'nm kalbi tekliyor! 9 mart 1968, Cumhuriyet Ankara Bürosunda nöbetçiyim ve hangi telefona yanıt vereceğimden şaşkınım, tum sorular şu: "Paşa ölmiiş doğrn mu?" Paşa, evinde ayrı saatlerde iki kalp sıkışması geçirdi, teşhis: "Anjtn dö puatrin", özel doktoru Prof. Paykoç, "Kayıtsız şartsız yatttk istirahati" vererek Paşa'yı yatağa soktu, Pembe DSSK dav/ası Nefaio&hı: 1516 haziran olayları yeiıiden dava konusu olamaz 15Mrhagirnn poBstyc otaylannın 11 yıl önce Sıkıyönetim Askeri Savcılığı'nca Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası kapsamında dava konusu edildigine işftret eden Nebioğlu, şimdi TCK 146/1'e göre değertandirilmesi için, "Bu durum hukuki hata değjlse, politik bİT tavırdır" dedi. İstanbıri Haber Servfei DİSK Davası yargılamasmda 119 nolu deliller dosyası üzerinde açıklama yapan yürütme kurı* lu üyesl Kemal Nebioğlu, okunan yazılann iddianamede gerçek dışı yorumlanan 1516 haziran olaylarına ilişkin olduğunu söyledi. "1516 haziran olayları 13 yıl önce meydana gelmiş, zamanında yargı görmüş, soruşturmaya ugratniş, 1974 yılında genel afla davası düşmüş olan bir eylemdir. Bu olayiann yeniden dava konusu yaptlmasmın yasalarımıza göre mümkün olmadığını yisce matıkemesnizin takdirlerine arz ederim" dedi. İddia makamının DlSK'i anayasal düzeni yıkmakla sııçlayabilmek için, bu konuda da gerçekleri ters yüz etmek zorunda kaldığını, gerçekler söylendiğinde DlSK'in ve kendilerinin suçlanmasının, haklarında iddianame düzenlenmesinin mümkün olamıyacağmı bildirdi. 1516 haziran olaylarına ilişkin Okunan belgelerden bir bölümünün hangi tarihte khnin tarafından kaleme ahndığmm bilmmediğini,ancak anımsayabildiği kadarı ile doğru tespitler bulunduğunu, bir bölümünün de 1970 yılmda yapılan sorgulamalardan bölumler olduğuna işaret ederek, "Yazılı deli! olarak ikame edilen bu belgelerin TCK'nın 141142 ve 146. maddelerindeki suçlann delili sayılması bir yana, lehimize değerlendirilmesi gerekir inancındayım" dedi. BAĞLANTI YOK Nebioğlu iddianamade 15.16 Haziran olaylarına dayandırılarak getirilen suçlamalardan örnekler verdi. okunan belgelerle, iddianamedeki suçlamalar arasında bir bağlantı bulunmadığına ve suçlamalara kanıt getirilemediğine değinerek Özetle şöyle devam etti: "DİSK yöneticileri olarak o dönemde yaptığımız çalışmalar ve aldıgımız tavırlann bu suçlamalarla hiçbir ilgisi yoktur. Herşeyden önce 1516 haziranda meydana gelen polisiye olaylar, öldürme, yaralama, cana ve mala saldırılarla DİSK ve DİSK yöneticileri ve işçilerin bir ilişkisi yoktur. Böyle olduğu içindir ki, o dönemde Sıkıyönetim Askeri Savcdığı'nın soruşturması toplantı gösteri yürüyüşleri yasası kapsamında değerlendirilmiştir. Sayın iddia makamı 11 yıl sonra olayları TCK'nın 146/1 maddesinin hareket unsurları olarak değerlendirmek suretiyle huzurumuza getirmiştir. Bu durum hukuki bir hata değil ise politik bir tavırdır. tddia makamı o günün sıkıyönetim savcılannın görevlerini yapmadıklannı, ya da hukuki bilgilerinin yetersiz olduğunu ileri sürmediğine göre, güttüğü amaç bellidir. Telkin metodu." "DtSK'İN TAVR1 BELGELERLE ORTADA" Nebioğlu daha sonra 1516 haziran olaylarına yol açan gelişmeleri anlattı. 274275 s. yasa değişiklikleri ile 1%1 Anayasasının toplumun büyük kesimi lehine olan kurallarının işlemez hale getirilmek istendiğini, DİSK yöneticilerinin bu olaylar karşısındaki tavrının ise 119 nolu dosya kapsamında okunan belgelerle ortaya çıktığım bildirdi, devamla şöyle dedi: "Biz en temel insan haklarından olan örgütlenme özgürlüğünü kuçük bir azınlığın ayrıcalığı olmaktan çıkarmaya cabaladık. Demokratik işçi haklannı son noktasına kadar savunduk. Biz bu çalışmaları yaparken Anayasal devlet düzenini yıkma, devlete karşı güç kullanmak değil tam tersine 1961 Anayasasını ve onun özünü oluşturan temel hak ve özgürlükleri sarsılmaz bir inançla savunmaya gayret ettik. Devlete değil, devlet otoritesine, devlet kurumlarına değil bu değerleri Anayasa dışı yollarla yıpratmaya çalışan ve devlet olanaklarını kiiçük bir azınlığın yararına kullanmaya yönelen siyasal iktidarlara karşı, Anayasayı ve anayasal kuruluşları, demokrasiyi, demokratik kurumlan savunduk. Bunu bir görev olarak benimsedik. Bize göre daha doğruya ve daha güzele gitmenin başlıca yolu temel insan hak ve özgurlüklerinin gelişip korunması ve kalıcılığın sağlanması için mücadele vermektir. Hic bir insan, özellikle hiç bir sendikacı bu mücadeleden kaçamaz." DECtŞİKLİK ANAYASAYA AYKIRIYDI" Nebioğlu haklılıklarının Anayasa Mahkemesi karan ile kanıtîandığını söyledi. Anayasa Mahkemesi kararından bir bölum ile 1516 haziran olayları üzerinde Hukuk Fakutletesi'nden 30 kadar bilim adamının imzasını taşıyan rapordan ilgili bölümleri okudu. Gerek karar, gerekse bilimsel raporda açık bir şekilde yapılmak istenen yasa değişikliğinin Anayasaya aykırl olduğu, olayiann ise isyan niteliğinde ve devlete karşı düzenlenmiş olaylar olmadığının ortaya çıktığım belirtti. NOTLARINIİNCELİYOR Paşa, Ekim 196« KuruHayı'nda. Biraz sonra koıuşmasını yapacak. Daha Önce aldığı notları büyük bir dikkatle inceliyor. Notlar, ana başlıklar ve ksa açıklamalardan İnönü 88 yaşında oluşuyor. Paşa için bu kadan yeteıii. Zaten kürsüde konuşurken notlarına bakma ihfyacını duymuyor. Ankara'da hüzünlü bir sonbaşam, yirmibirinci yüzyılda da Genel Başkanı, eşini kolunda yatı, hem verlen gözlüğü çok har başladı.. 24 eylül 1971'de başanlıbulduUr. Bizimkiler bu bulunca rahatladı. doğum gününüz kutlansın" dePaşa'nın 88. doğum gununu Yaşantısı boyunca, bütün işi iyi yaptı. Gittim, uzun boylu di. Paşa şu yanıtı verdi: kutladık. önemli görevlerine rağmen, yurt tetkik ettiler. Şimdi bir gözlük Sıhhatın yerinde, kutlarsın. 1966 yılının nisan ayının ortadışına az çıkmakla tanınan CHP veriliyOT. Cemiyet hayatında, ye Hep beraber kutlayalım lannda, Kutahya'da buyük bir Genel Başkanı İnönü, dün saat mekte onu takacağım. Hem Paşam. sinemada, kendisine durmak bil09.45'de gözlerini muayene ettir uzak hen yakın için. Dışarda da meyen, "Ya ya ya, şa şa şa İsmek ve gözlük almak için Pan bizimkiltrin verdiği gözlüğü" Haaa, evet kutlayalım, ben met Paşa çok yaşa.." diye temAmerican havayollarının uçağı kullanaciğım. de kararlıyım. po tutan muazzam kalabalığa Sadrettn Çanga, Atina'da asile Esenboğa'dan Paris'e uçtu. Bir genç gazeteci, "Paşam 88. "Duruuuun, size bir sözüm var" Paşa alanın kapısına gelince kerleri deıetlemesini hatırlattı, doğum günüme davet etsem gediye seslendi Paşa. Kütahyalılar İnönü güHü: >• şöyle bir dikildi: lir misiniz?" sorusunu yöneltti durmuyordu. O, "duruuuuun" Askeierin başına geldim. Delikanlı ge\d» dedi. Sonve şu yanıtı aldı: dedikçe, kalabalık daha da artıra birden telaşlandı, heyecanlı Hepsi birdeı sağa baktılar. An Dâvet edersen, memnunirıyordu "Ya ya ya, şa şa şa Isladım ki konutan (Dikkat sağa bir sesle sordu: yetle gelirim. met Paşa çok yaşa" haykırışını. bak) dedi. Yirümeye başladım. Hanım neredeee, hanım? Arkadaş daha 23 yaşındaydı. İnönü, çok duygulandı; yeni"Paşam" dediler, "Hanıme Baktım, geçi/orum, onlar hâlâ "Paşam, uzun yaşamanın sırn sağa bakıyorar! Döndüm, bir den "Duruuuun" dedi sertçe, fendi kolunuzda.." nedir?" dedi, bir başka gazetetanesinin kafsını sola çevirdim. sonra "bakınız" diye söze baş Paşa rahatladı. ci arkadaş. "Onu bilmiyorum" Asker bu. Tıpk bizim askerimiz. Millet Meclisi Başkanı Sabit ladı içtenlikle: dedi Paşa, "Daha keşfetmedim. Sağa bak, solabak, önüne bak, Osman Avcı geldi uğurlamaya, Her çalışma hayatımda, ayrıl Bakınız.. Benim için iki şeyürtt, dur... Bıktım, yine sağa Paşa sevindi, sordu: kilde düşünen vardır. Biri, sizler dıktan sonra daima bir sade inbakıyor, kafasııdan tuttum, ba Hava nasıl hava? san gibi yaşadım, buna dikkat gibi, bana çok yaşamamı temenna bak diye işant ettim. KomuAvcı: ettim. Mutluluk budur." ni edenler.. (Tann'ya çok şükür, tan da komut verli. Kıtanın ucu Melekler yola çıkınca hava na geldim. Hepsi'eftiş bitti sanhâlâ dinç, hâlâ çalışıyor, bu yaşPaşa'nın gözleri düzelir Paşam. ta hâlâ çalışıyor) diyenler... Bir dılar. Bu sefer afcaya geçtim, kısmı daaa (Adam hâlâ yaşıyo22 aralık 1971. Başarıh bir Pa ikinci sırayı seyretim. Tıpkı bigiderek bozuluyor ooor, hâlâ göçmediii, ne zaman ris ve Atina gezisi yapan CHP zim askerierimiz. Sm bilir misin, gidecek?) diyenler... Ben, ikisiGenel Başkanı İnönü ile dün, ben bir zamanlar ba>a oğulu ay25 arahkta CHP Parti Meclini anlıyorum, biliyorum. Her fa si Paşa'nın Başkanlığında topGrup Başkanvekili Necdet nı sırada gördüm! kirgün bakni gibi zamanım gelince, aranız. landı, Adıyaman MilJet,vekj^Dr. Ufcur'un odasında gezisi hakkın tım, birbirine benzeen iki inj sam. Döndüm. (akaba mısı< KfİEb l i d nız?) dedim. (Hayır) (edi, baba , oğulmuş!.. bütün telleriyle bu teessürden titrer haldeyim. Çok müteessir oldum.." Anlatıyordu Paşa: ".... Kâzım Paşa'nın gençliğinden itibaren çok ciddi vaziyetler içinde bile insanları çalışmaya ve ümitli ve neşeli bir hayata sevketmeye yarayan humour denilen neşelî bir tarafı vardı." Düşündü... Düşündü ve sonra kısık bir sesle kendi kendine: "Artık anlatmayayım" dedi. Teybi kapattım. Sonra, beraberimde götürdüğüm Orhan Kemal ile konuştu. 21 mart 1971, Ecevit, Genel Sekreterlikten istifa etti, ardından Merkez Yönetim Kurulu. Paşa, Ortak Gruptan çıkarken, "Ecevit, aramızda fikir ihtilafı varmış diye istifa etmiş" dedi, canı sıkkın. Paşa, Atind'daki anlatıyor: "Askerlerin başına geldim. Hepsi birden sağa bakıyorlar. Baktım geçiyorum onlar hâlâ sağa bakıyor. Durdum bir tanesinin kafasını sola çevirdim. Kıtanın ucuna geldim. Teftiş bitti sandılar. Bu sefer arkaya geçtim. İkinci sırayı denetlemeye başladım. Tıpkı bizim askerlerimize benziyorlardı..." dan ayrılacağım. Kimisi üzülecek, kimisi sevinecek. (Şöyle adamdı, böyle adamdı) denilecek. Yazılar yazılacak, sözler söylenecek. Bunlar tabii şeylerdir.. Bir gün gelecek, belgeler kesin sözü söyleyecek. Onun için her iki temenniyi de olağan karşılıyorum..." Dun, kimisinin "Çok yaşa", kimisinin "Adam hâlâ yaşıyor" diye sevinip, hayıflandığı İnönü, her zamanki gibi saatinde uyandı, traş oldu, giyindi, sütünü içti, torunlarıyla şakalaştı, Kızılay'a gelip bankadan biraz para çekti, Göz Bankası'ndan bir hemşirenin nikâhına gitti, sonra evine döndu. ... Pembe Köşk çiçeklerledolu... Bir "ya ya ya cı" dün, "PaKâmil Kırıkoğlu Genel Sekreterlikten çekildi. Paris yolu göründü Paşa'ya, gözleri giderek bozuluyor, bir değişiklik olmazsa ContackLens takılacak. Başta Paşa, Mevhibe Hanımefendi, kızı Özden, damadı Metin Toker ve iki torunu yol hazırlığı içindeler. Katarakt ameliyatından sonra, kendisine verilen gözlüklerden rahatsız olan Paşa, bu konudaki sorularımıza şu yanıtı verdi: "Paris'e gitmeye ikna ettiler, böyle bir niyetim var, ama gözlük almak için gideceğim, burada bulamıyorum, ameliyat olmayacağım." Esenboğa'da "Hanım nerede, hanım?" diye telaşlanan CHP Çok gevdiği Ozalp öldü Yıllar boyu lnönü'nün Kâzım Özalp'ı nasıl saygı ve sevgiyle andığına tanık oldum. Özalp'ın ölum haberini alınca, özalp için konuşmak istedim İnönü ile. Bahçede yüruyüş yapıyordu. Yeşil çimler, pırıl pırıldı yağmurdan. Yolu bıraktı çimlere vurdu kendini.. Dikti o yer. Yavaş yavaş çıktık. Misafir odasında ses alma makinesini açtım. Cevap defterini çıkardı, beş altı satır yazdı, konuşmasının başhklanydı bunlar, öksılrdu oksurdü "Bunlar da çıkacak" dedi. "... Özalp'ı kaybetmekten çok müteessir oldum. Yüregimin da konuştum.. "Ne anlatayım" dedi Paşa, "Paris'te güzel kızlar görmedim ki.." Başbakan Erim için randevu alınıyordu. "Paşam" dedim, "Kimbilir ne güzel şeyler anlatacaksınız, ah imkân olsa da dinlesem.." Yunanlılardan büyük ilgi gördüğunü anlattı, "Bunları anlatacağım sayın Başbakana." Necdet Uğur, "Paşam, bunun derdi siyasî degil, size başka şeyler anlattırmak istiyor" deyince, "Ne anlatayım, Paris'te güzeJ kızlar görmedim ki" dedi. Paşam, yeni gözlük getirmediniz. Bunlar eski gözlüğünüz. Evet öyle, 1520 gün sonra gelecek. Doktorlar, hem ameli İşçiler video getirip karpuz göttirtiyorlar (Baştarafı 12. Sayfada) meye alıştığımızdan, "kızdırmayalım" diye durup soruyorum: Ne yana gideceğim. Alamancılar sola gircek. Ama sizin plakanız yerli, onun için devam edin, diyorlar. "Alamancı" olmadığıma şükrederek düzgun asfalttan ilerliyorum. Yyan tarafta uzanan servis yolu 7 kilometre boyunca "Alamancı" arabalardan oluşan bir kuyruk. Bekîiyorlar. Inip araç konvoyunun fotoğraflarını çekiyorum. Bu arada konuşuyoruz İcuyrukta bekleşenlerle: Niçin bekliyorsunuz biliyor musunuz? Bir minibus ki içi ağzına kadar çoluk çocuk, şalvarh başörtülu kadınlar ve bu kalabalıktan kalan yerlerde kavunkarpuz ve de çuvalla soğan ve patates yığılmış. Bilmiyoruz, kuyruğa soktular, bekliyoruz... diyorlar. Kuyruktaki arabalar beklerken, bomboş asfalttan ilerleyip Kapıkule'ye vanyorum. Beni takip edip servis yolundan asf alta çıkmak isteyen "Alamancılar"ı polis fela halde kendi yollarına sokuyor. Kapıkule'de gümrük müdürluğünün önüne kadar uzuyor bu kuyruk. Gümrük ise bomboş. Çıkış yerinde en fazla 56 araç var. Gümrük müdürlüğü yetkilileri ile söyleşiyoruz. Dönüşte de gümrük araması mı var? Neden bu kuyruk? Yok efendim. Gördüğünüz gibi kuyruk bizden kaynaklanmıyor. Biz gelen aracı hemen çıkartıyoruz... Peki neden 7 kilometre yol boyu bekleşiyor insanlar? Valla onu polise sorun... Sonra anlatıyorlar. Gümrük çıkışı yapılmadan önce polisin pasaport incelemesi ve çıkış araştırması çok uzun süriiyor ve kuyruklar bundan uzuyormuş. Dört tane polis çalışıyor. Her gelenin incelenmesi uzun sürüyor. 160 bin tane fiş var ellerinde. Çıkışı sakıncalı kişiler. Bunlar araştınhyor. Kimse kaçamasın diye. Ama bu kadar kişi yığılmış, sadece 4 tane polis çalışıyor. Tabii yetmez. Kapıkule'de bakan yetkisi ile müfettiş olarak görev yapan Gümrük ve Tekel Bakanlığı müşaviri Recai Erk daha sonra Vali'ye telefon edip durumu anlatıyor. Polis sayısının artırılmasını istiyor. Polis işlemlerini bitirip kuyruktan kurtulan 'Alamancılar' triptik fişlerini verip hızla fırlıyorlar Bulgaristan gümrüğüne doğru. Bu arada geliş gümrüğunün önünde araçlar. Bayram günleri öncsinde olduğu gibi kalabalık değil. Ama yine de 500700 kadar araç giriş yaptırmakta. Çoğu "Alamancı". Gümrükçüler, 'Alamancılan' ikiye ayırıyorlar. Birincisi kendi arabaları ile gelenler. Bunların daha az sorun yarattığını, video, renkli TV gibi şu sıralarda çok moda olan "ithal mallanm" daha az getirdiklerini ve bunların çok fazla aranmadan gumrük işlemlerinin bittiğini anlatıyorlar. Bu arabalardan genelikle "beyan" esasma göre gümrük araması yapılıyor. Içlerinde "sondaj" usulü ile aramaya tabi tutulan arabalar var. Benim gezdiğim sırada parola "Son rakkamı 1 olan araçlar" idi. Yani gelen araçların plakasında son rakam 1 ise o araç aranıyor, diğerleri "gümrüğü tabi olan eşyanız var mı" sorusuna "yok" yanıtı verilince aranmadan geciriliyordu. Bu rakam ve parola sık sık değiştirilerek sondaj arama sürdürülüyor. Minibusle gelenlerin aranması ise bir felaket. Bu araçlar "dolmuş" usulü yolcu getiriyor. Ekonomik seviyesi daha düşük aileler minibüslerle geliyorlar. Minibüsun içinde 23 aile ve eşya dolu. Gümrükçüler anlatıyor. İki gün önce bu yorgan, çul çaput kaldırılınca bir minibüste tam 16 tane video ve renkli TV'ye rastlamışlar. "Kardeşim niçin beyan etmiyorsunuz bunlan?" sorusuna yanıt: Bir cahillik ettik işte ağabey" Bir başka "Alamancı" ortalıkta dolaşıp kendisini Almanya'ya götürecek otobüs arıyor. "Niçin Kapıkule'de kaldı?" diyerek soruyorum. Anlatıyorlar. "Bu vatandaş Türkiye'ye gelirken kendisinin ve kansının pasaportuna gümrük parası, iç gümrükte odenmek üzere video kaydettirmiş. Bunu da ödememiş. Ödemediği gibi pasaporttaki kaydı çeşitli kimyasal sularia silmeye çalışmış. Tabii farkettik. Gümrüğü ödemesini istedik. Bu kez param yok diye tutturdu. Otobüsle gidiyorlardı. Kansını gönderdi. Kendi de gitti para buldu ödedi ama şimdi gidecek araç aranıyor." Bir başka gümrük "Nakilhane" gümrüğü. Burada kesin dönüş yapanlann eşyaları aranıyor. Geçen yıl günde 4050 kadar kesin dönüş varmış. Bu yıl 100150'ye yükselmiş sayı. Burada ev eşyaları elden geçiyor teker teker. Kapıkule'de binlerce araçlık konvoylarla "Alamancılar"ın geliş ve gidişleri sürüyor. Gelenler video, teyp, TV gibi araçları "ithal" ederken, gidenler "kavun, karpuz, soğan, bulgur, patates, kuskus, tarhana, erişte ihraç ederek" surdüruyorlar Türkiye gezilerini... Paşam, uçağın m^divenlerinden de iyi indiniz. Tabi ineceğim yahı, görüyorum. Yalnız inmek istt/orum. Görmüyor sanıyorlar, kaga tulumba etmek istijorlar!. Neredeyse omuzlarına alacakhr, bir silkindim, kendi kendime iıdim. Herkes ne zannediyor? Adam yürüyemiyor, göremiyor. Br yürüdüm tek başına, yürüytş o yürüyüş. Inönü'ye Yemen'de nasıl lasta olduğunu anlattım: O hastalığı unuttum. Ntydi o? Sıtma, diyare.. Canım o birşey değil. Alıvali adiyeden, bilir misin, biz k«lera da olduk.. Yürüyüş halindtyiz. Askerler hasta, erkânı harp reisiyim. Sıhhiye reisini çağııdım. Nedir bu hastalık, dedim. Kemküm etti. Bu hastalığın adı yok mudur? Kızdı. Tarzı ishalde hummayi mukadda dedim. Bunun adı koleradır. O hâlâ ısrar eder, tarzı ishalde mukaddaaaa, Raciye, dedim, bu koleradır. Evet, dedi, kolera. Ne yapacaksınız yapın, ne yapacaksınız? Yürüyoruz, dedim. iyi ya yürüyün dedi. Zaten yürüyüş halindeyiz. San'a'ya böyle girdik, kurulduk. Seni biraz zayıf gördüm, kaç kilosun? Şaşırdım, 76 diyeceğime " 6 6 " dedim. Oohhhoooo 66 imiş, 85'e senet veririm! Istanbul'dan arkadaşımız Şükran Ketenci, hazırlayacağı "Padişah Buyruğundan Halk ldaresine" yazı dizisi için Paşa ile konuşmak istiyor, ne ki Paşa tam deyimiyle "yorgandöşek" hasta. Bunu, Ketenci şöyle anlattı yazısında: ".... tyileşmeden olmaz cevabı gelmişti. Aracılar, ricacılara rağmen, elbise giyecek kadar sıhhati yerinde olmayan İnonü, hanım olduğum için benimle pijamalı olarak görüşemeyeceğini bildiriyordu. Neticede çözüm yolunu yîne kendisi buldu. Paşa, soruları bir kâğıda yazmamı ve Ankara Bürosu arkadaşlanmızdan Fikret Otyam'ın benim yerime görüşmesini teklif ediyordu. Ben, İsmet İnönü'nün hatıralarını Fikret Otyam'la görüştükleri günün gecesi teypten dinledim." Soruları ilettim Paşa'ya. Okudu. "Not mu alacaksın?", "Hayır sesinizi alacağım." "Ama öksürüklerim de çıkacak.." "Çıksın, ben onları yazmam" "Haydi aç bakalım... Dur.. Açma. Notlarıma bakayım, şimdi aç... (Çok şiddetli, dehşetli öksürukler.)" DÎSK Yürütme Kurulu üyeteri Stktyönetknde yargılanacak tstanbul Haber Servisi "30 Nisan Direnişi" davasında tstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı 2 Numaralı Askeri Mahkemesi tarafından DÎSK Yürütme Kurulu hakkında verilen görevsizlik karan Askeri Yargıtay 5. Dairesi'nce bozuldu. Aynı davada yargılanan 143 kişi hakkındaki görevsizlik karan ise onandı. 1 Mayıs 1980 gösterilerinin tstanbul Sıkryttnetim Komutanlığı'nca yasafclanması üzerine DtSK Yürütme Kurulu üyelerinin gösteriyle ilgili aldıkları karar DİSK Ajansı'nda yayınlanmıştı. Istanbul Sıkıyönetim Komutanlığı 2 NuiRarah Mahkemesi'nde görülen davada DİSK Yürütme Kurulu üyelerinin yayınladıkları kararda işçilesi yasadışı greve teşvik ettikleri, 143 kisinin de 30 nisan gunü Jcanunsuz greve gittiği öne sürülmuştü. DİSK Genel Başkanı Abdullah Başturk, Genel Sekreter Fehmi Işıklar, Yürütme Kurulu üyeleri; Ali Rıza Guven, Kemal Nebioğlu, Mukbil Zırtıloğlu, Tuncer Kocamanoğlu, Mustafa Aktulgalı haklarında 275 sayılı yasaya muhalefet suçundan görevsizlik karan verilmişti. Aynı davada yargılanan 143 kişi hakkında da görevsizlik karan verilerek dosyalan sivil mahkemelere gönderilmişti. Askeri Yargıtay 5. Dairesi, "30 Nisan Direnişi" davasında DİSK Yürütme Kurulu hakkında verilen görevsizlik kararını bozarken, 143 kişi hakkında verilen görevsizlik kararını onadı. DİSK Yurutme Kurulu uyeleri önumuzdeki gunlerde Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesi'nde yargılanacak. Yarın: Paşa kuyudan adam çıkanyor!